Jump to content

Şu An Nasılsın? Ne Düşünüyor, Ne Hissediyorsun?


Deaths_Expulsion

Önerilen Mesajlar

Bu arada battaniyenin altından çıktım ben.

 

 

Ne kadar tuhaf, ben de aynı şekilde, günlerdir yataktan kalkmayı bırak bakkala sigara almaya bile çıkamıyordum. Hatta onu bırak, nasıl bir karanlığa saplandı isem birden, içim bir yangın halini aldı alev halini aldı. Sonra baktım ki uzandıkça en kötü ihtimalleri gerçekleştiriyorum, bugün kendimi son derece zorlayarak koca beyaz yorganımın arasından sıyrılmayı başardım. kendime uzun zamandır yapmadığım güzel bir türk kahvesi yaptım, balkon ile mutfak arasındaki bölgede sigaramı içiyorum. iyi hissediyorum desem yalan söylemiş olurum, ama en azından ayakta olmak ve bir şeyler yapmak biraz da olsa beni ayağa kaldırıyor, hayata döndürüyor.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ne kadar tuhaf, ben de aynı şekilde, günlerdir yataktan kalkmayı bırak bakkala sigara almaya bile çıkamıyordum. Hatta onu bırak, nasıl bir karanlığa saplandı isem birden, içim bir yangın halini aldı alev halini aldı. Sonra baktım ki uzandıkça en kötü ihtimalleri gerçekleştiriyorum, bugün kendimi son derece zorlayarak koca beyaz yorganımın arasından sıyrılmayı başardım. kendime uzun zamandır yapmadığım güzel bir türk kahvesi yaptım, balkon ile mutfak arasındaki bölgede sigaramı içiyorum. iyi hissediyorum desem yalan söylemiş olurum, ama en azından ayakta olmak ve bir şeyler yapmak biraz da olsa beni ayağa kaldırıyor, hayata döndürüyor.

 

Desene farklı yerlerde aynı şeyleri yaşamışız. Gülümsedim. Forumu vazgecilmez kilan belki de bu. Asla yalniz hissetmiyorsun. Mutlaka cok benzer hatta cogunlukla ayni durumu yasayan en az 2 kisiye daha rastliyorsun. Zaten yeterince boğuluyorken kendini bir de "Bu dünyada bir tek ben mi böyleyim" düşüncesi ile ekstradan vurmuyorsun. Mutlu ve yüksek hissedilen anlarda zaten bir şey yapmaya gerek yok, hiç-bir çaba gerektirmiyor, akış içinde uyumla ilerliyorsun. Asıl sanat, asıl yaşamak dediğimiz olay, asıl savaşçı ruhu kriz anlarını atlatıp/atlatamadıgında ortaya çıkıyor. Kriz yönetimi. Kriz anlarında yerlebir olmadan devam edebilmek, o problemli zamanı nasıl yönettiğin asıl mesele. O problemli zamanı ne şekilde geçirdiğin. Hayatta iniş ve çıkışları yok edemeyiz, elbette olacaktır, düşüş anlarında büyük bir ustalıkla o durumun içinden olabilecek en az hasarla çıkabilmek mesele. Çamura düşmüş olabilirsin, ama çamura düştüm beni kurtarın diye acizce bekleyip ağlamak ve tırmanmaya çalışmak yerine olduğun yerde ölmeyi dilemek çok da mantikli gelmiyor bana artık. En azindan bunu yaptığım zamanlarda hicbir şeyin daha iyi olmadığını ve beni kurtarmaya gelecek kimsenin olmadığını farkettim. Onu farkettiğim gün zaten bakış açımı değiştirme kararı aldım. Eğer yaşıyorsam ve bir şekilde intihar etmiyorsam kriz yönetimini öğrenmek zorundaydım çünkü. Her gün ölmeyi dileyerek fakat ölmeye korkak, durmadan yerlerde sürünülen bir hayatın içinde "Ben güçlüyüm." demek hiç-bir anlam ifade etmiyor. Asıl güç tek başına hayatını yönetebilmeye başladığın anda içine doluyor. Bir insanin çok kötü şeyler yaşamış fakat hala ölmemiş olması onu savaşcı kılmıyor. Insanı savaşçı kılan çok kötü şeyler yaşamış fakat bugün yaşadığı şeyleri tedavi edebilmiş olması. Kötü hatıraları sırtında sürükleyerek olmuyor. Genelde gemi batmaya yüz tuttuğunda seni ilk terkeden kişi de birlikte boğulduğun insandır. Garip. Insan yalnızca kimsenin yardim etmeyeceğini anladığı anda kendisi için savaşmaya ve dik durmaya başlıyor. Kimse gelmeyecek. Ya kendin yapacaksın yada sürüneceksin sefil bir biçimde. Her ne olursa olsun, durum ne kadar kötü olursa olsun, s*ke s*ke tek başına yönetmek ve düzeltmek zorundayız hayatlarımızı. Hayatımızı cami avlusuna bırakıp kacamayacagimiza göre. Kabullenmek zorundayız. Aslında hayatın üstüne öyle çok uzun düşünmeye gerek yok. Bundan ibaret.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

yarın doğum günüm hatta girmişiz bile.şimdi sen öldün ya aşkım :( bana çiçek almayacaksın ya artık buna nasıl katlanacağımı düşünüyorum

