Jump to content

Şu An Nasılsın? Ne Düşünüyor, Ne Hissediyorsun?


Deaths_Expulsion

Önerilen Mesajlar

Antalya da başımı duvarlara vuruyorum, çok sıkıcı yahu. Hayır sorun mu ben de yoksa antalyada sosyalleşmek mümkün değil mi bilmiyorum. Anca yardır allah yardır oraya buraya yürüyorum ama bugün onu da yapamadım soğuktan.

 

Peki Lethal bir asosyal mi?

 

Neden olmasın. Milletle lafa girmek için öyle uğraşıyorum ki galiba sorun bende diyorum. Mesela Karacaoğlan parkında bir cafe - bar var. Gerçekten güzel yer, ara ara gidip oturuyorum orada. Bir arkadaş geldi (Bu arkadaşa az sonra değineceğiz, köşe bucak baktığım birisidir.) beş el tavla, bir de langırt oynayalım. Ama bir baktım ikimizden de bir lira çıkmıyor. 4 tane yirmibeş kuruşumuz var ama bir liraya tamamlayacak adam yok. En sonunda mekanda koşturan adamlardan birisi geldi dedi ben de var, ama isterseniz yanınıza gelelim 4 kişi oynayalım. Hay hay... Ama yahu muhabbet kurmak için o kadar zorlanıyorum ki...

 

-Adın neydi?

-Mazlum.

-Ne kadar Mazlum bir isim.

-Efendim?

 

Hayır efendim kısmı o kadar ani geliyor ki yaptığım espriyi hala düşünüp stres oluyorum. Hayır desen ne demesen ne, gerzek yerine düştük.

 

Dedim bari şansımızı sanat kültürden yana kullanalım, şarampolun orada bir sanat gezisi varmış. Girdim, güvenlik sordu "Neden geldiniz?". Bön bön herife baktım öyle, "Abi ne var görmeye geldim, merakımdan" dedim masumca. Sonra birisine gönderdi, bir resim sergisi varmış da giriş 15 lira. Yuh be! Hayır içeri girsem bile kimse olmaz o paraya. Deli mi sikti milleti mi affedersiniz? Şu hayalim de suya düştü:

 

-Ne kadar eksidentalist bir resim değil mi?

-Oksidentalist mi demek istemiştiniz?

 

Hayalimde bile rezil oluyorum yahu. Kafa bozuk bizim. Neyse, gelelim az sonra değineceğim dediğim çocuğa. Tanımanız için şu anım yeterlidir:

 

Bir kahvecideyiz, çocuk tatlı sade kahveye özenmiş anlaşılan denemek istediğinden epey bahsetti. Dedim tamam, ben de bari çikolata alayım dedim de... Deli fiyat çekmişler... 9.5 lira yahu, ne satıyorsunuz siz? Daha ufak bir tane aldım, 3 liralık. Yanına da orta boy kahve. 10 liraya tamamım. Bu arkadaş da bir çiskek ve battal boy bir kahve aldı. 20 lira. Dedim o pahalı değil mi? Aldığım cevap şu:

 

-Paran yok diye kıskanma :D

 

Beyimiz bayat diye pastasını beğenmedi, kahveyi de çok fazla buldu. Şimdi bu adam benim takılmaktan keyif aldığım birisi değil, deli gibi telefonda beni "Kanq takılalım mı?" diye neredeyse taciz eden ve sürekli güldürmeye çalışıp bayağı esprileriyle beni sıkan, olmasa daha iyi dediğim bir adam. Zihin haritası da aşağı yukarı böyle işte ve görünüşe göre bu çocuktan başka takılabileceğim birisi yok.

 

Yarın da bir çocuk var da, kendisi benim psikologluğumdan faydalanmak isteyen kafam çok bozuk yeağ adamlarından birisi. Tamam bunu ergen şımarıklığından yapmıyor ama genellikle o tarz bir ruh hali beni bunaltıyor be. Yok mu şöyle şen şakrak, biraz olgunca düşünen, kafa dengi, oturup saatlerce muhabbet edebileceğimiz birisi? Nerede çocuk gibi davranan, saplantılı, insanın içini karartan insan varsa bizim çevremizde be.

