schizophrana Oluşturma zamanı: Ocak 18, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Ocak 18, 2008 Sinema tarihi boyunca yönetmenlerin, eleştirmenlerin ve sinema hakkında kafa patlatmış kimselerin araştırmaları neticesinde ortaya çıkmış akımlardır. Burada her akımı kısa bir özetle anlatıp onu temsil eden yönetmenleri de bir alt başlıkta inceleyerek yazmak istiyorum. sinemasever arkadaşlarımın da desteği olursa yönetmenleri ya da akımları paylaşarak güzel bir çalışma yapabiliriz. aceleye getirmek istemiyorum o yüzden parça parça yazacağım. 1. Disa vurumcu Alman sinemasi 2. Sairane gerçekçilik 3. Yeni gerçekçilk 4. Yeni dalga 5. Özgür Sinema 6. Yeni sinema 7. Deneysel sinema 1- DISAVURUMCU ALMAN SINEMASI: 1900'lü yillarda Fransa, Rusya, Isveç, Norveç, Çekoslavakya ve Polonya ile tek tük Ingiltere ve Amerika'da görülen bu akim gerçek anlamda kendini tüm sanatlardaki gelismesiyle kendini Almanya«da göstermistir. Normal olanin disina tasan, insanin bilinç altindakileri disari tasimasi, yansitmasi olarak söyleyebilecegim bu akim dilimizde"Ifadecilik, anlatimcilik, kendilikçilik, ruhsal yasantinin içerikleriyle, tinsel içerikleri dile getiren çagdas sanat akimi olarak karsilik bulur." (Demiray, 231) Öncelikle resimde görülmüs, daha sonra heykel, mimari, edebiyat, tiyatro ve müzige yansimistir. "Duygusal tepkileri yansitmak amaciyla çizgi ve rengin dogadan bagimsiz kilinarak oldukça özgür bir biçimde kullanimiyla, kalin boya hamuru yogun renk, karsit degerler ve biçim bozma resimde kullanilan Ekspresyonist üsluptur." (Britanica, 7:230) Diger adiyla "Ekspresyonizm" olarak da bilinen disa vurumculugun resimdeki temsilcisi Picasso'dur. Disavurumcu akim en çok Almanya'da talep görmütür. Bunun temelinde de Germen ülkelerinin yasadigi toplumsal bunalimlar ve baski rejimlerinin etkisi vardir. Halk ve aydin kesim bastirilmis, sindirilmis duygu ve düsüncelerini disavurumcu (Ekspresyonist) bir tarzda sanata yansitmislardir. Bir baskaldirinin meyvasidir disavurumculuk.http://www.evcifilm.com/images/spacer.gifFESTİVALLER YARIŞMALAR KISA FİLM ÜZERİNE HD TEKNOLOJİSİ KAMERALAR http://www.evcifilm.com/images/spacer.gif1919-1939 yillari arasinda Almanya«da Alman disavurumcu akiminin etkisi ile Disavurumcu Alman sinemasi ortaya çikmistir. "Disavurumculukta gölgeli bir isiklandirma, gerçeküstü bir dekor, yapay rol yapma ve gerçek olmayan bir dünyada gezinen kameranin asiri üslubu dikkat çeker. Filmlerde kaba ve barbar görüntüler hakimdir. Ölüm ve düsük yasama iliskin nesnelerle beraber, savasin kizistirdigi umutsuzluk ve erime bu dönemin konularidir. Daha iyi bir dünyadüslenir. Bu düsle birlikte"Gerçekçilik"bir kenara birakilmis, soyut ve metafizik olana yönelinmistir.Görselanlatim güçlüdür. Güncel hayat dikkate alinmamis ve "BEN'IN" derinliklerine inilmeye çalisilmistir." Bu dönemde fantastik dünyaya isik tutan belli basli filmler sunlardir: PRAG«LI ÖGRENCI (1913)-YÖN:STELLAN RYE GOLEM (1914) -YÖN: HENRIK GALEEN HOMUNCULUS (1916) -YÖN:OTTO RIPPERTDOKTOR KALIGARI'NIN MUAYENEHANESI (1919) - ROBERT WIENA The Cabinet Of Dr. Caligari http://img260.imageshack.us/img260/6867/caligarinb0.jpg -------------------- 2- SAIRANE GERÇEÇILIK: Sairane Gerçekçilik Fransa«da dogmus ve en çok ilgiyi de bu ülkede toplamis bir akimdir. Akim "SIIRSELLIK" ve "GERÇEKÇILIK"olmak üzere iki dinamik üzerine temellendirilebilir. "Akimin siirselligi; seçilen mekanlarda ve film karakterlerinin davranislarinda yatmaktadir. Islak