Jump to content

Nutuk Bölüm 7


vhercle

Önerilen Mesajlar

İÇ İSYANLAR

Efendiler,1919 yılı içinde, millî teşebbüslerimize karşı başlayan iç isyanlar, sür'atle memleketin her tarafina yayıldı.

 

Bandırma, Gönen, Susurluk, Kirmasti, Karacabey, Biga ve dolaylarinda; Izmit, Adapazari, Düzce, Hendek, Bolu, Gerede, Nallihan, Beypazaridolaylarinda; Bozkir'da; Konya, Ilgin, Kadinhan, Karaman, Çivril, Seydisehir, Beysehir, Koçhisar dolaylarinda; Yozgat, Yenihan, Bogazliyan, Zile,Erbaa, Çorum dolaylarinda; Imranli, Refahiye, Zara, Hafik ve Viransehir dolaylarinda alevlenen karisiklik atesleri, bütün memleketi yakiyor,hainlik, cehalet, kin ve bagnazlik dumanlan bütün vatan göklerini yogun karanliklar içinde birakiyordu. Isyan dalgalari, Ankara'da karargâhimizin duvarlarina kadar çarpti. Karargâhimizla sehir arasindaki telefon ve telgraf hatlarini kesmeye kadar varan kudurmuscasina kasitlar karsisinda kaldik. Bati Anadolu'nun, Izmir'den sonra, yeniden önemli bölgeleride, Yunan ordusunun taarruzlariyla çignenmeye baslandi.

 

Dikkatle üzerinde durulmaya deger bir husustur ki, sekiz ay önce,millet, Hey'et-i Temsiliye etrafinda toplanarak, Damat Ferit Hükûmeti ile iliski ve haberlesmelerini kesmis iken, Ali Galip 'in tesebbüsü gibi tek tük olaylardan baska, böyle genel bir ayaklanma olmamisti. Bu seferki yaygin ve genel ayaklanmalar, sekiz ay zarfinda, memleket içinde çok hazirlik yapildigini gösteriyordu. Damat Ferit Hükûmetinden sonraki hükûmetlerle, millî suurun korunmasi ve güçlendirilmesi için yaptigimiz mücadelelerin ne kadar hakli sebeplere dayandigi, aci bir sekilde bir daha anlasilmis oluyordu. Millî Mücadele'ye kuvvet vermek için cephelerle ve ordu ile ilgilenme bakimindan Istanbul'daki hükûmetlerin gösterdigi baska türlü ihtimallerin aci sonuçlari da ayrica görülecektir.

 

ANZAVUR VE DÜZCE ISYANLARI

Efendiler, önce, iç isyanlar hakkinda açik bir fikirverebilmek için, müsaade buyurursaniz, iç isyan olaylarina yeri geldikçe dokunmak üzere, anlatilan safhalari özet olarak arz edeyim :

 

21 Eylül 1919 tarihinde, Balikesir'in kuzey bölgesinde baslayan birinci Anzavur isyani,16 Subat l920'de yine ayni bölgede ikinci defa basgösterdi. Bu iki isyan, askerî birliklerimiz ve millî müfrezelerimizle bastirildi. 13 Nisan 1920 tarihlerinde Bolu, Düzce dolaylarinda da isyan çikti. Bu isyan, 19 Nisan 1920 tarihinde Beypazari'na kadar yayildi. Bu sirada Anzavur, 11 Mayis 1920'de top ve makineli tüfeklerle donatilmis bes yüz kisilik bir kuvvetle, üçüncü defa olarak Adapazari ve Geyve dolaylarinda, zayif bir millî müfrezemize saldirmak suretiyle yine ortaya çikti.Anzavur, gönderdigimiz millî müfrezelerimize, düzenli ordu birliklerimize durmadan saldirdi. 20 Mayis 1920 tarihinde, Geyve Bogazi yakinlarinda yenildi ve kaçmak zorunda kaldi.

 

Düzce dolaylarindaki isyan olayi önemliydi. Abaza ve Çerkezlerden meydana gelen dört bin kisilik büyük bir kalabalik, Düzce'yi basarak hapishaneleri bosalttilar ve çarpisma ile oradaki süvari müfrezemizin silâhlarini aldilar. Hükûmet memurlarini ve subaylari hapsettiler.

 

Her taraftan, âsîler üzerine kuvvet gönderdik. Bu arada, Geyve'de bulunan 24' üncü Tümen de, Komutani Yarbay Mahmut Bey basta oldugu halde, Düzce'ye hareket etti. Mahmut Bey , Meclis'in açildigi gün, yani 23 Nisan 1920'de, Hendek'ten Düzce'ye geçerken, Hendek de isyan etti. Adapazari da âsîler tarafindan elde edildi. Mahmut Bey,25 Nisan 1920'de, Hendek - Düzce yolu üzerinde âsîler tarafindan aldatilarak pusuya düsürülmüs ve ilk ateste sehit edilmistir. Kurmay Baskani Sami Bey , yaveri ve daha birkaç subay da ayni zamanda sehit düstüler. Bunun üzerine, 24' üncü Tümen muharebe edemeden âsîler tarafindan tamamiyle esir edildi. Bütün tüfekleri, toplari alindi. Agirliklari yagma edildi. Bu sirada Izmit Mutasarrifi Çerkez Ibrahim , Istanbul'dan Adapazari'na geldi. Halka Padisah'in selâmini bildirdi ve yüz elli lira maasla gönüllü toplamaya basladi. Toplanan âsî kuvvetler bütün o yöreye hâkim olduktan sonra, Geyve Bogazi'ndaki kuvvetlerimize taarruza basladilar.

 

Bizim, bu isyan alanina gönderdigimiz kuvvetler sunlardi:

 

1- Salihli ve Balikesir Kuva-yi Milliye'sinin olusturdugu Çerkez Ethem Bey müfrezesi;

 

2 - Iki tabur düzenli ordu birligi, dört dag topu, bes makineli tüfek ve üç yüz efe süvarisinden kurulmus Binbasi Nazim Bey müfrezesi;

 

3 - Iki tabur piyade, sekiz makineli tüfek, iki sahra ve iki dag topundan kurulu, Yarbay Arif Bey müfrezesi;

 

4 - 'Üç yüz kisilik millî kuvvet ve iki makineli tüfek ve iki havan topundan ibaret Binbasi Ibrahim Bey(Çolak) müfrezesi.

 

Komutan olarak da Ali Fuat Pasa , Geyve Bogazi yakinlarindan Adapazain'na uzanan kesimde, Refet Pasa da Ankara'dan Beypazari yoluyla Bolu'va uzanan kesimde görevlendirildiler.

 

HILAFET ORDUSU

Efendiler, Izmit'te de Süleyman Sefik Pasakomutasinda, Hilâfet Ordusu adini tasiyan bir hain kuvvet yiginak yapiyordu. Bunun bir kisim kuweti de, Bolu yakinlarinda hurmay BinbasiHayri Bey komutasinda âsîleri desteklemisti. Btz kuvvetle birlikteIstanbul'dan gönderilmis birçok subay da vardi.

 

Hilâfet Ordusu'nun, Süleyman Sefik Pasa'dan sonra, bellibasli komutanlari, Süvari Tümgenerali Suphi Pasa ve Topçu Yarbaylarindan Senaî Bey'di. Istanbul'da da özel olarak kurulmus birkurmay hey'eti vardi. Bu hey'etin baslica komutanlari da, Kurmay AlbayRefik ve Kurmay Yarbay Hayrettin Bey'lerdi.

 

Suphi Pasa ile ilgili küçük bir hâtirami anlatayim : SuphiPasa'yi Selânik'ten tanirdim. Ben yüzbasi (kolagasi) iken, o daha o zaman tümgeneral ve süvari tümeni komutani idi. Aradaki rütbe farkina ragrrien, çok yakin arkadasligimiz vardi. Mesrutiyet'in ilâninda, ilk defa Istipdolaylarinda Cumali adinda bir yerde süvari manevralari yaptirmisti. Diger bazi kurmaylar arasinda beni de tatbikat ve manevrada bulunmaküzere davet etmisti. Kendisi Almanya'da yetismis çok usta bir biniciydi.Fakat askerlik sanatini anlamis bir komutan degildi. Manevranin sonunda, ben, yetkim ve rütbem elvermedigi halde, Pasa'yi bütün subaylariniönünde aci bir sekilde elestirmistim. Daha sonra "Osmanli Ordugâhi" adliküçük bir eser de yazmistim.Suphi Pasa , gerek açikça yaptigim üuelestirilerden ve gerek yayinlanan bu eserimden dolayi pek üzüldü. Kendisinin itirafina göre, maneviyati kirildi. Fakat, sahsen bana gücenmedi.Arkadasligimiz devam etti. Iste Hilâfet Ordusu'na bulduklari komutanbu Suphi Pasa'dir. Pasa, sonradan Ankara'ya geldi. Geziye çikiyordum. Istasyonda büyük bir kalabalik içinde biribirimizle karsilastik. Kendisine ilk sorum su oldu : "Pasam niçin Hilâfet Ordusu Komutanliginikabul ettin?" Suphi Pasa, bir an bile duraklamadan : "Size yenilmek için" cevabini verdi.

 

Bu cevabi ile anlatmak istiyordu ki, bu görevi özel bir maksatla kabul etmisti. Suphi Pasa , öyle bir duygu içinde bulunabilir. Fakat,gerçekte, komutayi üstüne aldigi zaman kuvvetleri zaten yenilmis bulunuyordu.

 

Bolu, IZüzce, Adapazari ve Izmit dolaylarindaki bu isyan, bu defa Haziran 1920 tarihine kadar üç aydan fazla sürdü. Fakat bundan sonra,29 Teminuzda yeniden bir isyan oldu. Ancak, bundan sonra da, bu bölgede tamamen sakin kalinmis degildir. Bununla birlikte, sonuç olarak âsîlertamamiyle bozguna ugratilmis ve elebaslari, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kanunlarina teslim edilmistir. Hilâfet Ordusu'nun Bolu yakinlarinda bulunan kismi da bozguna ugratildi. Komutani Binbasi Hayrive si ibaylari Yüzbagi A 1 i, 'Üstegmen Serefettin, Üstegmen Hay rettin, Makineli Tüfek Subayi Mehmet Hayri , Tabur KâtibiHasan Lütfi , Cerrah Ibrahim Ethem Efendiler'e de ötekiâsî elebasilarina yapilan islem uygulandi. Hilâfet Ordusu da, Izmit'tenIstanbul'a kaçmaya mecbur edildi.

 

YENIHAN, YOZGAT VE BOGAZLIYAN ISYANLARI

Efendiler, memleketin kuzeybati bölgesinde âsîlerle ugrasirken, memleketin ortasinda Yenihan, Yozgat ve Bogazliyan dolaylarinda da isyan basliyor. Bu isyanhareketleri de hatirlanmaya deger.

 

14 Mayis 1920 tarihinde Postaci Nazim ve Çerkez Kara Mustafa adinda birtakim adamlar, otuz kirk kisi ile Yenihan'abagli Kaman köyünde isyan ettiler. Bu hareket gittikçe artan bir siddetlegenisledi. Âsîler, 27/28 Mayis I920 gecesi Çamlibel'de bulunan bir müfrezemizi basarak esir ettiler. 28 Mayis 1920'de diger bir kisim âsîler de Tokat yakininda yürüyüs halinde bulunan bir taburumuza hücum ederekdagittilar ve bir kismini esir ettiler. Cür'etlerini artiran âsîler, 6/7 Haziran 1920 gecesi Zile'yi isgal ettiler. Oralardaki askerlerimiz Zile kalesineçekilerek kendilerini savundi.ilar. Askerin erzak ve cephanesi tükendikien üç gün sonra âsîlere teslim oldular. Asîler 23/24 Haziran 1920'de deBogazliyan'a baskin yaptilar. Orada bulunan bir müfrezemizi dagittilar.Amasya'da bulunan Cemil Cahit Bey' in komutasindaki 5'inci Kafkas Tümeni, âsîler aleyhine harekete geçirildi. Antep bölgesinde bulunanKiliç Ali Bey de, bir millî müfreze ile bu bölgeye gönderildi. Erzurum'dan Ankara'ya gelmekte olan bir Erzurum Millî Müfrezesi de, obölgede birakildi.1920 yili Temmuzunun ortalarina kadar, bu âsîlerin takip ve tepelenmeleriyle ugrasildi. Yenihan isyani, Orta Anadolu,nun ötekibölgelerindeki fesatçilari da harekete geçirdi. Çapanogullarindan Celâl,Edip, Salih ve Hâlit Bey'ler;Aynaciogullari ve DeliÖmer çeteleri gibi birtakim eskivayi baslarina toplayarak 13 HazirandaYozgat civarinda Köhne bucak merkezini, 14 Haziranda da Yozgatsehrini isgal ederek büyük bir bölgeye hâkim oldular. Merkezi Sivas'taolan 3' üncü Kolordu kuvvetleri ve o bölgede biraktigimiz millî lcuvvetleryeterli degildi. Eskisehir'deki Ethem Bey müfrezesi ile Bolu dolaylarindaki Ibrahim Bey müfrezesi de Yozgat bölgesine gönderildiler.

 

Yozgat ve dolaylarinda âsîler yok edildikten sonra, oraya gönderilen müfrezelere öteki bölgelerde görev verildi. Fakat bu yörelerde genellikle güvenlik kurulamadi.

 

7 Eylül 1920'de Küçük Aga, Deli Haci, Aynaciogullari denilen birtakim serseriler Zile yakinlarinda, Kara Nazim,Çopur Yusuf adinda birtakim adamlar da Erbaa yakinlarinda yeniden faaliyete geçtiler. Bunlardan Aynaci ogullari üç yüz atli kadar toplayabilmislerdi. Bu durum karsisinda, Ikinci Kuvve-i Sevyareadini alan Ibrahim Bey müfrezesi, tekrar, bulundugu Eskisehir bölgesinden Yozgat'a giderek, oradaki millî müfrezeler ve jandarma kuvvetleriyle birlikte Maden, Alaca, Karamagara, Mecidözü bölgelerinde, çesitligruplar halinde, karisiklik çikaran ve eskiyalik eden âsîleri takip ederekortadan kaldirdi.Ibrahim Bey , âsîllerin ortadan kaldirilmasini ancak üç aydan fazla bir zamanda basarabildi.

