KATA Oluşturma zamanı: Ağustos 3, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Ağustos 3, 2007 BU GECE EN HÜZÜNLÜ ŞİİRİ YAZABİLİRİM Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim Şöyle diyebilirim: gece yıldızla dolu Ve yıldızlar, masmavi titreşiyor uzakta Şakıyarak dönüyor gökte gece rüzgarı. Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim Sevdim ben onu, o da beni sevdi bir ara. Kollarıma aldım bu gece gibi kaç gece Kaç defa öptüm onu sonsuz göğün altında Sevdi beni o ben de bir ara onu sevdim O durgun, iri gözler sevilmez miydi ama Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim. Yokluğunu düşünüp, yitmesine yanmakla Duyup geceyi, onsuz daha engin geceyi. Ota düşen çiğ gibi, düşmekle şiir cana Ne gelir elden, sevgim onu tutamadıysa. Gece yıldız içinde, o yoldaş değil bana Hepsi bu. Uzaklarda şarkı söylüyor biri. Yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca Gözlerim arar onu, yaklaştırmak ister gibi Yüreğim arar onu, o yoldaş değil bana Artık sevmiyorum ya nasıl, nasıl sevmiştim Sesim arar rüzgarı ulaşmak için ona Ellere yar olur. Öpmemden önceki gibi. O ses, ışıl ışıl ten ve sonsuz bakışlarla Artık sevmiyorum ya severim belki yine Ne uzundur unutuş ah ne kısadır sevda Böyle gecelerde kollarıma aldım çünkü Yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca Belki bana verdiği son acıdır bu acı Belki son şiirdir bu yazdığım şiir ona PABLO NERUDA Çeviri: Sait Maden 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ensiferum13 Yanıtlama zamanı: Ağustos 3, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 3, 2007 cok guzelmıs:) tesekkurler kata devamı gelsin;) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Ağustos 3, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 3, 2007 tşk ler.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
selina Yanıtlama zamanı: Ağustos 3, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 3, 2007 çok gusel olmus Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Ağustos 18, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 18, 2007 Ağır ağır ölür alışkanlığının kölesi olanlar, her gün aynı yoldan yürüyenler, yürüyüş biçimini hiç değiştirmeyenler, giysilerinin rengini değiştirmeye yeltenmeyenler, tanımadıklarıyla konuşmayanlar. Ağır ağır ölür tutkudan ve duygulanımdan kaçanlar, beyaz üzerinde siyahı tercih edenler, gözleri ışıldatan ve esnemeyi gülümseyişe çeviren ve yanlışlıklarla duygulanımların karşısında onarılmış yüreği küt küt attıran bir demet duygu yerine “i” harflerinin üzerine nokta koymayı yeğleyenler. Ağır ağır ölür işlerinde ve sevdalarında mutsuz olup da bu durumu tersine çevirmeyenler, bir düşü gerçekleştirmek adına kesinlik yerine belirsizliğe kalkışmayanlar, hayatlarında bir kez bile mantıklı bir öğüde aldırış etmeyenler. Ağır ağır ölür yolculuğa çıkmayanlar, okumayanlar, müzik dinlemeyenler, gönlünde incelik barındırmayanlar. Ağır ağır ölür özsaygılarını ağır ağır yok edenler, kendilerine yardım edilmesine izin vermeyenler, ne kadar şanssız oldukları ve sürekli yağan yağmur hakkında bütün hayatlarınca yakınanlar, daha bir işe koyulmadan o işten el çekenler, bilmedikleri şeyler hakkında soru sormayanlar, bildikleri şeyler hakkındaki soruları yanıtlamayanlar. Deneyelim ve