Ametist Oluşturma zamanı: Ekim 14, 2006 Paylaş Oluşturma zamanı: Ekim 14, 2006 İstihbarat dünyasında "kuş yumurtası üretmek" diye bir değim vardır.Diyelim ki X ülkesinde bundan 20 sene sonra yapmak istediğiniz uzun vadeli bir operasyon var. Bu operasyon için size çeşitli provakatörler lazım ve en güvenilir provakatör kendi yetiştirdiğinizdir. Bu iş için yetenekli ama geleceği parlak olmayan zayıf karakterli bir "yumurta" bulunur. Mesela bu genç üniversitede devşirilir ve aşama aşama önce öğretim görevlisi daha sonrada medya parlatmaları ve şirket sponsorluklarıyla ülkede sözü dinlenen bir Profesör haline getirilir. Gerekirse tüm araştırma ve kitapları da eline hazır olarak verilir. Ülkedeki insanlar bu kişinin yazdığını sandıkları muhteşem eserleri okur ve ona olan saygıları artar.Böylece yumurta kuluçka aşamasını bitirmiş ve çatlayıp güzel bir kuş olma zamanı gelmiştir. Belirlenen zamanda bu profesör medya yoluyla müthiş radikal açıklamalar yapmaya başlar ve tüm ülkeyi karıştırır.Aynı anda kendisi gibi yetiştirilen diğer yumurtalarda farklı faaliyetlere girişirler. ilgilenenler için Doğu Bloğunun çöküş dönemine bakmalarını salık veririm. Bu alakasız konudan sonra gelelim Orhan beye. Ferit Orhan Pamuk Beyin (kimsenin bilmesini istemediği göbek adı Ferit'tir) ülkesine bu kadar muhalif olmasını hiç anlayamamışımdır. Hani fakir ve hayatını zorluklar içinde geçirmiş birisi olsa belki anlayacağım ama Orhan Pamuk sülalece aristokrat tabakasına mensuptur ve bugün eleştirdiği devletin çok ekmeğini yemiştir. Mesela dedesi Cumhuriyetin ilk mühendislerindendir ve özellikle Atatürk, İnönü dönemlerinde yapılan demiryolu hamlesinde büyük ihaleler alıp kısa zamanda zengin olmuştur. Oğulları bu koca servetin büyük kısmını sefahatle tüketseler de Orhan Pamuk'un zengin bir hayat sürmesine yetecek kadar servet kalmıştır. Babası deseniz Türk özel sektörünün duayenlerinden Gündüz Pamuk. Amerikanın IBM şirketinin Türkiye'ye atadığı ilk genel müdürlerden. 1959-1964 yılları arasında IBM firmasının tüm devlet birimlerine ve silahlı kuvvetlere sattığı cihazları pazarlayan kişi. 1964 yılından sonra Koç Holding'de Aygaz Genel Müdürlüğü, Koç Holding Plan Grubu Başkanlığı, Arçelik müdürlüğü yapmış ayrıldıktan sonra iki senede PETKİM'in başında bulunmuştur. Yani Orhan Pamuk'un babası Türkiye'nin başarılı özel sektör yöneticilerinden biri. Bu kadarda değil Gündüz Pamuk İsmet Paşa'nın yakın dostudur ve SODEP'in kurucularındandır. Kısacası Pamuk ailesi dönemlerinde zengin oldukları Halk Partisine büyük bir sadakatle bağlı. Anne tarafı deseniz o da aristokrat. Anne tarafından büyük dedesi 1700'lü yıllarda Girit Valiliği yapmış İbrahim Paşa. İbrahim paşa geniş torun yelpazesine sahip ve bu kanaldan Orhan Pamuk'un ilginç akrabaları var. Mesela Hürriyet Gazetesinde edebiyat yazıları yazan papyonlu Doğan Hızlan ve eski İş bankası genel müdürü Ferit Basmacı Orhan Pamuk'la uzaktan akraba. Karısı Aylin Pamuk bile aristokrat. Aylin hanımın anne tarafı Beyaz Rusya'dan göç etmiş ve daha sonra Osmanlı hizmetine girmiş bir Rus soylusuna dayanmakta. Babası ise Osmanlı Adliye Nazırı Kazım Beyin oğlu. Kısacası sevgili dostlar bugün Türkiye'deki sisteme binlerce eleştiri yağdıran Orhan Pamuk bu eleştirileri yapacak en son kişidir çünkü Osmanlıdan beri bu ülkeyi yöneten aristokrasinin tam bir üyesi kendileri. Peki Orhan Pamuk'ta oluşan bu sistem düşmanlığı nereden kaynaklanıyor ve acaba "yapay" bir düşmanlık mı sorularına cevap arayalım. Orhan Pamuk'un hayatının ilk evrelerine baktığımız zaman koca bir başarısızlık olduğunu görüyoruz. 