Jump to content

Kıyamet!!!Az Ötemizde Mi?


whitepower

Önerilen Mesajlar

Her dönemde başka başka şeyler alamet olarak gösterilmiş ve eyvah kıyamet geliyor denmiştir...Kitaplı dinlerden tut kitapsız:) dinlere kadar hemen hemen her inanç biçiminde bir "kıyamet" beklentisi süregelmiştir günümüze kadar...Şu an bu yazıyı okuduğunuza göre,önceki kıyamet tahminlerinin tuttuğunu söyleyemeyiz...Peki ya şu an bulunduğumuz dönem gerçekten de "kıyamet"in bir adım gerisi mi??Depremler,seller,ozon tabakasındaki delik,karaya vurup intahar eden balinalar,yüksek binalar vs sizce de kıyamet alametleri mi...Müslümanı,Hristiyanı,Ateisti,Satanisti hepinizi bu tartışmaya bekliyorum...

 

NOT:Yukarıda kitapsız derken o an komik durduğu için güldüm,fırsat kollamayın hemen inançlara saygı diye bildireyim:)

Ayrıca tanıtım yazısı Savaş Ay la A Takımı havasında olmuş kusura bakmayın:)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bir müslüman olarak cevap veriyorum ki o saydığın dinlerden hangisinde EFTALYA diye kara kara düşünmeyin.:D

 

kıyametin bir adım gerisi değil,daha bir çok adım var.

mesela hz.isa peygamberin dünyaya inip savaşacağı ve bu savaşlarda bir çok müslümanın hatta ve hatta bütün inananların öleceğini,

ilk SUR da,O denizlerin bir lav olup dalgaları ile insanları saracağını,dağların ayaklanıp her canlıyı ayaklarının altına alacağı günü,

ikinci SUR da ölülerin uçuşan çekirgeler gibi mezarlarından çıkıp göğe yükselecekleri günü bir çoğumuz biliyoruz.

 

bunun içinde oldukça uzun bir süre var.

 

çünkü,

alametler senin saydığın kadarı değil,bu kadar basit se hiç değil.

öyle alametler varki,onlardan biri yeryüzünde vukuu bulsa inan bana burada bunları tartışacak ne cesaretin,nede vaktin olmazdı,belkide aklın almaz kafanı taşıyamazdın.

 

umarım anlamışsındır.

incir ağacı gibi gecelerini bile ibadet ile geçiirirdin.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Peki ya şu an bulunduğumuz dönem gerçekten de "kıyamet"in bir adım gerisi mi??Depremler,seller,ozon tabakasındaki delik,karaya vurup intahar eden balinalar,yüksek binalar vs sizce de kıyamet alametleri mi...Müslümanı,Hristiyanı,Ateisti,Satanisti hepinizi bu tartışmaya bekliyorum...

 

evet olabili bence bir şeyi eklememişsin şu tecavüz olayları da var...önceden böle şeylermi vardı insanlar insanlıklarından cıkmışlar buda olabilir...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bende bi müslüman olarak (el-hm.) bildiğimi söleyeyeim içiniz rahatlasın , kıyametde yaklaştığında daha doğrusu kopmaya çok az bi zamanda müslümanlar (kalbi ile) yer yüzünde kalmıcak dünya o kimsesiz para düşkünlerine ve sırasıyla günah olanlara kalıcaktır bolluğu gördüklerinde hani sizin yaratıcınız Allahtı diyip böbürlencekler ve hani sizler nerdesiniz dicek ardından ise onlar azab beklemektedir , açlık soğuk sefalet halindeki insanlar tevbe ediceklerki o an tevbe kapıları sevab kapıları kapanmış olucaktır (bolluk hz. mehdinit inmesi ile başlıcaktır)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

walla bunu tartışmanın hiçbir anlamı yok,insanın kıyameti kendi ölümüdür,bunun da vaktini bilmediğimize heran olabilceğine göre bize kıyametten daha yakın bir olgunun olmadığını göreceksiniz.

 

sonra müslümanın kalmıyacağı konusuda ilginç,biz kendimizi müslüman diye biliyoruz ama Allah ya öyle kabul etmiyorsa,inanıyoruz doğrudur ama dikkatli inceleyin elinizi vicdanınıza koyun inanmıyormuş gibi yaşıyoruz,Hz.Ömer gibi bir adam sabah kalkınca suratını eliyle yoklarmış,acaba (eski kavimlerde maymuna çevrilmiş insanlar olduğundan) suretim değişmiş mi diye,o haliyle kendinden emin olamazken O, biz hangi halimizle eminiz kendimizden. bikaç gizlenmiş doğru kulun yüzü suyu hürmetine dünyanın döndüğü kanısındayım,yoksa kıyametin kopmaması için hiçbir neden göremiyorum.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İnsanın kıyameti kendi ölümüdür lafı bana biraz Nasreddin Hoca vari geliyor açıkçası...Ölümden sonraki hayatın varlığına inanırken neden kıyametinin kendi ölümün olduğunu düşünüyorsun pek anlayamadım...O kadar mı bağlısın maddesel evrene diye sormadan edemedim...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

o şekilde değil,insan öldüğü zaman kıyamet koparken nasıl bir dehşete ve korkuya düşecekse aynı şekilde ölürken de aynı duyguları yaşayacak,ve aynı şekilde sınava tabi tutulup ırgalanacak, bir nevi küçük kıyameti olacak yoksa yok olup gidecek manasında değil söylediğim,bi de nasrettin hoca zamanında din alimi olan bir şahsiyet bakmayın sadece güldüren bir adam olarak bildiğimize,islam alimleri birçok yerde bahsetmiştir bu konudan insanın ölümü kendi kıyametidir diye.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

zaman geldiğinde

kapılar açıldığında

güneş tüm karanlığı

ışığa boğduğunda

anlayacaksın gerçeği

 

mühürlenmiş kalpler açıldığında

tüm boyutlar buluştuğunda

anlayacaksın gerçeği.

 

kıyamet ile ilgili yazdığım bir şiir konusu açılmışken paylaşmak istedim..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Eftalya "çünkü,

alametler senin saydığın kadarı değil,bu kadar basit se hiç değil." demişsin ben alametlerin sayısı bu kadar diye bir şey yazdığımı zannetmiyorum bu bir...İkincisi kıyamet alametlerinin çözülmesi yani şu an olayların hangilerinin kıyamet alameti olabileceğine bakmak basit bir iş de demedim...Madem o kadar bilgilisin daha bir kaç gün önce tv de de tartışıldı "mesih ve mehdi" kavramları...Kur'an-ı Kerim de bana Hz.İsa'nın tekrar geleceği hakkında bişiler bulunan ayetleri söyler misin??Ha bi de unutmadan kıyametten önce üflenecek olan "SURF" değil "SUR" (u'nun üzerinde inceltme işareti var) dur!Bilmiyorsan bi söyleyeyim dedim..."Sur'a da üflenmiştir. İşte bu uyarı(nın gerçekleşmesi) günüdür." (Kaf suresi, ayet: 20),"Sur'a üflenir, böylece Allah'ın dilediklerinden başka göklerde ve yerde kim varsa hepsi düşüp ölür. Sonra ona bir daha üflenir ve hemen ayağa kalkarak bakınırlar." (Zümer suresi, ayet: 68)Kolay gelsin

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hayır,öyle değil!Kıyamet gününe yemin ederim ki

Öyle değil!Kendisini ısrarla kınayan benliğe de yemin ederim

İnsan,kendisinin kemiklerini asla bir araya toplayamayacağımızı mı sanıyor?

Hayır,sandığı gibi değil!Biz onun parmak uçlarını da tam bir biçimde düzenlemeye gücü yetenleriz...

Fakat insan,kendi önünde rezillik sergilemeyi ister...

"Kıyamet Günü nerede/ne zaman?" diye sorarlar...

Göz şimşek çaktığında,

Ay tutulduğunda,

Ve güneş ile ay biraraya getirildiğinde

Der ki insan o gün:"Kaçılacak yer nerede?"

Hayır!Yok sığınacak yer!