 

GÜNEYSINIRLARIMIZDA GEÇEN OLAYLAR

 

Efendiler, bu tarihlerde güney bölgelerimizde de bizi ciddî bir sekilde ugrastiran önemli isyanlar çikti : Milli asiretinin beyleri olan Mahmut, Ismail,HaIil Bahur, Abdurrahman Bey'ler, güneyde, düsmanlarla gizlice iliski ve baglanti kurduktan sonra, Sürt'ten Dersim dolaylarinakad:ir uzanan bütün asiretlerin beyleri sifatini takinarak o bölge bos olmal: ve bölgeyi baski altina alniak davasina kalkistilar.

 

Fransizlar,1920 yili Haziraninin baslarinda, Urfa'yi ikinci defa zaptetmek için hareket ettikleri zaman, Milli asireti de Siverek'e dogru ilerledi buna karsi, o bölgede bulunan 5' inci Tümenimiz görevlendirildi. Butümen o bölgedeki millî kuvvetlerimizle de desteklendi.19 Haziran 1920tarihinde, birliklerimizin takibi altinda, güneydogu yöniinde düsman bölgesine kaçmaya mecbur edildi. Bu asiret, bir süre düsman bölgesinde hazirlandiktan sonra, 24 Agustos 1920'de üç bin atli ve develi ve bin kadarda piyadeden ibaret bir kuvvetle yeniden bizim topraklarimiza geçti. Viransehir yakinlarina geldi.Âsîler, aman dilemek maksadiyla geldiklerinisöyleyerek o bölgedeki komutanlarimizi aldatip, tedbir almakta ihmaledüsürdüler. Bu sirada, o yakinlarda daginik halde bulunan müfrezelerimize saldirarak onlari yendiler ve 26 Agustos 1920'de Viransehir'i isgalettiler. Haberlesmelerimize ve baglantimiza engel olmak üzere de, o bölgedeki bütün telgraf hatlarini kestiler.

 

Ancak, on bes gün sonra, 5 inci Tümen in Siverek, Urfa, Resulayin ve Diyarbakir'da bulunan birliklerinden gönderilen kuvvetlerlebize bagli asiret kuvvetleri âsîleri yenebilmislerdir. Takip edilen Milli yeniden güneye, çöle kaçti.

 

Efendiler, güneyde Milli asiretinin isyanini bastirmaya çalisirken,Afyonkarahisar bölgesinde Çopur Musa adinda bir adam da, basina topladigi kuvvetle askerleri ordudan kaçmak için ayartiyor ve milleteaskere gitmemeyi telkin ediyor. Çopur Musa , 21 Haziran 1920 tarihinde Çivril'i basti. Gönderilen kuvvetler karsisinda kaçti ve Yunan ordusuna katildi.

 

KONYA ISYANI

Efendiler, Çopur Musa olayindan önce birayaklanma olayi da Konya'da oldu. 5 Mayis 1920 tarihinde, Konya'da birfesat dernegi kesfedildi. Bu dernek üyelerinin ileri gelenleri tutuklanmaya basladi. Bir gün sonra, tutuklanmakta olan bu ileri gelenler, halki dakiskirtarak Konya içinde sIlâhli bir toplanti yapmaya giristiler. Bir kisim halk da silâhli olarak disaridan gelerek hep birlikte isyan ettiler. Konya'da bulunan komutan, elindeki kuvvetlerle cesurca hareket ederek âsîleri dagitmayi ve önayak olanlari tutuklayip takip etmeyi basardi.

 

SAVAS CEPHELERININ DURUMU

Efendiler, Meclis'in açildigi ilk günlerde, çesitli cep helerin ne durumda olduklarini da hep birlikte birdefa daha hatirlayalim :

 

l. Izmir Yunan Cephesi :

 

Yüksek hey'etinizce de bilinmektedir ki, Yunanlilar Izinir'e çiktiklari zaman, orada,17' nci Kolordu Komutani olarak ,karargâhiyla birlikteNadir Pasa bulunuyrordu. Kuvvet olarak, Yarbay Hurrem Bey komutasinda 56' nci Tümen'in iki alayi vardi. Bu kuvvet, özellikle, kolordukomutaninin emriyle, düsmana karsi koydurulmaksizin, büyülü hakaretler altinda, Yunanlilara teslim edilmistir. Bu tümenin bir alayi ( 172' ncialay) Ayvalik'ta bulunuyordu. Komutani Yarbay Ali Bey (Afyonkarahisar Milletvekili Albay Ali Bey) idi.

 

Yunan ordusu isgal alanini genisletirken, Ayvalik'a da asker çikardi.Ali Bey, bu Yunan kuvvetine karsi 28 Mayis 1919'da savasa giris ti. Butarihe kadar, Yunan birlikleri hiç bir yerde atesle karsilik görmemisti.Aksine, bazi sehir ve kasabalar halki korkutulmus, Istanbul 1-IÜkumeti'nin emirlerine uyarak idare âmirleri basta olmak üzere, Yunan birliklerini özel hey'etlerle karsilamislardi. Ali Bey'in Ayvalik bölgesinde muharbe cephesi kurmasi üzerine, yavas yavas Soma'da, Akhisar'da, Salihl:'de millî cepheler olusmaya baslamisti.

 

1919 yilinin 5 Haziranindan baslayarak, Albay Kâzim Bey (Meclis Baskani Kâzim Pasa hazret1eri), Balikesir'deki 61' inci Tümer'in komutasini, vekâleten üzerine almisti. Daha sonra Ayvalik, Soma,Akhisar kesimlerini içine alan Kuzey Cephesi Komutanligi'ni yapti. FuatPasa 'nin Bati Cephesi Komutanligi'na tayin edilmesinden sonra, Kâzim Bey 'e, Kuzey Kolordusu Komutanligi makam ve yetkisi verildi.Aydin dolaylarinda, Izmir'in isgalinden sonra, asker ve halktan bazi vatanseverler, Yunanlilara karsi savunma, halki cesaretlendirme ve silâhlimillî teskilât kurma gayretleriyle çalisiyorlardi. Bu arada Izmir'den adve kiyafet degistirerek o bölgeye gitmis olan Ce1â1 Bey ( Izmir Milletvekili Ce1â1 Bey'dir)'in gayret ve fedakârligi anilmaya deger. 15/16Haziran 1919 gecesi, A1i Bey 'in Ayvalik'tan gönderdigi kuvvetler, Bergama'daki Yunan isgal kuvvetlerini bir baskinla perisan etmislerdi. Bubaskina, kismen, Balikesir ve Bandirma'dan gönderilen kuvvetler de katilmisti. Bu olay üzerine, Yunanlilar, daginik ve zayif müfrezelerini geriçekip toplamak geregini duydular. Bu arada Nazilli'yi de bosalttilar. Busebeple, Aydin'da hazirlikta bulunurken, çevreden toplanan halk kuvvetleri bunlari sikistirmaya basladi. Yunanlilarla halk arasinda siddetli birçarpisma oldu. Sonunda, Yunanlilar, Aydin'i da bosaltip çekildiler.

 

Böylece, 1919 yilinin Haziran nyi ortalarinda Aydin cephesi de kuruldu. Bu bölgede bulunan 57' nci Tümen'in Komutani Albay M e h m e tSefik Bey ve Tümen Topçu Komutani Binbasi Hakki Bey'di. Alaykomutanlarindan Binbasi Haci Sükrü Bey, millî kuvvetlerin basindaYürük Ali Efe ve Demirci Mehmet Efe vardi. Sonunda Demirci Mhmet Efe, duruma hâkim olarak Aydin Cephesi Komutanligi'nikendi üzerine aldi. Daha önce dolayisiyla arz etmistim ki, sonradan orayagönderdigim Albay Refet Bey (Refet Pasa) bile Demirci Mehmet Efe'nin komutanligini kabul etmistir.

 

Efendiler, Izmir'in çesirli cephelerinde kurulan ve yavas yavas subaylar ve askerî birliklerle desteklenmeye çalisilan millî cephelerin beslenmeleri, daha çok, dogrudan dogruya o bölgeler halki tarafindan saglaniyordu. Bunun için de geri bölgelerde millî teskilât kurulmustu. Bu görevin, halktan hükûmete geçisi, Büyük Millet Meclisi Hükûmeti nin kurulusundan sonra saglanabilmistir.

 

2. Güneyde Fransiz Cephesi:

 

a) Fransiz birliklerine karsi dogrudan cio5riiya Adana bölgesindeMersin, Tarsus, Islahiye bölgelerinde ve Silifke dolaylarinda millî kuvvetler kurulmus ve çok cesurca ise girismislerdi. Adana'nin dogu bölgesinde, Tufan Bey adiyla hareket eden Yüzbasi Osman Bey 'in kahramanliklari kayda deger. Millî müfrezeler, Mersin, Tarsus, Adana sehirleririn girislerine kadar sokulup hâkim oldular. Pozanti'da Fransizlarikusatarak geri çekilmeye mecbur ettiler.

 

b) Maras'ta, Antep'te, Urfa'da önemli muharebe ve çarpismalaroldu. Sonunda isgal kuvvetleri buradan çekilmeye mecbur edildiler. Bubasarilarin kazanilmasinda büyük rolleri olan Kiliç A1i ve Ali SaipBey'lerin adlarini anmayi bir görev sayarim.

 

Fransiz isgal bölgelerinde ve cephelerinde millî kuvvetler, her gündaha esasli bir sekilde teskilâtlaniyorlardi. Millî kuvvetler, ordu birlikleri ile desteklenmeye baslanmisti. Isgal kuvvetleri, her tarafta siki vesiddetli bir sekilde zorlaniyordu.

 

Efendiler, bu durum üzerine Fransizlar, 1920 Mayisindan baslayarak bizimle temas ve görüsme imkânlari aradilar. Önce Ankara'ya Istanbul'dan bir binbasi ile bir sivil geldi. Bu sahislar, Istanbul'dan önce Beyrut'a gitmisler. Eski Van Milletvekili Haydar Bey bunlara aracilik ediyordu. Bu bulusma ve görüsmelerimizden elle tutulur bir sonuç çikmadi.Fakat, Mayis sonlarina dogru Suriye Fevkalade Komiseri adina hareketeden Mösyö Duquest adinda bir zatin baskanliginda bir Fransiz Hey eti Ankara'ya geldi. Bu hey'etle yirmi günlük bir ateskes anlasmasi yaptik. Bu geçici anlasma ile, biz, Adana bölgesinin bosaltilmasina bir baslangiç hazirlama hedefini güdüyorduk.

 

Efendiler, bu Fransiz hey'etiyle yaptigim yirmi günlük ateskes anlasmasi, Büyük Millet Meclisi'nde bazilarinin itirazlarina ugradi. Oysa,benim bu anlasmayi kabul etmekle saglamak istedigim yararlar sunlardi :

 

Önce, Adana bölge ve cephelerinde bulunan ve kismen askerle detakviye edilen millî kuvvetleri, sükûnetle yeniden düzenlemek istiyordum. Millî kuvvetlerin bu çarpisma araliginda dagilabileceklerini de dikkate alarak, ateskes tebligi yaninda bazi tedbirlerin alinmasini da emrettim. Bundan baska, Efendiler, önemli saydigim siyasî bir yararlanmayida hesaba katiyordum. Büyük Millet Meclisi ve Hükûmeti, daha ItilâfDevletleri'nce elbette ki taninmamisti. Aksine, memleket ve milletin kaderiyle ilgili konularda, Istanbul'da Ferit Pasa Hükûmeti ile iliski ve islemlerde bulunmakta idiler. Bu bakimdan, Fransizlarin Istanbul Hükûmeti'ni bir tarafa biralcip Ankara'da bizimle 5örüsmeleri ve herhangi birkonuda uyusmalari, ogün için saglanmasi yararli önemli siyasî bir nokta idi. Bu ateskes görüsmesinde, millî sinirlarimiz içinde olup da Fransizlar tarafindan isgal altina alinmis bulunan bölgelerin tamami ile bosaltilmasini açik ve kesin bir dille istedim. Fransiz delegeleri, bu koniida yetkialmak üzere Paris'e gitmek mecburiyetini ileri sürdüler. Yirmi günlükateskes anlasmasi, bir bakima daha esasli bir anla$ma yapmak için yetkialmaya zaman birakmak gibi kabul edildi. Efendiler, bu görüsme ve konusmalarimizdan bende uyanan izlenim, Fransizlarin Adana ve dolaylarinibosaltacaklari merkezinde idi. Bu düsünce ve inancimi, Meclis'e ifade etmistim. Gerçi Fransizlar, ateskes süresi sona ermeden Zonguldak'i isgaletmek suretiyle anlasmanin yalniz Adana bölgesine ait oldugunu göstermek istemislerse de, biz, bu hareketin ateskesi hükümsüz biraktigi sonucuna vardik. Fransizlarla anlasmamiz bir süre gecikti.

 

ISATNBUL ANKARA ILE TEMAS ARIYOR VE BU TEMASI NURETTIN PASA SAGLAMAYA ÇALISIYOR

Saygideger Efendiler, 9 Mayis 1920 günü Meclis'in gizli oturumunda açiklama yaparken ve Fransiz me murlari ile hey'etleri tarafindan bizimle temas ve baglanti kurma yollari arandigini bildirirken, mil letvekillerinden biri (yanlis hatirlamiyorsam ÇorumMilletvekili rahmetli F u a t B e y), "birkaç günden beri gûya Istanbul, bizimle anlasmak istiyormus, bu konuda bilgi verir misiniz?" diye bir soruyöneltti.