30 yaşına kadar iki okul değiştirmiş ve sırf askerliğini kısa dönem yapmak için Gazetecilik okumuş bir insan. İlk başlarda ressam olmak isterken sonra yazarlığa sarıyor. Yıllarca evinin odasına kapanarak ödüller alan ama kimsenin para vermek istemediği romanlar yazıyor. Tam artık buraya kadarmış aşamasına geldiği anda sihirli bir değnek değmiş gibi Orhan Pamuk'un kitapları satmaya ve yurtdışında tanınmaya başlıyor. Peki bu sihirli değnek acaba nerede değmiş olabilir. Benim kanaatimce bu değneğin izini Amerika'da sürmek lazımdır. Amerika'ya gitmeden önce Orhan Pamuk üzerinde derin etkileri olduğu anlaşılan birisinden bahsetmek lazım. Bu kişi Orhan Pamuk'un erkek kardeşi Şevket Pamuk. Şevket Pamuk Orhan Pamuğun ilk dönemlerinin aksine oldukça başarılı bir insan. Amerika'da Yale,Berkeley gibi sağlam üniversitelerde ekonomi okuduktan sonra Türkiye'de bir çok üniversitede ders veren Şevket Pamuk Osmanlı ekonomisi üzerinde tanınmış bir uzman. Kendisi pek çok yabancı üniversitede Osmanlı ve Türkiye ekonomisi üzerine dersler vermiş. Bu üniversitelerden en İlginci İsrail'de bulunan Negev Ben Gurion üniversitesi. İsmini İsrail'in ilk başbakanı,İsrail'in kurucularından ve hatta anarşik faaliyetleri yüzünden Osmanlı tarafından Filistin'den kovulacak kadar fanatik siyonist olan David Ben Guriondan almıştır. Üniversitenin derslerini MOSSAD'ında ilgiyle takip edip raporlar hazırlattığı bir "Ortadoğu Çalışmaları" bölümü bulunmakta. İşte sayın Şevket Pamuk böylesine kaliteli bir bölümde ders verebilecek kadar yetenekli bir ekonomi uzmanımız. Ben Gurion üniversitesinin başında 14 sene Dünya Bankasında çalışmış ve daha sonra bu başarılarından ötürü Rotary ve Lions klüplerinin 2000 yılının adamı olarak seçtikleri Prof.Avishay Braverman bulunmakta. Böylesine başarılı bir ekonomistin yönettiği üniversitede ekonomi dersi vermenin önemini anlamışsınızdır. İşte Orhan Pamuk'un kardeşi Şevket Pamuk bu kadar değerli bir hocamız. Evet biz Orhan Pamuk'un Amerika yolculuğuna dönelim gene. 1985-1988 arasında tam üç sene Amerika'da kaldı Orhan Pamuk. Bu dönemde Amerika'da harıl harıl kitap yazmanın dışında çok önemli bir kursuda başarıyla bitirdi. Bu kurs Iowa üniversitesi bünyesinde verilen International Writing Program (IWP) isimli çok ilginç bir kurs.Kursun amacı dünyanın değişik bölgelerinden gelen ve kendilerinde potansiyel görülen yazarların Amerikan hayatını tanımaları ve kitaplarını yazabilecek güzel bir ortama kavuşmaları. Bu "iyiliksever"programın bünyesinde her sene 20 kadar yazar ağırlanıyor. İşte Orhan Pamuk'un bu kurstan sonra hayatı değişti. Yani onun deyimiyle "Bir kursa gitti hayatı değişti".Bu arada kurstan 2004 senesinde mezun olan bir başka Türkün ismi de Mahir Öztaş aklınızda bulunsun çünkü geleceği parlak. İnsan düşünmeden edemiyor bu üniversite bu kadar insanı çağırıp onları aylarca yedirip içirecek ve ağırlayacak parayı nereden buluyor diye. Cevabı basit. Bu yazar eğitim kursu programının baş sponsoru Amerikan Dışişleri Bakanlığı. Orhan Pamuk'un şansı