Varıp durulacak yer Rabbin huzurudur o gün...(Kıyamet Suresi;1-12)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Güneş, dürüldüğü zaman,

Yıldızlar bulanıp söndüğü zaman,

Dağlar, yürütüldüğü zaman,

Gebe develer salıverildiği zaman.

Yaban hayatı yaşayan (irili ufaklı) tüm canlılar toplandığı zaman,

Denizler kaynatıldığı zaman,

Ruhlar (bedenlerle) eşleştirildiği zaman.

Diri diri gömülen kız çocuğunun, hangi günahtan ötürü öldürüldüğü sorulduğu zaman,

Amel defterleri açıldığı zaman,

Gökyüzü (yerinden) sıyrılıp koparıldığı zaman,

Cehennem alevlendirildiği zaman,

Cennet yaklaştırıldığı zaman,

Herkes önceden hazırlayıp getirdiği şeyleri bilecektir.

Andolsun, bir görünüp bir sinenlere, akıp gidip kaybolanlara,

Andolsun, yöneldiği zaman geceye,

Andolsun, aydınlandığı zaman sabaha ki,

O (Kur'an), şüphesiz değerli, güçlü ve arşın sahibi katında itibarlı, orada (meleklerce) itaat edilen, güvenilir bir elçinin (Cebrail'in) getirdiği sözdür.

(Tekvir Suresi 1-21)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bundan sonra gökte açık duran bir kapı gördüm. Benimle konuştuğunu işittiğim, borazan sesine benzeyen ilk ses şöyle dedi: «Buraya çık! Bundan sonra olması gereken olayları sana göstereyim.» 2O anda Ruh'un beni yönetimine almasıyla gökte bir taht ve tahtın üzerinde oturan birini gördüm. 3Tahtta oturanın, yeşim ve kırmızı akik taşına benzer bir görünüşü vardı. Zümrüdü andıran bir gökkuşağı tahtı çevreliyordu. 4Tahtın etrafında yirmi dört ayrı taht vardı. Bu tahtların üzerinde, başlarında altın taçlar olan, beyaz giysilere bürünmüş yirmi dört ihtiyar oturmuştu. 5Tahttan şimşekler çakıyor, uğultular ve gök gürlemeleri işitiliyordu. Tahtın önünde alev alev yanan yedi meşale vardı. Bunlar Tanrı'nın yedi ruhudur. 6Tahtın önünde billur gibi, sanki camdan bir deniz vardı. Tahtın ortasında ve çevresinde, önü ve arkası gözlerle kaplı dört tane canlı yaratık duruyordu. 7Birinci yaratık aslana, ikinci yaratık danaya benziyordu. Üçüncü yaratığın yüzü insan yüzü gibiydi. Dördüncü yaratık uçan bir kartala benziyordu. 8Dört yaratığın her birinin altı kanadı vardı. Yaratıkların her yanı, kanatlarının alt tarafı bile gözlerle kaplıydı. Gece gündüz, durup dinlenmeden şöyle diyorlar:

«Kutsal, kutsal, kutsaldır,

var olmuş, var olan ve var olacak olan,

gücü her şeye yeten Rab Tanrı!»

1 Tahtın üzerinde oturanın sağ elinde, iki tarafı da yazılmış ve yedi mühürle mühürlenmiş bir tomar gördüm. 2Yüksek sesle, «Tomarı açmaya, mühürlerini çözmeye kim layıktır?» diye seslenen güçlü bir melek de gördüm. 3Ama ne gökte, ne yeryüzünde, ne de yer altında tomarı açıp içine bakabilecek kimse yoktu. 4O zaman acı acı ağlamaya başladım. Çünkü tomarı açmaya ve içine bakmaya layık kimse bulunamadı.

5Bunun üzerine ihtiyarlardan biri bana, «Ağlama!» dedi. «İşte, Yahuda oymağından gelen Aslan, Davut'un kökünden Olan galip geldi. Tomarı ve tomarın yedi mührünü O açacak.»

6Dört yaratığın ve ihtiyarların çevrelediği tahtın ortasında boğazlanmış gibi duran bir Kuzu gördüm. Kuzu'nun yedi boynuzu ve yedi gözü vardı. Bunlar, Tanrı'nın bütün dünyaya gönderilmiş yedi ruhudur. 7Kuzu gidip tahtın üzerinde oturanın sağ elinden tomarı aldı. 8Tomarı alınca, dört yaratık ve yirmi dört ihtiyar O'nun önünde yere kapandılar. Her birinin elinde bir çenk ve kutsalların duaları olan buhurla dolu altın taslar vardı. 9-10Yeni bir ezgi söylüyorlardı:

«Tomarı almaya

ve mühürlerini açmaya layıksın!

Çünkü boğazlandın,

ve her oymaktan, her dilden,

her halktan, her ulustan

insanları kendi kanınla

Tanrı'ya satın aldın.

Onları Tanrımızın hizmetinde

bir krallık haline getirdin,

kâhinler yaptın.

Dünya üzerinde egemenlik sürecekler.»

11Sonra tahtın, canlı yaratıkların ve ihtiyarların çevresinde çok sayıda melek gördüm ve seslerini işittim. Sayıları binlerce binler, onbinlerce onbinlerdi. 12Yüksek sesle şöyle diyorlardı:

«Boğazlanmış Kuzu,

gücü, zenginliği, bilgeliği ve kudreti,

saygıyı, yüceliği ve övgüyü

almaya layıktır.»

13Ve gökte, yeryüzünde, yer altında ve denizlerdeki tüm yaratıkların, bunlardaki tüm varlıkların şöyle dediğini işittim:

«Övgü, saygı, yücelik ve güç sonsuzlara dek,

taht üzerinde oturanın ve Kuzu'nun olsun!»

14Dört yaratık, «Amin» dediler. İhtiyarlar da yere kapanıp tapındılar.

Sonra Kuzu'nun yedi mühürden birini açtığını gördüm. O anda dört yaratıktan birinin, gök gürültüsüne benzer bir sesle, «Gel!»dediğini işittim. 2Bakınca beyaz bir at gördüm. Bu ata binmiş olanın bir yayı vardı. Kendisine bir taç verildi ve galip gelen biri olarak zafer kazanmaya çıktı.

3Kuzu ikinci mührü açınca, ikinci yaratığın «Gel!» dediğini işittim. 4O zaman başka bir at, kızıl bir at çıktı ortaya. Ata binmiş olana, dünyadan barışı kaldırma yetkisi verildi. Bunun sonucu olarak insanlar birbirlerini boğazlayacaklar. Atlıya ayrıca büyük bir kılıç verilmişti.

5Kuzu üçüncü mührü açınca, üçüncü yaratığın «Gel!» dediğini işittim. Bakınca siyah bir at gördüm. Ata binmiş olanın elinde bir terazi vardı. 6Dört yaratığın ortasında sanki bir sesin şöyle dediğini işittim: «Bir ölçek buğday bir dinara ve üç ölçek arpa bir dinara. Ama zeytinyağı ve şaraba zarar verme!»

7Kuzu dördüncü mührü açınca, «Gel!» diyen dördüncü yaratığın sesini işittim. 8Bakınca soluk renkli bir at gördüm. Ata binmiş olanın adı Ölüm'dü. Ölüler diyarı onun ardınca geliyordu. Bunlara kılıçla, kıtlıkla, vebayla ve yeryüzünün vahşi hayvanlarıyla ölüm saçmak için yeryüzünün dörtte biri üzerinde yetki verildi.

9Kuzu beşinci mührü açınca, sunağın altında, Tanrı sözü ve sürdürdükleri tanıklık nedeniyle öldürülmüş olanların canlarını gördüm. 10Yüksek sesle feryat ederek şöyle diyorlardı: «Kutsal ve gerçek olan Efendimiz! Yeryüzünde yaşayanları yargılayıp onlardan kanımızın öcünü almak için daha ne kadar bekleyeceksin?»

11Onların her birine beyaz birer kaftan verildi. Kendileri gibi öldürülecek olan diğer Tanrı kullarının ve kardeşlerinin sayısı tamamlanıncaya dek, kısa bir süre daha beklemeleri istendi.

