whitepower Oluşturma zamanı: Ocak 7, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Ocak 7, 2007 Şarap ve Yemeklerin Ahengi Çok iyi bir şarap, eğer uygun bir yemekle içilmezse beklentilerimizi boşa çıkarabilir, bir hayal kırıklığı yaratır ve keyif planlarımız hüsrana uğrar. Hangi şarabın hangi yemekle içilebileceğini bilmek için temel bazı bilgilere gerek duyulur. "Koyu etlerle kırmızı, açık renkli etlerle beyaz şarap" klişesi geçerliliğini çoktan yitirmiştir. Doğal aroma maddelerine önem veren, yeni ve yaratıcı yemek pişirme teknikleri yepyeni kombinasyonları mümkün kılmış ve özellikle beyaz şarapların önemini artırmıştır. Şarap ve yemek birbirine benzerse, yani yemeğin içindekiler ve hazırlanışı, şarabın kıvamı, yapısı, kokusu ve tat nüanslarına benzerse, istenen ahenge ulaşılabilir. Burada her zaman akılda bulundurulması gereken üç temel kural vardır: 1) Şarabın tadı, yemeğin tadına baskın olmamalı. 2) Şarap ve yemek sıralaması aroma, tatlar, kıvam ve yapı açısında birbirine paralel olmalı. 3) Şarabın yemek masasında üç düşmanı vardır: Sirke; örneğin çok fazla sirke katılmış bir salataÇok keskin bir ekşiliği olan yiyecek ve içecekler (limon gibi)Yağ (örneğin bazı çok yağlı yapılan balık türleri, özellikle kırmızı şaraba metalik bir tat verebilir)Alkol, tatlının ve baharatların etkisini artırır, ayrıca hazmı kolaylaştırır. Şarapta alkol seviyesi düşükse, kalan şeker kendini daha fazla gösterir. Kalan şeker içermeyen tam olarak mayalanmış şaraplar, tam olarak mayalanmış ama daha az alkol içeren şaraplardan daha yumuşak bir etki bırakırlar. Şarapta veya kavrulmuş, ızgara yapılmış ya da buğulanmış yemeklerdeki acılık veren maddeler, tatlı algılanmasını uyumlu bir hale getirirler ve ölçülü bir asiditenin algılanmasını sağlarlar. Acılık veren maddeler, yavaş yavaş algılanırlar ama uzun süre kalıcıdırlar; tanenli ve çok alkollü şaraplarla uyumludurlar. Çok yağlı yemeklerle asidi, taneni ve alkolü zengin şarapların içilmesi önerilir. İştah açan bu üç bileşen, hazmı da kolaylaştırır. Çok baharatlı yemeklerin tatları, alkol derecesi yüksek şaraplarla birlikte daha da kuvvetlenir. Bu yüzden, alkol derecesi yüksek şaraplarda fazla derecede asit de varsa dikkatli bir seçim yapmak gerekir. Özellikle köpüklü şaraplardaki karbonik asit, tatlı algılanmasını biraz önler. Bu tip şaraplar, yemeklerle birlikte olduklarından daha tatlıymış gibi gözükürler. Yemeklerle birlikte sekliği fazla olan köpüklü şaraplar daha uygundur (tatlılar hariç). Tuz, şarap ve yemeklerdeki aroma ve acılık veren maddelerin algılanmasını artırır. Asit, tatlıyı destekler (bunu çileğe biraz limon sıkarak görebilirsiniz), ayrıca geçici olarak acılığı gizler. Asiditesi yüksek şaraplarla, fazla asitli yemekler uymaz. Tatlı tat, şaraptaki aroma maddelerinin algılanmasının kolaylaştırır, acı ve ekşi tadı dengeler. Çok sek yapılmış şaraplar, yemeklerle birlikte daha yumuşak ve ahenkli bir izlenim bırakırlar (yemekteki tuzdan ve şekerden dolayı). En uygun şarap-yemek ikilisinin seçiminde önemli bir dizi faktör daha vardır: günün hangi zamanı olduğu, hangi mevsim olduğu, dışarıdaki sıcaklık, içme nedeni (doğumgünü gibi), içen kişilerin yaşı ve şarap zevki, fiyat ve menü sırası. Mümkünse aşağıdaki sırayla servis yapılmalı: Şarap Sıralamasıbeyazkırmızıdansektatlıdansoğutulmuşnormal sıcaklıktakindenzarif ve yumuşakbaharat çağrışımlıdanhafifkuvvetlidenaz alkollüçok alkollüdengençeskidenönce içilmelidir Yemek Sıralamasızarif ve yumuşakbaharatlıdanhafifkuvvetlidentuzluyumuşak ve hafif tatlıdanönce yenmelidir Aperitif Köpüklü sek şaraplar, Şampanya, Spumante Secco, Cava ; iştah açan, taze, meyvemsi, çok aromatik olmayan beyaz sek şaraplar; klasik aperitif-şaraplar: sek Sherry, sek Porto, yıllanmış Madeira Soğuk ön yemekler İstiridye Tam sek, genç, çok asitli ve meyvemsiliği ön planda olmayan bir beyaz şarap. Öneri: Muscadet, Chablis, Sauvignon Blanc. Havyar Alkolü az olmayan, olgun ve daha çok yarı sek beyaz şaraplar, kuvvetli ve eskitilmiş köpüklü şaraplar. Öneri: İyi bir Şampanya veya Sekt Brut (Almanya). Somon Balığı Sek ve yarı sek beyaz şaraplar (özellikle füme somon; ayrıca limon sıkılmaması ve yumurta yenilmemesi tavsiyedir). Alabalık Asidi ahenkli yarı sek beyaz şaraplar Ezmeler (örnek: Kaz ciğeri ezmesi) Kıvamlı beyaz şaraplar ve genç olmayan, yarı sek ve yumuşak (daha tatlı) şaraplar. Öneri: Alman Spaetlese und Auslese beyaz şarapları, değerli Sauternes'ler. Kavun (jambonla) Kavunun tatlılığına göre yarı sek veya yumuşak beyaz ve roze şaraplar. Av etiyle yapılmış çorbalar Hafif tatlı ve kıvamlı beyaz şaraplar veya roze şaraplar; hiç birisi yoksa genç bir kırmızı da içilebilir. Ilık ön yemekler ve ara yemekleri Enginar Baharat