Amerika'da bundan sonra oldukça açılıyor.Baktığımız zaman Orhan Pamuk'un Amerika'da basılan kitaplarının tamamına yakını aynı yayınevinden çıkmış. Bu yayınevi Random House. Yayınevinin sahipleriyse dünyaca ünlü Alman Bertelsmann yayıncılık. Bertelsmanın kurucusu ve şu anda emekli hayatı süren dünyanın en zenginlerinden Reinhard Mohnda sihirli değnek örneklerinden. Bay Mohn İkinci Dünya Savaşında general Rommelin Afrikakorps birliğinde asteğmen olarak savaşıyor. Burada Amerikalılara esir düşerek Kansasda bir esir kampına tıkılıyor. O zamana kadar kitaplara ilgi duymayan Mohn biranda kitap sever oluveriyor. Savaştan sonra komünizm tehdidi altındaki ülkesine dönen Mohn aniden bir yayınevi açarak ilahi kitapları ve dini kitaplar basmaya başlıyor. İşte Bertelsmanın kuruluşu böylesine mütevazi. 1991 senesinde emekli olduğu zaman Bertelsmann dünyanın en büyük yayıncılarından ve kendiside karun kadar zengin. Bu Amerikalılar asteğmen Mohna esir kampında ne yedirdilerse adam başarının sırrını buluveriyor bir anda. Bertelsmanın bir diğer ilginç özelliği Doğan Holdingle 2001 senesinde Müzik piyasasına yönelik bir ortaklığa gitmeleri. Bu ortaklığın tüm görüşmeleri bizzat Aydın Doğan'ın kızı Hanzade tarafından yapıldı. Buna göre şu an Türkiye'de yayınlanan pek çok yabancı müzik albümü hep bu ortaklığın sayesinde Türkiye'ye ulaşıyor. İşte bu büyük grup Orhan Pamuk'u çok sevmiş olacak ki tüm kitaplarını satsa da satmasa da ısrarla onlar basıyorlar. Orhan Pamuk'un en büyük başarılarından biride dünyaca ünlü IMPAC Dublin ödülünü almış olması. Bu ödül öylesine basit bir plaket değil tabii ki çünkü ödül jürisi "Benim adım Kırmızı" kitabını öylesine beğenmiş ki birde hediyesi olarak 115 bin dolar vermişler. Peki bir Türk yazarına kendisiyle aynı mesleği yapan çoğu meslektaşının hayatları boyunca bir arada göremeyeceği meblağı veren kurumun arkasındaki güç kim. Bu şirket ödüle ismini veren IMPAC şirketi. IMPAC tüm dünyada yaygın yönetim danışmanlığı hizmetleri veren bir Amerikan şirketi. Yönetim danışmanlığı adı altında güzel istihbarat hizmetleri verdiği de bilinir. Şirketin başındaki Dr James Irwin İrlanda'yı ve kitapları çok sevdiği için böylesine güzel bir ödül ortaya çıkarmış ve her sene başarılı bir yazara bu ödül veriliyor. Edebiyatsever dostumuz bay Irwin çok da aktif birisi. Kendisi Amerikanın önde gelen Cumhuriyetçilerinden ve Amerikan ordusuyla arası harika. O kadar harika ki Amerikan Askeri akademisi West Pointden üstün hizmet ödülü almış. Orhan Pamuk'a verilen ödülün sponsoru bay James Irwin "International Democratic Union" derneğinin de baş üyesi ve muhasebecisi. Bu dernek dünya çapındaki merkez sağ partileri bir araya getirmek için kurulmuş. Kurucuları arasında Ronald Reagan,Margaret Thatcher,Baba George Bush, Helmut Kohl ve Jack Chirac gibi önemli isimlerde bulunmakta. Derneğin Türkiye'den de iki üyesi var. Bunlar Anavatan Partisi ve Doğru Yol Partisi. Derneğin şu anki başkanı Avustralya'nın Amerikan yanlısı başbakanı John Howard. James Irwin bunun dışında Washintonda bulunan "Center for Democracy" derneğinin de üyesi. Tüm dünyaya Amerikan demokrasisi getirme amacındaki bu derneğin en ilginç siması artık hepimizin tanıdığı Henry Kissinger. Kissinger dendi mi o demokrasinin nasıl geleceğini hepiniz tahmin edersiniz