pnkflyd Oluşturma zamanı: Eylül 23, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Eylül 23, 2007 http://img404.imageshack.us/img404/9118/illuminati1545abczt7.jpg 1776'da kurulan İlluminati örgütünün, dünyayı yöneten gizli güçler olduğu sanılıyor. Bu iddialar, her geçen gün yeni kanıtlarla güçleniyor. 18 Ocak 2007 Perşembe 01:25 1776'da kurulan İlluminati örgütünün, dünyayı yöneten gizli güçler olduğu sanılıyor. Bu iddialar, her geçen gün yeni kanıtlarla güçleniyor. Aydınlanma topluluğu İngilizce kökenli "Aydınlanma" anlamına gelen İlluminati, dünya üzerinde çeşitli oyunlar oynayan, paraya hükmeden çok güçlü bir topluluğun adı... "Her Şeyi Gören Göz" piramidinin halkalarından oluşur. En alt kattan üstteki 9 adama kadar 9'un katları kadar olanlar, bu topluluğu oluşturur. İnanışa göre, piramidin en üstünde tek başına bir lider var. Aslen birçok insanın bir komplo teorisi olarak algıladığı bu örgütün varlığı hakkında her geçen gün yeni bilgilere ulaşılıyor. http://img151.imageshack.us/img151/2898/imagesearchjh4.jpg Rockfeller ailesi de üye Almanya'nın Münih kentinde 1776 yılında Adam Weishaupt tarafından kurulan İlluminati gizli örgütü, o tarihten itibaren güçlenerek büyüdü... Örgütün 21. Yüzyıl'da dünyayı yönettiği iddia ediliyor. Kuruluş olarak tüm gücünü dünya para piyasalarından aldıkları öne sürülen örgüte üye olduğu iddia edilen kişiler arasında, Rockfeller ailesi, dünyanın en büyük bankeri Soros, birçok ABD Başkanı ve Rusya eski Devlet Başkanı Boris Yeltsin ile dünyanın en önemli silah tüccarları da bulunuyor. Hedef 'yeni dünya düzeni' İlluminati örgütü, tıpkı Masonluk gibi benzer anlamları olan, 3 derecede çalışırdı. 1. Çırak, 2. Minerval, 3. İllumine (Aydınlanmış). Minerval Çıraklar, Fransız ansiklopedistlerin eserlerini okuyarak ve kendi görüşleriyle birlikte bunların raporlarını sunarak tezler hazırlardı. Derece geçişleri, tezler hazırlayarak ve bu tezlerin yeterliliği üst dereceler tarafından oylanarak kabul edilirdi. Bir alt derecedeki üye, bir üst derecedeki üyelerin kim olduklarını bilmemiştir. İlluminati'nin bugünkü düşüncesi hâlâ ' Yeni Dünya Düzeni'ni yaymak. İlluminati'nin 'dış çember' kuruluşları İlluminati örgütünün dış çemberi olduğu iddia edilen kuruluşlardan bazıları şöyle: CFR: Council on Foreign Relations- Yabancı İlişkileri Konseyi TLC: Trilateral Commission- 3 Yönlü Komisyon WTO: World Trade Organisation- Dünya Ticaret Örgütü JINSA: Jewish Institute of National Security- Yahudi Ulusal Güvenlik Enstitüsü ADL: Anti-Defamation League- Yahudi Aklama Cemiyeti JTF: Jerusalem Temple Foundation- Kudüs Kutsal Tapınak Kurumu AIPAC: American Israel Public Affairs Committe-Amerikan İsrail Halkla İlişkiler Komitesi ALINTI 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
RomantikUkaLa Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2007 Güzel paylaşım eline sağlık. Bu konuyla ilgilenen arkadaşlar varsa. texe mars adında yazarın illuminati kitabını okuyabilirler. Gerçi kitap sanki onların isteği üzerine yazılmış ve onları asla yenilmez gibi gösteriyor. Bu arada Bilderberg topluluğunuda onlar yönetiyor. Saygılar.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
luciin Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2007 YouTube - Illuminati, Dünya Komplosu YouTube - The Illuminati and the New World Order http://88.198.45.22/pic/g/gizliilimler/1_illuminati.jpg http://88.198.45.22/pic/g/gizliilimler/nwojh6.jpg Alıntı 1: Geçtiğimiz Mayıs ayında Amerika'da Bilderberg Grubu'nun yıllık toplantısı gerçekleştirildi. Bu toplantıyla birlikte söz konusu Gizli Dünya Devleti veya Dünya Derin Devleti konusu yeniden gündeme geldi. Ancak yapılan yorumlarda ağırlıklı olarak Bilderberg konusu öne çıktı. Oysa Bilderberg Grubu, yirminci yüzyıla damgasını vuran ve 21. yüzyılda da dünya üzerindeki sultasını daha da güçlendirme amacına yönelik yeni teoriler geliştiren karanlık ağın sadece bir organıdır. Söz konusu karanlık ağla ilgili yorumlarda dikkat çeken bir şey de ağırlıklı olarak, emperyalizmin bu ağ üzerindeki etkisine ve rolüne dikkat çekilmesiyle yetinilmesidir. Bazı yorumcular, 20. yüzyılda hüküm süren emperyalizmin uluslararası siyonizmle ilgisine de dikkat çekiyorlar. Ama birçoklarında bu gerçek göz ardı ediliyor. Siyonizm, 1897 Basel konferansıyla teşkilatlanmaya başlayan bir ideolojik oluşumdur. Yahudiler bu konferanstan önce de devlet yönetimleriyle irtibat kurarak birtakım siyasi oyunlar çeviriyorlardı. Ancak siyonist ideolojiye göre teşkilatlanmanın başlamasıyla birlikte bu işi tek merkezden ve daha organize bir şekilde yürütmeye başlamışlardır. Böylece güçlerini ve etkilerini daha da artırmışlardır. Biz bu araştırmamızda siyonizm ve bu ideolojinin organik yapısı üzerinde durmayacağız. Ağırlıklı olarak yukarıda sözünü ettiğimiz Dünya Derin Devleti yahut Gizli Dünya Devleti, bu gizli devletin dünyanın her tarafına elini uzatan teşkilatları ve bu teşkilatlarla siyonistlerin irtibatları hakkında bilgiler vermeye çalışacağız. Karanlık Bir Şer Örgütü: İlluminati Şebekesi Yukarıda sözünü ettiğimiz Bilderberg Grubu, Illuminati şebekesinin bir organıdır. Ancak Illuminati şebekesi 18. yüzyılın son çeyreğinde ortaya çıkarken, Bilderberg Grubu 1954'te ortaya çıkmıştır. Yani arada 177 yıllık bir zaman farkı var. Temelinde "aydınlanma, ruşenilik, vahdet-i vücud felsefesi" gibi muhtelif felsefi akımların etkisi olduğu iddia edilen İlluminati hareketi, 1 Mayıs 1776'da Adam Weishaupt tarafından Almanya'nın Bavyera eyaletinde kurulmuştur. Daha doğrusu o tarihte bir Illuminati örgütlenmesi ortaya çıkmıştır. Weishaupt, Ingolstadt Üniversitesi'nde hukuk profesörü iken masonik eğilimlere merak sarmış ve bir gizli örgüt kurmuştur. 1779'a gelindiğinde Illuminati örgütünün 54 üyesi bulunuyordu ve Bavyera eyaletinin dört şehrinde teşkilatlanmıştı. Örgüt üyeleri ağırlıklı olarak masonik kimlikleri öne çıkarıyorlardı. Almanya'daki din adamlarının hemen tamamı Illuminati şebekesine düşmandı. Bunun sebebi elbette onun, hıristiyanların değerleriyle alay eden, bu değerlere iğrenç bir şekilde saldıran Tapınak Şövalyeleri'nin devamı olduğunun tahmin edilmesiydi. Ayrıca Illuminati üyeleri zaman zaman yönetimi de hedef alan yayınlar yapıyorlardı. Bu yüzden 1784'te teşkilatlarına bir polis baskını gerçekleştirildi ve birçok üyeleri göz altına alındı. 22 Haziran 1784 tarihinde de Bavyera Elektörü bir ferman yayınlayarak Illuminati örgütünü tamamen kapattı. Örgütün üyelerinin çoğu tutuklandı. Başta lider Weishaupt olmak üzere birçok üyesi de ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Aynı ferman 1785 Ağustos'unda tekrarlandı ve böylece Bavyera'da sadece İlluminati değil, masonluk da silinmiş oldu. Bavyera'da Illuminati ve masonluğun yasaklanmasının Avrupa ve Amerika'da ciddi bir etkisi oldu. Bayağı korku ve telaşa kapılan diğer ülkelerdeki masonlar kendilerine de yasak getirilmemesi için büyük bir gürültü kopardılar. Öyle ki ABD başkanı George Washington, tereddütlere kapılan Amerikalı masonlara güvence verme ihtiyacı duydu. Bavyera'da yasaklanan Illuminati ve mason teşkilatları çok geçmeden yer altı örgütleriyle faaliyetlerini sürdürdü. Fakat bu kez Almanya dışına da uzanarak tüm Avrupa'da teşkilatlanmak için faaliyetlerini hızlandırmaya başladı. Örgütlenme çalışmalarını hızlandırmasında Johann Bode adlı bir masonun önemli katkıları oldu. Bazı kaynaklara göre Goethe, Mozart, Schiller ve Herder gibi birçok ünlü bu örgütün saflarına katılmışlardır. Yeraltı teşkilatlarının yapılandırılmasında farklı isimler kullanıldı. Örneğin Fransız Devrim Kulübü ve Jacobin Kulübü Illuminati hareketinin devamını sağlamak için kurulmuş oluşumlardır. Bunlar asıl önemli faaliyetleri yer altından yürütüyor, ama masonluğun çok fazla murakabe altında olmadığı yerlerde salon toplantıları da düzenliyordu. Fakat bu toplantıları yine de halka açık değil, sadece üyelerin katılabildiği türden toplantılardı. Örneğin Jacobin Kulübü için tutulan salona 1300 üye katılıyordu. Tamamen üyelere mahsus ve gizli olarak düzenlenen bu toplantılara Fransa'nın en iyi eğitim görmüş ve en etkin kişileri katılırdı. Jacobin'lerin ideali, tüm kurumları ve krallığı ortadan kaldırarak adına "Yeni Dünya Düzeni" ya da "Evrensel Cumhuriyet" dedikleri bir düzen kurmaktı. Illuminati, kelime olarak aydınlıkçılar veya aydınlananlar anlamına geliyor. Kök olarak İtalyanca'dır. Fransızca'da ışık anlamına gelen la lumière kelimesi de aynı kökten gelir. Birçok araştırmacının ortak tespitine göre fikri altyapısı ve temeli Tapınak Şövalyeleri'ne dayanıyor. Kuruluşundaki amacı Avrupa masonluğunu bir çatı altında birleştirmekti. Illuminati'nin Temelini Oluşturan Tapınak Şövalyeleri Illuminati şebekesinin fikri altyapısını oluşturan Tapınak Şövalyeleri orijinal adıyla "Tampliye Tarikatı" Haçlı seferleri sonrasında Kudüs'te kuruldu. Bu adı almalarının sebebi ise iddia edildiğine göre Kudüs kralının Süleyman mabedinin bulunduğunu ileri sürdükleri bölgeyi koruma görevini kendilerine vermesiymiş. Masonluğun da temel fikriyatını geliştiren Tapınak Şövalyeleri muhtelif adlarla varlığını sürdürmüştür. Bugün bu hareketin en çok tanınan kolu ise Sion Birliği'dir. Sadece masonluğun değil siyonizm ideolojisinin fikriyatının geliştirilmesinde de rolleri olduğu bilinen Tapınak Şövalyeleri kısa zamanda büyük servetler elde etmişlerdir. Batı'nın yalnızca en büyük askeri gücü olmakla kalmayıp aynı zamanda en önemli tüccarları arasında ilk sıralarda yer aldılar. Tapınak Şövalyeleri hareketi bugünkü masonlar gibi gizliliğe büyük önem verirlerdi. İlginçtir ki Batı'ya ait olduğu sanılan bu örgütün mensupları Hz. İsa'yı yalancı peygamber olarak tanımlıyorlardı. Haça tükürmeyi, haçın üzerine basmayı ve hıristiyanların dini değerlerine hakaret etmeyi adeta kutsal fiiller addediyorlardı. Bunun sebebi ise asıl fikir babalarının ve organizatörlerinin yahudi kökenli olmasıydı. Bir ara siyasi otoritelerinin zayıflaması sebebiyle hıristiyanların dini değerlerine hakaret ve saldırı suçlamalarıyla yargı önüne çıkarıldılar ve bazıları ölüme mahkum edildiler. Ama daha sonra saklanmayı yani yer altına çekilmeyi başararak varlıklarını sürdürdüler. Birçok araştırmacının ortak tespitine göre masonluk hareketinin temelini de bu Tapınak Şövalyeleri hareketi oluşturur. Her iki hareketin aynı simgeleri kullanmaları bu yöndeki kanaati desteklemektedir. Ayrıca Tapınak Şövalyeleri'nin hıristiyanların dini değerlerine hakaretten dolayı yargılanmalarından sonra yer altına girmelerinin ardından masonluk örgütleriyle ortaya çıktıkları tahmin edilmektedir. Bu kanaati destekleyen muhtelif tarihi belgeler ve bilgiler de bulunmaktadır. Fakat mason kardeşler adıyla yeniden örgütlenirken biraz daha tedbirli hareket etmeyi tercih etmişlerdir. Bu kez hıristiyanların dini