birunsatan Oluşturma zamanı: Ocak 27, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Ocak 27, 2008 le bruyere, bir yerlerde, ‘yalnız olmamak gibi büyük bir mutsuzluk!’ der. kendi kendilerine katlanamamaktan korkarak kalabalıkta kendilerini unutmaya koşanları uyandırmak ister sanki. bir başka bilge, yanılmıyorsam pascal da, ‘neredeyse bütün dertler odamızda kalmayı bilmememizden geliyor başımıza’ der; böylece, içekapanış hücresinde, mutluluğu devinmede, bir de yüzyılımızın deyimiyle kardeşcil diye adlandırılabileceğimiz bir fuhuşta arayanları getirir usumuza. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Mayıs 6, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 6, 2008 İYİ Kİ BU DÜŞTESİN Nehirler yarışır, çağıldar gözlerinde o nehirler benim nehirlerimdir… Aşk ki azar azar benim yerimdir. Üşüyorsam, sokaktaysam, yalnızsam, gözlerin ey yâr, benim evimdir… /Vurulup düştükçe… Düştükçe seni sevmekten caymayacağım; gece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım…/ İyi ki bu sestesin. Dünyayı ısıtan nefestesin. Bir haydut gibi gezinirim kapında. Kalbimde tutuşan ateştesin… II Rüzgârlar uğuldar, savrulur gözlerinde. O rüzgârlar benim rüzgârlarımdır. Aşk ki azar azar benim yerimdir. Suskunsam, bozgunsam, bulutsuzsam, gözlerin ey yâr benim evimdir İyi ki bu düştesin. Her sabah ışıyan güneştesin. İyi ki yoksuluz bulutlar gibi Bu soğuyan dünyada sımsıcak fırınlar gibi… /Vurulup düştükçe… Düştükçe sana koşmaktan caymayacağım. Gece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım…/ 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
eisenheim Yanıtlama zamanı: Haziran 28, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 28, 2008 yaban ve asi dağlara dağılan taylar gibi ve yangın gençliğinin alazında ışıltılı bıçaklar gibi adana’da yollara dizilmiş garlarda çığlık çığlığa peronlarda çocuklar gibiydi gözleri /adı nevin şarap içer, rüzgâr giyerdi geceleyin.../ II o, kanadı kırık bir kuştu beyaza vurulmuştu kimseler görmnedi bir başka renk sevdiğini kimseler görmedi kimseler kirlendiğini... /adı nevin hüzün kokar ve korkardı geceleyin.../ III “kendini martılarla bir tutma” derdim; “senin kanatların yok. düşersin, yorulursun, beni koyup koyup gitme ne olursun!”* o, kanadı kırık bir kuştu gülümserken vurulmuştu kimseler görmedi uçtuğunu kimseler görmedi kimseler öpüştüğünü... /adı nevin özlem tüter ve ç(ağlardı) geceleyin./ IV “ışığın” diyordu: kırılıp düştüğü yerlerden geliyorum; karanlık kördü ve acımasız... ellerimle kırdım ben de kalan kanatlarımı; kanatlarımı kanatmaktan geliyorum... V o bir yenik serçeydi sıkılınca ağlamaya çıkardı. sonra da çift çıkardık; kar yağardı, biz dinlemez, çıkardık! o kentte bütün sokaklar biz yan yana yürümeyelim diye dar yapılmıştı, insanlar dar yapılmıştı, çıkardık! kar durmazdı, üşüşürdü saçlarına ve hep bir şeylere ağlardı o karlı havalarda... avurtlarına çarpan kar taneleri, gözyaşlarının sıcaklığına çarpıp erirdi... erirdi... biz yan yana, yana yana... yana yana! /o bir yenik serçeydi sıkılınca ağlamaya çıkardı ben yürüsem bütün yollar ona çıkardı.../ VI gitti... kanatları yüreğimdeydi kalan, elimde minyatür bir kuş şimdi yitirdim o aşkın kimliğini hükümsüzdür... /adı nevin, ihaneti tutuşturduk bir sabahleyin!/ 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Haziran 28, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 28, 2008 adı nevin şarap içer, rüzgâr giyerdi geceleyin.../ cok tşk ler cok guzeldı 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
