schizophrana Oluşturma zamanı: Ocak 26, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Ocak 26, 2008 Hakkında Şair Aydın’da doğar. Fakat Aydın’ı hiç hatırlamadığını söyler. Robert Koleji’ni bitirdikten sonra bir şiir bursu ile Floransa’ya gider. Türkiye’ye döner ve ODTÜ Elektronik ve Ekonomi Bölümleri’ne birer yıl devam eder. 1977 yılında İngiltere’ye gider ve Manchester Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nü bitirir. Sonra Eddx Üniversitesi Edebiyat Sosyolojisi Bölümü’nden master derecesini alır. 1983’te Belçika’lı bir ressamla evlenir. 1986’da İstanbul’a döner. Halen edebiyat ve müzik dünyasında çalışmaları devam ediyor. İlk şiirleri 1980'de Yazı ve Yeni İnsan dergilerinde çıkar. Gösteri, Defter, Şiir Atı, Oluşum, Mor Köpük, Yönelişler, Sombahar dergilerinde çok sayıda şiiri ve yazısı yayımlanır. Şiirlerinden bazıları bestelenir, filmlerde kullanılır. ESKİL BİR AŞK ÖYKÜSÜ boynumda yağmurdan bir kolye... ıslak taşlara oturuyorum bugünlerde... bir siyam kedisi ve ben... pek çok şeyi geriye doğru unutuyoruz... eski rus bir sevgilim vardı... başka birisini göze alamam bugünlerde... öykü safir aynalı bir salonda geçiyordu... herşey önce çok güzel başlıyordu... sen, gözünde siyah bir bant, beni dansa kaldırıyordun... ben seni portekizli bir korsan sanıyordum... sonra ortaya çıkıyordu eski bir rus soylusu olduğun... yelkenbezi fularını çıkarıp... bir reverans yapıyordun... odadan yavaş yavaş herkes, soylu soysuz herkes çıkıyordu... ikimiz bir de kediler kalıyordu... hava alamıyorduk... kapıları mühürlüyorlardı... eskil bir aşk öyküsünün içinde kalıyorduk... biz seni portekizli bir korsan sanıyorduk... bir siyam kedisi ve ben... DESTİNA Dün gece sen uyurken İsmini fısıldadım Ve hayvanların korkunç Öykülerini anlattım Dün gece sen uyurken Çiçeklere su verdim Ve insanların korkunç Öykülerini anlattım onlara Dün gece sen uyurken Yüreğim bir yıldız gibi bağlandı sana İşte bu yüzden sırf bu yüzden Yeni bir isim verdim sana DESTİNA Sen öyle umarsız uyusan da bir köşede İşte bu yüzden sırf bu yüzden Yaşamdan çok ölüme yakın olduğun için Seni bu denli yıktıkları için DESTİNA Yaşamımın gizini vereceğim sana SENİ BIRAKIYORUM seni bırakıyorum semender ellerimle seni bırakıyorum seni bırakıyorum duvarlarda kurutulan anemon ellerimle içimdeki sulara içimdeki sazlıklara içimdeki bataklıklara seni bırakıyorum seni bırakıyorum kendine kapanmış kollarımın anarşik güzelliğiyle içimdeki yosun yeşili sulara içimdeki tehlikeli kıyılara içimdeki siyah ışığa seni bırakıyorum seni yatıracağım ellerimde bir ıhlamur yaprağı gibi seni yatıracağım göğüslerimde menekşeler gibi seni yatıracağım gözlerimde bir yağmur suyu gibi... DELTA GÜNLERİ Duino harebelerinde bir gölge, ay ve nesnesi olmayan bir melankoli... Yitik şeyleri içselleştirmek... İçimizde hareket eden akıl, Mobius dönüşleri, dönüşümleri... Yeni bir melankolinin gizli imleri... delta günleri... Uzak bir günde, delta günlerinin birinde bir heksagram kurmak ve kapatmak - evreni, arzuyu bilinmeyeni (ilk çizgi, kırık, öznesini iplerle, halatlarla bağlanmış olarak gösteriyor... üç yıl boyunca kendisini çözemeyecek ve kötülük olacak) Ateş, barika, tehlike... Gece umarsız bir Y işaretiydi ve düşüyordu sana doğru. İsminin anagramlarında kendisiyle karşılaştın ve evlendin Bir uzaklık, ilk günlerdeki gibi, gizil rezonanslar... Piyano seslerinin ve masaların üzerindeki cam kırıkların arasından ona yaklaştın. O yüzünü dönmedi. İçinde bir şey, fümerol gibi bir şey, onu sevdi. Hava yapıştı yüzüne. Sonunda anladı gerçek ismini ve sana ne olmadığını söyledi. Ağaçların arasında yitiyor gölgen, uzaklıklar, Pompei... Biri yaralıyor diğerini boğuyor yutuyor Ayşama dönemleri bitti artık... Ağır yıldız kümeleri yer değiştiriyor aklımda... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