12Kuzu altıncı mührü açınca, büyük bir deprem olduğunu gördüm. Güneş, keçi kılından yapılmış siyah bir çul gibi karardı. Ay, baştan aşağı kan rengine döndü. 13İncir ağacı, güçlü bir yel tarafından sarsıldığında nasıl ham incirlerini yere dökerse, gökteki yıldızlar da öylece yeryüzüne düştü. 14Gökyüzü, dürülen bir tomar gibi ortadan kalktı. Her dağ ve her ada, yerinden sökülüp alındı. 15Dünyanın kralları, büyükleri, komutanları, zenginleri, güçlüleri, bütün köleleri ve özgür kişileri, mağaralarda ve dağların kayaları arasında gizlendiler. 16Dağlara ve kayalara seslenip dediler ki, «Üzerimize düşün! Taht üzerinde oturanın yüzünden ve Kuzu'nun gazabından saklayın bizi! 17Çünkü Onların gazabının büyük günü geldi, buna kim dayanabilir?»

Bundan sonra, yeryüzünün dört köşesinde duran dört melek gördüm. Bunlar, karaya, denize ya da herhangi bir ağaç üzerine esmesin diye, yeryüzünün dört yelini tutuyorlardı. 2-3Yaşayan Tanrı'nın mührünü taşıyarak gündoğusundan yükselen başka bir melek daha gördüm. Bu melek, karaya ve denize zarar vermek için kendilerine yetki verilen dört meleğe yüksek sesle, «Biz Tanrımızın kullarını alınlarından mühürleyene dek karaya, denize ve ağaçlara zarar vermeyin!» diye bağırdı

Kuzu yedinci mührü açınca, gökte yarım saat kadar bir sessizlik oldu. 2Tanrı'nın önünde duran yedi meleği gördüm. Onlara yedi borazan verildi.

3Altın bir buhurdan taşıyan başka bir melek gelip sunağın önünde durdu. Tahtın önündeki altın sunakta tüm kutsalların dualarıyla birlikte sunmak üzere kendisine çok miktarda buhur verildi. 4Kutsalların dualarıyla buhurun dumanı, Tanrı'nın önünde meleğinelinden yükseldi. 5Melek, buhurdanı aldı, sunağın ateşiyle doldurup yeryüzüne attı. O zaman gök gürlemeleri ve uğultular işitildi, şimşekler çaktı ve yer sarsıldı.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

6Yedi melek, ellerindeki yedi borazanı çalmaya hazırlandı.

7Birinci melek borazanını çaldı. Kanla karışık dolu ve ateş oluştu ve yeryüzüne yağdı. Yerin üçte biri, ağaçların üçte biri ve bütün yeşil otlar yandı.

8İkinci melek borazanını çaldı. Alev alev yanan, dağ gibi büyük bir kütle denize atıldı. Denizin üçte biri kana dönüştü. 9Denizdeki canlı yaratıkların üçte biri öldü ve gemilerin üçte biri yok oldu.

10Üçüncü melek borazanını çaldı. Gökten, meşale gibi yanan büyük bir yıldız ırmakların üçte biri üzerine ve su pınarlarının üzerine düştü. 11Bu yıldızın adı Pelin'dir. Suların üçte biri pelin[c] gibi acılaştı. Acılaşan sulardan içen birçok insan öldü.

12Dördüncü melek borazanını çaldı. Güneşin üçte biri, ayın üçte biri ve yıldızların üçte biri vuruldu. Sonuç olarak ışıklarının üçte biri söndü, gündüzün de gecenin de üçte biri ışıksız kaldı.

13Sonra baktım, göğün ortasında uçan bir kartalın yüksek sesle şöyle dediğini işittim: «Borazanlarını çalacak olan diğer üç meleğin borazan seslerinden yeryüzünde yaşayanların vay, vay, vay haline!»

Beşinci melek borazanını çaldı. Gökten yere düşmüş bir yıldız gördüm. Dipsiz derinliklere inen kuyunun anahtarı ona verildi. 2Dipsiz derinliklerin kuyusunu açınca, kuyudan büyük bir ocağın dumanı gibi bir duman çıktı. Kuyunun dumanından güneş ve hava karardı. 3Dumanın içinden yeryüzüne çekirgeler yağdı. Bunlara, yeryüzünün akreplerindeki güce benzer bir güç verilmişti. 4Çekirgelere, yeryüzündeki otlara, herhangi bir bitki ya da ağaca değil de, yalnız alınlarında Tanrı'nın mührü bulunmayan insanlara ıstırap vermeleri buyruldu. 5Bu insanları öldürmelerine değil, beş ay süreyle işkence etmelerine izin verildi. Yaptıkları işkence, bir akrebin insanı soktuğu zaman verdiği acıya benziyordu. 6O günlerde insanlar ölümü arayacak, ama bulamayacaklar. Ölümü özleyecekler, ama ölüm onlardan hep kaçacak.

7Çekirgelerin görünüşü, savaşa hazırlanmış atlara benziyordu. Başlarında altın taçlara benzer başlıklar vardı. Yüzleri ise insan yüzleri gibiydi. 8Saçları kadın saçına, dişleri aslan dişine benziyordu. 9Demirden yapılmış zırhlara benzeyen göğüs zırhları vardı. Kanatlarının sesi, savaşa koşan çok sayıda atlı arabanın sesine benziyordu. 10Akreplerinkine benzer kuyrukları ve iğneleri vardı. Kuyruklarında, insanlara beş ay ıstırap verecek bir güce sahiptiler. 11Başlarında kral olarak dipsiz derinliklerin meleği vardı. Bu meleğin İbranice adı Abadon, Grekçe adı ise Apolyon'dur.[ç]

12Birinci `vay' geçti, işte bundan sonra iki `vay' daha geliyor.

13Altıncı melek borazanını çaldı. Tanrı'nın önündeki altın sunağın dört boynuzundan bir ses işittim. 14Ses, elinde borazan olan altıncı meleğe, «Büyük Fırat nehrinin yanında bağlı duran dört meleği çöz» dedi. 15Tam o saat, o gün, o ay ve o yıl için hazır tutulan dört melek, insanların üçte birini öldürmek üzere çözüldü. 16Bunların atlı ordularının sayısı iki yüz milyondu, sayılarını duydum. 17Görümümde atları ve atlara binmiş olanları gördüm. Atlılar, ateş, gök yakut ve kükürt renginde göğüs zırhları kuşanmıştı. Atların başları, aslan başına benziyordu. Ağızlarındanateş, duman ve kükürt fışkırıyordu. 18İnsanların üçte biri bunların ağzından fışkıran ateş, duman ve kükürtten, bu üç beladan öldü. 19Atların gücü ağızlarında ve kuyruklarındadır. Yılana benzeyen kuyruklarının başları vardır ve bunlarla ıstırap verirler.

20Geriye kalan insanlar, yani bu belalardan ölmemiş olanlar, kendi elleriyle yaptıkları putlardan dönüp tövbe etmediler. Cinlere ve göremeyen, işitemeyen ve yürüyemeyen altın, gümüş, tunç, taş ve tahta putlara tapmaktan vazgeçmediler. 21Adam öldürmekten, büyü yapmaktan, cinsel ahlaksızlık ve hırsızlıklarından da tövbe etmediler.

Sonra, gökten inen başka bir güçlü melek gördüm. Buluta sarınmıştı ve başının üzerinde bir gökkuşağı vardı. Yüzü güneşe, ayakları da birer ateş sütununa benziyordu. 2-3Elinde, açılmış küçük bir tomar vardı. Sağ ayağını deniz üzerine, sol ayağını ise kara üzerine atarak, aslanın kükreyişine benzer yüksek bir sesle bağırdı. O bağırınca, yedi gök gürlemesi kendi sesleriyle seslendiler. 4Yedi gök gürlemesi seslendiğinde yazmak üzereydim ki, gökten, «Yedi gök gürlemesinin söylediklerini yazma, mühürle onları» diyen bir ses işittim.

5Denizin ve karanın üzerinde durduğunu gördüğüm melek, sağ elini göğe kaldırdı. 6Göğü ve gökte olanları, yeri ve yerde olanları, denizi ve denizde olanları yaratanın ve sonsuzluklar boyunca yaşayanın hakkı için yemin edip dedi ki, «Artık gecikme olmayacak. 7Yedinci melek borazanını çaldığı zaman, Tanrı'nın sır olan tasarısı tamamlanacak. Nitekim Tanrı bunu, kulları peygamberlere müjdelemişti.»

