Kinyas Oluşturma zamanı: Ocak 28, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Ocak 28, 2008 Ağır Saat Kim ağlarsa şimdi dünyada bir yerde, nedensiz ağlarsa dünyada, bana ağlar. Kim gülerse şimdi bir yerde geceleyin, nedensiz gülerse geceleyin, bana güler. Kim giderse şimdi dünyada bir yere, nedensiz giderse dünyada, bana gider. Kim ölürse şimdi dünyada bir yerde, nedensiz ölürse dünyada, bana bakar. İSPANYOL RAKKASESİ Elinizde henüz çakılmış ama alevlenmemiş beyaz bir kükürt kibrit gibi her yana ateşten oklar fırlatır sonra halka halka dizilmiş sabırsız seyirciler ortasında raksa başlar. Ateş genişler ve bir anda alev kesilir rakkase. Bakışlar tutuşturur saçlarını da ve birden kıvrak bir çeviklikle, bir işveyle döner yelpaze gibi etekleri alevde çıplak kolları uzanır havada gergin çıngıraklı bir yılan gibi ürkek. Ve sonra daraldıkça daralır ateşten çember toplayıp bir yumak gibi fırlatır alevi uzaklara öyle bir gurur, öyle bir öldürücü bakışla ve seyre dalar uzanıp yere kudurmuş, çılgın alev git gide köpürür, o sürdürür böylece görkemini. Fethetmiş artık, kendinden emin tatlı gülümseyişlerle kalkıp selamlar yağdırır küçük ve çevik ayaklarla söndürürken alevi. Baştaki Sonsuz özdeyişlerden yükselirler Sonlu eylemler zayıf çeşmeler gibi, Vaktinde ve titreyerek eğilirler. Bizde her zaman sessiz duranlar oysa, Mutlu güçlerimiz, gösterirler Kendilerini bu dans eden gözyaşlarında. Budur Benim Çabam Budur benim çabam, bu: adanmak özlem çekerek dolaşmaya günler boyu. Güçlenip genişlemek derken, binlerce kök salarak kavramak hayatı derinden- ve ortasından geçerek acının olgunlaşmak hayatın ta ötesinde ta ötesinde zamanın! .. Denizin Türküsü İlkçağ esintisi denizden, deniz yeli geceleyin: kimseye değil bu gelişin; uyanık bekleyen anlamak zorundadır sana dayanacak: ilkçağ esintisi denizden en eski kaya için, ancak onun için esen, saf uzayı parçalayarak taa uzaklardan gelen... Nasıl duyar, filizlenen bir incir ağacı seni yücelerde ay ışırken. Komşu Tanrı Hayatımı genişleyen halkalar içinde yaşarım ben, nesneler üzre açılan birim birim. Sonuncuyu, belki, başarmak gelmez elimden; fakat denemek isterim. dönerim çevresinde Tanrı'nın, o eski kulenin gece gündüz dönerim binlerce senedir; doğanmıyım ben, fırtına mı, bilmem henüz, yoksa bir büyük şarkı mıyım nedir... Sensin Benim Sensin benim bulduğum bütün bu şeylerde, Bu sevgiyle, kardeşçe bağlandıklarımda; Tohum gibi güçlenirsin daracık yerde, Büyükteyse büyüksün, bakarım da. İnanılmaz oyunu bu güçlerin işte, Öyle işlerler aktıkları yerde ki: Köklerde büyürken azalır gövdelerde Ve dirilirler ağaç tepelerinde sanki. Sen Daha Başından Sen kollarıma asla gelmemiş sevgili, sen yitirilmiş olan daha başından, senin hangi şarkılar gider hoşuna hiç öğrenemedim. Vaz geçtim ben seni gelecek anın kabaran dalgaları içinde tanımaya çabalamaktan. İçimdeki tüm uçsuz bucaksız imgeler - - çok uzaktaki derinliğine hissedilen peyzaj, şehirler, kuleler, köprüler ve patikaların tahmin- edimedik dönemeçleri ve şu bir vakitler nabzı tanrıların hayatıyla atan kudretli topraklar - - tümü, beni