değerlerini aşağılayıcı tutum içine girmektense onları çok rahatsız etmeyecek hatta onların da kabul edebilecekleri bir fikri altyapı oluşturmaya özen göstermişlerdir. Ayrıca masonlukta gizliliğe önem vermiş, kendilerini çok fazla açığa vurmaktan sürekli kaçınmışlardır. Tapınak Şövalyeleri, Mason Biraderler ve Illuminati Şebekesi, Hepsi Aynı Kaynaktan Beslenmiştir. Illuminati şebekesini oluşturanlar ise hem masonluk hem de Tapınak Şövalyeleri hareketi ile irtibatı olan kişilerdi. Tapınak Şövalyeleri, Mason Biraderler ve Illuminati Şebekesi'nin fikriyatlarını, tören biçimlerini, beyin yıkama metotlarını ve simgelerini bağımsız bir bakış açısıyla inceleyenler bunların hepsinin de aynı kaynaktan beslendikleri ve aynı amaca hizmet ettikleri üzerinde ittifak etmektedirler. Illuminati şebekesinin Ortaçağ'daki siyonizm hareketi olarak nitelendirebileceğimiz Tapınak Şövalyeleri'nin diğer adıyla Tampliye tarikatının bir devamı olduğu konusunda fikir veren bazı bilgileri burada aktarmak istiyoruz: Nesta H. Webster'in Secret Societies and Subversive Movements adlı çalışmasında ünlü büyücü ve okült uzmanı Cagliostro'nun Illuminati şebekesine katılması münasebetiyle düzenlenen tören hakkında şu notlar aktarılıyor: "İçi evrak dolu demir bir sandık açıldı. Töreni yöneten kişi sandıktan el yazması bir kitap aldı ve ilk sayfasını okudu: "Bizler, Tampliyelerin Büyük Üstadları..." sözlerini kanla yazılmış bir and izliyordu. Söz konusu bu kitap "İlluminizm"in aslında tüm monarşilere ve kiliseye karşı bir nifak olduğunu, ilk saldırının Fransa tahtına yöneleceğini ve Fransa'da krallığın çökertilmesinden sonra sıranın Roma'ya geleceğini belirtmekteydi. Burada vurgulanan hususlar gerçekten üzerinde durulması gereken şeylerdir: Birinci olarak: El yazması kitabın bir sandıkta saklanması ve törende oradan çıkarılması işlemini ele alalım. Sandık yahudi literatüründe özel bir mana taşımaktadır. Yahudilerin bu konudaki dini anlayışlarına temel teşkil eden hadiseye Kur'an-ı Kerim'de de işaret edilir. Talut ve Calut kıssasında Talut'un komutanlığının ilahi bir hükme dayandığını bildirmek için o dönemin peygamberinin verdiği bilgi hakkında şöyle buyurulur: "Peygamberleri onlara: "Onun hükümdarlığının belgesi, size, içinde Rabbinizden bir ferahlık ve Musa ailesiyle Harun ailesinin geriye bıraktıklarından arta kalanların bulunduğu ve meleklerin taşıdığı Tabut'un gelmesidir. Eğer iman ediyorsanız, bunda sizin için bir delil vardır" dedi." (Bakara, 2/248) Burada tabut ile kastedilen bir sandıktır. Yahudiler bu sandığın bugün hala dünyada dolaştığına inanırlar. O sandığın taşıdığı manayla irtibatlandırmak için de el yazması kutsal kitaplarını özel bir sandık içinde saklarlar. Dini törenlerinde kitaplarını bu sandıktan çıkarır, tören sonrasında yine özenle sandığa yerleştirirler. İkinci olarak: Kanla yazılan and üzerinde durmak gerekir. Kan sembolü, siyonizmde ve bu ideolojinin temelini oluşturan dini literatürde sıkça kullanılan bir semboldür. Ancak kanla ilgili semboller genellikle gizli tutulur. (Necip el-Kiylani'nin Yahudinin Kanlı Böreği adıyla Türkçe'ye tercüme edilen tarihi ve belgesel romanında, siyonizmin temelini oluşturan dini literatürdeki "kan" kutsamasına işaret eden önemli bilgiler ve belgeler mevcuttur.) Üzerinde durulması gereken üçüncü husus Illuminati'nin aslında kiliseye karşı olduğu hususudur. Tapınak Şövalyeleri de kiliseye karşı tavır alan ve hıristiyanların dini değerlerine hakaret eden bir hareketti. Ama bu konuda izledikleri tutum tepkilere yol açınca ve birçok idam cezasına kapı açan yargılamalara sebep olunca söz konusu tarikat yer altına çekilmiş, ardından farklı bir yüzle ortaya çıkmıştı. Fakat bu farklı yüzünde hıristiyanların değerlerini hedef alan, bu değerlere hakaret anlamı içeren tavırlar pek dışa yansıtılmıyordu. Gerçekte ise bu konuda değişen bir şey yoktu. Aradaki tek fark bu düşmanlığın artık bir "nifak"a dönüşmesiydi ki bu husus da yukarıdaki notta vurgulanmaktadır. Dördüncü husus Illuminati'nin Avrupa'daki monarşilere karşı bir hareket olduğunun vurgulanmasıdır. Bu tutum özellikle entelektüel kesimin ilgi ve desteğinin kazanılmasının en önemli sebebiydi. Ne var ki entelektüel kesimde ortaya çıkan monarşi karşıtlığının Illuminati tarafından yönlendirilmesi, monarşik düzenlerin yerine geçecek yönetimlerin tek merkezden kontrol edilmesine ve bu kontrolün de Illuminati şebekesinin elinde olmasına fırsat verecekti. İlk doğuş yeri olan Bavyera'da yasaklanmasından sonra ağırlık merkezini Fransa'ya taşıyan Illuminati hareketinin bu ülkedeki monarşik düzene karşı çalışmalara ağırlık vermesi dikkat çekmektedir. Daha önce de söz ettiğimiz üzere, Illuminati'nin bir devamı durumundaki Jacobin Kulübü'nün üyeleri monarşik düzeni yıkıp yerine Yeni Dünya Düzeni yahut Evrensel Cumhuriyet olarak adlandırdıkları yeni bir yönetim getirmeyi bir ideal olarak görüyorlardı. 1785'te Almanya'dan kovulan Illuminati'nin Fransa'da bu çalışmaları hızlandırmasının üzerinden çok fazla zaman geçmeden 1789'da Fransız Devrimi'nin gerçekleşmesi bir tesadüf olmasa gerek. Fransız Devrimini hazırlayan sebepleri ve gelişmeleri incelediğimizde çok ilginç şeylerle karşılaşırız. Bakın William T. Still'in New World Order adlı eserinde ne deniyor: "1789 yılının ilkbahar ve yaz aylarında İlluminatilerin tahıl piyasasında gerçekleştirdikleri manipulasyonlar sonucunda yapay bir buğday darlığı yaratıldı. Bu durum o denli geniş bir açlığa yol açtı ki, tüm ülke kısa zamanda ayaklandı. Olayların başını çeken kişi, Fransa Büyük Doğusu'nun Büyük Üstadı Orleans Dükü idi. İlluminatiler, halkın çektiği acıları bir araç olarak kullanarak yarattıkları huzursuz ortamın devrimci eylemlerine yararlı olacağını planlamışlardı. Gerçekten de, besin stoklarını bloke ederek ve Ulusal Meclis'te tüm reform girişimlerini engelleyerek, durumu iyice kötüleştirdiler ve halkı tam anlamıyla açlığa mahkum ettiler..." 14 Temmuz günü Bastille yağmalandı. Özgür bırakılan tutuklu sayısı yalnızca yedi idi. Fransız tarihçiler bugün, eylemin asıl amacının Bastille'i yıkmak ve tutukluları kurtarmak olmadığını belirtiyorlar. Asıl amaç Bastille'de saklanan barut ve silâhları ele geçirmekti. Böylece silâhlanan Jakobenler, 22 Temmuz gününden başlayarak o güne dek eşi görülmemiş ve titizlikle planlanmış bir ihtilâl girişimini sahneye koydular. Bu dönem tarihte "Büyük Korku" diye adlandırılacaktır... Öncelikle tüm ülkede eşzamanlı bir panik duygusu yaratıldı. Köyden köye, kentten kente giden atlılar, yurttaşlara "haydutların!" yaklaşmakta olduğunu ve kendilerini korumak istiyorlarsa silâha sarılmaları gerektiğini bildirdiler. Ayrıca, tüm bu olayların sorumlularının malikânelerde ve şatolarda gizlendikleri, bizzat kralın buraları ateşe vermelerini buyurduğu yurttaşlara söylendi. Fransa kralına bağlı olan halk bu emirlere uydu. Artık alevlerin denetlenmesi imkansızdı, yağma ve yıkım sürerken, anarşi gittikçe yaygınlaşıyordu... Paris sokakları teröre teslim olmuştu...1793 Kasım'ında tüm Fransa'da rahiplerin öldürülmeye başlanması, dine karşı bir kampanyanın yürürlüğe girdiğini ortaya koyuyordu. Tüm mezarlıklara, İlluminatilerin ünlü sloganı olan "Ölüm Sonsuz Bir Uykudur" sözlerini içeren yazılar asılmaya başlandı. Paris'teki kiliselerde "Akıl Bayramları" adı altında eğlentiler düzenleniyor, fahişeler tanrıça gibi tahta çıkarılıyorlardı. Bu törenlerin bir adı da "Exoterion"du ve Weishaupt'un kaleme aldığı "Aşk Tanrıçasının Kutsanması" adlı bir şiiri örnek alıyorlardı... Thomas Jefferson, üç yıl süren Fransa elçiliğinden 1791'de Amerika'ya geri döndüğünde, tüm bu kıyımı "ne güzel bir devrim" diye tanımlamış ve tüm dünyaya yayılmasını umut ettiğini yazmıştır. Jefferson, neredeyse tüm Fransa halkının Jakoben olduğuna inandığını açıklamıştır. Ona göre, bu büyük çoğunluk, ulusal iradeyi açıkça ortaya koymaktaydı... 1793 yılının sonlarına doğru, yeni devrim yönetimi sayıları yüz binlere ulaşan işsizlerle yüz yüze kaldı. Devrimin önderleri, sonradan bütün diktatörlerin taklit edeceği yeni bir "terör" projesini uygulamaya geçirdiler: Nüfus azaltılması Amaç Fransa'nın yirmi beş milyona ulaşan nüfusunu on altı milyona indirmekti. Robespierre, nüfusun azaltılmasını kaçınılmaz buluyordu. Nüfusun azaltılması ile görevli devrim komitesi üyeleri, gece gündüz harita başında her kentte kaç kellenin kopartılması gerektiğini hesaplıyorlardı. Devrim mahkemeleri kimlerin ölmesi gerektiğine karar veriyor ve sonu gelmez bir kurban sürüsü giyotinin yolunu tutuyordu. Yalnızca Nantes'de, bir gece içinde 500 kimsesiz çocuk kent mezbahasında öldürülüyor, 144 yoksul kadın nehre fırlatılıyordu." Fransız Devrimi'nde masonların rolüne işaret amacıyla Nesta H. Webster de Secret Societies and Subversive Movements adlı eserinde şunları yazıyor: "1789 yılında krallığın yıkılması ile birlikte, 10 Ağustos gününden başlayarak üç renkli Fransız bayrağı devrimin kızıl bayrağı ile değiştirildi. "Yaşasın Kral Orleans" çığlıkları ile masonların "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik" seslenişi sokakları kapladı." İşte böyle bir devrim, dünyadaki kalabalık kitleleri yönlendiren medya organı tarafından yeni bir çağ açan, dünyayı demokrasi ile tanıştıran son derece önemli bir olay olarak lanse edilmiştir. İlluminati Şebekesinde İhanetin Cezası Ölümdür İlluminati adını ve üyelerini inanılmaz bir sır gibi saklayan ölümcül bir kuruluştur. Bugün hemen her ülkede mevcuttur. Özel eğitim, tören ve alt kültürlerden gelmeyenler İlluminati'ye kabul edilmezler. ABD başkanlarının pek çoğu İlluminati'den ya icazet alırlar ya da üyesidirler. İlluminati o kadar gizlidir ki, varlığından bile bahsedilmez. Bu gizli örgüte ihanet edenlerin cezası kayıtsız şartsız ölümdür. Illuminati'nin NATO ile veya Gladyo gibi yeraltı örgütleri ile de ilişkisi olduğu bilinmektedir. İnşallah bu ilişkiden ileride söz edeceğiz. Irkçılığın Babası Cecil Rhodes ve Illuminati 19. yüzyılın ikinci yarısında Illuminati Şebekesi'nin en çok öne çıkan adı Cecil Rhodes adlı İngiliz siyasetçidir. Bu kişi Güney Afrika'yı tümüyle yerlilerin ellerinden alarak sömürgeciliğin kontrolüne sokan adamdır. Güney Afrika topraklarını aynı zamanda oldukça insafsızca yönetmiş ve çıkardığı fitnelerle yerli halktan pek çok insanın kırılmasına sebep olmuştur. Zaten Güney Afrika'yı sömürgecilerin kontrolüne sokmasındaki başarısı izlediği fitne politikalarından kaynaklanıyordu. İzlediği fitne politikasında seçtiği iki kabileyi birbirine düşürüyor, bu iki kabilenin fertleri iyice birbirlerini kırıncaya kadar hadisenin dışında kalmaya yahut bir yandan ateşin üzerine benzin dökmeye devam ediyordu. Her iki kabile de iyice zayıf düştükten sonra müdahale ediyor, "barış ve anlaşma" sağlama iddiasıyla her ikisini birden kontrolüne alıyordu. Bu