falco x Oluşturma zamanı: Ekim 11, 2006 Paylaş Oluşturma zamanı: Ekim 11, 2006 http://www.nazimhikmetran.com/images/fotolar/40.jpg MEMLEKETİMİ SEVİYORUM Memleketimi seviyorum : Çınarlarında kolan vurdum, hapisanelerinde yattım. Hiçbir şey gidermez iç sıkıntımı memleketimin şarkıları ve tütünü gibi. Memleketim : Bedreddin, Sinan, Yunus Emre ve Sakarya, kurşun kubbeler ve fabrika bacaları benim o kendi kendinden bile gizleyerek sarkık bıyıkları altından gülen halkımın eseridir. Memleketim. Memleketim ne kadar geniş : dolaşmakla bitmez, tükenmez gibi geliyor insana. Edirne, İzmir, Ulukışla, Maraş, Trabzon, Erzurum. Erzurum yaylasını yalnız türkülerinden tanıyorum ve güneye pamuk işleyenlere gitmek için Toroslardan bir kerre olsun geçemedim diye utanıyorum. Memleketim : develer, tren, Ford arabaları ve hasta eşekler, kavak söğüt ve kırmızı toprak. Memleketim. Çam ormanlarını, en tatlı suları ve dağ başı göllerini seven alabalık ve onun yarım kiloluğu pulsuz, gümüş derisinde kızıltılarla Bolu'nun Abant gölünde yüzer. Memleketim : Ankara ovasında keçiler : kumral, ipekli, uzun kürklerin pırıldaması. Yağlı, ağır fındığı Giresun'un. Al yanaklı mis gibi kokan Amasya elması, zeytin incir kavun ve renk renk salkım salkım üzümler ve sonra karasaban ve sonra kara sığır ve sonra : ileri, güzel, iyi her şeyi hayran bir çocuk sevinciyle kabule hazır çalışkan, namuslu, yiğit insanlarım yarı aç, yarı tok yarı esir... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
falco x Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2006 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2006 http://www.nazimhikmetran.com/images/fotolar/07.jpg Nâzım ile kardeşi Samiye. DÜNYAYI VERELİM ÇOCUKLARA Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar oynasınlar türküler söyliyerek yıldızların arasında dünyayı çocuklara verelim kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi hiç değilse bir günlüğüne doysunlar dünyayı çocuklara verelim bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı çocuklar dünyayı alacak elimizden ölümsüz ağaçlar dikecekler 21 Mayıs 962, Moskova Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
falco x Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2006 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2006 ÖLÜME DAİR Buyrun, oturun dostlar, hoş gelip sefalar getirdiniz. Biliyorum, ben uyurken hücreme pencereden girdiniz. Ne ince boyunlu ilâç şişesini ne kırmızı kutuyu devirdiniz. Yüzünüzde yıldızların aydınlığı başucumda durup el ele verdiniz. Buyrun oturun dostlar hoş gelip sefalar getirdiniz. Neden öyle yüzüme bir tuhaf bakılıyor? Osman oğlu Hâşim. Ne tuhaf şey, hani siz ölmüştünüz kardeşim. İstanbul limanında kömür yüklerken bir İngiliz şilebine, kömür küfesiyle beraber ambarın dibine... Şilebin vinci çıkartmıştı nâşınızı ve paydostan önce yıkamıştı kıpkırmızı kanınız simsiyah başınızı. Kim bilir nasıl yanmıştır canınız... Ayakta durmayın, oturun, ben sizi ölmüş zannediyordum, hücreme pencereden girdiniz. Yüzünüzde yıldızların aydınlığı hoş gelip sefalar getirdiniz... Yayalar-köylü Yakup, iki gözüm, merhaba. Siz de ölmediniz miydi? Çocuklara sıtmayı ve açlığı bırakıp çok sıcak bir yaz günü yapraksız kabristana gömülmediniz miydi? Demek ölmemişsiniz? Ya siz? Muharrir Ahmet Cemil? Gözümle gördüm tabutunuzun toprağa indiğini. Hem galiba tabut biraz kısaydı boyunuzdan. Onu bırakın Ahmet Cemil, vazgeçmemişsiniz eski huyunuzdan, o ilâç şişesidir rakı şişesi değil. Günde elli kuruşu tutabilmek için, yapyalnız dünyayı unutabilmek için ne kadar çok içerdiniz... Ben sizi ölmüş zannediyordum. Başucumda durup el ele verdiniz, buyrun, oturun dostlar, hoş gelip sefalar getirdiniz... Bir eski Acem şairi : "Ölüm âdildir" - diyor, - "aynı haşmetle vurur şahı fakiri." Hâşim, neden şaşıyorsunuz? Hiç duymadınız mıydı kardeşim, herhangi bir şahın bir gemi ambarında bir kömür küfesiyle öldüğünü?... Bir eski Acem şairi : "Ölüm âdildir" - diyor. Yakup, ne güzel güldünüz, iki gözüm. Yaşarken bir kerre olsun böyle gülmemişsinizdir... Fakat