ensiferum13 Oluşturma zamanı: Ekim 15, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Ekim 15, 2007 başarılı bulduğum denemelerden biri:) Bölüm 1 Koşuyordu. Hiç durmadan, düşünmeden... Nereye koştuğuna dikkat etmiyordu. Ormanda çevresine hiç dikkat etmeden koşuyordu. Yağmur yağmaya başladı ve bir süre sonra genç ork kendine gelmeye başladı. İşte şimdi bitkinliği ve soğuğu hissediyordu. Bir süre boş boş durdu ve etrafına baktı ama pek bir şey göremedi. Hava iyice kararmıştı ve yağmur da rüzgarla birleşip orkun gözlerini kırpıştırmasına sebep oluyordu. Yorgunluktan yere düştü. Ayağa kalkmaya çalıştı ama ayakları buna itiraz ediyordu ve yeniden düştü. Yerdeki çimenin ve ıslak toprağın kokusu burnuna doldu. Bir an sonra ise karanlık onu kucakladı. Uyandığı anda nerde olduğunu kestiremedi bir an ama sonra geceyi hatırladı. Gözlerini açtı ve doğruldu. Bir kamp ateşinin yanındaydı ve etrafında bir grup cüce duruyordu. Hemen ayağa kalktı. Şaşkınlıktan ne yapacağını bilmiyordu. Cücelerin orkları sevmediğini bilirdi herkes. Cüceler ve orklar hep savaşmışlardı. Cücelerden biri öne çıktı ve orka yiyecek birşeyler uzattı. Orkun şaşkınlığı bir kat daha artmıştı. Belli etmese de korkuyordu. Bunu onlar bilmese de kendi biliyordu ve korku içinde giderek büyüyordu. Cüce bunu farketmiş olacak ki diğerlerine eliyle gitmelerini işaret etti. Sonra "Adın ne?" diye sordu. Ork anlamamıştı ve kendi kendine homurdandı. Cüce durumu fark etti ve soruyu orkça tekrarladı. -Adım Grom Hellscream. -Ben de Thorwyn. Thorwyn Mashstone. Cüce kendi kendine birşeyler fısıldadı: "Hellscream". Sonra devam etti konuşmaya. -Ne işin var burada. Casus musun yoksa izci mi? Biraz duraksadı ve konuştu. -Bilmiyorum. Ben pek hatırlamıyorum. -Ah evet seni bulduğumuzda baygındın. Şanslısın ki seni biz bulduk. İnsanlar sizin ırkınızdan daha çok nefret eder ve genelde bizden daha acımasızdırlar. -Ben tam olarak neredeyim. -Evinin güneyindeki insan şehrini bilir misin? Onun biraz güneydoğusundasın yani köleliğe veya ölüme çok yakınsın. Gerçi bir farkı var mı! Tabii bana geçerli bir sebep söylersen hayatını bağışlayıp gitmene izin veririm. -Ben evime dönemem. -Rahatla ve başına neler geldiğini anlat. Neden dönemezsin? -Kendimi kanıtlamak için kaçtım. Büyük bir savaşçı olmadan dönemem. Benim korkak olduğumu düşünüyorlar. Bana saygı duymuyorlar ama geri döndüğümde duyacaklar. Bütün dünya adımı bilecek. "Kendini nasıl ispatlamayı düşünüyorsun bakalım. Tek başına şehri mi kuşatacaksın!" dedi cüce ve ani bir gülme krizine tutuldu. -Aslında aklımda bir şey var. Ben Godan'ın çekicini bulmayı düşünüyordum. Cücenin kahkahası bir anda kesildi. -Bu saçmalık. Godan öleli yüzyıllar oldu. Biliyorsun ki o bir cüceydi ve biz o efsaneyi herkesten iyi biliriz. O çekiç ya yerin dibini boylamıştır ya da 1000 yaşındaki bir ejderhanın hazinesini süslüyordur. Ve bir ejderhayla karşılaşırsan bu senin için ölüm olur. -Olsun. Sonuçta cesur olduğumu kanıtlamış olurum. -Pekala o zaman ölüme git genç ork. Sana iyi şanslar. Tavsiyem güneye gitmen. Daha çabuk ulaşırsın amacına yani ölüme! Cüceler inanılmaz hızlı bir biçimde toplanıp gözden kayboldular. Grom için bir tavşanı bile zor kesecek bir balta ve erzak bırakmışlardı. Ork düşündü ve önünde uzanan zorlukların farkına vardı. Cücenin dediği gibi güneye döndü ve yürümeye başladı. Zihninde cücenin son söylediği şey vardı. ÖLÜME! Bölüm 2 Cücelerle ayrılmasından sonra çok az bir molayla ve yavaş bir tempoyla yürüdü. Hemen batı tarafında bulunan sıra dağların eteklerinden yürüyordu. Hava dünün tam tersine açıktı. Ve bu kadar rahat geçen yürüyüşten sonra acıktığını hissetti ve birşeyler yemek için bir kayanın sırtına oturdu. Buradan çevresini oldukça iyi görüyordu ve başkalarının zor fark edebileceği bir yerdi