birunsatan Oluşturma zamanı: Aralık 16, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Aralık 16, 2007 ..... Beyaz adam özgürlük adına dev bir kadın heykeli dikti doğu denizinin kıyısına ve her gece altında dans ettiğimiz yıldızları bayrak diye tutsak etti bir bez parçasına Beyaz adam özgürlük gibi adaleti de bir kadın heykeliyle simgeledi ama elinde terazi tutan zavallı kadın gözleri bağlı olduğu için kendisine tecavüz edenin kim olduğunu göremedi.. Dudak Payı Çay bardağında bırakılan dudak payı kadar bile uzak kalamam gözlerine Yakın olsun isterim ellerime ellerin yanında beton binaya yaslanması gibi köhne bir evin Seni bir çivi gibi çaktım çünkü beynime ve toplayıp bütün kerpetenleri attım denize kusura bakmayın, eve misafir gelen arkadaşlarımın hatıra diye çaldığı kitaplar arasında sunay akın kitapları da olduğu için elimde bulunan posterlerde yazan bu iki şiiri yazabildim. Artık arkadaşlar devamını getirirler umarım. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
felidae Yanıtlama zamanı: Aralık 16, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 16, 2007 62 Tavsani Denize dusen bir oyuncaktir Kız Kulesi soruyorum berber koltugundan iki ayna arasinda akip giden goruntume sair olaniniz hangisi Pencere tullerine gelinlik diye sarilan o kucuk kiz nerede simdi gemim coktan batti denize inen tum filikalarıma erkekler bindi Duvardaki yangin dugmesini orten cam parcasiyim kurtulusun olacaksa hic dusunme ayakkabinin topuguyla kir beni İnanıyorum uzaylilara duymaliyim birilerinden yildizlardan nasil gorunurdu diye mahallemizdeki yazlik sinema Ogrendim saat kulelerini kibrit kutularından bagisla beni iki dunya savasinin yasanildigi yuzyilda nufus cuzdanimdaki 62'den yaptigim tavsan Sunay Akın (paylaşımın için teşekkürler) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
dark_venus Yanıtlama zamanı: Aralık 16, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 16, 2007 YÜZ HAVLUSU Çarmıha gerildiği yaşta İsa'nın avuçlarımdan tutan iki çocukla çiviliyim yaşama aşk bardağını çalkaladığım su olmak kırılacak eşya taşıyan bir kamyon gibi gidiyor Ağrıma Kendi kendime konuştuğum sanılıyor hep yanımdadır oysa giderken bıraktığın yüz havlun bozdun saklambaç oyununu ama bana gizlendiğim yerden çık demeyi unuttun Her gece yatmadan okuduğum bir kitap olmanı isterdim kırardım ışıkları söndürmeden yarım kalan sayfanın ucunu ki sen buna tenim kırışıyor yaşlanıyorum derdin Yokluğundan geri kalan çölde attığım her adımda gözlerimden dökülür hörgücümde taşıdığım sular sevgilisinin gölgesinden uzak çölde ağlayan deve ölür Hava kararırken usulca bir zenci olup kalıyorum Salacak kıyısında ve Kız Kulesi Ku Klux Klan gibi duruyor karşımda 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Aralık 16, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 16, 2007 DEVRİM Temiz kalan tek yerdir devrim bütün bir yıl kirlenen duvarda ama görebilmek icin asıldığı çividen indirilmelidir yapraklari biten takvim Zorbalara direnmektir devrim bir çocuğun annesinin çantasından aldığı paraları altına gizlediğini söylememiştir dövülen hiçbir hali içinde yaşamaktır devrim dikiş kutusunun ve toplu iğneler gibi bir arada olmayı gerektirir karşı koyabilmek icin zulmüne makas denilen patronun Gece ışıklar arasında koşmaktır devrim ateş böceklerini yakalamak isteyen çocukların peşine takılır gün gelir yanıp sönen mavi ışıkları polis arabalarının Kağıt bir gemidir devrim bütün gemiler hurdaya çıksa da sonunda taşıdığı özgürlük şiiriyle batmadan yüzer nicedir dünya sularında Kim bilir kaç yunus görmüş kaç DENiZ GEZMiŞ. --------------------------------------------------------------------------------- GİDERKEN Bilerek mi yanına almadın giderken başının yastıkta bıraktığı çukuru Güveniyordum oysa ben sevgimize vapur iskelesi ya da tren istasyonundaki saatin doğruluğu kadar Beni senin gibi bir de annem terketmişti ki göbeğimde durur onun yokluğundan bana kalan çukur --------------------------------------------------------------------------------- Kısa Kısa "iki rayı gibiyiz bir tren yolunun yakın olması neyi değiştirir son istasyonun" "yüreğim ıslaktır benim kuytularda ağlamaktan ve hafif uçuktur rengi kurusun diye kaç kez güneşe asılmaktan..." --------------------------------------------------------------------------------- --------------------------------------------------------------------------------- ŞEMSİYE tozlu bir şemsiye durur çatı katındaki odanın kuytu bir köşesinde kumaşındaki eski yağmurların hüzünlü kokusuyla anımsar mısın bilmem yağmurun bardaktan boşanırcasına yağdığı o günü hani şemsiyeyi iyice çekip başımıza dudaklarımla hesaplamıştım yüz