Jump to content

İslamda Tragedya Kahramanı ve Tragedya Örnekleri...


birunsatan

Önerilen Mesajlar

Metin And...

İslam dünyası Aristoteles’in Poetika’sını tanıyordu. Ya çeviri, ya da özet yoluyla Arap yazarları buradaki çeşitli tragedya kavramlarını değişik terimlerle karşılamışlardı; Sözgelimi, Ebu Bişr Metta b. Yunus, ya da İbni Sina gibi. Bu tanışıklıktan ne yazık İslam dünyasında bir dramın varlığını söyleyemeyiz. Ancak bir dramın, bir tragedyanın doğumu için, ritüel ve mithos’a uygun ortam, ve koşullar yeterliydi. Özellikle Şii’lerde Muharrem uygulamaları ve buradan doğan Taziye, denebilir ki İslam dünyasının yaratabildiği tek dramdır. Gerçi ritüel ve mithos’un drama yani Taziye’ye dönüşmesi çok yakın tarihte gerçekleşmiştir, ancak bu oluşumu hazırlayan etkenlerin içinde gene dramatik öğeler buluyoruz. Konu Anadolu Türkiyesi’ni de yakından ilgilendirmektedir. Bunlar üzerinde çeşitli incelemelerimde durmuştum.(1)

Taziye ne ölçüde Yunan tragedyasına benzer, ne ölçüde ondan değişiktir? Temmuz 1977’de Atina’da toplanan Uluslararası Kongre’nin konusu Yunan tragedyasıydı. Bu kongreye sunduğum uzun bildiride(2) Taziye ile Yunan tragedyasını gerek kökenleri ve oluşumu, gerekse dramatik yapısı ve tekniği açısından ayrıntılı karşılaştırmıştım. Bu bildiri henüz yayımlanmadı ancak Yunanca’ya çevrilip resimli olarak THEATRO dergisinde yayımlandı. Çok ayrıntılı ve uzun bu karşılaştırmaya burada yeniden dönecek değilim, ancak iki dram arasındaki bir iki önemli noktaya kısaca değinmek isterim. En önemlisi trajik tersinleme (tragic irony) bakımındandır. Her iki dramın seyircisi olaylar dizisini, öyküyü çok iyi bilirler. Ancak Yunan tragedya kahramanının yazgısını bilmemesine karşın, Taziye kahramanının alın yazısının, sonunun üzerine ön bilgisi vardır. Başta eksen kişi Hazret-i Hüseyin olmak üzere tüm kahramanlar ne zaman, nasıl öleceklerini ya da sonlarının ne olacağını bilirler.

Her iki dramda da insan yazgısı önemlidir. Gerçi çektikleri onları yüceltirse de Yunan tragedya kahramanında insan, ne denli soylu, yüceltilmiş olursa olsun, Tanrıların istemine karşı eylemleri için cezalanacaklardır. Oysa Taziye’de Hazret-i Hüseyin, Tanrının istemine karşı çıkmaz, öyle ki Tanrının isteğini yerine getirmek uğruna, utkuya sırtını çevirir. Hazret-i Hüseyin ve yandaşları Tanrının değil insanoğlunun istemine başkaldırır.

Yunan tragedyasında kahramanın eylemi Tanrının istemine karşıysa kusurlarının değçesini ödemelidir. Taziye’de ise, kişi ne denli haklı ve kusursuz olursa olsun gene de acı çekmeli ve yok olmalıdır. Yunan tragedyasında kahraman, yıkıntıya götürmesine karşın, gerçeği bulmak, ona erişmek ister. Oysa Taziye’de gerçek, kahraman için bellidir, Yunan tragedyasının tersine gerçeği başkalarının da öğrenmesini ister. Yunan tragedyasında kahramanın karşıtı yazgısı, dolaylı olarak Tanrılardır. Taziye’de Tanrı, Hüseyin’in yol göstericisi, koruyucusudur, karşıtı ise insan oğludur. Yunan tragedyasının Tanrıları acımasızdır, hoşgörüleri yoktur, öç alıcıdırlar. Bunun gibi Taziye’de Suriye ordusu, onun komutanları İbn Saad ve Şimr, sanki Yunan tragedyasındaki Tanrılar gibidir. Bu ordu ve komutanları Taziye’de en önemli dramatik karşı güçtür. Yunan tragedyasında trajik kahramanın Tanrılara baş kaldırması, bunun sonunda yok olarak yücelmesi, ululanması gösterilir. Taziye kahramanı, kendi eliyle değil fakat öteki insanların eliyle yok olur. Yunan tragedyası dine, Tanrıya saygılı ile günahlı ayrımını yapmaz. Seyirci bakımından kimin cennete kimin cehenneme gideceği üzerinde durulmaz. Taziye ise seyirciye, kişiler üzerine değer yargılarıyla sunulur. Yukarıda da belirttiğim gibi, bu benzeşmezliklerin yanı sıra Yunan tragedyasıyla Taziye arasında çok yakın ve benzeşen ortak noktalar bulunmaktadır, ancak burada konumuz bu değil. Ayrıca buraya dek söylenenler aşağıda özetle verilecek Taziye örneklerinden de çıkarılabilir.

