luciin Oluşturma zamanı: Eylül 13, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Eylül 13, 2007 Çocukluğumun dokuz yaşına kadarki olan bölümü, şimdi adını tereddütle de olsa karabasan koyabileceğim olaylarla geçti. İnsanlardan uzak bir çocuktum. Müthiş bir okuma tutkum vardı. Daha ilkokula gitmeden okumayı öğrenmiş; yaşıtlarım oyun oynarken ben, sadece kendime ait olan odada hiç durmadan kitap okuyordum. Daha 8 yaşında, tüm odayı dolduracak kadar kitaba sahiptim. Korkularım vardı gecelere dair. Henüz "karabasan"ın adını bile duymuş değildim. Ne hayâlle gerçeği ayırt edecek, ne kendime ölüm ve ruhlar âlemi gibi bir çok bilinmeyeni açıklayabilecek yaştaydım. Ama rüy'â ile hayâli karıştırmayacak kadar da olgun. 6 yaşında olgunluk nedir diyecekseniz, 13-14 yaşlarında yaşamam gereken herşeyi daha o yıllarda yaşadım. Erken yaşadığım daha bir çok şey gibi... Belki de buna sebep, yine kendi yalnızlığımla paylaştığım yada paylaşabildiğim rüyalarım ve uyanıkken yaşadıklarımdı. Aynı yerde başlardı herşey. Aynı sahne, aynı renkler, aynı koku, aynı korku. Yıllarca hep o aynı rüy'ayı gördüm. Hiç değişmeden, bir tek sahnesi bile bozulmadan. Artık ezberlemiştim. An be an fotoğrafik bir hafızayla, rüy'anın nasıl gelişeceğini, "O"nunla nasıl karşılaşacağımı, içeri nasıl gireceğini, beni nasıl kovalayacağını, etimi yemek için dişlerini uzattığında nasıl uyanacağımı... Ben miydim "O"nun düşleri, yoksa "O" mu benim hayâlim; ayırt edilmez çizgiler, anlaşılmaz derinlikler... Uyanıkken gözlerimin önünden geçen siyah oyuncak trenler, küçük küçük varlıklar, adımı çağıran sesler... Kim çağırırdı, beni nerden tanırdı, ismimi nerden bilirdi; düşündüğüm bunlar değil, sadece korkularıma gün geçtikçe alıştığım ve sanki doğal hayatın bir parçasıymışçasına kabullendiğim gerçeğiydi. Ama tek bir şeyi biliyordum ki, uyanıkken karşılaştıklarım, düşlerimdeki gibi düşmanca değil dostça davranıyorlardı hep. Sanki uykumdaki o varlıktan beni korur gibi... Öylesine kitap okuma sevgisi içimde doluyken, tek bir kitaba elimi bile süremezdim. Eskilerden hâtıra kalan çok eski bir Kur'an mushafına... O çocuk saflığıyla, sanki ona dokunsam kirleteceğim, o kutsal, nûrlu sayfaların kutsiyetini bozacağım... O mushafa herhangi bir insanın değil sadece kitaplarda okuduğumuz evliyaların dokunabileceğini, bizlere yasak olduğunu ya da çok büyük bir günah olduğunu düşünürdüm. Ama saatlerce baş ucunda durur, insanın içine huzur veren o Kur'an kokusunu içime çekerdim. O koku, hiçbir yerde yoktu. Bulutta, gül'de, aşk'ta, anne'de... Geceleri o huzur, insanın içini ürperten, tüylerini diken diken eden ve senelerin katılaştırdığı korkulara bırakırdı yerini. Uyumak istemezdim... Korkularım katılaştıkça, "O"nun da katılaştığını, cisim aldığını fark ediyordum. Bir defasında henüz uyanıkken, başıma bürüdüğüm yorganımı çekmiş, bana (şimdi hatırlamadığım) bir duyguyla bakmıştı. Öfkeli mi, alaycı mı, belki de duygusuzca. İlk defa yüzünü bu kadar açık-seçik görmüştüm. Yüzü, yüzlerce yerinden yontulmuş kaya parçaları gibiydi. Yüzlerce köşesi, ama beni korkutmayan bir çekiciliği. İskambil kağıtlarındaki karo şeklinden daha naif bir göz yapısı, rengi hatrımda olmayan ama iradeyi donduran bir göz rengi. Ya da gözlerinin içindeki o anlam... Sabah, gözlerimi açamadım. Gözlerim yanıyor, ışığa bakamıyordum. İlk defa ağladım; ama acıdan... Babam, eczaneden aldığı damlayı gözüme damlattı, daha bir çok şey. "Geçecek, geçti çocugum..." diye beni sakinleştirmeye çalışıyorlardı; ama ben, ışığı gördükçe daha da