amaçla: "Önce sorun çıkar, sonra çözüm öner" teorisini geliştirmişti. Irk ayrımı politikasının fikir babası da odur. Onun bu fikriyatı yüzünden Güney Afrika'nın yerlileri ve asıl sahipleri olan siyahlar yıllarca zulme, aşağılanmaya maruz kaldılar. Rhodes, politik alanda bu oyunları çevirirken kendisi de Güney Afrika'nın bütün zenginliklerine kondu. Elmas kaynağı yönünden oldukça zengin olan Güney Afrika'nın elmas tarlalarını işleterek hayal edebileceğinin çok üstünde servete sahip oldu. Bugünkü Rhodesia adlı ülke de adını onun soyadından alır. İşte bu Rhodes, 19. yüzyılın sonuna doğru Londra'da oldukça etkili bir faaliyet merkezi oluşturan Illuminati şebekesini devreye soktu. Bu şebekenin amacı ise dünyayı tek merkezden yönetmek, dolaylı sömürgeciliğin çengeline takılan devletlerin yöneticilerini yetiştirmek ve onlar vasıtasıyla bütün dünyaya kumanda etmekti. Bu amaçla Rhodes Bursları adıyla geleceğin yöneticisi olacak üniversite öğrencilerine yardım ve onların murakabe edilmesi amacıyla bir organizasyon oluşturdu. Rhodes bursuyla okuyan öğrenciler diğerlerinden bayağı farklı kabul ediliyordu. Çünkü onlar belli bir amaç için hazırlanıyordu. Onlar ülkelerine döndüklerinde yönetim, ekonomi ve medya alanında önemli noktalara yerleşebilmek için çalışacaklardı. Bunun yanı sıra gittikleri yerlerde Illuminati şebekesinin temsilcisi olarak çalışacaklardı. Illuminati şebekesi onları ülkelerine döndüklerinde kendi gayretleriyle baş başa bırakmayacak hedeflenen noktalara yerleşmeleri için gerekli irtibatları kuracak, bu amaçla siyasi baskı gücünü kullanacaktı. Illuminati şebekesi Rhodes burslarıyla okuyan üniversite öğrencileri için aynı zamanda bir beyin yıkama mekanizması olarak çalışıyordu. Onları belirlenen amaçlara hizmet etmelerini sağlayacak fikirlerle donatmak için çabalıyordu. Kendilerine dünya hesapları açısından parlak bir gelecek hazırlamak isteyenler için de Rhodes bursları sadece bir eğitim bursunun yani maddi yardımın temin edilmesinden ibaret değildi. Bunun çok çok ötesinde bir anlam taşıyordu. Bu yüzden maddi durumları iyi olan öğrenciler de bu Rhodes bursları organizasyonuyla irtibat kurmak için fırsatları değerlendiriyorlardı. Talep çok olduğu zaman da Rhodes burslarını koordine edenler açısından iş kolaylaşıyordu. Çünkü amaçlara uygun olanları seçme ve gerektiğinde aralarından eleme yapma imkanı doğuyordu. Dünyadaki birçok önemli yönetici Rhodes burslarıyla üniversite tahsilini gerçekleştirmiştir. Bunlardan biri de ABD'de iki dönem başkan seçilen Bill Clinton'dur. Cecil Rhodes, 1902'de ölürken tüm mal varlığının Rhodes bursları için kullanılmasını vasiyet etti. -------------------- http://88.198.45.22/pic/g/gizliilimler/gwcondemnsilluminati.gif http://88.198.45.22/pic/g/gizliilimler/illuminati_structure.gif http://88.198.45.22/pic/g/gizliilimler/image012.jpg Alıntı 2: 1) İslâm ile Paralellik “Sufî tarihçi İdris Şah, İlluminati (Nurlananlar, Aydınlananlar) adını, Kur’an’da yer alan ve ışıldayan bir yıldızdan söz eden bir sûreye kadar geriye götürür.” Robert Anton Wilson, Cosmic Trigger “İlluminati” terimi ilk kez 1492 yılında Menendez Pelayo isimli bir İspanyol yazar tarafından kullanılmıştır. Pelayo, bu terimden İspanya’da “Alumbrados” adıyla bilinen bir örgütü belirtemek için yararlanmıştır. “Alumbrados”ların, bilinmeyen bir kaynaktan gizli bilgiler elde ettikleri ve böylece üstün bir zekâ düzeyine ulaştıkları ileri sürülmüştür. Bu örgüt, 1623 yılında Engizisyonun fermanı ile mahkûm edilmiştir.” http://88.198.45.22/pic/g/gizliilimler/illuminati_cross.jpg “Kimi yazarlar, onbirinci yüzyılda Joachim de Floris tarafından kurulan “Illuminated Ones” (Aydınlanmışlar) isimli bir örgütün Hıristiyanlığın yoksulluk ve eşitlik öğretisini yaymaya çabaladığını ileri sürerler.” William T. Still, New World Order “Onaltıncı yüzyılda Afganistan dağlarında, “Rûşenî” (aydınlık, parlaklık) adında pek güçlü bir gizli tarîkat doğdu.” Arkon Daraul, Secret Societies “Bayezid Ensarî Pîr Rûşen” (1525-1580) Afganistan’da, “Vahdet-i Vücûd” (Varlık Birliği) felsefesini benimseyen Rûşenî tarikatını kurmuştur.” Meydan Larousse http://88.198.45.22/pic/g/gizliilimler/17af1.jpg “Bayazıd Ansarî Pîr Roşan, gençliğinde ehl-i sünnet mezhebine sıkı bir surette bağlı olduğu halde, gittikçe vahdet-i vücûd mesleğine kayarak, nihayet Allah’tan başka hiçbir şeyin bulunmadığı ikrarına vardı ve şeriatın ahkâmına ehemmiyet vermez oldu. Kendisinin “Pîr-i Kâmil” olduğunu ilan ederek, gösterdiği yolda gidecek olanların necata ereceklerini söyledi.” İslâm Ansiklopedisi http://88.198.45.22/pic/g/gizliilimler/webster_n01.jpg “Tarîkatin tarihinde sözü edilen ilk kişi Afganistan’lı Bayezıd Ansarî’dir. Bayezıd’ın soyunun doğrudan, Muhammed’in Mekke’den hicretine yardım eden Ensarîler’den (yardımcılar) geldiği ileri sürülmektedir. Kendi savunusuna göre, ataları bu hizmetleri sayesinde, dinsel gizemleri ve İbrahim’in Kâbe’yi inşa ettiği dönemden kalan ezoterik eğitimi edinme hakkına kavuşmuşlardır.” “Kuzeybatı Pakistan’da bulunan Peşaver yakınlarında, Bayezıd küçük bir okul açarak, bildiği doğaüstü bilgileri özenle seçilen müritlerine aktarmaya başladı. Her aday, adına “halvet” (yalnızlık) denilen ve meditasyonla dolu bir deneme süresi geçiriyordu. Başarılı adaylar, bu sürenin sonunda, Yüce Varlık’tan yayılan “Aydınlığa” kavuşuyorlardı.” http://88.198.45.22/pic/g/gizliilimler/illuminati14_04.jpg “Tüccarlar ve askerler şeyhlerinin geçimine, giderleri yüksek askeri ve siyasi casusluk örgütüne cömertçe katkıda bulunuyorlardı. Bu başarılı dönemde, Bayezıd artık “genellikle inanılan tarzda bir ölümden sonrasının bulunmadığını, yaşam sona erince ne ceza ne de ödül olmayacağını, yalnızca dünya yaşamına hiç benzemeyen bir ruh durumuna girileceğini” vaaz etmeye başladı. Eğer, müritler ruhlarını tarîkate teslim ederlerse, dünyasal zevkleri tatmayı hep sürdürecekler, yiyip içip keyif süreceklerdi…”Tarîkat dışında hiç bir bağlılığa gerek yoktur. Gizli işaretimizle kendini tanıtamayan herkesi öldürmek hakkımızdır.” “Afganistan’da Rûşenî tarikatının son dini-askeri liderinin ölümünden kırk yıl sonra, aynı isimde bir örgüt (İlluminati’ler) Ingolstadt Üniversitesinde kilise yasası profesörü olan Adam Weishaupt tarafından Almanya’da kuruldu. Tarihlerin yakınlığı ve öğretilerin benzerliği, Bavyera’lı İlluminati’leri Afganistan’dakilere bağlamaktadır.” Arkon Daraul, Secret Societies http://88.198.45.22/pic/g/gizliilimler/illuminati7.jpg (2) Adam Weishaupt “Gerçeğin baskılarına boyun eğip, kendini sınırlarına hapsetmektense, onsekizinci yüzyıl insanı hayaletlere sığınmayı yeğledi. Özlemlerini, sahtekârlar ve büyücülerin sunduğu mucizelerle tatmin etmeye kalkıştı. Maddeden kaçarak, kendi varoluşunu inkâr etti…Tüm bir kültür yerle bir oldu.” A. Viatte, Les Sources Occultes du Romantisme: Illuminisme - Theosophie “Adam Weishaupt, Jean Jacques Rousseau gibi radikal fransız filozoflarının düşünceleri ile Hıristiyan karşıtı Maniciler’in öğretilerini birleştirdi. Weisthaupt, tüm Avrupa’yı dolaşıp kendine müritler arayan Kolmer adında kökeni belirsiz bir tüccar tarafından 1771 yılında Mısır okültizmi alanında eğitildi.” William T. Still, New World Order “Parlak zekâ sahibi ve Cizvitlerce iktidarı ele geçirmek için gerekli komplo yöntemleri konusunda iyi eğitilmiş olan genç Weishaupt, dünyayı Roma’nın baskısından kurtacak bir örgüt kurmaya karar verdi. Bu örgüt, insanlığı Hermes’çi şehitlerin saf Hıristiyan imanına geri götürecekti. Weishaupt’un, yıllarca Mısır’da yaşamış ve Maniciliğin gizli sırlarını öğrenmiş olan Kolmer adında bir alman tüccar tarafından aydınlatıldığı bilinmektedir. 1771 Yılında, Weishaupt adına “İlluminati (Aydınlananlar)” dediği kendi “Perfectibilis (Yetkinler)” örgütünü beş kişi ile oluşturdu. Kendilerini reformcu özgürlükçüler ve mutlak eşitliğin savaşçıları olarak nitelendiriyorlardı.” Peter Tompkins, The Magic of the Obelisks http://88.198.45.22/pic/g/gizliilimler/image003.gif “Ingolstadt Universitesi profesörü Adam Weishaupt, karşılıklı yardımlaşma, öğütler ve felsefi tartışmalar sayesinde erdemleri ve ahlâkı yükseltecek, dünyanın düzelmesi için gereken temeli atacak ve kötülüğün egemenliğine engel olacak bir örgüt tasarladı. Bu amaçlar örgütün adından anlaşılıyordu: “Perfectibilis (Yetkinler)”. Daha sonra bu adın yerine, tam karşılığı “entellektüel olarak esinlenmiş kişiler” olan “Illuminati” adı kullanılmaya başlandı. Pek az aerodinamik bilgisine sahip olmasına karşın uçmaya kalkışan ilk kişilerden biri olan Weishaupt’un karakterinde alçakgönüllülüğe hiç yer yoktu. Diğer bir çok girişimciler gibi, Weishaupt da hareketine ilk itici gücü verebilmek için Masonluğun yardımına gerek duydu ve gençlik yıllarında Cizvitlere bağlı olmasına rağmen, 1777 yılında bir Mason locasına girmeyi başardı…Ancak, Illuminati hareketine pek yarar sağlamayan bu atılım, Masonluğu oldukça kötü etkiledi…” “Weishaupt’un Baron Von Knigge ile nasıl ilişki kurabildiği konusunda bilgimiz yok. Kuzey Almanya’da yaşayan bir soylu olan Von Knigge, 1773 yılında aydınlandıktan sonra Masonluğa pek ilgi göstermemişti…Weishaupt, 1780 yılında Marki de Costanzo’yu İlluminati örgütünü yaymak için kuzeye gönderdi. Belki de, Von Knigge örgüt ile ilk ilişkisini bu şekilde kurmuştur.” “İlluminati projelerini öğrendikçe Von Knigge’nin hevesi artıyordu. Nihayet 1781′de Bavyera’ya gidip tüm bilgileri doğrudan öğrenmek için Weishaupt’un çağrısını kabul etti…Von Knigge, yalnızca tüm aydınlanma derecelerini tamamlamakla yetinmedi, aynı zamanda örgüte tutku ile bağlanarak yaygınlaşmasına çabaladı. Önde gelen masonlardan J. C. Bode’yi kendi yardımcısı olarak örgüte soktu. İlluminati’ler kısa zamanda pek popüler oldu ve Almanya’nın en iyi, ama bazan da en kötü kişilerini bünyesinde toplamaya başladı. Üye sayısı iki bine ulaştığında, örgüt Fransa, Belçika, Danimarka, Polonya, Macaristan ve İtalya’ya yayılmıştı.” Henry Wilson Coil, Coil’s Masonic Encyclopedia “İlluminati, 1779 yılında, çoğu genç soylulardan ve din adamlarından oluşan 54 kişilik bir örgüttü ve dört Bavyera kentinde kolları vardı. Ancak, Katolik Bavyera’da ütopik amaçlarına doğrudan ulaşma olanağını bulamayacağını anlayan Weishaupt, önceden kurulmuş bir örgütü, Masonluğu perde olarak kullanmaya karar verdi… Bundan sonra, Johann Bode adında bir masonun da yardımı ile örgüt hızla gelişti ve Güney Almanya ve Avusturya’dan sonra Fransa ve Kuzey İtalya’ya yayıldı. Goethe, Mozart, Schiller ve Herder gibi entellektüelleri saflarına çekti.” Peter Tompkins, The Magic of Obelisks “İlluminati, gizliliğe aşırı önem veren bir örgüttü. Üyeleri ve toplantı yerlerini klâsik adlardan oluşan kodlarla belirlemişlerdi; örneğin, Weisthaupt’un kod adı Spartakus, Von Knigge’ninki Philo idi, Eleusis şifresi merkez olan Ingolstadt’ı, Mısır ise Avusturya’yı belirtmekteydi. Tarihler de bir tür şifreleme ile belirleniyordu.” Henry Wilson Coil, Coil’s Masonic Encyclopedia “Thomas Jefferson, İlluminati’leri gayretle savunuyor ve Weishaupt’u hevesli bir hayırsever olarak tanıtıyordu.” William T. Still, New World Order “Weishupt, devlet ve kilise baskısı altında yaşadığı için, hem saf ahlâkın ilkelerini, hem de iletişimde gizliliğin gereğini iyi biliyordu. Tüm bunlar onun düşüncelerine gizemli bir hava vermekteydi… Eğer Weishaupt burada olsaydı ve insanları daha akıllı ve erdemli kılma çabalarının egemen olduğu bu ortamda yazsaydı, amaçlarına ulaşmak için herhangi bir gizli düzene gerek duymayacaktı.” Thomas Jefferson “Sonunda İlluminati’ler iç ve dış huzursuzluklar ile kuşatıldılar. Weishaput, Von Knigge’nin hazırladığı ritüellerde yalnışlıklar buldu ve düzeltilmesini buyurdu. Bunun üzerine, canı sıkılan Von Knigge 1784 yılında örgütten istifa etti. Cizvitler başından beri örgütle mücadele ediyorlardı, neredeyse tüm din adamları İlluminati’lerin düşmanıydı ve öylesine yoğun bir çaba gösterdiler ki, Bavyera Elektörü 22 Haziran 1784 tarihli bir ferman ile örgütü kapattı. Üyelerin büyük kısmı tutuklandı ve Weishaupt dahil diğer bir kısmı da ülkeyi terk etmek zorunda kaldı…Aynı ferman 1785 Ağustos’unda da yinelendi… Yalnızca İlluminati örgütü değil, Masonluk da Bavyera’da böylelikle silindi ve bir daha asla eski durumlarına kavuşamadılar. 