Jump to content

Pariste son tango


losteirosss

Önerilen Mesajlar

http://aycu26.webshots.com/image/25945/2001055713591074695_rs.jpg

 

Paris'te Son Tango'nun duygulu ve duyarlı dünyasına ve "döneminin en tartışmalı filmi"ne (Leonard Maltin) girmeye hazır olun. İki Akademi Ödülü'ne aday -öncesi ve sonrasındaki tüm filmlerden farklı ve güçlü bir cinsel enerji yayan bu modern klasik kitleleri şoka soktu... Ve "bir sanat dalının görüntüsünü sonsuza kadar değiştirdi." (Pauline Kael)

 

O (Marlon Brando), Paris'te yaşayan, vefat etmiş eşini unutamayan 45 yaşında bir Amerikalı'dır. Diğeri (Maria Schneider), genç bir film yapımcısıyla nişanlı 20 yaşında Parisli bir güzeldir. Birbirlerinin isimlerini dahi bilmemelerine rağmen, bu iki acı çeken ruh cinsel açlıklarını gidermek için kendi karanlık, trajik hayatları kadar boş bir apartman dairesinde buluşurlar. Durduramadıkları bir dansın çılgın temposuna kapılan bu iki sıradışı sevgili, tutkularını hayal edebileceklerinin çok ötesinde erotik doruklara çıkartır ve derinliklere götürürler.

 

 

http://aycu03.webshots.com/image/27002/2001081949959266756_rs.jpg

 

 

"Paris’te Son Tango"nun yıldızı Maria Schneider, Türkiye’ye geldi

 

Henüz 25’ine gelmeden dünya sinemasının artık klasik olmuş iki filminde başrol oynadı: "Paris’te Son Tango" (Bernardo Bertolucci) ve "Yolcu" (Michelangelo Antonioni).

"Paris’te Son Tango"daki, Marlon Brando ile sevişme görüntüleri hâlâ 20. yüzyılın en kışkırtıcı vizyonlarından kabul ediliyor. Ama o, bu filmle hatırlanıyor olmaktan bezmiş. "Üstelik ‘Yolcu’ daha iyi bir filmdi" diyor. Sonra da sadece iki film değil, 42 film yaptığını hatırlatıyor.

70’li yıllar sinemasının anarşist prensesi Maria Schneider bugün artık sinema endüstrisindeki sosyalistleri "havyar solcusu" olmakla suçlasa da, erkeklere mesafeli özel yaşamı ve radikal feminist söylemi ile tabuları yıkmayı sürdürüyor.

Maria Schneider’i birkaç günlüğüne ve ilk kez geldiği İstanbul’daki ilk gününde zor da olsa oturup birkaç saat konuşmaya ikna ettik.

 

Daha kariyerinizin ilk yıllarında iki büyük yönetmen, Bertolucci ve Antonioni, ve iki büyük film, "Paris’te Son Tango" ve "Yolcu".

Neden bu iki önemli rol için siz seçildiniz?

Bu kaderin bir oyunuydu.

 

Oyunculuk kariyeriniz nasıl başlamıştı?

1968, 69’da. Nostaljik olmak istemiyorum ama o yıllar sinemanın çok yaratıcı bir dönemiydi. O dönemde hayranı olduğum insanlarla sonradan çalışma olanağı buldum. Mesela Michelangelo Antonioni, Marlon Brando, Jack Nicholson.

 

Marlon Brando’yla mı çalışmak zevkli, Jack Nicholson’la mı? Marlon’la. Marlon çok cömert bir insan. "Paris’te Son Tango"yu çekerken doğum günlerimizi kutladık, o 50 yaşına bastı, ben ise 20 yaşına. O bana çok öğretici davrandı. Ama Jack karşısındaki oyuncu ile rekabet eder. Ve rol arkadaşıyla oynamaz, kendisi için oynar.

 

Amerikan sinemasından şimdi kiminle oynamak istersiniz?

Johnny Depp ile. Yönetmen olarak da David Lynch ve (Quentin) Tarantino ile çalışmak isterim.