çağrışımlı, zarif bir meyvemsiliği olan sek ve yarı sek beyaz şaraplar. İstiridye Alkolü ve asidi az olmayan sek beyaz şaraplar. Kızarmış ördek ciğeri Beyaz yarı sek veya daha tatlı şaraplar. Öneri: Traminer, Pinot blanc (Weißburgunder). Beyaz soslu makarnalar Beyaz, yarı sek şaraplar. Domates soslu makarnalar Aromatik, beyaz, yarı sek şaraplar (Müller-Thurgau, Traminer), roze veya genç kırmızı şaraplar. Kuşkonmaz Çok genç olmayan, ahenkli ve biraz hafif, beyaz sek ve yarı sek şaraplar. Öneri: Riesling, Silvaner, Pinot blanc (Weißburgunder), Müller-Thurgau. Mantar Aromatik, hafif dolgun, beyaz yarı sek şaraplar veya kıvamlı kırmızı şaraplar. Midye, ıstakoz Midye Beyaz sek ve yarı sek şaraplar. Istakoz, langust Kıvamlı ve sek beyaz şaraplar. Öneri: Chablis, Chardonnay, Şampanya, Pinot blanc (Weißburgunder), Pinot gris (Grauburgunder). Balıklar Tuzlu su balıkları (Kalkan balığı, dil balığı, ..., nötr ve hafif beyaz soslu) Belirgin ama ahenkli bir asiditesi olan, beyaz sek ve yarı sek şaraplar. Öneri: Mosel-Riesling (Almanya), Sancerre (Loire-Fransa), Pouilly-Fumé, Friaul-beyaz şarapları (İtalya), Gavi (İtalya). Tuzlu su balıkları (kuvvetli ve kıvamlı soslu) kuvvetli beyaz sek şaraplar. Öneri: Riesling (Alsace-Fransa), Sauvignon Blanc, genç bir Chardonnay. Tatlı su balıkları (Turna, Sazan, Kilizbalığı, Bey balığı, ... hazırlanışlarına göre) Asidi çok fazla olmayan, beyaz sek ve yarı sek şaraplar. Öneri: Pinot gris (Weißburgunder), Gutedel (Almanya), Silvaner (Almanya), Soave (İtalya), Orvieto (İtalya). Kümes Hayvanları Tavuk, piliç (hazırlanışlarına göre) Meyvemsi ve aromatik, beyaz sek ve yarı sek şaraplar, roze, genç kırmızı şaraplar. Öneri: Riesling, Kerner, Müller-Thurgau, Silvaner (hepsi Almanya), Grüner Veltliner (Avusturya), Portugieser (Avusturya, Almanya ve Macaristan (Oporto olarak bilinir)), Beaujolais (Fransa). Ördek, kaz (koyu bir sosla kızartılmış) Taneni fazla, alkolu az olmayan, kırmızı sek şaraplar. Öneri: Alman, Avusturya, Güney Tirol veya İsviçre Blauburgunder'i, Valpolicella (İtalya), Chianti (Toskana-İtalya), Barbera (Piemont-İtalya), Dolcetto, Merlot, genç bir Cabernet. (pişirilmiş tavuğa az asidi fazla olmayan beyaz sek ve yarı sek şaraplar da uyar) Av hayvanları Bıldırcın, güvercin (sosa ve hazırlanışlarına göre) Kuvvetli beyaz sek şaraplar (Alman Grauburgunder veya Riesling Spaetlese, Auslese şarapları), alkolü az olmayan bir roze, meyvemsi iyi bir kırmızı şarap (Beaujolais Cru, genç bir Chianti Classico (Toskana-İtalya) veya Rioja (İspanya). Keklik, yabanördeği, sülün (hazırlanışlarına göre) Kuvvetli ama zarif bir roze veya taneni çok batmayan kırmızı şaraplar. Öneri: olgun Pinot Noir, Bourgogne Premiers Crus'u, Pommard, Santenay, St-Emilion veya Pomerol; olgun ama çok kuvvetli olmayan Côtes du Rhône, Şili, Arjantin, Güney Tirol veya Trentino'dan Cabernet, İtalyan veya Kaliforniya Merlot'su. Geyik, karaca (kuvvetli bir sosla kızartılmış) Kuvvetli bir kırmızı. Öneri: Côte de Nuits'den olgun bir Bourgogne , Médoc ve Graves'den bir Bordeaux, Güney Afrika, Şili, Arjantin veya Kaliforniya'dan Cabernet. Tavşan (kızarmış) Alkolü az olmayan beyaz sek şaraplar, roze, genç kırmızı şaraplar. Öneri: Pinot noir, Lemberger, Trollinger (Almanya), Beaujolais (Fransa). Et Dana eti (pişmiş veya açık renkli bir sosla) Asidi çok baskın olmayan, genç beyaz sek ve yarı sek şaraplar. Öneri: Alman Riesling Kabinett veya Q.b.A. şarapları. Dana eti (kızarmış veya ızgara) Alkolu az olmayan meyvemsi roze ve kırmızı şaraplar. Öneri: Beaujolais Villages (Fransa), Bardolino (Garda gölü-İtalya), Vernatsch (Güney Tirol), Spaetburgunder (Baden-Almanya, Alsace-Fransa veya Avusturya). Sığır eti (pişmiş) Oldukça kuvvetli sek beyaz şaraplar. Öneri: Riesling Spaetlese, Weißburgunder veya Grauburgunder Spaetlese (hepsi Almanya). Sığır eti (kızarmış veza ızgara) Oldukça kuvvetli kırmızı şaraplar. Öneri: genç bir Bourgogne, Côtes du Rhône, Vino Nobile. Kuzu eti (pişmiş, açık renkli bir sosla) Kuvvetli beyaz yarı sek şaraplar. Öneri: Kerner, Müller-Thurgau, Grüner Veltliner Spaetlese. Kuzu eti (kızarmış) Kuvvetli rozeler ve aroması kuvvetli olmayan zengin gövdeli kırmızılar. Öneri: Bordeaux, Bandol (özellikle rozeleri çok makbuldür, Güney Fransa), Brunello, Cabernet. Peynir http://www.hayyam.com/images/kirmizivepeynir.jpg Eritme peynir Yumuşak ve hafif, beyaz yarı sek şaraplar (Silvaner, Müller-Thurgau, Gutedel (Almanya)) ve rozeler Taze ve yumuşak peynirler Orta derece asitli, meyvemsi, beyaz yarı sek şaraplar (Riesling, Kerner (Almanya), Grüner Veltliner (Avuturya)) und roze Yarı sert ve sert peynirler (kaşar peyniri, gravyer (gruyere-İsviçre), otlu peynir, çedar (cheddar-İngiltere), permesan ...) Asitli, beyaz