bekleyin, bitsin sözüm. Bir eski Acem şairi : "Ölüm âdil..." Şişeyi bırakın Ahmet Cemil. Boşuna hiddet ediyorsunuz. Biliyorum, ölümün âdil olması için hayatın âdil olması lâzım, diyorsunuz... Bir eski Acem şairi... Dostlar beni bırakıp, dostlar, böyle hışımla nereye gidiyorsunuz? YAŞAMAYA DAİR 1 Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi meselâ, yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani, bütün işin gücün yaşamak olacak. Yaşamayı ciddiye alacaksın, yani, o derecede, öylesine ki, meselâ, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, yahut, kocaman gözlüklerin, beyaz gömleğinle bir laboratuvarda insanlar için ölebileceksin, hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, hem de en güzel, en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde. Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, meselâ, zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, yaşamak, yani ağır bastığından. 1947 YAŞAMAYA DAİR 2 Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız, yani, beyaz masadan bir daha kalkmamak ihtimali de var. Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına, hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden, yahut da yine sabırsızlıkla bekleyeceğiz en son ajans haberlerini. Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için, diyelim ki, cephedeyiz. Daha orda ilk hücumda, daha o gün yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün. Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu, fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu. Diyelim ki, hapisteyiz, yaşımız da elliye yakın, daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının. Yine de dışarıyla beraber yaşayacağız, insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgârıyla yani, duvarın arkasındaki dışarıyla. Yani, nasıl ve nerde olursak olalım hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak... 1948 YAŞAMAYA DAİR 3 Bu dünya soğuyacak, yıldızların arasında bir yıldız, hem de en ufacıklarından, mavi kadifede bir yaldız zerresi yani, yani, bu koskocaman dünyamız. Bu dünya soğuyacak günün birinde, hattâ bir buz yığını yahut ölü bir bulut gibi de değil, boş bir ceviz gibi yuvarlanacak zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız. Şimdiden çekilecek acısı bunun, duyulacak mahzunluğu şimdiden. Böylesine sevilecek bu dünya "Yaşadım" diyebilmen için... Şubat 1948 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Düş Sokağı Sakini Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2006 HOŞGELDİN KADINIM Hoş geldin kadınım benim hoş geldin yorulmuşsundur; nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını ne gül suyum ne gümüş leğenim var, susamışsındır; buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim acıkmışsındır; beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam memleket gibi yoksuldur odam. Hoş geldin kadınım benim hoş geldin ayağını basdın odama kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi güldün, güller açıldı penceremin demirlerinde ağladın, avuçlarıma döküldü inciler gönlüm gibi zengin hürriyet gibi aydınlık oldu odam... Hoş geldin kadınım benim hoş geldin. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Düş Sokağı Sakini Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2006 VATAN HAİNİ "Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet. Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ." Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla, bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un 66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira. "Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ." Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim. Vatan çiftliklerinizse, kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan, vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan, vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın, fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan, vatan tırnaklarıysa ağalarınızın, vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa, ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan, vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa, vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan, ben vatan hainiyim. Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla : Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Düş Sokağı Sakini Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2006 HOŞGELDİN... Hoş geldin! Kesilmiş bir kol gibi omuz başımızdaydı boşluğun... Hoş geldin! Ayrılık uzun sürdü. Özledik. Gözledik... Hoş geldin! Biz bıraktığın gibiyiz. Ustalaştık biraz daha taşı kırmakta, dostu düşmandan ayırmakta... Hoş geldin. Yerin hazır. Hoş geldin. Dinleyip diyecek çok. Fakat uzun söze vaktimiz yok. YÜRÜYELİM..... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
doors Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2006 O bu gece ölebilir. Ceketinin göğsünde bir kurşun yanığıyla, O bu gece gitti ölüme, Kendi ayağıyla........ -Cigaran varmı ? dedi. -Var dedim. -Kibrit ? -"Yok,cigaranı kurşun yakar "dedim. Aldı cigarayı,gitti !!!! Belki şimdi upuzun yatıyor, Dudaklarında yanmamış bir sigara, Göğsünde bir yara. Gitti - Darp işaret - Bitti .................. (N.H.Ran 1936) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
doors Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2006 Kendi kendimizle yarıştayız gülüm. Ya ölü yıldızlara hayat götüreceğiz, Ya dünyamıza inecek ölüm .......... (N.H.Ran 1958) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
falco x Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2006 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2006 ALINTI(doors @ 11 10 2006, 14:44 ) 16976[/snapback] O bu gece ölebilir. Ceketinin göğsünde bir kurşun yanığıyla, O bu gece gitti ölüme, Kendi ayağıyla........ -Cigaran varmı ? dedi. -Var dedim. -Kibrit ? -"Yok,cigaranı kurşun yakar "dedim. Aldı cigarayı,gitti !!!! Belki şimdi upuzun yatıyor, Dudaklarında yanmamış bir sigara, Göğsünde bir yara. Gitti - Darp işaret - Bitti .................. (N.H.Ran 1936) her bir kelimedeki gizli mana insanın içine derinden işliyor. Teşekkürler güzel paylaşımın için [/b] Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
bolsoru Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2006 Hepiniz saolun hızır gibi yetişdiniz edebiyatcıda nazim hikmet diyordu burdan çekerim artık yeniden saolun Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
doors Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2006 Gülüm... İki gözümün bebeği. Ölmekten korkmuyorum, Ölmek arıma gidiyor. Onuruma yediremiyorum ölmeyi. (N.H.Ran 1959) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
doors Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2006 Nazım'ın memleketimi seviyorum şiiri ile yaptıgın açılışın yerini tutamaz ama Adamın kaleme aldıgı her cumlede,hatta her kelimede ne kadar sıradan gorunselerde hep bir anlatım,bir ozleyiş,bir sorgulama bir isyan,bir ask var. Sanırım onu Nazım Hikmet yapan da bu olsa gerek. Bu konu için cok cok cok tesekkurler. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
cancanan Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2006 Arkadaşlar ayrı bir keyif, bir tad'la buluşturdunuz bizi, özlemi, sevgiyi, coşkuyu yaşattınız, çok teşekkürler. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest Eftalya Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2006 Kaçır beni ahenk, al beni birlik Artık barınamam gölge varlıkta Ver cüceye, onun olsun şairlik Şimdi gözüm büyük sanatkarlıkta hiç bir zaman övünmedi ben şairim diye, Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Firdevs Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2006 devamı gelir inşallah... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Düş Sokağı Sakini Yanıtlama zamanı: Ekim 12, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 12, 2006 Yazılarım otuz kırk dilde basılır Türkiye’mde Türkçemle yasak Ne acı verici bir sözdür bu !!! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nihtwish Yanıtlama zamanı: Ekim 12, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 12, 2006 Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte yani yürekte. Meselâ bir barikatta dövüşerek meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken meselâ denerken damarlarında bir serumu ölmek ayıp olur mu? Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. Seversin dünyayı doludizgin ama o bunun farkında değildir ayrılmak istemezsin dünyadan ama o senden ayrılacak yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı? Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden? Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. o hayatta iken gereken saygıyı goremeyen vatanını cok sevdıgı halde vatan haını ılan edılen bana gore en buyuk şairdir .... NAZIM HİKMET RAN Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nihtwish Yanıtlama zamanı: Ekim 12, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 12, 2006 arkadaşlar madem bu kadar seven insan var nazım hımetı o zaman kendı upload ettıgım bı dosyayı sızınle paylasayım nazım hıkmetın kendı sesınden tam 18 tane şiiri http://www.hemenpaylas.com/download/1857763/nazim_hikmet_siirleri_nihtwish_.rar.html Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
falco x Yanıtlama zamanı: Ekim 13, 2006 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 13, 2006 VERA İÇİN Bir ağaç var içimde fidesini getirmişim güneşten. Salınır yaprakları ateş balıkları gibi yemişleri kuşlar gibi ötüşür. Yolcular füzelerden çoktan indi içimdeki yıldıza. Düşümde işittiğim dille konuşuyorlar, komuta, böbürlenme, yalvarıp yakarma yok. İçimde ak bir yol var. Karıncalar buğday taneleriyle bayram çığlıklarıyla kamyonlar gelir geçer ama yasak, geçemez cenaze arabası. İçimde mis kokulu kızıl bir gül gibi duruyor zaman. Ama bugün cumaymış, yarın cumartesiymiş, çoğum gitmiş de azım kalmış, umurumda değil... Nazım Hikmet Ran ( 1902 - 1963 ) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
dipp Yanıtlama zamanı: Ekim 13, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 13, 2006 Dayanamam Nazım'a SALKIM SÖĞÜT Akıyordu su gösterip aynasında söğüt ağaçlarını. Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını! Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere! Birden bire kuş gibi vurulmuş gibi kanadından yaralı bir atlı yuvarlandı atından! Bağırmadı, gidenleri geri çağırmadı, baktı yalnız dolu gözlerle uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına! Ah ne yazık! Ne yazık ki ona dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak, beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak! Nal sesleri sönüyor perde perde, atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde! Atlılar atlılar kızıl atlılar, atları rüzgâr kanatlılar! Atları rüzgâr kanat... Atları rüzgâr... Atları... At... Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat! Akar suyun sesi dindi. Gölgeler gölgelendi renkler silindi. Siyah örtüler indi mavi gözlerine, sarktı salkımsöğütler sarı saçlarının üzerine! Ağlama salkımsöğüt ağlama, Kara suyun aynasında el bağlama! el bağlama! ağlama! 1928 Not: "Salkımsöğüt" ile "Bahri Hazer" Nâzım Hikmet'in ününün sanat çevrelerini aşmasını ilk sağlayan şiirleridir. Odeon firmasının şairin kendi sesinden plağa aldığı bu şiirler kahvelerde çalınıp dinlenmeye başlamıştı. Nâzım Hikmet yazarken düşündüğü bir ahenge uyarak şiirlerini çok güzel okurdu. Okunup dinlenmelerine herhangi bir yasal engel bulunmayan bu şiirlerin şairin adını çok yaygınlaştırdığı düşünülerek Odeon firması plağa yeni basımlar yapmaması için uyarılmıştı. Şiiri Nazım Hikmet'in kendi sesinden dinlemek için: http://www.unix-shells.com/~yolgezer/mp3/Nazim Hikmet - Salkim Sogut.mp3 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
dipp Yanıtlama zamanı: Ekim 13, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 13, 2006 Ağlasada gizliyor gözlerinin yaşını Bir kere eğemedim bu kadının başını Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Nora Yanıtlama zamanı: Ekim 13, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 13, 2006 dipp seni görmek çok güüzel... hele ki bu mesajlarla ellerine sağlık Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
