yolgezer Oluşturma zamanı: Ekim 4, 2007 Oluşturma zamanı: Ekim 4, 2007 http://img506.imageshack.us/img506/6628/wmplayer20060331135630508jx.jpg Kefen sıyrıldı ve... Özel solüsyonla ıslatılmış pamuk kitlesi kaldırılınca Ata'nın yüzü ortaya çıktı. Derisi kahverengi bir hal almış, ama hatları bozulmamıştı.Sanki uyuyordu... 8 Kasım 1953 Pazar gecesi saat 23.00'da Prof. Dr. Kamile Şevki Mutlu'nun ev telefonu çaldı. Prof. Mutlu, Ankara Tıp Fakültesi Histoloji ve Ambriyoloji Kürsüsü Başkanı'ydı.Patalogdu. Arayan ise Ankara Valisi Kemal Aygün'dü... Aygün, "Hocam" dedi, "10 Kasım günü Atamızın naaşını Anıtkabir'e taşıyacağız. Bunun için bir komite kurduk. Naaşı geleneklere uygun olarak toprağa defnedeceğiz. Ancak bozulmadan korunduğunu belgelemek için muayene etmenizi rica ediyoruz."Prof. Mutlu önce reddetti. Mutlu, o sırada 40 derece ateşle yatıyordu. Hastalığını gerekçe göstererek bu görevi bir başka meslektaşının yapmasını rica etti.Ancak Vali Aygün ısrarcıydı: "Ben sizi sarar sarmalar götürürüm, bu tarihi bir görev" dedi. Mutlu kabul etti ve 9 Kasım sabahı Etnografya Müzesi'ne gitti. Başbakan Adnan Menderes oradaydı. Meclis Başkanı Refik Koraltan ve eski başkan Abdülhalik Renda da...Mutlu, görevden affını istemekle ne büyük hata ettiğini o zaman anladı. Gerçekten tarihi bir tanıklıktı bu... Ata'nın gül ağacından tabutu, 4 Kasım günü, geçici kabrinden çıkarılıp müzenin holündeki mermer katafalka konulmuştu. Bir hafta boyunca sırayla öğrenciler, subaylar ve generaller katafalk başında nöbet tutmuştu. Nihayet tabutun açılma günü gelip de komite üyeleri tamam olunca Prof. Kamile Mutlu "Başlayın" talimatını verdi. Bunun üzerine tabutun vidaları söküldü. Tahta tabutun içinde madeni bir sanduka bulunuyordu. Bu sandukada gaz birikmiş olma ihtimali düşünülerek önce bir burgu ile delik açıldı. Gaz ya da koku çıkmadı.Sanduka talaş doluydu. Sandukanın içi, muhafaza solüsyonu ile ıslatılmış tahta talaşı doluydu. Bu talaş, naaşın ayak yönüne doğru toplandı. Talaşın arasında, ağzı kapalı ve içi sıvı dolu bir şişe bulundu. Bu,cesedi muhafaza için kullanılan solüsyondan bir numuneydi. Üzerinde terkibi yazılıydı.Ata'nın naaşı beyaz kefene sarılmış, sonra kahverengi bir muşambayla kaplanmıştı.Sargıları açmaya başladılar. Herkes nefesini tutmuştu. Çünkü, "Naaş çürüyüp bozulmuş, çıkan gazlar tabutu patlatmış, nöbetçi er, kokudan bayılmış" diye bir sürü söylenti geziniyordu. Ve 15 yıl sonra ilk kez Ata'nın yüzünü göreceklerdi.Kefenin sargıları aralanınca Prof. Kamile Şevki Mutlu, orada bulunanların yardımıyla katafalka çıktı ve Atatürk'ün yüzüne baktı. Ata'nın derisi kahverengi bir hal almış, ama yüz hatları bozulmamıştı. Menderes sapsarı olmuştu Prof. Mutlu, gördüğü tabloyu daha sonra şöyle anlatacaktı:"Yüzünü örten ıslak pamuk kitlesi kaldırılınca Ata'nın heykel gibi duran yüzü ile karşılaştım. Uzun sarı saçlarından ince bir tutam, sol göz kapağının üzerine düşmüştü. Atatürk, Dolmabahçe Sarayı'ndaki yatağında uyuyor gibiydi." Prof. Mutlu, kenarda bekleyen komite üyelerini tabutun başına çağırdı. Onlar da tek tek tabutun içine baktılar.En başta Başbakan Adnan Menderes vardı. Koyu renk takım elbisesi içindeki Menderes de yanındakilerin