schizophrana Oluşturma zamanı: Ocak 5, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Ocak 5, 2008 HAYATI Bakunin Moskova’nın kuzeybatısında, Torzok ve Kuvşinovo arasındaki Piramukhino köyündeki aristokrat bir ailenin çocuğudur. 14 yaşındayken Topçuluk Üniversitesinde askeri eğitim aldığı St. Petersburg’a gitti. Eğitimi 1832 yılında tamamlandı ve Rusya İmparatorluk Muhafız Alayı’na düşük rütbeli bir subay olarak atandı ve Minsk’e, Gardinas’a, Litvanya’ya (artık Belarus) gönderildi. Babası Bakunin’in askeri ya da sivil göreve devam etmesini istiyorduysa da, o 1835 yılında ikisini de terk ederek, felsefe okumayı umut ettiği Moskova’ya geçti. Bakunin Moskova’da eski üniversitelilerden oluşan bir grupla arkadaşlık kurdu ve ardından sistematik bir idealist felsefe çalışmasına başladı. Özellikle de Schelling, Fichte ve Hegel’e yoğunlaştı. Başından beri o ve arkadaşları çalışmalarını, o dönem modern bilimin başkenti sayılan Berlin’e bir seyahat yaparak tamamlamak istiyorlardı. Bakunin’in ailesi bu yolculuğun masraflarını karşılamayı reddetti; ama sonunda yumuşadılar ve 1840 yılında yolculuğa çıktı. O sıralar Bakunin’in planı üniversitede profesör olmaktı (arkadaşlarının deyimiyle “doğruluğun rahibi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
birunsatan Yanıtlama zamanı: Ocak 5, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 5, 2008 ama şunu unutmamak gerekir, anarşizmin kurucularından biri gibi gözükse de bakunin ölmemek için devletten yardım dilemesi, hatta yazdığı mektup hala gündemde... YAni marx'ın ve diğer komünistlerin ajanlıkla suçlamaları boşa değil... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ocak 5, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 5, 2008 ben de zaten burada tartışalım paylaşaım diye açtım bu başlığı birunsatan. anarşizmden bahsediyorsak sonuçta bu isimleri de atlamamamız gerek diye düşünüyorum. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
birunsatan Yanıtlama zamanı: Ocak 6, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 6, 2008 Ölümsüz İmparator Majesteleri!... Lütufkarların Lütufkarları Hükümdar!... sizin unutulmaz ve yüce babanız ve ölümsüz majesteleri sayesinde, bana kısmet olmuş olan sayısız iyilik örneklerini yeni ve layık olmadığım fakat derin şükranla kabul edilen iyilikle tamamlamak artık hatırınıza geldi. Size yazmama izin verdiniz. Ama, bir suçlu, hükümdarından, merhametten başka ne dileyebilir.. ...... Hükümdarım!... Geçmiş yaşantıma ne ad vereyim? Kuruntulu ve mesvasız çabalarla boşa harcanarak cinayette son buldu. Fakat ben ne bencil, ne de kötüyüm; ben iyi ve doğru için sıcak bir sevgi besliyordum ve kendimi buna adamaya hazırdım.... İçinden beni yalnız, Ölümsüz Majestelerinin Güçlülerin Güçlüsü ve Kurtarıcı elinin çıkarabileceği uçuruma yuvarlandım. ...... Hükümdarım, sizin önünüzde zayıf yanlarımı itiraf etmekten utanmıyorum, açıkca itiraf ediyorum ki bir gece hapiste yalnız başına ölmek düşüncesi beni çok korkutuyor, evet bu bana ölümün verdiğinden daha büyük bir korku veriyor. Ölümsüz Majesteleri, eğer olanaklı ise en derin ruhum ve en içten kalbimle bu son, en ağır cezadan beni kurtarmanızı rica ediyorum... 