herhalde. Orhan Pamuk'un otuz yaşlarına kadar odasından çıkmayan biri olarak çok büyük aşamalar kaydettiği büyük bir gerçek. Şu anda kazandığı ünün ve paranın keyfini çıkarmakla meşgul. Taksim meydanına yakın ve muhteşem boğaz manzaralı teras katında yeni eserleriyle uğraşıyor. Duvarlarında Japon edebiyatına kadar tasnif edilmiş yüzlerce kitap bulunan lüks dairesini sadece çalışma amaçlı kullanıyor ve bazen de yakın dostlarıyla yemek yiyor. Bu eve sık sık gelen yakın dostlardan biride Yahudi asıllı Amerikan gazetecisi Jeri Liberdi. Bu şahsiyeti hafızası güçlü okurlar hatırlayacaklardır. Kurucusu olduğu insan hakları izleme komitesini temsilen Türkiye'deki insan hakları ihlallerini konu alan bir rapor yazmıştı. Sonra bu rapor kitap haline de dönüştürüldü. Bu raporda Türk ordusunun Kürtlere katliam yaptığını iddia edilmiş ve Türk ordusuna açıkça "serseriler" diye hitapta bulunulmuştu Bu kitabın çevirisini yapan Ertuğrul Kürkçü ve Ayşe Nur Zarakoğlu hakkında dava açılınca Jeri Liber onlara destek vermek için hemen Türkiye'ye gelerek mahkemelere katılmıştı. Herhalde Sayın Orhan Pamuğun fikirlerinin oluşmasında Jeri Liberle özel teras katında yaptığı yemekli sohbetlerin büyük etkisi olmuştur. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Ametist Yanıtlama zamanı: Ekim 14, 2006 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 14, 2006 çok uzun ama aklınızda bu yazıyı okuduktan sonra hiç soru işareti kalmayacak ve bütün yaşanılanların sebeplerini bulacaksınız Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
duygu Yanıtlama zamanı: Ekim 14, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 14, 2006 teşekkürler ametist. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
falco x Yanıtlama zamanı: Ekim 14, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 14, 2006 AVRUPA BASININDA FRANSA VE PAMUK YORUMLARI Yazar Orhan Pamuk'un Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanması ve Fransa Parlamentosu'nda Ermeni soykırımını inkarı suç sayan yasa teklifinin kabul edilmesi tüm Avrupa gazetelerinde geniş yer buldu 14.10.2006 01:24 Gazetelerin yorumlarında iki konunun içiçe geçmesi dikkat çekiyor. İngiltere'de yayımlanan Guardian, "Muhafazakarların vatan haini, Liberal Türkiye'nin kahramanı" dediği Orhan Pamuk'a verilen ödülün milliyetçi öfkenin kabarmasına yol açabileceğini belirtiyor. Orhan Pamuk'un çevirmeni Maureen Freely ise aynı gazetedeki yazısında "Nobel siyasi görüşlerine değil yazarlığına verildi" diyor: "Pamuk'un en büyük başarılarından biri de Batı'nın dışarıdan Türkiye'nin nasıl birşeye benzediğini görmesini sağlamak oldu. Peki şimdi ödüllerin ödülünü kazandıktan sonra siyasi kimliğinden kurtulup yazı masasının başına mı dönecek? "Hiç şüphe yok ki gerektiğinde Türkiye'nin resmi tarihine meydan okumaya devam edecek. Tıpkı Avrupa'daki aşırı milliyetçiliğe ve İslam düşmanlığına karşı çıktığı gibi. Ama şimdi artık kitapları ön planda olacak. Kimbilir belki, haritada tekrar yerine koyduğu ülkesinde de hakkının teslim edileceği günler de gelecek." 