sek şaraplar ve roze veya hafif kırmızı şaraplar Küflü ve mavi peynirler Aromatik, beyaz tatlı şaraplar (Traminer, Scheurebe Auslese) veya baharat kokulu, zengin gövdeli kırmızı şaraplar (Bourgogne, Rhône, Piemont ve Toskana). Tatlılar Meyve tatlıları Aromatik ve hafif beyaz şaraplar (Müller-Thurgau, Muskateller) veya genç kırmızı ve roze şaraplar Kremalı tatlılar, sufleler Zarif bukeli, yumuşak beyaz veya köpüklü şaraplar Üstü kızartılmış veya fırında pişirilmiş tatlılar Tatlı Weißburgunder, Traminer, Scheurebe, Müller-Thurgau Auslese şarapları (Almanya), Porto veya Sherry (Oloroso, Cream) Yemeklerden sonra Hamur işi ve çerezler Kahve, armagnac, konyak, calvados (elmadan yapılan bir çeşit Fransız konyağı) ve grappa (İtalya) Soğuk yemekler Soğuk dilim etler Yeteri kadar asitli, beyaz sek ve yarı sek şaraplar ve hafif rozeler Jambon Meyvemsi, beyaz yarı sek şarapler ve rozeler Rozbif Roze ve orta derece tanenli, çok ağır olmayan kırmızı şaraplar Şu an kendini pek iyi hissetmeyen güzel insan ve kendini daha içmeden de güzel hisseden tüm insanlara.....(Kendini toparla da belki bir iki kadeh bişi atarız) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
famousghost Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 hah şöle gözünü seviim whitepower ağzımızın tadı yerine gelsin... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
whitepower Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Eywallah içelim güzelleşelim o zaman:)Yok mu arkadaşlar başka kullanan bu konu hazır serbest bölgede evvett burayı "gnosis barı" ilan ettim:)Hem içelim hem sohbet edelim..... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Nora Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 İlaç gibisin white:p Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
whitepower Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Bu gidişle bu bar iflas eder ama dur bakalım belki ilerleyen vakitte doldurur geyiin dibine vururuz:) -------------------- Çeşitleri arttıralım biranın tarihçesine inceden bi yolculuk yapalım o zaman:) BİRANIN TARİHİ Bira insanoğlunun yaptığı ilk alkollü içki. Tarım zamanımızdan takriben 10.000 sene öncesinde başladığından bira da onbin yıldır hayatımızda yer etmiş olmalı. Ancak, biranın insan kullanımına dair en eski buluntular M.Ö 4000-3500 yıllarına ait. Örneğin İran'da Godin Tepe'de yapılmış olan kazılarda M.Ö 3500 civarında arpa fermantasyonu yapıldığını ortaya koyan bulgular var. Türkiye'de Hacınebi Tepe kazılarında ortaya çıkartılanlar da Mezopotamya ve Anadolu'da M.Ö 4000-3500 arasında arpa fermantasyonu yapıldığını kanıtlamakta. Çünkü her iki yer de Sümerlilerin ticaret kolonisi. İnsanoğlunun Erken Neolitik Çağda tahıl ziraatine başladığının anlaşılması ile birlikte onların yetiştirdiği tahılı nasıl yiyecek içecek haline getirdikleri de merak konusu oldu. Kimi tahılları filizlenmeye terk ettikleri ve filizli halde tükettiklerini ileri sürdü. Kimi alevde kavurduktan sonra ezerek un haline getirip bulamaç halinde yedikleri savını benimsedi. Bir başka sav ise bu bulamacı pişirmeyi öğrendikleri andan itibaren bira imalatının öğrenilmiş olduğudur. Bu sav hayvan derisinden kaptaki bulamacın içine ateşte kızdırılmış çakıl taşı atarak bulamacın pişirildiğini öne sürmektedir. Bu yöntemin uzun süre Germen ülkelerinde kullanıldığına ve biracılığın başlangıcının da bu şekilde olduğuna inanılır. XIX. yüzyıla kadar Avusturya'da Steinbierbrauerei denilen "taş birası birahaneleri" bu yöntemle bira imalinin yapıldığı yerlerdi. Antropolog Raglan ise tamamen değişik bir görüşü savunuyordu ona göre insanoğlu tarıma başladığında elde ettiği ilk mahsulü uzun süre bira yaparak bir yiyeceği besleyici bir içecek haline sokmayı akıl etmişti. Yani "sıvı ekmek". Tohumun içinde hazmı zor olan nişastalı kısım tahıl filizlendiğinde hazmedilebilir malt şekeri (maltoz) haline dönüşür. Karbohidratların bazıları önemli miktarda B ve C vitaminlerine, daha azı da A, E ve K vitaminlerine dönüşür. Bu arada proteinler de parçalanarak temel şekilleri olan amino asit haline gelirler. Tamam, daha besleyici hale gelirler de Antropolog Raglan herhalde erken Neolitik çağda kilden kap yapma teknolojisinin insanoğlunun emrinde bulunduğunu varsayıyordu. Oysa kap olmadan bira muhafaza edilemez. Kap kacak yapımı ise daha sonraki dönemlere tarihlenmekte. Çatalhöyük kazıları bulgularına göre M.Ö 6500'den itibaren çanak çömlek imalatı başlamış olmaktadır. O halde bira yapımını kilden kap kacak yapımı ile aynı tarihlerde düşünülmesi gerektiği ortaya çıkıyor. Londra'da British Museum'da bulunan, Tanrıça Ninkasi'ye yazılmış bir şiir olan "Blue Monument" denilen ve bazılarınca M.Ö 6000 yılı, fakat bazılarına göre ise M.