ezim Oluşturma zamanı: Kasım 6, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Kasım 6, 2007 Adımı unuttum adımı unuttum adı olmayan yerlerde ne in ne cin ne benî adem zamanlar içinde kuşlar uçuyor kervanlar geçiyor bir iğne deliğinden çarşılar kuruluyor sarayları oyuncak insanları karınca şehirler zamanları gördün mü bir iğne deliğinden adımı unuttum adı olmayan yerlerde geçip gidenlere bakarak Adımlar bir adım attığım yerde ne vardı ki gitmemle kayboldu her adımımda sonsuz ben'leri koyuyorum boşluğa ve yine ben dolmuyorum geçip gittiğim yerlerden iç içe öne ve arkaya bakan bir sürü ben ler koymuşumdur eskileri çocuk şimdikiler ihtiyar Asuri şiiri gövdesinden kopmamış kelle yukarı bakıyor ağaçta düşüncesi var gibi gövdesinden kopmuş o kelle hiç bir yere bakmıyor hiç bir düsüncesi yok gibi ağacın gövdesi var kellenin gövdesi yok sallanıyor yemiş gibi sarılmış ağaca saçlarından kesilmiş insan başı da oluyor kesilmiş manda başı olduğu gibi ağaçta düşüncesi olan o yemişi ağaç vermedi sen taktın sonradan kelle avcısı kellenin pastırma eti yemiş değil yiyemezsin kellenin pıhtı kanı şarap değil içemezsin ıstırap kesilmemiş kellede olur kesilmişinde değil öç alamazsın Ayna bana aynada bir suret göründü benden başkası bilmem memleket-i çinden midir ya maçinden mi sordum kimsin diye bir kahkaha atıp ben çin padişahının kızı çoktandır aşıkınım dedi dedim çık o aynadan hayalimi çalan hayalim olmazsa olmasın yalnız var olduğuna inanmak için ellerim sana dokunsun bana çin padişahının kızı gelemem dedi ancak bir gün hayalin gibi seni de Beddua kendi göklerimden indim kendi duvarlarıma konduğum duvarlar yıkılsın bahtiyâaar havuzlarımda birkaç damla su içip ağaçlarımın çiçekli dallarına uçtum konduğum dallar kurusun bahtiyâaar seni bahçelerimde uyuttum seni duvarlarımda sakladım havuzlarıma güneşler vurduğu zaman gözlerini açıp bana gülerdi bahtiyâaar yazık sana verdiğim emeklere Biber sümüklüböcek yuvasına kaç akşamüstüdür şimdi kocakarı masayla kovalar seni kıvılcımlar sıçrar ve ateşin üstündeki boru devrilir sümüklüböcek yuvasına kaç tuzluğun bir gözünde biber kokusu var hafız hanımın sesi bu kokuya benzer beni kurtar hafız hanım kıvılcımlar sıçradığı zaman kocakarı insanı kovalar akşamları Camlı odalardan üsküdarda üsküpüler dokusa gerek kumrular camları parıldıyor üsküdar evlerinin akşamüstleri camlı odalarda ne olsa gerek istanbula bakıp da beni görmeyen çocuklar camlı odalarda Çingenelerim deniz kenarına inen çingenelerim sulara içmeden bakarlar o sular tuzludur balıklar içer yeşil otların içine gömülen çingenelerim otları yemezler o otlar tatsızdır katırlar yer çiçekli şalvar seven çingenelerim çiçeği sevmezler kalem parmaklı çingenelerim kalem tutmazlar falıma bakarlar da yüzüme bakmazlar elime bakarlar da ayağıma bakmazlar paramı isterler de beni istemezler yüzlerini güneşle yıkayan çingene kızlarım kibarım diye bana gönül vermezler Doğduğum evin penceresi bir çam vardı önünde doğduğum odanın çöpten yapraklarında güneşi rüzgârla sallayıp kafesten içeri dolduran bir çam sedirinde iskambilden kuleler yıkılmış odada loş ve sessiz ikindilerin acısıydı sızan gözlerim dalardı kafesten duvara ve duvardan kafese seyretmeyi güneşi yüz bir güneşti kafesin her deliğinden giren susmuş bir çocukla şaka eden yüz ikindi güneşi Gözlerim kimi gördüler odalarda oturdum odaları kapladım sokaklara çıktım sokakları doldurdum görünen her şey ben oldum ve her şey beni gören göz oldu ve ben görünmez oldum Güneşin ışığı her şey güneşi seviyor hattâ denizler bile denizlerde nefes alan sen bile ve biz güneşi değil ışığını seven insanlarız güneş içime vuruyor güneşin ışığı var güneş yok güneşin ışığını kim anlatabilecek pazar pazar gezmek dağ dağ dolaşmak ve ormanlarda kalmak güneşin ışığını anlatabilecek olanı arıyorum güneş içime vuruyor Mâra bilmemek bilmekten iyidir düsünmeden yasayalim mâra günü ve saatleri ne yapacaksin senelerin bile ehemmiyeti yoktur seni ne tanidigim günleri hatirlarim ne seneleri yalniz seni hatirlarim ki benim gibi bir insansin tanimamak tanimaktan iyidir seni bir kere tanidiktan sonra yasamak acisini da tanidim bu aciyi beraber tadalim mâra basim omzunda iken sayikladigima bakma beni istedigin yere götür ikimiz de ne uykudayiz ne uyanik Mariyya -Lizbonlu Maria Barbas'a- lizboa boa sim siyah saçlı kadın mariyya bir masal söyle bana kan nasıl çıkmadı taştan o ölen kimdi mariyya öleni bilmem buna şarkı derler lizboa ber bir şarkıyım atlas denizlerden geldim önümde dalgalar vardı arkamda dalgalar dalgalar bitince ben de biterdim