kötüleniyordum. Annem, gözlerime belki üç-dört kat tülbent bağlayıp beni yatırdı ve o gün okula göndermedi. Belki üç-dört gün, gözlerimde o tülbentlerle sadece yattım. O günden sonra, o dostça seslerin yanına sessiz; ama korkutucu görümler de karıştı. Delirdiğimi düşünüyordum. Aklımın bana oyunlar oynadığını... Ama Allah'a o kadar çok inanıyordum ki... O istemezse, hiçbir şeyin bana zarar veremeyeceğine sonsuz güvenim vardı. Artık, sekiz yaşındaydım; ama15'inde, 16'sindaki gençlerin rûh ve fikir yapısına erişmiştim. Korkuyordum; ama aileme zarar vereceklerini düşündüğümden. Bazen, babamlarla beraber yatardım. Kendi gördüklerimi onların da görmesini dilerdim belki. Ne kadar suskun bir kaya olsam da, onlarla bu olanları konuşamasam da, en azından şahit olmalarını, tehlikede olduklarını bilmelerini belki de. Gecenin bir vaktinden sonra, yine aynı görümler başlardı. Ben, babamla karyolada; annemle kardeşlerim ise yer yatağında yatardı, onlarla beraber kaldığımda. Bazen annemgilin yataklarının arası olan boşluktan önce iki çift sahipsiz el çıkar, sonra kalkıp odanın içinde yürürler, kardeşlerimin yanına çömelip; şimdi hayal meyal hatırladığım, ama onlara kötülük etme yönünde olan şeyler yaparlardı. Bir defasında yine aynı şey oldugunda, birisi ne yaptı hatırlamıyorum; ama kardeşime zarar vereceğinden korkup babamı dürttüm. Babamsa, derin uykudaydı. Gözlerimi kapadım: "Bu bir rüy'a, bu bir rüya! Uyan, uyan" ... Gözlerimi açtığımda yoktular, ama babam, uykulu gözlerle bana yan dönüp, "Ne oldu?" dediğinde âdeta kanım donmuştu. Çünkü, rüy'amda değil, derçekten onu dürtmüştüm "Baba, baba, uyan!" diye. Bir keresinde, anneannem de bizde kalıyordu. Tuvalete gitmiştim gece, ama istemeye istemeye. İçimde garip bir his vardı; birazdan kötü bir şey olacak, kötü bir şeyler olacak deyip duruyordum içimden. Birden simsiyah bir kedi, gözleri alev alev, üstüme atladı ve ben işte o an korkudan var gücümle bağırdım. Kedi, mutfağın karanlığından süzülüp kaybolup gitti. Ben, konuşamıyor, yüzüm bembeyaz öylece kekeliyordum. Anneannem, "Korkmuş çocuk, su verin çocuğa" diyerek bir bardak su getirtti ve suyu içtim. Bütün ev, ayağa kalkmıştı; çünkü ilk kez benim böyle bir hâlime şahit oluyorlardı. Hiç unutamadığım bir olaysa yine o yıllarda yaşandı. Hiç unutamadığım; çünkü bütün bu olayların sonunu getiren ana nedendi. Birgün sokakta oturmuş, oyun oynayan mahalle (yada akraba) çocuklarını izliyordum. Oturduğum yer, evimizin tam dış kapısının önüydü ve telefon direği tam karşımıza düşüyordu. Aslında izlemiyor, yüzümü yumruklarımın içine almış öylece düşünüyorum. Birden, direğin yanında beni seyreden yeşil gözlü (yeşil gözlü; çünkü bu olay, belki de unutulmayacak en büyük hatıramdı, herşeyi nakış nakış işlemiştim yıllar sonra bile hatıralarıma) bir adamın dikkatle bana baktığını gördüm. Korkmuştum hafiften... Birden yanıma gelip beni omzumdan sarstı ve, "Korkma!" dedi. "Bir daha seni rahatsız etmeyecekler!" Ben donmuş kalmıştım. Öylece ona bakarken; o, döndü gitti. O günden sonra da bir daha hiç rahatsız edilmedim. Tâ ki beş yıl öncesine kadar. Beş yıl önce, babamı bir trafik kazasında kaybettiğimde, büyük bir boşluğun içine düşmüştüm. Hayatta en çok değer verdiğim insan, avuçlarımın içinden koparılıp alınmıştı. Geceleri, onun hırkasına, başına taktığı beresine sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Özlemi yetmemiş, mezarından bir avuç toprak getirmiş; yatağıma serpmiştim, onun kokusuyla uyurum diye... O gece, aynı olaylar tekrar başlamadı; ama, bu