 

Gerçekten, o tarihten dört bes gün önce, Istanbul'da Leon adindabir Çanakkale üzerinden bizi aramisti. Ankara'yi bulduktan ve bizim burada bulundugumuzu anladiktan sonra, dediler ki : "Söyleyecegimiz seyler pek önemlidir. Onun için haberlesmeyi geceye birakalim. Ordu merkezleri de aradan çekilsinler. O gece görüsmediler. Fakat bir iki gecesonra yeniden aradilar. Bu defa karsimiza çikan kimse eski Izmir ValisiNurettin Pasa imzasiyla bir telgraf yazdirdi. Bu telgrafin içindekilersöyleydi : "Ben, iki arkadasimla birlikte, Istanbul'un sizinle anlasmasinaaracilik etmeyi vatan için yararli bir görev sayarim. Buradaki hükumetve Ingilizler buna razi oldular. Sizin de olumlu cevabinizi bekleriz. Nurettin Pasa , telgrafini Hey'et-i Temsiliye Baskanligi'na yaziyordu. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ve Hükumeti'nin kurulusundan, çalismayabasladigindan ve Büyük Millet Meclisi'nin varligini ve mesrulugunu dogrulayan Hiyanet-i Vataniye Kanunu'ndan habersiz görünüyor. Nurettin Pa sa'nin telgrafini, Millî Savunma Bakani olan Fevzi PasaHazretleri'negönderdim.Fevzi Pasa, Nurettin Pasa'ya cevap verdi. Bu cevabinda dedi ki : Telgrafinizi Hey'et-i TemsiliyeBaskanligi na ekmekle daha er ek durumdan haberdar olmadi inizanlasiliyor. Ve durumu açikladiktan sonra K Istanbul da hangi makamAnkara'da hangi makamla görüsmek istiyor?" dedi. Bu telgrafa imzasiz olarak gelen cevapta : "Telgrafi yazan kimseler simdi burada degillerdir. Bunu birakip gittiler. Yarin saat 10.00'da size bilgi veririz." deniliyordu. Bundan sonra Nurettin Pasa ikinci defa olarak yine aradi.Bu defa. Telgraf haberlesmeleriyle anlasma imkâni olmadigindan, sizyetkili bir hey'eti Istanbul'a gönderin, görüselim ve anlasalim diyordu.

 

Efendiler, biz de cevap olarak dedik ki : " Pek dogrudur, gerçektentelgrafla anlasmak mümkün degildir. Fakat siz Mudanya'ya geliniz ve nevakit gelebileceginizi de bildiriniz. Bizim tarafimizdan da orada yetkilikimseler hazir bulunur. Bursa'ya da gereken talimat verildi." Ondan sonra bir daha arayan olmadi. Hoca Müfit Efendi (Kirsehir) : "Acabagerçekten Nurettin Pasa miydi? diye sordu. Ben de : " Evet, gerçektenNurettin Pasa'ydi, karsiligini verdim.

 

Efendiler, Istanbul Hükûmeti'nin Nurettin Pasa vasitasiylayaptigi bu müracaatin Anzavur'un Balikesir bölgesinde yenilgiye ugratildigi ve Bolu'da basari kazanmaya basladigimiz günlere rastladiginida belirtmeliyim.

 

NURETTIN PASA ANKARA'DA

Efendiler, Nurettin Pasa'dan bir daha telgraf almadik. Fakat, kendisi Diyarbakir'li Kâzim Pasaile birlikte, 1920 yilinin Haziran ayi ortalarinda Ankara'ya geldi. Bizimleisbirligi etmeden önce, bazi konularda görüsümüzü anlamak istediginisöyledi.

 

Birincisi, Hilâfet ve saltanat makami üzerindeki düsünce ve görüsümüz;

 

Ikincisi, bolseviklik konusundaki görüsümüz;

 

Üçüncüsü, Itilâf Devletleri'ne karsi, özellikle Ingilizlere karsi da,savasa karar verip vermedigimiz, konulariydi.

 

Görüsme, Ziraat Okulu'ndaki karargâhimizin bir odasinda, gece yapildi. Bu görüsme'de, Nurettin Pasa ile birlikte gelen Kâzim Pasa 'dan baska Fevzi ve Ismet Pasa 'lar da hazir bulunuyorlardi. Nurettin Pasa, birinci, ikinci sorulara aldigi cevaplari pek doyurucu bulmadi. Fakat, özellikle üçüncü sorunun cevabi, uzun ve hararetli tartismalara yol açti. Çünkü biz demistik ki, gayemiz, millî sinirlarimiz içinde toprak bütünlügümüzü ve milletin bagimsizligini tam olarak saglamaktir. Bunaengel olmak üzere karsimiza çikacak kuvvet, kim ve ne olursa olsun,mutlaka çarpisir ve basari kazaniriz. Bu konudaki karar ve inancimizkesindir. Iste Nurettin Pasa, bir türlü buna inanamiyor ve razi olamiyordu. Nihayet kendisine dedik ki : "Bu konuda görüsmeyi kabul etmekle, yeni görüslere varmak ve kararlar almak söz konusu degildir. Sen,bugüne kadar milletin iyice belirmis ve kesinlesmis olan inançlarina uyacaksin! "Ondan sonra, kendisine verebilecegimiz uygun bir görev üzerinde duruldu. Kendisinin, Konya valisi sivil görevi ve Konya Yöresi Komutani ünvaniyla Yunan cephesinin güneyindeki bölgenin komutani olmasini uygun gördük. Asil Bati Cephesi için, komutan olarak 18 Haziran1920'de Ali Fuat Pasa'yi görevlendirdik.

 

Efendiler, o günlerde Yunan Cephesi'nde düsmanin bazi hazirliklaryaptigi hissedildiginden, cephede duyarlik artti. Bu yüzden NurettinPasa'nin görevi kesinlesmeden ve kendisini görev yerine göndermeden,acele olarak Bati Cephesi'ne hareketim gerekti. Nurettin Pasa 'ningörevlendirme isleminin tamamlanmasini Genel Kurmay Baskani bulunan Ismet Pasa'ya biraktim. Gerçekten düsman, bütün cephe üzerinde taarruza geçmisti. Bizim birliklerimiz geri çekiliyordu. Nurettin Pasa, cephedeki elverissiz durumu anlayinca Ismet Pasa'ya görev kabuledebilmek için birtakim sartlarin, hükumetçe karar altina alinmasi gereginden söz etmis. O sartlara göre, hükumet memleketin yönetiminde veönemli konularinda esasli ve kesin karar almadan önce Nurettin Pasa'nin düsünce ve onayini almak zorunda kalacaktir. Çünkü, Büyük Millet Meclisi Hükumeti'nde yer alan üyeler, Tevfik Pasa ve benzerlerigibi, olgun yasta ve tecrübeli kimseler olmayip, genç birtakim kimselermis. Ismet Pasa, pek yadirgadigi bu zihniyet ve teklifi, derhal sifreylebana bildirdi. Ben de Nurettin Pasa'nin, kendisine görev teklif ettigim zaman söylemedigi bu düsünceyi, genel durumda bunalim basgöstermesi üzerine ortaya atmis olmasini anlamli buldum ve Ismet Pasa'ya verdigim cevapta, kendisine görev verilmemesini emrettim. Nurettin Pasa'nin, Yunan taaruzu basladiktan iki gi.in sonra bana gönderdigibir yazida yazdiklarini dikkate deger bulmustum. Arzu buyurursaniz, buyaziyi yüksek hey'etinize oldugu gibi okuyayim :

 

Ankara Istasyonu, 24.6.1920

 

Büyük Millet Meclisi Yüksek Baskanligi'na

 

Efendim Hazretleri,

 

Atanmis oldugum komutanliktan ve valilikten uzaklastinlma sekli ilegörevden alinma durumunun bildirilis seklini hakaret saydim. Bir devlet adami tarafindan ileri sürülen vatanla ilgili bir düsünce ve görüsün tartisilmasina degil,dinlenilmesine bile deger ve önem verilmemesini ve ilgili Büyük Millet Meclisi'ninve Hükûmeti'nin oylanni alincaya kadar bile beklenmeyerek ve taharnmül edilmeyerek veyahut belki de buna gerek görülmeyerek iki veya üç kisi gibi pek azüyenin düsünce ve istekleriyle bu yolda islem yapilmasinda bir sakinea görülmemesini ve bundan dolayi da memleketin, eber yanilmiyorsam böyle bir anlayislayönetilmesini millet ve memleket için tehlikeli saymakta oldugumun arzina, Baskanlik yüksek makaminin müsaadelerini rica ederim.

 

Bugünkü sartlar içinde, görev kabulünü sakincali buldugum ve isbirliginiyararli göremedigim için, memleketim olan Bursa'da oturmak üzere, ilk trenle Ankara'dan aynlacagimi bilginize sunar, veda ederim, Efendim Hazretleri.

 

Nurettin Ibrahim

 

Efendiler, benim bu yaziya verdigim cevap da aynen suydu :

 

25.6.1920

 

Tümgeneral Nurettin Fasa'ya

 

Ilgi : 24 Haziran 1920 tarihli yüksek tezkereleri.

 

Söz konusu edilen komutanlik ve valilik görevi, daha Millî Savunma ve Içisleri Bakanliklari'nca resinen zatialilerine verilmeniis ve teblig edilmemisti. Bubakimdan ne atanmaniz ne de ayrilmaniz söz konusu degildir. Yalniz, zâtiâlînizegörev verilmesi ditsünülmüs, bu konuda düsünce ve karanniz sorulmustu, Atamadurumu daha kesinlesmemis oldugu bir sirada, Genelkurmay vasitasiyla ögrenilendûsünce ve kanaatinizdaki kararsizliklar üzerine, Hükûmet'çe, atanmanizdan vazgeçilmesine karar verildi. Böyle bir karan vermek için, zan buyurdugunuz gibi, durumun Büyük Millet Meclisi'nin Genel Kurulu'na sunulmasi, mevcut ve yürürlükteki kanunlarin gereklerinden degildir. Bursa'ya giderek orada oturmaniza gelince, bagli bulundugunuz askerlik meslegi dolayisiyla, bu konuda Millî SavunmaBakanligi yüksek katina usulünce basvurmaniz geregi teblig olunur, efendim.

 

Büyük Millet Meclisi Baskani

 

Mustafa Kemal

 

Nurettin Pasa, Bursa'ya degil Tasköprü'ye gitmis ve uzun zaman orada kalmistir. Bundan sonra da kendisine, yeniden birkaç durumdolayisiyla dokunacagiz. O durumlari da yeri geldikçe gerektigi kadaraçiklayacagim.

 

TÜRKIYE BÜYÜK MILLET MECLISI HÜKÜMETININ DIS ISLERI KONULARINDA VERDIGI ILK KARAR:

Efendiler, kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti'nin, disisleri konularinda verdigi ilk ka rar, Moskova ya bir hey'et gönderilmesi olmustur. Heyet, Disisleri Bakani Bekir Sami Bey'in baskanliginda idi. Iktisat Vekili Yusuf Kemal Bey üye bulunuyordu.11 Mayis 1920'de Ankara'dan hareket eden hey'etin asil görevi, Rusya ile iliski kurmakti. Rusya'nin, hükûmetimizle yapacagi anlasmanin bazi hükümleri, 24 Agustos 1920'de parafe edilmis olmakla birliktedurumun geregi olarak uzlasmaya baglanamayan bazi noktalardan dolayigecikmistir. Moskova Antlasmasi ('3') diye anilan diplomatik belgeninimzasi, ancak 16 Mart 1921'de mümkün olabilmistir.

 

Saygideger Efendiler, memleket içinde yer yer kendini gösteren içisyanlari takip etmekte gecikmeyen ilk genel Yunan taarruzu, bakislarimizi yeniden batiya çevirecektir.

 

YUNANLILAR'IN ILK GENEL TAARRUZU

Yunanlilar, 22 Haziran 1920'de Milne (Miln) hat tindan genel taarruza geçtiler. Kuvvetleri alti tümene çikmis bulunuyordu. Üç tümenle iki koldan, Akhisar - Soma yönünden;iki tümenle Salihli yönünden; bir tümenle de Aydin cephesinden taarruzettiler. Düsmanin kuzey kolu, 30 Haziran 1920'de Balikesir'e girdi ve süvarileri 2 Temmuz 1920'de Kirmasti ve Karacabey'i isgal etti. Bu düsmankarsisinda bulunan 61' nci ve 56' nci Tümenlerimiz, Ulubat köprüsünü tahrip ederek Bursa'ya dogru çekildi. Düsman takibe devam ederek Bursa'yida isgal etti ve ileri hatlarini Dünboz - Aksu hattina kadar sürdü. Bununkarsisindaki kuvvetlerimiz fazla sarsildi. Eskisehir'e kadar çekildi. Busavaslar sirasinda Ingilizler, 25 Haziran 1920'de Mudanya'ya ve 2 Temmuz 1920'de de Bandirma'ya birer müfreze çikardilar.

 

Salihli yönünde doguya ilerleyen iki Yunan tümeni de, 24 Haziranda Alasehir'e girdi. Daha sonra ilerleyerek 29 Agustosta Usak'i zaptettive Dumlupinar sirtlari elimizde kalmak üzere, bu bölgeye kadar ilerledi.Bu düsman karsisinda bulunan 23' üncü Tümen ve millî kuvvetlerimizçok kayip verdi ve zayifladi. Aydin'dan ilerleyen bir Yunan kolu da, Nazilli'ye kadar geldi.

 

Bu harekât sirasinda, tümenlerimizin kuru birer kadro halinde olduklarini, harp malzemelerinin bulunmadigini ve henüz takviyelerine deimkân olmadigini bilirsiniz.

 

Efendiler, bizzat Eskisehir'e ve oradan da ileri bölgelere gittim. Gerek orada gerek baska bölgelerde bulunan kuvvetlerimizin düzene sokulmasini emrettim. Yeniden, düsman karsisinda, düzenli komutaya baglicepheler kurulmasini sagladim.

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

YUNAN TAARUZU KARSISINDA MILLI CEPHELERIN BOZULMASI ÜZERINE MECLIS'TE SIDDETLI HÜCUM VE ELESTIRILER

Efendiler, Yunan taaruzu ve millî cephelerin bozulmasi, Meclis'te büyük bir sikintiya, siddetli hücum ve elestirilere yol açti. Büyük Millet Meclisi'nin 13 Temmuz 1920 günü, 41' inci toplantisinda kusurlarindan ve idaresizliklerinden dolayi, Bursa Komutani Bekir Sami ve Valisi Hâcim Muhittin Bey'lerin ve Alasehir Komutani Âsir Bey'in ne için harp divanina verilmedikleridendolayi, Genelkurmay Baskanligi ve Içisleri Bakanligi hakkinda gensoru önergeleri okundu.

 

Bu önergenin sahibi, Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet SükrüBey'di. Sinop Milletvekili Hakki Hâmi Bey'in de derhal cezalandirma konusundakiisrari "bravo" sesleriyle karsilaniyordu. Önerge sahibi olan Mehmet Sükrü Bey'in,Biz sorumlu tutulduklarini görmek istiyoruz!"feryadi üzerine, gensoru kabul ediliyor. Sorusturma günü olarak tespit edilen 14 Agustos 1920'de, Genel Kurmay Baskani cevap verdi. Fakat bir türlü inandirmak ve yatistirmak mümkün olamiyordu. Karahisar Milletvekili Sükrü Bey "Anket" (ls) istiyor. Diger bir milletvekili bazisubay ve komutanlarin cezalandirilmalarinin tabiî oldugundan söz ederek birçok örnekler siraliyor. Baska bir milletvekili, asker geri çekilirkenbir komutanin otuz alti deve esya götürmüs oldugunu söylüyor. Baskabir milletvekili de Yunan ordusunun kisa bir zaman içinde Akhisar'danMarmara sahillerine varincaya kadar, bütün sehir ve köyleri yildirim hiziyla istilâ ettiginden söz ederek, Bursa felâketi dolayisiyla ugramis oldugumuz korkunç zarar, dünyanin gözünde, Anadolu'da savunma denilen seyin bir göz korkulugu olduguna genel bir kanaat uyandirmistir" diyor ve bu büyük bozgunun sorumlularinin cezalandirilmalarini istiyordu.