caddeler, sisli limanlar ve kir kahveleri mekan olarak seçilmekle beraber, film karakterlerini, asker kaçaklari, umutsuz katiller ve yaptigi evlilikten mutlu olmamis kadinlar olusturmaktadir. Filmlere marazi bir ruh hali hakimdir. Genellikle yasak ya da imkansiz asklar anlatilmaktadir. Akimin "GERÇEKÇILIK" yönünü ise karakterlerin karsilarina çikan yasamin katiligin simgesi olarak görülen POLIS ve GANSTERLER«in varligidir." (Onaran, 1986:138) Akimin ortaya çikmasinda JEAN VIGO, MERCEL L«HERBIER ve JULIEN DUVIVIER gibi yönetmenler etkilidir. Akimi temsil eden belli basli filmler söyledir: HAL VE GIDIS SIFIR (JEAN VIGO), GEÇIP GIDEN ÇATANA (JEAN VIGO) Hal ve Gidiş Sıfır Hakkında Yönetmen: Jean Vigo Senaryo: Jean Vigo Kurgu: Jean Vigo Görüntü: Boris Kaufman Müzik: Maurice Jaubert Oyuncular: Jean Daste, Louis Lefevre, Gilbert Pruchon, Delphin, Constantin Goldstein Kehler Yapım: Franco Film, Aubert, Gaumont Dağıtım: Gaumont, 30 Av. Charles de Gaulle, 92200 Neuilly Sur Seine France, Tel:+33 1 46432000, Fax:+33 1 46432033 Anarşiye bir saygı duruşu niteliğindeki Hal ve Gidiş Sıfır sinema tarihinde çocuklar üzerine yapılmış en önemli filmlerden biridir. Yazar, yönetmen, senaryo yazarı ve kurgucu Jean Vigo'nun filmi Hal ve Gidiş Sıfır, yönetmenin bir yatılı okul öğrencisi olarak yaşadığı kötü deneyimlerinden yola çıkarak çekilmiş ve Truffaut'nun 400 Darbe ve Lindsay Anderson'un If / Eğer adlı aynı konuyu işleyen klasikleşmiş filmlerini büyük ölçüde etkilemiştir. http://img174.imageshack.us/img174/6711/vigodw4.jpg 3- YENI GERÇEKÇILIK: 1945 sonrasi Italya«da dogmus olan bu akimda sinema yeni bir boyut kazanmis, JEAN RENOIR'la birlikte "SIIRSEL REALIZM" tarzini benimseyen filmler yapilmaya baslaniyor. Akima göre "Genel erkek ve kadina yönelmelidir. Gerçek hayat olusumlarinda kapilarin disinda çekimler yapilmali; adeta bir belgeselle ayni tarzda olmalidir." (Biryildiz, 66) Yeni Gerçekçi yönetmenler kamerayi sokaga tasiyarak anti-stüdyo görüsünü olusturdular. HOLLYWOOD isiklandirmasini gözardi ederek yerlesim yerinde dogal isigi kullandilar. Melodramlar bir kenara birakilarak savastan sonra zarar görmüs ülkelerin sokaklarina yöneldiler.Kamera ile en iyi sekilde eldeki anin gerçegini yakalamaya çalisirlarken aktör ve aktristler de "DOGAÇLAMA"yolunu seçtiler. "ÇERÇEVELEME VE KAMERA HAREKETI"1930Ôlara dogru yerini esnek ve serbest kamera hareketlerine birakti. Yerlesimdeki dogal sesleri kayit etmek imkansiz oldugundan dialog, müzik ve sesler sonradan ekleniyordu. Öykü birakilarak hayatin aci tecrübesine yakinlik kural haline geldi. Hikaye örgüsü olmaksizin bir olay oldugu gibi görüntüleniyordu. Fakirlik, issizlik, savas sonrasi ekonomik kaos ve belirsizlik filmlerin baslica ögeleriydi. Filmlerde son yoktu ve gelecek belirsizdi. Italya«nin o günkü tarihsel kosullari nedeniyle insanlarin içine düstükleri trajedi ve bosluk filmlerde yaratilan boslugun getirdigi aci ve belirsizlile yansitilmistir. Bu akimin belli basli yönetmen ve filmleri su sekildedir:LUCHINO VISCONTI (The Postman always rings twice /Postaci kapiyi iki kere çalar.), (Terra Trema /Yer sarsiliyor.), (Rocco ei Suoi Fratelli /Rocco kardesler); ROBERTO ROSSELLINI (Roma açik sehir), (Hemseri), (Germania anna Zero /Almanya sifir yili); VITTORIA DE SICA (Sciuscia /Boyaci ya da Kaldirim Çocuklari), (Ladri Biciclette /Bisiklet Hirsizlari) Bu akımda beni en çok etkileyen filmler Postacı Kapıyı İki Kere Çalar ve Bisiklet Hırsızları olmuştur. Bisiklet