KATA Oluşturma zamanı: Kasım 11, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Kasım 11, 2007 Görkemli ölüm çağırdı beni bir çok kez Görkemli ölüm çağırdı beni bir çok kez: dalgalardaki görünmez tuzdu O, ve farkedilmez tadındaki yayılan şey uçurum ve doruğun parçaları gibiydi ya da rüzgâr ve yağmurdan kocaman evlerdi. Demir grisi bu yumurtaya geldim, havanın ensizliğine, tarımın ve kayanın ölü şebnemine, yıldızsızlığın son basamağına, başdöndürücü bu helezon yola: ama sen, yayılmış deniz, ey ölüm! yaklaşmıyorum sana her bir dalganda, ne ki gecesel açıklığın dörtnalası ya da gecenin bütün toplamı gibi geliyorum. Hiç yeltenmedin ceplerimizi karıştırmaya, senin varışın ancak kızılın en güzel giyitinde olasıdır: kuşatılmış sessizliğin sabahkızılı halısında: gözyaşlarının gömülü büyük vasiyetnâmesinde. Her insanda bir ağaç sevemedim omuzlarındaki küçük ilkbaharlarıyla (bin yaprağın ölümü) , bütün sahte ve topraksız ölümler, uçurumsuz yeniden dirilmeler: yüzmek isterdim o engin hayatta, o geniş deltalarda, ve kaynak tazesi ellerimin avutulmaz hayatsızlığını dolanmaması için yolu ve kapıyı kapattığında, ve azar azar yadsıdığında beni insan ve dolandığımda caddeden caddeye, ırmaktan ırmağa, kentten kente, yataktan yatağa, ve tuz maskelerim dolandırıp durduğunda çorak toprakta, ve en son alçakgönüllü lambasız evlerde, ateşsiz, ekmeksiz, taşsız, rahat yüzü görmeden, yapayalnız kıvrıldım ölürcesine kendi ölümümün içlerine doğru. (Türkçeye çeviren: Ismail Aksoy) 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
coldhellangel Yanıtlama zamanı: Kasım 11, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 11, 2007 görkemli ölüüm.... çok hoş kata tşkr... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
fcuk the life Yanıtlama zamanı: Kasım 11, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 11, 2007 Kuyu Bazen batarsın dibe, düşersin sessizliğinin çukuruna, bilinçli öfkeden uçurumunda, ve neredeyse geri dönemezsin, hayatının derinliklerinde karşılaştığın şeylerin kalıntısı var üstünde hâlâ. Sevgilim, bulduğun nedir kapalı kuyunda? Yosunlar, bataklıklar, kayalıklar mı? Acılanmış ve yaralanmış olarak neler görürsün kör gözlerle? Benimsin, kalmak istemezsin düştüğün kuyuda, bulmak istersin tepelerde senin için sakladığımı: şebnem damlalarıyla bir demet yasemin, uçurumundan daha da derin bir öpüş. Korkma benden, yeniden düşme kendi kızgınlığına. Silkele seni yaralamaya gelen sözcüklerimi, ve bırak uçsun gitsin açık pencereden. Sen bir şey yapmaksızın geri gelecek beni yaralamak için, değil mi ki katı saniyeyle doldurulmuş, ve o saniye patlayacak göğsümde. Gülümse bana, ey ışıltılı, yaralarsa ağzım seni. Ben peri masallarındaki o kör çoban değilim, fakat seninle toprağı, rüzgârı ve dağ dikenlerini paylaşan iyi bir oduncuyum. Sen sev beni, gülümse bana, yardım et iyi olmama. Boşuna yaralama kendini bende, yaralama beni, yaralarsın çünkü kendini. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Kasım 11, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 11, 2007 bu şiirin anısı vardır cok severim:) elımle yazıcağım ımla hataları ıcın sımdıden özür dılerm Yalnız Ölüm yapayalnız mezarlıklar vardır, suskun kemiklerle dolu gömütler. bir yürektir geçer ölüm o geçitlerden karanlık,karanlık ve karanlıktır. bir gemi enkazı gibi, bir yüreğin içinde boğulurken ya da cana geçerken deriden Cesetler vardır soğuktan yapılmış ayaklar,yapışkan kilden ölüm vardır kemiklerin içinde soyut bir ses gibi bir havlama köpeksiz bir sestir kurutulmuş çanlardan ve gömütlerden bir yağmur gibi kabarır,gözyaşı gibi ya da yalnız ben görürüm o arada yelkenli tabutları,geniş solgun ölüleri taşıyan,ölü saçlı kadınları melekler gibi beyaz fırıncıları düşünceli kızları,noterlerle evlenmiş ölümün dikey nehirlerinde yukarı doğru kayan tabutları yelkenleri ölümün sesiyle şişmiş ölümün sessiz sesiyle dolu yelkenleriyle göklere doğru kayıp gider sonra varırlar da sesli sahillere ölüler ayaksız bir kundura,insansız giysiler gibidirler çalarlar kapıları taşsız ve parmaksız yüzüklerle gelirler ağızsız bağırmalar,dilsiz ve dudaksız çığlıklarla adımları yankılanır gene de giysileri ses verir,kısık bir ses,ağaçlar gibi bir şey bilmem,cok az anlarım,görürüm ikide bir ama derim ki türküleri ıslak menekşelerden toprağa alışkın menekşelerdendir ölümümn yüzü yeşildir çünkü ölümün bakışları yeşildir bir menekşe yaprağının delici ıslaklığı vardır sıkıcı bir kuşun bungun aklığında ama ölüm bir süpürgeden evrene dalar da döşemeyi yalayıp ölüyü arayan süpürge ölüm süpürgenin içindedir ölümün dilidir ölüleri arayan ölümün iğnesidir ipliğini arayan her yerde ölüm çocuk yataklarının kıvrımlarında ölüm döşeklerde,ölüm kara battaniyelerde tembelce bekler de canlanır birdenbire bir yaslı sesle durup kabartır ölüleri ve yataklar açılır bir limana doğru ölümün bir amiral gibi sahilde beklediği Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.