kaçınalım küçük dozdaki ölümlerden, anımsayalım her zaman: yaşıyor olmak yalnızca nefes alıp vermekten çok daha büyük bir çabayı gerektirir. Yalnızca ateşli bir sabır ulaştırır bizi muhteşem bir mutluluğun kapısına. Pablo Neruda Çeviren: İsmail Aksoy Çevirenin notu: Şiirin son tümcesini, Rimbaud’nun “A’laurore, armes d’une ardente patience nous entrerons aux splendid villes” (“Şafak kızıllığında, ateşli bir sabırla silâhlanmış olarak gireceğiz o muhteşem kentlere”) dizesinden esinlenerek yazmıştır Neruda. İsmail Aksoy Pablo Neruda Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
fcuk the life Yanıtlama zamanı: Ağustos 18, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 18, 2007 Çok güzel.. teşekkürler.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
SpawN Yanıtlama zamanı: Ağustos 18, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 18, 2007 eline emegıne saglık katatonik! saygı ve sevgılerımle!!! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Kasım 14, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 14, 2007 Bir tabak baş papaza,zehir zıkkım bir tabak Bir tabak;kül,demir ve gözyaşlarından Yıkık duvarlarla acı yakınmalarla dolu ağzına kadar Bir tabak baş papaza,bir tabak kan Almeria'dan Bir tabak bankere,güneyli çocukların al yanakları Ve barut dolu bir tabak Azgın sular,yıkıntılar ve korkuyla birlikte Kırık dingiller,kesik başlarla dolu Kara bir tabak,kara kanlı bir tabak Almeria'dan Her sabah şu sizin baş belası yaşamınızda Dumanı üstünde konur masanıza sıcak sıcak İtersiniz de bir kenara çıtkırıldım ellerinizle Görmemek için onu,midenize oturmasın diye bir daha İtersiniz de tabağı üzümle ekmeğin yanı başına Suskun kanla dolu bir tabak Ne yaparsanız boşuna,her sabah orda olucak Her sabah Bir tabak,hepinize,zengin baylara bir tabak Elçilere,bakanlara,zorbalara bir tabak Akşam çaylarında kibar bayanlara Rahatça yerleşmişlere koltuğa Bir tabak,kirli kanlı bir tabak Her sabah,her hafta,her zaman Önünüzde durucak Bir tabak kan Almeria'dan... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Nisan 21, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 21, 2008 Yitik Mektuplar Benim için yazdıkları ne varsa görmez gibi okuyorum geçerken, bana yöneltilmemiş gibi o haklı ya da kıyıcı sözler. Yadsıdığım falan yok iyi gerçeği, kötü gerçeği, bana sunmak istedikleri elmayı ya da almış bulunduğum zehirli gübreyi. Başka şeyden söz ediyorum. Tenimden, saçlarımdan, dişlerimden, yandığım şeyden mutsuz saatlerde: gövdemle gölgemden söz ediyorum. Niçin diye sordum kendime, sordular bana, sevgisi de, sessizliği de olmayan başka biri açar çatlağı ve bir çiviyle vura vura ulaşır tere, oduna, taşa ya da gölgeye bunlar öz varlığımken benim? Niçin uzaktan gördüğüm dokunur bana, ben ki varolmayanım, çıkmayanım, dönmeyenim, kuşları alfabenin ah neden korkutur gözlerimi, tırnaklarımı? Eli mi sevindirmeli, kendim mi olmalıyım? Kimin oluyorum ben? Nasıl rehine verdiler gücümü her şeyimden oluncaya dek? . Niçin sattım kanımı? Sahipleri kimler kuşkularımın, ellerimin, acımın ya da egemenliğimin? Korkuyorum arasıra uzak ırmağın yanında yürümekten, korkuyorum, bakmaktan yanardağlara ki her zaman tanıdım, onlar da beni tanır: belki yukarıda, aşağıda beni inceliyor şimdi su·, ateş: açmadığımı düşünüyorlar gerçeği daha, bir yabancı olduğumu. Böylece, üzüntü içinde, okuyorum üzüntüden daha iyisinin belki de görünmeyenle ilişki kurmak, onun öfkesi ya da ondan haber gelmesi olduğunu. Ama biliyorum ki bütün bu sözler ayırabilecekti beni yalnızlıktan. Ve durmadım üzerlerinde, geçtim kızmadan kendime, yasdımadan kendimi, sanki bunlar yazılan mektuplarmış gibi başkalarına, hem bana benzeyen hem de uzak olanlara benden, evet, yitik mektuplar. Haksızlık Benim kim olduğumu bilen senin kim olduğunu da bilecek, nasılı da, nerdeyi de. Ansızın dokundum bütün haksızlığa. Açlık yalnızca açlık değildi, ölçüsüydü insanın. Soğuk da, rüzgâr da ölçüydü. Ayaktaki insan acıktı yüz kez ve yere devrildi. Yüz soğuk çağında gömdüler Pedro'yu. Zavallı ev bir rüzgârın uzayışınca dayandı. Santimetre ve gram ne, az sonra anladım, kaşık ve yer ölçüyordu açgözlülüğü, ve bir deliğe devriliyordu kıstırılmış insan ansızın, ve orada artık bilmiyordu hiçbir şeyi. Hiçbir şeyi, ama orasıydı işte asıl yer, prensçe lûtuf, armağan, aydınlık, yaşam, soğuktan, açlıktan acı çekmek demekti buysa, kundurasız olmak ve titremek yargıçın önünde, başkasının önünde, kılıçlı ya da mürekkep hokkalı bir başkasının ve böylece, itile kakıla, oyup keserek, dikiş dikip ekmek pişirerek, buğday ekerek, çekiçleyerek tahta isteyen her çiviyi bir barsağa gömülür gibi yere gömülüp çıkarmak üzere, el yordamıyla, çıtırdayan kömürü ve, dahası, en başına varıp ırmakların, sıradağların, at sırtında koşturup, tekneler geçirip sudan, tuğlayı pişirir, camı üfler, çamaşırı yıkarken öyle işlerdi ki bütün bunlar yeni kurulmuş bir ülke dense yeriydi salkımında parlayan üzüm tanesi gibi, insan mutlu olmaya karar verdiği zaman, ama gerçek değildi bu. Sonunda, buldum mutsuzluğun yasasını, o kanlı, altın tahtı, çöpçatan özgürlüğü, sığınaksız yurdu, yaralı ve yorgun yüreği, gözyaşları akmayan ölülerin yakınma uğultusunu, kuru, düşen taşlara benzeyen ölülerin. İşte o zaman kurtuldum çocuk olmaktan, anlamıştım ki halkıma verilmiyordu yaşama izni, çok görülüyordu mezar bile. Yüzüstü Kalakalmışlar Değil yalnız deniz, değil yalnız kıyı, köpük, güçleri boyunağme nedir bilmeyen kuşlar, değil yalnız şurada buradaki kocaman gözler, değil yalnız yaslı gece ve gezegenleri, değil yalnız orman ve yüksek kalabalığı, acı da, evet, acı da ekmeğidir insanın. Ama neden? Ben o zamanlar ip gibi inceydim ve daha kara bir gece suları balığından,ve elimde değildi, elimde değildi dayanmak, dünyayı değiştirmek isterdim bir yumrukta. lsırdığımı sandım birden en acı otu, böldüğümü cinayetle kirlenmiş bir sessizliği. Ama yalnızlık içinde doğar ve ölür her şey, akıl durmadan büyür taşkınlığa dönmek için, güle ulaşamadan genişler taçyaprağı, yalnızlık işe yaramaz tozudur dünyanın, dönen tekerlektir insansız, topraksız, susuz. Ve böylece haykırdım da ben yitik ne oldu bu dizginsiz çığlık çocuklukta? Kim işitti? Hangi ağız karşılık verdi? Hangi yolu tuttum? Ne karşılık verdi duvarlar, başımı vurduğumda kendilerine? Yükselip geri gelir zayıf yalnızın sesi, döner, döner durmadan acımasız tekerleği felâketlerin. O çığlık yükselip geri geldi. Bilmedi kimse. Yüzüstü kalakalmışlar bile. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