Hırsızları Filmde Vittorio De Sica, 2. Dünya Savaşı sonrası yoksul Roma atmosferi içerisinde, var olma mücadelesi veren sıradan bir işçi perspektifinden, umut, utanç ve yitiriliş üçgeni ekseninde insanlık durumunu gözler önüne sermektedir. Bir süredir işsiz olan Antonio Ricci'nin yeni işi için aldığı ve iş için çok gerekli olan bisikleti, bir afişi yapıştırdığı sırada çalınır. Polis hırsızı kendilerinin bulmalarını söyleyince Antonio ve 10 yaşındaki oğlu Roma’yı karış karış dolaşarak bisikleti ararlar. -------------------- - YENI DALGA: 1950 sonrasinin Fransa«sinda ortaya çikmis bir sinema akimidir. Fransiz Yeni Dalga akimi 2. Dünya savasi sonrasi varolan Fransiz film yapim kurumuna karsi tepki olarak dogmustur. "Ilk olarak kisilerin filmleri, ayni bir romancinin kitap yazmasi veya bestecinin bir müzik parçasini yaratmasi gibi yorumlamalari gerektigine inanmislardir." Ikinci olarak klasik HOLLYWOOD film yapimindan farkli olarak yeni bir sinema dilinin bulunmasi gerektigine inanmislardirSavas sonrasi sarsintilari aza indirgemek için hükümet destekli filmlerin yapimi CNC«nin (Contre National Cinematographie) 1946 Ekiminde kurulmasi, yabanci ortak yapimli filmlerin yapimi (Savas bitti, Çilgin Pierrot, VeTanri Kadini yaratti.) Fransiz sinemasini yeniden canlandirdi. Bu gelismelerin etkisi ile 1960«larin baslarinda Fransiz Yeni Dalga film endüstrisinin kalbi ve ruhu haline geldi. Bu akimin yönetmenleri esinlenmelerini olaganüstü ber Paris kurumu olan SINEMATEK FRANSA Ôda bulduklari sinema tarihinden aldilar. Yeni Dalga yönetmenleri HOLLYWOOD«un yüzeyselliginden kaçmislardir. Roberto Rossellini«yi örnek alarak Paris«in sokaklarina çikmislardir. Sokaklarda dogal isiklar kullanmislardir. "Yeni dalga yönetmenleri sonsuz kurgulama olanaklari, kamera çalismasi, ses ve mizansenle oynamayi sevmislerdir. Ayni zamanda sevilen filmlerden alintilar yapilmistir. Yeni Dalga klasik HOLLYWOOD öykülemesinden farkli bir stilde hikayeler yaratir. Öyküleyici sahneler birbirini anlamli bir biçimde izlemez. Seyirci hiçbirzaman ne olacagini bilemez. Komik bir sahnebir cinayetle tamamlanabilir. Kurgulama can alicidir. Yeni Dalga flmleri çok az net kapanisa ererler, sadece biterler. Tipik yeni dalge öykülemesinde kisi ile toplum arasinda çok az iliski oldugu gibi karakterler hiçbir aile ya da politika bagi olmayan ögrencilerdir."(Biryildiz, 90-91) Bu akimi temsil eden belli basli yönetmenler sunlardir: ALAIN RESNAIS (Nuit et Marienbad/Geçen yil Marienbad); FRANÇOIS TRUFFAUT (400 darbe) JEAN LOC GODARD 5- ÖZGÜR SINEMA: 1956«da LINDSAY ANDERSON, KAREL REISZ ve TONY RICHARDSON TARAFINDAN yönlendirilen, Anderson ve Reisz«ineditörü olduklari SEQUENCE dergisindedüsüncelerini yayimladiklari Ingiliz belge hareketidir. Politik atmosfere de yansiyan bu akim yeni solun baslamasiyla ticari Ingiliz sinemasini da etkilemistir. Çalisan sinifin problemleri ve sosyal içerikli konulariyla Ingiliz Sinema Enstütüsü (BFIY) tarafindan destek gören bu akimin yönetmenleri ilk yapitlari olarak belgesellerle basari kazanmistir. Ardindan konulu filmlere geçilmistir. 6- YENI SINEMA : Yeni Sinema akimi 1960«larda Brezilya«da yayilmaya basladi. Amaci yabanci etkilerden uzak olarak kendi film kültürlerini olusturmakti. NELSON PEREIRA DOS SANTOS, GLAUBER ROCHA VE RUY GUERRA gibi yönetmenlerin bayrak tasiyiciligini yaptigi "Yeni Sinema" akimi kendi ülkelerindeki ve dünyadaki sinema izleyicilerine, toplumsal adaletsizligin egemen oldugu bir ülkenin gerçeklerini, bazen bir belgeselin gerçekligiyle bazen de Brezilya kültürünün izlerini tasiyan simgeleri kullanarak gözler önüne sermektedir. Yeni Sinema elemanlari yaptiklari filmlerde, anlatimdaki özgürlükleri ve yapimdaki bagimsizliklari açisindan örnek gösterebilecek bir akimdir. 