Ö 1800 yılı civarında yazıldığı düşünülen belgede Mezopotamya'da bira içildiği belirtilmektedir. Şu anda Irak sınırları içerisinde bulunan, Uruk'ta elde edilmiş olan M.Ö dördüncü binin ikinci yarısına ait bir tablette İkinci Sümer Hanedanının beşinci kralı olan Gılgamış'ın destanı anlatılırken Sümer'de biranın çok yaygın içilen bir içki olduğu da açıklanmaktadır. Yunan mitolojisine göre de Dionysos Mezopotamya ve Anadolu'dan oradaki insanların biraya çok tutkun olmasından dolayı orada Sabazios adıyla bira tanrısıyken o bölgedeki kavimlerin sürekli birbirleriyle dalaşmalarından bıkarak Yunanistan'a gelmiş ve şarap tanrısı olmuş. O bölge, sonra üç peygamber gönderilmesine rağmen adam olmamış. Bu sıralarda Amerika tek başına üç peygamberin yapamadığını yapmaya çalışıyor. İnşallah başarır. Sümer kayıtlarına göre yıllık tahıl üretiminin % 40'ı bira üretiminde kullanılıyordu. Bir tapınak işçisinin günlük bira istikakı 1,2 litre iken aristokrat bir kişinin istikakı 4,8 litre'yi buluyordu. Tabii o tarihlerde şarap, kahve, çay, limonata, kola falan yok. Anlaşılan sulama kanallarındaki su da içmeye uygun değil. İnsanlar içecek olarak süt ve biradan başka bir şey bilmiyor olmalı. Tabii burada kastedilen "ale" tipi bira zira o tarihlerde biranın içine aroma verici şerbetçiotunun da koyulmuş olmasını ve alttan mayalandırılmış olmasını düşünemeyiz. Şerbetçiotunun biraya koyulması 13. yüzyılda Bavyeralı manastır rahipleri tarafından akıl edilmiştir. Ünlü İngiliz yazar William Shakespeare ise biraya şerbetçiotu katılmasından hiç hoşlanmamış ve ömrünün sonuna kadar şerbetçiotu katılmış bira içmemiştir. Bira özel imalathanelerde üretildikten sonra pişmiş kilden yapılmış çeşitli boylardaki testi ya da küplere konurdu. Kabın ağzı yine kilden kapaklarla kapatılarak, kapağa yapım tarihi yazılıp mühürlenirdi. (Bugün de pek çok ürünün üzerinde firma adıyla birlikte hazırlanma ve son kullanma tarihi yer alıyor. Bu uygulamanın bu kadar eski olduğu aklınıza gelir miydi ?). Bira kapları özellikle "Bit Sikari" denilen içki evlerinde, içecek kişi sayısına göre seçilir, açılırdı. Biralar çeşitli kupalarla ve buğday sapından, kamıştan, sazdan ya da bakırdan yapılmış borucuklarla (bugünün içecek kamışları, pipetleri gibi) içilirdi. Bugün de Anadolu'nun bazı yörelerinde "çöplü ayran", yazın soğuk çanakta veya metal bardakta üzerinde bir adet buğday sapı ile getirilir. İçilen biranın karşılığında para ödenmezdi. O günlerin parası gümüştü. Bira için gümüş değil, biranın değerinde arpa verilmesi zorunluydu. Bira için gerekli hammaddeyi içenlerden tedarik etmek ne dahiyane bir buluş ! Sümer şehirlerinin kimi mahalle ve liman yerleşimlerinde oturulup bira içilen ve söyleşilen içkievleri vardı. Bunlar zamanımızın meyhanelerine veya birahanelerine benzerdi. Bu birahane yöneticilerinin (işletmecilerinin) kadın olması kuraldı. İşletmeci bayanın birahanede konuşulanları yörenin mülki amirine anlatması sorumluluğu vardı. Yani her birahane yöneticisi bayan aynı zamanda istihbarat ajanıydı. Bu yönetim işi anadan kıza geçerdi. Limanlardaki içkievleri veya birahanelerin müdavimleri gemicilerdi ama, genelde bu mekanlar kadın erkek herkese açıktı. Yalnızca üst düzeydeki rahibeler buralara giremezdi. Sümer'de birahane sahibi kadınları "Ağzı dolduran, doyuran kadın" anlamına gelen tanrı Ninkasi korurdu. Yozgat'ta hala bira için "Fatma Ananın helvası" denmesi belki de bu yüzdendir. Sümer'de sekiz çeşit arpa birası, sekiz çeşit de buğday birası vardı. Bunlardan başka üç çeşit de arpa-buğday karışımı birası yapılırdı. Tabii bunların hepsi değişik kalitelerde yapılırdı. Değişik kalitelere uygunluktan imalatçıların zaman zaman saptığı anlaşılıyor ki Hammurabi (M.Ö 1792-1750) kanunlarında biraya su karıştırılmaması ve fiyat narhına ilişkin maddeler bulunmakta. Mezopotamya'da yanlış sulama sonucunda toprakların verimsizleşmesi ile arpa ziraati azaldı. Arpa az bulunur olunca bira yapacak arpa bulmak sorun oldu. Sümerlilerin son dönemlerinde ve onlardan sonra aynı bölgede yaşayan Babillilerde de 20 çeşit biranın yanısıra hurma şarabının da yaygın içki haline geldiğini görmekteyiz. Onu takibeden popüler içki ise Nübye'den yayıldığı tahmin edilen darının fermantasyonu ile yapılan "boza"dır. Babil'de M.