trawberrys Oluşturma zamanı: Mayıs 1 Paylaş Oluşturma zamanı: Mayıs 1 şimdi hikaye bizi hz yusuf dönemine kadar götürüyor. hatırlarsanız anlatıda hz yusuf un sonradan 12 israil kabilesini oluşturan 12 kardeşi mısıra gayet prestijli şekilde girmişlerdi. tekrar ediyorum kesinlikle kölelikle alakaları bağlantıları yoktu. sonra anlatıda bakıyoruz hz musa zamanı yahudiler mısır ın kölesi durumundalar peki bu aralıkta ne oldu? pek bilgimiz yok fakat tek emin olduğumuz kabbala denen illete bulaştıkları. kabbala nedir kabbala sefirotlardan oluşur arkadaşlar hayat ağacının 10 sefirotu vardır bunun tek tek ayrıntıları hayatı şekillendirir denir ki başlangıçta ışık vardı sonra yehova onu bilenler için sakladı denir kabbalanın ingilizcesi rezervationdur yani kabul edilmek.. ne diyorduk hz musa zamanında yahudiler kota sistemiyle köle olarak çalıştırılmaktalardı ve antik mısır'ın paganizmi kabbalaya bulaşmışlardı. mısır'ı güçlü kılan 2 şeyden birisidir bu biri kabbala öbürü enerjiyi iyonlarına ayrıştırdıkları piramit içi enerji sistemi.. buna bi parantez açmak istiyorum nasıl enerji elde ediyorlardı piramit'in eskiden tepesinin altın olduğu biliniyor sebebi altının enerjiyi tutmasıdır arkadaşlar ayrıca piramidin ortasında ahit sandığı vardı bu sandığı sonradan yahudilerden çalan filistin milletinde ur problemi gözükmüştür bayağı radyoaktiftir diyebiliriz. biz ahit sandığını nerde gördük yahudilerde gördük ama ilk kullanıldığı yer mısırdır. ki mısırda elektriğin kullanıldığı çokça hiyeroglif vardır. firavunun yarılmış denize girmesi sadece göz kapanması değildir yoksa niye girsin firavun ahit sandıksız dayanamayacaklarını biliyordu. Bir not ahit sandığından enerji elde edilmesi kısmından tamamen emin değilim. yahudi denince tamam aşkenaz yahudilerinin iq ortalaması 113 falan, adamlar zeki ama yehovayı kızdırmak için bir an bile geri durmamışlardır neden? neden hz isa yahudilere yılan soyu dedi? kabbala yüzünden arkadaşlar bu kabbala denen illette ne varsa yahudiler rabbin çalışmayacaksın buyurduğu cumartesi yasağını bile çiğnemişler ve maymuna çevrildikleri söyleniyor. arkadaşlar kabbala yahudiliği mahvetmiştir yani onca peygamber gelmiş olmasına rağmen kabbalanın zehrini yahudilerin kalbinden söküp atamamıştır. ikinci kırılma ise tapınak şovalyelerine süleyman tapınağının inşa olunduğu tepenin verilmesiyle oluşmuştur. rivayete göre süleyman tapınağında tahtın altına hz süleyman bütün cincilik çağırma vs kitaplarını toplayıp gömmüştür. işte tapınakçıların gücünün bunu bulmaktan geldiği söylenir. 1. haçlı seferinde kudüse ulaşabilen tapınakçılar ikiye bölündü. bir grup hastane işine girerek hacılara o şekilde yardım etmeye karar verdi. Bunlar hospitalier şovalyeleridir. 8 şovalye ise kılıçlarını sunmaya karar verir. ne dediler yeminlerinde kudüse giden hıristiyan hacıları koruyacaklarına, asla evlenmeyeceklerine ve zengin olmayacaklarına dair and içtiler. ama karşımıza dünyanın gelmiş geçmiş en çabuk ve en zengin örgütlenen gruplarından biri çıktı. zengin kişiler para ve toprak bağışlayarak, krallar ihsanlarda bulunarak, hacılar gönüllerinden kopanları verince bikaç yüzyıl para kesti bu arkadaşlar. yollarına taş koyan papalar bile olmasına rağmen iki gemi altınla vatikana geçip bunları savaştığımız saldırganlardan aldık deyip altınları da vatikanda bırakınca papalar yumuşadı. nereye kadar, fransa kralı güzel filip'e kadar. bu adamdan sonra tapınakçılar öldürülüp yeraltına inmeye başlanmış, hazineleri de hospitalierlere verilmiştir. ki bunun sebebi sizin servetinizde gözümüz yok diyebilmek içindir. kaçabilen tapınakçılar mason localarına sızıp iskoçya'da iskoç ritini kurar bu da 3 kırılma noktasıdır. tesadüftür ki yıllar sonra mason etkisiyle yapılan en büyük eylemlerden biri