Şimdi buradan tragedya ya da söylence kahramanının nitelikleri bakımından Taziye’yi incelemeye geçelim. Taziye’nin eksen kişisi Hazret-i Hüseyin’dir. Ancak binleri bulan Taziye metinlerinde başka eksen kişiler de yer alır; Adem, Musa, Yusuf, İbrahim, İsa, Nuh, Mansur’il-Hallaç, Timurlenk ve başkaları. Kimi Taziye’de Hazret-i Hüseyin hiç gözükmez, ancak tüm Taziyeler dolaylı da olsa gene Hazret-i Hüseyin’in ekseninde gelişir, yan olay ve yan kahramanlar hep onun kişiliğine yöneliktir, anıştırmalar, anımsatmalar, çağrışımlar, vurgulamalar, karşılaştırmalarla hep onun kişiliği vurgulanır. Ridgeway’in kahraman konusunda Osiris ile Hazret-i Hüseyin arasındaki ortak noktaları belirleyişini bir yazımda özetlemiştim.(3) burada Lord Raglan’ın(4) söylence kahramanında bulunduğu 22 nitelik bakımından Hazret-i Hüseyin’i inceleyeceğiz. Bu yirmi iki nitelik ya da olguyu Raglan üç ana kümeye ayırıyor; Kahramanın doğumuyla ilintili olanlar, kahramanın hükümdarlığı ele geçirişi ya da tahta geçişiyle ilgili olanlar ve bir de ölümüyle ilgili olanlar.(5) Bunlar insanoğlunun doğum, eriştirme ve ölüm gibi geçiş törenleri (rites de passage) olarak da görülebilir. Raglan bu 22 niteliğin tümünü kişiliğinde gösteren hiçbir kahraman bulamamıştır. En yüksek sayıya Kral Oedipus 21 ile ulaşmakta, onu yirmiyle Theseus izlemektedir. Raglan, Yunan ve Roma, Tevrat, Cava, Kuzey Avrupa ve Kelt, Mısır ve İngiliz söylence kahramanlarıyla bu nitelikleri örneklemiş olmakla birlikte Hazret-i Hüseyin’i ele almamıştır. İşte bu yazıda Raglan’ın yirmi iki niteliğini Hazret-i Hüseyin’e uygulayacağız. Sonucu hemen belirtelim; Sözlü geleneklerin yardımıyla Hazret-i Hüseyin de yüksek bir sayıya ulaşmakta, yirmi iki üzerinden 18 niteliği kişiliğinde toplamaktadır. Lord Raglan’ın bu 22 niteliği şunlardır:(6)