'Ödül hakaret olarak algılanmamalı' Guardian'ın başyazısında ise Orhan Pamuk'un ödülünü Fransa Parlamentosu'ndaki oylamayla aynı gün aldığı anımsatılıyor. Batı'nın Pamuk'un yargılandığı 301'inci maddenin kaldırılmasını istediğine dikkat çeken gazete şöyle devam ediyor: "Fransa tamamen aksi yönde ilerlerken Avrupa'nın Türkiye'ye yasalarını değiştirmesi gerektiğini söylemesi ikiyüzlülüktür. Zaman zaman aşırı hassas davranan Türkler, Pamuk'un dünya çapındaki bu başarısından gurur duymalı. Ödülü bir hakaret olarak alıgılamamalı, bunun ne kadar önemli olduğunu düşünüp tarihlerine daha açık kafayla bakabilmeliler." Avrupa'daki Osmanlı mirası üzerine bir kitabı çıkacak olan yazar Fiachra Gibbons ise Guardian'daki yazısında Pamuk'un ödülü için şöyle diyor: "Türkiye'de Ermenilerden bahsetme tabusu Orhan Pamuk'un cesareti ve öncülüğüyle kırıldı. Bir milyon Ermeni'nin öldüğünü söylediği için Pamuk'u linç etmeye kalkanlar ne gariptir ki bugün onun Nobel başarısını kutluyor olacaklar." İngiliz gazetesi Independent, "Ülkesinin geçmişindeki tartışmalı konulardan uzak durmayı reddederek Türkiye'deki muhafazakarları kızdıran Orhan Pamuk, dünyanın en prestijli edebiyat ödülünü kazanarak, kendisini onaylamayanları şaşkınlığa uğrattı" diye yazıyor. Başka bir İngiliz gazetesi Financial Times'ın yazarlarından Quentin Peel'in yorumu ise şöyle: "Nobel Edebiyat Ödülü'nün Pamuk'a verilmesi hem ifade özgürlüğü için çok güzel bir şey hem de Türkiye için muhteşem bir başarı. "Ödül, tüm dünyada ifade özgürlüğüne ciddi saldırıların başladığı bir döneme rastlıyor. Moskova'da muhalif gazetecinin öldürüldüğü, Fransa'nın Ermeni soykırımını inkarı suç saymaya çalıştığı, Avrupa'da İslam, Amerika'da da İsrail hakkındaki tartışmalara sınırlamaların getirilmek istendiği bir döneme. "Nobel ödülü için Orhan Pamuk, yazdıkları açısından iyi bir seçim. Romanları, dünya edebiyatına eşsiz bir Türk katkısıdır. " 'Hem siyasi hem edebi tercih' Quentin Peel, yazısında daha sonra "Ama bu aynı zamanda siyasi bir tercih" diyor: "Orhan Pamuk, ülkesinin Kürt ve Ermeniler'in öldürülmesi konusundaki tarihi sorumluluklarını reddetmesini eleştirme cesaretini gösterdi. Pamuk'un Nobel alması ve Fransa'daki oylamanın, uluslararası bir komplonun parçaları gibi algılanması tehlikesi var. "Orhan Pamuk ve diğer yazarlar, Fransa'daki yasa teklifini eleştirdiler. Aynı zamanda Avrupa'nın 301'nci madde ve bu maddenin küçük bir milliyetçi azınlık tarafından istismar edilmesini, Türkiye'nin üyeliğini erteleme ya da engelleme gerekçesi olarak kullanabileceği uyarısında da bulundular. "Milliyetçilerin istediği de zaten bu. Belki de Türk ve Ermeni milliyetçilerin bir komplosu söz konusu. İkisi de tarihin yaralarını sarmak yerine eski düşmanlıkları canlı tutarak Türkiye'yi Avrupa Birliği'nden uzak tutmak istiyorlar." Gazetenin başyazısında da yasa teklifine destek veren Fransız siyasetçilere ağır eleştiriler getiriliyor: "Fransa Ulusal Meclisi'nin kararı diplomatik aptallık ve seçim fırsatçılığıdır. Karar hem Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği umutlarına darbe indirdi hem de Avrupa Birliği içindeki ifade özgürlüğüne zarar verdi. "Bu adım, başkalarının düşüncelerini ikna yoluyla değil, yasalarla değiştirmeye çalışma girişimidir. Türkiye'de bunun sonuç vermediği ortada. Fransa'nın tavrı Avrupa'nın ifade özgürlüğü geleneğine aykırıdır. Konu açıkça seçim malzemesi yapılmıştır. "1915-1918 arasında Anadolu'da sayıları bir-buçuk milyona varan Ermeni'nin öldürülüşüne bir sıfat bulmak, Fransa'nın hayati çıkarları arasında yer