KATA Oluşturma zamanı: Şubat 1, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Şubat 1, 2008 ALBA Vadideki zambağın solgun ve ıslak yaprakları kadar soğuk Yanıma uzandı, şafakta DÖNÜŞ Bak, dönüyorlar işte; hey bak şu denenen kıpırdanışlara, ve ağır ayaklara, Şu güçlükle atılan adımlara ve kuşkulu Kararsızlığa! Bak, dönüyorlar işte, birer birer Korkuyla, yarı uyanıkçasına; Sanki kar şöyle bir duraklayıp Rüzgârda mırıldanmalıymış ve yarı dönük geriye; "Korkuyla Kanatlılar" dı işte bunlar, Dokunulmaz olanlar. Kanatlı ayakkabının tanrıları! Yanlarında gümüş tazıları, izlerini koklayarak havanın! Hey! Hey! Tez ayaklılardı bunlar yağmaya gelen; Keskin burunlular Kanın ruhu olanlar. Dizginler gergin, solgun yüzlü sürücüler. Ezra POUND ABU SALAM -Bir İmparatorluk Övgüsü- Bu öyle bir şiirdir ki, Kral Beşinci George, beni Buckhingham Sarayı´nın avlusundaki fıskiyeye zincire vursaydı ve istediğim yemeklerle, kadınları bana ihsan buyurmuş olsaydı, ancak yazardım. - Zincire vurulan kardeşim Bongo Bongo´ya - Büyüktür Kral Beşinci George Beni kıskıvrak bağlayıp bu fıskiyeye zincire vurmuştur; Beni sığır kemikleri ve şarapla beslemiştir. Büyüktür Kral Beşinci George Sarayı mermer gibi aktır Sarayının doksansekiz penceresi vardır Sarayı üç bölüme ayrılmış mikap gibidir Ejderhayı öldüren ve erden Andromeda´yı kurtaran o´dur. Büyüktür Kral Beşinci George; Çünkü ordusu da lejyondu, Ordusunda bin kırksekiz asker vardır Kırmızı üniforma giyinir, askerleri Onların hem tuğla kadar kırmızı yürekleri var. Büyüktür İngiltere Kralı ve çok da korkunçtur Çünkü beni bu fıskiyeye prangaya vurmuştur Bana içki ve kadınlarımı göndermektedir. Büyüktür Kral Beşinci George Ve bu fıskiye çok kellifellidir. Deniz aygırlarına binmiş genç tanrılarla süslüdür o Ve suyu da ipek gibi aktır. Büyüktür ve yüksektir bu fıskiye Ve üzerine kurulmuş olan da ölen kraliçe Viktorya´dır Ulu Kralın annesi, kuşaklı etekler giyinmiş Karnındaki çocukla ağırlaşan gebe bir kadın gibi. Ya-ya-ya şa-şa-şa Çok yaşa sen Kral! Bin yaşa sen Kral! Çünkü genç Prens sersem ve dik başlıdır Beni çırpılarla döver. Alaylı sözlerle iğneler. Ve yarın tahta çıktığında Elbette bu fıskiyeye bir başkasını zincire vuracak Ve işte o zaman Benim adım sanım sona erecek. Ezra Pound METRO İSTASYONUNDA O itiş kakıştaki bu yüzlerin görüntüleri; Ipıslak, kasvetli bir daldaki taç yaprakları sanki. NİSAN Üç ruh çıkıp geldi Ve çekti götürdü beni. Zeytin dallarının çırılçıplak yattığı yere: Parlak bir sis altında Renksiz bir leş yığını. Ezra POUND BAHÇEDuvara savrulmuş bir ipek çilesi gibi boşalmışçasınaTahta bir çit boyunca yürüyor bir patikasında Kensington bahçelerinin,Dokunsalar dağılıverecek sanki öylesine kurumuş ki içi.Aksi gibi nereye çevirse başınıO mundar, o yedi canlı, topuz gibi çocukları ayaktakımının, düşün, bu piçlere kalacak yarın dünya!Geçmiş ondan üremek de, üretmek de.Güzel ama, ağır bir kokuya benziyor can sıkıntısı.Biri gelsin yanına konuşsun istiyor han'fendi.Hani korkmuyor da değil, belli, ben işleyeceğim diye bu densizliği...Ezra POUNDGÖZLER .. Efendimiz dinlen artık, yorgunuz yorgun, Duyalım