semuel Yanıtlama zamanı: Ocak 26, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 26, 2008 Lady bu kadar olur yani:) Destina sı ile birlikte ekleyecektim... çok teşekkürler. SU Firuze rengi suların önünde diz çökmüş bir okçu, elinde altın yayıyla. Karalarla kaplanlarla oynuyordu, kemanıyla oynadığı gibi. Firuze rengi sularda yüzen sarı güller... lerin yansıttığı yanılsamalar... içindeyim... O uzun siyah eldivenimle yürüyorum sularda. sularla evlilik akuatik yeşillerle gri gözlerle bir anima-kadın soluk alıp verişi karanlık yaprakların ardında Bir yıldız gümüş notalar fısıldıyor onun da kulağına... dolendo... Seslerin ve notaların gümüş ağırlığıyla dalıyor sulara, dalıyoruz. bir denizaltı konuşması gibi artık kimsenin dinlemediği iki insan arasında boğulmamak için denizin dibinde konuşmaya çalışan İki insan gibi neredeyse dolendo O uzun beyaz eldivenimle tekrar çıktığımda sulara Miras'ım, alnıma saplanacak altın bir ok olabilir. Erden kızların önünde eğilmiş oturuyor olabilirim alnımda altın bir okla. Aramızda belirli uzaklıklarla eğilmiş şarkı söylüyor olabiliriz gri sulara. Aramızda kristal uzaklıklarla göğe çekilmiş olabiliriz, ağlayan ünikornlar gibi. Orion çekimi belki de yalnızca... -------------------- Dans Adımları Atarak Dans Yuvarlağının Dışına Çıkmak Sonsuza dek daha küçük kadrajlara bölünerek ilerleyen bir aynanın kendi sabit merkezine doğru yaptığı iç yolculukta geride bıraktığı tek şey bir jet uçağının sesi cıhar-ı yek Çocukken çizilen renkli patates mühürleri gibi ah evet şimdi o çocukluğun ay-ışıklı gecelerinde olduğu gibi dantel yapraklı selvi ağaçlarının serin nefti yapraklarına gözümüz takıldığında zeytin ağaçlarının sesini duyar gibi olduğumuz yani onlar cırcır böceklerinin eşliğinde serin akşam şarkılarına başladığında akşam sefaları gecenin getireceği binbir kötülükten ürkerek eve yani kendilerine doğru bir yolculuğa çıktıklarında arazöz geçtikten sonra dış kapı önlerine su döküldüğünde kurabiyeleri bir an evvel karabilmek için büyük bir ciddiyet ve sabırsızlıkla ev ödevlerine oturulduğunda bir taşra gelini duvağı ile birlikte motosikletin arkasına oturtulduğunda sevgilim will you come stepping out with me? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ocak 26, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 26, 2008 Lady bu kadar olur yani:) Destina sı ile birlikte ekleyecektim... çok teşekkürler. ben teşekkür ederim. Destina'nın yeri bende çok büyük. beğenmene sevindim Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
semuel Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2008 Buğu Banyosu Kırgızistan'da batık bir vadide Men seni bela sandım. Kalbimden uzakta çok uzakta bir kurt öldü. Şarap kızılı bir lale sızıpdur şimdi orada farkında mısın? Geceyarısı batkıları ve al kanlar içinde ekşimden öle budum. Yıllar ve yıllar var ki Bizansiyya'nın tungasında erguvani balıkçıl gibi yaşadım. Çünk heeç, heç görmedim dosttan vefa. Gözyaşım duştu. Gözelsiz, vefasız, hakikisiz Meleksiz, çeçeksiz, heykelsiz Ben bu yerde yaşamadım. Sonunda bir gün könlüme bir buğu banyosu yaptım. Bulanık bir yağmur yağdı. Batkın eşklerden kendimi kurtarıp başka bir tür Aşk'lara aldım. Ben bu Aşk'a düşeli kimse yüzüm bakmaz. Sevmiş bulundum güzelim gayri ne çare. Ela gözlerim teninizin en derenlerine getti. Batıl bir evlenme yaşadım. Sevsem de öldürüyorlardı Sevmesem de. Düşerler onlar da yıkılıp düşer bir gün. Heeç ağlamadım. Mavi kuzgun buğday başaklarını sıyırdı. Gözyaşım duştu. Ben bu yerde heç yaşamadım. Buhurumeryem Her melek zalimdir. Meryem’in ipiyle bağlı geçen o 13 ay. ’13 aylı yıl’ ayırdı bizi nedenini bilmediğim korkunç melekler. Melankolimin 19. haftasıydı seni tanıdım. Bir şeyler değişiyormuş gibi oldu birden. Sanki artık kader denen o kudurmuş atın önünde sürüklenmiyordum. Sonra korkunç bir dolu yağdı. Ürkünç rüzgarlar esti. Güneydeki Haç Yıldızı yerinden kıpırdadı. Melankolimin 19. haftasıydı. Her melek görür bizden öncesini ve bizden sonrasını. Bizim elimizde değildi. 