KATA Oluşturma zamanı: Eylül 19, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Eylül 19, 2007 Yaşama gülüyor, çünkü sonunda böyle olması gerektiğini biliyordu..... Duvar Sonunda rüzgâr kalacak yalnızca. Tümü silinip gidince ortadan, gözyaşları, açlık, motor sesi ve müzik, tümü gidince, yalnızca rüzgâr kalacak. Taşlar, caddeler, hatta ölümsüz sevgiler yok olacak, bir tek o sürdürecek yaşamını. Ve karla kaplı mezarlarımızın üstündeki çıplak çalılarda avutucu ezgilerini söyleyecek. Ve yaz geceleri o güzelim çiçeklere kur yapacak, dans etmeleri için çalıp söyleyecek; bugün, yarın, daima. Rüzgâr, ilk ve son senfonisidir yaşamın, soluğu beşik ve tabutlar üzerinde işitilen ezelî melodidir. Onun mırıltısı, uğultusu, hışırtısı, gürleyişi ve ıslık çalışı dışında hiçbir şey, hatta ölüm bile kalıcı değildir. Ölüm bile; çünkü rüzgâr haçlar ve kemikler üzerinde söyler ezgisini ve ezgisini söylediği yerde hayat vardır, çünkü çiçekler onun avucundadır ve hem rüzgâr hem çiçekler gülüp geçerler kemiksi ölüme. Rüzgâr bilgedir, çünkü yaşam kadar gün görmüştür. Bilgedir rüzgâr, körük gibi ciğerleri vardır ve yumuşacık fısıldayabilir isterse. Soluğunda güç ve kudret saklıdır, yoluna duracak hiçbir şey yoktur. Tek başına, yer yer çatlamış bir duvar vardı, bir vakitler bir eve duvarlık etmişti. Şimdi sallantılar içinde oracıkta dikiliyor ve oyuk gözleriyle yaşamının anlamını araştırıyordu. Ve gökyüzüne doğru yükseliyordu gözdağı vererek, karanlık, alçakgönüllü ve terk edilmiş. Akşam rüzgârı kendisini yumuşak kollarıyla sardığında, usulcacık sallandı duvar ve göğüs geçirdi. Rüzgârın kucaklayışları sıcak ve yumuşaktı, çünkü yaşlanmıştı duvar, eli ayağı tutmaz olmuş, üzerine bir hüzün çökmüştü. Rüzgârın kucaklaması rahatlattı içini; kucaklama öylesine yumuşaktı ki, duvar bir kez daha göğüs geçirdi. Neyin var? diye sordu sevecenlikle, delikanlı rüzgar. Yalnızım, bir anlamdan yoksunum. Ölüyüm, dedi yaşlı duvar içini çekerek Demek seni unuttukları için üzgünsün. Bir yaşam boyu korudun onları, beşiklerine, düğünlerine, tabutlarına kol kanat gerdin. Ama onlar akıllarından çıkardı seni. Aldırma, dünya nankördür. Böyle olduğunu da biliyordu delikanlı rüzgâr, çünkü pek bilgeydi. Evet, unuttular beni. Anlamımı yitirdim. Ah, ah, ne nankör şu insanlar, diye yakındı yaşlı duvar. Bu duruma bir son ver artık! dedi kışkırtan bir edayla. Neden? diye sordu duvar. Yaptıklarını yanlarına koyma, diye fısıldadı rüzgâr. Peki ama nasıl? diye öğrenmek istedi duvar. Devril! diye mırıldandı rüzgar, derin bir haz duygusuyla. Ama niçin? diye yanıtladı duvar titreyerek. Delikanlı rüzgâr yaşlı duvarı biraz öne doğru eğdi. Kaskatı kemiklerinin çatırdadığını işitti duvar; aşağılarda, ayaklarının dibinde telaşlı adımlarla geçen insanları gördü, kadir kıymet bilmeyen insanları. Bütün vücudu titremeye başladı ve titreyerek rüzgâra sordu: devrilmek mi? Devrile-bilir-miyim? Devrilmeyi istiyor musun? İstiyorsan devrilebilirsin o zaman, diye kehanette bulundu filozof rüzgâr. Deneyeyim bakalım, dedi duvar göğüs geçirerek. Evet! O zaman devril! diye haykırır rüzgâr, duvarı çekip genç kollarının arasına aldı, eğip büktü onu, sonra üzerine abandı, biraz kaldırıp kopardı yerinden. Ardından koyuverince duvar devrilmeye başladı. Öne doğru iyice bel verdi. Çok aşağılar nankör, unutkan ve vefasız insancıklarla kaynıyordu, yaşamı boyunca hep sadakatle hizmet etmişti onlara. Ve insanların aşağıda öylesine minicik karınca gibi kaynadığını görünce, onlara karşı hıncını unuttu. Çünkü aslında seviyordu insanları, aşağılarda kaynaşan minicik insanları seviyordu. Birden sızladı yüreği ve son anda yine doğrulup kalkmaya davrandı. Ama rüzgâr pusuda bekliyordu. Elden, ayaktan düşmüş yaşlı duvara bir tekme savurdu, duvar parçalandı ve gürültüyle yolun üzerine kapaklandı. Yaşlıca bir kadın ve iki çocuğu ve gen bir adam duvarın altında kalmıştı. Genç adam, savaştan yeni dönüyordu evine. Parçalanıp dağılan ve can çekişen köhne duvar yüksek sesle bir çığlık attı ve bağrından çıkan en son çatırtılı soluğuyla gen rüzgâra sordu: Niçin? Niçin yaptın bunu? Aslında onları seviyordum ben! Ama duvar son nefesini verirken rüzgâr gülüyordu. Her bir yanından güç fışkırmaktaydı ve bilgeliği çok, çok eskiydi. Yaşama gülüyor, çünkü sonunda böyle olması gerektiğini biliyordu. Ve kalp denilen şeyden yoksundu çok, çok yaşlı genç rüzgâr. Ama istedi mi, yumuşak da davranabiliyordu. Dört insanın kanlısı olduğu için, ah vahlarla ölüp giden yaşlı duvarı söylediği ninnilerle ebedî uykusuna yatırdı. Sonra yeniden başladı gülmeye delikanlı rüzgâr; çünkü her şey ölürdü, taşlar, caddeler, hatta ölümsüz sevgiler ölür; ama o sürdürürdü yaşamını. (Ama Fareler Uyurlar Gece, Wolfgang Borchert) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sevgisu Yanıtlama zamanı: Eylül 19, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 19, 2007 rüzgar.... hiç bu kadar derinden düşünmemiştim...... saol kata...... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.