8Gökten işitmiş olduğum ses benimle yine konuşmaya başladı: «Git, denizin ve karanın üzerinde duran meleğin elindeki açık tomarı al» dedi.

9Meleğin yanına gidip küçük tomarı bana vermesini istedim. Bana, «Al, bunu ye!» dedi. «Midende bir acılık yapacak, ama ağzında bal gibi tatlı olacak.» 10Küçük tomarı meleğin elinden alıp yedim. Ağzımda bal gibi tatlıydı. Ama onu yuttuğumda midem acılaştı. 11Sonra bana şöyle dendi: «Senin yine birçok halklar, uluslar, diller ve krallarla ilgili olarak peygamberlikte bulunman gerekir.»

1 Bana, değneğe benzer bir ölçü kamışı verilip şöyle dendi: «Git, Tanrı'nın tapınağını ve sunağı ölç, orada tapınanları say. 2Tapınağın dış avlusunu bırak, orayı ölçme. Çünkü orası, kutsal kenti kırk iki ay boyunca ayaklarıyla çiğneyecek olan uluslara verildi. 3İki tanığıma güç vereceğim; çuldan giysiler içinde bin iki yüz altmış gün peygamberlik edecekler.»

4Bunlar, yeryüzünün Rabbi önünde duran iki zeytin ağacı ve iki kandilliktir. 5Biri onlara zarar vermeye kalkışırsa, ağızlarından ateş fışkıracak ve düşmanlarını yiyip bitirecek. Onlara zarar vermek isteyen herkesin böyle öldürülmesi gerekir. 6Peygamberlik ettikleri sürece yağmur yağmasın diye göğü kapamaya yetkileri vardır. Suları kana dönüştürme ve yeryüzünü, kaç kez isterlerse, her türlü bela ile vurma yetkisine sahiptirler. 7Tanıklık görevlerisona erince dipsiz derinliklerden çıkan canavar onlarla savaşacak, onları yenip öldürecek. 8Cesetleri, simgesel olarak Sodom ve Mısır diye adlandırılan büyük kentin ana yoluna serilecek. Onların Rabbi de orada çarmıha gerilmişti. 9Her halktan, oymaktan, dilden ve ulustan insanlar, üç buçuk gün onların cesetlerini seyredecek ve cesetlerinin mezara konulmasına izin vermeyecekler. 10Yeryüzünde yaşayanlar, onların bu durumuna sevinip bayram edecek, birbirlerine armağanlar gönderecekler. Çünkü bu iki peygamber, yeryüzünde yaşayanlara çok eziyet etmişti.

11Üç buçuk gün sonra iki peygamber, Tanrı'dan gelen yaşam soluğunun bedenlerine girmesiyle ayağa kalktılar. Onları görenler dehşete kapıldı. 12İki peygamber gökten gelen yüksek bir sesin, «Buraya çıkın!» dediğini işittiler ve düşmanlarının gözü önünde, bir bulut içinde göğe yükseldiler. 13Tam o saatte şiddetli bir deprem oldu ve kentin onda biri yıkıldı. Depremde yedi bin kişi can verdi. Geriye kalanlar dehşete kapılıp gökteki Tanrı'yı yücelttiler.

14İkinci `vay' geçti. İşte, üçüncü `vay' tez geliyor.

Yedinci borazan

 

15Yedinci melek borazanını çaldı. Gökten gelen yüksek sesler şöyle diyordu:

«Dünyanın egemenliği,

Rabbimizin ve O'nun Mesihinin oldu.

Ve O sonsuzlara dek egemenlik sürecek.»

16-17Tanrı'nın önünde, tahtları üzerinde oturan yirmi dört ihtiyar, yüzüstü yere kapandı. Tanrı'ya tapınarak şöyle dediler:

«Gücü her şeye yeten,

var olan ve var olmuş olan Rab Tanrı!

Sana şükrediyoruz.

Çünkü büyük kudretini kuşanıp

egemenlik sürmeye başladın.

18Uluslar gazaba gelmişlerdi.

Şimdiyse senin gazabın üzerlerine geldi.

Ölüleri yargılamak,

kulların olan peygamberleri, kutsalları,

küçük olsun büyük olsun,

senin adından korkanları ödüllendirmek

ve yeryüzünü mahvedenleri mahvetmek zamanı da geldi.»

19Sonra Tanrı'nın gökteki tapınağı açıldı ve tapınakta O'nun antlaşma sandığı göründü. O anda şimşekler çaktı, uğultular ve gök gürlemeleri işitildi. Yer sarsıldı ve şiddetli bir dolu fırtınası koptu.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Gökte olağanüstü bir belirti, güneşe sarınmış bir kadın göründü. Ay ayaklarının altındaydı ve başında on iki yıldızdan oluşmuş bir taç vardı. 2Kadın gebeydi. Doğum sancıları içinde kıvranıyor, feryat ediyordu. 3Sonra gökte başka bir belirti göründü: yedi başlı, on boynuzlu ve yedi başında yedi taç olan, kızıl renkli büyük bir ejderhaydı bu. 4Kuyruğuyla gökteki yıldızların üçte birinisürükleyip yeryüzüne attı. Sonra, doğum yapmak üzere olan kadının önünde durdu. Kadın doğurduğu an ejderha çocuğu yutacaktı. 5Kadın bir oğul, bütün ulusları demir çomakla güdecek bir erkek çocuk doğurdu. Çocuk hemen alınıp Tanrı'ya, Tanrı'nın tahtına götürüldü. 6Kadın ise çöle kaçtı. Orada bin iki yüz altmış gün beslenmesi için Tanrı tarafından hazırlanmış bir yeri vardı.

7-8Gökte savaş oldu. Mikail ve melekleri ejderhaya karşı savaştılar. Ejderha kendi melekleriyle birlikte karşı koydu, ama gücü yetmedi. Bu yüzden gökteki yerlerini yitirdiler. 9Büyük ejderha, İblis ya da Şeytan diye adlandırılan ve tüm dünyayı saptıran o eski yılan, melekleriyle birlikte yeryüzüne atıldı. 10Bundan sonra gökte yüksek bir sesin şöyle dediğini duydum:

«Tanrımızın kurtarışı, gücü, egemenliği

ve Mesihinin yetkisi şimdi gerçekleşti.

Çünkü kardeşlerimizin suçlayıcısı,

onları Tanrımızın önünde gece gündüz suçlayan,

aşağı atıldı.

11Kardeşlerimiz, Kuzu'nun kanıyla

ve ettikleri tanıklığın bildirisiyle

onu yendiler.

Ölümü göze alacak kadar

can sevgisinden vazgeçmişlerdi.

12Bunun için, ey gökler ve göklerde yaşayanlar,

sevinin!

Yer ve deniz, vay halinize!

Çünkü İblis, zamanının az olduğunu bilerek

büyük bir öfkeyle üzerinize indi.»

13Ejderha, yeryüzüne atıldığını görünce, erkek çocuğu doğuran kadını kovalamaya başladı. 14Kadına, yılanın önünden çöle, üç buçuk yıl[d] besleneceği yere uçup kaçabilmesi için büyük bir kartalın iki kanadı verildi. 15Yılan, kadını selle süpürüp götürmek için ağzından, kadının ardından ırmak gibi su akıttı. 16Ama yeryüzü, ağzını açıp ejderhanın ağzından akıttığı ırmağı yutarak kadına yardım etti. 17Bunun üzerine ejderha kadına öfkelendi. Kadının soyundan geriye kalan ve Tanrı'nın buyruklarını yerine getirip İsa'ya olan tanıklıklarını sürdürenlerle savaşmaya gitti. 18Denizin kıyısında dikilip durdu.