13 aylı yıl ayırdı bizi. Neden bitecek şeyler başlatılır ki sevgilim neden Muhammedi bir gül birdenbire büyür neden gözyaşı büyüklüğünde dolular dökülür? Kara saten bir çarşafa altın bir haç çiziyorum senin için. Yokluğunu böyle ifade edebilirim ancak. Gözlerimi büyük büyük açıyorum meleklerin üflediği o cam parçacıkları rüzgârına. Gelmiyorsun. Kara yağız atlar geliyor soğuk odama. Düşen göktaşları geliyor. Gözlerini karalarla bağlamış melekler geliyor. Sen gelmiyorsun. Nedeni yok işte. Yok hiçbir nedeni. Kiliselerde ikona kızlar bizim için dua ediyor. Dışarda korkunç bir dolu yağıyor ipimizi sürükleyen meleklerden daha da korkunç. Bilmiyorum belki büyük bir günah işledik. Ben keşiş giysilerime sarınıyorum. 13 ay böyle geçecek işte. Güneydeki Haç Yıldızı bize kara kara gülümseyecek. Dilimin dönmediği şarkılar söyleyeceğim ben. Kimin ne için başlattığını bilmediğim bir büyü 13 aylı yıl boyunca akacak başucumda. Ellerimi temizlemek isteyeceğim geri dönmek belki de. Geri dönemeyeceğim. Altın haçlı o kara çarşafın üzerinden 13 aylı yıl akacak. O sole mio! O Sole Negre! (Buhurumeryem’den) -------------------- teni yıkılan ilk sen oldun bir mevlevi hüznün ardından bak en güzel en güzel kadınlar çekiliyor aşktan hiç kimseye dokunmayan bir hüznün ortasında durdun ey ilahilerle beslenen uzaklık bize dokundunmu? bir sim ve bakır müziği onmazların penceresinde gidenlerin hemen kaçtığı o yerde ilk kalan sen mi oldun? güneş ve ayın düğününü görmezden gelen sen toprak ta bir başka denizdi çünkü ardında bırakıp her yaşadığını bir ney sesiyle yokoldun yorgunuz, durgunuz şimdi bizi duyuyor musun? -------------------- Y-Faktörü o bana suda birşey aramakta yardım etti. yaşamımdaki saklanmış şey bulundu. bir inci kolye dizdim kadın olmanın anlamını düşündüm. onun için elinde çam dalı tutan bir gelin olmak isterdim. yok aşk değil,uyuşmak,anlaşmak bütün o boktan şeyler değil. yok yok aşk değil, aşk hiç değil. Onun bir sözcüğüyle yaşamımda Yer alan herşeyi çöpe atmak isterdim. Gelgelim aşk değil bu, aşk hiç değil. Bir şey arayan bir kadının aradığı şeyle Karşılaştığında kendine iskambillerden Kurduğu bir hayatın yıkılması gibi Bir şey bu. Doppler etkisi... ONA YAKLAŞARAK YOK OLDUM. yaşamımdaki Y-faktörü yok oldu. yok aşk değil bu, aşk hiç değil beta ışınına dönüşmek belki ama aşk değil hep böyle kaybederek mi galip oluyor o? hep böyle umarsızca kendini silerek? hiçbir şey beklemediği için mi benden, ben herşeyimi vermek istiyorum ona? yoksa benden daha çok üzülmesi mi eski yaralarıma? ama kaldı mı böyle kişiler şimdi, ben mi yapıyorum kafamda yanılmasa? tende kalan bir parıltı belki aradığım şeyi bulduğumda karşıma çıkan eter hep o aradığım gizemli pürlük – TADZİO – nasıl tanımam onu karşıma çıkarıldığında nasıl asetonlamam beynimi nasıl çam yeşili bir eter ve etera gözlerini hep ayak uçlarına dikip durduğunda belki Tadzio da değil o belki başka bir şey gizli tutulması gereken bir şey ama nasıl nasıl tanımam onu karşıma çıkarıldığında. enerjiye bağlanınca raslantılar derin bir anlam kazanıyor: esrarengiz peru yazmalarının 9 sezgisinden ikincisi söylüyor bunu. gözlerimi kapadığımda nasıl bir sitar ve eter ve etera yok yok aşk değil bu, aşk hiç değil