dipp Yanıtlama zamanı: Ekim 13, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 13, 2006 sağol ama orhan pamuk faciasından sonra ancak nazım kurtarır dedim.... salkım söğüt ve vatan haini favorilerim Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
falco x Yanıtlama zamanı: Ekim 14, 2006 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 14, 2006 Nâzım HİKMET Soyadı Ran'dır. 20 Kasım 1901 tarihinde Selanik'te doğdu; ancak ailesi 15 Ocak 1902 olarak kaydetmiş ve kendisi de bu durumu benimsemiştir. 3 Haziran 1963 tarihinde Moskova'da öldü. İstanbul'da Heybeliada Bahriye Mektebi'ni bitirdi, ancak sağlık sorunları nedeniyle subaylık serüveni sona erdi. Kurtuluş Savaşı'na katılmak amacıyla Anadolu'ya geçti (1921). Anadolu'da Kurtuluş Savaşı için verilen her görevi yerine getirdi. Oradan Rusya'ya gitti. Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde (KUTV) yüksek öğrenimini tamamladı. 1924 yılında gizlice Türkiye'ye döndü. Gazetelerde, dergilerde, film stüdyolarında çalıştı. Şiirleri nedeniyle birkaç kez kovuşturmaya uğradı. 1938 yılında orduyu ayaklanmaya kışkırtmaya çalıştığı gerekçesiyle kanıtsız, yasaya ve hukuka aykırı olarak 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa Cezaevlerinde 12 yılı aşkın kaldı. 1950 yılında bir af yasasıyla salıverildi. Ancak sürekli izlendiği ve çürüğe ayrıldığı halde 48 yaşında yeniden askerlik yapmaya çağrılması ile öldürüleceği yolundaki duyumlar üzerine yurtdışına kaçtı. 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından Türk vatandaşlığından çıkarılmasına karar verildi. Yurtdışında sürekli olarak Bulgaristan, Rusya, Polonya'da yaşadı; birçok uluslararası kongreye katılarak çeşitli ülkelere yolculuklar yaptı.1963 yılında geçirdiği bir kalp krizi sonunda öldü, Moskova'da Novo-Deviçeye Mezarlığına gömüldü. AÇLIK ORDUSU YÜRÜYOR Açlık ordusu yürüyor yürüyor ekmeğe doymak için ete doymak için kitaba doymak için hürriyete doymak için. Yürüyor köprüler geçerek kıldan ince kılıçtan keskin yürüyor demir kapıları yırtıp kale duvarlarını yıkarak yürüyor ayakları kan içinde. Açlık ordusu yürüyor adımları gök gürültüsü türküleri ateşten bayrağında umut umutların umudu bayrağında. Açlık ordusu yürüyor şehirleri omuzlarında taşıyıp daracık sokakları karanlık evleriyle şehirleri fabrika bacalarını paydostan sonralarının tükenmez yorgunluğunu taşıyarak. Açlık ordusu yürüyor ayı ini köyleri ardınca çekip götürüp ve topraksızlıktan ölenleri bu koskoca toprakta. Açlık ordusu yürüyor yürüyor ekmeksizleri ekmeğe doyurmak için hürriyetsizleri hürriyete doyurmak için açlık ordusu yürüyor yürüyor ayakları kan içinde. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
falco x Yanıtlama zamanı: Ekim 14, 2006 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 14, 2006 HASRET Denize dönmek istiyorum Mavi aynasında suların: boy verip görünmek istiyorum! Denize dönmek istiyorum! Gemiler gider aydın ufuklara gemiler gider! Gergin beyaz yelkenleri doldurmaz keder. Elbet ömrüm gemilerde bir gün olsun nöbete yeter. Ve madem ki bir gün ölüm mukadder; Ben sularda batan bir ışık gibi sularda sönmek istiyorum! Denize dönmek istiyorum! Denize dönmek istiyorum! Nazim Hikmet Ran BULUTLAR ADAM ÖLDÜRMESİN Analardır adam eden adamı aydınlıklardır önümüzde gider. Sizi de bir ana doğurmadı mı? Analara kıymayın efendiler. Bulutlar adam öldürmesin. Koşuyor altı yaşında bir oğlan, uçurtması geçiyor ağaçlardan, siz de böyle koşmuştunuz bir zaman. Çocuklara kıymayın efendiler. Bulutlar adam öldürmesin. Gelinler aynada saçını tarar, aynanın içinde birini arar. Elbet böyle sizi de aradılar. Gelinlere kıymayın efendiler. Bulutlar adam öldürmesin. İhtiyarlıkta aklına insanın, tatlı anıları gelmeli yalnız. Yazıktır, ihtiyarlara kıymayın, efendiler, siz de ihtiyarsınız. Bulutlar adam öldürmesin. Nazim Hikmet Ran Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.