CleanSaw Yanıtlama zamanı: Nisan 22, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 22, 2008 Acı Çekmedim Fakat acı çektim mi? Acı çekmedim. Sadece halkımın acı çekmesinden ötürü acı çekiyorum. Yaşıyorum içinde, yaşıyorum anayurdumda, bir hücre gibi o sonsuz ve alazlı kanda. Zamanım yok kendi acılarıma. Kimse acı çekmemi sağlayamaz bana temiz güvenlerini veren bu hayatlar olmadan, ve bir hain gibi bıraktı ölü mağaranın dibine vursun diye, ne ki geri döneceğiz oradan ve yükselteceğiz gülü. Cellat benim yüreğimi yargılasın diye baskı yaptığında yargıçlara, açtı o kararlı kitle, halkım, o muazzam labirentini, aşklarının uyuduğu o bodrumu, ve orada tuttular beni, gözetleyerek ışık ve hava gelinceye dek. Söylemişlerdi: “Borçlusun bize, sensin koyacak o soğuk işareti o kötücül kirli isme”. Acı çektim, sadece acı çekememekten ötürü. Biraderlerimin karanlık hapishanelerinden geçememekten ötürü, bütün acılarımla bir yara gibi, ve her bir topallayan adım yetişti bana, senin sırtına inen her bir darbe paraladı beni, senin şehadetinden her bir damla kan kanayan şarkıma sızdı gitti. Ailelerdeki Melankoli İçindeki bir kulak ve bir resimle saklıyorum mavi bir şişeyi: gece mecbur ettiğinde baykuşun tüyünü, kısık sesli kiraz ağacı yolduğunda kendi dudaklarını ve deniz esintisi çoklukla delik deşik ettiği kabuklarla tehdit ettiğinde, bilirim bulunur batmış büyük yayılmalar, külçelerce kuvars, balçık, mavi sular bir vuruşa, onca sessizlikten, yenilgiden ve kâfur ağacından, kaybolmuş eşyalardan, madalyalardan, okşayışlardan, paraşütlerden, öpüşlerden çok sayıda damarlar. Tek bir günün adımları var yalnızca öbürüne doğru, yalnız bir şişe denizlerde yolcu, ve güllerin vardığı bir yemek odası, bir yemek odası, terk edilmiş bir diken gibi: konuşuyorum ezilmiş bir kadeh hakkında, bir perde hakkında, taşları sökerek akan bir ırmağın çağladığı ıssız bir odada bulunan derinlik hakkında, bu bir evdir yağmurun temelleri üzerinde duran, olmazsa olmaz pencereleriyle ve kayıtsız şartsız sadık yaban şarabıyla iki katlı bir ev. Gidiyorum akşamlar boyunca, ve dönüyorum eve kirle ve ölümle dopdolu, getirerek beraberimde toprağı ve köklerini ve cesedin buğdayla, metallerle, devrilmiş fillerle birlikte uyuduğu toprağın sınırsız karnını. Fakat her şeyden önce korku dolu, korku dolu ve ıssız bir yemek odası var kırılmış yağdanlıklarıyla ve akıyor sirke masaların altından, ve durdurulmuş bir ay ışığı, karanlık bir şey, ve arıyorum bir karşılaştırmayı kendimde: belki denizle çevrilmiş bir dükkândır bu ve hırpanî paçavralar damlıyor tuzlu sudan. Yalnızca ıssız bir yemek odası var ve etrafında sonsuz genişlikler, suyun altına konulan fabrikalar, sadece benim bildiğim enlemler, çünkü hüzünlüyüm ben ve yolculuktayım ve tanıyorum toprağı ve hüzünlüyüm. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Haziran 27, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 27, 2008 Denizkızı ile Sarhoşlar Masalı Bütün herifler içerdeydi Girdiğinde o çırılçıplak Herifler içiyordu, ona tükürmeye başladılar Daha yeni çıkmıştı nehirden, bir şey anlamıyordu Yolunu yitirmiş bir denizkızıydı Küfürler aktı parıldayan teninde Açık saçık sözler yağdırdılar altın memelerine Ağlamadı çünkü bilmiyordu ağlamayı Çıplaktı çünkü bilmiyordu giysileri Dağladılar gövdesini sigaralar, yanık mantarlarla Yerde yuvarladılar kahkahalar atarak Konuşmadı çünkü bilmiyordu konuşmayı Uzak bir aşkın rengindeydi gözleri Kolları ikiz safirlerdi Dudakları titriyordu mercan ışığında Sonunda çekip gitti Güçbelâ girdiği nehirde tertemiz oldu yine Yağmurda beyaz bir taş gibi pırıl pırıl Yüzdü bakmadan arkasına Yüzdü hiçliğe, yüzdü ölümüne. Pablo Neruda 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