 

Ha şunu düşünmeyin, İstanbul'da durum böyle değil. Genciz güzeliz geziyoruz tozuyoruz. Birisi geliyor diğeri geliyor, Antalya'da ise tamamen münzevi adam halinde dağları taşları aşıyorum. Ruhum çürüdü resmen.

 

Bende pek kafa dengi insan bulamıyorum.Konuştuğum belli başlı insanla var sadece sayıları da fazla değil.Geçen yaşadığımız gerginlikten ötürü whatsapp'tan saydıran o ana kadar gayet iyi anlaştığım kafa bir çocuk vardı.Nasıl bir gerizekalı olduğunu anlamış bulundum.Keşke paran yok diye kıskanma diyen salağa bir güzel postayı koysaydın.Bahane bul aradığında görüşme veya kavga fırsatı eline geçtiği gibi ilişkini kes.Değmez.Ömür törpüsü...

 

 

Kısaca çok sıkma canını.Gün gelir elbet sende kendine gerçek dostlar bulursun.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bende pek kafa dengi insan bulamıyorum.Konuştuğum belli başlı insanla var sadece sayıları da fazla değil.Geçen yaşadığımız gerginlikten ötürü whatsapp'tan saydıran o ana kadar gayet iyi anlaştığım kafa bir çocuk vardı.Nasıl bir gerizekalı olduğunu anlamış bulundum.Keşke paran yok diye kıskanma diyen salağa bir güzel postayı koysaydın.Bahane bul aradığında görüşme veya kavga fırsatı eline geçtiği gibi ilişkini kes.Değmez.Ömür törpüsü...

 

 

Kısaca çok sıkma canını.Gün gelir elbet sende kendine gerçek dostlar bulursun.

 

Usta şu Antalya'dan bir çıkalım yeter bana. Ölü toprağı var memlekette yahu.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Antalya da başımı duvarlara vuruyorum, çok sıkıcı yahu. Hayır sorun mu ben de yoksa antalyada sosyalleşmek mümkün değil mi bilmiyorum. Anca yardır allah yardır oraya buraya yürüyorum ama bugün onu da yapamadım soğuktan.

 

Peki Lethal bir asosyal mi?

 

Neden olmasın. Milletle lafa girmek için öyle uğraşıyorum ki galiba sorun bende diyorum. Mesela Karacaoğlan parkında bir cafe - bar var. Gerçekten güzel yer, ara ara gidip oturuyorum orada. Bir arkadaş geldi (Bu arkadaşa az sonra değineceğiz, köşe bucak baktığım birisidir.) beş el tavla, bir de langırt oynayalım. Ama bir baktım ikimizden de bir lira çıkmıyor. 4 tane yirmibeş kuruşumuz var ama bir liraya tamamlayacak adam yok. En sonunda mekanda koşturan adamlardan birisi geldi dedi ben de var, ama isterseniz yanınıza gelelim 4 kişi oynayalım. Hay hay... Ama yahu muhabbet kurmak için o kadar zorlanıyorum ki...

 

-Adın neydi?

-Mazlum.

-Ne kadar Mazlum bir isim.

-Efendim?

 

Hayır efendim kısmı o kadar ani geliyor ki yaptığım espriyi hala düşünüp stres oluyorum. Hayır desen ne demesen ne, gerzek yerine düştük.

 

Dedim bari şansımızı sanat kültürden yana kullanalım, şarampolun orada bir sanat gezisi varmış. Girdim, güvenlik sordu "Neden geldiniz?". Bön bön herife baktım öyle, "Abi ne var görmeye geldim, merakımdan" dedim masumca. Sonra birisine gönderdi, bir resim sergisi varmış da giriş 15 lira. Yuh be! Hayır içeri girsem bile kimse olmaz o paraya. Deli mi sikti milleti mi affedersiniz? Şu hayalim de suya düştü:

 

-Ne kadar eksidentalist bir resim değil mi?