ölçümünü nicedir sokağa çıkarmıyorum şemsiyeyi korkuyorum çünkü kapısı açık kafesinden uçan bir kanarya gibi beni ikinci kez terk etmenden yanıt alamayacağımı bilsem bile yanına gidip sorarım hergün şemsiyeye altında elele nasıl görünürdük diye --------------------------------------------------------------------------------- BECERİKSİZ Kabuğunu koparmadan ne bir elmayı soyabildim ne de iyileştirebildim bir yaramı ama karşıma çıkınca kızmadım hiç elma kurduna bendim çünkü bıçağı saplayan onun yurduna Şair diyorlar benim için bilmiyorum oysa her şiire konmalı mı uyak her yere nedense konamıyor teyyare hay dilimi arı türkçe soksun; uçak Kaptan olmak isterdim aynanın karşısında eski bir sinema yıldızı gibi ağlayan istanbul'un hatlarında bir fırça hafifliğiyle gidip gelen vapurlara Eskimo bir şair dokunuyor omuzuma ve Kız Kulesi'ni göstererek bırak artık diyor üzülmeyi yedi tepeli bu şehirde şiir okunacak tek yer elbette denizin ortasındaki şu küçük buz dağı Terzi olsa da babam sökük dikmesini beceremem beni yalnızca sen anlarsın iğnenin deliğinden geçsin diye ipliklerin bir anlık ıslatıldığı dudaklara takılıp kalan annem Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Kinyas Yanıtlama zamanı: Haziran 18, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 18, 2008 Antik Acılar Geçim parası için nice yaşlının eski İstanbul evlerinden getirdiği eşyalar üstüne kar koyulup satılıyor antik acılar çarşısında Ayrılık Şiiri Her satırı Mendireğe dizili karabataklara benzeyen Bir mektup bırakarak balıkçı koyundan sisler icinde uzaklaşan kayık gibi bir sabah usulca ayrıldın koynumdan Bütün yolcularını Boğaz köprüsünün çaldıgı Araba vapurunun boş seferleri gibi yanlızca rüzgâr gezinir sensiz yüreğimde Durgun bir sudur aslında deniz ki çocukların acemi oltalarını denedikleri kuytu bir iskelenin tahtaları altına yazdıgım ayrılık siirini okudukca dalgalanır... Sana Yakın Bir dostun sıcaklığına öylesine yaslamak istiyorum ki başımı ya omuzunu uzat sevgilim ya da telleri kopuk bir kemanı Kanadının altına sığınacak bir kuş arayan eskimiş saçak gibiyim sensiz ya da bütün balinaların kıyıya vurup intihar ettiği bir deniz Bir hitit çanağıyım toprağa gömülü ve sen ilk kazısını yapan bir arkeolog ürkekliğiyle ellerinin arasına al beni Tek dileğimdir çünkü benim sana yakın bir sunay akın Sunay Akın 2 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ekim 3, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 3, 2008 CEMAL SÜREYA I Buzdağına çarptın mı bilmiyorum ama Titanik gibi oldu batışın bir sen vardın çünkü şiirin dört bacalı şairi Dalgaların kıyıya vurduğu eşyalarını toplama telaşında imgenin derin sularına nefesleri yetmeyen lodosçular Bir gemi gibi batmak yakışırdı sonuna filikaya biniş sırasına benzeyen yaşantının: - Önce çocuklar ve kadınlar II Gülcemal vapurunu hiç görmedim ama tanıdığım Cemal gül idi... GİTME KAL Batan güneşe doğru Sürerken atımı 'Gitme kal' Demeni bekliyorum Ama yalnızca Rüzgar çekiştiriyor atkımı IHLAMUR Bıraktı zeytin dalını beyaz güvercin ansızın bastırınca yağmur umudu kesmişti ki askerler çamur içinde çıkageldi bir serçe gagasında ıhlamur NE YAPIP NE EDİP 'Kurbağalara bakmaktan geliyorum, dedi Yakup' (E.Cansever) Çocukların uyumasını bekleyen sevişmeler başlarken yatak odalarında bir gramofonun kırık iğnesi gibi yürüyorum sokakların siyah taşlarında Faytonlar geçmiyor önümden artık son sürücünün elindeki kırbaç mazoşist bir müşteri için sexshop'un vitrininde satılık Ansızın bastırıyor yağmur işte buna seviniyorum belki de bakkaldan dönen çocuğun balkondaki çamaşırları toplama telaşındaki annesine paranın üstünü unutturur Yalnış duydun seni değil organlarımı bağışladım ben ki öptüğüm ilk dudakta traş olmuş babanın tadını bıraktım Ne yapıp ne edip buldum sonunda içinde kurbağaların yüzdüğü o küçük gölü ama kimsecikler yok ortalıkta ne yakup ne edip YALNIZLIK Şemsiye yapımcıları ıslanmaktan tek kişiyi koruyacak genişlikte kesince kumaşları yağmur değil yalnızlıktır yağan Daha da hüzünlendirir her gece kentin sokaklarını bekçinin nefesiyle düdüğün içinde dönen nohut taneciğinin yalnızlığı Ne çok sevinirim bilseniz bir yılan mezarıma girerde göğüs kafesimin kemikleri içinde kış uykusuna yatarsa Sunay Akın Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Mart 10, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 10, 2009 Bir dostun sıcaklığına öylesine yaslamak istiyorum ki başımı ya omuzunu uzat sevgilim ya da telleri kopuk bir kemanı ... Bir hitit çanağıyım toprağa gömülü ve sen ilk kazısını yapan bir arkeolog ürkekliğiyle ellerinin arasına al beni Sunay Akın Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.