biraz da rüzgarın parmaklarını Üstümüzü örten şu durgun Şu kurşun gibi ağır kapaklarda. Dinlen artık kardeş, gün ağarıyor bak dışarıda! Soldukça soluyor sarı ışık Eridikçe eriyor mum. Salıver bizi, dışarda en tatlı renkler, Yosun yeşili, çiçek renkleri, Ağacın altı serinlik. Salıver bizi, tükeniriz yoksa Akıp duran tekdüzeliğinde Kara kuru baskıların Ak kağıt üzerinde. Salıver bizi, biri var ki Bir gülüşünün verdiğini vermez sana Yıllanmış bilgisi tüm okuduklarının Ona bakalım ona. Ezra Pound Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ArchangeL Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2008 çok güzel teşekkürler Ezra Pound'u ikinci okuyuşum garip bir sessizlik. aydınlık... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2008 Salıver bizi, tükeniriz yoksa Akıp duran tekdüzeliğinde Kara kuru baskıların Ak kağıt üzerinde. burda yunanıstan koktu buram buram Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Şubat 14, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 14, 2008 Göl Adası Ey Tanrım, ey Venüs, ey Mercury, hırsızların koruyucusu Son günlerimde, n'olursun, bir küçük tütüncü dükkânı ver bana, Küçük, parlak kutularım olsun tertemiz raflara dizilmiş Yumuşak, kokulu tütünlerim de Pırıl pırıl Virginia tütünü de serilmiş altına parlak, cam tezgâhımın Bir terazi ver bana, çok yağlı olmasın, ******lar da damlasın ara sıra İki çift lâf etmeye, saçlarını düzeltmeye ya da. Ey Tanrım, ey Venüs, ey Mercury, hırsızların koruyucusu, Bir küçük tütüncü dükkânını ödünç ver bana, ya da hangi mesleğe yazarsan yaz İnsana her zaman beyninin gerektiği bu kahrolası yazarlık mesleğinden başka. Bir Kız Ağaç ellerime girdi, Özü kollarıma sızdı, Büyüdü ağaç göğsümden aşağı Uzandı kollar gibi dalları benden. Ağaçlarsın Yosunsun sen, Menekşelersin üstünde yel esen, Bir çocuksun şu kadar, Ama saçma gelir âleme bunlar. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Aralık 29, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 29, 2008 Hugh Selwyn Mauberley V On binlercesi öldü orda Öldü içlerinde en iyileri Dişsiz bir ****** için öldüler Kaba bir uygarlık için baştan savma Güzel ağızlarda sevimli gülümseme Akılla ışıldayan gözler kaybolup gitti Toprağın gözkapaklarının altında İki düzine kırık heykel adına Birkaç bin eski püskü kitap adına Çeviri: Hilmi Yavuz Ezra Pound Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ocak 9, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 9, 2009 Bir Mektup Alnımın üzerinde saçım dümdüz kesilirdi daha; Oynardım sokak kapısının önünde, çiçek derlerdim. Bambu sırıklarına binmiş gelirdin, atlılar gibi, Dört dönerdim yörende, mürdüm erikleriyle oynardın. Chokan köyünde yaşayıp gidiyorduk işte: İki küçük çocuktuk, sevgiden gayrisini bilmeyen. Ondördümde vardım sana, efendim benim. Gülemezdim karşında, sıkılgandım çünkü. Başımı eğer, duvara çevirirdim yüzümü. Kırk kere de çağırsan, gözüm yerden kalkmazdı. Onbeşimde yüzümü çatmadım artık Ayağının bastığı toprak olayım istedim, Dünyalar durdukça durdukları yerde... Daha yukarılarda mı olacaktı gözüm? Onaltıma bastım sen gittin. Anafor