Ö 2000 yılı civarında düğünlerde geleneksel kutlama içkisi bal birası idi. Buna "Arı şarabı" denirdi. Düğünden sonra tam bir ay boyunca damadın içebileceği miktarda "Arı şarabı" kayınpederi tarafından damada hediye edilirdi. Bal birasının erkeğin kudretini arttıracağına inanılırdı. Hatta Hun İmparatoru Attila'nın (406-453) yengemiz İldico ile balayının bir-iki gün sonrasında fazlaca yabani ot ve baharat katılmış bal birası içtiğinden dolayı durdurulamayan burun kanamasından öldüğü rivayet edilir. Şimdilerde vakit ve nakit azlığından bir ay değil de bir veya en fazla iki hafta olarak nikah sonrasında çiftlerin yaptığı "balayı" seyahati yani bal-ayı işte buradan geliyor. Babilliler kutlama harici zamanlarda çok bira içerlerdi. Babil'de büyük kapasitede bira imal eden kuruluşların sahiplerinin devlete yaptığı baskı sonucunda normlara uymayan bira imal eden imalatçıların kendi yaptığı bira içerisinde boğulmaları cezası taşıyan bir kanun çıktı. Mısır'da en yaygın olarak tüketilen bira "haq"tı. Haq, Nil Nehri havzasında yetişen kızıl arpadan yapılırdı. Mısırlılar arpayı filizlendirirler, kuruturlar, öğütürler sonda hamur haline getirip fırında yarım süre pişirirlerdi. Daha sonra bu taze az pişmiş francalaya benzeyen somunları parçalayıp sulandırılmış hurma suyuna batırıp bir gün fermantasyon için beklerlerdi. Sonra ekmekler bir tülbentin içine doldurulur. Tülbentin ucu dolanarak sıkılır ve çıkarılan biraya değişik oranlarda kimyon, zencefil, mersin ağacı ve bal karıştırılıp taze taze tüketilirdi. Bu şekilde yapılan birada % 12 civarı alkol bulunurdu. Mısırlılar, biranın bitki örtüsü Tanrısı Osiris'in insanlara armağan ettiği bir buluşu olduğuna inanırlardı. Öykü, Güneş Tanrısı Ra ile ona saygıda kusur eden insanoğlunu cezalandırması için yeryüzüne gönderdiği tanrıça Sekhmet (Hathor) üstüne gelişir. Sel, salgın, savaş, katliam ve ölümden sorumlu olan tanrıça Sekhmet öc alma duygusuna kapılınca tanrıça önü alınamaz öfkesiyle tam insan soyunun kökünü kazıyacakken, Ra yumuşar ve tarlaları baskına uğratacak bollukta kırmızı renkli bira gönderir gökten. Tarlalara yayılan bira bir büyük ayna gibi ışıldar. Kendi görüntüsünün yansımasının çekiciliğine kapılan tanrıça, kanı andıran bu havuzdan içer, sarhoş olur ve sızar. Böylece korkunç misyonunu unutur. İnsanlık da kurtulur. Mısır'da tapınakların ve piramitlerin inşaatında çalıştırılan işçi veya kölelere inşaat boyunca gıda olarak yalnızca ekmek ve bira verilmiştir. Mısır'da en iyi bira Nil Nehri kıyısındaki ünlü Peluse kentinde yapılırdı. M.Ö 2000 civarına tarihlenen Anastasi IV papirüsünde şöyle yazmakta : "İçki içerek kendini kötü duruma düşürme. Çünkü ağzından çıkanları kulağın duymayacak. Sözcükler ağzından bilinçsiz olarak dökülecek. Bu başkalarının ağzında olmadık dedikodulara dönüşecek. Elin ayağın tutmaz olacak. Sana kimse yardım elini uzatmayacak. Biradan göbekleri şişmiş arkadaşlar ayağa kalkıp 'Atın şu sarhoşu dışarı ! diyecek'" Tabii bu uyarı anlaşılan işe yaramamış M.Ö 1350 civarında Firavun Ramses II, artan bira ayyaşlığını önlemek için bir içki düşmanlığı derneği kurmak zorunda kalacaktır. Bizim Yeşilay'ın atası bu olsa gerek. Nil Deltasının her yıl taşması yolu ile gelen yeni alivyonların çevresindeki tarlaların üzerine doğal yolla besleyici mineraller getirmesi Mezopotamya'da toprağın yorulması sonucu ortaya çıkan arpa azlığını Mısır'a yaşatmadı. Bu sebeple olsa gerek Mısır'da bira hep toplumun en yaygın tüketilen içkisi vasfını korudu. Hatta şöyle bir atasözleri vardı : "Ağzı bira dolu olan kişi mutludur." Aynı tarihlerde Güney Amerika yerlileri mısır tanelerini ağızlarında çiğnedikten sonra bir toprak kaba tükürerek çıkartıyor. Biriken çiğnenmiş mısır taneleri fermente olmaya bırakılıyor. Sonunda ortaya "chicha" denilen bir mısır birası çıkıyordu. Meksika'da Azteklerin ise o dönemde bir de bira tanrısı var. Kristof Kolomb Amerika'ya dördüncü gidişinde (1502 yılı) yerlilerin bir avuç dolusu mısır ve bir avuç siyah kayın ağacı özünün bir sürahiye doldurularak doğal fermentasyona bırakılması yolu ile bira elde ettiklerini görür. Çinliler de pirinç ve darıyı fermente etmek yolu ile bira yapıyorlardı. Mısırlıların ekmek ve bira sevgisi Eski Yunan'da devam edememiştir. Yunanlılar ekmek ve şarabı tercih etmişlerdir. Onları takiben Romalılar tarihçi Tacitius'un kaydettiğine göre birayı Germen (barbar) içkisi ilan etmişler, tanrıların içkisi olarak benimsedikleri şaraba devam etmişlerdir. İmparator Domitien İtalyan şarap endüstrisini baltaladığı ve Roma İmparatorluğuna karşı şarap gelirleriyle ayrılıkçılığı teşvik ettiği gerekçesiyle Gallialıların şarap imalatı yapmalarını yasaklamıştır. Bunun üzerine Mısır'dan bu yana yaygınlığını yitirmiş olan bira yeniden eski günlerine kavuşmuştur. Bağları, Romalılar tarafından sökülen Galyalılar bu defa arpa ziraatine başlamış ve ürettikleri arpanın bir kısmı ile nefis biralar yapmayı başarmışlardır. Millet bak garson kız da ayarladım yaa yok mu demlenip muhabbet edecekler:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Nora Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Bu gidişle hepimiz güzel olucaz bu gece:) Forumun sinirlerine falan iyi gelse gevşetse bari:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
