Dolunay Oluşturma zamanı: Eylül 25, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Eylül 25, 2007 http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/7/77/Oscar.jpg Oscar Wilde (16 Ekim 1854 – 30 Kasım 1900), ünlü İrlandalı yazar ve şair. Hayatı ve çalışmaları 16 Ekim 1854'te Dublin'de (İrlanda) ailesinin ikinci çocuğu olarak doğdu. Babası dönemin ünlü doktorlarından William Wilde, annesi İrlanda'nın İngiltere'den bağımsızlığını savunan devrimci şiirleriyle dikkat çekmiş yazar Jane Francesca Elgee idi. Wilde'ın üçü gayrımeşru, beş kardeşi vardı. Kendisinden üç yaş küçük kız kardeşi Emily'nin henüz on yaşındaki ölümü Wilde'ın çocukluk döneminin en sarsıcı olayı oldu; yazar kardeşinin saçlarından bir tutamı, hayatı boyunca, üzerinde taşıdığı küçük bir zarfta sakladı. Wilde'ın öğrenim dönemi çeşitli burslar kazanmasını sağlayan başarılarla geçti. 1874'te Oxford Magdalen College'den mezun olduktan sonra sanat eleştirmeni olarak çalışmaya başladı. 1878'de Ravenna adlı şiiriyle Newdigate Ödülü'nü kazandı ve bir yıl sonra Londra'ya yerleşti. 1881'de Poems (Şiirler) adlı ilk kitabı basıldı. Aynı yıl estetik konferansları vermek üzere A.B.D.'ye geçti. Başlangıçta dört ay olarak planlanan elli konferanslık dizi yaklaşık bir yıl sürdü ve Kanada'dakilerle birlikte yazar, dokuz aylık bir süre içinde yüz kırkın üzerinde konferans verdi. Bu dönemde Amerikalı yazar ve şairler Henry Longfellow, Oliver Wendell Holmes ve Walt Whitman'la tanıştı ve bir yıl sonra New York'ta sahnelenecek olan Vera adlı oyununu düzenledi. Kuzey Amerika dönüşü üç yıl Paris'te kaldı. 1883'te Duchess of Padova (Padova Düşesi) adlı oyunu yazdı. 1884'te Constance Lloyd'la evlendi. İki yıl içinde bu evlilikten iki erkek çocuk sahibi oldu. 1887'de Woman's World Dergisi'nin editörlüğünü üstlendi; aynı yıl Canterville Hayaleti'ni kaleme aldı. Bundan sonraki altı yıl Wilde'ın yazarlık hayatının en verimli dönemi oldu. Çocuk öykülerinden oluşan iki kitap, 1890'da bir Amerikan dergisinde yayınlanan tek romanı Dorian Gray'in Portresi, A Woman of No Importance (Önemsiz Bir Kadın), An Ideal Husband (İdeal Bir Koca) ve The Importance of Being Earnest (Ciddi Olmanın Önemi) adlı oyunları bu dönemde yayınlandı. Dorian Gray'in Portresi 1891'de kitap haline getirildi ve içerdiği homoerotik öğeler şiddetli tepkilere yol açtı. Aynı kitap daha sonra Wilde'ın kaderini belirleyecek davalarda kanıtmışçasına kullanıldı. Bununla birlikte aynı dönemde yazılan oyunları büyük beğeni topladı ve onu zamanının en önemli oyun yazarlarından biri haline getirdi. Oscar Wilde 1891'de Queensberry Markisi'nin üçüncü oğlu, üniversite öğrencisi Lord Alfred 'Bosie' Douglas'la tanıştı. Kısa süre içinde çift dört yıl sürecek bir aşk yaşamaya başladı. 1895'te Wilde, oğlunun kendisiyle ilişkisini tasvip etmeyen ve kendisine kamu önünde hakaret eden Queensberry Markisi'ni iftira suçlamasıyla dava ettiyse de bir süre sonra davayı geri aldı. Ancak Markinin Wilde aleyhine açtığı dava yazarın "gayrıtabii davranışlar"dan iki yıl kürek cezasına çarptırılmasıyla sonuçlandı. Tutuklanmasıyla birlikte evinde bulunan her şey 25 şilinlik bir bedelle satıldı. Yazarın torunlarından birinin deyişiyle " krallık, çağının kibirli ikiyüzlülüğüne meydan okumaya cesaret etmiş parlak ve öfkeli bir hayatın yirmi yılını sembolik olarak kendisinden koparmıştı." 