Jump to content

Asaf Halet Çelebi şiirleri


ezim

Önerilen Mesajlar

Adımı unuttum

 

adımı unuttum

adı olmayan yerlerde

ne in

ne cin

ne benî adem

 

zamanlar içinde

kuşlar uçuyor

kervanlar geçiyor

bir iğne deliğinden

 

çarşılar kuruluyor

sarayları oyuncak

insanları karınca şehirler

zamanları gördün mü

bir iğne deliğinden

 

adımı unuttum

adı olmayan yerlerde

geçip gidenlere bakarak

 

 

Adımlar

 

bir adım attığım yerde

ne vardı ki

gitmemle kayboldu

 

her adımımda

sonsuz ben'leri koyuyorum

boşluğa

ve yine ben dolmuyorum

 

geçip gittiğim yerlerden

iç içe

öne

ve arkaya bakan

bir sürü

ben

ler

koymuşumdur

eskileri çocuk

şimdikiler ihtiyar

 

Asuri şiiri

 

gövdesinden kopmamış kelle

yukarı bakıyor

ağaçta düşüncesi var gibi

 

gövdesinden kopmuş o kelle

hiç bir yere bakmıyor

hiç bir düsüncesi yok gibi

 

ağacın gövdesi var

kellenin gövdesi yok

sallanıyor yemiş gibi

sarılmış ağaca

saçlarından

 

kesilmiş insan başı da oluyor

kesilmiş manda başı olduğu gibi

 

ağaçta düşüncesi olan

o yemişi ağaç vermedi

sen taktın sonradan

 

kelle avcısı

kellenin pastırma eti

yemiş değil yiyemezsin

kellenin pıhtı kanı

şarap değil içemezsin

ıstırap kesilmemiş kellede olur

kesilmişinde değil

öç alamazsın

 

 

Ayna

bana aynada bir suret göründü

benden başkası

bilmem memleket-i çinden midir

ya maçinden mi

 

sordum kimsin diye

bir kahkaha atıp

ben çin padişahının kızı

çoktandır aşıkınım dedi

 

dedim çık

o aynadan

hayalimi çalan

hayalim olmazsa olmasın

yalnız

var olduğuna inanmak için

ellerim sana dokunsun

 

bana çin padişahının kızı

gelemem

dedi

 

ancak bir gün

hayalin gibi seni de

 

Beddua

 

 

kendi göklerimden indim

kendi duvarlarıma

konduğum duvarlar yıkılsın

bahtiyâaar

 

havuzlarımda birkaç damla su içip

ağaçlarımın çiçekli dallarına uçtum

konduğum dallar kurusun

bahtiyâaar

 

seni bahçelerimde uyuttum

seni duvarlarımda sakladım

havuzlarıma güneşler vurduğu zaman

gözlerini açıp bana gülerdi

bahtiyâaar

 

yazık sana verdiğim emeklere

 

 

Biber

 

sümüklüböcek yuvasına kaç

akşamüstüdür

şimdi kocakarı masayla kovalar seni

kıvılcımlar sıçrar

ve ateşin üstündeki boru devrilir

 

sümüklüböcek yuvasına kaç

tuzluğun bir gözünde biber kokusu var

hafız hanımın sesi bu kokuya benzer

beni kurtar hafız hanım

kıvılcımlar sıçradığı zaman

kocakarı insanı kovalar

akşamları

 

 

Camlı odalardan

 

üsküdarda

üsküpüler dokusa gerek

kumrular

 

camları parıldıyor

üsküdar evlerinin

akşamüstleri

camlı odalarda

ne olsa gerek

 

istanbula bakıp da

beni görmeyen çocuklar

camlı odalarda

 

 

Çingenelerim

 

deniz kenarına inen çingenelerim

sulara içmeden bakarlar

o sular tuzludur

balıklar içer

 

yeşil otların içine gömülen çingenelerim

otları yemezler

o otlar tatsızdır

katırlar yer

 

çiçekli şalvar seven çingenelerim

çiçeği sevmezler

kalem parmaklı çingenelerim

kalem tutmazlar

falıma bakarlar da

yüzüme bakmazlar

elime bakarlar da

ayağıma bakmazlar

paramı isterler de

beni istemezler

 

yüzlerini güneşle yıkayan çingene kızlarım

kibarım diye bana gönül vermezler

 