 

Efendiler, uzun ve atesli olarak devam eden tartismalara, benim dekarismam gerekti. Ortaya çikan bu çok aci durumda, Meclis'in üzüntü veilgisini takdir ettikten sonra, düsünce ve duygulari yatistirmak maksadiyla konusma ve açiklamalar yaptim. Benim sözlerime karsi da yapilanufak tefek hücumlara cevap verdikten sonra, genel açiklamalar yeterligörüldü.

 

Efendiler, ayrintilarini Meclis tutanaklarinda okudugunuz bu atesligörüsmelerden önce, 26 Temmuz 1920 günü de, gizli bir oturumda bunabenzer bir görüsme olmustu. Orada da uzun açiklamalar yapmaya mecburolmustum. Çünkü, üzüntü ve iztirap sonucu yapilmakta olan tenkit vetekliflerde bu yenilgiyi doguran gerçek sebepler sanki unutulmus gibiydi. Bütün felâketin sebebi olmak üzere, daha kurulali ve üzerine görevyükleneli iki ay bile geçmemis olan Bakanlar Kurulu'nu sorumlu tutmakgayesi güdülüyordu. Bir yili askin bir zamandan beri, Yunan ondusununIzmir bölgesinde yerlesmis ve durmadan hazirlanmakta bulunmus oldugu, buna karsilik Istanbul Hükûmeti'nin ordumuzu sürekli olarak felceugratacak sartlar hazirlamakla mesgul oldugu ve milletin kendiligindenkurabildigi millî kuvvetleri dagitip yok ettirmeye çalismaktan baska birsey yapmadigi asla düsünülmüyordu. Eger bu bir yil içirisinde Yunan kuvvetleri karsisinda, azçok bir varlik gösterilmis idiyse, bunun da bes onfedakârin kendiliginden gösterilmis bulunan azim ve gayretlerinin ürünüoldugunu insafla görmek istemiyorlardi. Askerî harekâti, gerçek durumukavrayarak ve askerligin gereklerini göz önünde tutarak düsünen ve inceleyen yoktu. Söylenilen sözler, ya vatanseverlik duygusunun sürükledigi coskunlukla veyahut asiri uluyarlik sonucu olarak feryad ve figan halinde dile getiriliyordu. Söz söyleyenler içinde, ender olmakla birliktemillî inanci ve vatana bagliligi süpheli olanlar bile vardi.

 

Söz konusu ettigimiz bu gizli oturumda, uzun açiklamalarim sirasinda özellikle demistim ki : "Felâket basa gelmeden önce, onu önlemeve ona karsi savunma çarelerini düsünmek gerekir." Geldikten sonra üzülmenin yarari yoktur. Yunan taaruzu yapilmadan önce yapilacagi kuvvetli bir ihtimalle biliniyordu. Eger bunu önleyecek çare ve tedbirler bulunamamissa, bunun sorumlulugu Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne veonun Hükûmeti'ne ait olamaz. Büyük Millet Meclisi'nin sorumluluk mevkiine geldikten sonra almaya basladigi tedbirler, bir yil öncesinden beriIstanbul Hükûmetleri tarafindan, bütün milletle birlikte ve ciddiyetlealinmaya baslanmak gerekti. Bazi kuvvetlerin cepheden alinip iç isyanlarin bastirilmasina memur edilmesi, Yunan kuvvetleri karsisinda bulundurulmasindaki yarardan daha önemli ve zarurî idi. Yine de öyledir. Gerçi Bursa'da birakilmasi zarurî olan bir tümen, Adapazari isyan bölgesinegönderilen iki tümen, Hendek'te dagilan bir tümen, yani dört tümen; Zile, Yenihan bölgesinde âsîlerle ugrasan bir tümen ve bütün bu düzenliordu kuvvetlerine yardim eden millî müfrezeler, cephede bulundurulabilseydiler, belki de düsman taarruzu bu kadar gelisemezdi. Fakat, memleketin huzuru ve milletin kurtulus gayesi noktasinda birlesip dayanismasaglanamadikça, bir dis düsmanin istilâ adimlarini durdurmaya çalismakne mümkündür ne de bundan köklü bir yarar ve sonuç alinabilir. Ancak,memleket ve milletçe dedigim durum korunabilirse, düsmanin herhangibir zamandaki basarisi ve bunun sonucu olarak fazla toprak ele geçirmisolmasi, geçici olmak niteliginden kurtulamaz. Birlikte ve amaçta azimliolan ve israr eden millet, gururlu ve saldirgan her düsmani eninde sonunda bu gurur ve saldirganligindan pisman kilabilir. Onun için iç isyanlari bastirmak, elbette Yunan taarruzunu durdurmaktan daha önemlidir.Zaten, cepheden iç isyanlara karsi kuvvet ayrilmamis olsaydi, sonucunbaska türlü olabilecegini farzetmek güçtür. Söz gelisi, düsman kuzey cephesine üç tümenle saldirdi. Bizim orada cepheye yetebilecek kuvvetimizyoktu.Filân noktada, filân derede, filân köydeki kuvvetimiz yahut daoralardaki subay veya komutanimiz, düsmanin geçmesine müsaade etmeseydi, bu felâket basimiza gelmezdi" seklinde feryat etmekte anlam yoktur. Tarihte yarilmamis ve yarilmayan cephe yoktur. Özellikle, söz konusu olan cephe, savunmaya ayrilan kuvvetle orantili dar bir cephe olmayipda, böyle yüzlerce kilometre genisliginde ise, bu cephenin surasinda veburasinda bulunan zayif bir kuvvetin, sonuna kadar savunmasini kabuletmek, bütün tasavvur ve muhakemeleri yanilgiya sürükler. Cepheler delinebilir, buna karsi tedbir, delinen kismi derhal kapamaktan ibaretti. Buise, cephe üzerindeki kuvvetlerden baska, geride, yedekte, kuvvetli detekler bulundurmakla mümkündür. Oysa, Yunan ordusu karsisindakimillî cephemiz bu durumda ve bu kuvvette miydi? Bütün Bati Anadoluillerimizde, Ankara ve dolaylarinda, daha dogrusu bütün memlekette,kuvvet denilecek bir askerî birlik birakilmis miydi?

 

 

CIDDI BIR ASKERI TESKILAT KURABILMEK VE BUNDA BASARI SAGLAYAILMEK IÇIN ZAMAN SARTTIR

Savas hatlarina yakin köyler halkinin yapabilecegini sanmadan, hayalî sonuçlar beklemek akillica birbekleyis olamaz.Memleketin bütün kuvvet kaynak larindan yararlanma sartlarina ve yetkilerine sahipolduktan sonra bile, ciddî bir askerî teskilât kurabilmek ve bundan basari saglayabilmekiçin zaman sarttir. Bursa'da Bekir Sami Bey'in emrine verilen kuvvetin esasi,Izmir'de tüfek attirilmaksizin Yunanlilara teslim edilen ve Yunan gemileriyleMudanya'ya çikarilan iki alay kadrosu degil miydi?Bu kuvvetin moralini düzeltmekiçin istanbul Hükumetleri herhangi bir tedbir almislar miydi? IstanbulHükumetleri degil miydi ki, Yunan taaruzundan önce, Balikesir'de savunmaya çalisan kuvvetlerimizin arkalarinda Anzavur'u saldirtti?Yine Istanbul Hükumeti, Halife ve Padisah degil miydi ki, Yunan Cephesi'nde kullanilacak oldukça kuvvetli bir tümeni, 24' üncü Tümeni Hendek - Düzce yolunda, Hilâfet Ordusu ve âsîlerin gruplari tarafindanaldatilarak dagittirmis ve komutanlarini sehit ettirmisti.

 

Memleketin alinyazisinin sorumlulugunu yeni üzerine almis olanHükûmet, bu tarihteki sartlar içinde acaba seferberlik yapabilmeyi düsünebilir miydi? Memleketin neredeyse bastan basa Halife'nin fetvasihükmünü yerine getirmeye sürüklenip zorlandigi bir sirada, milleti askereçagirarak dogru ve mümkün görülebilir miydi? Bundan baska, bütünmilleti silâh altina çagirmadan önce, silâh sayisinin, eldeki silâhi kullanilir durumda tutabilmek için cephane ve para miktarlari ile kaynaklarin düsünülmesi zarurî degil miydi? Durumu incelerken ve tedbir düsünürken, aci daolsa gerçegi görmekten bir an olsun uzak kalmamak gerekir. Kelimizi ve birbirimizialdatmak için lüzum ve mecburiyet yoktur.Biz durumun ve cephelerin ihtiyacindanhabersiz degiliz. Her taraftan adima sayisiz telgraflar gelmektedir :"Büyük çapta düzenli kuvvetler gönderiniz, su kadar cephane gönderiniz,bunlar gelmezse burada yeniliriz denilmekte,tehlike ve ates içinde bulunmanizin verdigi heyecan dolayisiyla, durum aci bir dille anlatilmaktakdir. Bizim görevimiz ve durumumuz, onlarin üzüntü ve heyecanina katilarak halkin maneviyatini kirmak degildir. Alcsine, acilara direnme gücü, sebat ve ümit verecek sekildehareket etmektir.

 

Bundan sonra, elbette durumlar degisecek, bütün memleket ve millete gerçekten ümit ve güven verecek tedbirler uygulanacaktir. Artik bunaengel kalmamistir. Hükûmet bir kisim dogumlulari da silâh altina alabilecektir.

 

YESILORDU

Saygideger Efendiler; Bazi bulanik meselelerin kolaylikla aydinlanmasinayardimci olacagini sandigim için yüksek heyetinize, bir Yesilordu dansöz edecegim :

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ve Hükûmeti'nin kurulusundansonra, Ankara'da, Yesilordu adi altinda bir dernek kuruldu. Bu derneginilk kuruculari, pek yakin ve bilinen arkadaslardi. Kurulus amaciniaçiklamak için, iç isyanlari ve bu isyanlara karsi gönderilen ordu kuvvetlerinin ve millî müfrezelerin gösterdikleri bazi durum ve manzaralarihatirlamak gerekir. Âsîlerin, ordunun erlerine Halife'nin fetvasindan, Padisah'in askerligi affettiginden, Ankara'daki hükumetin mesru olmadigindanbahsederek, onlari kolaylikla kandirdiklari defalarca görüldü. Gerçekten de, birçok yerde, bazi ordu erleri âsîlerle çarpisacak yerde, aksinesilâhlarini birakarak köylerine, memleketlerine savusuyorlardi. Millî müfrezelerin inkilâbin gayesini daha kolay anladiklari ve âsîlerin aldatmacalarina kapilmadiklari anlasilmisti. Bu sebeple, Osmanli ordusunun artiklari denebilecek olan, o tarihlerdeki yorgur, bezgin ve yeni inkilâp ülküsüne göre yetistirilmemis birliklerle inkilâbi basarma konusundakigüçlükler, hissedilir bir derecedeydi. Orduyu yeni bir zihniyetle suurlubir duruma getirmenin, o günlerin sartlari içinde pek güç olacagi saniliyordu. Bu bakimdan aranilan vasiflari tasiyan, suurlu kimselerden seçilmis ve inkilâp için güvenilir bir teskilât kurma düsüncesi, bazi kimselerin kafasinda yer etmeye baslamisti. Biribirini kovalayan, kanli ve tehlikeli durumlar gösteren iç karisikliklar karsisinda, bu belirttigim düsünceve egilim kuvvetlendi.Nihayet, bazi kimseler, böyle bir kurulus vücudagetirmek üzere fiilen tesebbüse geçtiler. Ben, bir yandan ordumuzu canlandirmak ve güçlendirmek için çareler ararken, bir yandan da her türlüsakincalarina ragmen, her yerde, ister istemez kurulmus olan millî müfrezelerden yararlanmaya çalisiyordum. Fakat, ciddî bir disiplin, kayitsizsartsiz ve tereddütsüz itaat isteyen önemli askerlik görevlerinin ancak düzenli bir ordu ile yerine getirilebilecegi gerçegini unutmaya elbette imkanyoktu. Millî müfrezelerden yararlanma, zaman kazanma maksadina dayanabilirdi. Süphesiz, kullanilmalari zarurî olan millî müfrezelerin, seçkinve suurlu kimselerden kurulabilmesi arzu edilirdi.

 

Yesilordu teskilâtinin ilk kuruculari arasinda bulunan yakin arkadaslar, sirf bana yardim maksadiyla ve beni ayrica yormamak düsüncesiyle, kendileri tesebbüse geçerek çalismayi uygun görmüsler. Bana, yalniz, yararli bir is yapacaklarini söyleyerek, kisaca bu tesebbüslerindensöz etmislerdi. Ben, gerçekten pek mesgul oldugum için, arkadaslarin butesebüsleri ile uzunca bir süre ilgilenemedim. Yesilordu teskilâti bir bakima gizli bir teskilât olarak kurulmus ve oldukça genislemis. Genel Sekreteri Hakki Behiç Bey ve Ankara'daki yönetim kurulu önemli veesasli çalismalar yapmislar. Basili tüzükleri ve görevli memurlari hertarafa gönderilmis. Yalniz, bir noktayi da isaret etmeliyim ki, Yesilorduteskilâti ile mesgul olanlar, benim bu isi bildigimi, uygun oldugumu veistedigimi söylediklerinden, her tarafta benim adima teskilâti genisletmeye ve güçlendirmeye çalisanlar çogalmis. Faaliyete geçmis olan teskilât,yalnizca millî müfrezeler olusturmak gibi sinirli bir alandan çikmis veçok genel bir amaca da yönelmis.

 

Teskilâtin kuruculari arasina, milletvekili olan Çerkez ResitB e y ve Ankara üzerinden Yozgat'a gidip gelir ken olacak, Çerkez Ethem ve kardesi Tevfik Bey'ler girmisler. Bundan baska Ethemve Tevfik Bey müfrezelerinin bütün adamlari Yesilordu'nun âdeta temelini olusturmuslar.