her zaman atlatan seni anlamlandırmak için içimden yükselirler. Sen, sevgili, daima hasretle seyrettiğim bahçelersin sen. Bir kır evinde açık bir pencere - -, ve sen daha yeni atmışsın adımını dışarı, dalgın düşünceli karşılamak için beni. Rast gele geçtiğim sokaklar, - - sen onlarda az önce yürümüş ve gözden kaybolmuşsun. Ve bazen, bir dükkanda, aynalar hala sersemlemiş olurlardı senin orada bulunmuş olmandan, irkilmiş geri verirlerdi benim çok ani hayalimi.Kim bilir? belki de aynı kuş yankılanıyordu içimizden ikimizin de ayrı ayrı, dün akşam. Her Şey Büyüyüp Her şey büyüyüp güçlenecek yine bir gün: sular dalga dalga hep, karalar düzgün ağaçlar kocaman, duvarlar küçücüktür; vadilerdeyse güçlü, çok yönlü, görürsün bir çobanlar ve çiftçiler soyu büyür. Yok artık kiliseler, Tanrı’yı kuşatan kaçkın kuşatır gibi, sonra çığlıklar atan bir tutsak ve yaralı hayvanmış gibi Tanrı- artık bütün evler açıktır her gelene ve her yerde bir özveri geniş alabildiğine belirler aramızdaki davranışları. Beklemek yok artık, bakıp durmak öteye; ölümün bile hakkını vermek özlemine yer var ancak; ve elleri yadırgamasın diye bizi, bilmeye dünyayı bütün bütüne. Ozanın Ölümü Yatıyor.yüz hatları sert yastıkta solgun ve yadsır gibi durmakta, dünya ve dünya üstüne tüm bilinen onun duyularından koparak ilgisiz yıla tekrar çekildiğinden. Bilmiyorlardı onu yaşarken görenler bütün bunlarla arasında nice birlik var; evet, bu derinlikler, bu çimenler ve bu sular y ü z ü y d ü onun, bunlar. Ah evet, onun yüzüydü bütün uzaklar da onu hala isteyen, onu hala arayan; maskesiyse, ürküp can çekişen orda, narin ve açık, yarılan beir meyve sanki havada çürüyüp duran. Rainer Maria Rilke 2 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Topal Kırkayak Yanıtlama zamanı: Eylül 21, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 21, 2008 Son Parça Ölüm büyüktür Ve biz onunuz Gülümsemelerle dudaklarımızda Yaşamın tam ortasında Sanırken kendimizi Ölüm hıçkırır birden içimizde Ta içimizde Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
alev Yanıtlama zamanı: Eylül 21, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 21, 2008 Son Parça Ölüm büyüktür Ve biz onunuz Gülümsemelerle dudaklarımızda Yaşamın tam ortasında Sanırken kendimizi Ölüm hıçkırır birden içimizde Ta içimizde vayy be mükemmelmiş yaa ellerine sağlık sağol:clapping: Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Topal Kırkayak Yanıtlama zamanı: Eylül 21, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 21, 2008 LIED ( Şarkı ) Sana söylemedim, geceleri Geçirdiğimi ağlayarak, Hali ile beni - bir beşik gibi - Yorgun düşüren, sen; Söylemedin sende, bana, uykusuz kaldığını Benim için: Bu görkemi böylece, Hiç ilişmeden Saklayalımmı içimizde? -------------------------- Sevişenler arasında bir dolan Ne çabuk başlıyor bak yalan Söylenmiş sevgilerde ------------------------------ Yalnızım sensiz. Ama sen karşımda, Rüzgarın uğultusunda Ya da uçup giden bir kokuda hep benimlesin. Tümünü yitirdim ah, kollarıma aldıklarımın, Yalnız sensin hep yeniden doğan: Sarmaladığım hep sen olacaksın