Jump to content

Mis Kokulu Saçlar - Bugüne Özel Bir Aşk Mitosu


birunsatan

Önerilen Mesajlar

Çok çok eskiden ormanın kıyısındaki köyün birinde bir karı koca, küçük kızlarıyla birlikte yaşarmış. Çocukları nefis bir koku salan uzun ve güzel saçlarla doğmuş. Onlar da ona Fom Hom - kokulu saçlar- adını vermişler.

Birgün baba ava gitmiş. Akşam eve dönmeyince, anne, çocuğunu da yanına alarak onu aramaya gitmiş. Yolda vahşi bir kaplanın saldırısına uğramış; kaplan onu paramparça etmiş ama efsane bu ya, küçük kıza hiç dokunmamış. onu keçiyolunun kıyısında bırakmış ve çalılıklardan kaybolmuş.

Çocuk ağlamış, sızlamış...Bağırması yürekler parçalıyormuş. Tam o sırada, bir fil sürüsü oradan geçiyormuş. Tek dişi olan bir fil onlara önderlik ediyormuş. Yürek paralayan çığlıkları duyunca sürüyü oraya götürmüş ve çaresiz çocuğu bulmuş. Hortumuyla çocuğu kaldırmış ve onu banyan denen büyük bir ağacın yanına kadar taşımış, sonra dallarından küçük bir kulübe yapmış ve onu oraya yerleştirmiş. O günden sonra onunla babası gibi ilgilenmiş. Kızda onu babası gibi benimsemiş. Hortumunda sallanmaya bayılırmış, böylece yıllar geçmiş, Fom Hom büyüyüp, güzel bir genç kız olmuş.

Ama birgün gelmiş, fil bitkin halde banyan ağacına yaslanmış ve üzgün bir sesle:

"Sonumun geldiğini hissediyorum" demiş. "Ben ölünce beni bu ağacın altına göm. Sakın endişe etme. Her şeye karşın, sana yardım etmeye devam edeceğim."

Bir süre sonra ölmüş. Kız onu banyan'ın altına gömmüş ve seller gibi gözyaşı dökmüş. Tek dostunu çok özlüyormuş ve yalnızlık ona dayanılmaz gelmeye başlamış.

Ertesi gün, mezardan beyaz bir fildişi çıkmış. Topraktan kurtulmuş ve havaya yükselmiş ama biraz sonra uçan fildişinin yiyecekler, giysiler hatta mücevherler dolu bir çıkınla geri döndüğünü görünce hayretlere düşmüş. Bu mucize her gün gerçekleşmiş. Fildişi yöredeki köylerde dolaşıyormuş ve halk onu gök'ün bir elçisi olarak görüyormuş. Hiç kimse bir cinin öfkesini üstüne çekmek istemezmiş, bu yüzden herkes, cimriler bile ona karşı cömert davranıyormuş.

Fom Hom böylelikle sıkıntısız yaşıyormuş ama üzüntüsü günden güne artıyormuş. Konuşacak kimsesi yokmuş, artık kokulu saçlarını, pürüzsüz yanaklarını okşayan kimse kalmamış. Bir gün, bir çağlayanın billur gibi sularında yıkanmış, saçlarını tararken bir tel saçı kopmuş. Durgun suyun üstünde akıp giderken yüreği özlemle dolu mırıldanmış.

"Haydi saççık, bu akıntıyla insanların yanına git ve bana temiz yürekli bir nişanlı getir."

Gözlerini uzun süre taşlara çarpa çarpa akan sudan ayırmamış. Sonunda ormana gece inince banyan kulübesine dönmeye karar vermiş.

Bu sırada bir tel saç aşağılara inmiş, başka ırmakalra karışmış, sonunda çok uzaklarda bir ırmakta yıkanan genç bir adamın parmağına dolanmış. genç adam, saçtan kurtulmak isterken, kokunun büyüsüne kapılmış.

"Bu saç ne güzel kokuyor, bir ölümsüze ait olmalı" diye düşünmüş genç adam.

Birden yüreğini çok güçlü bir arzu kaplamış. Daha önce hiç böyle bir duygu duymamış.

"Eş olarak onu istiyorum. Başka kimseyi istemem!" diye haykırmış. "Dünyanın öteki ucuna gitmem gerekse de onu bulmalıyım"

bir çıkına bir kaç pirinç galetasını koymuş, doğduğu köyü tek ederek yollara düşmüş. Uzun çok uzun zaman yürümüş. Sandaletler ve giysileri iyice yıpranmış ama geçtiği yerlerde kimse saçları güzel kokan kızın adını duymamış.