whitepower Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Ha bu arada şekspir barda ne demişşşş: "two beer or not two beer" Bu berbat bar esprisi yüzünden ayrıca bağışlayın:) -------------------- RAKININ GEÇMİŞİ Bektaşiye sormuşlar : " - Hayatında kaç defa içtin ?" " - Bir defa.... Ondan sonra hep mahmurluk attım". Etimolojik açıdan bakıldığında Yakındoğu ve Ortadoğu ülkelerinde "araki" , "ariki", "arak" ve "rakı" gibi aynı kökten geldiği belli olan değişik birçok isim damıtılmış anasonlu veya sakızlı içkiyi tanımlar. Bu konuda bir iddia bu içkinin ilk Irak'ta yapılıp diğer ülkelere dağılmış olabileceğidir. Bu iddia pek akla yakın gelmemektedir. Zira Osmanlı'da 16. Yüzyılda "arak" olarak adlandırıldığı zaman Irak bir devlet olarak yoktu. Bir diğer iddia razzaki üzümünden üretildiği için bu adı aldığı. Bu da olamaz zira rakı her türlü üzümden imal edilegelmiştir. Örneğin misket üzümü. Bir başka varsayım ise Arapçada "arak" sözcüğünün "ter" anlamına gelmesidir. Rakının üretim tekniğine dayalı bu varsayım akla daha yakın olmalıdır. Zira sonuçta imbikte damıtma işlemi sırasında ter damlacıkları gibi damlalar oluşmakta ve birleşerek oluktan dışarı akmaktadır. Doğu Hindistan, Malezya, Seylan ve İran'da çeşitli bitkilerin damıtılması sonucu ortaya çıkan içkilerin tamamına "arak" denmesi bu görüşü kuvvetlendirmektedir. Alkol olmadan rakı yapılamaz. Arapça kökenli olan alkol sözcüğü, bir belirtme takısı olan "al" ile kaş boyası olarak kullanılan rastık tozu anlamına gelen "kühl" sözcüklerinden oluşmuştur. Kimyada formülü C2H2O'dur. Eski Mısır'da imbik katı'dan damıtılarak rastık boyası yapmakta kullanıldığından sıvıdan damıtım işlemi için de aynı ismin kullanılmış olması muhtemeldir. İmbik olmadan alkol yapılamaz. İmbik ile ilgili elimizdeki en eski bilgiler ise Venedik'te Saint Marco müzesinde bulunan Panopolisli Zosimos'un 28 ciltlik Simya Ansiklopedisinde bulunmaktadır. İskenderiye simyacısı olan Zosimos MS. 4. Yüzyılda yaşamış olup eserinde kendisi gibi İskenderiye simyacısı olan MS. 1.Yüzyılda yaşamış olan Maria'nın Tribikos adlı damıtma aygıtının resmini Ansiklopedisine çizmiştir. Sıvı damıtmaya yarayan bu aygıtın üç değişik seviyesinden çıkan oluklardan üç değişik damıtım mahsulü sıvı alınabiliyordu. Maria ayrıca bugün Bain Marie (ben-mari) olarak bilinen su banyolu ısıtma işleminin de mucididir. Suma imbikte ısıtılmaya başlayınca alkol 78.4 oC'da kaynayıp buharlaşmaya başlar. Suyun kaynaması için sıvının 100 oC'a ulaşması gerekir. Sıvının sıcaklığı 100 oC'ın altında tutulduğu sürece yalnızca alkol buharlaşır ve tekrar yoğunlaştırılarak damla damla akmaya başlar. İslam İmparatorluğu sırasında ilk defa imbiğin alkol elde etmek için kullanıldığını göstermektedir. İbn-i Sina (MS. 844 - 932) eserlerinde kendinden bir yüzyıl evvel yaşamış olan Sufi Geber'in şaraptan damıtma yolu ile alkol elde ettiğini yazmaktadır. MS. 9. Yüzyılda Araplar Sicilya'yı fethettiğinde üzümü sıkıp şırasını damıtarak elde ettikleri alkolü lamba yakmakta ve savaşta yaraları dezenfekte etmekte kullanıyorlardı. Araplar İslam dini elvermediği için bu sıvıyı içki niyetine içmeyi düşünmemişlerdi. Ancak, Sicilyalılar alkolün içerisine anason ekleyerek "tutone" adlı içkiyi yaptılar. Bugün içtiğimiz "Rakı"nın atası MS. 9. Yüzyılda Sicilyalıların bulduğu "tutone" dir. Moore'lar MS. 1000 yılında Sicilya'ya geldiklerinde tutulan kayıtlarda alkolsüz anasonlu bir meşrubat olan ZAMMU'dan bahsedilir ve buna alkol ilave edince "ZAMBUR" adını alır. Bugün İtalya'da anasonlu içkiye SAMBUCA denir. GEÇMİŞTE RAKI ÇEŞİTLERİ Şimdi Tekel'in imal etmekte olduğu dört çeşit rakıya kanıp geçmişte de böyle olduğunu zannedebiliriz. Bu yanlış olur. Tekel 1926 yılında kuruldu ve aynı yıl rakı imaline başladı. Tekel rakısı olarak piyasaya Fevkalade, Aliyulala ve Ala rakıları çıktı. Bu rakılar 10, 15, 25, 50 ve 100 cl'lik şişelerde satılıyordu. Sonra Tekel Yeni ve Kulüp Rakılarını çıkarttı. Tekel'in adı o sıralarda "İnhisarlar Dairesi" idi. Altınbaş'ın piyasaya sürülmesi yenidir. İnhisarlar Dairesi yani "Tekel"in kurulduğu yılllarda ülkemizde bandrol ödenerek özel sektör rakısı olarak şu rakılar satılmaktaydı : "A" Rakısı, Bahçe, Memur, Olgun, Bülbülce, Edremit, Sevim, Çamlıca, Mürefte, Sümer, Bilecik, Adalar, Efe, Elif, Keyif, Hanım, Zarakosta, Çavuş, Alem, Dem, Dimitroeopulo, Baküs, Stafilino, Bülbül, Sakız, Fertek, Ankara, Üzüm Kızı, Ruh, Jale, Filurya. Denizkızı, Erdek, Umurca rakıları ise 1880 - 1900 arasında satılmaktaydı. Bu rakıların Sakız Rakısı hariç diğerleri sadece anason içeren Düz rakı yani "Duziko" idi. Sakız Rakısının ise içinde sakız bulunuyordu ve Bozcaada'da imal ediliyordu. İçinde sakız bulunan rakı türüne genel olarak "Mastika" deniliyordu. 