olan fransız ihtilalinde tapınak şovalyelerinin son başı jaques de molay için de bağırıldığı bilinir. kendilerini jakobenlerin ardına gizlemiş masonlar devrimi başarıyla tamamlar. ve gelelim dördüncü kırılma olan rothschild ailesine. bu kişiler ingiliz krallarından ihaleler aldıklarından sürekli zenginleşmekteler. hatta dönemin en karlı işini, ingiltere hükumetine savaş sırasında faizle borç vermeye falan yapmaya başlamışlar. tabi o dönem inka ve aztek uygarlıklarının tüm servetine sahip olmuş ispanyollar 1, ingilizler 2 öyle bi ortam var. waterloo savaşına kadar bu böyle sürer. waterloo da rothschild olduğu için sözüne güvenilen nathan mayer rothschild savaşı fransızların kazandığını duyurur. tabi ingiliz borsası dibi görür. ardından savaşı ingilizlerin kazandığı anlaşılınca tavan yapan kağıtların sahibi Rothschild ailesi olur. ingiliz hükumeti bunun hesabını veremez ve ingiliz merkez bankasını rothschildlar alır. bu aile potansiyel gördüğü amerikaya bir teklifle gider. yardımları sonucu amerikan merkez bankasını isterler. umutsuz durumdaki isyancılar teklifi kabul eder ve rothcshildler amerikanın kurulması için savaşta ingiltere yerine fransayı desteklerler. fransa kazanır, amerika bağımsızlığını ilan eder. peki amerika merkez bankasının önemi neydi? amerika'da tam bir merkez bankası yok önce onu söyleyelim fed diye bi oluşum var. devletler bastıkları her bir para birimi için euro tl falan karşılığında o paranın eşdeğeri kadar maden koymakla altına olur gümüş yakut zümrüt olur mükelleftirler aksi takdirde paranın değeri düşer. ama 1910 yılında ortalıkta dönen para maden miktarının on katına falan çıkmıştır. amerika da der ki bundan böyle dolar da maden gibi değer görücek para bastırabilecek. bu kabul edilir ve dolar her zaman değer arzeden tek paradır. hani kağıt al dolar bas o parayla tekrar kağıt al yapsalar gene değerlidir dolar. bu yüzden işte piyasaya dolar salındı salınıyor fed faiz arttırdı kıstı laflarını çok duyarız. neyse amerikayı kurduk, rockefellerları başına geçirdik, chase manhattan'ı standart oili kurdurduk, bank merger olayıyla bankaları birleştiriyoruz. standart oilimiz ise tüm petrol şirketlerini yuttu nerdeyse. amerikaysa buna dur dedi ve eski petrol şirketlerini tekrar açtı meşhur Amerikan tekel yasasıyla..Bu Rockefellerlar defalarca amerikan hükumeti ve halkıyla asgari ücret olsun mu, Rothschildlerin Royal Dutvh ıyla da petrol kavgalarına tutuşur.. o sırada beşinci kırılma diyebileceğimiz bir şey olur ve 2 kasım 1917'de ingiliz dışişleri bakanı Balfour Lord Rothschild'a bir mektup yazar. Filistin'de bir yahudi yerleşkesinin kurulmasına ingiliz hükumetinin destek vereceğini belirtir. Balfour deklorasyonu diye anılan bu olay dönem gazetelerine düşer. 1 dünya savaşından sonra planlanan olur ve günümüz israil bölgesi ingiltereye geçer. nüfus 100 bin yahudiye 500 bin araptır ve wilson ilkeleri bu durumda israil devletini kurduracak gibi görünmemektedir. avrupadaki yahudilerinse rahatı yerindedir ve çölden hallice filistine gelmek istememektedirler. Rothschildlar onun da çaresine bakar ve 6 kırılmayı, ikinci dünya savaşını başlatır. yahudiler alman yönetimi eliyle avrupadan sürülür ve akın akın Rorthschildın para destekli israiline koşmaya başlar. nüfus 550 bine 500 bin yahudi üstünlüğüne dönüşür... Vee israil kuruluur. tabii bunda Almanların yaşattığı mağduriyetin dünyaya yahudileri hoş göstermesinin payı vardır. israil toprakları az fakat çok iyi tahkim edilmiştir ingilizler tarafından. 1948 de BM israilin kurulduğunu açıklar ve Filistinli araplar israile savaş açar. Sonuç ingilizlerin gitmesini dört gözle bekleyen iyi tahkim edilmiş israil savaşı kazanır ve ilk günden toprakları üçe katlar. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.