1. Kahramanın annesi hükümdarlık ailesinden bir bakiredir; 2. Babası bir kral, bir hükümdardır; 3. Babasıyla annesi arasında yakın hısımlık bağı vardır; 4. Kahramanın ana rahmine düşüşü olağandışı koşullardadır; 5. Tanrının oğlu olarak ün yapmıştır; 6. Doğumunda genellikle annesinin en yakınlarından biri (annesinin babası) onu öldürmeye kalkışır; 7. Ama gizlice kaçırılır, saklanır, götürülür; 8. Uzak bir ülkede üvey ana babalarca büyütülür; 9. Çocukluğu üzerine bilgimiz yoktur; 10. Yetişkin olduktan sonra hükümdar olacağı ülkeye döner ya da gider; 11. Bir kral, bir dev, bir ejderha ya da vahşi bir hayvanı yener, utkuya erişir; 12. Bu utkudan sonra bir hükümdar ailesinden bir kızla, genellikle yerini alacağı önemli kişinin kızıyla evlenir; 13. Hükümdar olur; 14. Bir süre olaysız hüküm sürer; 15. Yasalar getirir, kor; 16. Daha sonra ya tanrıların ya da halkının gözünden düşer; 17. Tahtından indirilir ve kentten sürülür; 18. Yazgısındaki ölümle karşılaşır; 19. Ölümü genellikle bir dağın tepesinde olur; 20. Çocukları, varsa, onun yerini almazlar; 21. Cesedi gömülmez; 22. Ama onun için bir ya da daha çok kutsal gömüt, kabir, yatır yapılır. İlerde Hazret-i Hüseyin’inkilerle karşılaştırmak için Raglan’ın verdiği örnekleri sayısal olarak bu nitelikleri nasıl değerlendirdiğini görelim. Yunan ve Roma kahramanları: Romulus 18. Herakles 17. Perseus 18. Jason 15. Belleophon 16. Pelops 13. Asklepios 12. Dionisos 19. Apollo 11. Zeus 15.

Tevrat’tan Kahramanlar: Yusuf 12. Musa 20. İlyas (Eliya) 9.

Cava Kahramanları: Watu Gunung 18.

Kuzey Avrupa Kahramanları: Sigurd ya da Siegfried 11.

Kelt Kahramanları: Llew Llawgffes 17.

Mısır Kahramanları: Nyikang 14.

İngiliz Kahramanları: Arthur 19. Robin hood 13.

Ayrıca Taziye Kahramanları da olduğu için bunlardan Yusuf ile Musa’yı, ve bir de Dionisos’u (bize göre Hazret-i Hüseyin de Adonis, Osiris, Dionisos gibi bitkisel Tanrı inancının bir kalıntısıdır(7), yanlarında Raglan’ın sayılarıyla gösterelim:

Yusuf:(8) Tevrat’ın Tekvin bölümünde Kuran’ın da Yusuf Suresi’inde yer alan Yusuf’un annesi Rahel (Kuran Yusuf’un annesini anmaz) bir din önderinin kızı 1. babası Yakup da bir din önderidir 2. annesiyle babası kardeş çocuklarıdır 3. Annesinin ana rahmine düşmesi Rahel’in adamotu yemesiyle olmuştur 4. Çocukluğunda kardeşleri onu öldürmeye yeltenmişler 6. fakat o bir dolantıyla kurtulmuştur 7. ve Mısır’da büyütülmüştür 8. Erginliğine erişince bir düş yorumu yarışmasında ve hava durumunu oranlamasıyla üstün gelmiştir 11. ve soylu bir kadınla evlenmiştir 12. ve Mısır’da egemen yönetici olmuştur 13. ve başarıyla hüküm sürmüştür 14. Ve yasalar yapmıştır 15. Daha sonraki yıllar üzerine bilgimiz yok ama bir sözlü geleneğe göre sonra gözden düşmüştür. Böylece Yusuf 22 üzerinden 12 niteliğe sahiptir.

Musa:(9) Ana ve babası Levi boyunun ileri gelenlerindendir (1-2), ve yakın akrabadırlar 3. annesi Firavun’un kızı olarak bilinir 5. Firavun onu doğumunda öldürmek ister 6. fakat dalgalarla sürüklenir 7. ve gizlice büyütülür 8. Çocukluğu üzerine bilgimiz yoktur 9. fakat yetişkinliğinde bir Mısırlıyı öldürür 11. ve Medyan’a gider, orada hükümdarların kızıyla evlenir (Tsippora). 12. Mısır’a döner 10. Firavun üzeride büyüsel utkular kazanır 11. ve hükümdar olur 13. Hükümdarlığı uzun sürer ve yasalar koyar 15. ama daha sonra Yahova’nın gözünden düşer 16. önderliğini yitirir 17. esrarengiz bir biçimde bir dağın tepesinde yok olur (18-19). Çocukları onun yerine geçmezler 20. Cesedi gömülmez 21. fakat kutsal gömütü Kudüs yakınındadır 22. Görülüyor Musa 22 nitelikten yirmisini kişiliğinde topluyor, hem de kiminde ikişer kez olarak.