14 Şubat 1857 Yalvaran bir suçlu Michael Bakunin Syf:13-14-17 Tanrı ve devlet adlı kitaptan alıntıdır. Ne kadar anarşist teorinin ilk çağının ideoloğlarından biri de olsa, Bakunin aslında bir dönektir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Mart 26, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 26, 2013 Anarşizmin tarihinde önemli yeri olan Rus düşünürdür. Bakunin , 1814 yılında Rusya’da Tver bölgesinin Premukhino köyünde dünyaya gelmiştir. Babası emekli diplomat , annesi soyağacı Büyük Katerina’ya kadar uzanan bir soyludur. Çocukluğunda özel öğretmenler sayesinde iyi bir eğitim alan Bakunin ,1829 yılında St. Petersburg’daki Topçu Okulu’na girmiştir. Eğitimin ardından 1833’te subay olarak Polonya’ya gönderilmiş ancak iki sene sonra görevinden istifa etmiştir. 1836’da Moskova’ya gelerek felsefe okumaya başlamış ve bu dönemde , Rusça’ya Alman felsefesinden çeviriler yapmıştır. 1840’ta Moskova’dan ayrılarak önce St Petersburg’a, sonra Almanya’ya gitmiş ve 1842 yılında ilk özgün çalışması olan , Almanya’da Gericilik adlı çalışmasını yayımlamıştır. Bu çalışmayla Bakunin ilerideki yaşamının ipuçlarını vermiştir. 1844 yılında Bürüksel üzerinden Paris’e geçen Bakunin Rusya aleyhine propaganda yaptığı gerekçesiyle , Rus hükümeti tarafından ülkesine geri çağrılmış , ancak çağrıya kulak asmayınca gıyabında yargılanmış ve tüm soyluluk ünvanları alınarak hakkında Sibirya’ya ağır kürek mahkumluğu cezası verilmiştir. 1844-1847 yılları arasında Paris’te geçirdiği üç yıl boyunca sık sık Proudhon’la ara sıra da Marx ile görüşmüş ; Proudhon’dan çok etkilenmiştir. 27 Kasım 1847 tarihinde, 1830 Polonya ayaklanmasını anmak için Paris’te düzenlenen gösteride Rus hükümetini eleştiren bir konuşma yaptığı için Fransa’dan sınır dışı edilmiştir.. 1848’in Haziran ayında Prag’daki Slav Kongresi’ne ve ardından başlıyan halk ayaklanmasına katılmıştır. Kasım ayında Prusya ve Saksonya’dan sınır dışı edilmiş; yılın geri kalan kısmını Anhalt Prensliği’nde geçirmiştir. Bu dönemde Slavlara Çağrı adlı çalışmasını yayımlayan Bakunin , ilk dönem anarşist metinleri arasında değerlendirilebilecek bu çalışmasında , temel olarak üç arguman sürmüştür. Bunlardan ilki , 1848 Devrimi’yle birlikte burjuvazinin spesifik bir karşı devrimci güç olarak kendine açığa vurduğu ve işçi sınıfının öneminin arttığı ve devrimci dönüşümün bu işçi sınıfı tarafından gerçekleştirebileceğiydi. Bakunin’in ikinci argümanı , yaşıyacak bir Avrupa devriminin ön koşullarından birisinin , Avusturya- Macaristan İmparatorluğu’nun yıkılması ve bunun ardından yapılması gerekenin , Orta ve Doğu Avrupa’da bir Slav Cumhuriyetleri Federasyonu’nun kurulması olduğuydu. Üçüncü olarak Bakunin , yaşıyacak mücadelede köylülüğün , özellikle de Rusya köylülüğünün belirleyici güçlerden biri olduğunu savunmaktaydı. Bakunin 1849 yılında bu defa Dresden’de yaşayan halk ayaklanmasına katılmış ; askeri bilgisi nedeniyle kısa zamanda ayaklanmacılar arasında sivrilmiştir. İsyanın başarısız olmasının ardından Bakunin tutuklanıp Königstein Kalesi’ne konulmuş ve 14 Ocak 1850 tarihinde ölüm cezasına çaptırılmasına rağmen cezası ömür boyu hapis cezasına çevrilmiştir. Almanya’dan Avusturya’ya iade edilen Bakunin, bir kez daha burada ölüm cezasına çaptırılmış , ancak Avusturya hükümeti de infazı gerçekleştirmemiştir. Sonunda 1851 yılında Bakunin , Rus İmparatorluğu’na teslim edilmiş ve sekiz yıl boyunca Peter-Paul kalesine hapsedilmiştir. Bu dönemdeki en önemli olay Çar I. Nikola’nın isteği üzerine Bakunin’in bir itirafname yazmasıdır. Bu itirafnamesinde Bakunin herhangibi bir pişmanlık belirtisi göstermeden yaptığı her şeyi ve anarşist ideallerini gerçekçi bir biçimde anlatmıştır. 