Denizden çıkan canavar

 

1 Sonra, on boynuzlu, yedi başlı bir canavarın denizden çıktığını gördüm. Boynuzlarının üzerinde on taç vardı ve başlarının üzerinde küfür niteliğinde adlar yazılıydı. 2Gördüğüm canavar, parsa benziyordu. Ayakları ayı ayağı, ağzı ise aslan ağzı gibiydi. Ejderha canavara, kendi gücü ve tahtıyla birlikte büyük yetki verdi. 3Canavarın başlarından biri, ölümcül bir yara almışa benziyordu. Ne var ki, bu ölümcül yara iyileşmişti. Bütün dünya, şaşkınlık içinde canavarın peşinden gitti. 4İnsanlar, canavara yetki veren ejderhaya taptılar. «Canavar gibisi var mı? Onunla kim savaşabilir?» diyerek canavara da taptılar.

5Canavara, kurumlu sözler söyleyen ve küfürler savuran bir ağız ve kırk iki ay süreyle kullanabileceği bir yetki verildi. 6Tanrı'ya sövmek, O'nun adına ve konutuna, yani gökte yaşayanlara sövmek için ağzını açtı. 7Kutsallara karşı savaş açıp onları yenmesine izin verildi. Canavar, her oymak, her halk, her dil ve her ulus üzerindeyetkili kılındı. 8Yeryüzünde yaşayan ve dünya kurulalıdan beri boğazlanmış Kuzu'nun yaşam kitabında adı yazılmamış olan her insan ona tapacak. 9Kulağı olan işitsin!

10Tutsaklığa gidecek olan,[e]

tutsaklığa gidecek.

Kılıçla öldürülecek olan,[f]

kılıçla öldürülecek.

Bu durum, kutsalların sabrını ve imanını gerektirir.

Yerden çıkan canavar

 

11Bundan sonra başka bir canavar gördüm. Yerden çıkan bu canavarın kuzu gibi iki boynuzu vardı, ama ejderha gibi ses çıkarıyordu. 12Birinci canavarın bütün yetkisini onun adına kullanıyor, yeryüzünü ve orada yaşayanları ölümcül yarası iyileşmiş olan birinci canavara tapmaya zorluyordu. 13İnsanların gözü önünde, gökten yeryüzüne ateş yağdıracak kadar büyük mucizeler yapıyordu. 14Birinci canavarın adına yapmasına izin verilen mucizeler sayesinde, yeryüzünde yaşayanları saptırdı. Onlara, kılıçla yaralanmış, ama sağ kalmış olan canavarın onuruna bir put yapmalarını buyurdu. 15Kendisine, canavarın putuna yaşam soluğu vererek onu konuşturmak ve ona tapmayanların hepsini öldürtmek üzere güç verildi. 16Küçük büyük, zengin yoksul, özgür köle, herkesin sağ eli ya da alnı üzerine bir işaret vurduruyordu. 17Öyle ki, bu işareti, yani canavarın adını ya da adını simgeleyen sayıyı taşıyanların dışında hiç kimse ne bir şey satın alabiliyor, ne de satabiliyordu.

18Bu konu bilgelik gerektirir. Anlayabilen, canavara ait sayıyı hesaplasın. Çünkü bu sayı bir insanı simgeler. Onun sayısı altı yüz altmış altıdır

Üç melek

 

6Bundan sonra göğün ortasında uçan başka bir melek gördüm. Bu melek, yeryüzünde yaşayanlara - her ulusa ve her oymağa, her dile ve her halka - iletmek üzere sonsuza dek kalıcı olan Müjde'yi getiriyordu. 7Yüksek sesle şöyle diyordu: «Tanrı'dan korkun! O'nu yüceltin! Çünkü O'nun yargılama saati geldi. Göğü, yeri, denizi ve su pınarlarını yaratana tapının!»

8Onun ardından gelen ikinci bir melek şöyle seslendi: «Yıkıldı!Kendi azgın ahlaksızlığının şarabını bütün uluslara içirmiş olan büyük Babil yıkıldı!»

9-10Onları izleyen üçüncü bir melek yüksek sesle şöyle diyordu: «Bir kimse canavara ve onun benzeyişindeki puta taparsa, alnı üzerine ya da eli üzerine onun işaretini kabul ederse, Tanrı gazabının kâsesinde saf olarak hazırlanmış Tanrı öfkesinin şarabından içecektir. Böylelerine, kutsal meleklerin ve Kuzu'nun önünde ateş ve kükürtle işkence edilecek. 11Çektikleri işkencenin dumanı sonsuzlara dek tütecek. Canavara ve onun putuna tapıp onun adının işaretini kabul edenler gece gündüz rahat yüzü görmeyecekler. 12Bu durum, Tanrı'nın buyruklarını yerine getiren ve İsa'ya olan imanlarını sürdüren kutsalların sabrını gerektirir.»

13Gökten bir ses işittim. «Şunu yaz: bundan böyle Rab'be ait olarak ölenlere ne mutlu!» diyordu.

«Evet» diyor Ruh, «uğraşlarından dinlenecekler. Çünkü yaptıkları işler onları izleyecektir.»

Yerin ürünü toplanıyor

 

14Bundan sonra beyaz bir bulut gördüm. Bulutun üzerinde oturan, başında altın bir taç ve elinde keskin bir orak bulunan, `insanoğluna benzer biri' vardı. 15Tapınaktan çıkan başka bir melek bulutun üzerinde oturana yüksek sesle şöyle bağırdı: «Orağını uzat ve biç! Biçme saati geldi. Çünkü yerin ekini olgunlaşmış bulunuyor.» 16Bulutun üzerinde oturan, orağını yerin üzerine salladı ve yerin ekini biçildi.

17Gökteki tapınaktan başka bir melek çıktı. Onun da keskin bir orağı vardı. 18Ateşin üzerinde yetkili olan başka bir melek ise sunaktan çıkıp geldi. Keskin orağı olana yüksek sesle, «Keskin orağını uzat!» dedi. «Yerin asmasının salkımlarını topla. Çünkü üzümleri olgunlaştı.» 19Bunun üzerine melek orağını yerin üzerine salladı. Yerin asmasının ürününü toplayıp Tanrı öfkesinin büyük cenderesine attı. 20Kentin dışında sıkılan cendereden kan aktı. Kan, bin altı yüz ok atımı çapındaki bir alanda atların gemlerine dek yükseldi

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yedi melek ve yedi bela

 

Gökte büyük ve şaşılacak başka bir belirti gördüm. Bu, son yedi belayı taşıyan yedi melekti. Tanrı'nın öfkesi bu belalarla son buluyordu.

2Ateşle karışık camdan oluşmuş deniz gibi bir şey gördüm. Canavara, onun benzeyişindeki puta ve adını simgeleyen sayıya karşı zafer kazananlar, ellerinde Tanrı'nın verdiği çenklerle cam denizin üzerinde durmuşlardı. 3-4Tanrı'nın kulu Musa'nın ve Kuzu'nun ezgisini söylüyorlardı:

«Gücü her şeye yeten Rab Tanrı,

senin işlerin büyük ve şaşılacak işlerdir.

Ey ulusların kralı,

senin yolların doğru ve adildir.

Rab, senden korkmayıp

adını yüceltmeyecek olan kim var?

Çünkü kutsal olan yalnız sensin.

Bütün uluslar gelip

senin önünde tapınacaklar.

Çünkü senin adil işlerin açıkça görüldü.»

5Bundan sonra, gökteki tapınağın, yani tanıklık çadırının açıldığını gördüm. 6Yedi belayı taşıyan yedi melek, temiz ve parlak keten giysiler giyinmiş, göğüslerine de altın kuşaklar sarınmış olarak tapınaktan çıktılar. 7Dört yaratıktan biri yedi meleğe, sonsuzluklar boyunca yaşayan Tanrı'nın öfkesiyle dolu yedi altın tas verdi. 8Tapınak, Tanrı'nın yüceliğinden ve kudretinden ötürü dumanla doldu. Yedi meleğin yedi belası sona erinceye dek kimse tapınağa giremedi.

Tanrı'nın öfkesi ve yedi tas

 

Bundan sonra tapınaktan yükselen gür bir sesin yedi meleğe, «Gidin, Tanrı'nın öfkesiyle dolu yedi tası yeryüzüne boşaltın!» dediğini işittim.

2Birinci melek gidip tasını yeryüzüne boşalttı. Canavarın işaretini taşıyıp onun benzeyişindeki puta tapanların üzerinde iğrenç ve ıstırap verici yaralar oluştu.

