Amoress Oluşturma zamanı: Eylül 16, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Eylül 16, 2007 Haldun Bey aksam oturmuş, karısı Figenle birlikte çayını içiyor, televizyon izliyordu. O akşam diğer tüm akşamlar gibi sıradan bir eylül akşamıydı. Haldun Bey hayatının son mutlu dakikalarını yaşadığından habersiz o sırada çalmakta olan cep telefonunu almak için masaya doğru yürüdü. Arayan Kızıydı. -Alo, baba ? - Birgül nasılsın güzelim ? - (Ağlamaklı) baba ben numune hastanesindeyim. - Ne oldu alo !! - Baba buraya gel, ne olursun çabuk gel. ...Ve telefon kapandı. Haldun bey altında pijaması, üzerinde askılı atletiyle evinden fırlayarak arabasına doğru koşmaya başladı. Tam evin önüne çıkmıştı ki arabası park ettiği yerde yoktu. Oysa ki daha park edeli 2 saat bile olmamıştı. Tam o sırada yan komşunun evinin önünde polis arabası durduğunu gördü. Komşusu polisle bir şeyler konuşuyordu. Hızla o tarafa yöneldi. Komşusuna gelen telefondan bahsedip daha sonra da arabasını bulamadığını anlattı. Mümkünse onun arabası ile hastaneye gidip gidemeyeceğini sordu. Bu sırada lafa karışan polis bunun mümkün olmadığını, o sokağın 1 saat kadar önce bir oto hırsızı çetesi tarafından soyulduğunu ve komşusunun da arabasının çalındığını söyledi. Haldun Bey bir anda kendi arabasının da aynı akıbete uğradığını anlayı vermişti. Ancak şu anda bu duruma üzülme veya ilgi gösterme şansı yoktu. Zaten arabasının kaskosunun da olmayışı ayrı bir problemdi. Zira kızı hastanedeydi ve daha ne olduğu konusunda en ufak bir fikri bile yoktu. İlk gelen taksiyi çevirerek arabaya bindi. Taksiciye "devam et" diyebildi sadece.. Taksici Haldun Bey'in kıyafetine bakıp, "Ne o birader, kocası mi geldi de böyle don paça attın kendini sokağa" dedi. Haldun Bey şaşırarak "ne kocası hemşerim?" diyebildi sadece. Taksici gayet rahat "Figen o********un evinden böyle fırladığına göre kesin ***** kocası gelmiştir aniden" dedi. Haldun Bey 20 yıl beraber yaşadığı karısının ismini duyduğunda titremeye başlamıştı. Taksici ise sakin bir şekilde "Nereye demiştin abi ?" diye sordu. Haldun Bey'in ağzından çıkan kelimeler sadece "Nu-nu-numune" olmuştu. Hastaneye geldiğinde taksici "7 milyon abi" demesiyle birlikte Haldun Bey'in pijamasının ceplerinin olmadığını fark etti. Haliyle cüzdanı da yoktu. Elinde sadece bir araba anahtarı ile taksici ile aynadan göz göze geldiler. Taksici zeki adamdı ve durumu hemen kavradı. Adamın ilk tepkisi "Ulan salak, Figen'e paran var, bize vermeye yok öyle mi?" şeklinde oldu. Haldun Bey artık şoka girmiş durumdaydı ve bırakın cevap vermeyi kafasında bir cevap oluşturamıyordu bile. Taksiciyle aynı anda taksi'den indiler. Haldun Bey tam ağzını açmış bir şeyler söyleyecekti ki taksiciden yediği diz darbesiyle bademcik sayısı iki katına çıkıverdi. Haldun Bey yere devrildi ve kıvranmaya başladı. Allahtan orası hastanenin önüydü ve doktorlar hipokrat yemini ile bağlı olduklarından yardıma koşmuşlardı. Hızlı bir şekilde bir sedye bulundu ve Haldun Bey sedyeye yatırıldı. Acil servise giderken ağzından çıkan kelimeler sadece "Kızım, kızım" oldu. Acil serviste kendisine ilk müdahale yapılırken Haldun Bey artık acıdan dolayı kendisinden geçmek üzereydi. Doktorların "Ameliyathaneyi hazırlayın" dediklerini duydu. Ama ameliyata girmezdi. Kızını bulmak zorundaydı. Son bir gayretle "Kızım" diye bağırdı.. Doktor: - Ne kızı?, burada kız mız yok - Telefon, telefon etti.. - Adi ne kızının ? - Bir.. Birgül.. Doktor masanın üzerindeki defteri açarken karıştırmaya başladı: - Birgül Yuvakuran mı ? -E-evet.. Kızım nerde ? -Onun durumu senden iyi merak etme. - Nerde ? Nesi var kızımın ? - Kaçak bir jinekologun muayenehanesinde kürtaj yaptırmak istemiş. Rahim duvarı yırtılınca acilen buraya getirmişler.. Getiren kişi kapının önüne atıp gitmiş. Şu anda ameliyattan çıktı, yoğun bakımda.. Ama hayati tehlikesi yok. Haldun Bey, bu haberin üzerine daha fazla kendini tutamadı ve bayıldı. Ayıldığında başına bir hasta bakıcı duruyordu. - Nerdeyim ben ? - - Yoğun bakım. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz ? - Ne ? Neler oldu ? - Bir saniye ben doktor beyi çağırayım, o konuşsun sizinle. Siz kendinizi yormayın. Aradan birkaç dakika geçmeden doktor geldi. Haldun Bey yatağında doğrulmaya çalışarak. - Doktor Bey! -Kımıldamayın beyefendi, yatın lütfen. - Neler oluyor doktor bey. - Haldun bey üzgünüm ama her iki yumurtanız da ağır hasar görmüş. Kanama çok şiddetli olmuş. Operasyon sırasında her ikisini de almak zorunda kaldık. Ancak üzülmeyin. 2 Yıllık bir tedavinin ardından protez yardımıyla tekrar sertleşme yaşama ihtimaliniz var. -Evladım.. Çocuğum.. - Beyefendi, öncelikle dikkat ettiğimiz konu buydu zaten. Her ne kadar 45 yaşında olsanız da çocuk sahibi olmak isteyeceğinizi düşünerek en azından spermlerinizi kurtarmayı planlıyorduk. Ancak ameliyat sırasında fark ettik ki sperm kanallarınızın morfolojik yapısından dolayı sizin sağlıklı sperm üretmeniz imkansızmış. Yani bu kaza olmasaymış da çocuk sahibi olmanız mümkün değilmiş. Haldun Bey duyduklarını sindirmeye çalışıyordu ama beyni artık ona isyan ediyor ve durma noktasına yaklaşıyordu. Son bir gayretle - Birgül Yuvakuran.. dedi.. Doktor kafasını manalı bir şekilde sallayarak: - Aslına bakarsanız Haldun Bey, böyle bir çocuğunuz olacağına hiç çocuğunuz olmaması daha iyi. Bahsettiğiniz kişi yandaki odada yatıyor. O çocuğun babasının yerinde olmak istemezdim. Kız hayatını ******likle kazanıyormuş. Bu yaptırdığı 4. kürtaj ameliyatıymış. Rahim duvarı yırtılması yüzünden geldi buraya. Çok kan kaybetmişti ancak şu anda iyi durumda. - O. O benim kızım. - Haldun Bey, sizin kızınız olması tıbben imkansız. Ha evlatlık ise orası başka ama biyolojik babası siz olamazsınız. Haldun Bey, kendini yatağa bıraktı ve gözlerini kapadı. "Allahım keşke canımı alsan da bu ızdırabı bana yaşatmasaydın" diye dua etti. O sırada doktor, rutin kontrollerini yaparak odadan ayrıldı. Aradan 2-3 gün geçti. Haldun Bey yoğun bakımdan çıkmış bir odada yatıyordu. Kendisiyle görüşmeye gelen karısını kovmuş hasta bakıcının her gün getirdiği gazetelere okumadan boş boş bakıyordu. O akşam hasta bakıcı yanına geldi. - Bey amca nedir senin derdin. Ne gelenin var ne gidenin. Gelen herkesi de kovuyormuşsun zaten. - Yok bişey. - Yaw anlat da bilelim. Belki bir yardımımız dokunur.. - Bana kimse yardım edemez.. - Öyle deme be amca yaw. Beterin beteri vardır. Allah ölümlü dert vermesin. Haldun Bey bu lafın üzerine artık dayanamayarak patladı. Birkaç dakika içinde hıçkıra hıçkıra 3 gün önce başına gelen olayları gözyaşları eşliğinde hasta bakıcıya anlattı. Hastabakıcı olayları dinledikten sonra. - Geç be birader, ben de senin derdini dert zannetmiştim.dedi. Haldun Bey şaşkın bir ifadeyle sorarcasına hastabakıcının yüzüne bakıyordu. - Ben de senin derdini dert zannetmiştim. Ya ben ne yapayım diyerek Haldun Bey'in kucağındaki gazetenin spor sayfasını açtı ve ZİCOnun resmini gösterdi. "BEN FENERLİYİM !!!!!":ermm: nolcak bu takımın hali?? :rofl: Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest AnunnaKi Yanıtlama zamanı: Eylül 16, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 16, 2007 Bu hikaye gerçek mi ?Ne olacak bu takımın hali ha:DD:DNe insanlar varmışyav... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Deaths_Expulsion Yanıtlama zamanı: Eylül 16, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 16, 2007 ne insanlar varmış daa ne olacak bu takımın hali:D Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
danny Yanıtlama zamanı: Eylül 16, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 16, 2007 harbıden entresan ya ne ınsanlar var Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
tugcemgul Yanıtlama zamanı: Eylül 16, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 16, 2007 oooo ne insanlar var hakkaten böle bişiyin doğru olduğunu düşünsene adamın gırtlağına yapışırdım ama yani:D:D Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.