kez daha değişik şeyler yaşamaya başladım. O günden, yani mezar toprağını yatağıma döküp uyumaya başladığım günden sonra, her gece, aynı saatte uykumdan derin bir soluk alıp verme sesiyle uyanıyordum. Korkudan saçlarımın yandığını, diken diken olduklarını hissediyordum. Sabaha kadar gözümü kırpamıyor, öylece dualar okuyor, beni Yaradan'a sığınıyordum. Dua edince biraz rahatlıyor, o seslere de alışıyordum. Ama sabaha kadar da uyuyamıyordum tekrar. İnsan, korkularına sevinir mi? Ama ben, korktuğum kadar da seviniyordum; çünkü korkularım, beni Yaradan'a daha çok yaklaştırıyordu. Ben korktukça O'na sığınıyor, O'na sığındıkça da korkumun yerini O'nun o "dostâne" varlığı dolduruyordu. Birgün, Kanada'da yaşayan bir dostumla msn'de sohbet ederken ona bu yaşadığım olaydan bahsettim. Dostum, bu korkuları beynimizin yarattığına ve istediğimiz an korkularımızın üstesinden gelebileceğimize dair uzun benimle bir konuşma yaptı ve beni ikna etti. (Farklı dinlerdendik belki, ama ikimiz de felsefeye, özellikle dinler felsefesine öylesine meraklıydık ki!) O günden sonra, hayatımı cehenneme çeviren o en son korkumu da yendim ve korkularımın, bir daha benim iznim olmadıkça hayatıma girmesine müsade etmiyeceğime dair kendime söz verdim. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
DrEaM Yanıtlama zamanı: Eylül 13, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 13, 2007 ne diyeceğimi bilemiyorum öncelikle başın saolsun yazdıklarını okurken kendimden geçtim resmen çok ilginç ve ürkütücü ben de bundan 1-2 ay öncesinde bi gece yaşadım böyle birşey. saat 1 de yattım ama 4:30 a kadar uyuyamamıştım bi o tarafa bi bu tarafa dönüp durdum ve birden kilitlendim. kımıldayamıyordum,kafamı yastıktan kaldıramıyordum ve gözlerim yavaş yavaş kararmaya başlamıştı.normalde her gece birçok dua okurum ayet'el kürsi den nas suresine kadar ama o gece nedense böyle bişey oldu.tabii çok korktum ve tekrar dua okumaya başladım.birden çözüldüğümü anladım ve babamın yanına gittim uyumaya(annem we kardeşim köydeydi babamla kalıyodum).ışık kısık ayarda açılabiliyodu we en kısık şekilde ayarlayıp yanına yattım babamın.ama ışık açık olmasına rağmen yine aynı şeyler oldu yani 2 dk kımıldamadan dursam kilitleniyodum ve bütün gece halisülasyon gördüm gözüm açık ama kendimi hep başka yerde başka kişilerle gördüm.aslında o gece beni rahatsız eden şey karabasan değildi eminim karabasan görünür çünkü insana birine sorduğumda alkarası dedi ama onun tam olarak ne olduğunu bilmiyorum.yani o geceden beri uyuyamıyorum aslında bilerek uyumuyorum çünkü bi gece uyumaya çalıştım ve yine aynı şey oluyodu.yani sabah ezanı okunana kadar ayaktayım ne yapacağımı bilemiyorum ama sanırım bıraktığım antidepresana başlicam o çok iyi uyutuyor. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
uACansu Yanıtlama zamanı: Eylül 13, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 13, 2007 öncelikle başın saolsun... güzel hikaye tadında olaylar bizimle paylaştığın için saol... DrEaM senin yaşadığında bence karabasan yani benim yaşadıklarımla kıyaslarsak ayrıca karabasan her zaman görününür diye bişey yoktur Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
PaN Yanıtlama zamanı: Eylül 14, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 14, 2007 Karabasan bir rüya ya da bilinçaltındaki stresten meydana gelen bir kabus değil malesef. O bir varlık, sandığımız kadar da kötü bir varlık değil. iyi de değil tam olarak. Ben şöyle karar kıldım onun tanımında. O bir cezalandırıcı. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