1930 yılına ait Beyoğlu'ndaki Lala lokanta ve birahanesinin fiyat listesinde şu rakılar yer almakta: Duziko Bomonti, Duziko Bilecik, Duziko Keyf ve Duziko Demitraeopulo. Buradan o sırada piyasadaki en kaliteli rakıların bunlar olduğunu anlamaktayız. Hepsi de aynı fiyata satılmakta : 125 kuruş'a bir ufak şişesi, hem de mezeler dahil. Aynı tarihlerde rakı içmeyi giderek azdırıp alkolikleşen, varını yoğunu alkole verdikten sonra rakı alacak para bulamayınca "Yakılmaya mahsus ispirtoya" düşen müptelalar mavi ispirtoya "Menekşe" diyorlardı. Bu rakılar 1944 yılında rakı devlet tekeline alınınca ortadan kalkmış. Rakı devlet tekeline geçtikten sonra da bir müddet bölgesel dağıtımı olan özel sektör rakıları devam etmiş. Güneydoğu'da Gaziayıntap ve Diyarbakır, İstanbul'da İstanbul, Boğaziçi ve Yalova, Ege'de Nazilli ve Aydın rakıları içilmiş. Tekel bir ara Adana'da "Boğma rakı", 1945-1947 arasında Sakız Rakısı ve İstanbul'da 1967 - 1975 arasında "Tek Rakısı" gibi yenilikler denediyse de tutmamış. "İyi Rakı'nın imalatına ise 1950'li yıllarda son verilmiştir. Yukarıdaki listede yer alan "Üzüm Kızı" markalı rakıyı zamanın meşhur şairi Hüseyin Rifat üretiyordu. Ürettiği bu rakının etiketlerinin üzerine kendi yazdığı dörtlükleri bastırırdı : O kadar tatlı ve hoştur ki rakım İki zıkkımlanırım bir satarım. Bunu takdir ederek her içenin Canının üstüne canlar katarım ! Halis-üd-dem bir üzüm mahsulüdür, Saf bir meydir, bunun bir şişesi Derdi eksiltir; hele hergün içen Kimsenin kalmaz gönül endişesi ! Bir görüşte namımı mirim, deme : "Kim bu mahluk-ı acip, aya neci ?" Bulamayınca şairiyetten gıda Oldum işte ben de bi meyhaneci ! RAKI NASIL İÇİLİR ? Içki kültürü içinde rakinin ayri bir yeri olmasi içiminin diger içkilerden farkli olmasindan çok, temsil ettigi felsefeden kaynaklaniyor. Raki kadinlar tarafindan da tüketilse de temelde bir erkek içkisi olarak kabul ediliyor. Raki, genelikle düz ve silindir seklindeki bardakta sulandirilarak ya da susuz olarak içiliyor. Silindir uzun bardak, rakinin su ile bilesimindeki beyazlanmanin keyifle izlenebilmesi için tercih ediliyor. Buz, sadece raki sulandirildigi zaman konuyor. Buz direkt olarak rakiya konuldugunda aroma maddelerini kristallendirerek rakinin tadini bozar. Rakiyi ‘sek’ yani susuz içenler bir buz tabagi hazirlar. Kirilmis buz parçalari ile dolu küçük bir kaba oturtulur raki kadehi ve kadehin çevrilmesi ile baslar raki muhabbeti. Rakı; sek içilebileceği gibi, içine yarı yarıya su veya maden suyu ilavesiyle, ama mutlaka soğuk olarak içilir (8-10°) Rakı içiminde kullanılan düz silindirik bardak, rakı-su bileşimindeki büyülü beyazlamanın keyifle izlenebilmesi için idealdir. Aperatif olarak da alınabilen Rakı’nın Türk içim geleneğine uygun olarak çilingir sofrasının özgün soğuk ve sıcak mezeleriyle içilmesi, Soğutulmuş bardağın 1/3’nin rakıyla, 2/3’sinin suyla doldurulması tavsiye edilir. ----------------------- Milliyet pazar 12 aralık 98 "Raki Sohbetleri" (Bilgi Yayinlari) adli kitabinda yazdigi gibi: "Raki içmenin tek bir yolu vardir. Adam gibi içmek. Içmesini bilen içsin. Bilmeyen içmesin." Sonra Ahmet Rasim "Dünkü Istanbul'da Hovardalik" (Arba Yayinlari) kitabinda söyle diyor: "Ne zaman raki kadehini eline alirsan kalben aman yarabbi beni rezil etme diyeceksin, ondan sonra içeceksin. Haydi simdi git, içebilirsen elli okka iç!.." Görüyorsunuz ya, bütün iyi içkiciler özellikle de rakinin içildikçe insana bir olgunluk verdigi, farkli bir dünya görüsü kazandirdigi yolunda hemfikir. Nida hemen cevapliyor: "Içki neden içilir biliyor musun? Yasami daha çok sevmek, yüregimizi sevgiyle, saygiyla doldurmak, daha mutlu ve saglikli olmak için. Bir kadeh içki yeteneklerimizi kolaylikla ortaya koymamiza da yardimci olur. Dengesizler aldiginda ise her sey tersine döner. Sisede durdugu gibi durmaz derler, çok dogrudur. Ama hüner durdurabilmektedir." Peki sik sik gündeme gelen su mesele hakkinda neler söyleyecek bize Nida? Hani su raki sulu mu içilir, susuz mu? Bir dikiste mi içilir, yavas yavas mi konusunda... "Özellikle bazi kadinlar nereden duymuslarsa rakiyi susuz içme sevdasina kapilmislar. Mina Urgan da son kitabinda susuz içilir diyordu. Yok böyle bir sey. Aksine bol suyla içilir raki. Su rakinin tadini güzellestirir. Su içerken de benim önerim sudur. Bardagi agzina kadar buzla doldurun, üzerine aldigi kadar su koyun. Suyunuzu yavas yavas için. Bogazinizi bir kere buza alistirdiniz mi bir daha hiç anjin olmazsiniz." Ahmet Rasim de "Anilar ve Söylesiler" (Çagdas Yayinlari) kitabinda yer alan "Raki Nasil Içilmelidir?" adli makalesinde rakinin nasil içilmesi gerektiginin tarifini