kaynattığı sulardan, Ku-to-yen'e Beş ay oldu ayrılalı Dallarda maymunlar üzünç içinde. Ayağını sürüyordun gittiğinde. Kapının önü yosun şimdi, bir sürü yosunlar var, Yolunmayacak kadar kökleri derinlerde. Yapraklar erkenden dökülüyor bu güz estikçe rüzgar Çiftleşen kelebekler Ağustos'ta sarardı daha. Batı bahçesindeki otların üzerinde, Dokunuyor bana bunlar. Yaşlanıyorum. Kiank ırmağının dar geçitlerinden inmekteysem şimdi, Bana haber ver, bileyim de önceden, Karşılayayım seni Cho-fu-sa'ya kadar çıkıp. Ezra Pound Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ocak 14, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 14, 2009 Aşka Övgü Bu aydın gecede öyle mutluyum ki; Sonsuz bir hazzın yatağında saadetin Kaç kelime konuşulur bilmem, şamdanlar altında, Ama bir boğuşmadır başlar ışıklar kararınca Şimdi üzerime geliyor çıplak göğüsleriyle, Bir yanda sereserpe geceliği; Uyuyan gözkapaklarıma dayıyor dudaklarını, Aralık ağzından duyuyorum "uyuşuk" dediğini, Ne kadar kucaklaştık, ne kadar değişti kollarımız. Kimbilir kaç defa birleşti dudaklarımız. "Sakın dönmesin Venüs'ün aydınlığı karanlıklara, Gözlerimle buluruz biz aşkı yoksa... Helen'i çırılçıplak kaçırmadı mı Paris, Menelaus'un koynundan, Endymion'un çıplak bedeni değil mi Diana'yı kafesleyen." -Ya işte böyle bu hikâye, başlayıp biten. Kaderlerimiz birleşirken, bir yanda aşkla dolduruyorduk gözlerimizi Özlenen bir gece geliyordu üstümüze Ve ışıklar diyorduk bir daha dönmesin Tanrılar zincire vursunlar ikimizi Ki günışığı artık çözemesin. Şaşarım aşkın çılgınlığını zamana bağlayanlara Yağız atlar sürüp gidecek güneş, Toprak buğday arpadan, Sular yürüyecek çeşmelere Balıklar kuru derelerde yüzecek Yüceliği bilininceye değin aşkın. Varken elimizde bir fırsat, durdurmayın meyvasını hayatın. Bakarsın kuruyan çiçeklerin yaprakları düşer. Ve saplarından sepet örerler, Bugün geniş havasını alıyoruz aşkların Yarın bizi de kapatacak kader. Gerçi bütün sevgini veriyorsan da Gene de az veriyorsun sayılır. Bu acılarımı değiştirmem mümkün değil. Onunla sona erecek ömrüm, Ama böyle geceler yaşatsak bana her daim Yıllar boyunca uzar gider yaşamam. Birçok geceler sürsem böyle Tanrı olurum ben de zaman içinde. Çeviri: M.T.KARAMUSTAFAOĞLU Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Siyah karlaR Yanıtlama zamanı: Nisan 6, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 6, 2010 Maskeler Düşman bir dille konuşan ender bir halkın arasında Kendilerini bulan ruhun garip efsaneleri değil midir Eski maskelerin bu hikâyeleri, Yıldız genişliği hektarlarca önceki miktarda Bütün geriye kalanlardan unutamadığı bir ruh Ki orada sınırsız bulutların ortasında dönenir rotasında, Ya da ağabeyleriyle birlikte şakıyan Camelot’un peltek dilli eski türkü yapıcıları mı? Yaşlı şarkıcılar yarısını unutmuş ezgilerinin, Renk körü yaşlı ressamlar geri gelirler bir kere daha, Yaşlı şairler hünersizce rüzgâr yürekli abidelerde, Yaşlı büyücüler yoksunlar keramet bilgilerinden: Gözlerindeki tuhaf hüzünle dünyanın sönük anlatısı üstüne Sessizlikte kafa yoranlar bunlar mıdır? Ezra Pound (1885-1972, ABD) Çeviren: İsmail Haydar Aksoy Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