1967 sonrasida dünyadaki gelismeler siyasal, sosyal ve ekonomik alandaki bunalimlar Yeni Sinemacilara büyük bir darbe vurdu. Toplmsal içerikli konulardan uzaklasilarak renkli karnaval ve eglence havalarina ilisik konular yer aldi yeni filmlerde. Açligin, tutkunun ve siddetin sinemasi olan Yeni Sinema böylelikle yeni bir boyut kazandi ve gerçek amacindan uzaklasti. Bu akimin temsilcileri söyledir: GLAUBER ROCHA (TERRA EM TRANSE /Kendinden geçmis ülke) ANTONIA DES MORTES (Borrauanto /Firtina) RUY GUERRA (Os café jestes /Arzu plaji) 7- DENEYSEL SINEMA : Sinema ve Televizyon Terimleri Sözlügü Deneysel Film için "Sinemada alisilmisin disinda yenilikler deneyen film çesiti " tanimini veriyor.Kantz ise Deneysel Sinemayi açiklarken özgün ve gelenekselden ayri çalismalar yapan kisileri kapsar demektedir. Sabri Kaliç ise Deneysel Sinema adli yapitinda her yenilik getirmis film Deneysel filmdir diye açiklar. Deneysel Sinema hakkinda tanimlar birebir yapilani açiklamaya yeterli olmadigi gibi; bu çalismalari da adlandirirken bir karisiklik söz konusudur. Kaliç Deneysel Sinemayi adlandirmak için; underground (yeralti) sinema, Avant Ggarde (öncü) Sinema, Independent (Bagimsiz)Sinema ve Expeirimental (Deneysel) Sinema gibi terimler kullanilmaktadir. Deneysel filmleri tanimlamanin en iyi yolu onlarin "Tanim kabul etmez "olduklari gerçegini görmektedir. Deneysel film çekimlerinden dünya sinemasindan örnekler verecek olursak su filmleri sayabiliriz : TONY CONRAD (Flicker / Kirpisma, 1966),ANDY WARHOL (Sleep / Uyku, 1963),LOUIS DELLUC (Fievre),LOUIS BUNUEL (Un chien andolou /Endülüs köpegi),VIKING EGGELING (Diagrol symphanien /Çapraz Senfoni) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Sepia Yanıtlama zamanı: Ocak 18, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 18, 2008 ayrımcılık yapmıyorum sadece seyrediyorum teşekkürler lady Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ocak 18, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 18, 2008 akımlara ait izlediğim filmleri yorumlayacağım demiştim.işte bunlardan biri. The Cabinet Of Dr. Caligari uykusuzluk sorunu yaşadığım bir dönemde izlediğim ve o zaman çok hoşuma giden bir filmdi. uyku bozukluğu yaşayan hastasını cinayetlere bulaştıran Dr. Caligari' nin hikayesi. hasta uyumaya başladığı ilk saatlerden sonra 10dk.süreyle ortaya çıkıyor..hasta uyanmıyor ve sonrasını hatırlamıyor..uyurken dolaşıyor..dokunulduğunda ve seslenildiğinde uyanamıyor.doktorumuz da bundan bir güzel faydalanıyor. buram buram naftalin kolkan bir film. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
chesterfield Yanıtlama zamanı: Mart 11, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 11, 2010 Fransız Yeni Dalga çok seviyorum.Bana göre en başarılı ve en güzel filmi Hiroşima sevgilimdir.Aşk, unutmak, özlemek, tutku, savaş, işkence, acı... bunların hepsini, hatta daha da fazlasını barındıran bir film.. açılış sahnesinde, savaşın lanet sonuçları sağlam bir tokat atar seyirciye. bunun nedeni; görmeye alışık olduğumuz savaş görüntüleri değil, filmin şiir gibi akıp giden anlatımıdır.. film anlatmak istediklerini, barış temalı bir film çevirmek için hiroşimaya gelen fransız aktris ve japon mimarın hayatları üzerinden anlatır bize.. farklı hayatları olsa bile, çektikleri acılar bir yandan da benzerdir ve bunların nedeni; savaştan başka bir şey değildir.. filmin sonlarına gelindiğinde, ne olacağını iyice merak edersiniz. kadın ve adam arasındaki ilişki nasıl sonuçlanacaktır.. ayrılık mı, değil mi? söyleyecek değilim.. seyretmek lazım... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