benimle yaşayan. R. Maria Rilke ( Çeviri : Melahat Togar ) Seçme mektup ve şiirleri kitabından İŞÇİLERİZ BİZ İşçileriz biz: çırak, kalfa, usta, her çalışan; kurarız seni, ulu katedral, beraber. ağırbaşlı bir yolcu gelir bazen geçer parıltı gibi ruhlarımızdan, gösterir bize titreyerek yeni bir hüner. Sallanan iskeleye tırmanırız, sarkar çekiçler ağır, ellerimizden ta ki bir saatle öpülür alınlarımız, parlak bir saat, herşeyi bilen: anlarız, senden gelir, yel eser gibi denizden. Derken nice bin çekiçten bir gürültü ağar, öter vuruş üstüne vuruş dağlardan bütün. Salarız seni, ancak kararınca gün: ve belirir çevre çizgilerin doğar. Tanrı, büyüksün. Türkçesi: Turan Oflazoğlu ( Seçme mektup ve şiirleri kitabından ) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Demian Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2008 Teşekkürler sevgili Kinyas; güzel iş çıkarmışsın. Daha önce bir kaç şiirine denk gelmiş, çok beğenmiştim. Çok sağlam bir şair gerçekten. Şöyle küçük bir şey aklımda kalmıştı onu da ben aktarayım. Senin için yazıp çizdiklerimin anlamı şunu öğrenmen olsun: İnsan huzur bilmez bir gezgindir; ve erek karanlıktadır... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Topal Kırkayak Yanıtlama zamanı: Ekim 2, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 2, 2008 Duino Ağıtları ... ölüm, bizden öteye dönük olan, bizim aydınlatamadığımız yüzüdür yaşamın... gerçek yaşam biçimi her iki bölgeye uzanır, en büyük kan dolaşımı her ikisi boyunca... Yapılması gereken, burada bakılmış, dokunulmuş olanı, o daha geniş, o en geniş çemberin içine almak. Gölgesiyle yeryüzünü karartan bir öbür dünyaya değil, bir bütüne, bütünün kendisine... Evet, bizim ödevimiz, bu gidici, dayanıksız yeryüzünü öyle derin, öyle acıyla, tutkuyla kavramak ki onun özü " görünmez olarak" bizde yeniden dirilsin Bizler görünmez'in arılarıyız. Çılgın gibi topluyoruz gökyüzünün balını görünmezin büyük altın kovanında biriktirip saklamak için..>> aus der Engel Ordnungen?>> Rainer Maria Rilke -------------------- Duino Ağıtları Üçüncü Ağıt Sevgiliyi türkülemek başka şey, ah, kanın gizlenen, suçlu ırmak tanrısını başka. Kızın ta uzaktan tanıdığı, sevgilisi, ne bilir o Tutku Hakanını: hani sık sık, kendi yanlızlığından, daha kız dindirmeden onu, - kız sanki yoktu sık sık- ne bilinmez derinliklerden, ey, kaldıran tanrılığını, geceyi sonsuz gürültüye boğan. Ey, kanımızdaki Neptün, ey onun korkunç üççatallısı! Ey, bağrının karanlık yeri sarmal bağadan! Dinle, nasıl oylum oylum oyar kendini gece. Sizi yıldızlar, sizden doğmazmı sevenin aldığı tat sevgilinin yüzünden? En duru yıldızlardan gelmez mi İçten bakışı, en duru yüzüne sevgilinin? Sen değilsin, ah, anası değil onun kaşlarını böyle kuşkulu kemerleyen. Senin üstünde, onu duyan kız, senin üstünde takınmadı bu verimli kıvrım dudakları. Gerçekten sanır mısın, onu böyle sarsan usul gelişindi, senin, ey tan yelince gezen? Gerçek, ürkü salardın yüreğine; ama daha eski ürküler doluşurlardı içine, o parçalayan dokunmayla birlikte. Çağır onu... o karanlık arkadaşlıktan pek çağıramazsın. Elbet