Dionisos:(10) Annesi Semele hükümdar ailesinden bir bakire 1. babası Tanrı Zeus’dur 5. Zeus Semele’nin dayısıdır 3. ve Zeus ona bir kasırga ile gelmiştir 4. Hera onu doğumunda öldürmeyi dener 6. fakat o bundan olağanüstü bir biçimde kurtulur 7. ve gizli bir yerde büyütülür 8. Çocukluğu üzerine bilgimiz yoktur 9. fakat yetişkinliğinde Asya’ya yolculuk yapar 10. çeşitli utkulara erişir 11. ve hükümdar olur 13. Bir süre başarıyla yönetir 14. ve tarım ve başkaca konularda yasalar kor 15. ama daha sonra sürgüne gönderilir 17. Ölür 18. fakat sonra Olympus’a yükselir 19. Çocukları yoktur 20. Gömüldüğü yer bilinmez 21. ama onun için çeşitli yatırlar ve tapınaklar yapılmıştır 22. Böylece Dionisos 19 niteliğe sahiptir.

Şimdi Hazret-i Hüseyin’e gelelim. Lord Raglan’ın 22 niteliğini Hüseyin’e uygularken, kesin belgesel olguların yanısıra Şii’lerde oluşturulan hadislerden, sözlü geleneklerden yararlanılmış olması doğaldır, çünkü bu nitelikler zaten bir söylence kahramanı içindir.

1.Hazret-i Hüseyin’in annesi Fatma, Peygamber’in kızıdır. Bekarete gelince, özellikle Nur öğretilerine göre Fatma olağan bir anne olmayıp, Hazret-i Hüseyin’in doğumu için Tanrısal bir aracıdır. Nur, Allah’ın niteliklerindendir ve onun yazgısı baştan bellidir ve bitimsiz, sonsuz ışıktan doğmuştur. Salman Farsi’nin bir hadisinde Peygamber’in Hüseyin için onun da kendisi gibi Allah’ın Nuru’ndan yaratıldığını söylemiştir. Hazret-i Hasan da Ali ve Fatma’dan aynı ışıktan doğmuşlardır.

2. Hüseyin’in babası yalnız hükümdar değil, aynı zamanda Halife ve ilk imam’dır, bu bakımdan kraldan daha önemlidir.

3. Ali, Peygamber’in amca çocuğudur, bu bakımdan Fatma ile Ali arasında yakın akrabalık bulunmaktadır.

4. Hüseyin’in doğumu altı ayda olmuştur. Yalnız o ve İsa kısa sürede doğmuşlardır. Doğumu sezen Hurilerden biri Fatma’ya gelmiş ve Hüseyin’e dadılık etmiş, göbeğini kesmiş ve şehit olacağını simgeleyen Cennetin bezlerinden birine sarmıştır. Bu konuda daha pek çok çeşitlemeli ve ayrıntılı sözlü gelenek bulunmaktadır. İslamda Betül niteliği yalnızca Fatma ve Meryem için kullanılır.

5. İslam açısından Hüseyin’in Allah’ın oğlu olduğunu, ileri sürmek hele anası ve babası belliyken, olanaksızdır. Ama gene sözlü geleneklere göre Hüseyin Allah’ın ışığını taşımakta ve onun gücünü Tanrısal ışık olarak paylaşmaktadır. (6) (7) ve (8) Yani doğumunda babası ya da annesinin babasınca öldürülmeye yeltenilecek ve bundan kurtulup yok olacak ve uzak bir yerde üvey baba analarca yetiştirilecektir. Her üç nitelik de Hazret-i Hüseyin’e uymamaktadır, ayrıca bu Hazret-i Ali ve Peygamber bakımından da kabul edilemez.