18. Yüz yılın sonunda, İlluminati’ler tümüyle yok olmuşlardı.” Henry Wilson Coil, Coil’s Masonic Encyclopedia “1785 Yılında Bavyera’da İlluminati örgütünün kapatılması, etkileri New England’a kadar ulaşan, öylesine büyük bir velvele yarattı ki, George Washington kuşku içinde kalan Amerikalı masonlara teselli verme gereğini hissetti.” “Gerçekten de İlluminati’ler, istemeden de olsa, çağdaş komplo kuramlarının doğması için bir fırsat yaratmış oldular. Toplum için oluşturdukları ileri sürülen tehlike aşırı abartıldı ve İlluminati’lere karşı bir yayın salgını başladı. Gizliliğe verdikleri önem, önemli kamu görevlilerini üye yapmak için gösterdikleri ısrarlı çabalar, bir kaç yüksek dereceli üyenin dışında gerçek toplumsal amaçlarını saklamaları İlluminatileri yalnızca Alman muhafazakârları için değil, tüm Avrupa kamuoyu gözünde umacı durumuna getirdi. Dört yıl sonra Fransız Devrimi başladığında, Bavyera’lı İlluminati’ler hakkındaki mitler, merkezinde Tampliyeler’in bulunduğu daha kapsamlı ve geniş bir komplo kuramına dönüştü.” Peter Partner, The Murdered Magicians “Günümüzde “komplo kuramı” adı verilen yaklaşım, İlluminatiler’i suçlayan ve pek uzun bir komplocular listesi ile bağlantıda olduklarını iddia eden makaleler, broşürler ve kitaplar dalgasının bir ürünüdür. İlluminatilere yöneltilen suçlamaların boyutu, aleyhlerinde yazılmış bir kitabın adından kolaylıkla anlaşılabilir: “Avrupa’nın Tüm Hükümetlerine ve Dinlerine Karşı Komplonun Kanıtları: Masonların, İlluminatiler’in ve Okuma Derneklerinin Toplantıları”… İlk olarak 1800′lerde çıkan bu kitap, 1967 yılında John Birch Yayınevi tarafından bir kez daha yayınlandı ve İlluminatiler bugün için de açık ve güncel bir tehlike olarak nitelendiler.” Ancient Wisdom and Secret Sects Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
luciin Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2007 http://afgen.com/great_seal.bmp http://www.bibliotecapleyades.net/imagenes_sociopol/illuminati14_01.jpg http://img254.imageshack.us/img254/4462/israilfw4.jpg Alıntı 3: İlluminati'nin güç şebekesi, dünyanın en güçlü kişilerinden, yatırımcılarından, şirket başkanlarından ve siyasilerden oluşuyor. "İç çember" denilen en tepedeki 10 kişiye bağlı 300 kişi ise onların alt kadrosunda yer alıyor ve talimatlarını yerine getiriyorlar. 10 kişilik "bilge adamlar" grubunda Fransa'dan, üç, ABD'den iki, Kanada, Avusturya, İngiltere, İspanya ve Güney Afrika'dan birer üye bulunuyor. Yazar, burada Fransa'nın üç üyelikle ilk sırada yer almasının yanıltığı olduğunu, Kanada'nın bir üyesinin de ABD'nin üçüncü adamını tamamladığını belirtiyor. Hedef tek dünya devleti kurmak "İç çember" üyelerinin ortak özelliği Dış İlişkiler Konseyi, Bilderberg, Trilateral Komisyon, Mahson Tarikatı, Kafatası ve Kemir Tarikatı, Aspen Enstitüsü, Malta Şövalyeleri, Opus Dei, Roma Kulübü, Bohemian Grove, Dünya Ekonomik Forumu, Dünya Federalleri üyesi olmaları. İlluminati Komplosu'nun hedefi, başkenti Kudüs olan bir dünya devleti kurmak. İlluminati nasıl çalışıyor? Yılda bir kez biradaya gelen İlluminati üyeleri, hedefledikleri dünya devletini kurmak için planlar yapıyorlar. Bu planların içinde çeşitli ülkelerde ekonomik krizler çıkararak, ülkeleri sömürmek, savaşlar çıkarmak, "Daha Fazla Savaş" ilkeleri gereği savaşların sürekliliğini sağlamak, çeşitli hastalıklar icat etmek, (AIDS ve HIV'in ABD'deki askeri araştırma laboratuvarlarından dünyaya yayıldığı iddia ediliyor.) nüfus azaltıcı çalışmalar yapmak, etnik temizliği desteklemek ve 11 Eylül örneğinde olduğu gibi terör yaratarak, "anti-terör yasaları" çıkarmak.. İlluminatı'nın ilkelerinden en önemlisi "Kaostan kaynaklanan düzen". İlluminati, kendi düzenini çıkarmak için sürekli kaos yaratmak zorunda. Başını, asırlardır küresel tefecilikle geçinen ve bu yolla trilyon dolar mertebesinde bir servete erişen Rothschild ailesinin çektiği (ki bu öyle böyle bir aile degildir, herkesin ABD Merkez Bankası sandığı Federal Reserve Bank dahi bu aileye aittir ve I. ve II. Dünya Savaşlarında ülkelere borç vermişlerdir.) bir grup ultra zengin insanın; dünyada tek bir yönetim yapılanmasını, tek bir para birimini, tek bir kanunu, tek bir dini öngören ve bu uğurda çalışan örgütü başa getirmektir..Çok çetrefilli bir yapılanması vardır ve toplum mühendisliği konusunda gerçekten 'aşmış' bir örgüttür. Amerikan doları üzerindeki piramit ve gözden oluşan tasvir aynı zamanda bu örgütü temsil eder. Zaten Amerikan dolarını da Rothschild ailesinin sahibi olduğu Federal Reserve Bank basmakta ve faiz karşılığı (evet yanlış okumadınız) Amerikan hükümeti hazinesine vermektedir. Ne garip bir tesadüftür ki, gerçek bir Merkez Bankası kurmayı önererek bu bankayı by-pass etmeye kalkan John F. Kennedy suikaste kurban gitmiş ve 5 ay sonra durum eskiye döndürülmüştür. Dünyanın olay adamı, ünlü spekülatör George Soros un aslında perdenin arkasındaki bu amcaların maymunu olduğu rivayetleri vardır. (İnceleyiniz: JP Morgan Bank) Yine çok ilginç bir iddaadır ki: Milletimizin belini büken 2001 krizi bu örgütün İstanbul Borsasındaki milyarlarca dolarını yurtdışına çekmesiyle patlak vermiştir. Yeni araştırmacıların, Illuminati şebekesinin ilk bölümlerinden biri olarak keşfettiği kısmı da, Yuvarlak Masa isimli İngiliz-asıllı gizli örgüte bağlanan organizasyonlar grubudur. Bu grup, Bilderberg Grubu, Kraliyet Uluslararası İlişkiler Kuruluşu, Dış İlişkiler Konseyi, Üçlü Komisyon, ve Roma Klubü isimli organizasyonlardan oluşmaktadır. Bu şebeke, Illuminati’yi en güçlü şekilde ifade edebilecek olan şebeke değildir. Illuminati ağı içerisinde birçok seçkin grup vardır, fakat bu “Yuvarlak Masa” organizasyonları, Illuminati Planı’nın gündelik politik, ekonomik, iş dünyası, ordu (özellikle NATO) , eğitim ve diğer tüm alanlardaki beyin yıkamalarında anahtar rolü oynamaktadır. Yuvarlak Masa, 19. yüzyılın son zamanlarında Londra’da (Illuminati’nin faal merkezi) yaratılmıştı. İlk resmi lideri, Güney Amerika’yı acımasızca idare etmiş olan ve bu toprakları siyah insanların elinden alan, Cecil Rhodes idi. Teoriye göre, şu anda siyah insanlar Afrika’daki politik kontrolü ellerinde bulundurmalarına rağmen, esas kararlar, hâlâ daha, siyah başkan ve lider kuklaları aracılığı ile Avrupalı ve Amerikalı seçkinler tarafından verilmektedir. “Bağımsızlık” bir hayaldir. Rhodes, bir kabileyi diğer kabileye karşı oynatmıştı ta ki tümü birbirlerini savaşta yokedene ve böylece Rhodes ve İngiliz’in yönetimi devralmasını sağlayana dek. Bu, hâlâ daha, günümüzde Afrika’da sürmekte olan çatışmalarda aynen olmaktadır… Rhodes,Yuvarlak Masa’nın amacının İngiltere tarafından (İngiltere merkezli Illuminati tarafından) kontrol edilen bir Dünya Hükümeti kurmak olduğunu söylemişti. 1902’de öldüğünde, parasını, kendi vasiyeti üzerine, “Rhodes Bursları” parasal kaynağını oluşturmaya bırakmıştı. “Rhodes Bursları”, dış ülkelerden gelen öğrencilerin Oxford Üniversitesi’nde -Illuminati’nin “eğitimsel” beyin-yıkama merkezinde- eğitim görebilmeleri için onların masraflarını karşılayan bir programdır. Ülkelerine dönüp de politika, ekonomi ve medya gücünü elinde tutan konumlara yerleşen “Rhodes Mezunları” ile diğer genel öğrenci nüfusu arasında dağlar kadar fark vardır. Onlar, Illuminati temsilcileri olarak görev yaparlar. Bugün, dünyadaki en meşhur Rhodes Mezunu, eski Amerika Başkanı Bill Clinton’dur. Fakat, Rhodes Yuvarlak Masa’nın resmi öncüsü olmasına rağmen, esas sermayeyi sağlayan ve kontrol edenler, birçok global komplonun merkezinde yer almış olan bankacılık hanedanı Rothschild Ailesi idi. Bu Yahudi-karşıtı bir işaret değildir çünkü Rothschildlar Yahudi olduklarını iddia etmektedirler. Yahudi insanları herkesten fazla sömüren ve onların beynini yıkayan da Rothschildlar’dan başkası değildir! Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sırasında, Yuvarlak Masa’nın ABD ve İngiltere’deki gizli seçkinleri, kendi hükümetlerinin savaş konseylerindeki başrole sahip kişilerdi.. Belgelerle de ispatlanabileceği gibi, bu kişiler global çatışmaya yol açacak olayları yaratmak için beraber çalışmışlardı. Problemi-yarat-sonra-çözümü-sun teknikleri sayesinde, global statükoyu bu savaşla yoketmek ve böylece dünyayı, savaş bittikten sonra, kendi Planlarının öngördüğü imaja göre yeniden çizme şansını yakalamak istiyorlardı. Ve bunu da aynen yaptılar. Savaştan sonra, dünyadaki güç, savaştan öncesine göre, daha da az birkaç kişinin eline verilmiş ve indirgenmişti, ve bunu yine kendilerinin yarattığı İkinci Dünya Savaşı ile de daha öteye götürüp geliştirdiler. Bu durum, bugüne dek sürdü, ve aslında, her geçen dakika daha da hız kazanmaktadır. 