ister o, kurtulur da; sıkıntısı dinince, yerleşir ta en iç yüreğine senin ve başlar orda kendine. Ama hiç kendine başladımı ki? Ama, onu sen küçük yaptın, sendin ona başlayan; o yeniydi sana, o yeni gözler üstüne gerdin güler yüzlü dünyayı; yabancı olanı dışarıda tuttun. Nerde, ah, o yıllar, hani ince varlığınla durdurdun önünde, kabaran uçuruma bırakmazdın onu? Çok şeyi sakladın ondan böylece; gece kuşkulu odayı zararsız kıldın; sığınaklarla dopdolu yüreğinden katıp karoştırdın insan uzayıyla onun gece-uzayını. Karanlığa değil, hayır, senin daha yakın varlığına koydun gece-ışığını; o da sanki dostluktan ışıldadı. Tek gıcırtı yoktu ki bir gülümsemeyle açıklayamasın; döşeme ne zaman böyle davranır, sanki ta eskiden bilirdin. Ve seni dinler o, yatışırdı. Bu denli yararlıydı senin usulca kalkman; uzun örtülü yazgısı çekilir dolabın arkasına; ve yavaşça yer değiştiren tedirgin geleceği, uydurdu kendini perdenin kıvrımlarına. Öyle yatarken o, rahatlamış, senin usulca biçim vermenin tatlılığını uykulu göz kapaklarının altında ilk uykuyu eritirken: korunan birine benzerdi... Oysa içerde: kim durdurabilir, kim önleyebilirdi içindeki kaynağınsellerini? Ah, öngörü yoktu bu uyuyan kişide; uyurdu, ama düş görürdü, ama ateşler içinde: neydi başladığı böyle! O, yeni olan, ürkek, nasıl dolaşırdı İç eylemin durmadan uzayan filizlerine, ilkel örnekler içre kıvrılmış eylemin, boğan bitkiler içre, yırtıcı hayvan biçimleri içre. Nasıl koyverirdi kendini-. Severdi iç evrenini severdi, içerdeki yabanı, en eski ormanı ta içindeki; sessiz yıkıntısı üstünde bu ormanın, yüreği durdurdu, açık yeşil. Severdi. Onu bıraktı, girdi kendi köklerinden o büyük kaynağa, küçücük tohumunun çoktan sona erdiği yerde. Seve seve indi daha eski kana, hala atalarını tıkınan vadilere, korkunçluğun gizlendiği derinliklere. Ve her türlü bilirdi onu, göz kırpardı, beklercesine. Evet, gülümserdi korkunç... Sen az gülümsemişsindir öyle tatlı, ana. Nasıl sevmesin onu, kendine gülümseyeni? Onu senden önce severdi; sen oğlunu karnında taşırken bile, oğulcuğu hafifleten sudaydı o, erişmiş. Bak, biz yalnızca tek yılla sevmeyiz çiçekler gibi; yürür kollarımızda, bizi severken, o bengi özsu. Ey genç kız, bu : içimizdeki sevdiğimiz, tek kişi, gelecek kişi değil, sayısız kaynayanlardır bütün; yalnız tek çocuk değil, bütün babalardır, dağ yıkıntıları gibi dinlenen derinliklerimizde; bütün kurumuş ırmak yataklarıdır geçmiş anaların-: bütün sessiz görünümdür açık yada bulutlu yazgı altındaki-: buydu, genç kız, seni önleyen. Ve sen kendin, nerden bileceksin-, ta geçmiş çağları uyarırdın sevgilinde. Ne duygular taşardı göçmüş varlıklardan! Onda ne kadınlar nefret ederdi senden! Ne uğursuz adamlar diriltirdin damarlarında gencin! Ölü çocuklar çırpınırdı sana doğru... Ah, usulca, usulca bir şey yap onun uğruna, güvenli bir gün işi- götür onu bahçeye yakın, ver ona geceler üstünlüğü................ Tut onu................ -------------------- Altıncı Ağıt İncir Ağacı, öteden beri anlam yüklüdür gözümde senin çiçek açmaya nerdeyse hiç yer vermemen ve tam vaktinde kesin kararlı meyveye, övgüsüz, iletivermen en katkısız sırrını. Eğik dalın, çeşme borusu gibi, sürer özsuyu hep aşağı doğru ve yukarı: uyanmış uyanmamışken, sıçrar uykusundan en tatlı başarının mutluluğuna. Bak: kuğudaki tanrı gibi. ...Bizse geç kalırız, ah, çiçeklenmeyle övünürüz; çoktan açığa çıkmış, gireriz ertelenmiş özüne son meyvemizin. Eylemin basıncı pek az kimsede öyle güçlü yükselir ki, gece havasınca baştan çıkaran çiçeklenme ayartısı ağızlarının gençliğine dokununca, göz kapaklarına dokununca, parıl parıl yanan yürekleriyle hep dururlar sımsıkı: belki ancak kahramanlarda ve erken ayrılmaya seçilenlerde- bunların, bahçıvan Ölüm başka türlü bükmüş damarlarını. Fırlar ileri bunlar: önünde giderler fatih gülümseyişlerinin, usul biçimli Karnak kabartmalarındaki o üstün gelmiş hakanın atları gibi tıpkı. Şasılası bir yakınlık görülür erken ölenlerle kahraman arasında. Süre ilgilendirmez onu. Kahramanın yükselişi varlıktır. Hiç durmadan ilerleyerek, girer değişmiş takım yıldızına sürekli tehlikelisin: Onu pek az kimse bulur orada. Oysa yazgı, bizi karanlık karanlık gizleyen, kendinden geçip ansızın. türküler onu taşkın dünyasının fırtınası içine. Kimse yok onun gibi duyduğum. Birdenbire, akan havayla gelen karanlık yankısı yarar geçer beni. Derken nasıl gizlenesim gelir bu özleyişten: keşke ah, keşke bir küçük oğlan olsaydım, ona yaklaşsaydım, otursaydım dayanıp gelecekteki kollara, Samson'u okusaydım: anası önce nasıl hiçbir şey doğurmamış ve sonra doğurmuş her şeyi. O daha senin karnındayken, ey ana, kahraman değil miydi, senin karnında başlamadı mı hakanca seçmesine? Binlercesi kaynardı dölyatağında, O olmayı arzulardı, oysa bak: kavrayıp atardı,seçerdi, elinden gelirdi bu. Sütunları devirdiyse, senin gövdenin dünyasından daha dar dünyaya fırlarken oldu bu: orda seçer dururdu hep, eylerdi. Ey kehraman anaları, ey azgın ırmakların kaynakları! Siz, yüreğin ta kenarından, ağlayarak, genç kızların çoktan atıldığı vadiler: oğula sungu olmaya. Kahraman hışımla geçerken sevgi duraklarından, uğrunda çarpan her yürek ancak yukarı kaldırırdı onu: öteye döner dönmez, gülümseyişlerin bittiği yerde dururdu, bir başkası. Çeviren: Turan Oflazoğlu Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Manje_Loa Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2008 İçe dönük bir günce olan ve aslında kendini anlattığı “Malte Laurids Brigge’nin Notları” adlı kitabında, yalnızın “öteki” insanlarla olan kapanmaz mesafesini şöyle tanımlar: “Yalnızlardan söz etmemiz, insanlardan fazla anlayış beklemektir. İnsanlar neden söz ettiğimizi anlarlar sanıyoruz. Hayır anlamazlar. Bir yalnızı görmemişlerdir asla; ondan tanımaksızın nefret etmişlerdir sadece. İnsanlar onu tüketen olmuşlardır. Bitişik odanın, onu baştan çıkaran sesleri olmuşlardır... Bir av hayvanı gibi barınağını sezmişler ve uzun gençliği sürekli bir takip altında geçmiştir... Fakat sonra... Bütün yaptıklarının onun canına minnet olduğunu anlamışlardır; yalnızlık kararında onu desteklediklerini ve kendilerinden sonsuza kadar uzaklaşması için yardımda bulunduklarını fark etmişlerdir." 