semuel Oluşturma zamanı: Ocak 29, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Ocak 29, 2008 MARİA Sustu Another Lıfe Gazinosu, sustu şarkılar Paletimde renk sustu fırçamda şekil Ve bu gece ilk defa Şimal Körfezinde Sustu Peramos’un mazgallarında Şehre panjur panjur dökülen arya Artık ne tayfalar mevcut ne comondoslar Ne o kor tenli, kızıl saçlı kanarya Bu medar ikliminin tenha gecesinde Sardı bambu kamışlarını pişman bir sükût, sardı bir sızı Hani birdenbire bazen, büsbütün etrafımızı sapsarı bir şüphe sarar ya İşte öylesine berbat bir hal var, hiçbir şey düşünmek istemiyorum hiçbir şey Ama Dördüncü Tarassut Kulesinde bir şüpheli sinyal var. Scalarya Hayır, hayır yalan bütün bunlar. Artık ne yıldıza inanıyorum ne fala Yalan söylüyor o falcı kadın, o Hintli parya Ben yalnız sana inanıyorum, yalnız sana Maria Beni kahrediyor böyle her gece bu hoyrat yıldızlar, Bu sır, bu okyanus ve gökyüzünde emanet duran şu asma fener İnan ki sevgili Maria, inan ki sen gideli, ne varsa hepsi yabancı Ne varsa hepsi keder ve hepsi omzumun üstünde çaresiz bir yük Ve hepsi angarya Biliyorum bu sabah güneşle beraber Biliyorum bir vapur demirleyecek bu nankör limana Pol’ün ebedi matemine rağmen Virgini olabilir bu vapurda Ama sen yoksun. Biliyorum sen yoksun, sözünü ne çabuk unuttun Maria Baharda geleceğim diyordun hani, Hadi gel daha ne bekliyorsun, işte mevsim bahar ya Fırçam neden böyle titrer bilir misin? Ve neden bütün resimlerimde fon sapsarı Anlıyorsun değil mi yavrum bütün kâğıtlara sinmiş Bu tropikal zehir bu müzmin malarya Sensiz nasıl da boş iskele, sensiz nasıl da tenha şehir Müfreze nöbetçilerinin gözü önünde koydan yıldızları çalmışlar bir bir Yine birkaç çımacı, yine birkaç palikarya Ama kim düşünür yıldızları, Yüzbaşı Arnold’u vurmuş yerliler Matemler içinde tekmil batarya Bu insanlar, bu yıldızlar, bu gök, bu yer Birer birer kaybolmağa mahkûm birer birer Biz ki bu sapsarı hasret içinde susuz Biz ki çoktan kaybolmuşuz Nasıl, ağlıyor musun Maria Sil gözlerini hadi sil yavrum Bizim yokluğumuzdan ne çıkar Aşkımız var ya Maria Bekir Sıdkı ERDOĞAN Adak Ve yıllardan sonra sevgili Marya Gökyüzü simsiyah Yeryüzü ak pak Bir yolun düşerse Enadırlayf'a Zaman gözlerimden çoktan çözülmüş Mesafe avcumdan kaymış olacak Ve bu şiirler böyle perişan Böyle darmadağın bir mezat vakti Sakın ortalarda kalmasın bu hak Bu öksüz kurbanlar sevgili yavrum Hep sana armağan Hep sana adak YAĞMURDA UNUTULAN ŞARKI Önce bir yağmur bir yağmur iki gözüm Önce ıpıslak iki kuş Sonra yıkılmış evrenler geçti vitrinlerden Sonra insanlar iki gözüm İnsanlar Kahrolmuş Islak senaryolar üstüne ta iç boşluktan Boyut boyut yalnızlıklar ağıyordu Öksüz anılar üstüne iki gözüm Kırık ikindiler üstüne Kuşkulu bir yağmur yağıyordu İkişer üçer yitiriyordum seni kavşaklarda Yollar ayak bileklerime dolanıyordu hep Taş taş çöküyordu en kutsal yapılar Yüzler karanlıktı iki gözüm Düşünceler dar Bir geçit bulamıyordum sana Ellerim yordamlarını yitirmişti üstelik Hep yabancıydı çaldığım kapılar Oysaki, son çağrımdı bu ta can köşemden Oysa yürek yürek son yeşermemdi Çağ çağ, kanat kanat, sevgi, ışık, nur Ah sonra o yağmur iki gözüm Ah sonra o Yağmur Şimdi, En kırık vaktidir uzak