-Oksidentalist mi demek istemiştiniz?

 

Hayalimde bile rezil oluyorum yahu. Kafa bozuk bizim. Neyse, gelelim az sonra değineceğim dediğim çocuğa. Tanımanız için şu anım yeterlidir:

 

Bir kahvecideyiz, çocuk tatlı sade kahveye özenmiş anlaşılan denemek istediğinden epey bahsetti. Dedim tamam, ben de bari çikolata alayım dedim de... Deli fiyat çekmişler... 9.5 lira yahu, ne satıyorsunuz siz? Daha ufak bir tane aldım, 3 liralık. Yanına da orta boy kahve. 10 liraya tamamım. Bu arkadaş da bir çiskek ve battal boy bir kahve aldı. 20 lira. Dedim o pahalı değil mi? Aldığım cevap şu:

 

-Paran yok diye kıskanma :D

 

Beyimiz bayat diye pastasını beğenmedi, kahveyi de çok fazla buldu. Şimdi bu adam benim takılmaktan keyif aldığım birisi değil, deli gibi telefonda beni "Kanq takılalım mı?" diye neredeyse taciz eden ve sürekli güldürmeye çalışıp bayağı esprileriyle beni sıkan, olmasa daha iyi dediğim bir adam. Zihin haritası da aşağı yukarı böyle işte ve görünüşe göre bu çocuktan başka takılabileceğim birisi yok.

 

Yarın da bir çocuk var da, kendisi benim psikologluğumdan faydalanmak isteyen kafam çok bozuk yeağ adamlarından birisi. Tamam bunu ergen şımarıklığından yapmıyor ama genellikle o tarz bir ruh hali beni bunaltıyor be. Yok mu şöyle şen şakrak, biraz olgunca düşünen, kafa dengi, oturup saatlerce muhabbet edebileceğimiz birisi? Nerede çocuk gibi davranan, saplantılı, insanın içini karartan insan varsa bizim çevremizde be.

 

Ha şunu düşünmeyin, İstanbul'da durum böyle değil. Genciz güzeliz geziyoruz tozuyoruz. Birisi geliyor diğeri geliyor, Antalya'da ise tamamen münzevi adam halinde dağları taşları aşıyorum. Ruhum çürüdü resmen.

 

Ben bütün kafa dengi dostlarımı Antalya'da edindim neredeyse, ancak Ankara'da aynı şeyi yapamıyorum. Belki sana uyan şehir burası değildir, herkese uyan şehir değişiyor, Ankara bana asla uygun değil mesela.

4 gün sonra geliyorum, hala oralarda olursan buluşabiliriz. Yanımda bütün esprilerini yapabilirsin.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ben bütün kafa dengi dostlarımı Antalya'da edindim neredeyse, ancak Ankara'da aynı şeyi yapamıyorum. Belki sana uyan şehir burası değildir, herkese uyan şehir değişiyor, Ankara bana asla uygun değil mesela.

4 gün sonra geliyorum, hala oralarda olursan buluşabiliriz. Yanımda bütün esprilerini yapabilirsin.

 

Evet evet buradalarda olurum. Hem tanışacaktık zaten, iyi olur.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Usta şu Antalya'dan bir çıkalım yeter bana. Ölü toprağı var memlekette yahu.

 

 