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Ocak 8, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 8, 2009 .... anlamlarla oluşturduğumuz bu dünyada bize kalan belki de bir ağaç:yokusun başındaki hergün yeniden görebileceğimiz bellki de bize kalan:geçmişin sokakları ve çeke çeke uzattığımız bağliliği kötü bir alışkanlığın.... (I.agıttan...) 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Şubat 16, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 16, 2009 ORTA BOHEMYA MANZARASI Uzakta ağarıyor dalgalı ormanların gölgeli etekleri. Sonra kesiyor tek tük ağaç petekleri kula rengi alanını yüksek başaklı tarlaların. En parlak ışıkta çimleniyor patates; sonra biraz ötede arpa ve sınıra çam dayanıyor resimde. Yeni ormanın tâ üstünde parlıyor kilise kulesinden kızıl altın renkli haç, lâdinlerin arasından yükseliyor korucu evi;- ve hepsinin üstünde bir taç gibi gökkubbe, duru ve mavi. R.M.Rilke Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Topal Kırkayak Yanıtlama zamanı: Şubat 24, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 24, 2009 N'apacaksın Tanrı ? N'apacaksın Tanrı, öldüğüm zaman? Ben ki testinim senin, ya kırılırsam? İçkinim, kaçarsa tadım, ya bozulursam? Dokucu kumaşınım, giysinim senin Kalmaz bi anlamı gidecek olsam Evsiz barksız demeksin yokluğumda sen Yoksun kalacaksın içli ve sıcak selamlardan Düşecek yorgun ayağından Kadife terliklerin, ki onlar Ben'im Aban da sırtından yitip gidecek. Bakışın ki, dinlenir yanaklarımda Sımsıcak pamuksu yastığında Gelecek ve beni aranacak boşuna VE çaresiz uzanacak günbatımında Yabancı taşların yatağında N'apacaksın, Tanrı, Kaygılıyım. R.M.Rilke 2 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Temmuz 10, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 10, 2009 MUHAMMED’İN YALVARMASI Gerçi saklandığı o pek yüce olan yere Girince o bir bakışta tanınan Melek Dimdik ve görkemli parıltılar salan Yalvardı bütün iddialardan vazgeçerek İzin verilsin diye gezgin kalmasına Eskisi gibi dalgın bir tacir olarak yani Okumuşluğu yoktu fazla gelirdi O’na Bilginlere de görmek sözün böylesini Melekse buyururcasına gösteriyordu Levhasına yazılmış olanı yalvarana Gösteriyor ve istiyordu tekrar: Oku Okudu O’ da Öyleki Melek hayrandı Çoktan okumuş denirdi artık O’na Yapabilen di O Kulak veren ve yapandı. Çeviri:Melahat Togar Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
philadelphia_f Yanıtlama zamanı: Ağustos 17, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 17, 2009 bukowskiden sonra şiirlerini inanılmaz bulduğum 2 yazardan biri. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Topal Kırkayak Yanıtlama zamanı: Kasım 25, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 25, 2009 İKİNCİ AĞIT Her melek korkunçtur.Ve buna karşın, ne acı Şarkım yine sizlere, ey ruhun neredeyse ölümcül kuşları, Tanısa da sizleri.Nerede artık Tobias’ın yaşadığı günler, Parlayanlardan birinin basit bir evin kapısında durduğu? Biraz kılık değiştirimiş yolculuğa ve artık korkunç olmadığı. (Merakla dışarıya bakan gencin karşısında bir genç) O büyük