1919 yılında, Paris yakınlarında, Versailles Barış Konferansı’nda biraraya gelen Amerika ve İngiltere’den Yuvarlak Masa’nın seçkinleri, Alfred Milner, Edward Mandel House, ve Bernard Baruch gibi şahıslar, kendi ülkelerini temsilen toplantılara atandılar ve aslında kendilerinin yarattığı savaşın sonucu olarak, dünyanın nasıl değişeceğini karar vermeye başladılar. Almanya’yı ödenilmesi imkansız tazminatlara tabi tuttular, ve böylece savaş-öncesi Weimar Cumhuriyeti’nin, inanılmaz bir ekonomik çöküntü arasında, kalıp yıkılmasını garanti altına aldılar. Tüm bunların getirdiği sonuç ise “gayet rastlantısal” olarak Hitler’in gücü eline geçirmesi oldu. Ayrıca, Illuminati’nin Yuvarlak Masa üyeleri, Paris’te Hotel Majestic’teyken, Bilderberg(Bil) -Dış İlişkiler Konseyi(DİK) -Kraliyet Uluslararası İlişkiler Kuruluşu(KUİK) -Üçlü Komisyon(ÜK) şebekesini oluşturma işlemlerine başladılar. Buna ek olarak, Versailles’da karar verdiler ki Filistin’de bir Yahudi anavatanının yaratılmasını destekleyeceklerdi.Bu üyelerin her biri ya Rothschild soyundan gelmekteydi ya da onlar tarafından kontrol edilmekteydi. Versailles Barış Konferansı’ndaki, Amerikan Başkanı Woodrow Wilson, Rothschild klonları ve ABD Yuvarlak Masa öncüleri Colonel House ve Bernard Baruch tarafından “önerilmişti”; İngiltere Başbakanı Lloyd George, Rothschild çalışanı ve Yuvarlak Masa lideri Alfred Milner ve Rothschild hanedanının kurucusu Mayer Amschel Rothschild’ın torunu Sir Phillip Sassoon tarafından “önerilmişti”; Fransız lider Georges Clemenceau, gerçek ismi Jeroboam Rothschild olan kendi İçişleri Bakanı Georges Mandel tarafından “önerilmişti”. Hotel Majestic’teki gizli toplantılarının sonucu olarak, Kraliyet Uluslararası İlişkiler Kuruluşu Londra’da 1920 yılında, Dış İlişkiler Konseyi 1921 yılında, ve bunları takip eden Bilderberg Grubu (1954) , Roma Klubü (1968) ve Üçlü Komisyon (1973) kuruldu. Tüm bu organizasyonlar, Rothschild’lar, Rockefeller’ler ve Illuminati’nin daha yüksek güçlerine çalışan Henry Kissinger gibi önde gelen beyin-yıkayıcılar tarafından idare edildi ve edilmektedir. Bu organizasyonların, üyeleri arasında global politika, iş dünyası, bankacılık, medya, “eğitim” ve diğer alanlardaki en yüksek mevkili insanlar bulunmaktadır. Bunlar, görünüşte bağlantısız ülkeler, politik partiler ve kuruluşlar aracılığı ile, halkların bilgisi dışında, ayni global siyasetleri, planlı bir şekilde düzenleyen kanallardır. Malta Şövalyeleri, Masonlar gibi diğer gizli örgütlerin yüksek konumları da, bu Yuvarlak Masa ağına bağlanır. İşte illuminati hanedanlığı üyeleri; • Whitney Ailesi ( yerlesim 1635, Watertown, Massachusets), • Perkins Ailesi ( yerlesim 1631, Boston Mass.), • Stimson Ailesi (yerlesim 1635, Watertown, Mass.), • Taft Ailesi (y. 1679, Braintree, Mass), • Wasdworth Ailesi (y. 1632, Newtown, Mass.), • Gilman Ailesi (y. 1638, Hingham, Mass.) • Payne Ailesi (Standard Petrolün sahibi), • Davison Ailesi (J. P. Morgan ve sirketinin sahibi, her iki dünya savasinda da etkili olmuslar ve büyük paralar kazanmislardir), • Pillsburr Ailesi (Un ticareti), • Sloane Ailesi (Ticaret ve parekende satisiin dev ismi), • Weyerhauser Ailesi (Kereste ve orman ürünleri tröstü), • Harriman Ailesi (Demiryolu Krallari), • Rockefeller Ailesi (Standard petrol, Chase Manhatten Bank ve binlerce sirketin sahibi CFR, Trilateral Komisyon ve Bilderbergin basindaki aile), • Lord Ailesi (y. 1635, Cambridge, Mass.), • Bundy Ailesi (y. 1635, Boston, Mass.), • Phelps Ailesi (y. 1630 Dorchester, Mass.), Bush aileleri (Baba Bush CIA ve ABD baskani, ogul Bush bu örgütlerin bir entrikasiyla ABD baskanligina getirildi, her ikisi de SBS üyesi). SBS toplumdaki hemen her yapiya girmistir. Bunlarin içinde Beyaz Saray, Yüce Divan, Medya, İs ve Endüstri, Federal Banka sistemi, Kanun yapici kurullar, Mahkemeler vb vardir. SBS'nin temel ideolojisi Anglo Sakson ve Protestan beyazlarin dünyadaki hakimiyetini saglamaktir, ideolojisi oldukça fasistir ve her iki dünya savasinda da bu cemiyet çok önemli roller oynamistir. Bohemian Grove ve CFR ile birlikte Skulls and Bones Society Yeni Dünya Düzeni'nin yaraticisidir. NOT: bu hanedanlığın üyelerinin sayıları 10 veya 13 veya 15'tir; ama kesin bir sayı söylenememektedir 1- Hükümetleri ve diğer resmi görevlerdeki insanları kontrol altına almak için para ve zaten büyük bir eğilim arzeden seks ticareti kullanılacak. 2- Illuminati bu amaca yönelik Dünya'nın her yerinde başarılı ve üstün yetenekli öğrenciler yetiştirmek için kolej ve üniversiteler açacak. 3- Teşkilat içinde başarılı isimler hükümetlere, dini ve mali kurumlar içine yerleştirilecek ve ajan olarak kullanılacak. 4- Son derece etkili medya kurumları kuracak ve sorunların çözümleri için tüm Dünya'da tek bir devletin gerekliliğine ikna edecek. 5- Bu noktada son aşamaya gelinecek, her türlü silah ve asker kullanılarak, tüm ulusal devletlere meydan okunacak ve halklar sadece Illuminati tarafından kontrol edilen bir iktidarın denetimine girene dek savaşılacak. (Masonların teşkilatına ihtiyaç vardı. En etkili isimleriyle temasa geçilecek ve localarında yer açılacak.) 6- Katolik mezhep içine sızılacak ve yok edilecek. (Çünkü Papa'nın etki alanında en az 1 milyar var, Dünya'da onun kadar etkili kimse yok.) (Vatikan'a KGB ajanlarıyla sızıldı ve bazı kardinallere önce yardımcılarını şantaj yoluyla kafesleyip ulaşıldı ve Papa süikastlerinin üstünü örttürecek kadar kullanıldılar. Kiminiyse Venedik'ten şaibeli yolla alınan Vatikan Bankası yoluyla.) (Bu arada SSCB'yi ve KGB'yi başından beri kukla gibi kullanan yine Illuminati'ydi. Yani "Soğuk Savaş" tam bir tavşana kaç, tazıya tut tiyatrosuydu.) (KGB siyasi, kültürel, mali, dini konularda istihbarat sağlarken, onun alt birimi GRU bu amaçlar için Askeri istihbaratta uzmanlaşmıştı. GRU'da herkes kitle imha silahları konusunda uzmandı ve günü geldiğinde herkes elinde bir çantayla bir nükleer bomba olacaktı. Onun da alt birimi Spetnas nokta operasyonları işine bakıyordu.) (Aynı tarihlerde ABD Başkanı olan Franklin Roosevelt 1932'de Doların üzerine Illuminati'nin sembolü meşhur tamamlanmamış piramidi koydurttu.) Yuvarlak Masa Teorisi Illuminati şebekesinin temel amacı bütün dünyayı tek merkezden yönetebilmek için eli her tarafa uzanabilen bir ağ oluşturmaktı. Fakat bunun gerçekleşmesi için birbirleriyle irtibatlı birtakım alt mekanizmaların oluşturulmasına ihtiyaç vardı. İşte bundan dolayı bir Yuvarlak Masa (The Round Table) teorisi geliştirildi. Bu teoriye göre şekillendirilecek organlar, üstlendikleri görevlere göre kendi aralarında bir irtibat ağı kuracak, bilgi alış verişinde bulunacak ve dünya ülkelerini yönlendirecek politikalar geliştireceklerdi. Yuvarlak Masa organlarının elemanları kendi ülkelerinde etkili kişiler olacaklardı. Yuvarlak Masa teorisi ilk olarak 1877'de John D. Rockefeller, Cecil Rhodes, John P. Morgan, Andrew Carnegie ve Mayer A. Rothschild'dan oluşan beşli tarafından ortaya atılmıştır. Bunların hepsi de Illuminati şebekesinin üyeleriydi ve üçü yani Rockefeller, Morgan ve Rothshild yahudi kökenliydi. Yuvarlak Masa ve Birinci Dünya Savaşı Yuvarlak Masa'nın seçkin üyeleri, Birinci Dünya Savaşı öncesinde ülkelerindeki savaş komitelerinde önemli görevler üstlenmişlerdi. Bu kişiler siyaset sahnesinde, birbirlerine zıt ülkeleri temsil ediyor ama Yuvarlak Masa'da bir araya gelebiliyorlardı. Bu kişilerin savaşın şartlarını ve sebeplerini kendi elleriyle hazırladıkları, Birinci Dünya Savaşı'nın arkasında duran gerçeklerin altını kurcalama zahmetine katlanan araştırmacıların dikkatinden kaçmamıştır. Bu kişiler savaş esnasında da ülkelerinin savaş komitelerindeki üst görevlerini sürdürmüşlerdir. Savaş sonrasında ortaya çıkan şartlar Illuminati şebekesinin hesap ve planlarına daha da uygundu. Savaşın ateşini yakan ve dört yıl boyunca üzerine gaz döken Yuvarlak Masa üyeleri, 1919'da Fransa'nın başkenti Paris yakınlarında Versailles Barış Konferansı'nda bir araya gelmiş ve savaş sonrası şartlarda dünyaya nasıl şekil verebileceklerini tartışıyorlardı. Bu toplantıda bir araya gelen Alfred Milner, Edward Mandel ve Bernard Baruch, Yuvarlak Masa'nın seçkin üyeleriydi ve zaten kendilerinin çıkardığı savaşın ortaya çıkardığı şartları değerlendirme konusunda görüş alış verişinde bulunuyorlardı. Bunlardan Alfred Milner, Yuvarlak Masa'nın lideriydi. Konferansa katılanların birçoğu, daha önce sözünü ettiğimiz ünlü banka hanedanı Rothschild ailesinin fertleri tarafından önerilmişti. Bu ailenin yahudi azınlığa mensup olduğunu daha önce belirtmiştik. Filistin topraklarında bir yahudi devletinin kurulmasıyla ilgili politikaların geliştirilmesinde karanlık gizli örgütlerin önemli rolü olmuştur. Versailles Barış Konferansı'nda alınan kararların arasında da Filistin'de bir yahudi devleti kurulması vardı.... İlluminati'nin Dereceleri Çırak, Kalfa, Usta, Gizli (Hafi) Usta, Kamil Usta, Sır katibi, Nazır Hakim, Bina Emini, Dokuzlar Müntahibi, Onbeşler müntahibi, Onikiler müntahibi, Usta Mimarlar, Royal Architekt de Salodon, Müntahibi Kamil, Şark Şövalyesi, Kudüs Prensi, Şark ve Garp Şövalyesi,, Salib verdi Şövalyesi, Alî (Yüce) İskoçyalı, Mehafili Muhtereme Üstadı, Prusya Şövalyesi, Lübnan Prensi, Sanduka-i Esrar Reisi, Tünç Yılan Şövalyesi, İskoçyalı Papaz, Mabed Şövalyesi, Güneş Şövalyesi, Sent Andre İskoç Şövalyesi, Kadüsen Şövalyesi, Müfettişi Azam, Sırrı Hafi Prensi, HAKİM MÜFETTİŞ UMUMİ AZAMI. Bu dereceleri kazanırken takip edilen zaman: 1 : 2 Beş Ay 2: 3 Yedi Ay 3. 4 Dokuz ay 1. 5 Üç ay 5 : 9 Üç Ay 9: 14 Beş Ay 14: 15 Üç Ay 15: 17 Üç Ay 17: 18 Yedi Ay 18: 22 Beş Ay 22: 27 Yedi Ay 27: 29 Beş Ay 29: 30 Yedi Ay 30: 31 beş Ay 31: 32 Yedi Ay ki, Toplam 7 Sene (81 Ay). Bir de derecelenmenin sıralamasına bakarsak; bu 33. derece arasında Türkiye’de sadece “15” derece olduğunu görürüz. Altıdan dokuza, dokuzdan ondört’e kadar derece yoktur, boş bırakılmıştır! Ondört, Ondokuz, Yirmi ve Yirmi bir yoktur. Yirmi ikiden Yirmi Yedinci’ye kadar yoktur. Yirmi sekiz, Yirmi dokuz yoktur. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
acelya Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2007 dan brown un melekler ve seytanlar kitabını okumanızı öneririm Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
heRnan coRtes Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2007 etkileyiciler şu an vaktim yok okuyamadım eve gidince mutlaka okuyacağım hepsini luciin ve pnkflyd teşekkürler.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
pnkflyd Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2007 etkileyiciler şu an vaktim yok okuyamadım eve gidince mutlaka okuyacağım hepsini luciin ve pnkflyd teşekkürler.. asıl ben tşk ederim..ilğiniz için... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Rimmon-ex Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2007 Keşke arama yaptırıp mevcut konulara ekleme yapsaydınız:) Emeğinize sağlık arkadaşlar. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MurKy Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2007 Artık Gizli Değil Tüm Dünya Biliyor :) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
luciin Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2007 Artık Gizli Değil Tüm Dünya Biliyor :) Ama bildikleri, yanıldıklarına yetiyor sadece Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MurKy Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2007 yüzeysel düşün biraz Önceden İlluminati'nin Varlığı Biliniyormuydu ? Hayır.. Şimdi Biliniyor mu ? Biliniyor.. Sorun Yok Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