 

 

Doğduğum evin penceresi

 

bir çam vardı önünde

doğduğum odanın

çöpten yapraklarında

güneşi

rüzgârla sallayıp

kafesten

içeri dolduran bir çam

 

sedirinde iskambilden kuleler yıkılmış odada

loş ve sessiz ikindilerin acısıydı

sızan

 

gözlerim dalardı

kafesten

duvara

ve duvardan

kafese

seyretmeyi

güneşi

yüz bir güneşti

kafesin her deliğinden

giren

susmuş bir çocukla şaka eden

yüz ikindi güneşi

 

 

Gözlerim kimi gördüler

 

odalarda oturdum

odaları kapladım

sokaklara çıktım

sokakları doldurdum

görünen her şey ben oldum

ve her şey beni gören göz oldu

ve ben görünmez oldum

 

 

Güneşin ışığı

 

her şey güneşi seviyor

hattâ denizler bile

denizlerde nefes alan sen bile

ve biz

güneşi değil ışığını seven insanlarız

 

güneş içime vuruyor

 

güneşin ışığı var

güneş yok

güneşin ışığını kim anlatabilecek

 

pazar pazar gezmek

dağ dağ dolaşmak

ve ormanlarda kalmak

 

güneşin ışığını anlatabilecek olanı arıyorum

 

güneş içime vuruyor

 

 

Mâra

 

bilmemek bilmekten iyidir

düsünmeden yasayalim

mâra

günü ve saatleri ne yapacaksin

senelerin bile ehemmiyeti yoktur

seni ne tanidigim günleri hatirlarim

ne seneleri

yalniz seni hatirlarim

ki benim gibi bir insansin

 

tanimamak tanimaktan iyidir

seni bir kere tanidiktan sonra

yasamak acisini da tanidim

bu aciyi beraber tadalim

mâra

 

basim omzunda iken sayikladigima bakma

beni istedigin yere götür

ikimiz de ne uykudayiz

ne uyanik

 

 

Mariyya

 

-Lizbonlu Maria Barbas'a-

lizboa

boa

sim siyah saçlı kadın

mariyya

bir masal söyle bana

kan nasıl çıkmadı taştan

o ölen kimdi

mariyya

öleni bilmem

buna şarkı derler

lizboa

ber bir şarkıyım

atlas denizlerden geldim

önümde dalgalar vardı

arkamda dalgalar

dalgalar bitince

ben de biterdim

 

 

Sandukalar

sandukalarda can yatıyor

canlar içinde bir can var

canlar içindeki

câaan

 

sandukalarda yazılar var

kendi kendini okuyor

kendi kendini okuyan

yazılar

 

sandukalar öd ağacından

misk ile amber kokuyor

cânımda tüten bir koku var

câaan

 

Samandıra Baba

 

yaramaz kız bahçeye gelecek

benimle oynayacak

 

samandıra babacığım

ona bütün oyuncaklarımı versem

ve bütün nedirciklerimi

 

kertenkeleler kaçacak

ve biz güneşten saklanacağız

çok yaprakların altına

 

samandıra babacığım

 

çok uslu oturacağım

yaramaz kız gelecek diye

 

 

Romantik Gençliğim

 

ejderhalar çıkarıyorum

duvar kovuklarından

alevler çıkarıyorum

yağmur karaltılarında

hazîn

yürüyorum

 

uzattım ellerimi

çok uzaklara gitmiş

yıldızlar düşürmüş gelirken

yıldızsız kalınca gece

uyunur

tavanı yok siyah gök

 

sırt üstü yere yattım

tavansız göğe düşüyorum

 

Nurusiyah

 

bir vardım

bir yoktum

ben doğdum

selimi salışın köşkünde

 

sebepsiz hüzün hocamdı

loş odalar mektebinde

harem ağaları lalaydı

kara sevdâma

uyudum

büyüdüm

ve nûrusiyâha ağladım

 

nûrusiyâha ağladığım zaman

annem süzudilâra idi

ve babam bir tambur

annem süstü

babam küstü

ama ben niçin hâlâ nûrusiyâha ağlarım

nûrusiyâaah

nûrusiyâaahhh

 

