semuel Oluşturma zamanı: Ocak 28, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Ocak 28, 2008 İlhan Berk Necatigil’in deyimiyle “şiirimizin uç beyi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ocak 28, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 28, 2008 Sen gittiğim o ülkesin varılmıyorsun Vurmuş sonrasız nasıl en güzel sulara Güzelliğin balıkları gibi İstanbulun. Şimdi her yerde ne güzeldiniz o kalmış Yankımış denizlere öbür kadınlara Dünyada sizinle İstanbul olmak varmış.. yorum yapılamayacak kadar güzel.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
semuel Yanıtlama zamanı: Ocak 31, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 31, 2008 Karanfil Adın her sabah uyandığımız gökyüzünün yerini aldı. Hangi su olursa olsun Yeşil sen bakınca. Her gün sen baktıktan sonra Bu kadar güzel Bu gökyüzü. Fesleğen Sen varken karanlık bilmez Hiçbir su. Hiçbir su Kaybolmaz. Sarı Çiğdem İlk biz geldik dünyaya Gelir gelmez Sevmeyi çalışmayı öğrendik Bir gün yası öğreneceğimizi Hiç bilmiyorduk. Defne Kimse ölümü övemez Seni gördükten sonra Kulluğu Savaşı Güzel gösteremez. Lale Yalan Ayvaz'ın laleyi sevmediği Doğru değil sonra İlk defa çiğdemin gördüğü dünyayı İlk Ayvaz geldi Bu manzara Ona bakarak geldi Hep ona bakarak geldik. İlhan BERK -------------------- Balad Ben böyle bir deniz görmedim ne kadar seni düşündüm Gittim ne kadar bilmezsiniz ne türlü karanlık Baktım ki biri yok o kentlerin, hiç olmamışlar gördüm S bir kadın balkonunda baksam ne zaman olurdu E sesinde yüzlerce trenler yürüdü Galile'de Sizi bilmem ben galiba olmadım o dünyalarda Salt bir it karalık akşam üstü denizlere doğru Durmuş nasıl bu gökle bu yalnızlıklar yaşamada Ne yaşanmışsa görmemişiz yaşanmış o kentlerde Gittik gittik bizi bu surlar tuttu böyle kaldık. Böyle güneşlere bayılıyorum çok güneşlere Hafif otlar yürüyor evlere pis İstanbul'lara Şey ile şeysiz geçiyorum o kapanık güneşlerde Siz bir durma benim karanlığımı yadsıyorsunuz Sokağa çıkmayın diyorum çıkmayın duymuyor musunuz Benimle gelen o büyük sıkıntıdan gelenlerdi Ta Galile içlerinden yürüyerek gelmişlerdi Biriniz beni görmediniz ne kadar bağırdımsa Denizler baktığın tüm o denizler gösterdi bana Bir yalnızlık yeryüzündeki kapılar, bir o gördüm. Sunu Ben bütün çizgilerde oldum bütün o çizgilerde Her sefer böyle geldi vurdu yaşamama bir deniz Aldı bir yaşamadan bir yaşamaya kodu nasıl Al bir çocuk vardı o korkularda o gecelerde Büyük ulu sular yudu beni çokum artık nasıl Bir deniz size de gelir vurur elbet anlarsınız İlhan Berk -------------------- Yüz Biliyor musun sen bir şiirde ilk satırsın ilk sözcük Beyaz bir gül beyaz bir gül ne kadar beyaz olursa o kadar Ne kadar suysa bir su o kadar Ben en yakın yüzüm yüzüne Uyandığın sabaha, yatağına Birden bulup birden yitirdiğin bir şey olur ya, ona Bir dağ okulunda ilk derslere giren çocuklara İlk coğrafyacılara İlk harflerine bir alfabenin. Yüzün ki korkular verir bana ne zaman yüzümü tutsam yüzüne Ben ki ölüme hiç eğilmedim hiç girmedi sözlüğüme Belki sokağa ilk çıkan bir çocuktur ölüm Belki senin bazen topuz yaptığın saçın Bir yaban çiçeği ya da ve daha ilk geliyordur dünyaya Bir demet maydanozu koparıp bırakmak belki de. Dedim ya hiç bilmiyorum arabi belki de benim sık sık çıkarıp baktığım bir fotoğrafın Bıyıkları hep yüzüne düşen bir adama çektirdiğim Bir suya bakarken Bir suya Duru mu duru ve daha sessiz ölümün kendinden. Ben ki seninle aştım yaşları Koydum çağıma adımı. Bir burukluğu yüzün gibi. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Nisan 16, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 16, 2008 SİZ NE GÜZELDİNİZ BENİMLE BİLEMEZSİNİZ Siz ne güzeldiniz benimle bilemezsiniz A harfinden bir çarşı güneşi yüzünüzde Hèlene uyruklu bir rüzgârdınız her şiirde Benimdi, Ronsard'ın bir ülkesiydi yeriniz. Şimdi kim bilir İstanbul'sunuz değilsiniz Bir f'diniz Önasya'larda o şey evlerde Şimdi nasıl bir yalnızlık eser yüzünüzde Uzun sular olur duymak gibi bir şeydiniz. Şimdi h, şimdi M sesi ilk nasıl karanlık İpek gibiydiniz iyisi mi anlatmamalı Ben yokum ya yoksunuz bakın nasıl artık. Şimdi bakın nasıl bir yalnızlık vuran benden Şimdi şiirlerde benim yazdığım sıkınt ıBayılırsınız bir rüzgâr oynatsam ülkemden. TEŞEKKÜR Evet hep açık gidip gelen ağzın içindi; Gökyüzünün o huysuz maviliği içindi; Elma kokan bir Türkçeyle konuştuğun içindi; Ölümün sefil, kötü belleği içindi; Her gün Pazar kurulan o sokaklar içindi; Saçında uykusu kaçmış çiçekler ıslattığın içindi; Çocuklar okuldan dönüyormuş gibi sesin içindi; İşte bütün ama bütün bunlar için sana teşekkür derim. ÜÇ KEZ SENİ SEVİYORUM DİYE UYANDIM Üç kez seni seviyorum diye uyandım Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim Bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum. Sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün. Sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim Sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum -Taflanım! diyordu bir ses duyuyordum. Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün. Kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım Şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim Karanfil sakız kokan soluğunu üstümde duydum. Eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mona Yanıtlama zamanı: Nisan 19, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 19, 2008 teşekkürler teşekkürler.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
semuel Yanıtlama zamanı: Mayıs 6, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 6, 2008 BEN UYANDIM BİR AŞK DEMEKTİ BU DÜNYADA (Rondo) Ben uyandım bir aşk demekti bu dünyada -Sesin, bir gülü bırakmak gibi bir şeydi. Karaydım, kâğıt gibiydim yaşamalarda Adım görseniz her gün o denizlerdeydi Bin yıl bir M sesiydim aşağı Mısır'da. Ben vurdum sevilere belli değil miydi Bin yıl seni açtım işte yalnızlığımda. Ne zaman aydınlığında adım geçti miydi Bir aşk demekti bu dünyada. Bir zamanlar yalnızlık güzeldi Mısır'da Seninle yepyeni bir göktü gidilirdi Baktım mı, büyürdü bir zambaktı anımda Şimdi bir gölgedir uzar ovalarımda Böyle uyanırdım ya uyanmak değildi Bir aşk demekti bu dünyada. Çivi Yazısı HAZİRAN My love is like a red, red rose (e.e.cummings) Kırmızı kırmızı bir güldür aşkım İnce yüzünüzde. Kırmızı. Korkunç. Kor sevişmemizden deli bir yalım Koyuna sevdanın. Kırmızı. Korkunç. Karanlık, büyür büyür benim aşkım Gecenizde sizin. Kırmızı. Korkunç. Vücudunuza, ağzınıza iner Gezer etinizi. Kırmızı. Korkunç. Kalır bir gün bir krallık olduğu Güzelliğinizin. Kırmızı. Korkunç. âşıkane Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
semuel Yanıtlama zamanı: Ağustos 28, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 28, 2008 şiirimiz ''uçbeyi''ni kaybetti ÂŞIKANE Geceye hey dedim Bir bulut beyaz aydınlık geçiyor ve ben görüyorum Belki yalnızlık Kâğıt gibi bir kadın sana bakıp gülüyor Demek sen daha güzelsin gökyüzünden artık Sokakları bembeyaz evleri geçiyorum Bir koşu bir rüzgârı alıyorum Karanlık Bir kenttesin ve var ta ne zamanlardan beri O zamandan trenler evler geçiyor Kapanık Aşkın ki hiç durup dinlenmek nedir bilmiyor Aşkın ki anlatılamaz ihtiyar ve yıkık Nice nice yaşamalara açılmışsındır Nice yaşamalar ki kalmıştır yarım buruk İşte Adakale Sokağındayım ve birden Benim işte dünya kadar güzel ağzın artık Durup bir yıkık aşk dedim