 

bu zor günler cabuk geçsin diye gidişini saymayı bıraktım ama sanırım 3 ay oldu

en çok sesini özledim ve en en en çok ellerini hatta ilk ellerini özledim neden bilmiyorum aşkım

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

korku. tüm itkilerin temelinde cayır cayır yanan cehennem kazanı. yanmak oksitlenmektir. en derin çocukluk travmaları korkuyla oksitlenir. tüm bilinciniz ateşler içinde yanar. korkarsınız. otoriteden, babadan, silahtan, açlıktan, susuzluktan, kaybetmekten, yalnızlıktan, ve en çok da ölümden.antik çağlardan beri insan denen tuhaf trajikomik grotesk yaratığın en büyük kavgası "tehdit" algısıyladır. bu taş devrinde karşısına çıkan bir aslanken, barkodlu kölelik çağında patronun acil iş talebidir, "şu güne bitsin istiyorum" lafıdır. cioran'ın dediği gibi, nihayetinde çoğu korkunun temeli açlıktan ölmeye dayanır. insanın medeniyet denen yalanla zehirlenmemiş anadan üryan gezdiği o vahşi ama "hakiki" devirden kalma tüm korkuların zift dolu özü, açlıktan ölmek. işte o öz korkunun binbir çeşit maskeleri farklı farklı tehditler olarak algılanır. tehditle karşılaşan organizmanın omurilik refleksleri harekete geçer. gözler büyür. vücut irkilir. işte savaş davulları çalmaya başlamıştır. kırmızı alarm verildi bile. binlerce yıldır kamçılanan eziyet çarkları yeniden dönmeye başladı. görünmeyen iblis kral hipotalamus, alevden kılıcı hipofizi savurarak böbrek üstü bezlere emirler yağdırır. ve adrenalin salgılanır. bütün geçmiş duygusal melodramaların, tüm o abzürd saçmalıkların sona erdiği, organizmanın en ilkel içgüdülerinin açığa çıktığı o vahşi an. sadece hayatta kalma savaşı. spiritin, et dokunun içine gömülüp mutlak karanlığa gömüldüğü an. her bir kalp atışında atardamarlara pompalanan temiz kanın kas dokulara giderek miyelin lifleri kastırması. birim zamanda alınan oksijen molekülünün artmasıyla kanın asiditesinin artması. hidrojen iyon molaritesinin kanda gürül gürül dağılmasıyla artık ölüm kalım savaşına geçen makro organizma. kulağında uğuldayan savaş davulları. var olmaya devam edecek misin yoksa sonsuza dek yok musun ? bu sadece bir fiziksel bir savaş olmasına gerek yok. tüm sosyal çekişmeler, psikolojik savaşlar artık avlanmak kadar hayati bir gerilim taşır. yüksek gerilim hatları acı içinde hayatta tutar. en büyük savaşçılar korkaklardan çıkar. neslini devam ettirenler mezardaki kahramanlar değil, her şartta esneyip aralardan su gibi akıp sıvışan hakiki korkaklardır. hakiki bir korkağın farkındalığı kanser seviyesinde yüksektir. bilincinin titreşimindeki en ufak algıları fark edecek kadar incelmesini kontrol edemez. dalga boyu son derece küçük, frekansı son derece yüksek nöral akışlarla "düşünür." ve düşündükçe sistem yanar. beynin amperi emişi kaldırmaz. iki seçenek vardır. ya kendi kendini imha edecek, ya da ne olduğu belli olmayan grotesk bir uğursuzluk yığını olarak yasak batıni masallardaki uzaylı ahtapot tanrılar gibi yaşamını sonsuz bir astral kaos içinde sürdürecektir. işte orada tüm gerçeklik yitirilir. korku cehenneminden çıksa bile kanserleşmesi durmayan bilinç, dehşetli bir kara deliğe dönüşerek psikolojik uzay zamanı eğer. benlik kavramını ve tüm dünyevi normaliteleri yiyip bitirir. hiçbir gerçeklik onu tatmin etmez. en başta kendi kabuğunu yırtar ve yırttıkça yenilenen virütik mental travmalarla karşılaşır. artık krizlerden kaçınmamayı öğrenmiştir. onun hayatı başlı başına bir kriz olmuştur. depresyondan kurtulmayı ümit etmeyi çoktan bırakmıştır. o depresyonla bir bütün olmuştur. o artık korkudan kurtulamayacağını anlamış, korkudan kurtulmaya çalışmanın yollarını aramayı bırakmıştır. o artık korkularına sarılmıştır. onlarla bir olmuştur. o korkunun KENDİSİ olmuştur.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İmla hatalarıyla doluyum. Neden mi? Kafam güzelken yazıyor ve kontrol etmeden paylaşıyorum. Sonradan okuduğumda lanet olası düzenle butonu kaybolmuş oluyor. Can sıkıcı bir durum. Neyse ana fikri anlayanlar kendini belli ediyor.