elfstitan Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2007 tüm dünya biliyorsa bu işte bi aksilik vardır. dünyayı geçekten elinde bulunduranların,medya ve komplo teorilerine meraklı toplum için uydurduğu,gayet güzel kurguladığı bi sahte hedeftir illuminati.herkes bununla ilgilenirken onlar işlerini daha kolay yapıyorlar. elinize sağlık arkadaşlar. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MurKy Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2007 elf katılıyorum adamlar asalak değilki .. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MALCOLMX Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2007 Süper paylaşımlar sağolun arkadaşlar;) Bütün bu olaylar Tek Dünya Devleti için yukarıda da bahsedilmiş zaten:thumbsup: tekrar sağolun arkadaşlar... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
luciin Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2007 Google'den 1 dolar resimlerini taratırken karşıma çıkan sonuçlar: http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/3/35/United_States_one_dollar_coin,_reverse.jpg/612px-United_States_one_dollar_coin,_reverse.jpg http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/4/43/Great_Seal_of_the_US.png Paranın üzerindeki "E Plurubis Unum" yazısıyla ilgili Wikipediada şu bilgi yer alıyor: «E pluribus unum, Amerika Birleşik Devletleri 'nin ilk resmi sloganlarından biridir. Latince olan bu slogan çoktan tek anlamına gelir. Başlangıçta bu slogan ABD'yi ilk oluşturan Onüç Koloni'nin birliği anlamında kullanılmıştı. Sonraları ABD vatandaşlarının değişik kökenlerden gelmelerine rağmen bir birlik oluşturduklarını vurgulamak için kullanılmaktadır.» Peki bu sözün, üstü kapalı olarak "çok devletten tek devlete" anlamına da gelebileceğini düşünmek, sizce fazla hayalperestlik mi olur? Amerika'nın simgesi olan kartalın ağzındaki şeritte de aynı ifade geçiyor: Çoktan tek! İngilizcedeki "Out of many, one" cümlesini karşılıyor. Dıştan görünüşte, "unity in diversity" ifadesini karşıladığı söyleniyor. Endonezyan'ın "Motto"su gibi. Serbest çeviriyle ise "Seçilmiş halk." Seçilmiş halk ifadesi, daha çok Yahudiler için kullanılan bir terim. Aynı armada kartalın sol bacağında tuttuğu 13 ok, yine "on üç koloni"yi simgeliyor. Bu da başlangıçtan beri Amerika'yı dolaylı olarak yöneten meşhur 13 Yahudi ailesini akla getiriyor. Şeref Mercan, "Dünyanın Efendileri" adlı kitabında İlluminati'nin tanımı yapılırken "...dünyayı dolayısıyla da bizi, siyonizm doğrultusunda Mesih'in gelmesini hızlandırmak iamacıyla yöneten 13 ailenin çekirdeğini oluşturduğu bir örgüt" diye bir ifade kullanıyor. http://img222.imageshack.us/img222/7682/736150761mk.jpghttp://img259.imageshack.us/img259/1331/717180909lg.jpg "Para ilk tasarlanırken bu hayvan aslında kartal değil Phoenixmiş. Çünkü Phoenix yeniden doğuşu simgeleyen mitolojik bir canlıdır. Yanmış ve külleri içinden tekrar yükselmiştir. İlluminati için bunun Lucifer'i sembolize ettiğine dair iddialar var ama tabi ki diğerleri gibi kesin değil. Kartal konusuna devam edelim. Dikkat ettiyseniz kartalın çevresindeki her şey 13 sayısıyla ifade edilmiş. Bir pençesinde 13 yaprak, diğer pençesinde 13 ok, ortadaki amerikan bayrağında 13 tane şerit, kafasının üstünde ise 13 tane yıldız olduğu görünmektedir. Öte yandan bu 13 yıldıza dikkatsiz bir şekilde bakanlar bile iç içe geçmiş iki adet üçgen görmekte zorlanmıycaklardır. Yani bir hexagram, yani yine bir Davut yıldızı. İlginç değil mi? 13 sayısının ise bu kadar çok göze sokulması biraz ilginç olmuş. Çünkü 13 sayısı hristiyan toplumlarda uğursuz sayı olarak biliniyor. 13 sayısı ile alakalı bilinen 3 hikaye var. Birincisi son akşam yemeği (the last supper) ile ilgili. Son akşam yemeğinde İsa + 12 havarisi vardı. Yani toplamda 13 kişi vardı ve orada 13. ve aynı zamanda fazlalık olan kişi Judas (Yahuda) idi. Bu yüzden Hristiyanlık'taki ilk uğursuzluk inancı buradan çıkar. Başka bir hikaye ise Iskandinav mitolijisinde karşımıza çıkar. 12 tanrı'nın katıldığı bir yemekte, kötü tanrı Loki 13. olarak katılır ve yemeği mahveder. Bu tanrı Balder'in ölümüyle sonuçlanır. Bu yüzden 13 sayısı uğursuz olarak kabul edilir. Bence konuyla en alakalı olay ise 13 Ekim 1307 Cuma günü Papa'nın vaazıyla Kral 4. Philip Templar'ları tutuklar ve hepsini işkence yaparak öldürür. Bunun nedeni Papa'nın çıkardığı hutbesinde; Templar'ların şeytana taptığını, insanlara türlü işkenceler yapıp onları öldürdüklerini, sodomi gibi ölümcül günahlar işlediklerini söylemesidir. Bu tarihe kanlı 13. cuma olarak geçer. Templar'ların masonlarla tarih boyunca süre gelen ilişkisi, aynı zamanda kimi ritüellerde 13 sayısının lucifer'i temsil etmesi 1 dolar'ın üzerindeki masonik göndermelerle beraber incelendiğinde sanırım biraz daha anlam kazanıcaktır." Kartalın her bir kanadında 33 tüy olmasının da bir anlamı olması lazım ki var. 33 ile ilgili elimizdeki tek mantıklı açıklama masonluğun en yüksek derecesi olması. Mesela George Bush ve Tony Blair'in 33. dereceden mason olduğu biliniyor. Aynı zamanda satanist Aleister Crowley de 33.dereceden mason olmuştur. Kartalın üstündeki yıldızların genel şekline baktığınızda ise heksegram; yani Davut'un Yıldızı'nı oluşturacak şekilde dizildiğini fark ediyorsunuz. http://www.electricscotland.com/history/articles/images/Final1995$1SnB05040302Y_small.jpg 1 dolara tekrar dönüyoruz. Yarım piramit şeklinin hemen arkasında, üstteki yazıda da verdiğim arma yer alıyor. "The Department of the Treasury". İlluminati'den 13 yıl sonra kurulmuş. Hemen üstteki terazi sembolü, yine İlluminati'ye ait. Alttaki anahtar ise ezoterik bir sembol olabilir. Ezoterizmin tanımında şu ifadelere de yer veriliyor: «Herhangi bir dinin , sadece sırra ve gizli bilgiye ermiş olanlara açıklanan yönüne içrek bilim adı verilir. Kabala’cıların içrek elyazmaları ,” açkı “ ve ya “anahtar “ adıyla anılır. İçrek öğreti , oyun kağıdı falı , simyacıların sırları, sihir , büyü , kabala gelenekleri gizli dini törenleri vb. kapsıyordu. Apokalipsis’in açıklanması , Hezeikel’in gördüğü hayallerin yorumlanması da içrek konular arasında yer alır.”» Tekrar "tamamlanmamış piramit" sembolüne dönelim. Piramitin hemen altında "MDCCDXXVI" tarihi yer alıyor. Roma rakamlarından hiç anlamam. Sağolsun, MalcomX'in yardımlarıyla 1776 tarihine ulaşıyoruz. Yani İlluminati'nin kurulduğu tarihe. Yine Wikipedia'da bu tarihi aratırken tek bir olay geliyor hemen karşıma. 4 Temmuz 1776, yani Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi'nin imzalandığı tarih. "Bir alıntı: Bunca şeyden sonra para üzerindeki onca masonik ve İlluminati ile bağlantılı sembollere rağmen hala piramit üstündeki 1776'nın bağımsızlık bildirgesi'ni temsil ettiğini düşünmek biraz garip kaçıyor. Amerikalılar ise tüm bu sözlerin Amerika'nın gelişimi ile bağdaştırıldığını düşünmekteler. Yani Amerika'nın yükselmesi, güçlü bir devlet olması vs. vs. Peki öyleyse bunlar söylenirken neden ulusal bir politikadan bahsedilmiyor da new world order diyerek yeni bir dünya düzeninden bahsediliyor? Garip(!)...Ayrıca tüm bu sözlerin latince olarak para üzerine konması gerçekten de takdire şayan bir cesaret gösterisi. Bu latince sözleri öneren kişinin (Charles Thomson, kongre sekreteri) ve de parayı tasarlayanların (ki aralarında Benjamin Franklin de vardır) mason olması tesadüften biraz fazlasını gerektiriyor." "Novus ordo seclorum yazısı da bunu doğrular niteliktedir. Novus ordo seclorum Latince "yeni dünya düzeni" yani "new world order" anlamına gelir. 1991 yılında baba Bush bu sözü insanların beynine kazımıştır. Bu Irak'taki Körfez Savaşı zamanlarına denk gelmektedir. Baba Bush Irak'a yaptığı saldırılar sayesinde kendi petrol şirketine milyonlarca dolar kazandırdığı dönemlere denk gelmiştir bu sözün yaygınlaşması. Ama savaş sonrası yönetime el konmamış, Saddam Irak'ın başında tutulmuştur. Neden? Çünkü savaş=para'dır. Zamanında Saddam'a kimyasal silahları satan zaten Amerika'dır. Her potansiyel savaş yeni dünya düzeni ortaklarının cebini dolduracak olan bir gelir kaynağıdır. Bu arada, Amerika'nın II. Dünya Savaşından sonra saldırdığı ülke sayısı "30" dur. Piramitin üstündeki annuit coeptis kaba bir çeviriyle "girişimlerimiz başarı ile tamamlanacaktır" anlamına gelmektedir. Bunu da henüz bitmemiş olan piramitten anlayabiliriz." Sembolü çözmeye çalışırken, Google'den şu bilgiye ulaştım: "Piramit'in üstündeki göz all-seeing eye diye bilinen her şeyi gören göz, yani eye of horus, yani horus'un gözüdür. Bu sembolün masonlarca kullanıldığı bilinmektedir. Aynı zamanda bu illuminati denen gizli örgütün sembolü olmuştur. Her şeyi gören göz bir anlamda yapılan her şeyin tek bir yerden kontrol edilmesi, dünyanın tek bir yerden yönetilmesi anlamına gelmektedir." Birden, Hıristiyan ve İslami kaynaklarda, Deccal yada Mesih karşıtının TEK GÖZLÜ olacağı bilgisini hatırlıyorum. Bu kez, göz sembolüne daha da odaklanıyorum. http://img222.imageshack.us/img222/9368/541704440kt.jpg Aynı kaynakta, 1 doların hemen arkasında bulunan "George Washington" resmi için şunlar söyleniyor: "Kendisi, köle sahibi bir masondur. Bu da bilinen bir gerçektir. Peki masonlukta satanizmde sıkça kullanılan Baphomet'i bilir misiniz? O zaman George Washington'ın oturan heykeliyle baphomet arasındaki benzerlik dikkatinizi çekecektir." http://i30.photobucket.com/albums/c330/goatripper/owl1.jpg Son olarak 1 dolar'ın ön yüzünde sağ üstteki 1 rakamının çevresindeki kalkan gibi şeye bakalım. Bu şeyin sol üst taraftaki çeyrek çember oluşturan kıvrımında gizli bir nesne olduğu görülür. (büyüteç lazım) Yakından incelendiğinde ortak görüş bunun bir baykuş olduğudur. Uğursuz hayvan olarak bilinen bu hayvanın başka bir özelliği de "herşeyi gören kuş" olarak bilinmesidir. Bu kez de Bohemian Grove (Bohemian Kulübü)'nün simgesinin baykuş olduğu aklıma geliyor. "Bohemian Grove (BG) aynı Skulls and Bones Society gibi gizli amaçlar ve yöntemler için 1880lerde Kaliforniyada kurulmus bir cemiyettir. Üyeleri, törenleri, ritüelleri ve ne yaptıkları çok gizli tutulur. Merkezdeki çiftlik aynı anda yüzlerce kişinin hafta sonu toplantılarına katılabileceği niteliktedir. ABD'nin hemen her eyaletinde tapınakları vardır. Sembolleri BAYKUŞtur. Ritüellerde baykuşa hitap edilir ve bir fetiş olarak baykus motifi kullanılır. Bohemian Grovea üye olanlar, başka masonik klüplere de üye olduklari için bu rituellere ve sembolizme alışıktırlar." (Kaynak: Bohemian Grove) http://img222.imageshack.us/img222/7296/853751223te.gif "Şimdi vereceğim örnek bir tesadüf olabilir ama gerçekten de dikkate değer bir şey. 1 dolar'ın üzerindeki piramite ters bir üçgen çizip bir hexagram elde edelim. yani Davut yıldızı (star of David, Siyonizm'in sembolü) yıldızın köşelerinin denk geldiği harflerden mason yazabiliyoruz." "Öte yandan, biraz zorlama olsa da yine ilginç bir tesadüf olarak görülebilecek bir şey var. 3 tane üçgen çizelim. her üçgenin tepesinden başlıycak şekilde piramidin altındaki romen rakamlarını üçgenlere yerleştirelim. Piramitin altında 600, 60 ve 6 sayıları çıkacak. six hundred and sixty six. 666. Şöyle bir şey:" http://img259.imageshack.us/img259/3390/306844907jy.gif Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