İlhan Berk bir yıkık aşk Şimdi o şiirlerde senden kalan ancak Hikâye Her şey bir gece içinde oldu Sabahleyin her şey tamamdı. Bu gördüğünüz gökyüzü İlk defa gelip yerini aldı Gökyüzünün gelmesiyleydi Dünyada büyük bir değişiklik oldu Mesela, ovalar daha o gün Yalnızlıklarını unutuverdiler Bu şimdi elsiz ayaksız gibi duran gece O zaman ağaca yürüyen bir su gibi geliyordu Gökyüzünün hemen arkasındandı Denizleri gördük Baktım bir kuş ilk defa keyifli keyifli Baktım uçuyordu Akşama doğruydu Bitkilerle, hayvanlarla merhabalaştık Her şey yaşamaya hazırlanıyordu Her şey gelir gelmez hayatlarını Himalaya'lar, Ant'lar, Erciyeş'ler Bir daha kımıldamamak üzere yerleşiyorlardı Herkes aklından geçirdiği kadar bir yeri Dünyada kolayca bulmuştu Gökyüzünde, yerde Her ağacın, her taşın bir yeri vardı Hatırlarım küçük kirli bir bulut Durmuş olup bitenleri seyrediyordu Dünyaya niçin bu kadar geç geldiğini Elinde olsa tutup soracaktı Şimdi bu geceyi, bu yıldızları fevkalade buluyorsunuz ama Bu hiç de kolay olmadı En başta, başı boş atlar gibiydi nehirler Bu şiire girmeden önce Her şey yerini alıyordu sırası geldikçe İlhan Berk bütün bunları görüyordu. Pera’nın Eski Bir Sokağında Kuşlar kalkıyor Aya İrini üstünden Bir sap ot kulaklarının arkasında. Ben sonunda buradasın işte diyorum kendi kendime Burada eski bir atlasın kesiştiği yerde. Bir kedi gözlerini dikmiş sana bakıyor Ve aşağılarda gök ne kadar aşağılarda olursa. Ve karşıdan karşıya geçmeye çalışıyor bir kadın. Ben seni düşünüp korkunç ince diyorum görmediğim boynu. Önümden çerçiler askerler bıçak bileyiciler geçiyor Ve asık suratlı kazmacıları dünyamızın. Bir ses seninle aynı yarımadadayız diyor Ve yitiyor sonra Pera'nın eski bir sokağında. Pera'nın eski bir sokağını tepiyorum ben böyle her akşam Her akşam tabanımda senin çamurun. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ağustos 28, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 28, 2008 Üç kez Seni Seviyorum diye uyandım... Defalarca yazdım şairin bu dizesini. Ve dedim ya bende anısı büyük Karanfil şiirinin. Eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun. Mekanı cennet olsun. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
semuel Yanıtlama zamanı: Aralık 16, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 16, 2008 Zamanda ve Uzamda Geceye Sor Beni I. Şu geçen bulutlardan konuşuyoruz. II. Rüzgârların, taşın geleceği yoktur diyorsun. III. Hem aşk da kendine dönüyor biliyorsun. IV. Ben ki sonsuzu hep sonsuzu yazdım. V. Zamanda ve uzamda geceye sor beni. VI. Gümüş ağzınla kirlet beni, süsenim benim Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
semuel Yanıtlama zamanı: Aralık 17, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 17, 2008 İkona I Ölümcül tene ve geceye. Yalnız bakılmak, bakılmak… Arzu edilmek ama erişilememek. Suretini gizlemek. Cebinde güneşle dolaşan! II Gökkuşağıma! Zaman ve uzam dışına çıkmak. Zamanı yürürlükten kaldırmak. Öyle bakmak. Orda varolmak. III Ayaktayken ürperten ve donduran. Taşta varolmak. IV Bir bilinmezi sergiliyordur. Anlamsız bir ödülü istemektense fırlatıp atmak. Bir ideaya! (Her seferinde yeniden doğan.) Zamanın rengini almak Ordan bakmak. Bütün duyduğu bir zemin boşluğu değil midir? Görünmeyeni görmek. V O bedene hep bakardım (Yabancı olmayan hiçbir şeye.) Büyük boşlukta kaybolmak. VI Bir İkona! Akşamın unutulmuş loş sözcüklerine. Trenlere, rüzgarlara, yerinden oynatılmış yıldızlara. Artık ummuyordur, niçin ağıt yaksın? Bir yokluluğun haklılığına. (Hep eksiklik duygusu veren.) Kendini kaybederek, kendini bulmaya. VII Bir akarsu: — Bir görüntüydü o diyor. Hep kül rengi kağıtlara yazmadı mı? Çöle. Kayalara. Her