eisenheim Yanıtlama zamanı: Haziran 27, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 27, 2008 Dikenli yollardan geçtikten sonra şair olmayı başaran yetenekli insan Pablo Neruda... Güzel yazmış. Sağol amnesia.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
SpawN Yanıtlama zamanı: Haziran 27, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 27, 2008 Valla ne yalan söyleyeyim uzun zaman oldu senin bu yazılarını okumayalı! Her zamanki gibi sıra dışı! Tsk! Saygı ve Sevgilerimle!!! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Haziran 27, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 27, 2008 tşk ler:) spawn ayrıca tebrıkler:D Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
cactus Yanıtlama zamanı: Haziran 27, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 27, 2008 Çok güzelmiş (: Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Geceyuruyen Yanıtlama zamanı: Ağustos 13, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 13, 2008 Matildeye Sone Seni sevdiğimi göreceksin sevmediğim zaman, çünkü iki yüzüyle çıkar karşyna hayat. Bir sözcük sessizliğin kanadı olur bakarsın ateş de pay alır kendine soguktan. Seni sevmeye başlamak için seviyorum seni, sana olan sevgimi sonsuzlaştıracak bir yolculuga yeniden başlamak için: bu yüzden şimdilik sevmiyorum seni. Sanki ellerimdeymiş gibi mutlulugun ve hüzün dolu belirsiz bir yarının anahtarları hem seviyorum, hem de sevmiyorum seni. Sevgimin iki canı var seni sevmeye. Bu yüzden sevmezken seviyorum seni ve bu yüzden severken seviyorum seni. Pablo Neruda Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
heramael Yanıtlama zamanı: Ağustos 13, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 13, 2008 pablo neruda bambşka zaten ama o denilnce il postino denmessmii.ben ordan duydum ilk ismiini. we siirleri hayata karsı bakıs acısını okdr deistrioki.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ocak 1, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 1, 2009 İnsanın Hali Arkamda güneye doğru deniz kırmıştı bölgeleri buzdan çekiciyle, ondan beri tırmalanan yalnızlık sessizlikle a nsızın takımadalara dönüştü, kuşattı yeşil adalar yurdumun belini çiçektozu ya da taçyaprakları gibi bir deniz gülünün ve, sonra sonra, derinleşirdi tutuşmuş ormanlar ateş böcekleriyle, çamur ışıltılar saçardı, kuru, uzun ipler sarkıtırdı ağaçlar bir sirkteymiş gibi, ve ışık giderdi damladan damlaya yeşil balerini gibi sık ormanların. Dürtüsüyle büyüdüm sessiz soyların, dibe işler baltaların oduncu parıltısıyla, gizli kokularıyla toprağın, memelerin, şarabın: yitik bir ambar oldu ruhum trenler arasında kirişlerin, fıçıların unutulduğu, tel demirin, yulafın, buğdayın, yosunun, kerestelerin ve kışın kaçak mallarıyla. Gövdem böylece serpildi, gece kardandı kollarım, ayaklarımsa kasırga ülkesi, ve sağnak altında ırmak gibi