egonya Yanıtlama zamanı: Ekim 28, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 28, 2007 guzel biş alıntı tskler luciim abım:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
luciin Yanıtlama zamanı: Ekim 28, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 28, 2007 guzel biş alıntı tskler luciim abım:) aslına bakarsan, alıntı değil... Kurgu da değil... Hepsi birebir başımdan geçmiş olaylar... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
koorbonik Yanıtlama zamanı: Ekim 28, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 28, 2007 cok guzel hazırlamıssın bana gelmıstı 2 yıl once gece saat 04 cıvarıda yarı uykulu yarı kendımde itim bır anda uzerıme bır sıyahlık geltı yzerıme bastırtı ve nefes alamatım bır kaç sanıye hemen sonra yaklasık 15 _20 sanıye surtu dılımı cevıremetım dua edemeyım ve olecegım sandım bır anda en sonunta gıttı ve duaları okumaya baslatım ve sabaha kadar uyumatım ve urktum elıne saglık cok guzel olmus Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
luciin Yanıtlama zamanı: Ekim 28, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 28, 2007 ÇOKÇA RASTLANILAN KARABASAN DENEYİMLERİ Bu Nasıl Rüya! Muğla'nın Milas kazasında, orta yaşlı bir adam, bir gece rüya görmekledir. Kendisi ölmüştür... Yıkarlar, kefenlerler ve mezara defnederler. Rüya, çok net ve berraktır. Adam mezara konduktan ve üzeri örtüldükten sonra kapkaranlık bir yerde kalır. Bir müddet sonra sağ tarafında bir menfez açılır ve iki kişi girer. Bunlar kendilerini "Münker ve Nekir" olduğunu söylerler. Kendisini alıp o menfezden geçirerek geniş bir sahaya, pazar gibi bir yere getirirler. Bir üzüm tezgahının başına geçirerek, karşısından gelen bir zata üzüm satmasını söylerler. Münker ve Nekir de kendisinin sağında ve solunda muhafız gibi durarak satışa nezaret ederler. Kendisinin alışverişte cüz'i bir haksızlık yaptığını gören Münker ve Nekir, hemen tezgahın başından alarak çok büyük bir kapının yanına getirirler. Kapı, kale kapısı gibi çok büyüktür. Kapının yanına gelir gelmez, kapı kendiliğinden açılır. Rüya sahibinin o anda gördüğü manzara çok korkunçtur: Müthiş bir yangın ve içerisinde yanan insanlar vardır. İnsanlar bir taraftan yarmakta, bir taraftan da derileri ve vücutları tazelenmektedir. Yanan insanların çıkardıkları feryatlar, dayanılır gibi değildir. Münker ve Nekir, adamı meydanın tekrar ortasına getirirler. Kendisine, "Cezanın orda görüldüğü gibi yanarak mı, yoksa bir başka şekilde verilmesini mi istediğini, hangisine razı olduğunu" sorarlar. Adam, gördüğü o müthiş yangında yanan insanların yanmasındaki cezaya razı olmayıp, bir başka cezaya razı olduğunu söylemesi üzerine, birdenbire vücudunda binlerce derece bir hararetin baş gösterdiği bütün bir dehşetiyle hisseder. Dayanılmaz bir ızdırap, çekilmesi mümkün olmayan acı ve azap başlamıştır. Avazı çıktığı kadar feryât ve figâna başlar. Bu anda dönelim rüyanın geçtiği adamın evine. Adam, gerçekten avazı çıktığı kadar bağırmaya başlıyor. Vakit, gece yarısı... Karısı, uyanıyor. Bitişik odadaki yetişkin iki oğlu, uyanıyor. Konu-komşu duyup geliyor. Adam, bağırıyor. Yanındakiler, uğraşıyorlar; fakat bir türlü uyandıramıyorlar. Bütün uğraşmalar nafile; adam, bir türlü uyanamıyor. Dönelim gene rüya içindeki adamın hararetten, yani içerisine düştüğü yangından bütün vücudu fokur fokur kaynıyor ve dayanılmaz bir hâl alıyor. Feryatlar, dayanılmaz şekilde... Bir müddet sonra Münker ve Nekir'in müdâhalesiyle ceza tatbiki sona erdiriliyor. Ve adama deniliyor ki, "İşte gördün ve anladin ki, ufak bir hatanın cezası bu. Şimdi seni, tekrar dünyaya iâde ediyoruz. Bundan sonra yaşayışını buna göre tanzim et!" Bu müsaadeden sonra rüy'a sahibi uyanır ammâ, simsiyah olan saçları da rüy'anın dehşetiyle bembeyaz olur... Hatırlaması Bile Beni Korkutuyor... 