melek, o tehlike getiren şimdi yıldızların ardından Bir adım inip de aşağılara, çıksaydı şimdi karşımıza Çarpan kalbimiz parçalardı bizi.Kimsiniz sizler? İlk kusursuz yaratıklar, hilkatin gözdeleri, Tüm yaratılanların tan kızılı dağ dorukları, Çiçekler açan tanrı varlığının çiçek tozları, Işığın eklemleri, geçitler, merdivenler, tahtlar, Öçlerden mekanlar, sevinç kalkanları, Fırtınalı coşkun duyguların kargaşası.Ver herbiri birdenbire, birer Ayna : Dışarı yansıttıkları kendi güzelliklerini Geri almaktalar kendi benliklerine Ya bizler, hissederek eriyip gidiyoruz.Ah, Her soluk verişte biraz daha eksiliyoruz.Korlaştıkça Güçsüzleşiyor dumanımız.Söyleyebilir bize biri: Evet damarlarımdaki kan olmaktasın sen, bu oda, ilkbahar Dolmakta senle…Neye yarar alıkoyamaz ki bizi, Onun içinde, onu saran mekanla birlikte yok oluruz.O güzel insanlar da yokolurlar. Kim alıkoyabilir ki?Durmaksızın görüntüleri Beliriyor yüzlerinde ve ayrılıyor.Sabah vakti otlardan ayrılan çiğ gibi Ayrılıyor bizden bizim olan da, sıcak bir yemekten yükselen Buğu sanki.O gülümseme nerede artık?O bakışlar: Kalbin yeni, sıcak ve kaybolan dalgası-; Ne acı:varolmaktayız buna karşın.tat katmadık mı İçinde eriyip gittiğimiz evrene bizler?Melekler Yalnızca benliklerinden akıp gidenleri mi Geri almaktalar, yoksa bazen yanlışlıkla Bizlerin varlığının bir parçasını da mı?Yoksa bizler de Karıştık mı onların yüz ifadelerine, yüzlerindeki belirsizlik gibi Hamile kadınların?Farketmiyorlar bunu girdabında Kendilerine dönüşlerinin.(Nasıl farketsinler ki zaten) Sevenler anlayabilseydiler bunu, gece vakti Büyülenmişçesine söyleşebilirlerdi aralarında.Çünkü herşey görünmekte Bizi gizlermişçesine.Bak, ağaçlar varolmaktalar; evler ki, Barındığımız içlerinde, varolmaya devam etmekteler.Yalnızca bizler Akıp gidiyoruz herşeyin önünde, solurken alıp verilen havaymışcasına. Herşey birleşmiş adeta bizleri görmezlikten gelmeye.Biraz Utancıyız onların belki, biraz da dile getirilemez ümitleri. Sevenler, sizlere, birbirlerine yetenlere Soruyorum bizleri.Kavrıyorsunuz birbirinizi.Kanıtlarınız var mı? Bakın, bazen öyle oluyor ki, kenetli ellerim Hissediyorlar birbirlerini ya da aşınmış yüzüm Sığınmakta aralarına.Bu hissettirmekte bana biraz varlığı.Fakat kim cesaret edebilir ki, bu kadarıyla varolmaya? Fakat sizler, birbirinizin coşkusunda Büyüyen, biriniz bitkin, diğerine şöyle yalvarıncaya değin: yeter artık -;Sizler ellerinizle birbirinizin Daha da zenginleşmektesiniz, bereketli bağbozumları gibi; Sizlere, güçten düşenlere, diğeriniz güçlendikçe Sizlere soruyorum bizleri.Biliyorum Mutlulukla dokunuyorsunuz birbirinize, okşayışlar koruduğu için Kaybolmadığı için sizlerin, ey şefkatliler, dokunduğunuz yerler; Hissettiğiniz için dokunarak salt akışı. Böylece neredeyse sonsuzluğu vaadetmektesiniz birbirinize, Kucaklaşarak.Fakat ilk bakışların Korkunçluğuna dayanabilirseniz eğer, penceredeki özleme Ve ilk birlikte yürüyüşe, bir kez olsun bahçede: Ey sevenler, sevmekte misiniz hala?Sizler Birleşince dudak dudağa ve başlayınca karışmaya-:İçki içkiye: Eyvah, yitirmekte kendilerini içenler