Jump to content

Bekir Sıtkı Erdoğan


semuel

Önerilen Mesajlar

MARİA

 

Sustu Another Lıfe Gazinosu, sustu şarkılar

Paletimde renk sustu fırçamda şekil

Ve bu gece ilk defa Şimal Körfezinde

Sustu Peramos’un mazgallarında

Şehre panjur panjur dökülen arya

Artık ne tayfalar mevcut ne comondoslar

Ne o kor tenli, kızıl saçlı kanarya

 

Bu medar ikliminin tenha gecesinde

Sardı bambu kamışlarını pişman bir sükût, sardı bir sızı

Hani birdenbire bazen, büsbütün etrafımızı sapsarı bir şüphe sarar ya

İşte öylesine berbat bir hal var, hiçbir şey düşünmek istemiyorum hiçbir şey

Ama Dördüncü Tarassut Kulesinde bir şüpheli sinyal var. Scalarya

 

Hayır, hayır yalan bütün bunlar. Artık ne yıldıza inanıyorum ne fala

Yalan söylüyor o falcı kadın, o Hintli parya

Ben yalnız sana inanıyorum, yalnız sana Maria

 

Beni kahrediyor böyle her gece bu hoyrat yıldızlar,

Bu sır, bu okyanus ve gökyüzünde emanet duran şu asma fener

İnan ki sevgili Maria, inan ki sen gideli, ne varsa hepsi yabancı

Ne varsa hepsi keder ve hepsi omzumun üstünde çaresiz bir yük

Ve hepsi angarya

 

Biliyorum bu sabah güneşle beraber

Biliyorum bir vapur demirleyecek bu nankör limana

Pol’ün ebedi matemine rağmen Virgini olabilir bu vapurda

Ama sen yoksun. Biliyorum sen yoksun, sözünü ne çabuk unuttun Maria

Baharda geleceğim diyordun hani,

Hadi gel daha ne bekliyorsun, işte mevsim bahar ya

 

Fırçam neden böyle titrer bilir misin?

Ve neden bütün resimlerimde fon sapsarı

Anlıyorsun değil mi yavrum bütün kâğıtlara sinmiş

Bu tropikal zehir bu müzmin malarya

 

Sensiz nasıl da boş iskele, sensiz nasıl da tenha şehir

Müfreze nöbetçilerinin gözü önünde koydan yıldızları çalmışlar bir bir

Yine birkaç çımacı, yine birkaç palikarya

Ama kim düşünür yıldızları, Yüzbaşı Arnold’u vurmuş yerliler

Matemler içinde tekmil batarya

 

Bu insanlar, bu yıldızlar, bu gök, bu yer

Birer birer kaybolmağa mahkûm birer birer

Biz ki bu sapsarı hasret içinde susuz

Biz ki çoktan kaybolmuşuz

 

Nasıl, ağlıyor musun Maria

Sil gözlerini hadi sil yavrum

Bizim yokluğumuzdan ne çıkar

Aşkımız var ya

Maria

 

Bekir Sıdkı ERDOĞAN

 

 

 

 

Adak

 

 

 

Ve yıllardan sonra sevgili Marya

Gökyüzü simsiyah

Yeryüzü ak pak

Bir yolun düşerse Enadırlayf'a

Zaman gözlerimden çoktan çözülmüş

Mesafe avcumdan kaymış olacak

 

Ve bu şiirler böyle perişan

Böyle darmadağın bir mezat vakti

Sakın ortalarda kalmasın bu hak

Bu öksüz kurbanlar sevgili yavrum

Hep sana armağan

Hep sana adak

 

 

 

YAĞMURDA UNUTULAN ŞARKI

 

Önce bir yağmur bir yağmur iki gözüm

Önce ıpıslak iki kuş

Sonra yıkılmış evrenler geçti vitrinlerden

Sonra insanlar iki gözüm

İnsanlar

Kahrolmuş

 

Islak senaryolar üstüne ta iç boşluktan

Boyut boyut yalnızlıklar ağıyordu

Öksüz anılar üstüne iki gözüm

Kırık ikindiler üstüne

Kuşkulu bir yağmur yağıyordu

 

 

İkişer üçer yitiriyordum seni kavşaklarda

Yollar ayak bileklerime dolanıyordu hep

Taş taş çöküyordu en kutsal yapılar

Yüzler karanlıktı iki gözüm

Düşünceler dar

Bir geçit bulamıyordum sana

Ellerim yordamlarını yitirmişti üstelik

Hep yabancıydı çaldığım kapılar

 

Oysaki, son çağrımdı bu ta can köşemden

Oysa yürek yürek son yeşermemdi

Çağ çağ, kanat kanat, sevgi, ışık, nur

Ah sonra o yağmur iki gözüm

Ah sonra o

Yağmur

 

Şimdi,

En kırık vaktidir uzak imbatların

Öykümüzün en yaralı yerinden

Damlar yüreğime ılık bir sızı

Sonra birden duyar gibi olurum

Hoyrat yağmurlar altında

Martı çığlıklarına karışıp giden

Çocuksu şarkımızı...