1854 yılında Schüsselberg hapishanesine gönderilen Bakunin , iskorbüt hastalığına tutulmuş ve bütün dişleri dökülmüştür. 1857 yılında Bakunin’in cezası Çar Aleksander tarafından ömür boyu sürgüne çevrilerek Bakunin Sibirya’ya gönderilmiştir. Haziran 1861’de Sibirya’dan kaçmayı başaran Bakunin , Japonya ve ABD’yi kapsıyan uzun bir yolculuğun ardından 27 Aralık 1861’de Londra’ya varmıştır. Bu dönemde Bakunin İtalya ve İsviçre başta olmak üzere bir çok Avrupa ülkesini dolaşmış ve fikirlerini yaymıştır. 1867’de Garibaldi, Herzen, Viktor Hugo ve J.S Mill’de içinde bulduğu Barış ve Özgürlük Ligası’na katılmış ve Liga’yı anarşizme kaydırmaya çalışmıştır. Ziyaret ettiği ülkelerde kendi anarşist düşünceleri doğrultusunda örgütler kuran Bakunin , 1868 yılının Temmuz ayında I. Enternasyonel olarak bilinen Uluslar arası İşçi Birliği’ne üye olmuştur. Bu üyeliğin ardından Marx ve Bakunin arasında geçmişten beri var olan anlaşmazlıklar iyice su yüzüne çıkmıştır. Bu tartışmalarda Marx’ın temel argümanı , Bakunin’in Enternasyonel için gizli bir örgüte sahip olduğu yönündeyken , Bakunin ısrarla 1868 yılında kurduğu ‘’Sosyal Demokrat İttifakı’’ adlı örgütün 1869’da dağıtıldığını ileri sürmüştür. Ayrıca bu dönemde Marx, kendi taraftarlarına sürekli olarak Bakunin’in Rus hükümetinin ajanı olduğu uyarılarında bulunurken , Bakunin Marx’ı Enternasyonel üzerinde diktatoryal emeli olduğu gerekçesiyle suçlamıştır. Tartışmalar oldukça kişisel görünmesine rağmen , aslında temel sorun , Marx’ın Genel Merkez’in yönetim icra eden merkezi bir güç olmasını istemesine karşılık Bakunin’in Enternasyonel’e üye ülke seksiyonlarının bağımsızlıklarını korumasını ve Enternasyonel’in federatif bir tarzda örgütlenmesini istemesiydi. Ayrıca Bakunin , Marx’ın savunduğu işçilerin kuracakları legal işçi partileri aracılığıyla parlamenter siyasete katılmaları fikrine şiddetle karşı çıkmakta ve iktidarın ele geçirilmesini değil, doğrudan eylem yoluyla yok edilmesini savunmuştur. Sonuçta mücadele Marx’ın komünizmi arasındaki teorik karşıtlığın reel politikaya yansımasından başka bir şey değildi. 1870-71 yılları arasında Bakunin ‘in ölümünden sonra Tanrı ve Devlet adı ile basılan kısımları da içeren Kamçılı Alman İmparatorluğu adlı en ünlü çalışması yayınlandı. Bu çalışmasında Bakunin , esas olarak Marx’ın düşüncelerini eleştirirken kendi düşüncesininde ana hatlarını çizdi. GÖRÜŞLERİ Bakunin çalışmasında bireysel ve toplumsal özgürlüğü savunmuştur. Özgürlüğü, insanın evrim içinde gittikçe insanileşmesi ve herkezin yetenek biçiminde sahip olduğu entelektüel ve ahlaki gücün tam olarak gelişmesi olarak tanımlayan Bakunin’e göre , özgürlüğü sağlamanın ön koşulu , sosyal ve ekonomik eşitliğin sağlaması , yani sosyal adaletin gerçekleştirilmesidir; çünkü özgürlük , bireysel bir durum değil , daha çok toplumsal bir durumdur. Ve bireyin gerçek özgürlüğü toplumu oluşturan bütün bireylerin tam özgürlüğüyle mümkündür. Bakunin bu çalışmasında