yardımıyla katafalka çıktı,ürkek bir şekilde aşağı, tabuta doğru baktı. O an ne olduğunu Prof. Kamile Mutlu'dan aktaralım: "Menderes çok heyecanlandı.Rengi sapsarı oldu. Bir de baktım ki, müzenin kapısına doğru gidiyor. Atatürk'ün yüzüne bakmadı. Tahmin ediyorum, kendinde o kuvveti bulamadı. En sona Abdülhalik Renda kalmıştı. O da Ata'yla karşı karşıya gelir gelmez tabutun yanına yığılıverdi. Salondaki herkes Atatürk'ü tek tek gördükten sonra naaş, tekrar solüsyonla ıslatıldı. Ata'nın başı pamuklarla örtüldü ve vücudu beyaz kefenle sarıldı. Bu sırada bir komiser,orada görevli adli tıp doçenti Dr. Cahit Özen'in yanına yaklaşıp avucunda taşıdığı bir kâğıdı gösterdi ve şöyle dedi:"Bu kâğıdı,Atatürk'ün hemşiresi Makbule Hanım gönderdi.Kefenin içine Atatürk'ün göğsü üstünekonmasını istiyor."Doç. Özen, kâğıda bir göz attı. Eski Türkçe bir şeyler yazılıydı. "Böyle bir kâğıdı Atatürk kabul etmez. Bize kızar, darılır" dedi.Komiser kâğıdı katlayıp cebine koydu ve uzaklaştı. Bütün işlemler bittikten sonra salonda bulunanlar naaşın iki yanından geçip hep bir ağızdan besmele çektiler ve cesedi yeni tabuta yerleştirdiler. Bu tabut da 15 yıl içinde yattığı büyük gül ağacı tabutun içine konuldu. Üzeri bayrakla örtüldükten sonra kapağı kapatıldı. Ve 10 Kasım sabahı, Ata'nın naaşı 15 yıl önce onu Dolmabahçe'den Ankara'ya taşıyan top arabasına yerleştirilip son durağı olacak Anıtkabir'e taşındı. Artık ebediyen orada kalacaktı... Atatürk'ün tabutu, Menderes'in huzurunda açılmıştı Ata'nın 15 yıl Etnografya Müzesi'nde bekletilen naaşı,12 askerin omuzları üzerinde oradan alınmış ve 136 asteğmenin çektiği bir top arabası ve matem marşı eşliğinde Anıtkabir'e taşınmıştı.Radyodan naklen yayımlanan o görkemli tören, en az 15 yıl önceki kadar hüzünlüdür.Ancak o törenden hemen önce yaşananlar, tarihçilerin pek ilgisini çekmemiştir. Bilindiği gibi, Anıtkabir yapılana dek, Atatürk'ün naaşının korunabilmesi için "tahnit" denilen bir işlem yapılmıştı. Gülhane Patolojik Anatomi profesörü Dr. Lütfi Aksu tarafından gerçekleştirilen bu işlem sırasında naaşa, şırıngayla özel bir formül enjekte edilmiş ve üzerine formüllerin yapıştırıldığı iki küçük ilaç şişesi, Ata'nın koltuk altlarına yerleştirilmişti. Bu işlem sayesinde Ata'nın naaşı da -diyelim bugün Lenin'in mozolesinde olduğu gibi - öldüğü günkü haliyle korunabilirdi. Ancak İslam dini, ölünün defnini şart koştuğundan,geçici tahnitin bozulması şarttı. Nakilden önce, bu işlem için bir komite kuruldu. O komite,törenden bir gün önce, Başbakan Adnan Menderes'in huzurunda Atatürk'ün tabutunun açılmasını kararlaştırdı.Tabut açılınca tahnit bozulacak ve ceset çürümeye başlayacaktı.Bir başka deyişle Atatürk'ün (mumyalanmış gibi) korunmuş naaşını son görenler, o törene katılanlar olacaktı. Atatürk'le ilgili belgesel çalışmaları sırasında o törene katılanların bir kısmıyla konuşmuştuk.Bu yazıda yer alan bilgilerin bir kısmı o tanıklıklara, önemli bir bölümü ise değerli Atatürk araştırmacısı Prof. Dr. Utkan Kocatürk'ün, Prof.Dr. Kamile Şevki Mutlu ile yaptığı sohbetten aktardıklarına dayanıyor. Ata'nın yarım asır önceki son yolculuğu, sanırım bu ayrıntılarla daha da ilginç bir boyut