burası. Genç bir ork olsa da dışarıda nasıl hayatta kalınacağını biliyordu. Çok iyi ve usta bir savaşçı değildi. Bu yüzden her türlü beladan uzak durmalıydı. O da sınırlarını iyi biliyor ve belalardan uzak duruyordu. Göze batmayacağı yerleri seçiyordu. Garip yemeğini atıştırırken bir yandan da yediğinin ne olduğunu çözmeye uğraştı. Orklar hiç böyle şeyler yemezdi. Orklar geyik avlar ve yerlerdi. Yemek hoşuna gitmişti yine de. Acele etmeden yavaşça yemeğin tadını çıkararak yiyordu yemeğini. Sonra bir ses duydu. Çığlıklar ve metal çınlamaları... Şaşırdı ve uzak durup bu işe bulaşmamaya karar verdi. Yine de merak ediyordu. Sesler iyice yaklaşmaya başladı. Sonunda merakına yenik düştü ve izlemeye karar verdi. Ne de olsa onu göremezlerdi. Mola için iyi bir yer seçmişti. Hafifçe kayanın tepesine doğru süründü ve izlemeye başladı. Üç tane cüce savunma pozisyonuna geçmiş ve Grom'un bulunduğu kaylığa doğru geri çekiliyorlardı. Sonra ağaçların içlerinden büyük bir kaya fırladı. Cüceler sıçrayıp kurtulmaya çalıştılar ama sadece biri başarabildi bunu. Grom bunu hangi gücün yapabileceğini hemen kavradı. Sonra dev gibi bir kaya yığını çıktı ağaçların arasından. Bu düşündüğü şeydi yanılmamıştı ama yine de şaşırdı çünkü bu gördüklerinden çok daha büyüktü. Bir taş golemi zaten zorlu bir düşmandı bir de bu kadar iri olunca... Sonra aniden cüceyi farketti o Thorwyn'di. Grom'a pek iyi davranmamış olsa da onu bırakması bile büyük bir şeydi. Grom elinde olmadan ona borçlu hissetti kendini. Borcunu ödemenin vaktiydi. Grom aniden olduğu yerden fırlayıp kalın ve gırtlaktan gelen sesiyle bir savaş çığlığı attı. Golemin dikkati dağıldı ve yeni düşmanına baktı. Cüce istediği zamanı kazanmıştı ve hemen Grom'un bulunduğu kayalığa koşmaya başladı ama golem dikkatini hemen topladı ve cüceye yöneldi. Cüce başaramazdı. Cüce bunu anladı ve dönüp savaşarak ölmeye karar veriyordu ki tepesinden bir balta fırladı ve golemin suratında parçalandı zaten sağlam olmayan balta. Grom o kadar süratli fırlatmış ki baltayı golemi bir an durdurmayı başarmıştı ve cüceye zaman kazandırmıştı. Cüce de zamanı çok iyi değerlendirdi ve bir an sonra Grom'un yanındaydı. Sonra yanlarındaki dağların zorlu kayalarına doğru tırmandılar. Yeterince uzaklaştıklarında soluklanıp birbirlerine baktılar. Sadece baktılar. Hiçbir şey söylemeye gerek yoktu. İkisi de kurtulduklarına şükrediyorlardı. Sonra ikisi de birbirlerini incelediler. Cüce Thorwyn beyazlaşmış saçlara ve upuzun sakallara sahipti. Klasik bir cüceydi tek bir fark dışında yüz hatları diğer cücelere göre daha keskindi. Oldukça kaslı bir vücudu vardı ve az önce ölmekten kıl payı kurtulduysa da yüzünde korkunun zerresi yoktu. Sadece üzgündü. Ölen dostları için. Cüce de Grom'u inceledi. Sıradan bir orktu Grom. Ne fazla kaslı ne de iriydi. Çok savaş görüp geçirmediği belliydi. Yine de başının çaresine bakacak kadar biliyordu hayatı. Savaş zekası da Grom'un gözlerindeki parıltıdan belliydi. Hepsinden daha dikkat çekeni gözleriydi. Ateş gibi parlıyordu. Kıpkırmızı! Cüce hatırladı. Hellscream efsanesini hatırladı. Mannoroth denen dört ayaklı iblisi öldüren Hellscream. Yine de orka hiçbir şey söylemedi. Zaten söyleyecek hali yoktu. Yorulmuştu hem de çok yorulmuştu. Ork da yorulmuştu ve yorgunluk onları alıp götürdü. Tamamen özel olan rüyalar alemine... Bölüm 3 Grom gözlerini açtı ve doğruldu. Sırtı ağrılar içindeydi. Bütün gece sert kayaların üzerinde uyumaya çalışmıştı. Aslında uyumuştu ama sürekli taşların batmasıyla uyanıp durmuştu. Bu rahatsız uyku onu dinlendirmemişti aksine kendini çok halsiz hissediyordu. Etrafına bakındı ama cüceyi göremedi. Onun gitmiş olabileceğini düşündü ve buna üzüldü. Cüceyle konuşmak istiyordu. Cüceden etkilenmişti. Sonra cücenin sesini duydu. Bir şarkı mırıldanıyordu