Jump to content

Türk Devrimi ve Mustafa Kemal


Rimmon-ex

Önerilen Mesajlar

Türk Devrimi ve

Mustafa Kemal devrimciliği

 

Özellikle İkinci Dünya savaşı sonrası yıllarda sömürge durumundan kurtularak bağımsızlığa kavuşmuş, çağdaşlaşma çabasındaki devletler ve bunların yöneticileri toplumlarında uygulayabilecekleri kalkınma modellerini incelerken, kapitalist ve Marksist gelişme modellerinin toplum yapılarına uymayacağını ve toplum gerçekleri ile çelişeceğini gördüler.

 

Bu modellerin dışında bir başka çağdaşlaşma modeli Birinci Dünya savaşından yenik çıkan, Batılı Emperyalist devletlerin işgaline uğrayan Osmanlı İmparatorluğu’nun Anadolu toprakları üzerinde Atatürk’ün önderliğinde anti-emperyalist bir savaşla kurulan Türkiye Cumhuriyeti örneği vardı.

 

Anadolu’da gerçekleştirilen bu devrimin önderi Mustafa Kemal, Türk Ulusu’nun giriştiği savaşımın “tüm mazlum ulusların” sorunu olduğunu Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarında 1922 yılında ifade etmiş, sömürge durumundaki tüm ülkelerin halklarını ulusal kurtuluşları için savaşmaya çağırmış ve şöyle demiştir:

 

“Türkiye’nin bugünkü savaşımının yalnız Türkiye’ye ait olmadığını bir kez daha teyit etmek gerekliliğini duyuyorum. Türkiye’nin bugünkü savaşımı, yalnız kendi adına ve hesabına olsaydı belki daha kısa, daha az kanlı olur ve daha çabuk bitebilirdi. Türkiye engelleri yenmede kararlı ve önemli bir çaba göstermektedir; çünkü savunduğumuz bütün mazlum ulusların, bütünlüğünün sorunudur ve bunu sona erdirinceye kadar Türkiye, kendisiyle beraber olan Doğu uluslarının birlikte yürüyeceğine inanmaktadır.”

 

Türk Devrimi’nin sömürge durumundaki ülkelerin liderlerine esin kaynağı ve yol gösterici olduğunu dünya tarihi birçok kez görmüştür. Hindistan, Cezayir, Afganistan, Mısır sayılabilecek örneklerdir.

 

Özellikle Fransız bilimadamı Marice Duverger, kitaplarında ve konferanslarında Atatürkçülüğü ve Türk Devrimi’ni anlatırken Atatürkçülüğü bir sistem olarak ele almış, 1945 sonrası yıllarda Türk Devrimi’nin bir örnek model haline geldiğini belirleyerek sistemi, üçüncü dünya ülkelerine yol gösterecek bir seçenek olarak tanımlayarak şu şekilde ifade etmiştir:

 

“Mustafa Kemal’in eseri, İkinci Dünya Savaşı’na kadar Türkiye çapında değerlendirilmiştir. Eski bir ülkenin çağdaş bir ulus haline gelmesi için harcanan çabayı beğenmeyen yoktur. Sözkonusu eser, 1945’ten bu yana bir örnek değeri kazandı. Kemalizm Türkiye tarihinin bir sayfası olmaktan çıkıp siyasal bir sisteme önderlik etmeye başladı; çünkü yeryüzünde henüz Moskova ve Pekin etkisinde kalmamış olan üçüncü çeşit devletlere bu sistem yol göstermektedir. Bu sistem, yarı gelişmiş uluslar için Marksizmin karşısına dikilen ikinci bir seçenektir.”

 

Duverger’in gelişme çabasındaki ülkeler için bir seçenek, bir örnek model olarak gösterdiği Türk devrim modeli, Atatürkçü ideolojinin en belirgin özelliği olan ulusal oluşu, toplumun tarihsel ve ekonomik koşullarına, yapısına göre oluşturulmuş olarak bulunmasıdır. Batı tipi gelişme ve Marksist kalkınma modelinden yararlanıldığı doğrudur; fakat bu model Batının da, eski Sovyet Rusya örneğinin de kopyası değildir. Ülke ve toplum gerçeklerini dikkate alarak yararlı bir yaklaşımla yeni yöntemler geliştirmiştir. Dogmacı değildir, toplumu yaşayan bir varlık olarak görmekte her toplumun değişeceğini, bu değişimler doğrultusunda yeni gereksinmelerin ortaya çıkabileceğini, bu gereksinmelerin karşılanabilmesi için de yeni yöntemlerin aranılıp benimsenmesini önermiştir. Kemalist ideolojinin devrimcilik ilkesi bu amaçla konmuştur. Hayalci değil, gerçekçidir, taklitçi değildir. Türk Devrimi, sistem olarak Batının siyasal kurumlarını almış, ekonomik kalkınmada ise mülkiyet hakkını tanıyarak, Batının kapitalist özel girişimciliğinin yanında Sosyalizmden esinlenerek devleti üretim alanında girişimci, işletmeci, sanayici olarak yükümlü kılmıştır.

 

Türk Devrimi’nin önderi Mustafa Kemal Atatürk, Türk Devrimi’ni şöyle tanımlamaktadır.

 

“Türk Devrimi nedir?Bu devrim sözcüğün ilk anda akla getirdiği ihtilal anlamından başka, ondan daha geniş bir değişmeyi içermektedir. Bugünkü devletimiz çağlardan beri gelen eski biçimleri ortadan kaldıran en gelişmiş biçimdedir.