bu eylemde. Hayrete düşürmüyor mu sizi, Attika stellerindeki çekingenlik İnsan tavırlarının? Sevgi ve veda değil miydi Omuzlarda hafifçe yüklenen?Sanki bizlerden Farklı bir özden yapılmışçasına.Elleri hatırlayınız, Güçle dolu olmasın karşın gövdenin, yumuşakça dokunan. Kendilerine hakim olanlar biliyorlar: o kadar uzak ki bize Birbirimize böyle dokunmak; daha güçlü Dokunurlar bize tanrılar.Fakat bu onların bileceği iş. Bulabilseydik keşke, saf, sınırlı, dar, İnsani, bize ait verimli bir toprak parçası Irmak ve kıyılar arasında.Çünkü aşmakta bizi kendi kalbimiz Tıpkı onlar gibi.Ve ona artık bakamıyoruz. Bakamıyoruz kalbimizi yatıştıran görüntülere, daha da ötesi Tanrısal gövdelere, kendi sınırlarını bulmuş. RAINER MARIA RILKE (Duino Ağıtları-Türkçesi Süha ERGAND) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Kasım 25, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 25, 2009 Kollarından boşluğu / Fırlat soluk aldığımız uzaya; belki kuşlar / Daha derin bir uçuşla duyar genişleyen havayı. Rilke 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Topal Kırkayak Yanıtlama zamanı: Mart 31, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 31, 2011 http://img222.imageshack.us/img222/9308/rilke.jpg "gül, ey saf çelişki, nice gözkapağının altında/hiç kimsenin uykusu olmamanın/ sevinci." ( Rilke'nin mezar taşı yazısı ) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
semuel Yanıtlama zamanı: Ocak 10, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 10, 2012 ORFEUS'A SONE Tez elden değişse de dünyamız, Bulutlar gibi, Her olgunlaşan Düşer en eskinin kucağına. Bu dur durak bilmez değişmede, Daha öteye daha özgüre, Süregider eski şarkın, Tanrı'nın çalgısı ile. Bilinmedi çekilenler, Kavranılmadı sevgiler, Ölümün bizden alıp götürdüklerinden Arta kalan yalnızca şarkısıdır. Çeviri: Oğuz Yaşar A. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
juniper Yanıtlama zamanı: Mayıs 12, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 12, 2012 Sen kollarıma asla gelmemiş sevgili, sen yitirilmiş olan daha başından, senin hangi şarkılar gider hoşuna hiç öğrenemedim. Vaz geçtim ben seni gelecek anın kabaran dalgaları içinde tanımaya çabalamaktan. İçimdeki tüm uçsuz bucaksız imgeler - - çok uzaktaki derinliğine hissedilen peyzaj, şehirler, kuleler, köprüler ve patikaların tahmin- edimedik dönemeçleri ve şu bir vakitler nabzı tanrıların hayatıyla atan kudretli topraklar - - tümü, beni her zaman atlatan seni anlamlandırmak için içimden yükselirler. Sen, sevgili, daima hasretle seyrettiğim bahçelersin sen. Bir kır evinde açık bir pencere - -, ve sen daha yeni atmışsın adımını dışarı, dalgın düşünceli karşılamak için beni. Rast gele geçtiğim sokaklar, - - sen onlarda az önce yürümüş ve gözden kaybolmuşsun. Ve bazen, bir dükkanda, aynalar hala sersemlemiş olurlardı senin orada bulunmuş olmandan, irkilmiş geri verirlerdi benim çok ani hayalimi. Kim bilir? belki de aynı kuş yankılanıyordu içimizden ikimizin de ayrı ayrı, dün akşam. http://i.imgur.com/4DtWY.jpg Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.