belfalas Yanıtlama zamanı: Eylül 24, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 24, 2007 aslında konuyla tam olarak alakalı değil ama aklıma gelmişken bende bir şeye değinmek isterim; 13 sayısı uğursuz bir sayı değildir. aslında 13 kadınların bir yılda geçirdiği adet sayısıdır ve dişiliğin kutsallığını temsil eder bu yüzden kutsaldır. daha sonradan gelen dinler, paganları kötü göstermek için bu rakamı lanetliymiş gibi sembolize ederler. ayrıca baphomet'in boynuzlu olması hiçte tesadüf değildir. çizilen o resim pagan bereket ve av tanrısıdır (horned god). ve yine sonradan gelen dinler tarafıdan şeytan gibi gösterilerek çarpıtılmış, ve şeytanmış gibi gösterilmiştir. hexagramın oluşumundaki ters üçgen kadehi(vajinayı); kadeh de tanrıçayı sembolize eder dik üçgen kılıcı (penis ucunu); tanrıyı sembolize eder ve dişi-erkek dengesi hexagramla sembolize edilir. bence masonların bu kadar paganist semboller kullanmaları bir tesadüf olamaz. ortada daha farklı bşr gerçek var ve bu gerçek aşırı dindarların çarpıtmaları yüzünden silinme aşamasında. masonlar yozlaşmış bir satanizm türevi inanca sahip gibi gösterilse de aslında bence gerçeği hiçbirimiz bilemiyoruz. bence tüm bu ortaya konulanlar sadece çenelerimizi meşgul etmeye yarayan bir sakızmış gibi geliyor bana Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mezzaluna Yanıtlama zamanı: Eylül 24, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 24, 2007 arkadaşlar bu hafife alınmaması gereken bir konu Türkiye'den de pek çok şaşırılacak kişi bu topluluğa üye sabateist olan kişiler maalesef ama tek merak ettiğim bütün dünyaya hakim olsalar bile sonuç ne olacak ellerine ne geçecek çok merak ediyorum.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
yougaar Yanıtlama zamanı: Eylül 25, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 25, 2007 çok enteresan doğrusu. teşekkürler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MALCOLMX Yanıtlama zamanı: Eylül 25, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 25, 2007 Müthiş olmuş eline ve emeğine sağlık:thumbsup: -------------------- Google'den 1 dolar resimlerini taratırken karşıma çıkan sonuçlar: http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/3/35/United_States_one_dollar_coin,_reverse.jpg/612px-United_States_one_dollar_coin,_reverse.jpg http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/4/43/Great_Seal_of_the_US.png Paranın üzerindeki "E Plurubis Unum" yazısıyla ilgili Wikipediada şu bilgi yer alıyor: «E pluribus unum, Amerika Birleşik Devletleri 'nin ilk resmi sloganlarından biridir. Latince olan bu slogan çoktan tek anlamına gelir. Başlangıçta bu slogan ABD'yi ilk oluşturan Onüç Koloni'nin birliği anlamında kullanılmıştı. Sonraları ABD vatandaşlarının değişik kökenlerden gelmelerine rağmen bir birlik oluşturduklarını vurgulamak için kullanılmaktadır.» Peki bu sözün, üstü kapalı olarak "çok devletten tek devlete" anlamına da gelebileceğini düşünmek, sizce fazla hayalperestlik mi olur? Amerika'nın simgesi olan kartalın ağzındaki şeritte de aynı ifade geçiyor: Çoktan tek! İngilizcedeki "Out of many, one" cümlesini karşılıyor. Dıştan görünüşte, "unity in diversity" ifadesini karşıladığı söyleniyor. Endonezyan'ın "Motto"su gibi. Serbest çeviriyle ise "Seçilmiş halk." Seçilmiş halk ifadesi, daha çok Yahudiler için kullanılan bir terim. Aynı armada kartalın sol bacağında tuttuğu 13 ok, yine "on üç koloni"yi simgeliyor. Bu da başlangıçtan beri Amerika'yı dolaylı olarak yöneten meşhur 13 Yahudi ailesini akla getiriyor. Şeref Mercan, "Dünyanın Efendileri" adlı kitabında İlluminati'nin tanımı yapılırken "...dünyayı dolayısıyla da bizi, siyonizm doğrultusunda Mesih'in gelmesini hızlandırmak iamacıyla yöneten 13 ailenin çekirdeğini oluşturduğu bir örgüt" diye bir ifade kullanıyor. http://img222.imageshack.us/img222/7682/736150761mk.jpghttp://img259.imageshack.us/img259/1331/717180909lg.jpg "Para ilk tasarlanırken bu hayvan aslında kartal değil Phoenixmiş. Çünkü Phoenix yeniden doğuşu simgeleyen mitolojik bir canlıdır. Yanmış ve külleri içinden tekrar yükselmiştir. İlluminati için bunun Lucifer'i sembolize ettiğine dair iddialar var ama tabi ki diğerleri gibi kesin değil. Kartal konusuna devam edelim. Dikkat ettiyseniz kartalın çevresindeki her şey 13 sayısıyla ifade edilmiş. Bir pençesinde 13 yaprak, diğer pençesinde 13 ok, ortadaki amerikan bayrağında 13 tane şerit, kafasının üstünde ise 13 tane yıldız olduğu görünmektedir. Öte yandan bu 13 yıldıza dikkatsiz bir şekilde bakanlar bile iç içe geçmiş iki adet üçgen görmekte zorlanmıycaklardır. Yani bir hexagram, yani yine bir Davut yıldızı. İlginç değil mi? 13 sayısının ise bu kadar çok göze sokulması biraz ilginç olmuş. Çünkü 13 sayısı hristiyan toplumlarda uğursuz sayı olarak biliniyor. 13 sayısı ile alakalı bilinen 3 hikaye var. Birincisi son akşam yemeği (the last supper) ile ilgili. Son akşam yemeğinde İsa + 12 havarisi vardı. Yani toplamda 13 kişi vardı ve orada 13. ve aynı zamanda fazlalık olan kişi Judas (Yahuda) idi. Bu yüzden Hristiyanlık'taki ilk uğursuzluk inancı buradan çıkar. Başka bir hikaye ise Iskandinav mitolijisinde karşımıza çıkar. 12 tanrı'nın katıldığı bir yemekte, kötü tanrı Loki 13. olarak katılır ve yemeği mahveder. Bu tanrı Balder'in ölümüyle sonuçlanır. Bu yüzden 13 sayısı uğursuz olarak kabul edilir. Bence konuyla en alakalı olay ise 13 Ekim 1307 Cuma günü Papa'nın vaazıyla Kral 4. Philip Templar'ları tutuklar ve hepsini işkence yaparak öldürür. Bunun nedeni Papa'nın çıkardığı hutbesinde; Templar'ların şeytana taptığını, insanlara türlü işkenceler yapıp onları öldürdüklerini, sodomi gibi ölümcül günahlar işlediklerini söylemesidir. Bu tarihe kanlı 13. cuma olarak geçer. Templar'ların masonlarla tarih boyunca süre gelen ilişkisi, aynı zamanda kimi ritüellerde 13 sayısının lucifer'i temsil etmesi 1 dolar'ın üzerindeki masonik göndermelerle beraber incelendiğinde sanırım biraz daha anlam kazanıcaktır." Kartalın her bir kanadında 33 tüy olmasının da bir anlamı olması lazım ki var. 33 ile ilgili elimizdeki tek mantıklı açıklama masonluğun en yüksek derecesi olması. Mesela George Bush ve Tony Blair'in 33. dereceden mason olduğu biliniyor. Aynı zamanda satanist Aleister Crowley de 33.dereceden mason olmuştur. Kartalın üstündeki yıldızların genel şekline baktığınızda ise heksegram; yani Davut'un Yıldızı'nı oluşturacak şekilde dizildiğini fark ediyorsunuz. http://www.electricscotland.com/history/articles/images/Final1995$1SnB05040302Y_small.jpg 1 dolara tekrar dönüyoruz. Yarım piramit şeklinin hemen arkasında, üstteki yazıda da verdiğim arma yer alıyor. "The Department of the Treasury". İlluminati'den 13 yıl sonra kurulmuş. Hemen üstteki terazi sembolü, yine İlluminati'ye ait. Alttaki anahtar ise ezoterik bir sembol olabilir. Ezoterizmin tanımında şu ifadelere de yer veriliyor: «Herhangi bir dinin , sadece sırra ve gizli bilgiye ermiş olanlara açıklanan yönüne içrek bilim adı verilir. Kabala’cıların içrek elyazmaları ,” açkı “ ve ya “anahtar “ adıyla anılır. İçrek öğreti , oyun kağıdı falı , simyacıların sırları, sihir , büyü , kabala gelenekleri gizli dini törenleri vb. kapsıyordu. Apokalipsis’in açıklanması , Hezeikel’in gördüğü hayallerin yorumlanması da içrek konular arasında yer alır.”» Tekrar "tamamlanmamış piramit" sembolüne dönelim. Piramitin hemen altında "MDCCDXXVI" tarihi yer alıyor. Roma rakamlarından hiç anlamam. Sağolsun, MalcomX'in yardımlarıyla 1776 tarihine ulaşıyoruz. Yani İlluminati'nin kurulduğu tarihe. Yine Wikipedia'da bu tarihi aratırken tek bir olay geliyor hemen karşıma. 4 Temmuz 1776, yani Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi'nin imzalandığı tarih. "Bir alıntı: Bunca şeyden sonra para üzerindeki onca masonik ve İlluminati ile bağlantılı sembollere rağmen hala piramit üstündeki 1776'nın bağımsızlık bildirgesi'ni temsil ettiğini düşünmek biraz garip kaçıyor. Amerikalılar ise tüm bu sözlerin Amerika'nın gelişimi ile bağdaştırıldığını düşünmekteler. Yani Amerika'nın yükselmesi, güçlü bir devlet olması vs. vs. Peki öyleyse bunlar söylenirken neden ulusal bir politikadan bahsedilmiyor da new world order diyerek yeni bir dünya düzeninden bahsediliyor? Garip(!)...Ayrıca tüm bu sözlerin latince olarak para üzerine konması gerçekten de takdire şayan bir cesaret gösterisi. Bu latince sözleri öneren kişinin (Charles Thomson, kongre sekreteri) ve de parayı tasarlayanların (ki aralarında Benjamin Franklin de vardır) mason olması tesadüften biraz fazlasını gerektiriyor." "Novus ordo seclorum yazısı da bunu doğrular niteliktedir. Novus ordo seclorum Latince "yeni dünya düzeni" yani "new world order" anlamına gelir. 