Depressive Oluşturma zamanı: Ekim 25, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Ekim 25, 2007 istasyondayım, sabahın körü.. tepemden uçak geçiyor, uzaktan makinalı tüfek gibi bi patırtı.. sisli boğucu bir hava.. şehrin ışıkları söndü, gözlerimin önünde. uykusuzluktan geberiyorum; ama bir yandan da bu martılara hayret ediyorum. hiç uyumaz mı bu hayvanatlar?! sesleri tedirgin ediyor.. sabahın körü, yalnızım istasyonda.. konuşacak insan bulamadım, ama köpeğin biri beni buldu. usulca geldi, karşıma yattı. yüzüme bakıyor, damgalı kulaklarıyla; "ne işin var lan bu saatte?!!" der gibi.. doğru bi işimiz yok. kalkıp yürüyorum, peşimden geliyor.. .. uyanıyorum. neyse ki rüya imiş..! yalandan yaşıyoruz aslında; ya hala rüyada isek..? 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
luciin Yanıtlama zamanı: Ekim 25, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 25, 2007 sabahın körü, yalnızım istasyonda.. konuşacak insan bulamadım, ama köpeğin biri beni buldu. usulca geldi, karşıma yattı. yüzüme bakıyor, damgalı kulaklarıyla; "ne işin var lan bu saatte?!!" der gibi.. doğru bi işimiz yok. kalkıp yürüyorum, peşimden geliyor.. Hayır, başlıktaki gibi hiç de saçmalık değil bence. Bazen öyle rüyâlar görüyorum ki. Rüyâ içinde rüyâ... Birisinden uyanınca bir diğeri başlıyor. İnsanın hayalgücü ve imgelemleri çok karışık... İnsan zihni, keşfedilmemiş uzun -ve sonsuz- bir koridor gibi. Bazen şöyle düşünüyorum: Tüm bunlar gerçekten var mı: Bu kainat, eşya, tabiat, dokunabildiklerim, işitebildiklerim, koklayabildiklerim... Yoksa (gnostizmin) matrix'indeki gibi herşey 2'li kodlardan, sayısal verilerden, karışık bir binary'den mi ibaret... İnandığım din de öyle söylüyor; İnsanlar uykudadır ve ancak öldüklerinde uyanırlar diyor... Şunu da düşünmüşümdür: Peki herşey bir rüyâysa bütün bu insanlar benim kendi rüyamın mı kahramanları? Hiçbiri yoklar mı? Yoksa ben mi onların rüyasında nefes alan, düşünen, sorgulayan, izah eden bir varlığım? İçiçe geçmiş onlarca hayal kahramanı düşünün ve zihinlerde yaratılan her hayal [ya da düş] kahramanı, yine düşünebilen, düşleyebilen, kalkabilen ya da düşebilen başka birini yaratıyor. Peki, test edilebilri mi bu; gerçek miyiz, düşmüyüz? Gerçeksek de düşsek de bu çizginin neresindeyiz... Felsefe'nin var olma nedeni, bu sorulara cevap bulabilmek. "Odi ergo sum"; ve "Cogito ergo sum; je pense donj je suis..." yani "Düşünüyorum, o halde var'ım." demişti Rene Descartes. Duyu organlarımızın "yanıltıcılığı"na dikkat çekmişti. Emin olabileceğimiz tek şey, kendi düşüncelerimizdir demişti. Ama ben, düşüncelerimizin de gerçeklikten uzak, yani gerçekliği temsil etmediğini düşünüyorum. Şu anda bunları aklımdan geçirirken düşünürken bile. Albert Camus'un dediği gibi: "Evren, insan için uyumsuzdur ve bilinemez." ve Protegoros: "İnsan, bilebileceği tek şey olan kendisiyle yetinmelidir..." Kendisini bilebilen, zaten bütün evrenin sırrını çözmüş demektir. Kendisinin farkında olabilen, Mevlana gibi, kainat dönüyorsa [makrodan mikroya geçerek] her zerrenin döndüğünü farkedecektir. Birgün, gen haritalarımızdan, bütün kozmos'un gizli haritaları çıkacak. İnsanlar kendini araştırmayı sürdürdükçe, bütün metafizik olguların da kendi içinde var olduğunun farkına varacaklar... “Kesin olan bir şey var. Bir şeyin doğruluğundan şüphe etmek. Şüphe etmek düşünmektir. Düşünmekse var olmaktır. Öyleyse var olduğum şüphesizdir. Düşünüyorum, o halde varım. İlk bilgim bu sağlam bilgidir. Şimdi bütün öteki bilgileri bu bilgiden çıkarabilirim.” Rene Descartes Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Depressive Yanıtlama zamanı: Ekim 25, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 25, 2007 benim saçmalıklarım zaten genelde millete güzel geliyor ama bana göre hala saçmalık... -------------------- ahhh cok kabayım... luciin degerli yorumlarını benimle paylaştıgın için cok teşekkür ederim... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.