KATA Oluşturma zamanı: Ocak 29, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Ocak 29, 2007 -------------------------------------------------------------------------------- HANNA CASH IN TÜRKÜSÜ (1052 Hit) 1. Entarisi pazen, atkısı sarı, gözleri göller gibi kara, ne parası pulu var, ne yapacak işi, ama öyle uzun ki siyah saçları, değer uçları kirli topuklara. İşte Hanna Cash, yavrum, Ayartıp soyardı beyleri. Geldi esen rüzgarla bozkırdan, gitti gene esen rüzgarla. 2. Ne iskarpini vardı, ne gömleği. Bilmezdi dua etmesini bile. Gelmişti koca kente bir kedi gibi. Odunlarla leşler arasında bozbulanık kanal boyu minicik bir kül kedisi dolaşır durur ya hani. Nasıl yıkardı bardakları durmadan, görseniz, Yıkayamazdı kendini bu yüzden. Öyleyken Hanna Cash, yavrum, gene de sayılırdı tertemiz. 3. Düştü bir gece bir gemici barına, derin ve karaydı gözleri göller gibi. Serseri Kent'e rastladı orada, saçları vardı Kent'in kapkara, barda bıçak oyuncusuydu. Aldı Hanna'yı yanında götürdü. Kırparken gözlerini o Kent serserisi, o yontulmuş, o allahın belası, Hanna Cach duyuyordu, yavrum, bakışlarıyla soyduğunu kendisini. 4. Yürüdüler hayat yolunda el ele, öğrendiler hanyayı konyayı. Ne ev bark, ne kap kacak, ne de ad, çocuklarına bırakacak. Kar yağdı, yağmur yağdı. Boğuldu sulara orman. Ama Hanna Cash, yavrum, ayrılmadı erkeğinden. 5. Polis dedi: Bu adam yankesici. Sütçü dedi: Hem de topal. Hanna dedi: Bundan ne çıkar? Erkeğim benim o. Benim canım onu çeker. Orda burda gezer dururdu erkeği. Sonra gelir çekerdi Hanna'ya sopayı. Ama Hanna boşverirdi bunlara. Seviyordu ya kocasını canı gibi. 6. Damları yoktu başlarını sokacak. Herkes onlara düşmandı sanki, Gene de yuvarlanıp gittiler iyi kötü. Şehirlerden ormanlara yıllar boyu, ormanlardan kırlara gittiler. Yürüdüler, ne kar dediler ne tipi, kesilinceye dek solukları. Hanna Cash, yavrum, izledi sevgili erkeğini. 7. Üstleri başları dökülürdü. Ve yoktu gezmeleri tozmaları pazar günleri. Bir pastaneye giremediler üçü bir arada. Ne yiyecek poğaçaları vardı, Ne de armonikaları. Benzerdi günler birbirine. Hiç güneş yoktu havada. Ama parlardı güneşler durmadan Hanna Cash'ın yüzünde. Erkeği balık çalar, o tuz çalar, n'eylersin, "yaşamak çok zor". Hanna bakar balıkları pişirirken: Çocuklar oturmuşlar kocasının dizlerine, Okurlar dua kitabını ezberden. Dere tepe elli yıl bu, uyudular hepsi bir yatakta. İşte Hanna Cash'ın hikayesi, yavrum. Tanrı elbet bir gün görür onu. -------------------- Bilin: Halkın ekmeğidir adalet. bakarsınız bol olur bu ekmek, bakarsınız kıt, bakarsınız doyum olmaz tadına, bakarsınız berbat. Azaldı mı ekmek,başlar açlık, bozuldumu tadı,başlar hoşnutsuzluk boy atmaya. Bozuk adalet yeter artık! Acemi ellerle yuğurulan,iyi pişirilmemiş adalet yeter! Yeter katıksız,kara kabuklu adalet! Dura dura bayatlayan adalet yeter! Bolsa insanın önünde ekmek,lezzetliyse, gözler öbür yiyeceklere yumulsada olur. Ama her şey bollaşmaz ki birdenbire... Bilirsiniz,nasıl bolluk doğurur ekmek: Adaletin ekmeğiyle beslene beslene. Ekmek her gün nasıl gerekliyse nasıl, adalet de gerekli her gün, hem o,günde bir çok kez gerekli. Sabahtan akşama dek,iş yerinde,eğlencede, hele çalışırken canla başla, kederliyken, sevinçliyken, halkın