eisenheim Yanıtlama zamanı: Haziran 28, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 28, 2008 Ne demek efendim. Size de teşekkürler yorum için.. “kendini martılarla bir tutma” derdim; “senin kanatların yok. düşersin, yorulursun, beni koyup koyup gitme ne olursun!”* o, kanadı kırık bir kuştu gülümserken vurulmuştu kimseler görmedi uçtuğunu kimseler görmedi kimseler öpüştüğünü... /adı nevin özlem tüter ve ç(ağlardı) geceleyin./ Yalnız bu kısmı atlamayalım. Attilla İlhan'dan yaptığı alıntı dah bir güzel kılmış bu şiiri.. Attilla İLHAN/Beni Koyup Gitme beni koyup gitme ne olursun durduğun yerde dur kendini martılarla bir tutma senin kanatların yok düşersin yorulursun beni koyup gitme ne olursun bir deniz kıyısında otur gemiler sensiz gitsin bırak herkes gibi yaşasana sen işine gücüne baksana evlenirsin çocuğun olur beni koyup gitme ne olursun sonun kötüye varacak beni koyup gitme ne olursun elimi tutuyorlar ayağımı yetişemiyorum ardından hevesim olsa param olmuyor param olsa hevesim yaptıklarını affettim beni koyup gitme ne olursun seninle gelmeyeceğim yine de beni koyup gitme ne olursun Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Temmuz 8, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 8, 2008 gidersem hani sığınaklarım (gidersen hani sığınaklarım? eksilir, zarar kalırım kalırım! yeni günün tenine dağılır yaralarım sana yağmur diyorum…) uzun boylu umuttun tadında unutuldun nerde büyük uçurumların kış suların, yaz uykuların? sana yağmur diyorum ıslaklığım bundan yağ da ıslanalım, ama uslanmayalım uslanmayalım! gün, vursun yükünü gecenin hırkasına yol, vursun sesini uzaklığın pasına sesime kibrit çaksan tutuşacağım sargısızım, çoğalırım; çoğaldıkça arsızım sana yağmur diyorum… en haklı aşk, alkışsız sürebilendir ve en haklı kavganın öznesi ölmemek için dövüşürken de ölebilendir… o an işte o an ey bizi ayrı takvimlere düşüren zaman yere bir bahar dalı düşmüş gibi mi olur sıradağlar mı tutuşur bağrının orta yerinde? yeter kan sıçratmayın sabahın seherine boğulursunuz boğulursunuz! -------------------- dışarda üşüyen haziran kalbimde hazan uygarlık ve barbarlık kardeştir.” -Havel- dünya sığmıyor insana havel yüzlerdeki, yüreklerdeki maske parada kir, suda klor, havada nem yüksek borsa, alçak basınç ve kanun hükmünde ihanetler, sahtekâr jestler /insan, sığmıyor insana havel!/ ve her şey: şey! mesela o takvimler, o günler her biri şimdi kim bilir neredeler yalancıdır aynalara gülümseyen o muhteşem gençlikler bir yaz yağmuru gibi çabucak geçecekler bize kalan kurt kapanı sözleşmeler ve iş akdi kıvamında morarmış evlilikler oysa insanı büyüten yalnızlık mıdır havel? biz bu kentlerde bu ömürlerin gecelerinde çürüsek bile şimdi eski dağlarda vakur bir şafak yırtılmaktadır ve dışarıda üşüyen bir haziran kalbimde yılların tufanından artık bir hazan (kalbimde hazan ve şairdir elbet sözcüklere rus ruleti