cüce. Grom'un yanına geldiğinde elindeki tavşanı yere attı ve "Hadi ateş yakıp midemizi dolduralım" dedi. Grom hiç itiraz etmeden ateş yakma işine koyuldu ve bu arada cüce de tavşanı temizliyordu. Bir süre kendilerini yaptıkları işe verdiler ve sessizlik içinde kaldılar. Cüce sessizliği bozan kişi oldu. -Dün yaptığın şey çok cesurcaydı. Hayatımı kurtardın sağol. Grom biraz rahatsız oldu ve konuyu kaydırmaya çalıştı: "Daha önce hiç o kadar büyük bir golem görmemiştim." dedi. -Ah ben daha büyükleriyle de karşılaştım ama o zamanlar bir ordu kadar kalabalıktık. -Şimdi ne yapmayı düşünüyorsun. Hala oradaysa geri dönmen zor olacaktır. -Geri dönmek mi! Dün gece düşündüm de seninle yolculuk edeceğim. Artık o şehirde yapacak bir işim kalmadı. Yaşlandım ve son bir maceraya hazırım. Evet çok düşündüm kesinlikle bir macerayı çok özledim. Hayatımın son yıllarını buraya takılı olarak yaşadım. Bu macera beni eğlendirir diye düşündüm. En azından bir süre. Grom şaşırmıştı ve ne diyeceğini bilemiyordu. Daha önce bunun saçmalık olduğunu söyleyen kişimiydi bu cüce. Sonra buna memnun olduğunu hissetti ve "Bundan onur duyarım Thorwyn Mashstone." dedi. Grom ve Thorwyn hazırlayıp pişirdikleri tavşanı ve yanında birkaç otla birlikte yediler. Bir yandan da cüce Grom'a hikayeler anlatıyordu. Sonra bir anda sustu ve "Hellscream efsanesini biliyor musun?" diye sordu. -Hadi dalga mı geçiyorsun? -Hayır! Ciddiyim. Siz orklar efsanelerinize pek sadık değilsiniz anlaşılan. Gerçi bu hikaye bütün dünyada unutulmak üzere ama. -Soyumuzun çok güçlü ve kadim bir soy olduğunu biliyorum ama hiç böyle efsaneleştiğini bilmiyordum. -İblislerin dünyayı istila etmek istediği zamanlardı. Ben de tam hatırlamıyorum sadece Grom Hellscream ve Thrall adında iki orkun Mannoroth adındaki bir iblisi öldürmelerinin hikayesi olduğunu hatırlıyorum. Mücadelede Grom ölüyordu. O zamanlar insanlar, büyücüler, orman elfleri, gece elfleri, orklar ve cüceler müttefik olup dünyayı cehennem olmaktan kurtarmışlar. -Bu gerçekten kulağa inanılmaz geliyor. Biz orklar yeni isimler türetmeyiz ve genelde yaşlılarımızın ve soyumuzun isimlerini tekrar tekrar koyarız. -Evet biliyorum ama o Grom'la isimden başka bir benzerliğin daha var. Grom şaşkınlıkla ne olduğunu sorarcasına baktı Thorwyn'e. -Gözlerin. Orkların gözleri pek kırmızı olmaz. Onunki kıpkırmızıymış. Alevler fışkırdığı söylenirdi gözlerinden. Seninkinden alevler fışkırmasa da kırmızı. Belki o senin büyük büyük büyük babandır. Neyse toplanıp gidelim batıdaki nehre ulaşana kadar dağı tırmanıp geçeceğiz. Nehrin kıyısından güneye ilerlemeliyiz. Eskiden bir köprü vardı. Eğer hala sağlamsa geçip batıya doğru devam edeceğiz. -Batıda ne var ki? -Dalaran. Büyücülerin yuvası. Onlardan bilgi alabiliriz diye düşündüm. Yolculuk tehlikeli olacak. Eskiden Blackrock klanının olduğu o topraklar şimdi tamamıyla vahşileşmiştir. Karşımızda neler bulacağımızı hiç bilemeyiz. Hazır mısın? -Elbette. Sağol. Artık sırt sırta dövüşeceğim biri var ve artık gittiğim yerin bir adı var. Hepsinden önemlisi artık içimde umut var. O çekici bulacağız. Grom ayağa kalktı ve yüzünü batıda gökyüzüne uzanan dağlara baktı. Aşmaları gereken engeller artık onun için bir yük değil bir eğlence gibi görünüyordu. Güneş arkasından doğmuştu ve sırtına dokunan ışınlar onun içini ısıtıyordu. Thorwyn ise orkun memnuniyetiyle kararından emin oldu ve kendi kendine gülümsedi. İşte yeni başlayan bir dostluk ve paylaşacakları bir macera böylece başlıyordu... "arthas" Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Slaad Yanıtlama zamanı: Ekim 15, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 15, 2007 Gayet güzel olmuş.Buradaki Grom öncekinin enkarne olmuş hali değilse,bende Slaad değilim:D Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.