büyüdüm, verimli oldum gönülborcuyla içime düşen her şeye, şarkılara yaprakla yaprak arasında, döl veren donuzlan böceklerine, yeni köklere, ki tırmandılar çiğe varabilmek üzere, fırtınalara, ki sarsar gene defne ağacının kulelerini, al salkımına fındık ağacının, o kutsal sabrına karaçamın, ve böylece ilk gençliğim ülke oldu, elde ettim ben adaları, sessizliği, ormanı, büyümeyi, yanardağ aydınlığını, yolların çamurunu, yanmış ağaçların yaban dumanını. Kara Ada Şiirleri / Çev: Said Maden Bilim/ Felsefe / Sanat yayınları /1985 Açıklayalım Bana soracaksın: Leylaklar nerde? Nerde gelinciklerle örtülü metafizik? Nerde suskular ve kuşlarla dolu kelimeleri damıtan yağmur?... Anlatayım başıma gelenleri: Madrit'in bir mahallesinde yaşıyordum çanlarla, ağaçlarla, saatlerle uzaklara bakınca ordan kocaman deri bir okyanus gibi Kastil'in kuru yüzü görünürdü... Evimin adı "Çiçekler Evi"iydi. Itırlar biterdi her yanında güzel bir evdi çocuklar, köpeklerle Raoul, hatılıryor musun? Raphael, ya sen? Hatırlıyor musun, Federico? Sen şimdi toprağın altında yatan hatırlıyor musun evimin balkonlarını, orda Haziran güneşi ağzına çiçekler yığardı hani kardeş hey kardeş ! Ve bir sabah her şeyi ateş aldı Ve bir sabah kızıl korlar Topraktan çıktılar yutup yok ederek önüne gelenleri Ve o günden başlar ateş Ve o günden beri barut Ve o günden beri kan Haydutlar geldiler uçaklarıyla, mağriplileriyle Haydutlar; yüzükler ve düşesleriyle Kara papazlarıyla geldiler onları kutsayan Göğün yücelerinden geldiler çocukları öldürmek için Çocuk kanları boydan boya Çocuk kanlarıydı akan kentin sokaklarından Ama her suçtan bir mermi fışkırıyor Bir gün yüreğinizin tam ortasındaki Yerini alacak olan Bir de bana şiirlerin Neden söz açmaz diye soruyorsunuz Düşlerden yapraklardan Doğduğun ülkenin koca yanardağlarından? Gelin görün sokaklar kan Gelin görün Sokaklar kan Gelin görün kanı Sokaklar boyunca akan. Çeviri: Hilmi Yavuz NERUDA / Şiirler kitabından Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
theangelofdeath Yanıtlama zamanı: Ocak 1, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 1, 2009 elinize sağlık hepinizin Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Jessica Yanıtlama zamanı: Şubat 24, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 24, 2009 Erimiyor artık gözlerinde gözlerim Tadlanmıyor yanında acılarım. Ancak taşıyacağım bakışını her nereye gidersem, Sen de taşıyacaksın acımı her nerede yürürsen. Senindim, sen de benim.Daha ne olsun? Bir devrialem yaptık aşkın geçtiği yerlerden. Senindim, sen de benim.Öyle de kalacaksın, Aşıladım ya kendimi bahçenden kestiğim filize. Alıp başımı giderim.Kederliyim:hep sürecek kederim. Beni sardığından beri,bilmem ki nere giderim. Elveda der bir çocuk yüreğinden bana. Ben de derim elveda... Neruda.. Ne çok severim ben bu şiiri. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
philadelphia_f Yanıtlama zamanı: Ağustos 17, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 17, 2009 il postino, şiirleri ve kendi hayatından kısa bir kesiti ile o kadar doğal güzel ve şiirsel bir filmki izlemeyenlere burdan tavsiye ediyorum duygularını nasıl döktüğünü bir buçuk daha iyi anlıyorsun Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