3İkinci melek tasını denize boşalttı. Deniz, ölü kanına benzer bir kana dönüştü ve içindeki bütün canlılar öldü.

4Üçüncü melek tasını ırmaklara ve su pınarlarına boşalttı, bunlar da kana dönüştü. 5Sulardan sorumlu meleğin şöyle dediğini işittim:

«Var olan ve var olmuş olan kutsal Tanrı!

Bu yargılarında adilsin.

6Kutsalların ve peygamberlerin kanını döktükleri için,

içecek olarak sen de onlara kan verdin.

Bunu hak ettiler.»

7Sunaktan gelen bir sesin,

«Evet, gücü her şeye yeten Rab Tanrı,

yargıların doğru ve adildir»

dediğini işittim.

8Dördüncü melek tasını güneşin üzerine boşalttı. Bununla güneşe, insanları ateşle yakıp kavurma gücü verildi. 9İnsanlar korkunç bir ısıyla kavruldular. Tövbe edip bu belalara egemen olan Tanrı'yı yücelteceklerine, O'nun adına sövdüler.

10Beşinci melek tasını canavarın tahtı üzerine boşalttı. Canavarın egemenliği karanlığa gömüldü. İnsanlar, ıstıraptan dillerini ısırdılar. 11Istırap ve yaralarından ötürü gökteki Tanrı'ya sövdüler. Yaptıklarından da tövbe etmediler.

12Altıncı melek tasını büyük Fırat nehri üzerine boşalttı. Gündoğusundan gelen kralların yolu açılsın diye ırmağın suları kurudu. 13Bundan sonra ejderhanın ağzından, canavarın ağzından ve sahte peygamberin ağzından kurbağaya benzer üç kötü ruhun çıktığını gördüm. 14Bunlar, mucizeler yapan cinlerin ruhlarıdır. Gücü her şeye yeten Tanrı'nın büyük gününde olacak savaş için bütün dünyanın krallarını toplamaya gidiyorlar.

15«İşte hırsız gibi geliyorum! Çıplak dolaşmamak ve utanç içinde kalmamak için uyanık durup giysilerini üstünde bulundurana ne mutlu!»

16Üç kötü ruh, kralları İbranicede Armagedon denilen yerde topladılar. 17Yedinci melek tasını havaya boşalttı. Tapınaktaki tahttan yükselen gür bir ses, «Tamam!» dedi. 18O anda şimşekler çaktı, uğultular ve gök gürlemeleri işitildi. Öylesine büyük bir deprem oldu ki, insan yeryüzünde oldu olalı bu kadar büyük birdeprem olmamıştı. 19Büyük kent üçe bölündü. Uluslara ait kentler de yerle bir oldu. Büyük Babil, Tanrı'nın önünde anıldı ve Tanrı'nın ateşli gazabının şarabını içeren kâse kendisine verildi. 20Bütün adalar ortadan kalktı, dağlar yok oldu. 21Gökten, insanların üzerine, taneleri yaklaşık kırk kilo[g] ağırlığında şiddetli bir dolu yağdı. Dolu belası öylesine korkunçtu ki, insanlar bu beladan ötürü Tanrı'ya sövdüler.

Canavarın sırtındaki kadın

 

1 Yedi tası alan yedi melekten biri gelip benimle konuştu: «Gel» dedi. «Engin suların kenarında oturmuş büyük fahişenin çarptırılacağı cezayı sana göstereyim. 2Dünyanın kralları onunla cinsel ahlaksızlığa düştüler. Yeryüzünde yaşayanlar onun ahlaksızlığının şarabıyla sarhoş oldular.»

3Bundan sonra melek beni Ruh'un yönetiminde çöle götürdü. Orada yedi başlı, on boynuzlu ve üzeri küfür niteliğinde adlarla kaplı kırmızı bir canavarın üstüne oturmuş bir kadın gördüm. 4Kadın, mor ve kırmızı giysilere bürünmüş, altınlar, değerli taşlar ve incilerle süslenmişti. Elinde, iğrenç şeylerle ve cinsel ahlaksızlığının çirkeflikleriyle dolu altın bir kâse vardı. 5Alnına şu esrarengiz ad yazılmıştı:

`BÜYÜK BABİL, DÜNYA FAHİŞELERİNİN VE İĞRENÇLİKLERİNİN ANASI.'

 

6Kadının, kutsalların kanıyla ve İsa'ya tanıklık etmiş olanların kanıyla sarhoş olduğunu gördüm. Onu görünce büyük bir şaşkınlığa düştüm. 7Melek bana, «Neden şaştın?» diye sordu. «Kadının ve onu taşıyan yedi başlı, on boynuzlu canavarın sırrını ben sana açıklayayım. 8Gördüğün canavar, bir zamanlar vardı, ama şimdi yok. Biraz sonra dipsiz derinliklerden çıkacak ve yıkıma gidecek. Yeryüzünde yaşayan ve dünya kurulduğundan beri adları yaşam kitabına yazılmamış olanlar, canavarı görünce şaşacaklar. Çünkü o bir zamanlar vardı, şimdi yok, ama yine gelecek.

9«Bunu anlamak için bilgelik gerek. Yedi baş, kadının üzerlerinde oturduğu yedi dağdır; aynı zamanda yedi kraldır. 10Bunların beşi düştü, biri duruyor, ötekiyse henüz gelmedi. Gelince kısa bir süre kalması gerek. 11Yaşamış, ama artık yok olan canavarın kendisi sekizinci kraldır. Yedilerden biri olup yıkıma gitmektedir. 12Gördüğün on boynuz, henüz egemenlik sürmemiş on kraldır. Ama bunlar, canavarla birlikte bir saat egemenlik sürmek üzere yetki alacaklar. 13Düşünce birliği içinde olan bu krallar güçlerini ve yetkilerini canavara verecekler. 14Kuzu'ya karşı savaşacaklar, ama Kuzu onları yenecektir. Çünkü Kuzu, rablerin Rabbi, kralların Kralı'dır. O'nunla birlikte olanlar, çağrılmış, seçilmiş ve O'na sadık kalmış olanlardır.»

15Bundan sonra melek bana dedi ki, «Şu gördüğün sular, yani fahişenin kenarında oturduğu sular, halklar, toplumlar, uluslar ve dillerdir. 16Gördüğün canavar ve on boynuz, fahişeden nefret edecekler, onu perişan edip çıplak bırakacaklar. Onun etini yiyip kendisini ateşte yakacaklar. 17Çünkü Tanrı kendi amacını gerçekleştirme isteğini onların yüreğine koymuştur. Şöyle ki, Tanrı'nın sözleri yerine gelinceye dek krallıklarını canavara devretmekte sözbirliği edecekler. 18Gördüğün kadın, dünyanın kralları üzerinde egemenlik süren büyük kenttir.»

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Babil'in yıkılışı

 

Bundan sonra, büyük yetkiye sahip başka bir meleğin gökten indiğini gördüm. Yeryüzü onun görkemiyle aydınlandı. 2Melek, gür bir sesle şöyle bağırdı:

«Yıkıldı! Büyük Babil yıkıldı!

Şimdi cinlerin barınağı,

her türlü kötü ruhun uğrağı,

her türlü murdar ve iğrenç kuşun sığınağı oldu.

3Çünkü bütün uluslar

onun azgın ahlaksızlığının şarabından içtiler.

Dünyanın kralları

onunla cinsel ahlaksızlığa düştüler.

Dünyanın tüccarları

onun aşırı sefahatiyle zenginleştiler.»

4Gökten başka bir ses işittim:

«Ey halkım!» diyordu.

«Onun günahlarına ortak olmamak,

uğradığı belalara uğramamak için çıkın oradan!

5Çünkü onun üst üste yığılan günahları göğe erişti,

ve Tanrı onun suçlarını hatırladı.

6Babil nasıl davrandıysa, karşılığını ona aynen verin.

Yaptıklarının iki katını ödeyin.

Kendi hazırladığı kâsenin

iki katını hazırlayıp ona içirin.

7Kendini yücelttiği ve sefahatte yaşattığı oranda

ona ıstırap ve keder verin.