serpentine Yanıtlama zamanı: Ekim 14, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 14, 2011 Fransız Yeni Dalga Akımı 1950 sonrasının Fransa’sında ortaya çıkan yeni dalga akımı, Fransız film yapım kurumu ve Hollywood’a karşı tepki olarak doğmuştur. Hollywood’un stüdyo bağımlısı, yapay ışıkların ve tanınmış profesyonel oyuncuların kullanıldığı filmlerinin aksine yeni dalga akımında doğal mekânlar, doğal ışıklar ve amatör oyuncular kullanılmıştır. Filmler genellikle Paris sokaklarında çekilmiştir. Öyküleyici sahneler birbirini anlamlı bir biçimde izlemez, seyirci hiçbir zaman ne olacağını bilemezdi. Komik bir sahne bir cinayetle tamamlanabilirdi. Yeni dalga yönetmenlerinin en önemli özelliği filmlerin yazarlığını da kendilerinin yapmalarıdır. Çünkü kendi yazdıkları filmi çekerek kendilerini en iyi şekilde ortaya koyabileceklerini düşünmekteydiler. Filmin ortak bir yapım olmasındansa tek bir kişinin emeği sonucu ortaya çıkması gerektiğini düşünüyorlardı. Onları İtalyan sinemasındaki yeni gerçekçilik akımından ayıran en önemli özellik de buydu. Çünkü yeni gerçekçilik akımının yönetmenleri ortak çalışmaya önem verip birçok kişinin ortak dünyasını yansıtmak isterken, Fransız yeni dalga yönetmenleri kendilerini merkeze koyuyorlardı. Yeni Dalga akımı, yalnızca Avrupa sinemasını etkilemekle kalmayıp, Uzakdoğu ve üçüncü dünya ülkelerine kadar uzanmış olan, ortaya çıktığı dönemden beri tartışıla gelen ve bugün dahi etkileri gözlenen bir akımdır. Geleneksel senaryo anlayışının getirdiği, “olayların kronolojik olarak birbirini izlemesi” fikrine bağlı kalınmamıştı. Fransa'nın içinde bulunduğu politik sorunlara rağmen, Fransız yeni dalga akımının temelde politik hiçbir yönünün olmaması oldukça dikkat çekiciydi. Konu olarak gençlerin sorunları ve toplumun sosyal değer yargıları işleniyordu. Fakat bu filmlerin kadınların hoşuna gitmeyen bir yanı vardı. Yeni dalga filmlerinde kadınlar ya cinsellikleri ile erkeklerin sonunu hazırlayan kişiler olarak ya da tüketici toplumuna hizmet ederek ailelerin parçalanmasına sebep olan kuklalar olarak resmediliyorlardı. Erkekler çalışırken kadınlar yalnızca tüketiyordu. Birçok yeni dalga filmlerinde kadınlar hakkında konuşuluyor, kadınlar izleniyor ama hiç bir zaman kadınlara aktif bir rol yüklenmiyordu. Sinema tarihi bize bu grubun oluşumunu etkileyen siyasi, sosyo-kültürel etkenleri ana noktalarıyla şöyle sıralamıştır: Cezayir’in bağımsızlık ilanı, sinemacı yazar Malroux’un kültür bakanlığına gelişi, Albert Camus’nun Nobel alışı, Boris Vian’ın sarsıcı eserleri… Claude Chabrol, Jean-Luc Godard, Jacques Rivette, Éric Rohmer ve François Truffaut başlıca yönetmenlerindendir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sonnabendasw Yanıtlama zamanı: Temmuz 20, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 20, 2012 Geleneksel senaryo anlayışının getirdiği, “olayların kronolojik olarak birbirini izlemesi” fikrine bağlı kalınmamıştı.http://www.unitu.info/iinn.gif Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.