9. Hüseyin’in çocukluğu üzerine bilgimiz yoktur.

10. Hüseyin, babası Ali öldürüldüğünde otuz yedi yaşındaydı, ağabeyi Hasan ikinci imam oldu. Hüseyin tüm direnmesine karşın Hasan Halifelikten çekildi. Hasan’ın ölümünden sonra üçüncü İmam olmakla birlikte eğer Medine’de kalmış olsaydı öldürülmeyecekti, çünkü ailesinden çok kişi olduğundan Yezid öldürmeyi göze alamazdı. Onun hükümdarlığı aslında sonsuza dek Kerbela’da başlar, adalet yerini buluncaya dek sürecektir.

11. Hüseyin’in durumunda eğer bir karşı gücü yenip ölürse, tragedyadaki etki azalacaktı. Sözlü geleneklere göre Hüseyin’in düşmanı yenecek üstün gücü vardı, ama istememiştir. Taziye metinlerinde de birçok olağanüstü güç ona yardım önermiştir. Bunlar arasında Cinler ordusu da vardır. Bundan örnekler aşağıdaki Taziye özetlerinde bulunmaktadır. Bunlar sayıca pek çoktur ancak Hüseyin hepsini geri çevirmiştir. Kısaca isteseydi bu dünyada utkuya erişebilirdi, ama o Tanrının istediğini yerine getirerek öteki dünyada utkuya erişmiştir.

12. Hüseyin son İran kralı Yezdegird’in kızı Şehribanü ile evlenmiştir. İranlılar bağımsızlıklarını yitirdiklerinde hükümdarlık için en uygun aday olarak Hüseyin’i görmüşlerdi. Hem son kralın kızı ile evlenmiş olması, hem de İran’ı elinde tutan Araplara başkaldırması bakımından en uygun adaydı. Nitekim Şahrbanu’dan oğlu Zeynelabidin’in en uygun İmam adayı olarak görülmesi de gene bu nedenledir.

13. Şiiler için, özellikle İranlılar için Hüseyin gerçek kral, şahtır. Belki bu geçici bir krallık değil, sonsuza dek ölümsüz şahlıktır.

14. Hasan Hicri yıl 50’de öldükten sonra Hüseyin üçüncü imam olarak on bir yıl Şiileri yönetmiş, ama bu yıllar üzerinde bilgi yoktur. Yalnız ölümünden on gün öncesi çok iyi bilinmektedir.

15. Gerçi sözlü geleneklere göre onun İmamlığı (hükümdarlığı) üzerine çok bilgi yok, ama ölümüne yakın son günlerde bir çok yasalar ve uygulamalar getirmiştir.

16. Kufe’den Hüseyin’e onu başlarında görmek için yüzlerce mektupla çağrı gelmiş, ama Kufe yakınlarına gelince Hüseyin’i istemediklerini belirtmişlerdir. Ve onu ölüme bırakmışlardır. Bu da Raglan’ın halkın gözünden düşmesi koşuluna uygundur.

17. Hüseyin Medine’den sürülmemiş kendi isteğiyle ayrılmıştır, amacı Kufe’de hüküm sürmek böylece Yezid’e başarıyla karşı koyabilmekti. Bu bakımından onun kenti Medine değil istenmediği, girmesine izin verilmediği Kufe’ydi.

18. Hüseyin’in ölümü esrarengizden de öteye şehitlikti. Ölümü üzerine pek çok sözlü gelenek vardır, hemen tümü olağanüstü ölümlerdir. Bunlardan biri aşağıdaki Taziye’de örneklenmiştir. Söz gelimi Hüseyin’in aldığı yaraların sayısı 33 ile 1900 arasında değişmektedir. Gene bu geleneklere göre Hüseyin tek başına 22 bin düşman askeri öldürmüştür.

19. Gerçi Kerbela çölünde tepe, dağ yoktur, ama bir sözlü geleneğe göre Allah Hüseyin’e artık düşman öldürmekten vazgeçmesini, şehitliğe hazır olmasını, “savaşmayı bırak, yüksek bir yere çık, alın yazını kabul et

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kerbela’dan önce ilk şehit olanlardan biri Hüseyin’in yiğeni ve Kufe’ye kendisine biat edilmesi için elçi olarak gönderilen Müslim olmuştur. Şimdi onun Taziyesini görelim. Bu da çeşitli metinler arasından Hur bölgesinden derlenmiştir, genellikle Muharrem ayının 8. günü oynanmaktadır.(23) “Taziye-i Hazret-i Müslim

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...