türlü örtü ölüme dokunmadır. VII Altını düşlerimizin! Hep sokağa taşardı yüzü. (Lettera Amorosa, İlhan Berk; hayykitap, İstanbul 2005) New York Şiiri 1995 Uyandırdım Hudson’u, tıfıl bir su gibi Mırıldanıp duran olduğu yerde Ben ki okudum suları okumadıklarıma geçtim hızla Okyanus’ta sallandım durdum ölümle bir gece Bilmediğimiz sokaklara girip çıkıyoruz Sıkılmış olacağız eski bir kâğıt para gibi Gece daha bir gece Harlem’e doğru Sabah daha bir sabah Göz göze geldik yol üstünde bir zenci Bir kibrit kutusu sinek elinde Manhattan bir fay hattı Çiz bana, düğümleneyim Sözcükler sözcükler sözcükler Yaşam bir fars Broklyn köprüsünde Hem dünya dediğimiz bir sokaktır belki de İlk gördüğümüz Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ocak 11, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 11, 2009 Düşünürken Buldum Kayayı Düşünürken buldum kayayı. Otlarla konuşmaktan geliyordum. Ölü bir yaprak, adını unutmuş bir sokak, sav dolu bir tümce, suçlu bir ırmak, bir de partal bir kuş yürüyorduk. Bir atlı karıncaydı yaşamak, onu yürüyorduk. Bilirim sözcüklerin ulaştığı yere hiçbir şey erişemez. İsa ile Karahisari'nin gömlekleri dikişsizdi. Sözcükler bunu gördü. (Ey görünmezlik! Elimden tut. Gecede sözcüklerin ağırlığı daha bir artıyor. Ve... - Yazık, tümcemi tamamlayamayacağım. Anlamdan hep kuşku duydum. Evler odalardı, unuttum. Dünya ki varlığının ayırdında değildir. Trenler geçer yüzünden: Kendini varsayar. Her şey, her şey konuşur evrende. Evler, çocuklar, nehirler, coğrafya. Nehirlerin vakti olmadığını okudum. Coğrafya adına sevinmemiştir. Anlam sıkıcıdır. Günde üç kez aynada kendine bakar. Yalnızlık saçar. Anlamla ev yapılmaz. Anladım ama yalnızlığım sürüyor. Düşüncelerim yok benim. Kaya bilir kaya olduğunu, ben bilmem. Anladığımda yitirdim şiirimi. O gün bugün bir akarsu gibi kocadım. İlhan Berk Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ağustos 26, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 26, 2009 Eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun.... Sevgiyle anıyoruz şiirimizin Uç Beyi'ni.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ByShaweling Yanıtlama zamanı: Ağustos 26, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 26, 2009 schizophrana,semuel cidden güzel şiirler paylaşım için teşekkürler... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
goce Yanıtlama zamanı: Ağustos 26, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 26, 2009 YAVAŞ YAVAŞ GEÇTİM KALABALIKLARIN ARASINDAN Yavaş yavaş geçtim kalabalıkların arasından bir deniz çarpması gibi çoğalta çoğalta geçen geçtiği yeri yavaş yavaş çıktım içimden.Dokundum yavaş yavaş acıya,kuvarsa,şiire yavaş yavaş tarttım suyu,anladım nedir ağırlık kokular coğrafya. Eğildim sonra gövdeyi tanıdım ve düzenini gördüm sessizliğin dümdüzlüğünü gördüm yinelemedi gördüğüm hiçbir şey böyle yavaş yavaş geçtim insandan insana insanlaştırdım yavaş yavaş dışımı böyle karıştım kalabalıklara kalabalıklaştım böylece.. ÖLÜ BİR OZANIN SEVGİLİ KARISINI GÖRMEYE GİTMEK (2874 Hit) 'Kağıtlar, kitaplar, dedi, nereye elimi atsam. Kiminde yarım kalmış, nasılsa bitmiş bir şiir Kiminde. Hem her şey şiirlerde değil miydi? Bir gök şiirde ağar, bir sokak şiirlerde Gider gelirdi. Böyle yaşayıp gidiyorduk.' Sesi, Sanki çok ötelerden gelirmiş gibi Ezik, suskun odaları dolaştı durdu. Masada açık duran bir kitabı gösterdi sonra Ölünün, son kez elini sürdüğü ve kaldığı. 'Burada işte oturmuş şu kitabı okuyordu, Elinden kitabın düştüğünü gördük sonra. Hepsi bu.' Böyle dedi, yüzüne kapayıp ellerini Alınmış gibi bir bulutun yer değiştirmesinden Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.