Çünkü içinden diyor ki,

`Tahtında oturan bir kraliçeyim, dul değilim.

Asla yas tutmayacağım!'

8Bu nedenle onun başına gelecek olan belalar -

ölüm, yas ve kıtlık -

bir gün içinde gelecek,

ateş onu yiyip bitirecektir.

Çünkü onu yargılayan Rab Tanrı güçlüdür.

9«Kendisiyle cinsel ahlaksızlığa düşmüş ve sefahatte yaşamış olan dünyanın kralları, onu yakan ateşin dumanını görünce onun için ağlayıp dövünecekler. 10Çektiği ıstıraptan dehşete düşecekler. Uzakta durup,

`Vay, vay, büyük kent,

güçlü kent Babil!

Bir saat içinde cezanı buldun' diyecekler.

11«Dünyanın tüccarları onun için ağlayıp yas tutarlar. Çünkü onların mallarını satın alacak kimse yok artık. 12-13Altını, gümüşü, değerli taşları, incileri, ince keteni, ipeği, mor ve kırmızı kumaşları, her çeşit kokulu ağacı, fildişinden yapılmış her çeşit kabı, en pahalı ağaçlardan, tunç, demir ve mermerden yapılmış her çeşit malı, tarçın ve kakule, buhur, hoş kokulu yağ, tütsü, şarap, zeytinyağı, kepeksiz un ve buğdayı, sığırları, koyunları, atları, arabaları ve köleleri, insanların canını satın alacak kimse yok artık.

14«Diyecekler ki,

`Canının çektiği meyveler elinden gitti.

Bütün değerli ve göz alıcı malların yok oldu.

İnsanlar bunları bir daha göremeyecek.'

15Babil'de bu malları satarak zenginleşen tüccarlar, kentin çektiği ıstıraptan dehşete düşecekler. Uzakta durup ağlayarak yas tutacaklar.

16«`Vay, vay!' diyecekler.

`İnce keten, mor ve kırmızı kumaşlarla kuşanmış,

altın, değerli taşlar ve incilerle süslenmiş

büyük kent!

17-18Bu kadar büyük zenginlik

bir saat içinde yok oldu.'

«Her geminin reisi, yolcuları, tayfaları ve denizden geçinenlerin hepsi, onu yakan ateşin dumanını görünce uzakta durup, `Büyük kentin bir benzeri var mıdır?' diyerek feryat ettiler. 19Başlarından aşağı toprak döktüler. Yas tutup ağlayarak şöyle feryat ettiler:

`Vay, vay, büyük kent!

Denizde gemileri olanların hepsi

onun sayesinde, onun değerli mallarıyla

zengin olmuşlardı.

Ama kent bir saat içinde viraneye döndü.

20Ey gök, kutsallar, elçiler ve peygamberler!

Onun başına gelenlere sevinin!

Çünkü Tanrı, onu yargılayıp hakkınızı aldı.'»

21Sonra güçlü bir melek, büyük bir değirmen taşına benzer bir taşı kaldırıp denize atarak şöyle dedi:

«Büyük kent Babil,

işte böyle bir şiddetle atılacak

ve bir daha görülmeyecek.

22Artık sende çenk çalanların, ezgi okuyanların,

kaval ve borazan çalanların sesi

hiç işitilmeyecek.

Artık sende hiçbir el sanatının sanatçısı bulunmayacak.

Sende artık değirmen sesi duyulmayacak.

23Artık sende hiçbir çıranın ışığı parlamayacak.

Sende artık gelin ve güvey sesleri duyulmayacak.

Senin tüccarların, dünyanın büyükleriydi.

Bütün uluslar senin büyücülüğünle sapmıştı.

24Peygamberlerin, kutsalların

ve yeryüzünde boğazlanan herkesin kanı

sende[ğ] bulundu.»

Haleluya

 

Bundan sonra gökte, büyük bir kalabalığın sesini andıran yüksek bir ses işittim.

«Haleluya!»[h] diyorlardı.

«Kurtarış, yücelik ve güç Tanrımıza özgüdür.

2Çünkü O'nun yargıları doğru ve adildir.

Yeryüzünü cinsel ahlaksızlığıyla yozlaştıran

büyük fahişeyi yargılayıp

kendi kullarının kanının öcünü aldı.»

3İkinci kez,

«Haleluya!

Fahişenin dumanı sonsuzlara dek tütecek» dediler.

4Yirmi dört ihtiyar ve dört yaratık yere kapanıp, «Amin! Haleluya!» diyerek taht üzerinde oturan Tanrı'ya tapındılar.

5Sonra tahttan yükselen bir ses şöyle dedi:

«Ey Tanrımızın bütün kulları!

Küçük büyük, O'ndan korkan hepiniz,

O'nu övün!»

6Sonra büyük bir kalabalığın sesini, gürül gürül akan suların ve güçlü gök gürlemelerinin sesini andıran sesler işittim.

«Haleluya!» diyorlardı.

«Çünkü gücü her şeye yeten Rab Tanrımız

egemenlik sürüyor.

7Sevinelim ve coşalım!

O'nu yüceltelim!

Çünkü Kuzu'nun düğünü başlıyor,

O'nun gelini hazırlandı.

8Giymesi için ona temiz ve parlak,

ince keten giysiler verildi.»

İnce keten, kutsalların adil işlerini simgeler.

9Melek bana, «Şunu yaz» dedi. «Ne mutlu Kuzu'nun düğün şölenine çağrılmış olanlara!» Ve şunu ekledi: «Bunlar gerçek sözlerdir, Tanrı'nın sözleridir.»

10Ona tapınmak üzere ayaklarına kapandım. Ama o, «Sakın yapma!» dedi. «Ben de senin gibi ve İsa'ya tanıklıklarını sürdüren kardeşlerin gibi, Tanrı'nın kuluyum. Tanrı'ya tap! Çünkü İsa'ya tanıklık, peygamberlik ruhunun özüdür.»

Beyaz atın binicisi

 

11Bundan sonra göğün açılmış olduğunu ve orada beyaz bir atın durduğunu gördüm. Ata binmiş olanın adı Sadık ve Gerçek'tir. Adaletle yargılar ve savaşır. 12Gözleri alev alev yanan ateşe benzer. Başında çok sayıda taç vardır ve üzerinde kendisinden başka kimsenin bilmediği bir ad yazılmıştır. 13Kana batırılmış bir kaftan giyinmiş olup `Tanrı'nın Sözü' adıyla anılır. 14Temiz ve beyaz, ince ketene bürünmüş olan gökteki ordular, beyaz atlara binmiş, O'nun ardından geliyorlardı. 15O'nun ağzından ulusları vuracak keskin bir kılıç uzanıyor. Kendisi onları demir çomakla güdecek. Gücü her şeye yeten Tanrı'nın ateşli gazabının şarabını üreten cendereyi kendisi sıkacak. 16Kaftanı ve kalçası üzerinde şu ad yazılıydı:

`KRALLARIN KRALI VE RABLERİN RABBİ'

 

17-18Bundan sonra güneşte duran bir melek gördüm. Göğün ortasında uçan bütün kuşlara yüksek sesle bağırıp dedi ki, «Kralların, komutanların ve güçlü adamların etini, atların ve binicilerinin etini, özgür, köle, küçük büyük, hepsinin etini yemek için toplanıp Tanrı'nın büyük şölenine gelin!»

19Canavarı, dünya krallarını ve onların ordularını, ata binmiş Olan'la O'nun ordusuna karşı savaşmak üzere toplanmış gördüm. 20Canavar ve onun önünde mucizeler yapan sahte peygamber yakalandı. Sahte peygamber, canavarın işaretini alıp onun putuna tapanları bu mucizelerle saptırmıştı. Her ikisi de kükürtle yanan ateş gölüne diri diri atıldı. 21Geriye kalanlar, ata binmiş Olan'ın ağzından uzanan kılıçla öldürüldü. Bütün kuşlar, bunların etiyle doydu.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bin yıl

 

Elinde dipsiz derinliklerin anahtarı ve büyük bir zincir olan bir meleğin gökten indiğini gördüm. 2Melek ejderhayı, yani İblis ya da Şeytan denen o eski yılanı tutup bin yıl için bağladı. 3Bin yıl tamamlanıncaya dek ulusları bir daha saptırmasın diye onu dipsiz derinliklere attı, oraya kapayıp girişi mühürledi. Bin yıl geçtikten sonra kısa bir süre için serbest bırakılması gerekir.

