Manje_Loa Oluşturma zamanı: Ekim 7, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Ekim 7, 2007 Şöyle başlıyordu dizeler; Alüminyum folyoya sarılı, rafa kaldırılası küflenmiş düşler, yenmemiş yalnızca dişlenmiş bir de elma Siyahın en arsız olduğu anına yakalanmış beklentiler Soru işaretleriyle anlamsızlaşıp kimi zaman ünlemlerle bağırıp çağıran us'lar bulunmaktaydı içeride -Oradaydım, şahit oluşumun sersemliğindendir bu dökülen tümceler Görmezden gelebilmek için zifiri karanlıkta ışığı bulmayı istemek veya el yordamıyla aramak gibi hisler düşünülmeliydi Kuytu bir o kadar da tenha, hücreyi anımsatan dört duvardan sızan mistik bir koku sızlatıyordu burnumu Sevimsiz olsa da; güvercinlerin göz göze sevişip, birbirlerine kur yapabilecekleri ufacık bir penceresi vardı. Adam yaklaştı. Sigarasını yaktığı son kibrit çöpünü cebine koyarken diğer eliyle sakalından birkaç tel kopardı. Seyredaldı boşluğu... Saçmaydı, biraz da katıksız ekmek kıvamında. Çığlığına koştu caddenin. Arnavut kaldırımları olan sokağın ilerisindeki cadde idi burası, her zaman işlek bir yer olmuştu, hareketli oluşu sinir bozucu bir tedirginliğe yol açabilmekteydi ayrıca. -Neyse ki alışkınım, birazdan susar çığlık dedi. Soğukkanlı bir edaya bürünmek istedi ama başaramadı. Tedirgin bakıyordu gözleri ve sesi titriyordu üstelik. Boşvermişlik tadıyla başladı yitik yaşamlardan ve bitti/bitecek birkaç romandan bahsetti. Okuduğu -biten yada yarım kalmış- ne varsa yaktığını söyledi hafızasını yoklayarak. Anlattıkları ise 2 kere 2 nin 4 ettiği kadar anlaşılırdı. Kelimelerini özenle seçiyor, sigarasından nefeslenmek isteyip istemediğimi sıkıştırıyordu aralara. Ona her şekilde eşlik etme isteği doğdu birden içime. Bu sigarasının bitmesini beklemeden diğerini yakmalıydık çünkü son kibrit çöpüyle yakılmıştı. Bitirmeye çalıştığı ama bitirmeyi bir türlü göze alamadığı dizeler dökülüyordu sakallarına... Susmasını beklemeden, siyah/beyaz ses tonumla nakarat haline getirdiği birkaç dizesine eşlik ettim. Belli ki hoşuna gidiyordu yaptığım. Susmama fırsat bırakmadan kesildi cümleleri, sus düştü diline. -Devam et küçük, sonu nasıl biterse bitsin susma! diye mırıldandı. Sustuğu için mi suçluyordu dizelerini? Yoksa sonunu gelmesinden korktuğu için mi susuyordu? Kilit vuruluyordu diline. Bilmece iki bilinmeyenli denklem haline geliyordu. Gözlerinin ışığı sönüyor, tekrar katıksız ekmek kıvamına geliyordu. Birşey vardı bitmesini istemediğim, özlem duyduğum Sohbet ettiğim duvarlarıma düşman oluşumun ikinci yıldönümü bugün Çıkageldiği gün güvercinlerin Penceremden ne istediklerini anlamadan kovalamaya çalıştığım Belki bana gerçekleri anlatmalarından korktuğum güvercinler Düşlerimle suslarımı paylaştı ikisi 'yalnızsın yalnızlığınla başbaşa, kanatlarımdaki mürekkep kadar mavi yalnızlık seninkisi' Giz yoktu ya söylediğinde, apaçık haykırmıştı Yalnız değildim -asla!- Yalnız bırakmayan masmavi yalnızlığım vardı ya köşede Ooof içinden çıkılamayaak kadar kocamanlaştı herşey Yalnız neydi? Kimdi yalnızlık? İşte bu yüzden sonunu getir-e-mediğini söylüyordu. Parmaklıklardan sızan güneş ışığına sordu... Devamın asla getiremeyeceğini ve bedeniyle çürüyüp gidecek olmasından korktuğunu sıkıştırdı arasına tümcesinin -Ezberine al dizelerimi küçük, tüm sözcükleri bir bir yay hafızana, tamda yaşıma geldiğinde al kalemini başla sormaya' ''Yalnız neydi? Kimdi yalnızlık?'' -------------------- Konuyu yanlış yere açtım:D 3 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Amoress Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2007 güzel emegine saglik Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.