özgürlük kavramıyla birlikte sık sık yinelediği diğer bir kavram olan adaleti de özgürlüğün , hem ilkesel hem de olgusal olarak , eşitlik aracılığıyla gerçekleşmesi olarak tanımlamıştır. Bakunin çalışmasında insan özgürlüğü önündeki en büyük engelin otorite ilkesi olduğunu ileri sürmüş ; otoriter düşünce biçimleri ve yapıları oldukları gerekçesiyle dini ve devleti reddetmiştir. Bakunin’in kitabında , bir yönetim modeli olarak önerilen ‘’bilim adamlarının yönetimi’’ fikrine karşı çıkışı, Marksist devlet anlayışına yöneltilmiş bir eleştiri olduğu gibi, kendi başına da oldukça anlamlıdır. Bakunin’e göre , bu tarz bir yönetim modeli sadece topluma karşı olduğu için değil, bilime karşı olduğu için de yanlıştır.. Bakunin iktidarın , bilimselliğin gereği olan cesaret ve kendiliğindenliği yıkacağını ve bilim adamlarını kısa süre içinde lisanslı bir memura çevireceğini iddia etmiş, bilimin tek amacının , doğal ve sosyal yasaları keşfetmek suretiyle insan özgürlüğünün önünü açmak olduğunu söylemiştir. Bakunin’e göre , bilim adamlarının bunun dışında birtakım misyonları yüklemeleri , insan özgürlüğünü engellemenin bir başka yoludur.Ona göre insan özgürlüğünün önündeki engel ,egemenin kim olduğu değil , her ne biçimde olursa olsun egemenliğin olmasıydı. Bu nedenle Bakunin bütün egemenlik ilişkilerini reddetmiştir.Bakunin bilim adamlarının egemenliğine dayalı bir yönetimde , egemen olan bilim adamlarının fikirlerinin birer dogmaya dönüşeceğini ilan etmiş ve bunun yerine yapılması gerekenin bilimin gerekli grupların elinde tekelleşmesi değil , topluma yayılması olduğunu savunmuştur. Bakunin , çalışmasında insanın geri dönemlerinin ürünü olarak nitelediğini dini’de insan özgürlüğüğünün önünde bir engel olarak görmüştür. Dinin , biçimi ne olursa olsun , insanın inkarından başka bir şey olmadığını savunan Bakunin , ‘’Eğer Tanrı varsa, insan köledir; insan özgür olabilirse ve olmak zorundaysa , o zaman Tanrı yoktur’’ şeklinde fikrini özetlemiştir. Bakunin’in çalışmasının en önemli bölümleri , daha sonra anarşistlerce sık sık SSCB örneğinin öngörüsü olarak nitelenecek olan Marksizm eleştirisine ayrılmıştır. Bu bölümlerde Bakunin , Marksizmin temel argümanlarını ele almış ve birer birer reddetmiştir. Bakunin’e göre , Markssistler teorilerini ‘’bilimsel sosyalizm’’ olarak adlandırmakla kendilerini ‘’bilimsel yasanın’’ sözcüleri olarak görmekte; bu ise onların fikirlerini tartışılmaz bir kutsallığa büründürmekteydi. Bakunin için bu , düşünce özgürlüğünün katı bir dogmatizm tarafından engellenmesi olarak görülmüştür.Bakunin’in Marksizm’e bir eleştirisi, onun tek taraflı , deterministik bir teori olduğu şeklindedir. Bakunin de Marx gibi bir toplumdaki ekonomik sistemin o ülkenin sosyal ve siyasal bünyesine olan büyük etkisini ; toplumsal tabakalaşmada , ekonomik üretimi kimlerin elinde tuttuğunu belirleyiciliğini kabul etmiştir; ancak Marx’tan farklı olarak ekonomik sistemin bütün sosyal sistemi belirlediği fikrine karşı çıkmış ve bir çok tarihsel örnekte siyasal sistemin de ekonomik sistem üzerinde etkili olduğunun görüldüğünü belirtmiştir. Bakunin , üçüncü olarak , Marxist sınıf teorisini eleştirmiş ve toplumsal sistemin dönüştürülmesi sürecinde öncü rolü, ''ezilenlerin ve özgürleşmeleri engellenen bütün grupların