Nigarı Cin

 

çîn-ü-mâçîndeki nigâr

gezer bendeki diyârda

güler bende

nigâr

 

içim boştur

ve ayna kaplı

o aynalarda bir gamzesi var

kimisi sefine

kimisi deryâ

deryâ-yı-nâz

kimsi bulut

kimisi bağ

 

o diyar ki onda acayipler olur

ve ordaki nigâri

kimse bilmez

 

 

Nedircik Yavruları

 

kilimimde namaz kılmaya gelen ayaklar

ve en çok küçük parmakları

beni görmeden üstüme basarlar

 

şaşarım beni işleyene

 

kilimimin nakışları

nedircik yavrularına benzer

ki çocukluğumdan beri çok uğraşırım

nedircik yavrularıyla

 

 

Mısrı Kadim

 

acaba ot gibi yerden mi bittim

acaba denizlerde mi şaşırdım

ve zamanı nasıl unutmaktayım

 

zaman unutulunca mısri kadîm yaşanabiliyor

kendimi unutunca seni yaşıyorum

yaşamak

bu ânı yaşamaktır

 

ammon râ' hotep

veya tafnit

kim olduğumu bilmek istemiyorum

yalnız etrafında nefes almalıyım

 

dut bu â'ru ünnek pahper

kama pet kama tâ

mısır metinlerinde okuduğum cümleler

seninle okuduklarımsa büsbütün başka şeylerdi

 

 

seninle bir bahçedeyiz geliyor bana

orada hem var hem yok gibiyim

daha doğrusu bütün bir bahçe oluyorum

insanlığımdan çıkarak

kama pet

kama tâ

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Mâra

 

bilmemek bilmekten iyidir

düsünmeden yasayalim

mâra

günü ve saatleri ne yapacaksin

senelerin bile ehemmiyeti yoktur

seni ne tanidigim günleri hatirlarim

ne seneleri

yalniz seni hatirlarim

ki benim gibi bir insansin

 

tanimamak tanimaktan iyidir

seni bir kere tanidiktan sonra

yasamak acisini da tanidim

bu aciyi beraber tadalim

mâra

 

basim omzunda iken sayikladigima bakma

beni istedigin yere götür

ikimiz de ne uykudayiz

ne uyanik

--

ah şu şiir gibisi var mı :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

MİSAFİR

 

sana bakarak

bütün yüzleri unutmak

kendimden

ve arap saçı olmuş

bir sürü

hikayelerden bıkarak

 

sana misafir geliyorum

denizlerin sesi içinde

ve gündüz güneşlerinde

şaşırmış

 

sana misafir geliyorum

biraz daha uykuya yakın

biraz daha dalgın

biraz daha başka şeylerden uzak

--------------------

Sema-ı Mevlana

 

Tennure giymiş ağaçlar

aşk niyâz eder

mevlana

içimdeki nigâr

başka bir nigardır

içimdeki sema'a

nece yıldızlar akar

ben dönerim

gökler döner

benzimde güller açar

 

güneşli bahçelerde ağaçlar

-halaka-ssemavati-vel'ard'h-

yılanlar ney havalarını dinler

tennure giymiş ağaçlarda

 

çemen çocukları mahmur

câaan

seni çağırıyorlar

yolunu kaybeden güneşlere

bakıp gülümserim

ben uçarım

gökler uçar

 

 

Aşka Gerekli Üç Anlatım

 

 

Uzun bir gün varsa, ve de kısa bir gece..

Başladıktan sonra, bitme'den öncedir.

Kısa bir gün varsa, ve de uzun bir gece..

Bittikten sonra, başlama'dan öncedir.

 

İkisinden ikisi de, deyorsa bence;

Ayrı ayrı iki insan demektir.

Biri deyorken sence, öbürü derse sence..

İki insan ayrı ayrı demektir.

 

Başladıktan sonra, bitmeden önce,

Uzun günlere karışır kısa bir gece.

Bittikten sonra, başlamadan önce,

Kısa günlerde uzanır, uzun bir gece.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...