1897'de hükümlülüğü sırasında sevgilisine yazdığı mektuplardan oluşan De Profundis'i yazdı ve aynı yıl serbest bırakıldı. Hayatının kalan kısmında Sebastian Melmoth adını alarak Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde amaçsızca dolaştı; bu arada mahkumiyetinin geçtiği yerin adını taşıyan Reading Zindanı Baladı yayınlandı. Wilde bir süreliğine Alfred Douglas'la yeniden bir araya geldiyse de birliktelikleri çok kısa sürdü. Tutuklanmasından sonra eski aile adlarından biri olan "Holland"ı soyadı olarak alan eşi çocuklarını alarak İsviçre'ye göçmüş ve 1898'de orada ölmüştü. Oscar Wilde 30 Kasım 1900'de Paris'te öldü ve Pere Lachaise Mezarlığı'nda gömüldü. Eserlerinden örnek Bir şiiri: Ama gene de herkes sevdiğini öldürür, Bu böyle bilinsin, Kimi bunu kin yüklü bakışlarıyla yapar, Kimi de okşayıcı bir söz ile öldürür, Korkak, bir öpücükle, Yüreklisi kılıçla, bir kılıçla öldürür! Kimi insan aşkını gençliğinde öldürür, Kimi sevgilisini yaşlılığına saklar; Bazıları öldürür Arzunun elleriyle, Altın’ın elleriyle boğar bazı insanlar: Bunların en üstünü bıçak kullanır çünkü Böylelikle ölenler çabuk soğuyup donar. Bu şiiri hapishane yılları sırasında tanık olduğu Thomas Wooldridge'in idamından etkilenerek yazmıştır. Thomas Wooldridge sevgilisini öldürmüş ve idama mahkum olmuştur Konuyla ilgili linkler oscar wilde - öyküler reading hapisanesi baladı dorian gray portresi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
semuel Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2008 ROSA MYSTICA O çok yakında, yavaşça yürü O burada, altında karın Usulca konuş, büyüdüğünü Duyabilir papatyaların Altın sarısı o parlak saçlar Hastalıktan sararmış solmuş O körpecik o küçücük şey Toza toprağa belenmiş Kar gibi ak, hem benziyor zambağa Öylesine güzel öylesine hoş Bir kadın olduğunun farkına Varmadan büyüyüp serpilmiş Bir tabut tahtası, ve ağır bir taş Düşmüş göğsünün üzerine Kalbim daha fazla dayanamaz O ölmüş öylece yatıyor yerde Duyamaz artık, huzur içinde yatsın, Duyamaz şiirlerimi şarkılarımı Gömüldü kaldı burada hayatım Yığın üzerime kara toprağı (Çev.: Tozan Alkan) -------------------- Her İnsan Öldürür Gene De Sevdigini Her insan öldürür gene de sevdigini Bu böyle bilinsin herkes tarafindan, Kiminin ters bakisindan gelir ölüm, Kiminin iltifatindan, Korkagin öpücügünden, Cesurun kilicindan! Kimisi askini gençlikte öldürür, Yasini basini almisken kimi; Biri sehvet'in elleriyle bogazlar, Birinin altindir elleri, Yumusak kalpli biçak kullanir Çünkü ceset sogur hemen. Kimi pek az sever, kimi derinden, Biri müsteridir, digeri satici; Kimi vardir, gözyaslariyla bitirir isi, Kiminden ne bir ah, ne bir figan: Çünkü her insan öldürür sevdigini, Gene de ölmez insan. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
biggang Yanıtlama zamanı: Mart 26, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 26, 2008 Dorian Gray'i okumayanlara tavsiye ediyorum Sadece eserleriyle değil, özel yaşamıyla da ünlenmiş olan İrlandalı yazar Oscar Wilde etrafında dönen tartışmaları çoğu edebiyat okuyucusu bilir. Eşcinsel oluşu, dostu Lord Alfred Douglas'la aralarındaki münasebetler, Lord'un babasının eşcinsellik suçlamasıyla Oscar Wilde hakkında açtığı dava, yazarın mahkemede suçlu bulunarak iki yıl ağır hapis cezasına çarptırılışı gibi olaylar dönemin İngiltere'sinde büyük skandal yaratmış, sonraki dönemlerde de Oscar Wilde ve hayatı etrafında dönen bir dizi yoruma ve tartışmaya neden olmuştur. Bu tartışmalar yazarın eserlerini de kapsamış, Oscar Wilde eşcinsellik suçlamasıyla çıkarıldığı mahkeme salonunda özel mektuplarının yanı sıra sonradan klasikler arasına girecek yapıtı 'Dorian Gray'in Portresi'ni de savunmak zorunda kalmıştır. Kitap, Wilde'ın birçok eseri gibi daha önce dilimize çevrilmişti. Can Yayınları'nın yaptığı yeni çeviri ise, 'Dorian Gray'in Portresi'ni tekrar gündeme getirdi. İçeriğinin yanı sıra bizzat Oscar Wilde'ın sanatsal tavrına ve görüşlerine ayna tutması bakımından önemli olan kitapta, Dorian Gray adlı genç ve olağanüstü yakışıklı bir gencin, arkadaşı Lord Henry Wotton