oynatıp yazan!) dışarıda üşüyen bir haziran kanımda nikotin cehennemi kısa kibrit uzun duman yaan! yine yaan! yine yaaaan! yan ki yangınlar bile yansın haklıdır içindeki abdal bırak ağlasın... bırak ağlasın artık gündüzlerin ışığında aşk gecelerin sularında yakamozlar yok ve kuşlar konsun diye gerilmiyor balkonlara çamaşır ipleri duyuyorsun işte şiir de yazıyorlarmış iğfal şebekeleri(!) dışarıda üşüyen bir haziran dışarıda aşksız aşk, aids, hepatit b dışarıda hormonlu sevinçler, kokmayan güller viagra cinsellikler, çıldırtan günler! ve dışarıda dostluğun, puştluğun kolunda gülümsemesi ama öğrendim karanlıklardan ışık destelemeyi ve baka baka irkilmiş gözlerine hayatın inatla! inatla gülümsemeyi öğrendim içimdeki abdalı hünerle gizlemeyi... (herkes fanusuna asmış kendini bu yüzden beklemiyorum farklı kıyametleri...) dışarıda üşüyen bir haziran dışarıda öldü insan öldü insan hiçbir kitaba yakışmadan! ben de yaza yaza çürütüp dünlerimi her gün bu cehennemden çalıyorum kendimi bu yüzden her şey: şey! havada hava, günlerinde gün, evlerde sarmısak soğan; hepsi bu işte basit, olağan her şey şey’dir; inandıklarımızdır belki de yalan abarttığımızdır, kül’dür herkesin payına kalan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Topal Kırkayak Yanıtlama zamanı: Aralık 10, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 10, 2008 İdris içindeki çocuğu alıp kaç idris bırak paslı hançerlerle parçalamayı uykularını ihanet torpil yapmaz hasret ardına bakmaz kır kanlı bıçakları içindeki çocuğu alıp gel idris * bir mavi için ağlama idris itme şu davarları gülümse, sütünü ver içindeki çocuğun * bilirim mağlubiyet esrik gülüşler ardında paramparça bir perde yeter idris vakur ol lan onur var serde! anladım vazgeçemezsin ondan asla! kardeşim, fazla alkol mevcut şimdi damarlarındaki asil kanda * aldırma demiyorum sana aldırarak aldırma içindeki çocuğu şu kirli hayata uyandırma! * içindeki çocuğu alıp gel idris çoşkunu parlat yada birkaç tek at küfürlerine tutunarak geç kaldırımlardan sonra bir kerhaneye git oturup ağla kerhaneleri bütün dünyanın aşk kangrenlerinin yıkık çarşılarıdır * aldırma demiyorum sana aldırarak aldırma içindeki çocuğu idris, çocuğu uyandırma! * ve yıllar geçer idris'lerin yüreklerindeki çocuklar şimdi ölüdür düşleri hala terasta idris'ler ise zemin katta kiracı oturur... Yılmaz Odabaşı ( Cehennem Bileti ) İhtar bir ömür düştü payıma tufan! çıldırmak için düşler besledim güpegündüz dövüşmek için uçurumlar besledim düşmek için! ( artık bulduğun her sevgi kırıntısına sımsıkı kenetlen, bırakma sakın, gitmesin; büyüdün artık iyi ört günlerinin üstünü üşütmesin... ) Yılmaz Odabaşı ( Cehennem Bileti ) Cehennem Bileti / "bayrakları bayrak yapan": bayrak imalarçılarıdır "toprak, eğer uğrunda ölen varsa": utanmalıdır! / Yılmaz Odabaşı ( Cehennem Bileti ) Eksik Avuntular yağmurların eteğinden geçer çarşılar çarşılarda tokmak sesleriyle bakırcılar; eteğinden çarşıların sahaflar, limoncular; duraklarda, kuyruklarda nasıl bezgin ağrılar ağlar... ağrılar ağlar! * kalabalık ağrılardır günler ve yeşil elmalardır tel kaçıran çoraplar, göğe ağan ağıtlardır kalabalık ağrılardır günler ak sulardır, şarkılar ve şaraplardır * kalabalık ağrılardır günler isterik ******lara benzerler ve bıkıncaya dek eksik avuntular emzirirler * oysa yaşam sadece an'lar anlarsa an'lar ağlar anlarsa an'lar sonrası anılar... an'lar anlatılamaz, yaşanır ve bir alaboraysa yaşam /her şey yaşanarak anlaşılır!/ Yılmaz Odabaşı ( Cehennem Bileti ) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