kazanıyor. Atatürk'ü son görenler anlatıyor: 'Yüzünde iki günlük sakal vardı' Osman Ersoy ve Halide İntepe, 10 Kasım 1953'te Etnografya Müzesi'nde asistan olarak çalışıyorlardı. O yüzden 50 yıl önceki o töreni ve tabutun içindeki Atatürk'ü son kez görme fırsatı buldular. İzlenimlerini şöyle anlattılar: • OSMAN ERSOY: "Sağlığında görmemiştim Atatürk'ü... Korkunç heyecanlıydım. Biz çalışanlar, asistanlar, memurlar sıra ile katafalka çıktık. Oldukça sararmış ve küçülmüş bir çehre... 1 - 2 günlük sakalı vardı. Kaşları fevkalade iyi şekilde fark ediliyordu." ' Gözleri aralıktı' • HALİDE İNTEPE: "Tabut kapanmadan en son gittim baktım. Başı yana doğru eğikti. Yüzü hiç bozulmamıştı. Azıcık sakalları çıkmıştı. Hani insan hasret giderek ölürse, gözleri aralık kalırmış ya, öyle aralıktı gözleri... Ama bir ölü yüzü yoktu. Uyuyor gibiydi." 6 Alıntı
Depressive Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2007 Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2007 gece gece gözlerim doldu aglıcam simdi :S:S:S:S süper olmus kardeşim ellerine emegine yüregine saglık.. ayakta alkışlarım... Alıntı
belfalas Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2007 Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2007 tüylerim diken diken oldu...bununla ilgili birkaç fotoğraf daha vardı bulursam onları da ekleyeyim:( paylaşım için teşekkürler yolgezer... Alıntı
yolgezer Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2007 Yazar Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2007 rica ederim arkadaşlar.bende ilk okudugumda cok duygulandım Alıntı
yaso Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2007 Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2007 kesınlıkle muhtesem bır yazı paylasımın ve emeğın ıcın tesekkur ederım.ama keske dedım bır an keske o son gorenlerın arasında olabılme imkanım olsa .butun dunyanın hayran olduğu insanı son kez gorebılseydım.gozlerı aralıktı bence ozlemın yanında bugunlerın olabıleceğini dusunduğu ıcın genclığe hıtabe de zaten bu dusuncelerınıde beyan etmıstır.ben bu yazıyı okuduğum zaman ıyıkı dunyaya bır turk olarak geldım ve atamın izinde yurumeye devam etmeye calışan ulustan olabıldığım ıcın kendımle gurur duydum.saygılar Alıntı
doors Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2007 Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2007 Gerçekten mükemmel bir konu olmuş.Ellerine sağlık. Alıntı
ensiferum13 Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2007 Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2007 çok fena oldum okuduktan sonra..eline sağlık ilk defa okudum bende.. Alıntı
boogee Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2007 Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2007 ben..ben yazıcak bisey bulamıorum..gozlerim doldu ya..eline emegine saglık paylasım icin..cok duygulandırdın beni... Alıntı
Rimmon-ex Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2007 Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2007 Kötü bir yazı,sevmiyorum,gerçekten derin bir eleme gark ediyor beni Emeğine sağlık. Alıntı