Günlerce yürümüş...Ormanda gece bastırınca; "uyumak için nerede barınacağım!" diye telaşlanmış. O sırada dereden su çekmekte olan ufak tefek bir yaşlı kadın görmüş.

Göz açıp kapayıncaya kadar yanına varmış, onu kibarca selamlamış ve yardım etmek istediğini söylemiş.

"Çok naziksin" diye karşılık vermiş yaşlı kadın. "ama söyle bana, buralarda nasıl yolunu kaybettin?"

"Yolumu kaybetmedim." diye genç adam üzüntülü bir şekilde açıklamış. "saçları güzel kokan bir genç kızı arıyorum. saçının bir telini bana ırmak getirdi. O günden beri onu bulmak umuduyla ırmağı yukarı doğru çıkıyorum ama asla amacıma ulaşamayacakmışım gibi geliyor.."

"sakileş! o uzakalrda değil ama acele et, çoktan beri seni ormanda bekliyor" demiş yaşlı kadın.

"Ne!" diye haykırmış genç adam, "siz onu tanıyor musunuz?"

"sakin ol oğlum! önce biraz dinlen, yarın yeniden yola çıkarsın. Daha sıkıntılarının sonu gelmedi."

"hiçbir şey beni yıldıramaz" diye kahramanca akrşılık vermiş genç adam. Bir an önce ertesi günün gelmesini istiyormuş. Yaşlı kadın onu kulübesine götürmüş, ona pirinç hazırlamış ve anlatmış.

"senin aradığın kızın adı Fom Hom. Anasını, babasını daha çok küçükken kaybetti, belki onları hatırlamaz bile. Onu beyaz bir fil büyüktü ama o da öldü. O günden beri ormanda yaşıyor.. Vahşi hayvanlar ona hiç kötülük etmez ama senin için aynısı olmayacak. Korkmadığına emin misin?."

"korksam da oraya gideceğim" demiş kararlı bir tavırla genç adam.

"içtenliğin ve alçakgönüllülüğün hoşuma gitti" diyerek yaşlı kadın iltifat etmiş.

Ertesi gün ok erken saatte yaşlı kadın genç adama ormanın kıyısına kadar eşlik etmiş ve ona nereden geçmesi gerektiğini açıklamış. Keçiyolu dağlardan, tepelerden aşıyor, yol gittikçe daralıyormuş, sonunda yol falan da kalmamış. Genç adam ormanın derinliklerinde kendisine yol açmak zorunda kalmış ama cesaretle ilerliyormuş, hiçbir şeyden korkmuyormuş.

Sonunda birgün, büyülenmiş gibi olduğu yerde kalakalmış. Önünde bir derenin aktığı bir düzlük varmış ve muhteşem güzel bir genç kız duru suyu seyrediyormuş.

Birden genç kız başını kaldırmış ve derin bakışlarını genç adama çevirmiş. ayağa sıçramış, ona doğru koşmuş ve elinden tutmuş.

"demek geldin, sevgilim" diyerek mırıldanmış.

"evet!" diye cevap vermiş genç adam. "seni hiç bırakmayacağım"

El ele beyaz filin mezarının başına gitmişler. Diz çökmüşler ve onun hayır duasını almak istemişler. O zaman lekesiz fildişi son bir kez havalanmış, iki gence bir işaret yaptıktan sonra gözden kaybolmuş.

Genç adam ve karısı, insanalrın yanına dönmeye karar vermişler. Yolda teşekkür etmek için yaşlı kadının kulübesine uğramışlar. Laf lafı açmış, derken yanında kalmaya ikna olmuşlar.

...............

 

 

 

Aslında böyle devam ediyor hikaye ama ben yoruldum, kütüphaneyi düzeltirken, arkalarda çıkmış bir kitap. Acı'yı hatırtatıyor diye saklamıştım, bugün yeniden karşıma çıktı. Yukarıda ki öykü, Kinhler Diyarı'ndan bugün için yazılmış bir aşk mitosu...

 

Bugün doğanlara ufak bir hediye olsun

"Doğu ve Batı Mitolojisinden Yılın Her Günü İçin aşk Efsaneleri" kitabından alıntıdır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...