minerval_ Yanıtlama zamanı: Aralık 10, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 10, 2008 teşekkürler paylaşım için:thumbsup: bir tanede benden olsun bari YİNE DAĞDIR DAĞ bir ölüm uzaklardan vurur yollara bizi bilge bir yalnızlığa serer hikayemizi kırık bir kırlangıcı dağlara çeker beyaz kapanır bir ustura, dindirir öfkemizi..." fırlatmıştım kalbimi uzağa, en uzağa denk gelir de rastlar diye bir yıldıza yanılıp susturdum ağrımın çağrısını çağrımın köhnemiş ağrısını "aldırma!" dedim oğlum: yine dağdır dağ konup göçen kurdun kuşun rağmına ayazda da, güneşte de yine dağ! yazılırken ayrılık kentin küskün ağaçlarına tüllerine, pervazlarına ve varoşlarına yazılırken kederlerin pasına yapayalnız yasına yazılırken bazen şarap tadına aşkların büyülü şarkısına ihanetin hiç dinmeyen yasına ve bir ömür bakılırken üç saniyede çekilen fotoğraflara "aldırma!" dedim yumruğum vurup omzuma yine dağdır dağ! ezberinde kaç defnenin, kaç mavzerin masalı kaç kurşunun, kaç çığlığın hüsranı? Yılmaz Odabaşı Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
theangelofdeath Yanıtlama zamanı: Aralık 21, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 21, 2008 çok iyimiş ya takibe alayım Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
semuel Yanıtlama zamanı: Aralık 21, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 21, 2008 AKŞAMDIR I suları boğdu dalgalar ... ses hoyrat sevinç yılgın şakaklarım sonbahar II “muhbiri çoğalmış sevdanın” yapışmış tenime ter elime kir sessizliğin ortasında bir deli rüzgar akşamdır avuçlarında marmara’nın akşamdır şiire karıştı sular sularda çoğalır sevdalar ellerim ah! ellerim nasıl anlatsam gece gece kokuyor çocuklar HAYAT GÜL KOKULU BİR SAĞANAK YİNE gözlerimin önünde ıslak dağların kabaran yalnızlığı ne varsa uçurumlar eşiğinde hüzünlerle yalpalayan ne varsa gözlerimin önünde ve hayat gül kokulu bir sağanak yine birşeyler anlatmak istiyor hayat ve alıp götürmek bir şeyleri kurt sofralarına gün batıyor gün batıyor bukağısı paslı bir sevinç oluyor yalnızlığım unutuyorum sevgilim suretini durgunluğun “niçin”di unutuyorum gün batıyor ürkek yıldızlar dolanıyor yalnızlığıma umurumda değil ne yağmur ne ayaz ne de kerpiç kokusu havada unutuyorum/sabaha/kadar/ gün batıyor sonra bir akasyayı okşuyor gözlerim geciken sabahlara koşuyor kuşlar gözlerimin önünde ve hayat gül kokulu bir sağanak yine GENELLEME ariniyor, deviniyor gökyüzü toz ve ter karisiyor hayatima uzak git bölünüp dagilan eksilip savrulan ne varsa! ... merhaba dogrulup dirilten yanm ve deli dizelerime biriken çiglik merhaba ugultusu rüzgarlarin bahar aksamlarinda arnyor, deviniyor gökyüzü akiyor zaman sevdalar karisiyor hayatima -------------------- Ahmet Telli'ye uç vermiş filizleriz büyürüz dilleniriz biz olmaktan gelir güzelliğimiz Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.