Sandukalar sandukalarda can yatıyor canlar içinde bir can var canlar içindeki câaan sandukalarda yazılar var kendi kendini okuyor kendi kendini okuyan yazılar sandukalar öd ağacından misk ile amber kokuyor cânımda tüten bir koku var câaan Samandıra Baba yaramaz kız bahçeye gelecek benimle oynayacak samandıra babacığım ona bütün oyuncaklarımı versem ve bütün nedirciklerimi kertenkeleler kaçacak ve biz güneşten saklanacağız çok yaprakların altına samandıra babacığım çok uslu oturacağım yaramaz kız gelecek diye Romantik Gençliğim ejderhalar çıkarıyorum duvar kovuklarından alevler çıkarıyorum yağmur karaltılarında hazîn yürüyorum uzattım ellerimi çok uzaklara gitmiş yıldızlar düşürmüş gelirken yıldızsız kalınca gece uyunur tavanı yok siyah gök sırt üstü yere yattım tavansız göğe düşüyorum Nurusiyah bir vardım bir yoktum ben doğdum selimi salışın köşkünde sebepsiz hüzün hocamdı loş odalar mektebinde harem ağaları lalaydı kara sevdâma uyudum büyüdüm ve nûrusiyâha ağladım nûrusiyâha ağladığım zaman annem süzudilâra idi ve babam bir tambur annem süstü babam küstü ama ben niçin hâlâ nûrusiyâha ağlarım nûrusiyâaah nûrusiyâaahhh Nigarı Cin çîn-ü-mâçîndeki nigâr gezer bendeki diyârda güler bende nigâr içim boştur ve ayna kaplı o aynalarda bir gamzesi var kimisi sefine kimisi deryâ deryâ-yı-nâz kimsi bulut kimisi bağ o diyar ki onda acayipler olur ve ordaki nigâri kimse bilmez Nedircik Yavruları kilimimde namaz kılmaya gelen ayaklar ve en çok küçük parmakları beni görmeden üstüme basarlar şaşarım beni işleyene kilimimin nakışları nedircik yavrularına benzer ki çocukluğumdan beri çok uğraşırım nedircik yavrularıyla Mısrı Kadim acaba ot gibi yerden mi bittim acaba denizlerde mi şaşırdım ve zamanı nasıl unutmaktayım zaman unutulunca mısri kadîm yaşanabiliyor kendimi unutunca seni yaşıyorum yaşamak bu ânı yaşamaktır ammon râ' hotep veya tafnit kim olduğumu bilmek istemiyorum yalnız etrafında nefes almalıyım dut bu â'ru ünnek pahper kama pet kama tâ mısır metinlerinde okuduğum cümleler seninle okuduklarımsa büsbütün başka şeylerdi seninle bir bahçedeyiz geliyor bana orada hem var hem yok gibiyim daha doğrusu bütün bir bahçe oluyorum insanlığımdan çıkarak kama pet kama tâ Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Sepia Yanıtlama zamanı: Nisan 12, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 12, 2008 Mâra bilmemek bilmekten iyidir düsünmeden yasayalim mâra günü ve saatleri ne yapacaksin senelerin bile ehemmiyeti yoktur seni ne tanidigim günleri hatirlarim ne seneleri yalniz seni hatirlarim ki benim gibi bir insansin tanimamak tanimaktan iyidir seni bir kere tanidiktan sonra yasamak acisini da tanidim bu aciyi beraber tadalim mâra basim omzunda iken sayikladigima bakma beni istedigin yere götür ikimiz de ne uykudayiz ne uyanik -- ah şu şiir gibisi var mı Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
semuel Yanıtlama zamanı: Şubat 13, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 13, 2009 MİSAFİR sana bakarak bütün yüzleri unutmak kendimden ve arap saçı olmuş bir sürü hikayelerden bıkarak sana misafir geliyorum denizlerin sesi içinde ve gündüz güneşlerinde şaşırmış sana misafir geliyorum biraz daha uykuya yakın biraz daha dalgın biraz daha başka şeylerden uzak -------------------- Sema-ı Mevlana Tennure giymiş ağaçlar aşk niyâz eder mevlana içimdeki nigâr başka bir nigardır içimdeki sema'a nece yıldızlar akar ben dönerim gökler döner benzimde güller açar güneşli bahçelerde ağaçlar -halaka-ssemavati-vel'ard'h- yılanlar ney havalarını dinler tennure giymiş ağaçlarda çemen çocukları mahmur câaan seni çağırıyorlar yolunu kaybeden güneşlere bakıp gülümserim ben uçarım gökler uçar Aşka Gerekli Üç Anlatım Uzun bir gün varsa, ve de kısa bir gece.. Başladıktan sonra, bitme'den öncedir. Kısa bir gün varsa, ve de uzun bir gece.. Bittikten sonra, başlama'dan öncedir. İkisinden ikisi de, deyorsa bence; Ayrı ayrı iki insan demektir. Biri deyorken sence, öbürü derse sence.. İki insan ayrı ayrı demektir. Başladıktan sonra, bitmeden önce, Uzun günlere karışır kısa bir gece. Bittikten sonra, başlamadan önce, Kısa günlerde uzanır, uzun bir gece. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Topal Kırkayak Yanıtlama zamanı: Mart 19, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 19, 2010 Nirvana karanlığı geçelim karanlığı geçelim ne uyku ne ölüm hem uyku hem ölüm düş içime uyu ve sonsuz büyü unut renkleri ve şekilleri hepi ve hiçi beni ve seni ve geceyi yuttu nirvana Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.