 

ÇERKEZ ETHEM VE KARDESLERININ ILK DEFA DIKKATI ÇEKMEYE BASLAYAN BAZI TAVIR VE DAVRANISLARI

Efendiler, bu giristen sonra, Çerkez Ethem Beyve kardeslerinin, ilk defa dikkati çekmeye baslayanbazi tavir ve davranislari hakkinda yüksek hey'etinizi aydinlatmak isterim. Çerkez Ethem Bey millî bir müfreze ile önce A n z a v u r' un takibinde ve sonra da Düzce isyaninda, basarili bazi hizmetleryapmis oldugu için, Yozgat'a gitmek üzere Ankara'ya çagrildigi zaman ,hemen herkesten iltifat ve takdirler gördü. Süphesiz, kendisini abartmalibir tarzda begenenler ve övenler de bulunmustur. Ethem Bey ve kardeslerinindaha sonraki davranislari, gördükleri övücü muameledenmagrur olduklarini ve bazi hayallere kapildiklarini gösteriyor. EthemBey ve kardeslerinden Tevfik Bey, Yozgat'ta, isyani bastirmaklamesgul olduklari sirada, kendilerine yakin uzak ne kadar askerî ve millîkomutanlarimiz varsa, bunlarin rütbe ve mevkilerine deger vermeksizinhepsine birer birer asagilayici ve saldirgan davranislarda bulunmaktahiçbir sakinca görmemeye basladi. Ethem Bey'in sahsini, niteliginive degerini tanimayan komutanlarin çogu, memleketin ates içinde bulundugunu ve Ethem Bey'in abartmali olarak isittikleri hizmetinidüsünerek, mümkün oldugu kadar kendisiyle fazla çekismeden kaçinmislardi.

 

Bundan cür'et alan Ethem ve kardesi Tevfik Bey'ler, Türk ordusunda degerli hiçbir subay ve komutan bulunmadigi ve kendilerininherkesten üstün birer kahraman olduklari zannina kapilmislar ve bu zanlarini açiktan açiga pervasizca herkese söylemekten çekinmemeye baslamislardi.Dogrudan dogruya valilere ve herkese emirler veriyorlar veemirlerinin yerine getirilmemesi halinde idam edilecekleri gözdagini daekliyorlardi. Ethem Bey, Ankara ve Ankara'daki hükumet üzerinde bile otorite kurma denemesinde bulunmustur. Sözde, Yozgat isyani, Yozgat'in bagli bulundugu Ankara valisinin kötü idaresinden çikmis; bundan dolayi isyana sebep olanlar için uyguladigi cezayi, ki o ceza asilarakidamdi, Ankara valisi için de olay yerinde dogrudan dogruya kendisi uygulamaya karar vermisti. Yozgat'a gönderilmesini istedigi Ankara valisi Millî Mücadele'de fevkalâde hizmet etmis, yararlik göstermis ve göstermekte olan Yahya Galip Bey'di.Yahya Galip Bey'in, hizmetiözellikle bizce takdir edilmis pek gerekli ve yararli bir zat oldugu biliniyordu. Iste böyle bir zati, kendi eline, idam sehpasina vermeye bizi mecbur etmekle en büyük otorite ve etkiyi kazanabilecegini düsünmüstü. Elbette Yahya Galip Bey'i veremezdik ve vermedik. Ethem ve kardesleri bu konu üzerinde fazla israr edemediler. Fakat Yozgat'ta, özelliklemilletvekillerine:"Ankara'ya dönüsümde Büyük Millet Meclisi BaskaniniMeclis önünde asacagim"yollu bosbogazliklari duyulmustur. Yozgatmilletvekili Süleyman Sirri Bey'de bu bosbogazligi isitenlerdendir.Biz, bütün duyup ögrendiklerimize ragmen bu kardesleri daima yararlanabilecegimiz bir durumda bulundurmak yolunu tercih ettik. Bu sebeple kendilerini idare ettik. Yozgat'tan sonra Ankara üzerinden Kütahya bölgesine gönderdik. Bu konuya tekrar dönmek üzere, sözü asil konumuz olan Yesilordu'ya getirecegim.

 

Bilginize sunmustum ki, her yerde, Yesilordu teskilâtini benim adimakuruyorlardi. Sahsen tanidigim kimselerden birinin, ErzurumluNazim Nazmi Bey'in, görevli bulundugu Malatya'dan gönderdigibir mektupta, Yesilordu teskilâtinin beni sevindirecek biçimde genisletilmesineçalisildigi bildiriliyordu. Bu haberden uyanarak, bu gizli dernekhakkinda arastirmalar yaptim. Bu dernegin nitelik bakimindan zararli birsekil aldigi görüsüne vardim. Hemen kapatilmasi gerektigini düsündüm.Bu konuda tanidigim arkadaslari aydinlattim. Görüsümü söyledim. Onlarda geregini yerine getirdiler. Fakat, Genel Sekreter olan Hakki BehiçBey, dernegin kapatilmasi ile ilgili teklifimin yerine getirilmesinin mümkün olmadigini söyledi. Ben, kapattiririm, dedim. Bunun da imkânsizoldugunu, çünkü, durumun tahminden daha büyük ve daha güçlü oldugunuve bu dernegi kurmus olanlarin sonuna kadar maksatlarindan ayrilmayacaklari hususunda birbirlerine söz vermis olduklarini kendine has bir tavirla söyledi. Olaylar gösterdi ki, biz bu gizli dernegin faaliyetine son vermeye çalistigimiz halde, tam olarak basaramadik. Resit,Ethem veTevfik kardesler basta olmak üzere, dernek ileri gelenlerinden bir kismi bu defa faaliyetlerine yikici yönde ve bize karsi olarak devam etmislerdir.Eskisehir'de çikarttiklari Yeni Dünya gazetesi ile de, düsünce vemaksatlarini saldirgan bir sekilde yayinlatiyorlardi.

 

CELALETTIN ARIF, HÜSEYIN AVNI BEYLERIN ERZURUM'A GIDISI VE ORADA ORTAYA ATTIKLARI MESELELER

Saygideger Efendiler, takibini düsündügüm siraya göre, yüksek hey'etinizi biraz Dogu Cephemizle mesgul edecegim. Ancak, üzerinde duracagim durumdan evvelki bir safha vardir ki, önce onu açiklamak gerekiyor.

 

Birinci Büyük Millet Meclisi'nde Ikinci Baskan olan Erzurum MilletvekiliCelâlettin Arif Bey 15 Agustos 1920 tarihli bir dilekçeyleMeclis'ten iki ay süreyle izin aldi. Ileri sürdügü mazeret, zihin yorgunlugundan ileri gelen sürekli bas agrisi idi. Ayni zamanda, çoktan beri görmedigi seçim bölgesinde de incelemeler yapmak istiyordu.

 

Celâlettin Arif Bey, Erzurum milletvekillerinden Hüseyin Avni Bey'in, kendisiyle birlikte gönderilmesini benden özel olarakrica etti. Hüseyin Avni Bey'in, Meclis'ten izin isteyebilmesi için belirli bir mazereti yoktu. Ben, kendisini özel bir görevle gönderecektim.Bu hususu, 18 Agustos 1920'de Meclis'ten rica ettim. Kabul edildi.

 

Celâlettin Arif ve Hüseyin Avni Bey'lerin, Erzurum'avarislarindan sonra,Celâlettin Arif Bey 'den 10, 15 / 16 ve 16 Eylül1920 tarihlerinde üç sifreli telgraf aldim. Bu telgraflara göre, Erzurumhalkinda gerginlik ve kaynasma varmis... Fakat, Celâlettin Arif Bey'in Ankara'dan Erzurum'a hareketini haber alinca, halk beklemeyitercih etmis... Kaynasmanin sebebi de, ordu ambarlari, tüfek ve cephanekaybi ve süt dagitimiyla ilgiliymis.

 

Celâlettin Arif Bey, bazi memurlarin degistirilmesi ve cezalandirilmasi gibi islerde çabukluk istiyordu. Söz konusu memurlarin degistirilme vecezalandirilmalarinda, Erzurum Vali Vekilligi'nde bulunanAlbay Kazim Bey (Izmir Valisi Kazim Pasa) basta bulunuyordu.Celâlettin Arif Bey, halkla görüsülerek, eski Adana Valisi Kazim Bey'inErzurum valiligine atanmasina karar verildiginden, Trabzon yoluyla tebligat yapilmasindan ve Kazim Bey gelinceye kadar halk oylamasina basvurularak bir vali vekili seçilmesinden söz ettikten sonra,verilecek olumlu cevapla halkin gittikçe artan kaynasmasi hemen yatistirilmazsa, tehlikeli sonuçlar dogacagindan korkulmakta oldugunubildiriyordu. Sonuncu telgrafinda : Ankara, sikâyeti dikkate almadigindan, mesele, Ankara'ya güvenin sarsilmasi sekline dönüsebilecektir denilmekteydi.

 

Efendiler, Dogudaki kolordumuzda dehsetli bozulma ve yolsuzluklar varmis... Bozulmanin derecesi o kadar artmis ki, halkin vatanseverlikduygusuna dokunmus... siddetle kaynasmasina yol açmis... Fakat, bu kadargenel ve yatistirilmasi mümkün olmayan kaynasmayi Erzurum'da nevali vekili ne kolordu komutani anlamis! . . Hiçbir görevli, hiçbir ilgiliböyle bir kaynasmanin farkina varamamis, Hükûmeti haberdar eden hiçbirkimse bulunmamis... Bununla birlikte halk, Celâlettin Arif Bey'inzihin yorgunlugundan dolayi izinli, Hüseyin Avni Bey' in de benimtarafimdan görevlendirilerek Erzurum'a hareket ettiklerini haber aldiklarindan, gerginlik ve kaynasmalarini frenlemisler... Milletvekili Beylerinoraya varmalariyla birlikte açiga vuruyorlar.

 

Dogrusu Efendiler, ben bu bilgilere asla inanamadim.Celâlettin Arif Beyve Hüseyin Avni Bey'lerin birer bahane bularak Erzurum'agitmelerini anlamli buldum ve hayret ettim. Hele, halkin genel oyuna basvurarak vali atanmasiyla ilgili teklifin, hukuk profesörlügü yapmis, kanun adami olarak taninmis, Meclis-i Meb'usan Baskanligi'ndan TürkiyeBüyük Millet Meclisi Ikinci Baskanligi'na gelmis, Celâlettin Arif Bey'den geldigini görmek hayretimi büsbütün artirdi.

 

Erzurum'daki Büyük Millet Meclisi Ikinci Paskani'na, 16/ 17 Eylül1920 tarihinde : Telgraflarinin Bakanlar Kurulu'nda okundugunu,bu konuda Cephe Komutanligi ile haberlesme yapilmakta oldugunu bildirdim. Dogu Cephesi Komutanligi'ndan da,Celâlettin Arif Bey 'in telgraflariniözetledikten sonra, bilgi istedim ve görüsünü sordum.

 

CELALETTIN ARIF BEY'IN GENIS YETKIYLE DOGU ILLERI VALILIGINE ATANMASI ISTENIYOR

Dogu Cephesi Komutani Kâzim Karabekir Pasa'nin da,14 Eylül 1920'de benim telgrafimdan önce yazilmis sifreli bir telgrafini 19 Eylülde aldim. Bu telgrafta:" Celâlettin Arif Bey'in Rize, Trabzon, Erzurum, Erzincan, Van, Bayazit illerini veyüce Meclis'çe uygun görülecek baska bölgeleri de içine almak üzere Dogu Illeri ve Valiligi'ne atanmasini arz ve teklif ederim "denildikten sonrasu düsünceler ekleniyordu: "Bu teklifin kabul edilip uygulanmasi halinde,askerî ve sivil her iki görevin gereken önem ve titizlikle yapilmasindansaglanacak yarar disinda, yeri gelince, önemli isleri görüsmek ve gereginisüratle yerine getirmek için milletvekili olarak bir zat daha bulunmusolur. Yukarida arz edilen hususun Büyük Millet Meclisi'nce lâyik olduguönemle dikkate alinarak kabul edilip onaylanacagini umar, bu konudayüksek sahsiyetlerinin yardim ve himmetlerini istirham ederim." Durum,ana çizgileriyle Celalettin Arif Beyefendi ile görüsülmüs ve kendilerince de uygun bulunmus ise de, bu konudaki kararin Millet Meclisi'nin uygun bulmasina ve onayina bagli oldugu tabiîdir.

 

Efendiler, ordudaki yolsuzluktan, halktaki kaynasmadan, Erzurum'ahalkin oyu ile vali seçiminden ve acele olarak olumlu cevap verilmezseAnkara'ya karsi güvensizlik dogacagindan söz eden Celalettin Arif Bey,ordununkomutani ile görüsüyor ve kendisini genis yetkiyle DoguIlleri Valiligi'ne teklif ettiriyor. Ordu Komutani da, Celalettin Arif Bey'in, sonuç olarak kendi aleyhindeki sikâyetinden habersiz görünüyor. Durumu, özel maksatla düzenlenmis bir oyun ve ayni zamanda birgaflet manzarasi gibi kabul etmemek mümkün degildi.

 

Kâzim Karabekir Pasa 'nin 16/17 Eylül tarihli telgrafima, 18Eylülde verdigi cevapta:" Celalettin Arif Bey'in bildirdikleri, birkaç kisinin, Vali Vekili Albay Kâzim Bey'i sirf Erzurum'dan uzaklastirmak için yaptiklari dedikoduya dayanmaktadir.Halktaki kaynasma vehalkin oylari ile vali seçimi hususlari, ne yazik ki, Celalettin Arif Bey'in yanlis bir yol tutmalarindan baska bir sey degildir sanirim. Küçüklerinden büyüklerine bütün Dogu'nun pek çok saygi ve güvenini kazanan bendenize,söz konusu sikâyetlerin yapilmamasi, is çevirmek isteyenlerin basarili olamayacaklarini bilmeleri sonucudur..."

 

Celâlettin Arif Bey, Albay Kâzim Bey'in, Vali Vekilliginden ve Kolordu Komutanligi Vekilliginden alinarak Erzurum'danuzaklastirilmasini bendenize teklif etti. Vali Vekilliginden alinmasininIçisleri Bakanligi'nin emriyle ve Vali Vekilligini kendilerinin yani Celalettin Arif Bey 'in üzerine almasiyla mümkün olabilecegini bildirdim.