tarafından hedonizme ve nihilizme sürüklenişi konu edilir. Lord Henry, hayatta gençlik ve güzellikten başka hiçbir şeyin önemli olmadığı, iyi olmanın ve erdemin yaşamın tüm eğlencesini yok ettiği yolundaki görüşleriyle genç Dorian'ın düşüncelerini zehirler. Onun yönlendirmesiyle yoldan çıkan, giderek daha çok kötü ve yoz olana ilgi duyan Dorian çifte bir yaşam sürmeye başlar. Gündüzleri normal yaşantısına devam ederken, geceleri çeşitli sefahat alemlerine dalar. Ancak kitabın asıl nirengi noktası, Dorian'ın gençlik ve güzellik için ruhunu şeytana satmasıdır. Dorian, ona tutkun ressam Basil Hallward'ın yaptığı kendi portresini gördüğünde bir dilekte bulunur: "Ne hazin şey! İhtiyarlayıp çirkinleşeceğim, iğrenç olacağım. Oysa bu resim sonsuza dek genç kalacak. Şu haziran günündeki yaşından öteye hiç gitmeyecek... Öbür türlü olabilseydi! Sonsuza dek genç kalan ben, ihtiyarlayansa şu resim olsaydı! Bu uğurda... Bu uğurda her şeyimi verirdim! Evet, koca dünyada vermeyeceğim hiçbir şey yok! Ruhumu bile satarım bu uğurda!" Dorian'ın o anda, kendi güzelliğinden ve gençliğinden etkilenerek söylediği bu sözler onun trajedisinin başlangıcını oluşturur. Sanat üzerine bir manifesto 'Dorian Gray'in Portresi' yayımlandığında, Wilde'ın bu kitabıyla günah çıkarttığı yorumunda bulunanlar olmuştur. Kitaptaki Lord Henry tiplemesinin ise, bizzat Wilde'ın kendisi olduğu ileri sürülmüştür. Gerçekten de kitap eşcinsellik motifleri taşır. Ressam Basil Hallward'ın Dorian'a duyduğu tutku, her ne kadar saf aşk şeklinde işlenmiş, cinsellikle ilgili hiçbir motif kullanılmamışsa da burada bir erkeğin bir diğer erkeğe duyduğu aşk söz konusudur. Hatta Lord Henry'nin Dorian'a olan ilgisi için de böyle bir yorum yapılabilir. Ancak kitabın içerdiği cinsel motifler ya da Oscar Wilde'ın hayatının ne kadarını yansıttığı bir yana, aslında kitap romantik edebiyatın ve sonraları Alman ekspresyonist sinemasının yoğun olarak işlediği konulara yer verir: Çift ya da iki kişilikli olma durumu ya da çifte yaşam sürme durumu, ruhunu şeytana satma, kaderle pazarlık yapma gibi. Burada, her ne kadar romantikler kadar olmasa da Wilde'ın insan varoluşu üzerine kendi estetik düşüncelerine dayanarak birtakım görüşler ileri sürmesi söz konusudur. Diğer yandan kitap, Wilde'ın sanat üzerine düşüncelerinin bir manifestosu niteliğindedir: "Sanatçı güzel şeylerin yaratıcısıdır. (...) Güzel şeylerde çirkin anlam bulanlar, sevimli olamadan yozlaşmışlardır. Bu bir hatadır. Güzel şeylerde güzel anlamlar bulanlar kültür ve zevkleri gelişmiş kişilerdir. Onlar için umut vardır. Onlar güzel şeylerin salt Güzellik ifade ettiği seçkinlerdir." 'Dorian Gray'in Portresi'nin bir diğer özelliği, Wilde'ın çoğu eseri gibi Victoria Çağı İngilteresi'nin katı ahlakçılığını ve ikiyüzlülüğünü alaycı bir dille eleştirmesidir. Lord Henry'nin konuşmaları bize dönemin İngiliz ahlakı ve yaşam tarzı hakkında birçok ipucu verir, ancak bu konuşmaların altında ince bir alay ve horgörü yatar. Gerek yaşamı gerekse yapıtlarıyla döneminin en muhalif kişilerinden biri olan Oscar Wilde, aslında zeki ve alaycı üslubuyla İngiliz toplumunu hedef aldığı kadar kendisini de hedef almıştır. Bu anlamda 'Dorian Gray'in Portresi', bir kişinin kendisi hakkında yapabileceği en acımasız eleştirilerden biridir. Romanın kahramanı Dorian Gray çok yakışıklı genç bir adamdır.Kendisinin hayranı olan ressam Basil Hallward,Dorian'ın bir tablosunu çizer.Dorian resmine aşık olur. Dorian Gray yıllar geçmesine karşılık hiç yaşlanmamaktadır. Tablosunu görmeyeceği bir yere kaldırtan Gray bir süre sonra tabloyla yüzleştiğinde kendisinin gençliğine karşılık tablodaki suretinin yaşlandığını görür. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.