veriyordu: "Raki kadehin yarisinin yarisi kadar konur. Üstüne ta agzina kadar su konur. Ondan sonra da yudum yudum içilir." Iste Ömer Nida'dan rakiyla ilgili özel ve önemli ipuçlari: * Ölçülü, dengeli olmak her konu için geçerlidir. Hamit Tarhan "Kullanmasini bilenlerin elinde zehir de bir ilaçtir," der. * Içkisiz yemegi nasil yiyorsaniz içkiniz oldugu zaman da öyle yiyiniz. Akliniza geldiginde de içkinizi yudumlarsiniz. Az içmenin yollarindan biridir bu. * Içkiye baslamadan bir saat önce bir duble yuvarlayin, mayalansin. Sofraya oturmadan önce de bir fincan zeytinyagi için. Yaninizda bol miktarda buz bulunsun. Bir mendili buzlu suya batirip batirip göbeginizin üzerine yerlestirin. Sik sik bunu yineleyin ve içebildiginizce için. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
famousghost Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 whitepower okudukça yazıları burnumda anason dilimde beyaz peynir tadı oluştu yoksa bira mısır mı desem? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
whitepower Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Dostum yaaa bu bar batacak bi biz içioz wallaa:)Ama harbiden süper olur aslında sırf böle site tayfasının takıldığı bi bar...Hadi şerefeee:) -------------------- Wisky tekila falan da koycam da bara gelen yok koymuyorum o yüzden ahaha Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Nora Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Biz adam diiliz tabe.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
whitepower Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Aaaa hiç olur mu sayın süper moderatörüm...Siz şeref konuğusunuz...Sizin hesabınız ödendi dilediğiniz kadar yiyip için:)Sağlığınıza... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Nora Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Way canına... saolasın white yaw:p Küfe var mı sizin barda:D Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
whitepower Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Efenim sizin gibi özel konukları biz barın arkasındaki at arabamızla evine kadar bırakıoz:)Yaw bi biz mi içioz kardeşiiimm:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Nora Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 At arabası waaay.... gözümde canlanan gibi bişiden bahsediyorsun umarım:D Yoksa ben çok içtimde başka bişi mi görüyorum:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
whitepower Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Ahaha yaw heralde düzgün şekilli at arabası ööle kağıt toplanan at arabalarından değil:)Yaw kardeşim neden kimse içip muhabbete katılmıo alla allaa:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
dipp Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 ya rakıyı şalgam suyuyla yada ayranla tavsiye ederim .... deneyin mutlaka Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
famousghost Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 evet evet mideyide sağlamlaştıryo es geçilmicek bi tat. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Nora Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Ooo dipp:D:D Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
whitepower Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Efenim barımızı şereflendirenlerin sayısı artıo:)Ayrıca evveett şalgam konusuna katılıom ben deee:)Hadi sağlığınızaa:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
dipp Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 yaw ben çevremde ağzının tadını iyi bilen biri olarak tanınırım az buçuk da içmişliğim var ama daha hiç kendimi kaybetmedim... korkudan galiba... sarhoş olma fikrini hiç sevmem Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
whitepower Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Sarhoş diil de bööle çakırkeyf olmak iyi oluyor yaw...Yani ağız kullanılınca içerken güzel:)Başka yerler girince bozuyo:)Gnosis ve dostluğumuzun şerefine kadeh kaldırıyorum:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
uACansu Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 rakıyla şalgam konusunda size katılıorum arkadaşlar:devil: Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
famousghost Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 evet ağzıyla içenlere bol sevgi saygı... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
dipp Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 eywallah white .... ya eskiden her hafta sonu içen bi arkadaş grubum vardı adamlara nereye gidiyosunuz diye sorunca "güzellik salonuna abla" diyolardı ... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Nora Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2007 Hahahahah süpermiş Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.