Elesis Oluşturma zamanı: Eylül 20, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Eylül 20, 2007 http://aycu03.webshots.com/image/27082/2003989538206482462_rs.jpg Tür : Romantik / Fantastik / Dram Yönetmen : Goran Dukic Senaryo : Goran Dukic , Etgar Keret Görüntü Yönetmeni : Vanja Cernjul Müzik : Bobby Johnston Yapım : 2006, ABD , 91 dk. Oyuncular Patrick Fugit (Zia) , Shannyn Sossamon (Mikal) , Shea Whigham (Eugene) , Tom Waits (Kneller) , Will Arnett (Messiah) , Cameron Bowen (Büyük Kostya) , John Hawkes (Yan) , Leslie Bibb (Desiree) Zia, kız arkadaşı Desiree'den ayrılınca yaşadığı acıya dayanamaz ve intihar eder. Acısını sonlandırmanın yolunu ölümde bulacağını sanırken hiç beklemediği bir şekilde büyük bir yanılgıya düştüğünü anlar. Gözünü, sadece intihar edenlerin var olduğu bir dünyada açar. Ölüm sonrası bir dünyadır burası; tuhaftır, gerçek yaşam kadar acımasızdır; hatta belki de daha fazla... Acılarsa yok olmamıştır. Ama yine de Zia için bir umut vardır. Çünkü ilginç bir şekilde Desiree'nin de intihar ettiğini öğrenmiştir. Tanıştığı bir rock şarkıcısı ve ısrarla bir yanlışlık sonucu orda olduğunu savunan bir otostopçu ile Desiree'nin peşine düşer. Barlarında sadece intihar etmiş elemanları olan Nirvana ve Joy Division gibi grupların şarkılarının çalındığı bu garip dünyanın kasvetli atmosferinde, tuhaf bir yolculuğa çıkarlar. 2006 Sundance Film Festivali'nde Jüri Büyük Ödülü'nün sahibi olan bu son derece ilginç film, kara mizah anlayışı ve ilginç karakterleri ile yılın önemli bağımsızlarından... Sanatta ciddi ya da mizahi anlamda "öte dünya" kavramıyla haşır neşir olmak, yaratıcılara ister istemez ayaklarını yerden kesme özgürlüğü veriyor. Bu özgürlük, yerçekiminden kurtulan öyküyü mantıksal olarak sorgulamamızı zorlaştırıyor, hatta imkansız kılabiliyor. Eserin ele aldığı konu özünde dramatikse ve eser bu öze yönelik ironiler barındırıyorsa seyirciyi kavramak çok da zor olmuyor. Alıcısıyla yakın bir duygu birliği kuran film, hele ki sadeliği benimsiyorsa çok daha prim yapıyor. Bu denenmiş izlek, Bilekkesenler: Bir Aşk Hikayesi filmi için de geçerli. Sinema için daima ilgi çekici bir konu olan intiharı romantize eden film, kendine özgü bir dünya yaratıyor ve yarattığı dünyada bizi değişik bir yolculuğa çıkarıyor. Bu yolculuk aslında alışılageldiği gibi metaforik anlamda değil, gerçek anlamda bir yolculuk. Zaten bağımsız sinemanın klasik formulünün içeriğini oluşturan noktaların olmazsa olmazlarından biri de yol hikayeleri değil midir? Bir sonla başlıyor aslında film. Filme, ilerleyen dakikalarında oyunculuğuyla katkıda bulunacak olan Tom Waits, başlangıçta müziğiyle filmi izleyenler üzerinde etki bırakıyor. Hayatın bileğini bükemeyen terkedilmiş kahramanımız, bükemediği bileği kesiyor ve bu romantik açılış sahnesinin ardından, adamımız Zia ile birlikte intihar edenlerin gittiği diyarda açıyoruz gözümüzü. Kurt Cobain (Nirvana), Ian Curtis (Joy Division) gibi intihar eden şarkıcıların dinlendiği bar ve kafeler, kara delikler, soluk renklerle dolu ve şeklen gerçek dünyaya çok benzeyen bir dünya burası. Yolculuk ilerledikçe, dostluğun ve aşkın da ilerleyişine şahit oluyoruz. İşe yaramasa da gerçekleşen mucizelerle birlikte, film masalsı bir havaya bürünüyor iyice. http://aycu20.webshots.com/image/28699/2003961678441630830_rs.jpg Bilekkesenler, anlattığı hikayeyle –deyim yerindeyse- çok uçmasına rağmen yere göğe sığdırılabilecek bir film. Her ne kadar masalsı yapısı sizi rahatça içine çekse de, olay dizisinin dümdüz ilerlemesi, ancak yumuşak ivmeler alabilen öyküsü ve önceden kestirilebilen, "keşke böyle yapmasaydınız" dedirten finaliyle karnınızın tam olarak doymamasına yol açıyor. Ama sahici bir karın tokluğu yerine çikolata ve tatlı yemeyi tercih edip mutlu olabilenlerin zevkine çok uygun bir film. Bu da çok anlayışla karşılanabilecek, makul bir tercih elbette. İntihar gibi trajik ve ürkütücü bir konudan böyle bir film çıkarmak, ilk bakışta çok çekici bir fikir gibi geliyor. Zaten filmi izlemeye başladığınız zaman da, zengin bir içeriği olan konu ile ilgili enteresan detaylar ilginizi çekiyor (Örneğin Zia'nın çalıştığı pizzacının isminin Kamikaze olması gibi.) Bir diğer ilgi çekici özellik, tüm ekibin filmi tam bir imece duygusu içerisinde yapmış olduğunu hissetmeniz. Zaten bağımsız sinemanın ruhuna uygun olan bu özellik, filme bu açıdan sempati ile bakmanıza