 

Celalettin Arif Bey'in, Erzurum'daki gayri resmî durumunun,nüfuzunu kirabilecegini zannederim. Basladiklari isin sükûnetle ve basariyla sona erdirilmesi için, derhal Erzurum Vali Vekilligini üzerine almasisarttir. Uygun görülürse, daha sonra Dogu Illeri Müfettisligi'ne veyavaliligine atanir. Herhalde bahis buyurduklari kaynasma ve gerginliginkendi tesrifleri üzerine simdilik yatistigini kabul etmiyorum. Böyle birsözü, kendisine pek önem verildigini gören bir kimsenin cür'etli ifadeleridiye kabul ediyorum...

 

CELALETTIN ARIF BEY KENDI KENDINE ERZURUM VALI VEKILI OLUYOR

Kazim Karabekir Pasa'nin 14 ve 18 Eylültarihli telgraflarina, 20 Eylülde verdigim cevapta,Büyük Millet Meclisi üyeligi ile memurluk görevinin bir sahis üzerinde ayni zamanda bulunamayacagi ile ilgili 8 Eylül 1920 tarihli kanunun ilgili maddesini aynen yazdiktan sonra, Celâlettin Arif Bey'in Erzurum Valiligi'ne atanmasimümkün degildir. Milletvekilliginden ayrildigi takdirde, söz konusu ileVali olarak getirilmesi Hükûmet'e teklif edilebilir dedim.

 

Oysa, Efendiler, Kâzim Karabekir Pasa 'nin, son telgraf tarihiolan 18 Eylül günü, bizim 20 Eylülde bildirdigimiz, kanunun hükmüne aykiri olan durum Erzurum'da alinmis imis...

 

Bu kanuna aykiri durumdan, ayni zamanda yeni Türkiye'nin AdaletBakani olan Celâlettin Arif Bey'in, 18 Eylülde yazilip da 21Eylülde aldigim telgrafi ile haberim oldu. Kendi kendine Erzurum ValiVekili olan, Adalet Bakani'nin telgrafi aynen söyledir : Erzurum, 18.9.1920

 

Ankara'da Büyük Millet Meclisi Baskani Mustafa Kemal Pasa Hazretleri'ne

 

Kazim Karabekir Pasa'ya gönderilen seref verici yüksek telgraflariniz üzerine, arz edilen meseleler üzerinde kendisiyle enine boyuna görüstük. Pasa, durumun dehsetini anlamak istemiyorlar ve maiyetinde bulunan kimseler her bakimdan himaye ediliyor. Kamuoyundaki kaynasmanin bir an önce yatistirilmasi için silâh, askerî malzeme ve diger malzemelerle, Kilise'de çikan yolsuzluk söylentilerini iyice inceleyebilmek ve bu islere yeltenenleri kanunun pençesine teslim edebilmek için, halkin saygisini kazanmis olan 4ncü Tümen KomutaniHalit Bey'in görevlendirilmesini istirham ederim. Ordu hesaplarinin denetlenmesi de gerektiginden, derhal bir maliye müfettisinin gönderilmesiyüksek kararlariniza sunulur. Kazim Pasa'dan simdi aldigim bir yazida, daha öncevali vekilliginden kayitsiz sartsiz çekilmeye karar veren AIbay KâzimBey, o kararindan vazgeçerek vekilligi bendenize veya Içisleri Bakanligi'ndantayin edilecek bir vekile devredecegini yazili olarak bildirmistir. Kendisininvekilliginin devami da sakincali ve tehlikeli görülmüs oldugundan, su bir iki güniçinde durumun nezaketi dolayisiyla ve memlekette çikabilecek bu karisikligameydan verilmemek üzere, Içislerinden gelecek emri bekleyerek vekilligi kendi üzerime almak mecburiyetinde kaldim. Erzurum halkinca, vekilligi arzu edilen arkadaslardan Hüseyin Avni Bey'in vali vekilligine atanmasi istirhamolunur. Ileri sürdügüm bu teklifler sayesinde, kamuoyu yatistirilabileceginden, gereginin yerine getirilmesi zatidevletlerinin kararina baglidir. Adalet Bakani Celâlettin Arif

 

Efendiler, Büyük Millet Meclisi Baskani ve Adalet Bakani Celâlettin Arif Bey'in bu tutumu ve telgraflari, bizim için anlasilmazbir bilmece halini aldi. Durum çok önemli ve nazikti. Bu önem içindenezaketin sebebi, bence, Celâlettin Arif Bey'in ve isbirligi yaptigiarkadaslarinin gerçeklestirmeyi hayal ettikleri gizli niyetler ve bu maksatla aldiklari tavir veyahut yaptiklarini zannettikleri oldubitti degildi.Hayatinin önemli bir kismini savas meydanlarinda geçirmis, ihtilâller veinkilâplar içinde yogrulmus insanlar için, bu gibi ufak tefek beklenmedikolaylarin karsi tedbirlerini bulup uygulamakta kararsizlik gösterileceginive gecikilecegini sananlarin aldanacaklarina süphe yoktur.

 

DOGU CEPHESINDE ERMENISTAN'A TAARRUZ KARARI VERDIGIMIZ SIRADA

Gerçekten durum çok önemli ve çok nazikti. Çünkü,bu günlerde Dogu Cephesi'nde Ermenilere karsi artik taarruza karar vermistik. Bunun için hazirlanmakta ve tedbirler almaktaydik. Dogu Cephesi Komutani'na da gereken emirler ve talimat verilmisti. Dogu'da, ileri sürülenordunun arkasindan, Hükûmet'in Adalet Bakani, sözde o ordununhirsizligini, mensuplarinin yolsuzluk yaptiklarini ortaya koymak için,kanuna aykiri olarak o ilin vali vekili kimligine bürünmeyi bir çare vetek çikar yol olarak buluyor.

 

Erzurum'dan cephedeki karargâhina gitmis bulunan Cephe Komutani, nihayet 22 Eylül tarihinde diyor ki :

 

Celâlettin Arif Beyefendi 'nin Dogu Illeri Genel Valiligi'neatanmasi için, zâtidevletlerine daha önce yapmis oldugum teklif, bendenize hissettirilmis ve. tarafimdan içtenlikle karsilanmis bir düsüncenin sonucuydu. Celâlettin Arif Bey'in, Erzurum'la ilgili tesebbüs ve müracaatlari ile gerçeklersu yüzüne çikmis oldugundan, kendisinin Genel Valilige atanmasindaki teklifimdenelbette vazgeçmis oldugum bilgilerinize arz olunur. Dogu Cephesi Komutani Kâzim Karabekir

 

CELALETTIN ARIF BEY'IN ÜLTIMATOMU

Erzurum Vali Vekilligini üzerine alan Büyük MilletMeclisi Ikinci Baskani'ndan da ayni tarihli,yani22 Eylül 1920 tarihli bir telgraf aldim. Bu telgrafta deniliyor ki :"Silâhve cephaneler, erzak ve terkedilmis mallarda yapilmis olan yolsuzluklar,kanuna aykiri ve sinirsiz vergi toplama, kanunsuz baski ve zorbalik halkin duygularini büsbütün incitmis... Erzurum halkinin güvensiz ve ümitsiz bir duruma düserek, artik kendi elleriyle idare edilme geregini tekkurtulus çaresi saydigi bir zamanda buraya geldik.Karabekir Pasa'nin da hareketi memleket çikarlarina uygun degildi. Bu sebeple,açiktan açiga yapilan kötülük ve yolsuzluklara hemen son vermek ve yapanlari cezalandirma gereginde halk topluca israr etti. Güvenilir tedbirlerin hemen alinmasi istegi ve Vali Vekilligini bizzat kabul etmekligimPasa da dahil oldugu halde halk tarafindan istirham edildi. VekilligiHüseyin Avni Bey'e vermek geregini yazmistim. Erzurum halkinin kendilerinden sayarak güven gösterdikleri Hüseyin AvniBey'in yirmi dört saate kadar görevlendirildiginin bildirilmesi. . . Celâlettin Arif" (Belge : 258).

 

Saygideger Efendiler, halkin kendi eliyle kendini idare etmesi ilkesini ortaya koyan bizdik. Fakat bununla, asla her ilin veya her bölgenin ayri ayri birer yönetim birligi kurmasini kastetmedik. Maksadimizi,Büyük Millet Meclisi'nin ilk günlerinde açikça ifade ettik.

 

Meclis'in de kabul ettigi maksat ve gayemiz, millî iradenin kendinigösterdigi tek yer olan Millet Meclisi'nin bütün vatanin mukadderatinieline aldigi seklinde ifade edildi.

 

Bu Meclis'in baskanlarindan biri olan ve Hükumet'te bakan hem deAdalet Bakani olarak yer alan bir zatin, orduda veya herhangi bir yerdekanuna aykiri bir hareketi ortaya çikartmak ve sorumlularini kanununpençesine teslim etmek için basvuracagi yol, birtakim beyinsizlere uyarak, çok yakindan tanidigim, gerçekten vatansever Erzurumlu hemsehrilerimin asla razi olamayacaklari isyankâr bir durum almak mi olacakti?

 

Hüseyin Avni Bey 'in 24 saate kadar Vali Vekilligine tayinini istiyor. Bu ültimatomun anlami var miydi?

 

Celâlettin Arif Bey, bu teklifini Kâzim KarabekirPasa' ya da yapmis. . .Kâzim Karabekir Pasa,ona demis ki"Hüseyin Avni Bey,yedek tegmen olarak sahnelerde subaylarieglendiren,hiçbir resmî görevde bulunmamis siradan bir adamdir. Bunu vali vekili yapmak Hükûmet'i oyuncak etmeyi istemek olur."

 

Efendiler, Celâlettin Arif Bey'in ültimatomuna verdigimcevap aynen söyleydi : sifre Geciktirelemez Sayi : 388 Ankara, 23.9.1920

 

Erzurum'da Adalet Bakani Celâlettin Arif Beyefendi'ye

 

Ilgi : 22.9.1920 tarihli sifre : Ilk telgrafinizi önemle dikkate almis ve bukonuda Dogu Cephesi Komutanligi ile haberlesilmekte oldugunu yazmistim. Adigeçen komutanlikça gereginin yerine getirilecegi pek tabiî idi. Buna ragmen, biribiri ardinca yapilan kanunsuz ve isabetsiz teklif ve tesebbüsleriniz Hükûmet tarafindan hayretle karsilanmistir. Içisleri ve Millî Savunma Bakanliklarinca ilgilimakamlara gerekli tebligatta bulunulmustur. Zâtiâlilerinin Hükümet'in lüzum gördügü açiklamalari yapmak ve gerekirse Meclis huzurunda da açiklamalarda bulunmak üzere Ankara'ya hemen dönmeniz gerekmektedir. Büyük Millet Meclisi Baskani Mustafa Kemal

 

Efendiler, Kâzim Karabekir Pasa, 22 Eylül 1920 tarihli bir sifresinde, su bilgileri veriyordu :

 

Simdi anliyorum ki, Celâlettin Arif Bey, daha Ankara'da iken,kendisiyle bazi külâh kapmak isteyenler, güzel bir program yapmislardir. Söz gelisi, Hüseyin Avni Bey, Erzurum valisi olacak...CelâlettinArif Bey Dogu Illerinin Genel Valisi olacak...

 

Celâlettin Arif Bey, ya oyuncu olarak oynatiliyor veyahutdaha karar vermedim, pek zekidir, kendisi bir is yapmak istiyor. Çünkü, HalitBey'i bendenize sormadan yazmasi ve Hüseyin Avni Bey üzerinde direnmesi baska bir anlam tasimiyor. Halit Bey'in Albay Kâzim Bey'learasi pek iyi olmadigindan, kendisine Kâzim Bey aleyhinde bir karar verdirilebilir.Hüseyin Avni Bey de vali adi altinda güzel bir oyuncakolur.Hüseyin Avni Bey'in vali vekilligine teklif edildigini isitenlerümitsizlige dünüyorlar ve ögreniyorlar. Özet olarak arz edeyim ki, Erzurum Milletvekili Necati Bey'in kardesi olup son zamanlarda Millî Egitim Müdürlügüne getirilen Mithat Bey, halkin, bolsevikligi, is beceremeyenlerin mevkikapmasi seklinde anladigini zannediyor. Bu zat, çikarina düskün oldugundançogunluk tarafindan pek sevilmez. Halk hükümeti kurma konusunda bendenizi müsait bulamadigindan, Celâlettin Arif ve Hüseyin Avni Bey'lerle haberleselerek isin daha önceden hazirlandigini ve kararlastirildigini saniyorum.

 

Efendiler, Celalettin Arif Bey'i Ankara'ya davet eden23 Eylül tarihli telgrafim, 24 Eylül tarihli çok sert bir telgrafla karsilandi. Bu telgraf Meclis Baskanligi'na hitaben yazilmisti."Bakanlar Kurulu'nda ve Büyük Millet Meclisi'nde okunacaktir" notunu da tasiyordu.Benim telgrafimdaki iki kelimeyi, "kanunsuz" ve "isabetsiz" kelimelerinialarak, Celalettin Arif Bey, Erzurum'daki tesebbüs ve tekliflerini birer birer bu iki kelime ile tartiyordu."Bu mu kanunsuzdur?" "Bumu isabetsizdir?" diyerek kendini savunuyordu. Yaptigi islerin ne oldugu, dolayisiyla verilen bilgilerden anlasildigi için, hangisinin kanunsuzolmadigini ve hangisinin isabetsiz bulunmadigini takdir etmek güç olmayacaktir. Celâlettin Arif Bey, kanunsuz ve isabetsiz teklifin benden gelmeyecegine Bakanlar Kurulu'nun inanmasini beklerdim"dedikten sonra :Aranizda iddialarimi takdir edecek arkadaslarin bulunacagina inaniyorum sözleriyle, kendisini takdir edebilmenin, ancakkendisinin esi ve arkadasi olmak durumunda bulunmakla mümkün olabilecegini ortaya koyuyordu.Celâlettin Arif Bey, seçim bölgesinde incelemelerde bulunmaksizin Ankara'ya dönemeyecegini de bildiriyordu.

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

KAHRAMAN ERZURUM HALKININ BANA AÇTIGI DOST KUCAGINI KÖTÜYE KULLANABILECEGINE ASLA IHTIMAL VEREMEDIM

Efendiler, ben de Istanbul'a dönemeyecegimi Istanbul Hükûmeti'ne Erzurum'dan bildirmistim. Eger davet yeri ve davet sahibi ayni olsaydi, insanin neredeyse, garip bir nazire yapildigina hükmedecegi gelebilirdi. Fakat, sartlar büsbütün baska olduguna göre, Istanbul'un davetine karsi bana vefa ve fedakârlik kucagini açmis olan kahraman Erzurum halkinin, bu samimiyetkucagini kötüye kullanabilecegine asla ihtimal vermedim.