VictoRia Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2007 Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2007 içimden bi parça koptu sanki... Atama duyduğum sevgi okadar büyük ki... emeğine sağlık kardeşim NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE... 1 Alıntı
Harry Yanıtlama zamanı: Haziran 13, 2008 Yanıtlama zamanı: Haziran 13, 2008 ...Bu sırada bir komiser,orada görevli adli tıp doçenti Dr. Cahit Özen'in yanına yaklaşıp avucunda taşıdığı bir kâğıdı gösterdi ve şöyle dedi:"Bu kâğıdı,Atatürk'ün hemşiresi Makbule Hanım gönderdi.Kefenin içine Atatürk'ün göğsü üstünekonmasını istiyor."Doç. Özen, kâğıda bir göz attı. Eski Türkçe bir şeyler yazılıydı. "Böyle bir kâğıdı Atatürk kabul etmez. Bize kızar, darılır" dedi.Komiser kâğıdı katlayıp cebine koydu ve uzaklaştı... o kağıtta ne yazıyordu acaba çok merak ettim??? Alıntı
zibailelectra Yanıtlama zamanı: Haziran 13, 2008 Yanıtlama zamanı: Haziran 13, 2008 tüylerim diken diken oldu, çok duygulandım sanki o günü yaşıyor gibi... emeğine,yüreğine sağlık yolgezer..... Alıntı
coldhellangel Yanıtlama zamanı: Haziran 13, 2008 Yanıtlama zamanı: Haziran 13, 2008 :( çok duyggulandım bende görmek isterdim ona sarılıp ağlamak istiyorum:( Alıntı
Geceyuruyen Yanıtlama zamanı: Haziran 13, 2008 Yanıtlama zamanı: Haziran 13, 2008 Evet mektupta ne yazıyordu ? Alıntı
basak1635 Yanıtlama zamanı: Haziran 13, 2008 Yanıtlama zamanı: Haziran 13, 2008 emeğine sağlık arkdşm..gerçekten çok çok etkileyici bi yazıymış......tarihi bi anmış yaşananlar gerçektende... Alıntı
sessizgemiler Yanıtlama zamanı: Temmuz 16, 2008 Yanıtlama zamanı: Temmuz 16, 2008 Çok büyük bir duygu yoğunluğu yaşadım yeniden, ağladım, içim ürperdi. teşekkürler paylaşım için... Alıntı
caveler Yanıtlama zamanı: Temmuz 16, 2008 Yanıtlama zamanı: Temmuz 16, 2008 arkadaşlar bu watan ondan bize emanet akp gibi şeriatçilere papuç bırakmamalıyız,yabancılar artık tüm türkiyeyi satın aldı bi papaz büyüsü yapakk :DDDDD Alıntı
fotonkedi Yanıtlama zamanı: Temmuz 16, 2008 Yanıtlama zamanı: Temmuz 16, 2008 ben de mektupta yazanı merak ettim ... bir de belfalas dediği resimleri ... atatürk bu tip şeylerden hoşlanmazdı bence ...gerçekçi olmak lazım derdi... birşeyler yapmak... ölüp gittikten sonra hala ki bu başlara merhamet ettikten sonra atatürkü öldüren masonlardan bir farkımız kalmadı halk olarak... 1 Alıntı
cheriour Yanıtlama zamanı: Temmuz 16, 2008 Yanıtlama zamanı: Temmuz 16, 2008 yüreginize saglıkk. duygulandırıcı .( Alıntı
maybe Yanıtlama zamanı: Ağustos 6, 2008 Yanıtlama zamanı: Ağustos 6, 2008 Allah beni alsa onu geri yollasa .Sadece 1 yıl daha yaşasaydı bu hallerde olmazdık...... Alıntı
pareda Yanıtlama zamanı: Ağustos 6, 2008 Yanıtlama zamanı: Ağustos 6, 2008 gözlerim doldu ya.. ülkenin bu halini görüyosa eğer eminim kemikleri sızlıyodur:( Alıntı
RockGirl Yanıtlama zamanı: Ağustos 6, 2008 Yanıtlama zamanı: Ağustos 6, 2008 tüylerim dikendiken oldu...ilk defa okudum paylaşımın için çok tşk ederim...baya içime işledi 1 Alıntı
locked_puppet Yanıtlama zamanı: Ağustos 16, 2008 Yanıtlama zamanı: Ağustos 16, 2008 Canım ya Anneanem kadar şanslı olabilseydim keşke onu görebilmek için.. Buruk bir hal yine, keşke biraz daha hayatta kalabilseydi. Teşekkürler Alıntı
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.