almıyor. Ancak; 2007 seçimleri öncesinde, ülkedeki 450 bin Ermeni kökenli Fransız vatandaşı için durum farklı. "Kuşkusuz bu karar, Türkiye'nin Ermeni soykırımından bahsedenlere karşı hoşgörüsüzlüğünü daha da artıracak. Hiç şüphe yok ki AB'ye girecekse Türkiye'nin bu baskıcılıktan kurtulması, adına soykırım densin denmesin Ermeni katliamlarıyla yüzleşmesi gerekiyor. "Ancak bu durum, Fransa'nın fırsatçı siyasetçilerini haklı çıkarmaz. Fransaız Liberation gazetesi, parlamentodan onay alan yasa teklifini "Anlamsız" bir girişim ve "Entellektüel otorite istismarı" diye niteliyor: "Bazıları soykırım denmesine karşı çıksa da Ermeniler'in Anadolu'da başlarına gelen yıkım, inkar edilemeyecek tarihsel bir gerçekliktir. Ama bu yasa, tarihi araştırmaların önünü kesecek. Ki bunun en iyi örneklerini Türkiye'de bulmak mümkün. " "Avusturya'da yayımlanan Der Standard, "Ülkedeki Ermeni kökenliler için gündeme gelmiş olabilir" dediği tasa teklifini yerinde buluyor: "Ermenilere yapılanlar, Birleşmiş Milletler sözleşmelerindeki soykırım tanımıyla örtüşüyor. Bu yüzden küçük seçim hesaplarına dayansa da teklife destek verilmesi gerekiyor. İlke olarak herhangi bir soykırımın reddedilmesi suç sayılmalıdır." Aynı ülkeden Die Presse ise farklı görüşte. Gazete yasa teklifi için "Saçmalık" ifadesini kullanıyor. "Türkiye'de 'Soykırım oldu' diyenlere hapishane yolu görünürken, Fransa, 'Soykırım olmadı' diyenleri hapse atmaya çalışıyor. İki ülkede de hapishane tehdidi varken, tarihi gerçeklere nasıl ulaşılacak. "Anlaşılan Fransız siyasetçiler, bu konuda Türkiye'de bir aydınlanma süreci yaşanmasını teşvik etmekle ilgilenmiyorlar. Zira bu aşamadan sonra Türkiye'de tamamen tersi olacak." 'Pamuk'a Nobel Barış Ödülü de verilebilirdi' İspanyol El Pais gazetesi Orhan Pamuk'un Nobel almasını değerlendirdiği başyazısında yazarın sadece bir 'edebiyat dahisi' olmadığını belirtiyor: "Orhan Pamuk aynı zamanda Türkiye'de özgürlükler için savaş veriyor. Milliyetçi ve askeri baskılara meydan okuduğu için ölüm tehditleri aldı, mahkemelere çıktı, zaman zaman ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Pamuk Nobel Barış Ödülü'nü de alabilirdi. 'Soljenitsin benzetmesi' Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung ise ödülün Pamuk'a verilmesi için "Nobel ödül komitesinin son yıllarda aldığı en iyi karar" diyor, 1970'te bu ödüle layık görülen ünlü Sovyet muhalif Aleksander Soljenitsin'e gönderme yapıyor. "O zamanlar en önemli tartışma konusu iki kutup arasındaki ideoloji çatışmasıydı. Şimdi ise dünya din ve kültür savaşlarının yaşandığı bir döneme girdi." BBC Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Ametist Yanıtlama zamanı: Ekim 14, 2006 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 14, 2006 Orhan Pamuk’un yayınlanan kitapları dünyada 43 milyon dolarlık ekonomi yarattı. Kitaplarının Türkiye’deki satışından 13 milyon dolar elde eden Pamuk, yurtdışında ise 30 milyon dolarlık satış hacmine ulaştı. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
