birunsatan Oluşturma zamanı: Aralık 25, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Aralık 25, 2007 "bize kalırsa aşkı tanımayan okuyucu bu kitabı hiç okumamalıdır. Çünkü bir yazıcı, aşk konusunda istediği kadar deneyimli olsu ve inandırıcı şeyler söylesin, kitabın konusu herkesin can sıkıcı bulduğu acılar, hasretler ve ayrılıklar ise, hele de adını elem koymuşsa, söylediklerinin aşka dair merak edilen şeyler olduğuna ve ilginç şeyler söyleyeceğine kolay kolay kimseyi inandıramaz.... Çünkü elem, kadim zamanlardan bu yana yaşanmış ve yaşanacak bir düşünce ile eylemin karşımıydı..." (önsöz) ................. ben mecnun, efendim Hilleli Mehmet Fuzuli'nin dizelerinde yaşayan köle... Çilek idim kazanlara attılar, kağıt diye pazarlara sattılar. Hücrelerim iki tomarı doldurmuştu, Bağdat çarşısında iki koyuna takas edildim ve kendimi Hilleli lirik şairin kulu bildim. Onun evinde aşkı tanıdım, sonra acıya alıştım, aşk mektebinde yıllar yılı Leyla'yı çalıştım. Yazıldım, kitap oldum; dile geldim, söyledim hitap oldum. Ben Kays!... O muhteşem köle!... Ve sultanım Leylaaaaaaa!... (kitaptan) ............... Gök kubbenin altında nsanın ruhunu soyan kötülükler ve giyindiren aşklar adına... Doğu ak ejder yılında başladı yirmi üç yıllık gizem... Uzayın sonsuzluğuna açılan kapıyı keşfe çıkmış bilge rahipler, uğruna topluca can verdikleri bir sırrın, binlerce yıl sonra, bir şair tarafından aşkın derin katmanlarına korunacağını bilselerdi... Siruş başlıklı murassa hançerin kabzasına parmak izlerini bırakanlar, daha avuçlarının sıcaklığı gitmeden hançer kınında kan biriktiğini bilselerdi... Bağdat, İstanbul, Roma, Paris ve diğerleri; kıyılarına vuran yeni aşkın, bütün eski tarihlerini dolduracak yoğunlukta olduğunu bilselerdi... Bilgeelr, katiller, asiller ve sevgililer; ellerinde tuttukları kitabın alev almaya hazır bir aşk külçesine dönüşmek üzere olduğunu bilselerdi... Şair, ipeksi dizeleri arasında hayaller gibi sakladığı şifrelerin hoyrat ellerde ihtirasla parçalandığını, sonsuzluk şarabına kadeh yaptığı gelincik yapraklarının kinle dağıtıldığını bilseydi... Ve şimdi kim bilebilir neler olacağını, Babil uyandığı zaman?!... (arka kapak) ................... Fuzulinin sarayında başlayıp, bütün dünyayı dolaşan bir parşömen... Leyla ile Mecnun'un hikayesi ama içinde Babil'in evren sırlarını saklıyor...Ve biz, bu yolculuk hikayesini, parşömenin kahramanından, mecnun'dan dinliyoruz... İskender Pala, divan edebiyatı üzerine çok ciddi araştırmalar yapmış, bu dalda uzman olan bir yazar. İlk romanı olan "Babil'de Ölüm, İstanbul'da Aşk" divan şiiri, tasavvuf ve romanı birleştirmiş bir başyapıt... Okunması önemle arz olunur, hatta diğer kitapları da, daha çok divan edebiyatı ile ilgilenenlere arz olunur.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Aralık 26, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 26, 2007 Cok etkileyici gercekten.Divan edebiyati ile hasir nesir degilim ama su okudugum kadarina bakarak mükemmel buldugumu söyleyebilirim.Eline saglik. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
birunsatan Yanıtlama zamanı: Aralık 26, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 26, 2007 sağol be leydi, istersen sana göndereyim, karşı taraf ödemeli:p Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Sepia Yanıtlama zamanı: Aralık 26, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 26, 2007 güzele benziyor , bir adet lütfen:D Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
semuel Yanıtlama zamanı: Şubat 5, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 5, 2008 bu da Fuzuli nin şifresi demiştim okuduğumda. Aşka dair söylemleri, divan edebiyatının renkliliğinde sunan okunası bi kitaptır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.