 

Hattâ Efendiler, 28 Eylül 1920 tarihinde, Erzurum halk temsilcileriadiyla, memur ve halktan aldigim elli imzali telgraf bile, bu inancimi sarsmadi. Gerçi, telgraf çok kaba ve isyankârdi. Fakat, imzalarin çogu, Celâletin Arif Bey'in vali vekilligi ettigi vilâyet memurlarina aitti.Özellikle Istinaf Mahkemesi üyelerinden olup Celalettin ArifBey tarafindan Polis Müdürü vekilligine tayin edilen zatin imzasi, butelgrafin nasil çirkin bir zihniyetin ürünü olabilecegine delil sayilamazmiydi? Bu telgrafin, Maarif Müdürü Mithat Bey'in evinde toplanan birtakim kimseler tarafindan hazirlandigini anlamak da gecikmedi.

 

Efendiler, Celalettin Arif Bey, tekliflerini bir yandan Erzurum Merkez Hey'eti Baskani Tevfik imzasiyla CelalettinArif Beyefendi'nin bildirdigi sekilde islem yapilmasini kesinlikleisteriz diye destekletirken, bir yandan da, Ankara ile sifreli haberlesmelerde bulunularak, sözde birtakim isler yapilmak ve tesebbüsün nasilbir etki yarattigi anlasilmak isteniyordu. Erzurum 21/22.9.1920

 

Milli Egitim Bakanligi'na Ankara

 

Erzurum Milletvekili Necati Bey'e :

 

Mümkünse, Saglik Müdürlügü'ne Merkez Tabibi Doktor Salim Bey'inatanmasina himmet olunmasi uygundur. Bundan önceki atanmalarin ciddiyettenuzak bulundugu,. . ödeneklerimizi mutlaka alarak Ziraat Bankasi'ndan havale veriniz. Meclis'e yazilmistir (Hüseyin Avni) Maarif Müdürü Mithat

 

Bundan sonra : Erzurum 22.9.1920

 

Milli Egitim Bakanligi'na Ankara

 

Riza Nur Beyefendi'ye özel:

 

Simdiye kadar yazdigim islerden nasil bir sonuç elde edildi? BakanlarKurulu'nda bu konu üzerinde ne geçti? Lutfen bana bilgi vermenizi rica eder, gözlerinizden öperim. (Celâlettin Arif) Maarif Müdürü Mithat Daha sonra da : Çok ivedi Erzurum 25.9.l920

 

Milll Egitim Bakanligi'na Ankara

 

Riza Nur ve Necati Bey'lere özel:

 

Ermenileri yola getirmek maksadiyla Haziran'da seferberlik ilan edilereküç yüz bes (1305/1889) dogumlulara kadar silâh altina çagrilmis dokuz bini savasgörmüs ve on üç bini de savas görmemis olmak üzere toplam yirmi iki bin askerle subay ailesinin beslenmeleri hemen hemen Erzurum ili halkina yükletilerek, suzamanda savas vergileri toplanmak suretiyle bir buçuk milyon liralik yiyecek, hayvan ve araçlari alinmistir. Halk, maksadin yüceligini takdir ederek bu kadar fedakârlik ettikten sonra, Yiçerin'in bilinen mektubunun askerî harekâti sonuçsuz birakmasi, Ermenilerin bundan cesaret alarak Müslüman halki, zülümler yaparken, ordunun Ermeni Bolsevik birlesmesini ileri sürerek cesaretsizlik göstermesi ve Kizillar ile istenildigi derecede anlasilmasi, bunlarin yaninda Celalettin Arif Bey'in yazdigi yolsuzluklara meydan verilmesi pek kötü bir etkiyapmis, halki ayaklanmaya ve densizlige sürûklemistir.Kâzim Pasa'da Dogu'daki isIeri idare edebilme kudreti olmadigindan, buradaki siyasî ve askerî durumu Ermenilere karsi koyabilecek sekilde iyi idare edebilecek dirayetli ve aynizamanda olaganüstü yetkiye sahip bir hey'etin varligi sarttir. Simdiye kadar degerli zamanlar, Ankara'da dosyasi bulunan gereksiz yazismalarla geçmis, belki debirçok firsatlar kaybolmustur. Öte yandan, Erzurum'un mevsim bakimindan güçzamanlari geldi. Ordunun korunmasi zarureti oldugu halde, elbise ve beslenme konusunda pek çok sikinti çekilmektedir. Askerî ve sivil memurlar dört aydan berimaas alamamaktadirlar. Askeri giderler için yeni vergiler koymayi düsünüyorlarsada halkin gücünü bilmiyorlar. Durumlari asla elverisli degildir. Istanbul Hükûmetipek kayitsiz. Yakin iller, özellikle Harput ili büsbütün kayitsiz, hiç ilgi göstermemektedir. Bu gibi konularda Hükûmet'ten, gerekirse benim adima Meclis'inizdende gensoru önergesi vererek arastirma isteyiniz ve ordunun ihtiyaçlarini oraca kesinlikle saglandiktan sonra geliniz. Dogu illeri ile ilgili haberlere pek inanmadim.Imza : Hüseyin Avni. Maarif Müdürü Mithat

 

Görülüyor ki, Celalettin Arif Bey'in, Hükümet üyeleriarasindaki, iddialarini takdir edecegini sandigi ve makaminin sifresinden yararlanmaya kalkistigi zat da kendisinin sirdasi olmak istememisve Meclis Baskanligi'ni haberdar etmistir.

 

Efendiler, kirk elli kisinin, bütün Erzurum halki adina telgraf çekmek suretiyle oynanmak istenen oyunun iç yüzü, yine Erzurum halkindangelen ve halkin Büyük Millet Meclisi Hükûmeti'ne karsi baglilik ve fedakârlik duygusuyla dolu oldugunu gösteren telgrafla anlasildi.

 

Celalettin Arif Bey, Ermenistan seferinde, en sonundaBüyük Millet Meclisi Ordusunun zafer kazandigini gözleriyle gördüktensonra, yani geri dönmesi için yapilan tebligati aldiktan tam kirk yedigün sonra, Erzurum'dan ayrilmaya karar vermek mecburiyetinde kalmistir. Buna ragmen, hareketini Meclis'e su telgrafla müjdeliyordu : Erzurum, 27.11.1920

 

Büyük Millet Meclisi Baskanligi'na

 

Büyük Millet Meclisi Ikinci Baskani ve Adalet Bakani CelalettinArif Beyefendi'nin, milletvekilimiz Hüseyin Avni Bey'le birlikte, dünkü gün, kisin siddetine ragmen, Erzurum halkinin büyük ve parlak ugurlama töreniyle Ankara'ya hareket ettiklerini arz eder, bu vesileyle Meclis'e karsisonsuz saygilarimizi sunariz. Müdafaa-i Hukuk Merkez Hey'eti Baskan Tevfik

 

Hüseyin Avni ve Celâlettin Arif Bey'lerin Erzurum'dan döndükten sonra, Meclis'teki muhalif tutumlari ve Kâzim Karabekir Pasa'ya karsi yaptiklari hücum ve elestirilerle Meclis'içok isgal ettikleri görülmüstür.

 

DOGU CEPHEMIZDE ERMENILERLE SAVAS BASLIYOR

Saygideger Efendiler, dogu sinirlarimizda acele olan isimiz, C el â l e t t i n A r i f B e y 'in, Erzurum'un inkilâp tarihinde biraktigi izi daha fazla ele alip incelemeye elverisli degildir. Arzu buyurursaniz o günlerin dogusinirlarimizdaki ciddî islerine geçelim :

 

Yüksek hey'etinizce de bilinmektedir ki, Mondros Ateskes Anlasmasi'ndan beri Ermeniler, gerek Ermenistan içinde, gerek sinira yakinyerlerde, Türkleri toplu olarak öldürmekten bir an geri durmuyorlardi.1920 yilinin Sonbaharinda Ermenilerce yapilan zulümler dayanilmaz birkerteye geldi ve Ermenistan seferine karar verdik. 9 Haziran 1920 tarihinde, Dogu bölgesinde geçici seferberlik ilân ettik. 15' inci Kolordu Komutani K â z i m K a r a b e k i r P a s a 'yi Dogu Cephesi Komutaniyaptik. 1920 Haziraninda, Ermeniler, Oltu'da kurulan, mahallî Türk yönetimine karsi hareketle, o bölgeyi ele geçirdiler. Disisleri Bakanligi'miztarafindan Ermenilere 7 Temmuz 1920'de bir ültimatom verildi. Ermeniler ayni sekilde hareketlerine devam ettiler. Sonunda, seferberlikten üçbuçuk dört ay kadar sonra, Ermenilerin Kötek, Bardiz bölgelerinde toplanankuvvetlerimize taarruzu ile savasa baslandi.

 

Ermeniler, 24 Eylül 1920 sabahi Bardiz cephesinden baskin seklinde yaptiklari genel bir taarruz ile basariya ulastilar. Efendiler; DoguCephesi'nin bu can sikici bilgiler veren raporunu okurken, C e l â l e t t i n A r i f B e y 'in de, Ermenilerin taarruz günü olan 24 Eylülde yazilmis, bildigimiz ültimatomunu aliyordum (Belge : 259). Ermeniler geri püskürtülüp girdikleri bölgelerden atildilar. Ordumuz 28 Eylül sabahi ileriharekete geçti. Ayni günde Erzurum'un elli imzasi da Ankara'ya taarruza geçiyor. Ne kötü tesadüf ! . . . Sanki, bu Efendiler, Ermenilerle aleyhimizde harekete sözlesmis gibiler...

 

Ordu, 29 Eylülde Sarikamis'a girdi, 30 Eylülde Merdenek isgaledildi. Fakat bazi sebepler ve düsüncelerle 28 Ekim 1920 tarihine kadar,bir ay, Sarikamis - Lâloglu hattinda kaldi.

 

Bu sebeplerden birinin de, Erzurum'da bulunan C e l â I e t t i nA r i f B e y ve arkadaslarinin yarattiklari durum oldugunu tahmin buyurursunuz. Gerçekten de, K â z i m K a r a b e k i r P a s a 'nin 29 Eylül 1920 tarihinde Sarikamis'tan çekilen telgrafinda : 30 Eylülde cepheyi gezip gereken talimati verdikten sonra Erzurum'a giderek, oradageçen olayin sonuçlandirilacagi arz olunur... deniliyordu.

 

K â z i m K a r a b e k i r P a s a, 30 Eylül 1920 tarihinde, Sarikamis'tan C e l â l e t t i n A r i f B e y 'e yazdigi bir sifrede :"Erzurum halki adina kirk elli imza ile çekilen açik telgraf, dis düsmanlarin milyonlarsarf ederek elde edemeyecegi bir belgedir. Olayin kendisinden daha önemlive tehlikeli olan bu açik telgrafi dis düsmanlarin tehlike ve tehdidinden.daha yikici ve doguracagi agir sonuçlari cephe durumundan daha önemligördügümden yarin Erzurum'a gelecegimi bildiririm" diyordu.

 

C e l â l e t t i n A r i f B e y, 5/6 Ekim 1920 tarihli telgrafiyIa özellikle vatansever ordu içinde degerli ve halkin güvenini kazanmispek çok subay ve üstsubay bulundugundan, yolsuzluk sikâyetleri elbetteordunun dayanma gücünü ve disiplin esaslarini etkileyecek kadar büyümemistir seklinde bilgi veriyordu.

 

ORDULARIMIZIN ÜSTSUBAY VE SUBAYLARI HAKKINDA BILINEN BIR GERÇEK

Yillarca vatanin çesitli savas alanlarinda komuta ettigim ordularimizin üstsubay ve subaylari ile ilgili gizli, zaten bildigim bir gerçegi yüz sekseninci defa da olsa isitmis olmaktan elbette pek memnun olmustum.

 

Efendiler, savas alaninda verilecek emri bekleyen Dogu Ordumuz,28 Ekim l920 günü Kars üzerine harekete basladi. Düsman, direnmeksizin Kars'i terketti. Kars 30 Ekimde tarafimizdan isgal edildi. 7 Kasimtarihinde birliklerimiz, Arpaçay'ina kadar olan bölgeyi ve Gümrü'yü elegeçirdi.

 

Ermeniler, 6 Kasimda ateskes ve baris için müracaat etmislerdir.Biz de ateskes anlasmasinin maddelerini, Disisleri Bakanligi vasitasiyla ,8 Kasimda Ermeni ordusuna bildirdik. 26 Kasimda baslayan baris görüsmeleri 2 Ocakta son buldu ve 2/3 Ocak gecesi Gümrü Antlasmasi imzalandi.

 

MILLI HÜKÜMETIN YAPTIGI ILK ANTLASMA:GÜMRÜ ANTLASMASI

Efendiler, Gümrü Antlasmasi, Millî Hükumet'in yaptigi ilk antlasmadir. Bu antlasma ile, düsmanlarimizin hayallerinde ta Harsit vadisine kadar uzanan Türk ülkelerini kendisine bagislamis olduklari Ermenistan, Osmanli Devleti'nin l877 seferiyle kaybetmis oldu ve bu yerleri,bize, Millî Hükumet'e terkederek aradan çikarilmistir. Dünyadaki durumlarda önemli degisiklikler olmasi yüzünden, bu antlasma yerine, dahasonra yapilan 16 Mart 1921 tarihli Moskova ve 13 Kasim 1921 tarihliKars Antlasmalari geçerli olmustur.

 

Efendiler, o bölgenin genel durumu ve sinirlarimiz bakimindan temas halinde bulundugumuz Gürcistan ile olan iliskilerimiz ve aramizdageçen olaylar hakkinda da kisaca bilgi vereyim :

 

l920 yilinin Temmuzunda, Batum, Ingilizler tarafindan bosaltilinca,Gürcüler hemen isgal ettiler. Bu durum Brest - Litowsk ve Trabzon Antlasmalarina aykiri oldugundan, 25 Temmuz 1920'de tarafimizdan protesto edilmisti.