illuminator_25 Yanıtlama zamanı: Ekim 15, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 15, 2006 bu adam sefil bir kukla işte üstünde konuşulmaya bile değmeyecek kadar sefil,bu oyunların hepsi osmanlının çöküşünden beri var ne yazık ki yalnız bir ülkeyiz dışarıda bizi temsil edecek ne bir dost ülkemiz var ne de lobimiz,yıllardır süren bu oyunlarının sonu gelmeyecektir.en fazla çanakkalede yaptığımızı bir daha yaparız.bunların geçmişi bizim tarafımızdan mağlubiyetlerle dolu olduğu için doymuyorlar güreşe,düne kadar tuvalet kullanmayan yıkanma nedir,insan sevgisi,hayvan sevgisi nedir bilmeyen bu aşşağılık devletler gel gör ki insanlığın nasıl olacağını anlatır olmuşlar,güç kimdeyse sözde onun hakkıdır ama hak olan bu sözün doğru olduğu söylenemez,bırakalım konuşsunlar,planlasınlar,bunlar yeni nesilleri onlar daha bilemedikleri için bizim ketum gücümüzü bide onlar tadsınlar ki istekleri bu her hallerinden belli.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
axcd82 Yanıtlama zamanı: Ekim 15, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 15, 2006 ben bir kaç forumdan atılmıştım sırf bu orhan pamuk vatan hainidir deyip gerçekleri anlattıgım için... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mescalin Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2006 bravo güzel paylaşım.. kimin dost kimin düşman olduğunu anlasın türk halkı gidipde kjtaplarını almasın.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
zerre Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2006 maalesef ülkemizde trend olan herşeye gereksiz bir ilgi var insanlarımız artık istediği değil empoze edilen kitapları okuyor Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
axcd82 Yanıtlama zamanı: Kasım 8, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 8, 2006 GÜNCEL BIR KONU Sepetinde üç dirhem pamuğu olmayan takımı Fena halde tebelleş oldu Orhan Pamuk'a... Yok efendim, bu Nişantaşı çayır züppesi -Romancılık ne gezer serde!- Reklâm yazarıymış düpedüz Veya son model helikopteriyle kapı kapı dolaşan Post-modern bir seyyar satıcı... Ben ki pre-modern bir şairim, diyorum ki size: Bakmayın Orhan'ın hep geçmişe mazilerden dem vurduğuna Harem dairelerinde oryantal göbekler attığına! O mu sanki edebiyatımızda tek yağmur kaçağı Üslubu bihoş mesleği nakkaş muşambası makintoş! Bakmayın sokaklarda bir müze bekçisi gibi dolaştığına O tam Günün Adamı Antika olan biziz asıl Gırtlağına kadar beyaz eşyaya kara paraya batmış Bu tüketim toplumunun has çocuğu o! Bir kalemde yeni bir kalem sürdü piyasa ekonomisine Kitapsızlar mahallesinde salyangoz bellenen, o yasaklı O tu kaka KITAP kapış kapış gidiyor sapamarketlerde Orhan eskiden yok olan bir şeyi yok satıyor Biz ne kızıllar gördük kızılı yok pahasına satan... Varsın o da Kırmızı'yı okutsun ateş pahasına CAN YUCEL/31.12. 1998/DATCA Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
whitepower Yanıtlama zamanı: Kasım 9, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 9, 2006 Türkiyeye söverek dünyada ün yapılacağını keşfeden müthiş(?) Orhan..Ne yaptı etti kıytırıktan nobeli kaptı paranın gözünü çıkardı vs...Bütün bu şeref yoksullarına rağmen inadına ülke için bişiler yapmaya çalışan ve damarlarındaki asil kanı unutmayan bütün insanlara selam olsun...Gün gelecek istiklal mahkemeleri kurulacak ve hiçbir suç cezasız kalmayacaktır!!!Ne Mutlu Türk'üm Diyene.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