Antalya il sınırlarından girince gerçekten bir boşluk ve verimsizlik hissiyle doluyor insan.İlçeler,özellikle batı ilçeleri apayrı bir dünya tabi.Onları karıştırmıyorum bu bahse.Ama şehir bana da şu anda çok can sıkıcı geliyor.Yazın en azından sıkılınca soluğu denizde alıyordum ya da dağda.Şimdi o imkan da pek yok.Eskiden Kaleiçi'nde takılmak veya çeşitli mekanlara gitmek ilgimi çekerdi.Şimdi çok heyecansız geliyor bunlar.Bir de iki üç senedir şehrin yaşam merkezi Lara'ya ve az da olsa Konyaaltı ilçe merkezine doğru kaydı ve diğer bölgeler iyice mezarlık gibi oldu.O da dikkatimi çekiyor.Çoğu zaman Cumhuriyet Meydanı'nda,Kapalı Yol'da korkunç bir ıssızlık var.Tabi üniversite öğrencilerinin kendi aralarında ayrı bir dünyası var ki bu şehri biraz canlandıran etkenlerden en kuvvetlisi.Aktivite olarak ,konserler,doğa yürüyüşleri,devlet tiyatrosu(H.İşcan) hala favorim.Yine de başka aktivitelerin bu aralar arayışındayım.Yetmiyor çünkü.Kafa dengi arkadaş bulma konusu ise ,benim için de bir muamma.Çok arkadaşım var aslında ama çoğu anlattıklarımdan bir süre sonra sıkılıp futbol,ucuz siyaset ,karşı cinsle ilgili saçma muhabbetler üçgenine sıkışıp kalan pek güzel insanlar.Seviyorum onları,ama o kadar işte :) Zaman zaman yabancılarla tanışıp çok güzel dostlar ediniyorum ama onlar da adı üzerinde turist veya gezgin.Belki de bir yay olarak,klişeye uyup gezgin olmalıyım diye düşünüyorum onlara bakınca.Antalya çok güzel, ama evet ,ölü toprağı altında gömülü yaşayan bir memleket,en azından şu sıralar benim için öyle. ;)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Antalya il sınırlarından girince gerçekten bir boşluk ve verimsizlik hissiyle doluyor insan.İlçeler,özellikle batı ilçeleri apayrı bir dünya tabi.Onları karıştırmıyorum bu bahse.Ama şehir bana da şu anda çok can sıkıcı geliyor.Yazın en azından sıkılınca soluğu denizde alıyordum ya da dağda.Şimdi o imkan da pek yok.Eskiden Kaleiçi'nde takılmak veya çeşitli mekanlara gitmek ilgimi çekerdi.Şimdi çok heyecansız geliyor bunlar.Bir de iki üç senedir şehrin yaşam merkezi Lara'ya ve az da olsa Konyaaltı ilçe merkezine doğru kaydı ve diğer bölgeler iyice mezarlık gibi oldu.O da dikkatimi çekiyor.Çoğu zaman Cumhuriyet Meydanı'nda,Kapalı Yol'da korkunç bir ıssızlık var.Tabi üniversite öğrencilerinin kendi aralarında ayrı bir dünyası var ki bu şehri biraz canlandıran etkenlerden en kuvvetlisi.Aktivite olarak ,konserler,doğa yürüyüşleri,devlet tiyatrosu(H.İşcan) hala favorim.Yine de başka aktivitelerin bu aralar arayışındayım.Yetmiyor çünkü.Kafa dengi arkadaş bulma konusu ise ,benim için de bir muamma.Çok arkadaşım var aslında ama çoğu anlattıklarımdan bir süre sonra sıkılıp futbol,ucuz siyaset ,karşı cinsle ilgili saçma muhabbetler üçgenine sıkışıp kalan pek güzel insanlar.Seviyorum onları,ama o kadar işte :) Zaman zaman yabancılarla tanışıp çok güzel dostlar ediniyorum ama onlar da adı üzerinde turist veya gezgin.Belki de bir yay olarak,klişeye uyup gezgin olmalıyım diye düşünüyorum onlara bakınca.Antalya çok güzel, ama evet ,ölü toprağı altında gömülü yaşayan bir memleket,en azından şu sıralar benim için öyle. ;)

 

Annem çok şanslıymış ki küçüklüğünü İstanbul'da yaşamış. Sürekli anlatır durur işte İstanbul şöyle canlıydı, böyle güzeldi şöyle sosyaldi... Lakin o zamanki İstanbul'un nüfusu ile Antalya'nın bugünkü nüfusu birbirine eşit, Antalya'nın şehir merkezi 700 bine denk geliyor olmalı, Kepez'i dahil etmiyorum üstelik. İstanbul o zamanlar tamamen 1 milyon nüfusmuş. Hatta bu bir milyon nüfus öyle garipsenmiş ki insanlar arasında "Bu millet nerede yatıp kalkacak?" diye sohbetler dönüyormuş. Yani Antalya'nın üstünde bir atıllık var ama bu atıllık insan sayısının az olmasından falan değil, insanların bizzat kendi kültüründen kaynaklanan bir durum.