 

8 Subat 1921'de Ankara'da itimatnamesini sunmus olan Gürcü elçisiyle de, Türkiye - Gürcistan antlasmasi için görüsmeler baslamisti. Nihayet 23 Subat 1921'de verdigimiz kesin bir ültimatom üzerine ArdahanArtvin ve Batum'un bize birakilmasina razi olundu. Batum'un isgali butarihten on bes gün sonra gerçeklesmistir. Bu yerlere, Türkiye'ye katilmayi sabirsizlikla bekleyen halkin alkislari içinde girildi.

 

Daha sonra, Moskova Antlasmasi geregince Batum bosaltildi; fakat isgal etmis oldugumuz öteki yerlerin anavatan sinirlari içinde kalmasi pekistirildi.

 

TRAKYA'DAKI DURUM

Efendiler, içinde bulundugumuz tarihlerde Trakya'nin durumuna da hep birlikte göz gezdirelim :

 

Dogu Trakya'da, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ninTrakya - Pasaeli Merkez Hey'eti bir kongre yapti. Bu kongre, Trakya'ninidaresini, Trakya - Pasaeli Merkez Hey'eti'ne verdi. Trakya'da KolorduKomutani olarak bulunan C a f e r T a y y a r (C a f e r T a y y a r P a s a), bu Merkez Hey'etinde olmakla birlikte, Edirne milletvekili olarak da Meclis'imize üye seçilmistir. Trakya Merkez Hey'eti'ne ve Kolordu Komutani'na verdigimiz talimat, Trakya'nin kaderinin bütün memleketinkaderiyle birlikte çözülebilecegi esasina dayaniyordu. Askerî harekâtbakimindan da verdigimiz direktif suydu :

 

Üstün kuvvetlerin taarruzuna ugranilirsa sonuna kadar direnilecekve Trakya tamamiyle zapt ve isgal edilmis olsa bile, teklif edilecek herhangi bir çözüm sekli tek basina kabul edilmeyecektir. Zaten Trakya'daki komutanin da kararinin böyle oldugu ifade edilmekteydi. Fakat sonzamanlarda, Komutan C a f e r T a y y a r B e y, yabancilarin verdigiteminat üzerine yapilan davete uyarilsa Istanbul'a gitmis, bize durumuancak dönüsünden sonra bildirmisti. Anlasildigina göre, Dogu Trakya'ninyalniz basina varligini koruyamayacagi ancak Bati Trakya ile birleserekbir yabanci devletin idaresi sayesinde yasayabilecegi yolunda fikirler telkin edilmis. . . Her halde manevî gücü kiracak birtakim propagandalar yapilmis. . .

 

Cafer Tayyar Bey Istanbul'da iken Tümen komutanlarindan Muhittin Bey, Istanbul'dan Kolordu Komutanligina atanmisCafer Tayyar Bey'in Trakya'ya dönmesine izin verilmis. Cafer Tayyar Bey,Istanbul çevreleriyle görüstükten sonra, Muhittin Bey'in teklifine ragmen, artik kolordunun komutanligini üzerinealmamis, Muhittin Bey'in üzerinde birakmis. Böylece Trakya'ninkaderi, Istanbul siyasî çevrelerinin etkisine terk edilmis.. .

 

Efendiler, Büyük Millet Meclisi açildigi zaman, Trakya'da, 1' inciKolordu'nun savas düzeni Söyleydi :

 

Kolordu karargâhi Edirne'de

 

60' inci Tümen : Kesan, Edirne, Uzunköprü dolaylarinda;

 

55' inci Tümen : Tekirdag bölgesinde;

 

49' uncu Tümen : Kirklareli bölgesinde.

 

Yunan ordusu, Anadolu'da, Bati Cephesinde yaptigi genel taaarruzda basari sagladiktan sonra, 20 Temmuz 1920'de Tekirdag'a bir tümençikardi. Tekirdag bölgesinde pek daginik bir durumda bulunan 55' inciTümen, toplanmaya vakit bulamadan, Yunan tümeni, Edirne'ye dogruyürümeye basladi.

 

Bati Trakya'dan Meriç'i geçerek taarruz etmek isteyen Yunan kuvvetleri, o bölgedcki 60' inci Tümen'e komuta eden C e m i l B e y' in ( Içisleri Bakani C e m i l B e y'dir) ve 15 Haziranda kuvvetleriyle Edirne'yegelmis bulunan ve Edirne - Karaagaç istasyonu arasinda ciddî savaslarvermis olan Sükrü Naili Bey'in (Sükrü Naili Pasa) dikkat ve direnmeleri sayesinde durduruldu ve ilerlemeleri önlendi.

 

TRAKYA'DAKI KOLORDUMUZUN ASKERLIGIN GEREKLERINI VE VATANSEVERLIK NAMUSUNU YERINE GETIREMEMESININ TEK SORUMLUSU CAFER TAYYAR PASA'DIR

Edirne'ye dogru serbestçe ilerlemekte olan düsman trenine karsi, bütün 1' inci Kolordu kuvvetlerini toplayip tedbir alacak komutanin, Kolordu Komutani M u h i t t i n B e y in ne yaptigini bilmiyorum. Yalniz elde ettigim bilgilere göre, C a f e r T a y y a r B e y, kendi kuvvetleri ile temas kuramadan, Havza yakinlarinda atla dolasirken düsman tarafindan esir edilmistir. Ondan sonra sevk ve idareden mahrum kalan 1' inci Kolordu'muz tamamiyle dagildi. Birliklerininbir kismi esir oldu, bir kismi da Bulgaristan'a sigindi. Sonuç olarak,Trakya'nin tamami Yunanlilarin eline geçti. Ne yazik ki, 1' inci KolorduKomutani'nca, milletin istedigi ve bekledigi ileri görüslülügün, uyaniklikve fedakârligin gösterildigine sahit olamadik.

 

Efendiler, Trakya'nin özel ve güç durum ve sartlar içinde bulunduguna süphe yoktu. Fakat bu özellik ve güçlük, hiçbir zaman Trakya'dakikolordunun askerligin gereklerini yerine getirmesine ve vatanperverliknamusunu göstermesine engel olamazdi. Eger, bu yapilamamis ise, millet ve tarih karsisinda bulunan tek sorumlusu C a f e r T a y y a r P a s a 'dir. Tarihte bütün bir vatani, çok üstün düsman kuvvetleri karsisinda, son bir avuç topragina kadar karis karis kahramanca ve namuslucasavunmus ve yine varligini koruyabilmis ordular görülmüstür. Türk ordusu o cevherde bir ordudur. Yeter ki ona komuta edenler, komuta edebilme vasiflarina sahip olabilsinler!

 

Efendiler, komutanlar, askerligin görev ve gereklerini düsünür veuygularken, beyinlerini siyasî görüslerin etkisi altinda bulundurmaktankaçinmalidirlar. Siyasetin gereklerini düsünen baska görevliler bulundugunu unutmamalidirlar.

 

Komutanlarin, emirleri altina verilen millet evlâdini, memleket vasitalarini, düsmana ve ölüme dogru sürerken, düsündükleri tek nokta,milletin kendilerinden bekledigi vatan görevini atesle, süngüyle ve ölümle yerine getirerek sonuç almaktir. Askerî görev, ancak bu anlayis veinançla yerine getirilebilir. Lâfla, politika ile, düsmanin aldatici vaadlerine kulak vermekle askerlik görevi yapilamaz. Omuzlarinda ve özellikle kafalarinda askerlik sorumlulugunu yüklenecek kadar kuvvet bulunmayanlarin feci sonuçlarla karsilasmalari kaçinilmazdir.

 

Efendiler, bir komutanin esir olmasi da mazur görülebilir. O zaman ki, askerligin görev ve gereklerini yerine getirip uygulamakta, elindeki kuvveti sonununa kadar, son süngü ve son nefese kadar kullandiktan sonra, kanini akitmak firsatini bulamaksizin düsman eline düserse. . .

 

Efendiler, bütün ordusu, üstün düsman karsisinda yenilip de kendiliginden geri çekilirken, kilicini çekip tek basina atini, düsman baskomutaninin çadirina dogru sürerek ölüm arayan Türk komutanlari görülmüstür.

 

Bir Türk komutaninin, ordusunu kullanmaksizin, herhangi bir kötütesadüf ve kötü sans eseri bile olsa, düsmana esir düsmesini biz mazurgörsek de, tarih, bunu asla affetmez ve affetmemelidir. Türk inkilâp tarihinin gelecek nesillere hitap ve uyarisi iste budur.

 

IKINCI KONYA ISYANI

Saygideger Efendiler, Anadolu ortasinda çikarilaniç isyanlarin, Yunan ordusu karsisinda bulunan kuvvetlerimiz ve yaptigimiz düzenlemeler üzerindeki kötü etkileri, düsmanlarca umulan sonuçlari vermedi. Savunma kuvvetlerimiz üzerinde dogrudan dogruya tesirini göstererek, cephemizi yikma hedefine yönelmis bulunan herakâtla birlikte, cepheye yakin bölgelerde de halki ayaklandirmak, düsmanlarin önem verdikleri bir mesele idi. Istanbul, bu konudaöteden beri çalismaktaydi. Zeynelâbidin Partisi'nin Konya ve dolaylarinda çikmasina vasita oldugu isyan hareketleri, nihayet 1920 yili Ekimininbasinda patlak verdi.

 

D e l i b a s adinda bir eskiya, bes yüz kadar asker kaçagini topladi.2/3 Ekim 1920 gecesi Çumra'yi basti. 3 Ekim sabahi da Konya'ya girdive idareyi ele geçirdi. Konya valisi bulunan H a y d a r B e y ve Komutan A v n i B e y (Milletvekili A v n i P a s a 'dir) Konya'da bulunan az sayidaki asker ve jandarma ile, Alâettin tepesinde, âsîlere karsianilmaya deger bir kahramanlikla savunmada bulundular. Fakat âsîlerin çoklugu ve her taraftan saldirmalari karsisinda âsîlere esir düstüler.

 

Ayni günlerde Beysehir ve Aksehir ilçelerinde de görevli olarak dolasan askerî hey'etlerimiz, oralardaki âsîler tarafindan görev yapmaktanalikondular. Ilgin ilçesinin Çekil köyü yakinlarinda toplanan üç yüz kadar âsî de, nasihat için giden hey'ete ates etti. Konya'nin güneyinde Karaman ilçesinde de âsîler toplanmaya basladi. Sultaniye âsîlerin eline düstü.

 

Efendiler, bu ayaklanmalara karsi, Afyonkarahisar'dan ve Kütahya'dan sevkettigimiz D e r v i s B e y (Kolordu Komutani D e r v i sP a s a) komutasindaki kuvvetler, Konya'nin kuzeyindeki Meydan istasyonu yakinlarinda âsîlerle karsilasti. Ankara'dan da bir süvari alayi ve birdag topu ile, o zaman Içisleri Bakani olan R e f e t B e y komutasindasevkedilen kuvvet, Meydan istasyonundan ilerleyen D e r v i s B e ykuvvetiyle birlesti. Adana Cephesinden de bir kuvvet Karaman'a dogruyola çikarildi.

 

Konya üzerine hareket eden kuvvetler, âsîlerle yaptiklari bir kaççatismadan sonra, 6 Ekim 1920'de Konya'yi âsîlerden kurtardi. Oradankaçan âsîler Koçhisar, Akseki, Bozkir ve Manavgat'a dogru gittiler. Diger bir kisim âsîler de Afyonkarahisar'la Konya arasindaki Kadinhan ve Ilgin'i isgal ettiler. Bu bölgeye de Bati Cephesi'nden Yarbay O s m a n B e y komutasinda bir kuvvet gönderildi. O s m a n B e y müfrezesi Ilgin, Kadinhan, Çekil ve Yalvaç'taki isyanlari bastirdi. Güneyden gelen kuvvetimiz Karaman'i kurtardi.

 

Isyan bölgesinde âsîleri tepelemeyi basaran kuvvetlerimiz Bozkir,Seydisehir ve Beysehir'i de isyancilardan temizledi. Her tarafta, âsîlerindöküntülerinden bir kismi bize katildilar. Bir kismi da Antalya ve Mersinyönlerine dogru kaçtilar. D e l i b a s, Mersin bölgesinde Fransizlarasigindi.

 

Saygideger efendiler, Yesilordu teskilâtindan sözederken açiklamistim ki, düsmana karsi olusturulacak kuvvetler konusunda iki zit görüsçarpismaya baslamisti. Bizim benimsedigimiz düzenli ordu kurma görüsüne karsi çikilarak milis diyebilecegimiz bir çesit teskilât kurma gürüsüne agirlik kazandirilmak isteniyordu. R e s i t, E t h e m ve T e v f i kkardesler, Kütahya yakinlarinda, Kuva-yi seyyare adi altinda ve elleri altinda bulunan kuvvete dayanarak bu görüsün basini çekiyorlar veatesli bir sekilde çalisiyorlardi.

 

"ORDUDAN FAYDA YOKTUR" SÖZLERI VE BATI CEPHESI KOMUTANI'NIN TAARRUZ TEKLIFI

Bati Cephesi'nde, orduda ve halk arasinda bu yaygin görüs etrafinda yapilan propaganda o kadar güçlü ve etkili bir duruma geldi ki, ordudan fayda yokturdagilsin! Hepimiz Kuva-yi Milliye olalim... sözleri her tarafta kulaklari doldurmaya basladi.

 

Bati Cephesi birlikleri arasinda, Kuva-yi Milliye halinde, bir bölgeve bir cepheye sahip bulunan E t h e m B e y müfrezesinin adamlari,âdeta müstesna, ordu erlerinden daha üstün, imtiyazli ve gipta edilecekdurumda sayilmaya basladi. E t h e m B e y ve kardesleri de, herkesüzerinde bir çesit otorite ve üstünlük kurmaya basladilar...

 

Iste bu siralarda idi ki, Bati Cephesi Komutani, Genel KurmayBaskanligi'na, E t h e m ve T e v f i k kardeslerin etkisiyle oldugu sanilan bir teklifte bulundu: "Yunan ordusunun Gediz yakininda bulunanmüstakil bir tümenine taarruz etmek!. . "

 

Bati Cephesi Komutani, düsman kuvvetlerinin uzun bir cephe üzerinde dagilmis olarak bulundugu, Gediz yakinindaki kuvvetinin zayif vetek basina birakildigini ileri sürerken, düsman moralinin bozuk oldugunu da kabul ediyordu.

 

O tarihlerde, Yunan ordusu üç tümenle Bursa bölgesinde; bir tümenle Aydin dolaylarinda; bir tümenle Usak'ta ve bir tümenle Gediz'debulunuyordu.

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...