 

 

"Jane (Fonda) siyasi eylemciliği erken bıraktı"

Dünya çapında bir yıldız oluşunuz "Paris’te Son Tango"yla oldu.

Neredeyse 30 yıl oldu ve insanlar hâlâ benimle o filmi konuşuyor. Toplam 42 film yaptım, aralarında çok iyi filmler de olmasına rağmen, Zefirelli, Bertrand Blier gibi yönetmenlerle çalışmama rağmen, hiçbiri bu kadar ses getirmedi. Bu filmden bahsetmekten yorulmuş değilim ama benim için artık bu film bir anı. Diğer taraftan "Paris’te Son Tango" dünya sinema tarihi açısından bir klasik. "Yolcu" da öyle. Ama ben bugün de bu kadar önemli filmler yapmak istiyorum.

 

 

Bertolucci havyar solcusu

İşin başında bu kadar önemli iki film bir dezavantaj mı oldu sonradan? Eğer başarı ve şöhret sizi daha hazır olmadığınız bir dönemde yakalarsa, bu pek de iyi olmuyor. Adım adım çıkmak isterdim. Çok genç yaşta dünya çapında ün kazandım ve bu beni şaşkına çevirdi.

 

Nasıl üstesinden geldiniz o yaşta bu rollerin ve gelen şöhretin? Marlon (Brando) bana çok yardım etti. Hâlâ çok iyi arkadaşız onunla. Çünkü ben "Paris’te Son Tango"dan birkaç yıl sonra ancak, büyük bir film yapmanın ne demek olduğunu anladım.

 

"Paris’te Son Tango" sadece cinsel açıdan değil politik olarak da skandal niteliğinde bir filmdi, değil mi?

Evet, tipik bir 70’ler filmi, 70’ler ideolojisi. 70’li yıllar genç insanlar için çok güzeldi. AIDS yoktu, işsizlik yoktu, hayat bugüne göre daha kolaydı.

 

Çok gençtiniz. Bertolucci’nin komünistliği, fikirleri sizi etkiledi mi?

Bertolucci bir komünistti ama hep sağcı bir herif gibi davrandı. Ben ona "havyar solcusu" diyorum.

 

Bertolucci’yi pek sevmiyorsunuz galiba.

Bertolucci benim için o büyük, çok büyük yönetmenler kategorisinden biri değil. Zaten yıllar da bunu gösterdi. Son yıllarda öyle büyük bir film çekemedi. Benim için büyük ustalar Luciano Visconti, (Roberto) Rossellini ve Michelangelo Antonioni’dir. Antonioni zamanının ilerisinde bir yönetmendi. Onun "Zabriskie Point", "Blow Up", "L’aventura" gibi filmlerini bugün de seyrettiğinizde hiç eskimediklerini fark ediyorsunuz. Bertolucci ise "kitsch" yapıyordu. "Paris’te Son Tango" benim için tipik bir 70’ler filmidir. Stiliyle, söylemiyle o yılların filmidir. Ama Antonioni öyle mi?

 

Antonioni’nin "Yolcu"sunu daha mı çok seviyorsunuz? Evet, benim favori filmlerimden biridir "Yolcu". "Yolcu" bugün sinema okullarında ders olarak okutuluyor. Filmin final sahnesi ders konusu oluyor.

 

Evet, kitaplar da yazıldı bu filme ilişkin. Peki, Visconti ile çalıştınız mı? Marcel Proust’un "Yitik Zamanın Ardında" romanını çekecektik. Ama Visconti öldü.

 

Daha sonra bu romanın bir bölümünü, "Swann’ın Aşkı" adıyla Völker Schlönndorf çekti, değil mi? Bana da teklif getirdi. "Ama ben Visconti gibi çekmem" dedi. Ben de ona "Ben de senin filminde oynamam" dedim. Schlönndorf tam bir Alman.

 

Sizin isminiz de bir Alman ismi. Kökenlerim Almanya sınırındaki Alsaz’da. O yüzden Alman ismi. Annem Romen ve Yunan melezi, babam Fransa’nın Brötanya bölgesinden.

 

Solcu musunuz?