saf olana duyulan çılgın bir tutku bu kuğu sürülerine duyduğum özlem yüreğime eldiven gibi geçen birşey eskiden önemsediğim ne varsa şiirim, dostlarım hatta gururum hepsi iskambil kağıtları gibi yıkılıyor ve belki de ben ilk kez aşık oluyorum. (Defter,33) Beyaz İz! Beyaz bir ülkeden çıkıp gelen ikiz! Lacivert çarşaflara buzdan siluetini çizen sonsuzluk ve giz, Yaklaş! Beden nerede parçalandıysa kartallar oradadır. Uykunun beyaz kum tanecikleri gibi dağıldığı bir gün şeffaf kanatlar seni yerden kaldıracaklar. Tuz! Buzu çözen formül, kanallardan akan kar ve pus Beden nerede parçalandıysa kanatlar oradadır. Dev kanatların yalayıp geçtiği tuz çölleri, kızgın havanın ve tuzun örttüğü, örterek çizdiği figürler, prizmatik kuşlar, bale, beyaz değme noktaları.... Kim yaşamını kurtarmaya çalıştıysa kaybedecek. Kim kaybettiyse bulacak onu yeniden. Fezanın lacivert bir serap gibi insanları sardığı bir gün dağınık hafif bir uykudan kalkar gibi teyelleyeceksin kendini. Yırtık neredeyse beyaz uyum noktaları oradadır sevgilim. Uz! Yırtık bir göğün altında yaşıyor muyuz? İşyerlerini saran beyaz yası Unla kaplanan hasta yataklarını Çocukluğun kırık kollu eğitimini düşündüğümde Bana değdiğinde O bilinmez elektrikte Seni düştüğün yerden birisi kaldırdığında Mutsuz bilincin beyaz kelebekleri savrulduğunda savrulduğunda Şok Elektroşok Kim rezerve ranzada yattıysa bilir. Parçalar neredeyse kanatlar oradadır. Seninle geçirdiğim bütün beyaz anların toplamı bu sevgilim kendimi bütünlemeyi beklerken diktiğim. İz! İkiz bir ülkeden çıkıp gelen ikiz! Lacivert çarşaflara buzdan siluetini çizen makas ve sis, Yaklaşma! Tuz! Tuz ve buz! Kendinden ayrılarak akan kar ve pus! o beyaz ülkeden çıkıp giden ikizindi ardından gelen yağmuru dinle şimdi İkizinle geçirdiğim bütün beyaz anların toplamı bu sevgilim kendini bütünlemeyi beklerken diktiğim. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ocak 24, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 24, 2009 Cam Seslerinden Bir Anı kısacık bir andı, bana cam sesleri gibi bir anı kaldı kısacık bir andı, o çok duyarlı dengeler yansıdı ipe dizilen inci dünya ile kişi ilk yazdı, sonradan saydam birşeyler yağdı uyum karıştı ince havaya kısacık bir andı, belki farkında bile değildin sen ben sonsuz kişiydim, o kapıdan çıkarken anıların cam kırıkları gibi toplandığı o an başka anıların anıları geçiyor aklımdan... Lale Müldür Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
cheriour Yanıtlama zamanı: Mart 27, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 27, 2009 Tapıyorum... Buhurumeryem ' her okudugumda başka yerlere gidiyorum .. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Haziran 14, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 14, 2009 Melankolimin 19. haftasıydı seni tanıdım. Bir şeyler değişiyormuş gibi oldu birden. Sanki artık kader denen o kudurmuş atın önünde sürüklenmiyordum. Sonra korkunç bir dolu yağdı. Ürkünç rüzgarlar esti. Güneydeki Haç Yıldızı yerinden kıpırdadı. Melankolimin 19. haftasıydı. Her melek görür bizden öncesini ve bizden sonrasını. Bizim elimizde değildi. 13 aylı yıl ayırdı bizi. Neden bitecek şeyler başlatılır ki sevgilim neden Muhammedi bir gül birdenbire büyür neden gözyaşı büyüklüğünde dolular dökülür? Kara saten bir çarşafa altın bir haç çiziyorum senin için. Yokluğunu böyle ifade edebilirim ancak. Gözlerimi büyük büyük açıyorum meleklerin üflediği o cam parçacıkları rüzgârına. Gelmiyorsun. Kara yağız atlar geliyor soğuk odama. Düşen göktaşları geliyor. Gözlerini karalarla bağlamış melekler geliyor. Sen gelmiyorsun. Nedeni yok işte. Yok hiçbir nedeni. ... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.