ortak'' bir biçimde oynayacağını savunmuştur.Ayrıca Bakunin , Marx'ın sınıf teorisiyle , diğer sınıfları dışladığını ve önerdiği proleterya diktatörlüğünün de fabrika ve kent işçileri tarafından yeni bir aristokrasinin oluşturulmasından başka bir anlama gelmediğini ileri sürmüştür. Bakunin'e göre , 'Sınıf', 'İktidar' ve 'Devlet', birbirinden ayrılmayan yapılardır ve bunlardan birinden hareketle bir diğerini dönüştürmeye veya yok etmeye çalışmak imkansızdır.Bakunin'e göre , Marx'ın önerdiği sistem yeni bir ''idereciler sınıfı'' yaratacak ve bu sınıf bu güne kadar görülenlerin en baskıcısı olacaktır. Ayrıca Marx'ın önerdiği biçimde bir devlet, çok kısa süre içinde bir devlet kapitalizminin örgütleyicisi durumuna düşecektir. Ekonomik açıdan kapitalist devletler ile rekabete girmek zorunda kalacak olan böyle bir devlet , ön plana rekabeti ve dolayısıyla yoğun üretimi koyacağından ilk amacı mümkün olan en üst düzeyde üretim yapmak olacaktır ve doğal olarak bu amaçla oluşturulan işyerlerinde insan , kapitalistlerin yaptığı gibi bir üretim amacına dönüştürülecektir. Bakunin'e göre , Marx'ın savunduğu gibi proleterya diktatörlüğü, sınıfsız bir toplumu oluşturmak yerine , yeni bir sınıfın oluşmasına neden olacaktır. Marx , kurulacak sosyalist devletin bütün üyelerinin eşit olacağını savunurken temel bir yanılgıya düşmektedir, kapitalist toplumda bir çok kurumun ve kişinin yaptığı bütün işleri bünyesinde toplayan ve tek yönetici durumuna gelen sosyalist devlette (Halk Devleti) bu merkezileşme , zorunlu olarak bütün işleri planlayacak bir yöneticiler grubunu gerekli kılacaktır. Bu grubun burjuva yöneticilerinden özde bir farkı olmayacaktır; çünkü asli görevi yönetmek olan herkez doğal olarak yönettiklerini baskı altında tutmak zorunda kalacaklardır. bu hükümet , bugüne kadar kurulmuş olanların en aristokratik, en despotik, en kibirli ve en küstahı olan bilimsel bir intelijensiyanın egemenliği olacaktır. yeni bir sınıf , gerçek ve sözde bilim adamları ve eğiticilerin yeni bir hiyerarşisi doğacak ve dünya , bilgi adına yöneten küçük bir azınlık ile muazzam cahiller yığını halinde bölünecektir. ayrıca bu derece merkezileşmiş bir devlet , sosyal ve kültürel farklılıkları yok saymanın yanında , birey olarak insanıda göz ardı edecektir. Bakunin'e göre , hiç bir yönetici grubu tanrısal güçlere sahip olmadıkça , bu kadar farklı insanın çıkarlarını birarada gerçekleştiremez , sonuçta olacak çok açıktır: Bu durumda , her zaman hoşnutsuz insanlar olacaktır, çükü her zaman birileri başkalarına feda edilecektir. Daha açık ifadeyle bu tartışmalı varlık (Devlet), kamu çıkarı, kamu yararı, kamu güvenliği denilen bir soyutlamada özümlenmiştir ve burada , bütün gerçek istekler , halkın iradesi denilen bir diğer soyutlamada diğerlerini iptal ederler. Buradan bu sözde halkın iradesinin , aslında nüfusun tüm gerçek isteklerinin feda edilmesi ve inkarından başka bir şey olmadığı sonucu çıkar . Ancak yinede , bu her şeyi yutan soyutlamanın , kendini milyonlarca insana dayatabilmesi için , şu yada bu gerçek güç , yaşayan varlık , tarafından temsil edilmesi ev desteklenmesi gereklidir. Bu varlık, bu güç, Kilisede rahipler sınıfı, Devlette yöneticiler ya da idareciler sınıfıdır. Bakunin ayrıca , özetle Marksist devletin; aşırı