Hayır, feministim. Feminist eylemlere destek veriyorum. Mesela Nalan Türkili isimli gecekonduda yaşayan bir Türk kadın yazarla ilgili bir belgeselde bu kadına dublaj yaptım.

 

Militan bir feminist misiniz? Bir örgütte çalışıyor musunuz? Hayır. Ben gündelik, basit hayatımızın içinde feminist eleştiri yapıyorum. Her jesti, her davranışı feminist bakış açısıyla gözden geçiriyorum. Rollerimin tecavüzü, kadına yönelik şiddeti özendiren roller olmamasına dikkat ediyorum.

 

Sinema endüstrisinde kadınlar eziliyor mu, ayrımcılık uygulanıyor mu? Tabii. Aynı şöhrete sahip iki oyuncu, mesela Catherine Deneuve ve Gerard Depardieu arasında, erkek oyuncu her zaman iki kat fazla para alıyor.

 

Sizler; siz, Vanessa Redgrave, Jane Fonda, politik yıldızlar oldunuz.

Jane erken bıraktı ama. Bense, Tanrı izin verdiği sürece sinemada olmak istiyorum. Jane politik eylemlerinden de vazgeçti. İyi bir feministti. Vietnam Savaşı aleyhinde eylemler yapmıştı. Ama değişti. Ted Turner’la evlendi, jimnastiğe merak saldı. Tabii, onunki "American way of life (Amerikan tarzı yaşam)". Ama Vanessa hâlâ eylemci bir troçkist. Ben ise artık sol, sağ gibi kavramlarla düşünmüyorum. İyi olanın tarafındayım. 14 yıl Mitterand iktidardaydı. Ve o da tam bir "havyar solcusu"ydu.

 

 

Kadınların fiyatı düşük

Chirac’çı olduğunuz doğru mu?

Fransa’da sanatçıların hepsi solcudur. Ama ben "Jacques Chirac’a destek veren sanatçılar komitesi"ni kurdum. Claude Cardinale ile. Çünkü ben sağcı da olsa Chirac’ın dürüst ve insancıl bir adam olduğuna inanıyorum. Mitterand kendisini kral sanıyordu.

 

Afganistan operasyonuna ilişkin neler düşünüyorsunuz?

11 Eylül’de aslında 3. Dünya Savaşı başladı. Ama farklı bir savaş. Düşman belli değil. "Bin Ladin suçlu" diyorlar. Ben emin değilim. Ben Hıristiyan ya da Yahudi ya da İslam köktenciliğine de karşıyım ama Kuran okuyan her Müslümanın terörist ilan edilmesine de karşıyım. Onlar da bu dünyada barışı istiyor. Bir aydan fazladır Amerikalılar bombalıyor Afganistan’ı; siviller, kadınlar, çocuklar ölüyor. Biz feministler sekiz yıldır Afgan kadınların neler çektiğini biliyoruz. Şah Mesud nisan ayında Paris’e geldiğinde kimse onunla konuşmadı. Ne Jospin ne de Chirac. O "Yardımınız gerekiyor, kötü şeyler olacak" diyordu. Dinlemediler.

 

ABD, Kuzey İttifakı’nı destekliyor şimdi de. Tecavüzcü haydutları.

Bin Ladin’i de desteklemişlerdi. Taliban’a da Buda heykellerini parçaladıkları için karşı çıkıyor, kadınlara yaptıklarını görmüyorlardı.

 

Hangi filmlere hazırlanıyorsunuz? "Mazeretöte Isabelle Adjani ile oynuyorum. Onun kızkardeşi rolündeyim. O yıldız, ben ise bir yan karakter (Gülüyor). Sinemada bu konuda da ayrımcılık yapılıyor. Kadınlar 40 yaşını geçince yan rollere alınıyor, hele Amerika’da tamamen "bye bye" deniyor. Erkekler ise, mesela Phillipe Noiret, Depardieu, bu yaştan sonraa kariyerlerine ikinci kez başlıyorlar.

 

ahmet tulgar ın röportajından alıntı.

 

 

bernardo bertolucci nin kült filmi....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...