 

32 yaşıma 5 yıl 8 Ay 15 Gün kalmış. Kaba hesapla 2080 gün. Peki o yaşta nerede olmak istiyorum? Öhh 32 yaş...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bedenimin tükendiği noktada bile uykuya dalamıyorum. Kafamı yastığa koyduğumda içine düştüğüm tek şey simsiyah bir oda. Düşüncelerin hayalet gibi dolandığı, ara sıra dokunup kaçtığı, bazen içime içime sızdığı bir yer. Dış dünya dışarıda ve ben bir başıma kaldığımda, 'ben'in neyle dolup taştığını görüyorum. Gördüklerim tedirgin ediciliğiyle kalmaktansa keşke etse tedirgin, keşke atılabilir adımlar bulsam. İçeride zaman çok çok yoğun geçiyor. Düşünceler sömürgeci. Asıl nokta şu ki, düşünceler yanında öyle yeteri kadar duygu taşımıyor...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bazen büyük resme bakamıyoruz. Çünkü büyük bir resmin içindeki küçük objeleriz biz. Resmin içinde hoşumuza giden yada gitmeyen bu konudaki fikrimizin kaale alınmadığı bir sürü obje daha var. Yok edemeyeceğimize göre çözüm ne ¿. Ve resmin genelini değil de etrafımızda aslında kuşbakışı bakıldığında öyle çok da büyük ve korkutucu olmayan fakat bizim bulunduğumuz konuma göre büyük ve korkutucu görünen objelere bakıp çaresiz hissediyoruz. Kader dediğimiz şey de o küçük fakat korkutucu objelerin buyuk siyah gölgelerinin sağdaki kare şeklindeki turuncu objenin değil de bizim ustumuze dusecek bicimde konumlandirilmis olmasi olabilir. Fakat konumlandirilmanin rastgele oldugunu da unutmamak gerek burada. Bu şanstır. Yada talihsizlik veya kader. Bu da bir şey ifade etmiyor çünkü çözüm bu da değil. Yaşamını büyük resme bakarak sürdürebilen Osho oluyor. Bakış açısını etrafındaki aslında küçük fakat onun bulunduğu konuma göre kocaman gözüken objelere çeviren insanlar da mutsuz. Kendinden çıkıp genele bakabilmek mesele. Kendinden çıkabilmek ve büyük resmi görebilmek. Onu da öğreneceğim. Az kaldı. Evet kafam güzel. Fakat gözünüzde hayat adlı dev bir tablo bir resim canlandırın ve ordaki bir objenin siz olduğunuzu hayal edin. Böyle gözüküyor işi sanata vurunca. Bakış açısı, anahtar kelime bu.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yol ayrımı hissediyorum.Üç vakte kalmadan, mecburi ve biraz hüzünlü.Yine de beni hep istediğim şeye,maceraya taşıyacak bir yol ayrımı.Madem bu kadar eminim geleceğinden, biraz daha beyhude hazırlık yapayım önceden.Belki en azından çoktan hazırmış rolü yaparım tanrıların gözleri önünde.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Çok sıkıldım. Gerçekten çok sıkıldım. Mutsuz olmaktan, gülmekten, anlatmaktan, gitmekten, gelmekten... çok çok çok sıkıldım.

Sevgiden bile, nefretten bile tiksiniyorum zaman zaman. Arzudan, yokluktan, istemekten, elde etmekten, edememekten, doğru yapmaktan, hata yapmaktan, pişman olmaktan, gurur duymaktan, yardım etmekten, etmemekten, edememekten, gelecek yardımdan, yaratacağım farktan, bazen şarkılardan, bazen çay içmekten, çalışmaktan, boş boş duvara bakmaktan, yatmaktan, uyanık kalmaktan, uyumaktan...

İçimden hiç bir şey gelmemesinden yıldım; hiç bir şeye başlayamamaktan, bitirememekten, hareket edememekten, yerimde duramamaktan. Ağlayamamaktan, ağzımı açamamaktan, "bilmiyorum"un dışına çıkamamaktan, çıktığımda duramamaktan. Neredeyim? Ben buraya nasıl geldim?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...