aksak lisan Yanıtlama zamanı: Nisan 6, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 6, 2010 eklediğin için teşekkürler nedense bu şiiri hızlı okuyasım geldi, sinirli sinirli 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
aksak lisan Yanıtlama zamanı: Nisan 6, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 6, 2010 Aşka Övgü Bu aydın gecede öyle mutluyum ki; Sonsuz bir hazzın yatağında saadetin Kaç kelime konuşulur bilmem, şamdanlar altında, Ama bir boğuşmadır başlar ışıklar kararınca Şimdi üzerime geliyor çıplak göğüsleriyle, Bir yanda sereserpe geceliği; Uyuyan gözkapaklarıma dayıyor dudaklarını, Aralık ağzından duyuyorum “uyuşuk” dediğini, Ne kadar kucaklaştık, ne kadar değişti kollarımız. Kim bilir kaç defa birleşti dudaklarımız. “Sakın dönmesin Venüs’ün aydınlığı karanlıklara, Gözlerimle buluruz biz aşkı yoksa… Helen’i çırılçıplak kaçırmadı mı Paris, Menelaus’un koynundan, Endymion’un çıplak bedeni değil mi Diana’yı kafesleyen.” - Ya işte böyle bu hikaye, başlayıp biten. Kaderlerimiz birleşirken, bir yanda aşkla dolduruyorduk Gözlerimizi Özlenen bir gece geliyordu üstümüze Ve ışıklar diyorduk bir daha dönmesin Tanrılar zincire vursunlar ikimizi Ki gün ışığı artık çözemesin. Şaşarım aşkın çılgınlığını zamana bağlayanlara Yağız atlar sürüp gidecek güneş, Toprak buğday arpadan, Sular yürüyecek çeşmelere Balıklar kuru derelerde yüzecek Yüceliği bilininceye değin aşkın. Varken elinizde bir fırsat, durdurmayın meyvasını hayatın. Bakarsın kuruyan çiçeklerin yaprakları düşer. Ve saplarından sepet örerler, Bugün geniş havasını alıyoruz aşkların Yarın bizi de kapatacak kader. Gerçi bütün sevgini veriyorsan da Gene de az veriyorsun sayılır. Bu acılarımı değiştirmem mümkün değil. Onunla sona erecek ömrüm, Ama böyle geceler yaşatsak bana her daim Yıllar boyunca uzar gider yaşamam. Birçok geceler sürsem böyle Tanrı olurum ben de zaman içinde. (Çev: M.T. Karamustafaoğlu) Bahçe Duvara savrulmuş bir ipek çilesi gibi boşalmışcasına Tahta bir çit boyunca yürüyor bir patikasında Kensington bahçelerinin, Dokunsalar dağılıverecek sanki öylesine kurumuş ki içi. Aksi gibi nereye çevirse başını O mundar, o yedi canlı, topuz gibi çocukları ayaktakımının, düşün, bu piçlere kalacak yarın dünya! Geçmiş ondan üremek de, üretmek de. Güzel ama, ağır bir kokuya benziyor can sıkıntısı. Biri gelsin yanına konuşsun istiyor han’fendi. Hani korkmuyor da değil, belli, ben işleyeceğim diye bu densizliği… çev.: can yücel paylaşımın için tekrar teşekkürler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Siyah karlaR Yanıtlama zamanı: Nisan 6, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 6, 2010 :/ evet şiirlerin insanda ki ifade ve baskın kişiliğini seviyorum ... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MistikRuh Yanıtlama zamanı: Nisan 6, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 6, 2010 çok güzel şiirlerdi teşekkürler benimde bir ara şiir defterim vardı onları hatırlattı Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.