 

“Ulusun varlığını sürdürmesi için bireyleri arasında düşündüğü ortak bağlarda çağlardan beri gelen biçim niteliğini değiştirmiş, yani ulus, dinsel-mezhepsel bağlantı yerine Türk ulusallığı, ulusçuluğu, ulusal kimlik bilinci bağıyla bireylerini toplamıştır. Ulus, uluslararası genel savaşım alanında yaşamın ve gücün nedeni olarak bilim ve aracın ancak çağdaş uygarlıkta bulunabileceğini kanıtlanmış bir gerçek olarak ilke kabul etmiştir.

 

“Ulus, bu değişiklikler ve devrimin doğal ve zorunlu gereği olarak genel yönteminin ve tüm yasalarının ancak dünyasal gereksinmelerden esinlenen ve gereksinmelerin değişmesi ve gelişmesiyle sürekli değişme ve gelişmesi gereken dünyasal bir yaşam yöntemi olarak kabul etmiştir.

 

“Yapılan ve yapılmakta olan devrimin amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve tüm anlam ve biçimiyle uygar bir toplum haline ulaştırmaktır. Devrimin temel ilkesi budur.”

 

Türk Devrimi’nin en büyük özelliği, bir Ulusal Kurtuluş Savaşı olarak başlaması, bu savaşın siyasal ve askerî alanda başarıyla sonuçlanmasından sonra çağdaşlaşmayı amaç edinerek, toplumu bütünüyle değiştirecek gelişmeler yönelmesidir. Türk Devrimi, sömürülen, ezilen, yok edilmek istenen bir ulusun sömürgeci devletlere karşı “tam bağımsızlık” düşüncesinden doğmuştur. Devrimin bir başka özelliği de, toplumun geri kalmışlığında baş sorumlu olan Osmanlı yönetimine, yöneticilerine karşı geliştirilmiş olmasıdır.

 

Devrimin önderi Mustafa Kemal Atatürk, ulusların, toplumların, kişilerin bağımsızlığını, özgürlüğünü insan, toplum ve devlet yaşamının ayrılmaz, vazgeçilmez, tartışılmaz ana öğesi saymıştır.

 

Bu ana öğenin bütünüyle işlerliğe kavuşturulması için yeni bir ulusal örnek oluşturmak istemiştir.

 

Oluşturulmak istenen bu örnekte, kalkınma, gelişme, çağdaşlaşma, biçiminde ulusal çıkar, toplum yararı kişi ve sınıf yararlarının egemenliklerinin üstünde tutulmuştur. Geliştirilen ulusal örnek hem Türkiye için hem de “mazlum” ülkeler ve toplumlar için yeni bir kalkınma, çağdaşlaşma yöntemidir.

 

Bu yönüyle Türk devrim örneği ulusal bir ideoloji, ulusal bir devrimdir. Atatürkçü ideoloji, Ulusal Bağımsızlık Savaşı’nın ilk gününden başlayarak “ulus” bilincine, ulusçuluğa, ulusal birliğe, ulus oluşturmaya her eylemde, her davranışta, her uygulamada büyük ağırlık vermiş, dışa karşı ve içeride sürekli vurgulamış, güçlendirmeye çalışmıştır. Alınan her kararı, her girişimi, her siyasal eylemi ulus adına halkın temsilcilerinin oylarıyla oluşturmayı ve uygulamayı öngörmüş, kişi egemenliği yerine ulus egemenliğini benimsiyerek yasal olmaya özen göstermiştir.

 

Türk Devrimi’ni diğer devrim örneklerinden ayıran, ona değişik bir yorum ve anlam kazandıran nitelikler vardır. Türk Devrimi’nin önderi Mustafa Kemal Atatürk, faşizme ve komünizme karşı olduğu kadar sömürgeciliğe, yayılmacılığa, salt kapitalist bir yöntemle ve şiddet yoluyla kalkınmaya, bunların geliştireceği her türlü davranış ve girişimlere karşıdır. Onun anlatımı ile, Ulusal Kurtuluş Savaşı ve onu izleyen devrimle Türk Ulusu çağdaşlaşmaya nasıl yönelmişse aynı yazgıyı paylaşan başka uluslar da kurtuluş savaşı verecekler, bağımsızlıklarına kavuşacaklardır; sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacaktır. Yerlerine uluslararasında hiçbir renk, din, ırk farkı gözetmeyen yeni bir uyum ve işbirliği çağı egemen olacaktır.

 

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 10. Yıl Nutku’nun son bölümlerinde söylediği sözler çok önemlidir. Türk Devrim tarihinin ve devrimciliğin kısa bir özeti gibidir:

 

“Çünkü Türk Ulusu’nun karakteri yüksektir. Türk Ulusu çalışkandır. Türk Ulusu zekidir. Çünkü Türk Ulusu, ulusal birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü Türk Ulusu’nun yürümekte olduğu yükselme ve uygarlık yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale müsbet ilimdir. Bunun içindir ki, ulusumuzun yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, doğuştan zekasını, bilime bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, ulusal birlik duygusuna ara vermeden ve her türlü ve önlemlerle besleyerek geliştirmek ulusal ülkümüzdür.

 

Büyük Türk Ulusu! On beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde başarı vaadeden çok sözlerimi işittin. Hiçbir an kuşkum yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük uygar niteliği ve uygar yeteneği, bundan sonraki gelişmesi ile, geleceğin yüksek uygarlık ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.”

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...