ihtiyacı var pişkin, bol ekmeğe, günlük, has ekmeğine adaletin. madem adaletin ekmeği bu kadar önemli, onu kim pişirmeli, dostlar, söyleyin? Öteki ekmeği kim pişiren? Adaletin ekmeğini de kendisi pişirmeli halkın, gündelik ekmek gibi. Bol,pişkin,verimli. -------------------- ZAVALLI B.B. Ben Bertolt Brecht kara ormanlardan geliyorum Anamın karnındaydım daha Kentlere taşıdığında beni Ölünceye dek kalacak bende ormanların soğuğu Asfalt kentte evimdeyim der demez Son gereçler elimin altında Gazeteler tütün içki Çekingen tembel her neyse memnun İyi geçinirim insanlarla başımda Töreleri gereğince melon bir şapka Tuhaf bir kokuları var bu hayvanların derim Aldırma derim ben de onlardanım Sabahleyin yanımda birkaç kadın Sallantılı-koltuklarımda otururum Bakarım onlara kuşkusuz derim ki Bayanlar güvenmeyin bana sakın Geceleyin erkekleri toplarım çevreme Nasılsınız beyefendi teşekkür ederim beyefendi beyefendi aşağı beyefendi yukarı Ayaklarını uzatırlar masalarımın üstüne İyi olacak işler derler bense Sormam onlara ne zaman Tan ağarırken çamlar işler ortalığa Başlar cıvıldamağa kuşlar pireler içinde İşte o zaman boşaltırım kadehimi kentte atarım İzmaritimi uyurum kaygılı boğunlutu Biz soysuzlar kapandık kaldık Yıkılmaz sandığımız evlere (Manhattan adasında yüksek yapıları da bu amaçla kurduk Kurduk Atlantık üzerinde söyleşen ince antenleri de) Yel üfürüp su götürecek bu kentleri Seviçli kılıyor ev yiyiciyi yiyici boşaltmak istiyor onu Biliyorum biz geçici olduğumuzu Adam sen de sözümüz bile edilmeğe değmez Yer salsıldığı gün Virjinya`larını bırakmıyacağımı onları acı bulamayacağımı umarım Ben Bertolt Brecht asfalt kentlerde çuvallamış Eskiden kara ormanlardan gelmişim anamın karnında -------------------- bir şiir daha var paylaşmayı çok ıstedıgım emile zolanın nanası ıle ılgılı bıraz daha aramam gerekecek sanırım 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Şubat 25, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 25, 2007 Gorki’nin Mezar-taşı İçin Yazı Burada yatıyor Yoksulların elçisi Halkı sömürenleri gösteren Ve onlara karşı savaşandı O Yoksul doğmuştu Hayatın üniversitelerinde okudu Ve düzenin yıkılmasına hizmet etti Halkın hem öğretmeni Hem de öğrencisiydi. Bertolt Brecht Türkçe’ye çeviren: İsmail H. Aksoy. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Ekim 9, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 9, 2007 çok severım bu şiiri... Hayat Kadınının Şarkısı 1 Canlarım, on yedi yaşımda Çıktım aşk pazarına Çok şey öğrendim. Kötülükler çoktu Ama oyun buydu. Yine de midemi bulandırdı kimi şeyler (Sonunda ben de bir insanım) Tanrıya şükür, her şey hızla şeyler Aşk da, hatta keder de. Nerde dün akşamki gözyaşları? Geçen yılki karlar nerde? 2. Elbet zamanla Daha kolay gidilir aşk pazarına Ve daha hızlı geçer orda yıllar Fakat duygu Dehşetli soğuklaşır insanlar birazcık tutumsuz olduklarında. (Sonunda her stok bir gün erir) Tanrıya şükür, her şey hızla geçer aşk da, hatta keder de. Nerde dün akşamki gözyaşları? Geçen yılki karlar nerde? 