birikinti Yanıtlama zamanı: Kasım 9, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 9, 2006 Paylaşımlar için teşekkürler... Can Yücel yine dokundurmuş... Beyaz Kalesi geldi aklıma Orhan Bey'in okurken.... """ 17. yüzyılda Türk korsanlarınca tutsak edilen bir Venedikli, İstanbul'a getirilir. Astronomiden, fizikten ve resimden anladığına inanan bu köle, aynı ilgileri paylaşan bir Türk tarafından satın alınır. Garip bir benzerlik vardır bu iki insan arasında. Köle sahibi, kölesinden, Venedik'i ve Batı bilimini öğrenmek ister. Bu iki kişi, efendi ve köle, birbirlerini tanımak, anlamak ve anlatmak için, Haliç'e bakan karanlık ve boş bir evde, aynı masanın iki ucuna oturur, konuşur. Hikayeleri ve serüvenleri, onları, veba salgınının kol gezdiği İstanbul sokaklarına, Çocuk Sultan'ın düşsel bahçelerine ve hayvanlarına, inanılmaz bir silahın yapımına, 'neden ben benim' sorusuna götürecektir.""" "Kitapçi dükkanlarindan gelmis geçmis satilan en mükemmel hayal ürünlerinden." ABC Cultura, Ispanya "Ustaca kurulmus paradokslarla ölüm, hayranlik uyandiran zarif bir postmodern hikaye." Publishers Weekly, New York... İlginç değil mi? Bilimi batılıdan öğrenen doğulu kurgusu.... Aslında kitabın sonundaki bölümü okursanız romanın yazmayı düşündüğü seyrin çok dışına çıktığını ve başkalaştığını görüyorsunuz.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
birikinti Yanıtlama zamanı: Kasım 9, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 9, 2006 Tersine 301... Hadise komediye dönüştü. Koca koca gazeteciler diyor ki... "Orhan Pamuk'u hiç okumadım. Ama gurur duyuyorum." Bazıları da diyor ki... "Okumak için büyük çaba harcadım. Zorladım kendimi... Bir defa, iki defa, üç defa... Olmuyor. Okunmuyor. Ama sevinçten k...m tavana vurdu... Gurur duyuyorum." Ben hayatımda böyle matrak bir olay görmedim. Biz diyoruz ki... "Okuduk, gurur duymuyoruz." Adam diyor ki... "Cahilsiniz siz... Ben okumadım ama, bak gurur duyuyorum." Okuyup, beğenmeyen... Cahil. Okumayıp, beğenen... Entelektüel. Tersine 301'dir bu. Tersine 301. Millete saldırmak... Serbest. Millete saldıranı beğenmemek... Yasak. Mecbursun beğenmeye. Hatta şunu diyen bile var... "Okumaya çalıştım. Bitiremedim. Çünkü ne dediğini anlamadım. Ama bu ödül, Türkçe'ye verilmiştir. Onun için gurur duyuyorum." Kardeşim... Türkçe'ye verildiyse bu ödül... Sen Türkçe okuyan, Türkçe yazan, Türkçe konuşan bir gazetecisin... Hiç merak etmedin mi? Türkçe yazılmış bir romanı neden anlamıyorsun? Bakın dikkat edin... İçinde "Türk" geçen herşeyden nefret edenler, bugün aniden "Türk"e sarıldı. "Ne mutlu Türk'üm diyene"yi savunanlara, yıllardır, "faşist, geri kafalı, ilkel, dar görüşlü, vizyonsuz" diyenler, bugün çıkmışlar, "Türk"lük dersi vermeye kalkıyorlar. Hak etmedikleri halde, gazete köşelerini ele geçirerek aldıkları "aydın" sıfatıyla, "baskı" kurmaya çalışıyorlar. Açık söyleyeyim... Orhan Pamuk'un fikirlerini dilediği gibi dile getirmesini sonuna kadar savunurum. İnsanlar konuşa konuşa... Türk, Kürt, Ermeni, Laz, Çerkez, Rum, Yahudi... Her Türk vatandaşının ne kadar hakkı varsa, Orhan Pamuk'un da o kadar hakkı var fikirlerini özgürce söylemeye... Cezayla olmaz. Asla. Çünkü bizi fikir yıkmaz. Asıl fikirsizlik yıkar. Hatta "aykırı fikir" olmazsa "tek tip fikir" daha zararlı bile olabilir. Ama mecbur muyum beğenmeye? Zorla gurur duyulur mu yahu? Tersine 301'dir bu. Tersine 301. ---alıntı--- Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.