yol açıyor. Mesela Tom Waits'in tüm komünü etrafına toplayıp sohbet ettiği sahnede dinlediğimiz hikayenin, aslında sanatçının yıllar önce anlattığı kendisine ait kişisel bir öykü olduğunu bilmek, bu konudaki tahminlerinizi doğrulamanıza yetebiliyor. http://aycu27.webshots.com/image/28626/2003953149104432884_rs.jpg Renkli karakterlerine ve güzel detaylarına karşın, hikayesinin gelişimindeki durgunluk ve içerdiği klişeler, filmin yücelmesini engelliyor. Aslında enteresan bir kimyası var filmin; şöyle ki, her anını keyifle izleyeceğiniz muhakkak. Ama sonrası için algınıza çok bir şey taşımıyor, siliniyor. Bu nedenle filmi izlemek büyük bir ayrıcalık değil ama asla bir kayıp olarak da değerlendirilemez. Filmin festival izleyicisinden aldığı tepkiler genelde olumlu. Oynadığı her seansta biletlerin çok önceden tükenmiş olması da anlaşılır bir şey aslında. Daha önce kısa filmleri ve senaryolarıyla ismini duyurmuş olan yönetmen Goran Dukiç, yaptığı değişik tercihlerle kuşkusuz bu ilk filminin şansını artırmış. Şöhrete İlk Adım'daki performansıyla akıllarda yer etmiş Patrick Fugit, kült müzisyen Tom Waits, Gogol Bordello'nun renkli solisti Eugene Hutz'i model alarak yarattığı ve Shea Whigham'ın canlandırdığı Eugene karakteri, filmi daha izlemeden merak etmemizi sağlıyor. Yine de bu filmi mütevaziliğiyle değerlendirmek ve efsaneleştirmemek gerek. Zira şımartılmaya gelmeyecek bir film. Zaten filmi ilgi çekici kılan bu duruma işaret eden özellikleri: Naiflik, saflık, kaygısızlık… 2 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
losteirosss Yanıtlama zamanı: Eylül 21, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 21, 2007 ilk defa duydum..hemen bulup buluşturup takıp takıştırıp izliycem:) 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
boogee Yanıtlama zamanı: Eylül 21, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 21, 2007 filmin orjinal adını bilen varmı o sekilde bulmak daha kolay oluo:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Dolunay Yanıtlama zamanı: Eylül 21, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 21, 2007 Konusu ilginçmiş. Ben d eilk defa duydum. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Elesis Yanıtlama zamanı: Eylül 21, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 21, 2007 Filmin orijinal adı:"Wristcutters: A Love Story" 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
boogee Yanıtlama zamanı: Eylül 21, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 21, 2007 saol elesis bulmaya calısıcam her ne kadar duygusal filmleri sevmesemde:) merak ettim 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ezim Yanıtlama zamanı: Eylül 21, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 21, 2007 çok güzel hemen arastıracagım .paylaşım için saol Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
hyoma Yanıtlama zamanı: Şubat 3, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 3, 2011 Filmin başındaki intihar sahnesine Tom Waits'in şarkısı çok yakışmış . . . . Bir aralar aynı bu şekilde intihar etmeyi düşünüyordum . . . . Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Geceyuruyen Yanıtlama zamanı: Şubat 11, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 11, 2011 izlenilmeli kacırılmamalı farklı bir film. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
CashMon3y Yanıtlama zamanı: Şubat 11, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 11, 2011 Bi izleyelim bakalım güzel paylaşım eline sağlık Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KemStruo Yanıtlama zamanı: Nisan 1, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 1, 2011 kesinlikle güzel bi film Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
BloodyMary Yanıtlama zamanı: Nisan 1, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 1, 2011 izlediğim en iyi filmlerden birisiydi, izlemeye değer. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Deaths_Expulsion Yanıtlama zamanı: Nisan 1, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 1, 2011 bu filmi ilk bi arkadaş söylemişti tabi ona göre çok saçma bi filmdi hatta komik o yüzden izlememiştim ama izlemek lazımmış Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Adramelech Yanıtlama zamanı: Nisan 1, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 1, 2011 Hazır depresifken izlemek gerek Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.