2000 Yılının Kasım ayı, askerlik görevi için Amasya'dayım. Acemi erlerin eğitimi için gece intikali var. Bölükten önce bölük komutanıyla beraber dağ eteğine tırmandık. Daha sonra diğer subay ve astsubaylar, bölük komutanın yanına gelerek kamp kurdular. Aradan 1 saate yakım bir süre sonra, bölüğün çok aşağıda kaldığını gören bölük komutanı, bana bölüğün yukarı çekilmesi konusunda emir verdi. Ben de yamacı takip ederek aşağıya doğru hızla koşmaya başladım. Yeni kar yağmıştı ve her taraf ay ışığla beraber aydınlanıyordu. Koşarken sol tarafımda kocaman bir kayanın olduğunu ve üzerinde beyaz bir cismin kocaman gözleriyle bana baktığını gördüm. O esnada nasıl oldu bilmiyorum, sanki sürat motoru takmış gibiydim. Aynı anda da o nesneye başımı odaklamış koşarak bağırarak hızla uzaklaşıyordum. Neyse, bölüğün yanına sonunda ulaşmıştım. Gerekli bilgileri verdikten sonra tekrar yukarı çıkamam gerekiyordu; ancak cesaret edemedim ve yaşadığımı kimseye anlatamadım. Bölüğü bekleyerek yukarı bölük komutanın bulunduğu bölüme doğru hareket ettik. Aynı kayalığın dibinden geçerken aynı şeyin orda olmadığını gördüm. O gün bugün kesinlikle her aklıma geldiği an kafayı yemek üzereyim... Recep Süvari Karabasan 1 Silivri'ye yeni taşınmıştık. Evi çok sevmiştim ama çok eski bir evdi. Birkaç gün geçtikten sonra garip şeyler yaşamaya başladım. Eşimden ayrı oğlumla yatıyorum. Geceleri her gece karabasan geliyor ve beni rahatsız ediyordu. Sesimi çıkaramıyorum, beni rahatsız ediyordu; ama aralıksız her gece. Bir gece, oğlumun kılığına girdigini gördüm ve bana seni delirticez dedi. Ödüm patladı. Neyse, bir zaman sonra taşındık ve artık karabasanlar beni rahatsız etmiyorlar. Demek ki o Silivri'deki evde bir problem varmış. İkra, İstanbul Karabasan 2 İlk olarak, karabasanla baslamıştı. Odanın içini görüyordum; ama kımıldayamıyor ve de tam bir uyanıklığa geçemiyordum. Odanın ortasında birşey vardı. Cismi yoktu ama biliyordum. Durup durup sonra da bana dogru geliyor ve geldiğinde müthiş bir uğultu ile üzerime çöküyor, nefes aldırmıyordu. Dört defa geldi, gitti. Uzatmayayım, bu olaydan yıllar sonra birgün vücudumdan dışarı çıkmalar basladı. İlk önce hafifleyip havaya dogru uçuyordum. Bir yayın içinde gidip gelen ses tınısı gibi, vızıltı şeklinde baslayan uçuş, sonra sessiz devam ediyordu. Kordon meselesi de inanın dogruydu. Bir baglantı ile yatan bedenime bağlıydım. Tek kötü olan şey, korkuya kapılıp aniden vücuda çekilmemdi. Bir kaç içinde epey çıkış yaptım. Bir keresinde pencere önündeydim ve havadaydım. Ayaklarımın hizasi, pencere hizasında idi. O sırada dışarıdan geçen kişileri görünce, sanki onlar beni göreceklermiş gibi hemen kaçmıstım. Genelde çıkışlardan sonra kendime geldiğimde, müthis bir huzur kaplıyordu içimi. Sırf bu huzur hissi yüzünden, çok kereler istedim bu çıkma işini. Ama isteyince de istemeyince de olmuyor. Tam artık olmayacak derken, bir anda (genelde gündüzleri ya sabaha karsi ya da ögle uykularında ve de genelde hemen yattıktan biraz sonra. Uçus olayının bitmesi ise tam bir uyanıklik, yani yataktan kalkış) . Ama bu korkumu atsam ve de ah keske kontrolü ele alabilsem... Genelde kontrol doğal iç duygularımda oluyor. Yani uyanıklık