goce Yanıtlama zamanı: Ağustos 18, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 18, 2009 Aşk Bunca gün, ah, bunca gün görmeyi seni böyle kırılgan, böyle yakın, nasıl öderim, neyle öderim? Uyandı kana susamış ilkbaharı koruların, çıkıyor tilkiler inlerinden çiylerini içiyor yılanlar, ve ben gidiyorum seninle yapraklarda çamlar ve sessizlik arasında, sorarak kendime nasıl, ne zaman ödeyeceğim diye şu bahtımı Bütün gördüklerim içinde yalnız sensin hep görmek istediğim dokunduğum her şey içinde senin tenindir hep dokunmak istediğim: seviyorum senin portakal kahkahanı hoşlanıyorum uykudaki görüntünden Ne yapmalıyım, sevgilim, sevdiceğim bilmiyorum nasıl sever başkaları eskiden nasıl severlerdi, yaşıyorum, bakarak, severek seni, aşk tabiatımdır benim Her ikindi daha da hoşuma gidiyorsun. Nerde o? Hep bunu soruyorum kaybolduğunda gözlerin Ne kadar geç kaldı! Düşünüp inciniyorum, yoksul, aptal, kasvetli duyuyorum kendimi geliyorsun sen, bir esintisin şeftali ağaçlarından uçan. Bu yüzden seviyorum seni, bu yüzden değil o kadar neden var ki, o kadar az, böyle olmalı aşk kuşatan, genel üzgün, müthiş, bayraklarda donanmış, yaslı, yıldızlar gibi çiçek açan, bir öpüş kadar ölçüsüz. Ellerin Ellerin ellerime doğru devindiği zaman, ey sevgilim, neler getirir bana kaçışta? Neden ikircikliydi ellerin, ansızın, kenarında ağzımın, neden tekrar tanıyabildim onları, sanki o zamanlar, eskiden, dokunmuş muydum onlara, sanki onlar, bu hayattan evvel, yoklamışlar mıydı alnımı, belimi? Uçarak geldi ellerinin uysallığı zamanın üzerinden, denizin üzerinden, üzerinden dumanın, ilkbaharın üzerinden, ve koyduğunda ellerini bağrıma, tekrar tanıdım o kanatları, o altın güvercin kanatlarını, tanıdım o balçığı yeniden ve buğdaydaki o rengi. Bütün yıllarında hayatımın kendi yolculuğumu aradım. Merdivenler tırmandım, geniş yollara teğet geçtim, bindim trenlere, yelken açtım denizlere, ve üzümlerin tenine dokunmak sana dokunmak gibiydi. Ağaç getirdi beni ansızın dokunuşuna senin, badem ilan etti gizli şirinliğini senin, kendini kapatana dek ellerim bağrımda ve orada iki kanat gibi sonlandı yolculukları. Pablo Neruda Çeviren: İsmail Aksoy Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sinyorita Yanıtlama zamanı: Temmuz 20, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 20, 2012 Matilde'ye Sone Seni sevdiğimi göreceksin sevmediğim zaman, çünkü iki yüzüyle karşına çıkar hayat. Bir sözcük sessizliğin kanadı olur bakarsın, ateş de pay alır kendine soğuktan. Seni sevmeye başlamak için seviyorum seni, sana olan sevgimi sonsuzlaştıracak bir yolculuğa yeniden başlamak için: bu yüzden şimdilik sevmiyorum seni. Sanki ellerindeymiş gibi mutluluğun ve hüzün dolu belirsiz bir yarının anahtarları hem seviyorum, hem de sevmiyorum seni. Sevgimin iki canı var seni sevmeye. Bu yüzden sevmezken seviyorum seni ve bu yüzden severken seviyorum seni. pablo neruda Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
talat99 Yanıtlama zamanı: Temmuz 23, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 23, 2012 güzel şiir teşekürler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sinyorita Yanıtlama zamanı: Temmuz 23, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 23, 2012 rica ederim (: Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.