 

Ben Antalya'da büyüdüm, insanların mizaçlarını tanırım. Pek sosyalleşmeyi seven bir halkı var diyemeyiz. Konuksever - Zeytinköy arasında oturduğumuz zamanlar annem artık insanlardan tamamen usanmıştı. Mesela birilerini misafirliğe çağırıyor, iyi kötü bir muhabbet dönüyor ve kadınlar kalkarken "Allah kabul etsin" diyor. Yahu ne kabulu? Ne Allah'ı? Kadın iyi niyetinden buyrun tanışalım diye çağırmış sizi, verdiği iki üç ikram mı sizi mutlu etti? O civarın insanları sosyallikten anladıkları mevlütler ve dini sohbetlerdir, bunu da sevap için olmasa hayatta yapmazlar. Zaten hayat şartlarında bir garipliği fark edeceksiniz. Karbonhidrat ağırlıklı besleniyorlar, giydikleri kıyafetler pek güzel değil, yaşadıkları evler de öyle ama altlarında pahalı bir araba var. Bu insanların çocukları nasıl olur? Dokuma'da okuduğum lise beni iyice bezdirmişti. Ayakkabım 500 lira, kulaklığım şu kadar, kafam bu kadar, geçen Duygu'yu siktim, Simge'nin göte bak, Emre saçını ******* o ne hal, mal lan bu çocuk zaa... İki yıl bunlarla geçti ve çoğunlukla Antalya'nın gençlerinin kimlerden oluştuğunu görüyorum. Dedeman Starbucks'ta kasıntı kasıntı oturan çocukların iç dünyası nasıl hava basarımdan öte değil. Kısacası öyle bir kültür köklenmiş ki burada, insanlar oldukça kendi içine kapanıktır.

 

Elbette ki bütün Antalya öyle değil. Mesela Yenikapılı romanlar sosyalliği pek sever, az da olsa görüşü oldukça açık insanlar vardır, şehir güzel olduğu için uğramaya gelenler de var tabii, Kültür mahallesine uğramayı düşünüyorum ama şehir bu şehrin bu kadar sıkıcı olmasının nedeni aslında insanları. İsterse İstanbul kadar nüfusu olsun, yine bu şehir oldukça atıl olacak.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Annem çok şanslıymış ki küçüklüğünü İstanbul'da yaşamış. Sürekli anlatır durur işte İstanbul şöyle canlıydı, böyle güzeldi şöyle sosyaldi... Lakin o zamanki İstanbul'un nüfusu ile Antalya'nın bugünkü nüfusu birbirine eşit, Antalya'nın şehir merkezi 700 bine denk geliyor olmalı, Kepez'i dahil etmiyorum üstelik. İstanbul o zamanlar tamamen 1 milyon nüfusmuş. Hatta bu bir milyon nüfus öyle garipsenmiş ki insanlar arasında "Bu millet nerede yatıp kalkacak?" diye sohbetler dönüyormuş. Yani Antalya'nın üstünde bir atıllık var ama bu atıllık insan sayısının az olmasından falan değil, insanların bizzat kendi kültüründen kaynaklanan bir durum.