halimdeki aklım olsa, epey gezeceğim yerler olurdu. Hele hele kitap okuyup bilgi edinebilmeyi çok çok çok isterdim. Eğer bu olayı bir baskaşından dinleseydim kesinkez bir sürü psikolojik ve dahi felsefik yorumlar yapar, kişinin derinlerinden bahseder; yani olayı başka açılardan ele alarak metafizik halden çıkartmaya çalışırdım. Ama iyi ki başıma geldi. Çünkü bütün bilgilerim, yorumlarım çöktü. Bu olayı yaşamayanlar, bence hiç de olur olmaz yorumlara kalkmasınlar, bir an önce yaşamaya baksınlar. Çünkü bu olayın objektif bir delili-açıklaması yok henüz. Ancak subjektif deneyimlemelerle olabilecek birşey. Velhasılı, yaşayınca bu olayı ne hayâl ne rüy'a. Ne diyeyim başka. İsim yok (Denizli) Karabasan 3 Birazdan anlatacaklarıma inanmayabilirsiniz; ama ben sırf kimse inanmayacak diye bir sır gibi sakladığım yaşadıklarımı daha fazla saklayamayacağım ve paylaşmam gerekiyo artık.Nerdeyse her gece gelen o şeyi aslında ben çağırdım bu benim suçum.Bi gece arkadaşlarla ruh çağırdık hiçbirimiz bu konuda bilgili değildik ve çağırma işlemini yapan bendim gelen ruh değildi başka bişeydi,onu gönderemedim.o geceden sonra ben kurtulduğumu sanırken bana musallat oldu nerdeyse her gece geliyo.Uykuya dalmadan hemen önce.Nefesim kesiliyo,kalbim hızlı hızlı çarpıyo,gözlerimi açamıyorum ve çok garip şeyler görüyorum.Bazen yaptıklarımı hatırlamıyorum sanki içime giriyo ve o beni yönetiyoo.Ben ünv öğrencisiyim ve bi arkadaşımla evde kalıyoruz.İlk defa yanımda biri varken uyumadan önce geldi ben bunu anladım çünkü geleceği zaman acayip bi uyku basıyo ve içime bi sıkıntı gelio.O gece sadece yattığımı hatırlıyorum okadar.Sabah kalktığımda arkadaşımın söylediklerini duyunca çok korkmuştum.Gece yarısı kalkmışım ve arkadaşıma uyumaması gerektiğini odada yalnız olmadığımızı söylemişim,arkadaşım dalga geçtiğimi zannetmiş ama sonra gözlerimi kırpmadan tam 5 dk boyunca hep aynı noktaya bakmışım ve sürekli aynı cümleyi tekrarlamıım ''Sabah ezanı okunana kadar uyuma,bu odada yalnız değiliz'' Bazen gelen o şeyi görüyorum gözüküyo ama ne olduğunu tam olarak bilmiyorum.Ben deli değilim anlayın ne olur onlar heryerde ve siz uğraşmadıkça asla sizinle uğraşmazlar. Sakın onları merak etmeyin pişman olursunuz tıpkı benim gibi... Karabasan 4 Askerden yeni gelmiş, işsizlikten bunalmış ve sıcak bir yaz gecesinin ardından teras katta, bahçeye bakan cephede, camlar-kapılar açık, saat 2:30 gibi yatmıştım. Bayağı bir sıcaktı ki üstümde hiç bir örtü yoktu. Yatak da biraz geniş... Ben, yayıla yayıla yatıyorum. Tam uykuya dalacakken yatağın üzerine birşeyin atladığını hissettim. Çünkü sırt üstü yatıyordum ve beni bacak arasına alacak şekilde basıyordu. Yatağa biraz daha üstüme doğru yürüyüp omuzlarımdan tuttu ve beni dehşet bir şekilde sarsmaya başladı. Tabii ben büyük bir güçle birlikte yataktan fırladım ve dua ede ede alt kata indim. Annem sağ olsun, beni okudu üfledi de o gece rahat uyuyabildim... Ertesi gece, yanıma Kuran-ı Kerim alarak çıktım ve aynı saatte yattım ve uyudum. Bu sefer, rüy'ama girdi. Rüy'amda da sanki odada uyanıkmışım gibi görüyorum kendimi. Tavan, tahta ve bir sürü kafaları kel boyunlarından asılmış, morarmış erkek cesetleri görüyorum. Aralarından kaçmaya çalışıyorum falan, uyandım ve sakin sakin yine annemin yanına... Neden Ben? 12 yaşımdan beri bu olayları yaşıyorum. Şu an (Aralık 2005), yaşım 16. Yatağıma yatıyorum, birden gözlerim kapanıyor. Sanki başka bir dünyadan gelen uğultular duymaya başlıyorum. Ne hareket edebiliyorum ne de bağırıp sesimi duyurabiliyorum. Birgün