 

 

 

SESSİZ SENFONİ

 

Ellerin vardı, sıcak ve masum

Ellerin, hayal gibi, düş gibi

O zaman talihime yardı ellerin

Beyaz bir gecede, iki kuş gibi

Omzuma nasıl da konardı ellerin

 

Hangi rüzgarlarda şimdi kimbilir

O değirmen altı, o zümrüt koru

İlk dörtlü yoncayı bulduğumuz yer

Ya o çapkın çapkın kestanecikler

Hani bir yerleri çimdiklenir hafifçe

Kanardı ellerin!

Mendilimi sarardım üstüne,

Avcumda sahici bir hasta gibi

İncecik incecik yanardı ellerin

 

Bazan kızar hırçınlaşırdı birden

Ruhumu kaldırır kaldırır boşlukta

Oysa bilmez miyim atamazdı

Geceler sonsuzdu, geceler derin

Bir şeyler düşünür anlatamazdı

Kahrından kaskatı donardı ellerin

 

İnsan, soyununca hissediyor

Gittikçe katılaştığını yerin

Tanıdık bir film geçiyordu gözlerimden

Gel gör ki en güzel yerinde

Ansızın kopardı ellerin

 

Sonra, dört yabanci el

Dört yorgun omuz

Mezat kapısında bir kuşluk vakti

Çekince ipini mesafelerin

Ayak uçlarıma yığıldı sonsuz

Bir tünel gerindi sefil, kapkara

Bir yokluk hıçkıra hıçkıra güldü

Büyüdü göz çukurları kırık heykellerin

Böyle bilmediğim uzak yollara

Beni bırakmasa ne vardı ellerin

 

Romanımız, ne kadar güzel başlamıştı

Ve işte böyle sonu

Şimdi, ışıklar sığ

Gölgeler derin...

Mor sarmaşıklarla örtük balkonu

Kafur kokusundan, od ağacından

Dört arşın geceye sardı ellerin

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ANILAR DİYARI

 

Bu şehirdi,benim ilk hasretim bu şehirdi,

Sırdır anılarında hala sır çocukluğum!

Sanki başka bir izden başka bir semte girdi,

Hep böyle şaşkın şaşkın bakınır çocukluğum...

 

Ne kaybettiyse hep böyle kaybetti bu sersem.

Sırra ihanet olur bundan bir fazla dersem!

Hangi köşe başından önüne çıkıversem

Ağlamaklı bir tavır takınır çocukluğum...

 

Zor bu düşten kurtuluş,pek dalmasam derine

Ama teğet geçilmez ki eski bayram yerine

Doymaz parmak uçlarım hasret buselerine;

Her şeye tekrar tekrar dokunur çocukluğum...

 

Ey yakın insanları bu ıraksı diyarın

Beni bileceksiniz sarın çeverim,sarın.

Gözlerini bu şehre açmış tüm yavruların

O saf bakışlarından okunur çocukluğum.

 

Yüzüm gülümsüyor ya,yeter mutluyum,şenim,

Bırak dere taşmışken ıslansın paçam,yenim.

Şu anda ne geçmişten şikayetim var benim

Ne de geleceklerden yakınır çocukluğum.

 

Varsın üstüme tek tek kapansın dış kapılar

Kale mahkumu gibi sarsın beni dört duvar

İçimde her anıya açık birer kanat var

Hep o pencerelerden sarkınır çocukluğum

--------------------

AYAK SESLERİ

Her akşam işte böyle gam gelir bana,

Benden kederli bir adam gelir bana!

 

Dostum değil gelen, benim garipliğim,

Dostum mu var ki bir selam gelir bana?

 

Zehr oldu yar elinden içtiğim kadeh

Zemzem de sunsalar, haram gelir bana!

 

Ağlar gönül o yemyeşil baharlara,

Meltemlerin hayali sam gelir bana!

 

Hüzzam olup giden o gizli yankılar,

Hala döner, makam makam gelir bana...

 

Toprak bu ızdırabı örtmez yarın,

Taş yağsa kubbe kubbe tam gelir bana!..

 

Dinler elif adım adım bu sesleri,

Her akşam işte böyle gam gelir bana...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...