3 Ve iyi öğretilirse bile pazarlık Aşkın borasında Şehveti paraya dönüştürmek hiç de kolay değildir Şimdilik bu kadar yetişir Ne de olsa yaşlanıyor insan (Hep on yedisinde kalınmaz ya.) Tanrıya şükür, her şey hızla geçer Aşk da, hatta keder de. Nerde dün akşamki gözyaşları? (Çev. Turgay Fişekçi) 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sevgisu Yanıtlama zamanı: Ekim 9, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 9, 2007 tanrıya şükür herşey hızla geçer..... aşk da hatta keder de..... geçerken de tüketirr dimi....... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Ekim 9, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 9, 2007 bu şiiri bu yuzden sevıyorum...şaır kendı agzından degıl kadının agzından yazmıs.. sofu tavırları atıp biraz daha kıvrak,hüzün karısık şen gülümseyişle,yaşatması gereken vurdumduymaz tavrı ile ruh katarak okursan tükettirir dimi sorusuna daha gerçekçi cevaplar alırsın:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sevgisu Yanıtlama zamanı: Ekim 9, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 9, 2007 çelişki gibi görünecek ama verirken de öğreniyoruz düşekalka.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Ekim 9, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 9, 2007 ewt:) 17 ımde bır cıcek degılım ...eskısı gıbı pazarlık da yapamıyorum..verılene razıyım ama hala burdayım...zamanında mıdemı bulandıracak cok sey ögrendım cok kötuluk gördum ama bak ıste 17ımden berı burdayım...ve ask pazarına cıkmak her defasında daha sındırılebılır hale gelmısken ve ben her seferınde daha pişmişken... öyleyse hani nerde???? Nerde dün akşamki gözyaşlarım?a dostlar? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sevgisu Yanıtlama zamanı: Ekim 10, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 10, 2007 nerde dün akşamki gözyaşlarım..... belki de dönmemek üzere akıtılmıştır kimsenin görmeyeceği anlamayacağı ve belki de asla bilmeyeceği derinlere...... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Pleiades Yanıtlama zamanı: Aralık 4, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 4, 2007 BEKLEYECEĞİM SENİ Savaşa gitmek mi istersin, git asker, Gidenin bir daha gelmediği Kanlı, kuduran savaşa. Burda olacağım geri dönersen, Yeşeren karaağaçlar altında bekleyeceğim seni, Bekleyeceğim çıplak ağaclar altında, Dönünceye dek en son asker, Bekleyeceğim seni daha da çok. Sen geri gelince savaştan Göremeyeceksin kapıda başka bir çizme. Yanımdaki yastık hep boş kalacak. Dokunmamış olacak dudağıma başka dudak. Bıraktığım gibi diyeceksin her şey, Sen geri gelince savaştan, Sen geri gelince. BERTOLT BRECHT Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Şubat 3, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 3, 2008 BEKLEYECEĞİM SENİ Savaşa gitmek mi istersin, git asker, Gidenin bir daha gelmediği Kanlı, kuduran savaşa. Burda olacağım geri dönersen, Yeşeren karaağaçlar altında bekleyeceğim seni, Bekleyeceğim çıplak ağaclar altında, Dönünceye dek en son asker, Bekleyeceğim seni daha da çok. Sen geri gelince savaştan Göremeyeceksin kapıda başka bir çizme. Yanımdaki yastık hep boş kalacak. Dokunmamış olacak dudağıma başka dudak. Bıraktığım gibi diyeceksin her şey, Sen geri gelince savaştan, Sen geri gelince. BİR YAPRAK GÖNDER Bir yaprak gönder bana, bir koruluktan koparılmış olsun, hiç değilse evinden yarım saat öteden. Sen oraya dek yürür güçlenirsin, bense kalkar