yine böyle oldu ve kendimi bir sokakta buldum. Gerçekti; hayâl ya da rüy'a değildi. Siyah giyinmişlerdi. Bana, "Bizimle gel!" dediler. Topluluk halindeydiler. Ben de, "Hayır!" deyince, çığlıkla karışık ilginç sesler gelmeye başladı. Bir kedi, bana saldırdı. Kaçmaya başladım... Euzu besmele ile kendimi sıktım ve birden bıraktım. Kendime geldim. Bu olayları sık sık yaşıyorum ve aynılarından babam da görüyor. Ara sıra çığlık sesleri duyuyorum. İlginç sesler... Karanlıkta acayip şeyler görüyorum. Sanki biri, beni izliyormuş gibi dua okuyorum, Kuran'la yatıyorum, olmuyor... "Sır Kapısı" gibi şeyleri çok izliyor, onlarla çok ilgileniyorum. Bu yüzden olabilir mi? Neden ben? Lütfen yardım edin, kafayı yiyeceğim. Uyku düzenim bozuldu. Başkalarına anlatınca inanmıyorlar. Anlatmak istemiyorum. Anlatmaya başlarken ya da bunları düşünürken, birşeyler kırılıyor yada düşüyor. Lütfen yardım edin, bekliyorum Cansu, İzmir Ruh mu, Cin mi? Ben, şu an 14 yaşındayım. Görme duyum çok kuvvetlidir. En ufak hareketi farkedebiliyorum. Bundan 3 sene önce yatakta yatarken tavanı izliyordum. Birden sağımdan bişey geçtiğini hissettim. Acaip korktum. Gece yarısı olduğu için kalkıp annemin yanına gitmeye de cesaret edemedim. Artık herhangi bir yerde yalnız kalamıyordum. Gecede yorganı kafama kadar örtüp besmele çeke çeke uyumaya çalışıyordum. Ertesi gece yine yorganı üstüme çekmiş terlemiştim. Cam gözümün görebileceği bir noktadaydı. Camdan dışarı baktım. Bir anda havada süzülen insan silüetiyle karşılaştım. Ne yapacağımı bilemiyordum. Annemlere söylesem bana inanmazlardı. İçime berbat bir sıcaklık çükmüştü. Yanıyordum. Sonra birden yorgan kıpırdadı. Ben, yorganı kafama kadar örttüğüm için kimin kıpırdattığını göremedim. Babam, bana iyi geceler deyince babam olduğunu farkettim. Bir an için rahatlamıştım. Babama bakıyordum. Birden arkasında o insan silüetini gördüm ve göründüğü gibi kayboldu. Bunu uykusuz geceler izledi. Yiğit Tosun Rüy'a Olamaz.. Selam. Ben, Rüya. Geçen yıl, Temmuz'un sonunda okulum erken tatile girmişti. Sınavlarımızı bitirmiştik. Kardeşimin hâlâ okulu vardı. O, her zamanki gibi okula gitmek için erken kalkmıştı. Ben, hâlâ uyuyordum. Kardeşim, yatağıma oturmuştu. Okul çantasını takmıştı. Ben, ona arkamı dönük uyuyordum. Onun yatagima oturdugunu sanki hissettim ve elini arkama koydu. Ona döndüm ve "Git Murat sen okula, benim dersim yok." dedim. Arkamı döndüm, uyumaya devam ettim; ama yüzünü ve kıyafetini gördüm. Herşeyiyle kardeşimdi o. Uyandığımda anneme Murat'ın neden sabah beni uyandırmak istediğini sordugumda, aldığım cevap beni ürpertti: Murat, benim odama dahi girmemiş. Annem, o evden çıkana kadar yanındaymıs. Önce inanamadım. Kardeşimin okuldan gelmesini bekledim. Geldiginde baktım ki çeketi sabah gördügüm çeket değildi. Başka çeketi vardı ve benim odama hiç girmediğini, sabah beni uyandırmaya çaışmadığını söyledi. Hala rüy'a mıydı, gerçek miydi ve gerçekse ne olduğunu anlayamıyorum... Ama onu öylesine içten gördüm ki ve hissettim ki; o, hâyâl veya rüy'a olamaz... Rüya Yalnız Değiliz Öncelikle 34 yaşında ve çok iyi bir şirkette, iyi bir görevde olduğumu belirtmek isterim. Hayatımı, yaşayabildiğim derecede modern şartlarda yaşayıp, gece kluplerinden, partilerden çok zevk alan, sosyal yaşantısı çok renkli bir hanım olduğumu da... Sizlere sadece 1 olay degil, birbirini takip eden bir kaç olayı anlatmaya çalışacağım. Aslında yıllardır bunları unutmaya çalışmis ve en yakınlarimla bile paylaşmaya cesaret edememistim. Ama sizlerin hikâyelerini okuduktan sonra, benim, yaşadiklarımın ne kadar gerçek ve de aslında ne kadar ürkütücü olduklarını bir kez daha kavradım. Bizler, asla... Yalnız değiliz... 