 

Ben Antalya'da büyüdüm, insanların mizaçlarını tanırım. Pek sosyalleşmeyi seven bir halkı var diyemeyiz. Konuksever - Zeytinköy arasında oturduğumuz zamanlar annem artık insanlardan tamamen usanmıştı. Mesela birilerini misafirliğe çağırıyor, iyi kötü bir muhabbet dönüyor ve kadınlar kalkarken "Allah kabul etsin" diyor. Yahu ne kabulu? Ne Allah'ı? Kadın iyi niyetinden buyrun tanışalım diye çağırmış sizi, verdiği iki üç ikram mı sizi mutlu etti? O civarın insanları sosyallikten anladıkları mevlütler ve dini sohbetlerdir, bunu da sevap için olmasa hayatta yapmazlar. Zaten hayat şartlarında bir garipliği fark edeceksiniz. Karbonhidrat ağırlıklı besleniyorlar, giydikleri kıyafetler pek güzel değil, yaşadıkları evler de öyle ama altlarında pahalı bir araba var. Bu insanların çocukları nasıl olur? Dokuma'da okuduğum lise beni iyice bezdirmişti. Ayakkabım 500 lira, kulaklığım şu kadar, kafam bu kadar, geçen Duygu'yu siktim, Simge'nin göte bak, Emre saçını ******* o ne hal, mal lan bu çocuk zaa... İki yıl bunlarla geçti ve çoğunlukla Antalya'nın gençlerinin kimlerden oluştuğunu görüyorum. Dedeman Starbucks'ta kasıntı kasıntı oturan çocukların iç dünyası nasıl hava basarımdan öte değil. Kısacası öyle bir kültür köklenmiş ki burada, insanlar oldukça kendi içine kapanıktır.

 

Elbette ki bütün Antalya öyle değil. Mesela Yenikapılı romanlar sosyalliği pek sever, az da olsa görüşü oldukça açık insanlar vardır, şehir güzel olduğu için uğramaya gelenler de var tabii, Kültür mahallesine uğramayı düşünüyorum ama şehir bu şehrin bu kadar sıkıcı olmasının nedeni aslında insanları. İsterse İstanbul kadar nüfusu olsun, yine bu şehir oldukça atıl olacak.

 

Bir Kent Çayevi değil ama olsun.. Güzel şehirdir yine de.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Annem çok şanslıymış ki küçüklüğünü İstanbul'da yaşamış. Sürekli anlatır durur işte İstanbul şöyle canlıydı, böyle güzeldi şöyle sosyaldi... Lakin o zamanki İstanbul'un nüfusu ile Antalya'nın bugünkü nüfusu birbirine eşit, Antalya'nın şehir merkezi 700 bine denk geliyor olmalı, Kepez'i dahil etmiyorum üstelik. İstanbul o zamanlar tamamen 1 milyon nüfusmuş. Hatta bu bir milyon nüfus öyle garipsenmiş ki insanlar arasında "Bu millet nerede yatıp kalkacak?" diye sohbetler dönüyormuş. Yani Antalya'nın üstünde bir atıllık var ama bu atıllık insan sayısının az olmasından falan değil, insanların bizzat kendi kültüründen kaynaklanan bir durum.

 

Ben Antalya'da büyüdüm, insanların mizaçlarını tanırım. Pek sosyalleşmeyi seven bir halkı var diyemeyiz. Konuksever - Zeytinköy arasında oturduğumuz zamanlar annem artık insanlardan tamamen usanmıştı. Mesela birilerini misafirliğe çağırıyor, iyi kötü bir muhabbet dönüyor ve kadınlar kalkarken "Allah kabul etsin" diyor. Yahu ne kabulu? Ne Allah'ı? Kadın iyi niyetinden buyrun tanışalım diye çağırmış sizi, verdiği iki üç ikram mı sizi mutlu etti? O civarın insanları sosyallikten anladıkları mevlütler ve dini sohbetlerdir, bunu da sevap için olmasa hayatta yapmazlar. Zaten hayat şartlarında bir garipliği fark edeceksiniz. Karbonhidrat ağırlıklı besleniyorlar, giydikleri kıyafetler pek güzel değil, yaşadıkları evler de öyle ama altlarında pahalı bir araba var. Bu insanların çocukları nasıl olur? Dokuma'da okuduğum lise beni iyice bezdirmişti. Ayakkabım 500 lira, kulaklığım şu kadar, kafam bu kadar, geçen Duygu'yu siktim, Simge'nin göte bak, Emre saçını ******* o ne hal, mal lan bu çocuk zaa... İki yıl bunlarla geçti ve çoğunlukla Antalya'nın gençlerinin kimlerden oluştuğunu görüyorum. Dedeman Starbucks'ta kasıntı kasıntı oturan çocukların iç dünyası nasıl hava basarımdan öte değil. Kısacası öyle bir kültür köklenmiş ki burada, insanlar oldukça kendi içine kapanıktır.