teşekkür ederim sana o güzel yaprak için. BİRGÜN GELECEK YARARSIZ OLACAĞIM BEN DE Bir gün gelecek, oh diyecek insanoğlu: Silahları bırakın, artık ihtiyaç kalmadı! Güzel yıllar gelecek birbiri ardınca. Çıkaracaklar depodan silahları bir gün, Bakacaklar ki paslanmış hepsi. Ben de atılmak isterdim,açıkçası, son okurumun elinden. Son insan olsun o, yeter ki, köpeklerin ısırdığı son insan -------------------- GENERALİM TANKINIZ NE GÜÇLÜ Tankınız ne güçlü generalim, Siler süpürür bir ormanı, Yüz insanı ezer geçer. Ama bir kusurcuğu var; İster bir sürücü. Bombardıman uzağınız ne güçlü generalim, Fırtınadan tez gider, filden zorlu. Ama bir kusurcuğu var; Usta ister yapacak. İnsan dediğin nice işler görür, generalim, Bilir uçurmasını, öldürmesini, insan dediğin. Ama bir kusurcuğu var; Bilir düşünmesini de. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
semuel Yanıtlama zamanı: Şubat 3, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 3, 2008 19 NOLU SONNET Yalnızca benden kaçma yeter Boş sözler de etsen duymak istiyorum seni Sağır olsan gönlüm sözlerini ister Dilsiz olsan gördüğünü. Kör olsam, seni görmek isterdim Sen yanımda yol gösterici oldun Uzun yolun daha yarısı bile aşılmadı Bir düşün içinde yaşadığımız karanlığı `Bırak beni yaralıyım` desen de boşa Görevden dönülmez, yalnızca ertelenir Başka bir yerde değil, yalnızca burda Bilirsin özgür değildir gereksinilen kimse Gönlüm herşeyden önce seni ister Biz de diyebilirim, ben yerine. AŞK DERSİ Ama kızım, diyorum ki Biraz istekli olsun sesin: Ete bürünürse severim ruhu Ve eti ruh doluysa severim Azaltamaz masumluk coşkuyu asla Hem daha güzel doyar insan açken. Severim erdemin arkası varsa Ve erdemliyse bir arka. Tanrı kuğuya bindiğinden beri Fena olur bazı kızların içi Zevkle katlansalar da acıya: Duymak ister Tanrı kuğunun türküsünü DÖRT AŞK ŞARKISI -I- Senden ayrılıp sonra Kavuşunca bu büyük güne Gördüm, görmeye başlayınca Herkesi neşe içinde. Ve o akşam vaktinden beri Bilirsin ya, hangisi Dudaklarım daha bir güzel Ve ayaklarım daha bir çevik şimdi. Daha yeşil ağaçlar dallar ve çimen, Duyumsayınca böyle Ve su daha hoş serin Üstüme dökününce. -II- Bana neşe verince sen Düşünüyorum da bazen: Şimdi ölebilirim diyorum işte Ve hep mutlu kalırım böylece Ta sonsuza dek. Sen yaşlanınca sonra Ve hatırlarsan beni Görünürüm yine bugünkü gibi Ve bir sevgilin olur senin de Hala gencecik biri. -III- Yedi gülü var dalın Altısını yel alır Biri kalır geriye O da bana adanır. Yedi kez çağırırım seni Altısında gelme kal Ama yedincisinde söz ver Tek bir sözcükle gel. -IV- Bir dal verdi sevdiğim Üstünde sarı yapraklar. Yıl desen,geçer gider Sevdaysa yeni başlar. -------------------- SONE Eskiden beri alışkınım pencerede Suyun ya da ormanın uğultusuna Çabucak uyudum böylece Yatıp kaldım onun uzun saçlarında O acılı geceden çok şey kalmadı aklımda Biraz dizinden, azıcık boynundan Sabun kokusu siyah saçlarında Ve onun için kulaktan duyduklarım Yüzü çabuk unutulur demişlerdi İnce bir şey olduğundan üstünde Yazılmamış boş bir kağıt gibi Yüzü pek gülmez demişlerdi Çabuk unutulacağını bilir kendisi de Anımsamaz kim olduğunu belki, okusa bu şiiri 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Geceyuruyen Yanıtlama zamanı: Ağustos 13, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 13, 2008 Küçücük dalda yedi gül Altısını rüzgar alır Ama biri kalır Bulayım diye onu Yedi kez çağıracağım seni Altısında gelme Ama söz ve yedincisine Tek sözümle gel. BERTOLT BRECHT Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ağustos 16, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 16, 2008 DURAKSAYANA Diyorsun ki, davamıza hayrı yok bu gidişin. Karanlık gitgide, diyorsun, derinleşiyor. Güçler azalıyor, diyorsun, gitgide. Bunca yıl, diyorsun, çalış çabala, sonunda ilk günden daha güç bir duruma düş. Oysa işte düşman her zamankinden daha kuvvetli. Yenilmez gibi de görünür. Biz de hatalar yaptık, bu inkar edilmez. Sayımız yavaş yavaş azalmada. Sloganlarımız orda burda dağınık. Düşman sözcüklerimizin bir kesimini çarpıttı. Bugüne dek söylediklerimizden hangisi yanlış şimdi? Bir kısmı mı, yoksa hepsi mi? Güveneceğimiz kim var artık? Arta kalanlar mıyız bizler yaşayan bir ırmaktan fırlatılmış? Geride mi kalacağız kimseyi anlamadan ve hiç anlaşılmadan? Yoksa şans mı gerek bize? İşte senin sordukların bunlar. Ama kimseden bir yanıt bekleme, yanıtını da kendin ver. ÖĞRENEN KİŞİ Önce kumun üzerine kurdum, sonra kayanın. Hiçbir şeyin üzerine kurmadım artık çökünce kaya. Sonra yeniden kurdum sık sık kum ve kayanın üzerine. Öğrenmiştim ama. Kendilerine güvenip de mektubu verdiklerim çöpe attılar onu. Ama hiç önemsemediklerim bulup geri getirdiler bana. Öğrendim böylece. Yapılmadı buyurduklarım. Gelince gördüm ki yanlışmış. Yapılmıştı doğru olan. Bir şey öğrendim bundan da. Eski yaralar acır soğuklarda. Ben sık sık şöyle derim ama: Yalnız mezarın hiçbir şeyi olmayacak bana öğretecek. Bertolt BRECHT Çeviri : A. KADİR - Gülen AKTAŞ Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Eylül 11, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 11, 2008 Korsan Jenny Hey ahali! Görürdünüz ya beni Yerleri ovup silerken hani Bu rezil kasabada Güney’de Bu köhnemiş cenabet otelde Bakardınız aval aval ve bir teklik atardınız Havanız artsın diye –ne kadar da cömertsiniz!- Ama bilmezdiniz hiç kim’le dans edersiniz Hayır. Karşınızda kim var bilemezdiniz Ama durun bakalım karanlık basınca bir gün Bir çığlık duyacaksınız geceyi yırtan Kim acaba diyerek fırlıycaksınız yataktan Ben hınzır bi tebessümle yerleri silerken hâlâ “Ne sırıtır bu ya?” diye sorucaksınız Anlatayım da öğrenin o zaman Bir korsan gemisi açıkta Adı Kara Kadırga Ve bir kuru kafa pruva direğinde Buraya gelmek üzere Siz cici beyler, tersleneceksiniz hâlâ: “Hey s****k, elini çabuk tut, yerleri bitir ve çık hemen üst kata Derdin ne senin ya? Ekmek kapın burası!” Toslarsınız bahşişi Ve gözlersiniz gemileri Ama ben sayıyorum şimdiden kellelerinizi Bir yandan da yatakları yapıyorum sessizce Bu rahat döşeklerde kimse uyuyamıycak, tatlım KİMSE! HİÇ KİMSE! Sonunda bir gece çığlığı duyunca Diyceksiniz: “Ne bu gürültü ya?” Görceksiniz beni orda pencereden bakarken Ve diyceksiniz: “Nere bakar bu ya?” Anlatayım da öğrenin o zaman Bir gemi var biliyorum Kara Kadırga Limanı dönmek üzere Ve topları dizilmiş güvertesinde Şimdi beyler! Yüzünüzden o rahat gülüşü silseniz iyi olur Kasabanın tüm evleri yerle bir oluyor Bu cenabet kasabada taş üstünde