5 yaşlarındayken, geceleri korkuyla uyanır hâle geldim. Sebebi, belirsizdi..Hatırladığım tek şey, gece yataga yatıp, gözlerimi kapatmaya korktuğum.. Bir anda, kapının arasından yattığım odayı kara kara, ağır, bulutumsu şeyler kaplıyordu ve ben, nefes alamıyordum. Bu olaylar, her gece olmaya başladı. Kimseyi bunlara inandıramadım. Çocukça kapris sandılar. Ve her ne sandılar ise.. Bilemiyorum. En sonunda, odama gitmeye korkar hâle geldim. Çünkü beni orda bekleyen, görünmeyen, ağır birşey vardı... Gecelerim, ağlamakla ve korkuyla geçmeye baslamışti ki... Ailem (Annem Yugoslav Arnavut, babam Yunan asıllıdır), bâtıl inançlara sahip değildir.. Öyle oldukları halde eve yaşlı birini getirip, kurşun döktürdüler, okuttular. Bir süre, boynumda küçük bir Kur'ân taşıdım. Sonra, yavaş yavaş bitti bu olay.. Bu, bir karabasan miydi? Bilmiyorum. Hâlen de bilemiyorum (Alıntıdır) Öleceksinnn!!! Bu olay, bir yıl önce LGS sınavına hazırlanırken başımıza geldi. Birgün, dershane çıkışı, deneme sınavı çözmek için en yakın arkadaşımla bize gelmiştik. Ben, içecek birşeyler hazırlamaya mutfağa gittim. Arkadaşım da, içerde çalışacağımız kitapları hazırlıyordu.Telefon çaldı ve salona geçtim. Telefonu açtım. Birisi, "Öleceksinnn!" diyordu; ama ses tanıdık gelmişti ve aldırmadım, tekrar mutfağa döndüm. Ardından tekrar telefon çaldı. Artık sinirlenmeye başlamıştım. Söylenerek salona girdim. Arkadaşım da telefonun susmamasına sinirlenmeye başlamıştı. Konsantre olamadığını söylüyordu ki, sesinde bir değişme oldu ve sesi kesildi. Ben, şaka yaptığını düşündüm ve telefonu açmaya gittim. Açtığımda yine aynı ses, "Öleceksinnn!!!" diyordu ve ben de gülerek telefonu kapadım. Arkadaşımı azarlamak için odama doğru yöneldim. İçeri girdiğimde, arkadaşımın kafası çalışma masasına düşmüştü. Bunu da şakanın bir parçası sanarak yanına gittim ve kafasını kaldırdım. O an gördüklerim, dün gibi aklımda hâlâ... Değişik bir yüz ifadesi vardı. Çok korkmuşa benziyordu ve nefes almıyordu.Çok korktum! Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Annemi aramak için telefona koştum; ama telefon meşgul sesi veriyordu. Giderek telaşlanmaya başlamıştım. Tekrar odama, arkadaşımın yanına döndüm; ama o, odada yoktu. Defterler ve kitaplar darmadağın olmuştu. Korkmaya başlamıştım. Çığlık atmaya çalıştım ama sesim çıkmıyordu. Çıldırmak üzereydim ve ter içinde yataktan kalktım. Işığı yaktım ve odama bir göz gezdirdim. Herşey, yerli yerindeydi. Saat 3'tü. Korkunç bir kâbus görmüştüm ve telefon çaldı, sıçradım. Ama, "Sonuçta, herşey bir rüyaydı..." diyerek telefona gittim. Arayan, arkadaşımdı. Çok berbat bir rüya gördüğünü ve hala etkisinde olduğunu söyledi. Anlattığı rüya, tıpkı benim gördüğüm gibiydi. O anda tüylerim diken diken oldu. Bu, ne anlama geliyordu?.... Kaynak: [**Karabasan gerç Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
scusamalizia Yanıtlama zamanı: Kasım 12, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 12, 2007 banada gelmişti bir keresinde.çok iğrenç bişeydi.neye benziyor diye soracak olursanız taştan bir devdi.benden o kadar büyük bişeydi ki hareket bile edemiyordum.işin garip tarafıda şu beni dudağımdan öpüyordu hemde nefes bile aldırmadan.nasıl oldu uyandım ama ben terler içindeydim ve yorgan baska taraftaydı.çok korkunç ya karabasanlarrrr:(:( Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.