imbatların Öykümüzün en yaralı yerinden Damlar yüreğime ılık bir sızı Sonra birden duyar gibi olurum Hoyrat yağmurlar altında Martı çığlıklarına karışıp giden Çocuksu şarkımızı... SESSİZ SENFONİ Ellerin vardı, sıcak ve masum Ellerin, hayal gibi, düş gibi O zaman talihime yardı ellerin Beyaz bir gecede, iki kuş gibi Omzuma nasıl da konardı ellerin Hangi rüzgarlarda şimdi kimbilir O değirmen altı, o zümrüt koru İlk dörtlü yoncayı bulduğumuz yer Ya o çapkın çapkın kestanecikler Hani bir yerleri çimdiklenir hafifçe Kanardı ellerin! Mendilimi sarardım üstüne, Avcumda sahici bir hasta gibi İncecik incecik yanardı ellerin Bazan kızar hırçınlaşırdı birden Ruhumu kaldırır kaldırır boşlukta Oysa bilmez miyim atamazdı Geceler sonsuzdu, geceler derin Bir şeyler düşünür anlatamazdı Kahrından kaskatı donardı ellerin İnsan, soyununca hissediyor Gittikçe katılaştığını yerin Tanıdık bir film geçiyordu gözlerimden Gel gör ki en güzel yerinde Ansızın kopardı ellerin Sonra, dört yabanci el Dört yorgun omuz Mezat kapısında bir kuşluk vakti Çekince ipini mesafelerin Ayak uçlarıma yığıldı sonsuz Bir tünel gerindi sefil, kapkara Bir yokluk hıçkıra hıçkıra güldü Büyüdü göz çukurları kırık heykellerin Böyle bilmediğim uzak yollara Beni bırakmasa ne vardı ellerin Romanımız, ne kadar güzel başlamıştı Ve işte böyle sonu Şimdi, ışıklar sığ Gölgeler derin... Mor sarmaşıklarla örtük balkonu Kafur kokusundan, od ağacından Dört arşın geceye sardı ellerin Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ocak 29, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 29, 2008 ANILAR DİYARI Bu şehirdi,benim ilk hasretim bu şehirdi, Sırdır anılarında hala sır çocukluğum! Sanki başka bir izden başka bir semte girdi, Hep böyle şaşkın şaşkın bakınır çocukluğum... Ne kaybettiyse hep böyle kaybetti bu sersem. Sırra ihanet olur bundan bir fazla dersem! Hangi köşe başından önüne çıkıversem Ağlamaklı bir tavır takınır çocukluğum... Zor bu düşten kurtuluş,pek dalmasam derine Ama teğet geçilmez ki eski bayram yerine Doymaz parmak uçlarım hasret buselerine; Her şeye tekrar tekrar dokunur çocukluğum... Ey yakın insanları bu ıraksı diyarın Beni bileceksiniz sarın çeverim,sarın. Gözlerini bu şehre açmış tüm yavruların O saf bakışlarından okunur çocukluğum. Yüzüm gülümsüyor ya,yeter mutluyum,şenim, Bırak dere taşmışken ıslansın paçam,yenim. Şu anda ne geçmişten şikayetim var benim Ne de geleceklerden yakınır çocukluğum. Varsın üstüme tek tek kapansın dış kapılar Kale mahkumu gibi sarsın beni dört duvar İçimde her anıya açık birer kanat var Hep o pencerelerden sarkınır çocukluğum -------------------- AYAK SESLERİ Her akşam işte böyle gam gelir bana, Benden kederli bir adam gelir bana! Dostum değil gelen, benim garipliğim, Dostum mu var ki bir selam gelir bana? Zehr oldu yar elinden içtiğim kadeh Zemzem de sunsalar, haram gelir bana! Ağlar gönül o yemyeşil baharlara, Meltemlerin hayali sam gelir bana! Hüzzam olup giden o gizli yankılar, Hala döner, makam makam gelir bana... Toprak bu ızdırabı örtmez yarın, Taş yağsa kubbe kubbe tam gelir bana!.. Dinler elif adım adım bu sesleri, Her akşam işte böyle gam gelir bana... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.