merkeziyetçi, polis ve ordu temelli kaba güce ve sansüre dayanan , aşırı plancı, sosyo-kültürel farklılıkları yok sayan bir yapılanma içine gireceğini ileri sürmüş ve sonuç olarak böyle bir rejimin , içeride kölelik , dışarıda kesintisiz bir savaş rejimi anlamına geleceğini söylemiştir.Bakunin'in Marksizm eleştirisi , kısaca şöyle özetlenebilir, Marksizm doktriner bir harekettir ve bu nedenle , sosyalizm hedefini taşımasına rağmen , politikaları insan özgürlüğünü geliştirmek yerine , onu köleleştirecek bir içeriğe sahiptir.Bakunin 1872 yılının Eylül ayının yedisinde Lahey'de düzenlenen kongrede , Enternasyonelden ihraç edilmiştir. Bakunin'in ihracının ardından onu destekleyen bir çok ülkenin Enternasyonelden ayrılmasıyla , I Enternasyonel etkisizleşmiş ve kısa süre sonra yok olmuştur. Bakunin ertesi yıl Devlet ve Anarşi'yi yayınlayarak Marx'la olan polemiklerini sürdürmüş ve Enternasyonel içindeki tutumuyla Marx'ın diktatör yönünün iyice ortaya çıktığını ileri sürmüştür. 12 Ekim 1873'te aktif mücadeleden çekildiğini açıklayan Bakunin, buna rağmen , 1874'te İtalya'da Malatesta , Costa ve Cafiero ile birlikte isyan tertiplemiş ancak isyanın başarıya ulaşmasının ardından İsviçre'ye geri dönmek zorunda kalmıştır. Bakunin özgür bireylerden oluşmuş özyönetimli komünlerin birbirleriyle kurdukları birlikler yoluyla örgütlendikleri bir federasyon önermiştir. böyle bir toplumda hayatın tamamı basitten karmaşığa , aşağıdan yukarıya otoriter olmayan kurumlar yoluyla örgütlenmeli ve devlet denilen aygıt bütün biçimleriyle ortadan kaldırılmalıydı. Ona göre yapılması gereken ''halkların çıkarları ihtiyaçları ve doğal tercihleri üzerinde yükselen bireyin komünlerle , komünlerin bölgelerle , bölgelerin ulusla ve en nihayet ulusunda önce Birleşik Avrupa Devletleriyle eninde sonunda ise tüm dünyayla özgür federasyonlar oluşturması''ydı. Bakunin kapitalizm ya da devlet kapitalizmi olarak eleştirdiği Marksizmin yerine , herkezin yetenekleri ölçüsünde katkıda bulunacağı ve herkezin ihtiyaçlarını topluma katkıları ölçüsünde karşılayabilecekleri, kolektivist bir iktisat önermiştir. Bakunin son yıllarında umudunu yitirsede , hayatı boyunca toplumsal dönüşümün ancak toplumsal bir devrimle gerçekleşebileceğine inanmıştır. Toplumsal devrime bağlılığı nedeniyle Proudhon'dan devraldığı anarşist hareketi kolektivist bir çizgiye taşıyan Bakunin , anarşist hareketin Fransa , İsviçre, Belçika, İtalya, İspanya ve Latin Amerika başta olmak üzere dünyanın bir çok bölgesine yayılmasını sağlamış ve bu bölgelerde etkinliği uzun süre devam etmiştir. Kaynakça; H. Arvon, Anarşizm(çev. A. Kotil), İletişim Yayınları, İstanbul, 1991; M. Bakunin , Tanrı ve Devlet (çev. S. Ergün), Öteki Yayınları, Ankara , 2000; M. Bakunin , Devlet ve Anarşi (çev. M. Uyurkulak) , Öteki Yayınları, Ankara, 2000; G. Crowder, Klasik Anarşizm(çev. S Altınparmak), Öteki Yayınları, Ankara, 1999; S Dolgoff, Bakunin (çev. C. Atilla), Kaos Yayınları, İstanbul, 1998; K. Marx-F. Engels-V. I. Lenin, Anarşizm ve Anarko-Sendikalizm(çec.S.Belli), Sol Yayınları, Ankara, 1979; V. Richards, Malatesta (çev. Z.Kiraz), Kaos Yayınları, , İstanbul, 1998; P. Thomas, Marx ve Anarşistler(çev. D. Evci), Ütopya Yayınları, Ankara, 2000. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.