1991 yılında baba Bush bu sözü insanların beynine kazımıştır. Bu Irak'taki Körfez Savaşı zamanlarına denk gelmektedir. Baba Bush Irak'a yaptığı saldırılar sayesinde kendi petrol şirketine milyonlarca dolar kazandırdığı dönemlere denk gelmiştir bu sözün yaygınlaşması. Ama savaş sonrası yönetime el konmamış, Saddam Irak'ın başında tutulmuştur. Neden? Çünkü savaş=para'dır. Zamanında Saddam'a kimyasal silahları satan zaten Amerika'dır. Her potansiyel savaş yeni dünya düzeni ortaklarının cebini dolduracak olan bir gelir kaynağıdır. Bu arada, Amerika'nın II. Dünya Savaşından sonra saldırdığı ülke sayısı "30" dur. Piramitin üstündeki annuit coeptis kaba bir çeviriyle "girişimlerimiz başarı ile tamamlanacaktır" anlamına gelmektedir. Bunu da henüz bitmemiş olan piramitten anlayabiliriz." Sembolü çözmeye çalışırken, Google'den şu bilgiye ulaştım: "Piramit'in üstündeki göz all-seeing eye diye bilinen her şeyi gören göz, yani eye of horus, yani horus'un gözüdür. Bu sembolün masonlarca kullanıldığı bilinmektedir. Aynı zamanda bu illuminati denen gizli örgütün sembolü olmuştur. Her şeyi gören göz bir anlamda yapılan her şeyin tek bir yerden kontrol edilmesi, dünyanın tek bir yerden yönetilmesi anlamına gelmektedir." Birden, Hıristiyan ve İslami kaynaklarda, Deccal yada Mesih karşıtının TEK GÖZLÜ olacağı bilgisini hatırlıyorum. Bu kez, göz sembolüne daha da odaklanıyorum. http://img222.imageshack.us/img222/9368/541704440kt.jpg Aynı kaynakta, 1 doların hemen arkasında bulunan "George Washington" resmi için şunlar söyleniyor: "Kendisi, köle sahibi bir masondur. Bu da bilinen bir gerçektir. Peki masonlukta satanizmde sıkça kullanılan Baphomet'i bilir misiniz? O zaman George Washington'ın oturan heykeliyle baphomet arasındaki benzerlik dikkatinizi çekecektir." http://i30.photobucket.com/albums/c330/goatripper/owl1.jpg Son olarak 1 dolar'ın ön yüzünde sağ üstteki 1 rakamının çevresindeki kalkan gibi şeye bakalım. Bu şeyin sol üst taraftaki çeyrek çember oluşturan kıvrımında gizli bir nesne olduğu görülür. (büyüteç lazım) Yakından incelendiğinde ortak görüş bunun bir baykuş olduğudur. Uğursuz hayvan olarak bilinen bu hayvanın başka bir özelliği de "herşeyi gören kuş" olarak bilinmesidir. Bu kez de Bohemian Grove (Bohemian Kulübü)'nün simgesinin baykuş olduğu aklıma geliyor. "Bohemian Grove (BG) aynı Skulls and Bones Society gibi gizli amaçlar ve yöntemler için 1880lerde Kaliforniyada kurulmus bir cemiyettir. Üyeleri, törenleri, ritüelleri ve ne yaptıkları çok gizli tutulur. Merkezdeki çiftlik aynı anda yüzlerce kişinin hafta sonu toplantılarına katılabileceği niteliktedir. ABD'nin hemen her eyaletinde tapınakları vardır. Sembolleri BAYKUŞtur. Ritüellerde baykuşa hitap edilir ve bir fetiş olarak baykus motifi kullanılır. Bohemian Grovea üye olanlar, başka masonik klüplere de üye olduklari için bu rituellere ve sembolizme alışıktırlar." (Kaynak: Bohemian Grove) http://img222.imageshack.us/img222/7296/853751223te.gif "Şimdi vereceğim örnek bir tesadüf olabilir ama gerçekten de dikkate değer bir şey. 1 dolar'ın üzerindeki piramite ters bir üçgen çizip bir hexagram elde edelim. yani Davut yıldızı (star of David, Siyonizm'in sembolü) yıldızın köşelerinin denk geldiği harflerden mason yazabiliyoruz." "Öte yandan, biraz zorlama olsa da yine ilginç bir tesadüf olarak görülebilecek bir şey var. 3 tane üçgen çizelim. her üçgenin tepesinden başlıycak şekilde piramidin altındaki romen rakamlarını üçgenlere yerleştirelim. Piramitin altında 600, 60 ve 6 sayıları çıkacak. six hundred and sixty six. 666. Şöyle bir şey:" http://img259.imageshack.us/img259/3390/306844907jy.gif Müthiş olmuş eline ve emeğine sağlık Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
elfstitan Yanıtlama zamanı: Eylül 25, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 25, 2007 "E...Pluribus Unum" "çokluğun dışında...Bir" demektir.latince bu kelime panteist inancı özetler niteliktedir aslen. amerikanın hangi anlamda kullandığını bilemem. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mezzaluna Yanıtlama zamanı: Eylül 26, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 26, 2007 13 aynı zamanda 13 havari ile ilgili de 13. hz. İsa'ya ihanet ettiği içinde bağdaştırılmış kadın erkek sembolleri siyonizm ve türevleerinde bol miktarda var mısır hiyeroglif yazılarından alıntılarda mevcut tek kenarı olmayan iki iç içe geçmiş üçgende bunu simgelio masonların kullandığı buı üçgenlerden biri dişi diğeri erkek olarak simgelenmiş mısırdan alınmış bir simge siyon haçıda 6 köşeli yıldız ama iç içe geçmiş iki üçgenden olusuyor dişi ve erkek.illüminati tarikatı ise Hz.İsa'nın saklana n kız çocuğundan olan soyu korumak için katedrale karsı yola cıkmıs ama işin sekli 1700 lü yıllarda değişmiş.Hz. İsa karısı Maria Maddelena'dan bir kız çocucuğu sahibi olmuş.böyle söylentilerde var ama gerek hıristiyan locaları olsun diğer benzeri localar olsun neden yahudilere maşa tutuyor bunun bir amacı olmalı zamanında İstanbul'un fethi sırasında da bu tarz oyunlar olmuş.ve büyük hükümdarlar devlet adamları sanat adamları bilim adamları hep bu misyonu üstlenmiş.yani bir deli bir kuyuya taş atmış kırk akıllı çıkaramamıs sözü burda cok dogru.ama nasıl bir güç elde etmişler ki sanmıyorum yahudiler bir gün dünyanın tek hükümdarı olacak inancı etkili olmuş olsun.garip geliyor ve bunun sonu nereye varacak merak ediyorum.ayrıca ülkemizi bekleyen daha büyük tehlikelerde var bunu düşündükçe irkiliyorum arkadaşlar.ama bunu inceleyen arkadaşlarımızın ellerine emeklerine sağlık bunu görmek çok mutluluk verici duyarlı gençlerin olduğunu bilmek.bende bir genç arkadaşınız olarak onur duydum kendi adıma tekrar teşekkür ediyorum Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
GrimReaper Yanıtlama zamanı: Şubat 2, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 2, 2009 bu kadar gizli birileri bir anda herkesçe bilinir oluyor...bkz vadi'ül kurtlar... sonra 1kaç kitap ve '' onlar yenilmezler'' anlamı çıkarmamız sağlanıyor.gerçekler,oldular,hala warlar,o kadar yüce değiller,ve kötülüğün kaynağı bunlar... göründükleri kadar '''mükemmel'' değiller ama o msajı her gün her yerde her karede almamızı sağlıyorlar...şahsi fikirlerimdir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
emirhancan Yanıtlama zamanı: Şubat 2, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 2, 2009 açıkcası anlamadım, peki üyeleri nasıl seçiliyo babadan oğla mı , yoksa kendileri birebir izleyip seçiyomu Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Dutchess Yanıtlama zamanı: Şubat 2, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 2, 2009 Sion Tarikatı İsa'nın kızı kaçırılıyor Bugün Da Vinci Şifresi'nde yazılan bilgiler, tarihsel tartışmalara götürüyor insanlığı. Hıristiyanların hiç evlenmediğine kutsal bir ayet gibi inandığı İsa aslında evliydi. Karısı da fahişe olarak tanımlanan Magdalalı Meryem'di. Hatta İsa çarmıha gerildiği sırada Meryem kızları Sarah'a hamileydi. İsa'nın doğmamış çocuğu ve Magdalalı Meryem, neslinin korunması için kutsal topraklardan kaçtı. Tarihte hep sır isim olarak zikredilen Arimatea'lı Yusuf devreye girdi. Meryem'i gizlice Fransa'ya getirildi. Oradaki Yahudiler arasında kendine sığınacak güvenli bir yer bulundu. Kızını da burada doğurdu. Sarah, İsa'nın ilk çocuğu olarak, İsa neslini çoğaltacak bir kadın olarak, Fransa topraklarında yaşama gözünü açtı. İşte olaylar zinciri de bu noktadan sonra başladı. İsa ile ilgili gerçekleri gizlediği iddia edilen Roma Kilisesi, İsa'nın neslinin artmasından, İsa ve Magdalalı Meryem sırrının açığa çıkmasından ve temel Katolik öğretilerine meydan okunmasından korkuyordu. Bugünkü Vatikan'ın, o dönemdeki Roma Kilisesi'nin tüm engellerine rağmen İsa'nın nesli çoğalmaya devam etti. 15. yüzyıla kadar bu nesil gizlice çoğalmıştı. Ancak bu tarihte İsa'nın neslinin son temsilcisi, Fransız asillerinden biriyle evlendi. Merovingian hanedanı diye bilinen İsa'dan gelme bir soy oluştu. Vatikan, bu soyu yok etmek için türlü çabalar içine girdi. İşte bu krallıkta bir isim öne çıktı: Kral Dagobert. Dagobert Merovingian kralıydı. Yani İsa'nın neslini temsil eden hanedanlığın da kralı. 17. yüzyıl sonunda bu hanedanlık yok olma aşamasına geldi. Dagobert öldürüldü. Oğlu Sigisbert kaçmayı başardı. Aileye sonradan bir isim eklendi. Godefroi de Bouillon. İşte İsa'nın sırrı bu isimle birlikte bir gizli cemiyetin himayesine girdi. Son temsilci İsa'nın bu sırrını koruyan Sion tarikatı kuruldu. İsa'nın neslinden olan Merovingianların bugün soyunu temsil eden soyadları ise Plantard ve Saint Clair. Bu soyadları tarikat tarafından yıllarca korundu. İsa soyunun son temsilcisi bugün hayatta. Fransa'da yaşıyor ve tarikat tarafından gizlice korunuyor. İsmi ise Pierre Plantard de Saint Clair. Bu isim Dan Brown'un kitabında yazmıyor. Ancak 80'lerden bu yana Hıristiyanlık ve Vatikan'la ilgili araştırmaları olan Aytunç Altındal bu ismi Tempo'ya açıkladı. Son olarak Gül ve Haç Kardeşliği adlı kitabı da yayımlanan Altındal için Türkiye'nin Dan Brown'u demek yanlış olmaz. Altındal, İsa'nın torunu, neslin son temsilcisi Saint Clair ile ilgili ise şunları anlatıyor: "Pierre Plantard de St. Clair. İkinci Dünya Savaşı sırasında adamı Almanya'da aramaya başlıyorlar. Paris'te oturuyor. Hemen Londra'ya kaçırıyorlar. Adamı Londra'da saklıyorlar. Savaş bitince geliyor. 1945'den itibaren de AB'nin kurulması meselesinde, Sion tarikatı yeraltından çıkıyor. Sion tarikatının elindeki, İsa'yla ilgili dosyalar birden bire devlet arşivinde bulunuyor." Altındal'ın verdiği bilgiye göre İsa soyunun son temsilcisi 88 yaşında şu an ve Paris'te yaşıyor. İsa'nın kimliğiyle ilgili bu şaşırtıcı bilgiler, binlerce yıldır şifreler, gizli oluşumlar, cinayetler ve entrikalar arasında taşınıp durmuş. Tapınak Şövalyeleri, Sion tarikatı, Gül ve Haç Kardeşliği diye bilinen gizli örgütler, İsa'nın sırrını saklamak ve yüzlerce yıl Vatikan'a kaptırmamak için çalışıyorlar. Tartışmalı da olsa 25 Aralık İsa'nın doğum günü. 2000 yılın bittiği yeni bir çağın da içindeyiz artık. Sion Tarikatı bu gerçekleri açıklamaya hazırlanıyor. Hem Dan Brown bu bilgiyi kitabında yazıyor, hem de Aytunç Altındal bunun altını çiziyor. Altındal, tarikatın şifreleme sistemine göre bugünkü Papa'nın ölmesini beklediklerini söylüyor. Ölümünün ardından da gizli belgeler gün yüzüne çıkarılacak ve İsa gerçekleri ortaya konacak. Dolayısıyla binlerce yıldır Vatikan'la bu gizli tarikatlar arasında yaşanan çatışma da Vatikan'ın aleyhine sonuçlanmış olacak. Bu tarikatın içinde Victor Hugo, Leonardo da Vinci, Isaac Newton, Botticelli gibi ünlü sanatçılar da var. Her biri bu tarikatın üyesi olmuşlar. Eserlerine İsa gerçeğiyle ilgili gizli şifrelerini koymuşlar. Bir dönem Sion Tarikatı başkanlığını da yaptığı ortaya çıkan Leonardo da Vinci'in Son Akş** Yemeği tablosu bugün yeniden tartışılıyor. Çünkü 13 havari ve İsa olarak bilinen tablodaki karakterlerin 13'üncüsü meğer Magdalalı Meryem'miş. Aslında tüm bunları anlayabilmek için tarihin başına dönmek gerek. Hıristiyanlık tarihi için önemli bir isim olan Constantin'in Hıristiyanlık dinini seçtiği tarihe... 325 yılında Constantin'in emriyle İznik'te toplanan Konsey'de, İsa'nın Tanrı olarak görülmesine karar veriliyor ve İsa'yı insan ve evli olarak tanımlayan İncil'ler yok ediliyor. Dan Brown bu tarihi gerçeği romanında şu satırlarla aktarıyor: "İsa'nın çarmıha gerilmesinden üç yüzyıl sonra, İsa müritleri katlanarak artıyordu. Hıristiyanlarla paganlar savaşmaya başlamışlardı ve anlaşmazlık o boyutlara gelmişti ki, Roma'yı ikiye bölmekle tehdit ediyordu. Constantin de bir şeyler yapılması gerektiğine karar verdi. 325 yılında Roma'yı tek bin din altında birleştirmeye karar verdi. Hıristiyan sembollerinde pagan dinine ait izler vardır. Mısırlıların güneş çemberleri, Katolik azizlerin haleleri oldu. İsis'in mucizevi bir şekilde gebe kaldığı oğlu Horus'u emzirdiğini gösteren çizimler, Bakire Meryem’in Bebek İsa'yı emzirdiği modern sahnelere dönüştü. Constantin Hıristiyan geleneğini sağlamlaştırmak için İznik Konseyi adlı ekümenik toplantı düzenlendi. Tarihin o anına kadar Mesih, müritleri tarafından ölümlü bir peygamber olarak kabul ediliyordu. Mesih'in Tanrı’nın oğlu olduğu İznik Konseyi'nde teklif edilmiş ve kabul edilmişti Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.