 

Elbette ki bütün Antalya öyle değil. Mesela Yenikapılı romanlar sosyalliği pek sever, az da olsa görüşü oldukça açık insanlar vardır, şehir güzel olduğu için uğramaya gelenler de var tabii, Kültür mahallesine uğramayı düşünüyorum ama şehir bu şehrin bu kadar sıkıcı olmasının nedeni aslında insanları. İsterse İstanbul kadar nüfusu olsun, yine bu şehir oldukça atıl olacak.

 

Benim yaşadığım şehir de çok tuhaf.Millet mini etek giyen bir kız görünce çıldırıyor.Ve kimse kız çocuklarına etek giydirmiyordu okulda.Çok garipsemiştim bu durumu acaba neden diye.Ve yaşıtım kızlar arasında kapanan çok.Küçücük beş yaşında kızları kapatıp namaz kıldırmaya çalışacak kadar manyak insanlar mevcut.Bırak kız yaşı gelince kendi kapanır isteğiyle ibadetini de yapar?Köylerinden kaçıp ışide katılanlar bile var.Ben serbest bir yerden geldiğim için çok zorluk çektim.Özellikle erkekler rezalet.Sürekli leş bir seks,porno muhabbeti.Hayır bunu yapan her yerden erkek bulabilirsin geldiğim yerde de vardı ama bu kadar yoğun değildi.Hele okuduğum ortaokul çok sinir bozucuydu.Biri benimle özellikle uğraşıyordu allahın belası top gay vs diye.Okulda adımı çıkarmıştı şerefsiz.İşin ilginç yanı o ve kalabalık arkadaş grubu şakalaşma adı altında tuvalette ve sınıfta sürekli birbirlerine alenen pandik atıyorlardı.Öyle iğrenç bir ortam...

 

Sen şükret bence Antalya'ya,sıkıcı olabilir ama bu kadar leş olamaz :D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Benim yaşadığım şehir de çok tuhaf.Millet mini etek giyen bir kız görünce çıldırıyor.Ve kimse kız çocuklarına etek giydirmiyordu okulda.Çok garipsemiştim bu durumu acaba neden diye.Ve yaşıtım kızlar arasında kapanan çok.Küçücük beş yaşında kızları kapatıp namaz kıldırmaya çalışacak kadar manyak insanlar mevcut.Bırak kız yaşı gelince kendi kapanır isteğiyle ibadetini de yapar?Köylerinden kaçıp ışide katılanlar bile var.Ben serbest bir yerden geldiğim için çok zorluk çektim.Özellikle erkekler rezalet.Sürekli leş bir seks,porno muhabbeti.Hayır bunu yapan her yerden erkek bulabilirsin geldiğim yerde de vardı ama bu kadar yoğun değildi.Hele okuduğum ortaokul çok sinir bozucuydu.Biri benimle özellikle uğraşıyordu allahın belası top gay vs diye.Okulda adımı çıkarmıştı şerefsiz.İşin ilginç yanı o ve kalabalık arkadaş grubu şakalaşma adı altında tuvalette ve sınıfta sürekli birbirlerine alenen pandik atıyorlardı.Öyle iğrenç bir ortam...

 

Sen şükret bence Antalya'ya,sıkıcı olabilir ama bu kadar leş olamaz :D

 

Usta seninki direkt nefrete dönüşmüş, nefret edilecek kadar da varmış gerçi ama... Hadi kızdırayım, ateş olmayan yerden duman çıkmaz. :D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...