heRnan coRtes Oluşturma zamanı: Eylül 15, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Eylül 15, 2007 Kendinden geçmek iman, kendinde olmak küfür ______________________________________ Tam 30 yıl saatim işlemiş ben durmuşum, gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum _____________________________________ Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya Alsa buz gibi taşlar, alnımdan bu ateşi Dalıp; sokaklar kadar esrarlı bir uykuya Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi! _______________________________ Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar Onu ‘İstanbul’ diye toprağa kondurmuşlar ___________________________________ Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın ______________________________ Kalbimi ve aklımı hep sağ elime verdim Görevi olmasaydı, sol elimi keserdim ____________________________ 1400e bir yıl var, yaklaştı zamanımız Bu asırda gelir mi dersin kahramanımız ______________________________ Arı bal yapar, fakat balı izah edemez ___________________________________ Şiir, Allah’ı sır ve güzellik yolundan arama işidir _____________________________________ Dağı tanıyan, nasıl tanımaz uçurumu? Madem ki yükseliş var, iniş olmaz olur mu? ____________________________________ Beni kimsecikler okşamaz madem Öp beni alnımdan, sen öp seccadem __________________________________ Kader, beyaz kağıda sütle yazılmış yazı Elindeyse beyazdan, gel de sıyır beyazı ______________________________ Dipsiz hasrete tuzak En yakınken en uzak Tadı zehrinde erzak; …KADIN! ___________________________ Ne hasta bekler sabahı Ne taze ölüyü mezar Ne de şeytan bir günahı Seni beklediğim kadar Geçti, isteme gelmeni Yokluğunda buldum seni _______________________ Çaycı, getir ilaç kokulu çaydan Dakika düşelim senelik paydan Zindanda dakika, farksızdır aydan Karıştır çayını zaman erisin Köpük köpük, duman duman erisin _______________________________________ Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber(sav)? ____________________________________ Kapı kapı bu yolun son kapısı ölümse Her kapıda ağlayıp o kapıda gülümse _______________________________ Dostlarım ev eşyamdı, bir bir gitti diyorum Artık boş odalarda ölümü bekliyorum ______________________________ Tel tel ve iple iplik dikseler de ağzımı Tek ses duyarlar, ALLAH..yoklayanlar nabzımı ____________________________________ Tutuşturanşlar lügat kitabını elime Bilsin, Allah’tan başka bilmiyorum kelime _________________________________ Ellerime uzanan dudakları tepeyim Allah diyen, gel, seni ayağından öpeyim ________________________________ Neye yaklaşsam sonu uzaklık ve kırgınlık Anla ki yok, Allah’tan başkasıyla yakınlık _____________________________ Aşk korkuya peçedir, korku da aşka perde Allah’tan nasıl korkmaz, insan onu sevse de ______________________________ Bu yük senden Allah’ım, çekeceğim, naçarım Senden Sana sığınır, Senden Sana kaçarım _____________________________ Bir anlık emanete ne türlü övünelim Gel, rahmet kapısında ağlaşıp dövünelim __________________________ Bal Sensin(sav), varlık petek ___________________________-- Ben, haritada deniz görmüş boğulmuş Dokuz köyün sahibi dokuz köyden kovulmuş ___________________________________ (nefis için yazdığı şiiri) Güneşle bir tutsam girmez hizaya Dar bulur sığmam der, dipsiz fezaya Kuyruk salar, sonra hırlar ezaya Benim nefsim, benim nefsim..ne köpek Nefsimin ardından koştum perişan Ondan bir kıl bile avlayamadım _____________________________ Annesi gül koklasa ağzı gül kokan çocuk Ağaç içinde ağaç geliştiren tomurcuk Çocukta uçurtmayla göğe çıkmaya gayret Karıncaya göz atsa ‘ niçin? Nasıl?’ ne hayret __________________________________ Anlamak yok çocuğum, anlar gibi olmak var Akıl için son tavır, saçlarını yolmak var _________________________________ Gözüm, aklım, fikrim var deme hepsini öldür Sana çöl gibi gelen, o göl diyorsa göldür ________________________________ Allah dostu odur ki nefsine tek pay biçmez Kırk yıl bir ekşi ayran özler de onu içmez __________________________________ Eklense de başıma, dünyada kaç baş varsa Başım, onların hepsi için secdeye varsa ______________________________ Sual= ey veli, insan nasıl olmalı, söyle! Cevap= son anda nasıl olacaksa hep öyle! _______________________________ Öyle bir devim ki, hakikatte pireyim Bir delik gösterin de utancımdan gireyim _____________________________ Her ağızda her telde fanilik dırıltısı Sonunda tek bir şarkı, tabutun gıcırtısı _______________________________ Son gün olmasın dostum, çelengim, top arabam Alıp beni götürsün, tam 4 inanmış adam _____________________________ Minarede ‘ölü var’ diye bir acı sala Er kişi niyetine saf saf namaz..ne ala Böyledir de ölüme kimse inanmaz hala Ne tabutu taşıyan, ne de toprağı kazan _____________________________- Açı doyurmaksa kabirde meram Yemeğim fatiha, günde beş öğün ___________________________ Tahtadan yapılmış bir uzun kutu Baş tarafı geniş, ayak ucu dar Çakanlar bilir ki bu boş tabutu Bir gün kendileri dolduracaklar Cılız vücuduma tam görünse de İçim bu dar yere sığılmaz diyor Geride kalanlar hep dövünse de İnsan birer bire yine giriyor Ölenler yeniden doğarmış, gerçek! Tabut değildir bu, bir tahta kundak Bu ağır hediye kime gidecek Çakılır çakılmaz üstüne kapak? ______________________________ Sonum yokluk olsa, bu varlık niye?... _______________________________ Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
optimist Yanıtlama zamanı: Mayıs 2, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 2, 2010 "Sonum yokluk olsa, bu varlık niye?" "insanın kazandığı paradan değil, paranın kazandığı insandan korkulur." "göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten, affet senden habersiz aldığım her nefesten... " "yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz? güneşe göç var da kalan biz miyiz?" "gözüm, aklım, fikrim var deme hepsini öldür, sana çöl gibi gelen O göl diyorsa göldür." ve en sevdiğim =) gönlüm uçmak dilerken semavi ülkelere ayağım takılıyor yerdeki gölgelere ... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ArpiA Yanıtlama zamanı: Mayıs 2, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 2, 2010 "Sonum yokluk olsa, bu varlık niye?" Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
aksak lisan Yanıtlama zamanı: Mayıs 2, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 2, 2010 BU YAĞMUR Bu yağmur, bu yağmur, bu kıldan ince, Nefesten yumuşak, yağan bu yağmur. Bu yağmur, bu yağmur, bir gün dinince, Aynalar yüzümü tanımaz olur. Bu yağmur, kanımı boğan bir iplik, Tenimde acısız yatan bir bıçak. Bu yağmur, yerde taş ve bende kemik, Dayandıkça çisil çisil yağacak. Bu yağmur, delilik vehminden üstün, Karanlık, kovulmaz düşüncelerden. Cinlerin beynimde yaptığı düğün, Sulardan, seslerden ve gecelerden... NECİP FAZIL KISAKÜREK OTEL ODALARINDA Bir merhamettir yanan, daracık odaların İsli lambalarında, isli lambalarında. Gelip geçen her yüzden gizli bir akis kalmış, Küflü aynalarında, küflü aynalarında. Atılan elbiseler, boğazlanmış bir adam, Kırık masalarında, kırık masalarında. Bir sırrı sürüklüyor terlikler tıpır tıpır, İzbe sofalarında, izbe sofalarında. Atıyor sızıların çıplak duvarda nabzı, Çivi yaralarında, çivi yaralarında. Duyuluyor zamanın tahtayı kemirdiği Tavan aralarında, tavan aralarında. Ağlayın, aşinasız, sessiz can verenlere, Otel odalarında, otel odalarında. NECİP FAZIL KISAKÜREK konu için teşekkürler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Peepss Yanıtlama zamanı: Mayıs 2, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 2, 2010 Ne hasta bekler sabahı Ne taze ölüyü mezar Ne de şeytan bir günahı Seni beklediğim kadar Geçti, isteme gelmeni Yokluğunda buldum seni çok beğendim bunu konu için teşekkürler 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
optimist Yanıtlama zamanı: Mayıs 15, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 15, 2010 başımla gövdemi edemedim eş, biri yüz yaşında diğeri yirmi beş Ülfet, kara yalnızlık madeninde bir yaldız, Yalnızız , beşikten tut, tabuta kadar yalnız kader beyaz kağıda sütle yazılmış yazı elindeyse, beyazdan gel sıyır beyazı! necip fazıl kısakürek 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Princess of The Orie Yanıtlama zamanı: Temmuz 10, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 10, 2010 Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın.. çok güzel ...~ dostun olduğu gibi düşmanında olsun ki.. dostunun değerini bilesin.. bir yerde düşmanda lazım insana.. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
canan90 Yanıtlama zamanı: Eylül 24, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 24, 2011 Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar Onu ‘İstanbul’ diye toprağa kondurmuşlar Her ağızda her telde fanilik dırıltısı Sonunda tek bir şarkı, tabutun gıcırtısı necip fazıl kısakürek çok başka bi olay... paylaşım süper teşekkürler:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.