taş kalmayacak Bir tek bu ucuz otel dimdik ve ayakta Bağırcaksınız, “Neden ona bir şey yok?” diye Evet. Diyceğiniz bu olacak sadece: “Neden dokunmadılar ona?” Bütün gece gürültü-patırtı arasında Düşünceksiniz kim yaşar orda yukarda Ve sabah görceksiniz beni otelden çıkarken İki dirhem bir çekirdek saçımda bir kurdela Ve malûm gemi Kara Kadırga Bir bayrak çekecek direğine Bir alkış tufanı yeri göğü inletecek Tam öğleyin rıhtımda İğne atsan yere düşmez kalabalıktan Hayalet gemiden süzülenler Gölgeler gibi dolaşacak ortalıkta Ama kimse göremiycek onları Ve zincire vuracaklar tekmil ahaliyi Getirip karşıma dikecekler Ve soracaklar bana: “ŞİMDİ mi gebertelim bunları, yoksa SONRA mı?” BANA soracaklar: “ŞİMDİ mi bitirelim işlerini, SONRA mı?” Tam öğleyin oracıkta Yaprak kımıldamazken rıhtımda Bir canavar düdüğü duyulacak uzaklardan Ve o ölüm sessizliğinde: “Tam zamanı.” diyeceğim onlara “İşte şimdi tam zamanı.” Yığacaklar cesetleri üst üste sonra Ve ben bakıp diyeceğim ki: “Öğrendiniz mi şimdi?” Ve gemi Kara Kadırga Açık denizde kaybolup gidecek Güvertesinde onun bir tek ben. Çeviren : Mehmet Aslan -------------------- Sonra Doğan İtiraf ediyorum: hiçbir Umudum yok. Körler bir çıkar yoldan söz ediyorlar. Ben Görüyorum. Yanılgılar tükenince Oturur son arkadaş olarak Bir hiç karşımızda. Çev:Yüksel Pazarkaya Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Kasım 3, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 3, 2008 SORULAR Ne giydiğiniz yaz bana ! Sıcak tutuyor mu ? Uyuduğun yeri yaz bana ! Yumuşak mı ? Nasıl göründüğünü yaz bana ! Yüzün aynı mı ? Neyi özlediğini yaz bana ! Kolumu mu? Nasıl olduğunu yaz bana ! Rahat mı ? Sana neler yaptıklarını yaz bana ! Cesaretin yetti mi ? Neler yaptıığını yaz bana ! İyi şeyler mi ? Neler düşündüğünü yaz bana ! Beni mi ? Sorulardır sana bütün verebildiğim Ve gelen yanıtları kabullenmeliyim Yorgunum, uzatamam sana elimi. Ya da açsan sen besleyemem Sanki bu dünyada hiç yokmuşsum Unutmuşum gibi seni. Çev: Turgay Fişekçi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
blessed trinity Yanıtlama zamanı: Kasım 4, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 4, 2008 GECEDEKİ BULUTUN ŞARKISI... Kalbim karanlık, gecedeki bulut gibi Yurtsuz, ah Sen! Göklerdeki bulut, üzerinde tarlaların ve ağaçların Bilmez ne oluyor Koca bir genişliğin var. Kalbim, gecedeki bulut kadar vahşi Yurt özlemiyle çılgın, ah Sen! Uzak göğün tümünü ister Ve bilmez neden. Gecedeki bulut, rüzgarla tek başına... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
boogee Yanıtlama zamanı: Kasım 4, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 4, 2008 78 Numaralı Duygusal Şarkı Ah, şu aşk yatağında Bir kez daha yorgun uyuyakalmışım Bir ağaç gördüm yeşil tomurcuk dolu Güneşin altında. Düşünüyordum rüyamda Bu güneş altındaki ağacı: Zamanı gelince beni bu Yeşil ağacın altında gömsünler. Sonra senin yanında uyanınca Bembeyaz çarşaflar içinde: Ah, beni bu çarşafların İçine gömsünler diye düşündüm. Ve perdelerin arasından süzülen Yumuşacık ay Hareketsiz, sessiz düşünüyordu. Benim cenazem ne zaman? Daha sonra bacağına Ve ılık vücuduna sarılmışken Düşündüm: İlerde Beni bu kolların arasında gömün. ve hepinizi gözleri yaşlı mirasçılar gibi yatağımın çevresinde gördüm. düşündüm: öldüğümde gitmeme izin vermeniz gerekecek. siz çok şey verenler: bana herşeyi veremediğiniz için üzüleceksiniz: beni sevinçli gördüğünüz için avunamayacaksınız. Bertolt Brecht -------------------- BİZDEN SONRA DOĞANLARA I Gerçekten, karanlık günlerde yaşıyorum! Doğru söz delilik. Düz alın Kanıtı vurdumduymazın. Gülen ki Korkunç haberi Henüz almamış. Ne günlere kaldık, ki Neredeyse suçtur ağaç üzerine bir konuşma İçerir çünkü susmayı bunca kötülük üstüne! Orda ağırdan caddeyi geçen Erişilmez mi dara düşen Arkadaşları için? Doğrudur: geçimimi sağlıyorum daha Ama inanın: bu bir rastlantı yalnız. Yaptığım Hiçbir iş doyma hakkını vermiyor bana. Rasgele korunmuşum. (Talihim dönüverse. Yokum.) Bana diyorlar: ye iç! Bak keyfine! Nasıl yer içerim, kaparsam Yiyeceğimi bir açın elinden ve Bardaktaki suyum bir susuzda yoksa? Ve yiyip içiyorum gene de. İsterdim bilge olmak. Eski kitaplarda yazılı nedir bilge Kavga dışı kalmak dünyada ve kısa yaşamını Korkusuz geçirmek Zora başvurmadan edebilmek Kötülüğe iyilikle karşılık vermek İsteklerine ermeyip, unutmak İşi bilgenin. Yapamam bütün bunları: Gerçekten, karanlık günlerde yaşıyorum! II Şehre geldim bozuk düzen günlerde Açıklık sürerken. İnsan arasına karıştım ayaklanmada Ve onlarla birlikte öfkelendim. Böyle geçti zamanım Yeryüzünde. Yemeğimi yedim iki savaş arası Katillerin arasında yattım Sevgiye saygısız Ve doğaya sabırsız baktım. Böyle geçti zamanım Yeryüzünde Her yol batağa çıkardı benim zamanımda. Dilim durmaz ele verirdi beni. Elimden gelen azdı. Ama hükmedenler Daha rahat olurdu bensiz, buydu umudum. Böyle geçti zamanım Yeryüzünde. Gücüm azdı. Hedef Uzak mı uzak. Apaçık belliydi, benim ulaşmam Mümkün değildiyse de. Böyle geçti zamanım Yeryüzünde. III Siz, siz ki çıkacaksınız Battığımız tufandan Düşünün Eksiklerimizden söz ederken Karanlık çağı da Sizin kurtulduğunuz. Gittiydik, ayakkabıdan çok ülke değiştirip Sınıf savaşları arasından, umarsız Yalnız haksızlık var da baş kaldırma yoktuysa. Biliyoruz oysa: Alçaklıktan nefret bile Çarpıtır çizgileri Haksızlığa öfke bile Kısar sesi. Ah, biz Hazırlamak isterken dostluk yolunu Dost olamadık kendimiz. Siz ama, o gün gelince İnsanın insana el uzattığı Anın bizi Hoşgörüyle. ... O gün mavi eylül ayında Sessiz körpe bir erik ağacı altında Tuttum onu, sessiz beyaz aşkı Kolumda kutsal bir düş gibi. Ve üstümüzde güzel yaz göğünde Bir bulut vardı, çoktan gördüğüm Çok beyazdı ve çok yukarılarda Ve başımı kaldırıp baktığımda, değildi orda. O günden beri birçok, birçok aylar Geçti sessiz aşağı kaydılar Yok oldu o bütün erik ağaçları Ve bana sorarsan aşk n'oldu diye Sana derim ki: hatırlayamıyorum Ama gene de, inan ki, biliyorum ne demek istediğini. Ama gene de gerçekten hatırlamıyorum onun yüzünü. Yalnız: o zamanlar öpmüştüm onu, biliyorum. Ve bu öpücüğü de çoktan unutmuş olurdum O bulut olmasaydı orada Onu bugün de hatırlıyorum ve hep hatırlayacağım Çok beyazdı ve yukarılardan geliyordu Erik ağaçları belki çiçek açıyordur gene de Ve o kadının belki de şimdi yedi çocuğu olmuştur Ama o bulut yalnız birkaç dakika için açtı Ve yukarı baktığımda, rüzgârda kayboluyordu bile. Bertolt Brecht Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Aralık 21, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 21, 2008 Sevgili Çağrılmayınca Bardaklar yıkanmamış Çarşaflar düz Gülümseyiş duygusuz Dudaklar doygun Pabuçlardan en büyüğü Sandalyede bir kitap Pantolonlar yün Ziyaret beklenmiyor bugün. Çev: Turgay Fişekçi Duyumsadığın Her Şeye Duyumsadığın her şeye En küçük önemi ver Söylemişti sensiz yaşayamayacağını Unutma bunu , yeniden rastlarsan ona Tanıyacaktır seni. Bana bir iyilik yap, bu kadar çok sevme beni. Son kez sevildiğimde duymmaıştım en küçük bir sevinç bile... Çev: Turgay Fişekçi Güç Zamanlar Yazı masamın yanında durmuş Bahçedeki böğürtlene bakıyorum pencereden Üstünde kırmızı , kara bir şeyler seçiyorum Ausburg'da çocukluğumdaki böğürtleni Hatırlıyotum birden Dakikalarca düşünüyorum Ciddi ciddi masaya gidip Gözlüğümü alayım mı diye Kırmızı dalcılıklarda Kırmızı dalcıklarda kara böğürtlenleri görmek için yeniden. Çev: Hasan Kuruyazıcı Eskisi Gibi Senin derdin benimdi Benimki senin Senin bir sevincin olmadı mı ? Benim de yoktu. Çev: Turgay Fişekçi Sabah Akşam Okunması İçin Sevdiğim Söylüyor Bensiz olamayacağını Bu yüzden Kendime dikkat ediyorum Yolda yürürken önüme bakıyorum Ve korkuyorum her yağmur damlasından Sanki beni ezecekmiş gibi. Çev: Turgay Fişekçi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
semuel Yanıtlama zamanı: Aralık 21, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 21, 2008 ZULÜMLER YAĞMUR GİBİ YAĞMAYA BAŞLAYINCA Paydostan sonra gişeye önemli bir mektup getiren biri gibi: Gişe çoktan kapalıdır. Yaklaşan bir sel felaketi karşısında kenti uyarmak isteyen biri gibi: Ama başka bir dilde konuşan. Kimse anlamayacaktır onu. Dört kez kendisine bir şey verilen bir kapıyı beşinci kez çalan bir dilenci gibi: Beşinci kez aç kalır. Yarasından kan boşanan ve doktoru bekleyen biri gibi: Kan durmaz, hep boşanır. Biz de ortaya çıkıyor ve bize yapılan zulümleri haber veriyoruz. İlk kez arkadaşlarımızın yavaş yavaş katledildiğini bildirdiğimizde çığlıklar göklere ağdı. Yüz kişiydi katledilen. Ama bin kişi katledildiğinde ve ölümlerin sonu gelmediğinde bir sessizlik kapladı ortalığı Zulümler yağmur gibi yağmaya başlayınca "dur!" diyen olmaz artık, Cinayetler üst üste yığılmaya başlayınca görülmez oluverirler. Çekilen acılar dayanılmaz olunca duyulmaz artık hiçbir çığlık. Çığlıklar da yaz yağmuru gibi yağar. Bertolt BRECHT Çeviri : A. KADİR - Gülen AKTAŞ SENİ HİÇ ÖYLESİNE SEVMEMİŞTİM Seni hiç öylesine sevmemiştim, küçüğüm Ayrılırkenki kadar senden o akşam kızıllığında Mavi orman yuttu beni, küçüğüm, mavi orman Üstünde soluk yıldızlar çoktan belirirken batıda Hiç gülmedim küçüğüm, gülmedim biraz olsun Giderken karanlık kaderime rahatça – Arkamda kalan yüzler Mavi orman akşamında soluyordu yavaşça. Yalnız ve yalnız o akşam güzeldi her şey, küçüğüm Ne daha önce, ne daha sonra – Tabii: Yalnızca koca kuşlar kaldı artık bana Gece karanlık gökyüzünde dolaşan aç açına. Türkçesi; Kerem Çalışkan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ocak 11, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 11, 2009 KAR YAĞMAYA BAŞLIYOR Kar başlıyor yağmaya. Burda kimler kalacak? Eskisi gibi gene taşlarla yoksullar. B.Brecht Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.