4Bazı tahtlar ve bunların üzerinde oturanları gördüm. Onlara yargılama yetkisi verilmişti. İsa'ya tanıklık ve Tanrı sözü uğruna başı kesilmiş olanların canlarını da gördüm. Bunlar, canavara ve onun putuna tapmamış, alınları ve elleri üzerine onun işaretini almamış olanlardı. Hepsi dirilip Mesih'le birlikte bin yıl egemenlik sürdüler. 5İlk diriliş budur. Ölülerin geri kalanı, bin yıl tamamlanmadan dirilmedi. 6İlk dirilişe dahil olanlar mutlu ve kutsaldır. İkinci ölümün bunların üzerinde hiçbir yetkisi yoktur. Tanrı'nın ve Mesih'in kâhinleri olacaklar ve O'nunla birlikte bin yıl egemenlik süreceklerdir.

Şeytan'ın cezalandırılması

 

7Bin yıl tamamlanınca Şeytan, atıldığı zindandan serbest bırakılacak. 8Yeryüzünün dört bir bucağındaki ulusları - Yecüc'ü ve Mecüc'ü - saptırmak ve onları savaş için bir araya toplamak üzere zindandan çıkacak. Toplananların sayısı denizin kum taneleri kadar çoktur.

9Yeryüzünün enginliklerinden geçerek kutsalların ordugâhını ve sevilen kenti kuşattılar. Ama gökten ateş yağdı ve onları yakıp kül etti. 10Onları saptıran İblis ise, canavarla sahte peygamberin de içinde bulunduğu ateş ve kükürt gölüne atıldı. Gece gündüz, sonsuzlara dek işkence göreceklerdir.

Ölülerin yargılanması

 

11Büyük, beyaz bir taht ve tahtın üzerinde oturanı gördüm. Yer ve gök O'nun önünden kaçtılar ve yok olup gittiler. 12Tahtın önünde duran büyük küçük, bütün ölüleri gördüm. Sonra bazı kitaplar açıldı. Yaşam kitabı denen başka bir kitap daha açıldı. Ölüler, kitaplarda yazılanlara bakılarak yaptıklarına göre yargılandı. 13Deniz, kendisinde olan ölüleri, ölüm ve ölüler diyarı da kendilerinde olan ölüleri teslim ettiler. Her biri, yaptıklarına göre yargılandı. 14Ölüm ve ölüler diyarı, ateş gölüne atıldı. İşte bu ateş gölü, ikinci ölümdür. 15Adları yaşam kitabında yazılmamış olanların hepsi, ateş gölüne atıldı.

Yeni Kudüs

 

1 Bundan sonra yeni bir gökle yeni bir yeryüzü gördüm. Çünkü önceki gök ve önceki yeryüzü ortadan kalkmıştı. Deniz de yoktu artık. 2Kutsal kentin, yeni Kudüs'ün kendi güveyi için hazırlanmış süslü bir gelin gibi, gökten, Tanrı'nın yanından indiğini gördüm. 3Tahttan yükselen gür bir sesin şöyle dediğini işittim: «İşte, Tanrı'nın konutu insanların arasındadır. Tanrı onların arasında yaşayacak. Onlar O'nun halkı olacaklar, Tanrı'nın kendisi de onların arasında bulunacak. 4Onların gözlerinden bütün yaşları silecek. Artık ölüm olmayacak. Artık ne yas, ne ağlayış, ne de ıstırap olacak. Çünkü önceki düzen ortadan kalkmıştır.»

5Tahtın üzerinde oturan dedi ki, «İşte her şeyi yeniliyorum.» Sonra, «Bunları yaz!» dedi. «Çünkü bu sözler güvenilir ve gerçektir.» 6Bana, «Tamam!» dedi. «Alfa ve Omega, başlangıç ve son ben'im. Susamış olana, yaşam suyunun pınarından karşılıksız olarak su vereceğim. 7Galip gelen bunları miras alacak. Ben ona Tanrı olacağım, o da bana oğul olacak. 8Ama korkak, imansız, iğrenç, adam öldüren, cinsel ahlaksızlıkta bulunan, büyücü, putperest ve bütün yalancılara gelince, onların yeri, kükürtle yanan ateş gölüdür. İkinci ölüm budur.»

9Son yedi belayla dolu yedi tası olan yedi melekten biri gelip benimle konuştu. «Gel!» dedi. «Kuzu'ya eş olacak gelini sana göstereyim.» 10-11Sonra melek beni Ruh'un yönetiminde, büyük ve yüksek bir dağa götürdü. Oradan bana, gökten, Tanrı'nın yanından inen ve O'nun görkemiyle ışıldayan kutsal kenti, Kudüs'ü gösterdi. Kentin ışıltısı, çok değerli bir taşın, billur gibi parıldayan yeşim taşının ışıltısına benziyordu. 12Büyük ve yüksek surları ve on iki kapısı vardı. Kapıları on iki melek bekliyordu. Kapıların üzerine, İsrail oğullarının on iki oymağının adları yazılmıştı. 13Doğuda üç kapı, kuzeyde üç kapı, güneyde üç kapı ve batıda üç kapı vardı. 14Kenti çevreleyen surların on iki temel taşı bulunuyordu. Bunların üzerinde Kuzu'nun on iki elçisinin adları yazılıydı.

15Benimle konuşan meleğin elinde, kenti ve kentin kapılarıyla surlarını ölçmek için altından bir ölçü kamışı vardı. 16Kent, kare biçiminde olup uzunluğu enine eşitti. Melek kenti kamışla ölçtü, her bir yanı on iki bin ok atımı geldi. Uzunluğu, eni ve yüksekliği birbirine eşitti. 17Melek surları da ölçtü. Kullandığı insan ölçüsüne göre, bunları yüz kırk dört arşın yüksekliğinde[ı] buldu. 18Surlar yeşimden yapılmıştı. Kent ise, cam berraklığında saf altındandı. 19-20Kent surlarının temelleri, her türlü değerli taşla bezenmişti. Birinci temel taşı yeşim, ikincisi safir, üçüncüsü alaca akik, dördüncüsü zümrüt, beşincisi beyaz akik, altıncısı kırmızı akik, yedincisi sarı yakut, sekizincisi beril, dokuzuncusu zebercet, onuncusu sarıca zümrüt, onbirincisi gökyakut ve onikincisi mor yakuttu. 21On iki kapı, on iki inciydi; yani, kapıların her biri birer inciden yapılmıştı. Kentin ana yolu, cam saydamlığında saf altındandı.

22Kentte tapınak görmedim. Çünkü gücü her şeye yeten Rab Tanrı ve Kuzu, kentin tapınağıdır. 23Kentin, güneş ya da ay tarafından aydınlatılmaya gereksinmesi yoktur. Çünkü Tanrı'nın görkemi onu aydınlatıyor. Kuzu da onun çırasıdır. 24Uluslar kentin ışığında yürüyecekler. Dünyanın kralları, servetlerini oraya getirecekler. 25Kentin kapıları gündüz hiç kapanmayacak. Üstelik orada hiç gece olmayacak. 26Ulusların servet ve zenginlikleri oraya taşınacak. 27Oraya murdar hiçbir şey, iğrenç ve aldatıcı işler yapan hiç kimse asla girmeyecek; yalnız adları Kuzu'nun yaşam kitabında yazılı olanlar girecektir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Melek bana, Tanrı'nın ve Kuzu'nun tahtından çıkan, billur gibi berrak olan yaşam suyu ırmağını gösterdi. 2Kentin ana yolunun ortasında akan ırmağın iki tarafında, on iki çeşit meyve üreten ve her ay meyvesini veren yaşam ağacı bulunuyordu. Ağacın yaprakları ise ulusların şifası içindir. 3Artık hiçbir lanet kalmayacak. Tanrı'nın ve Kuzu'nun tahtı kentin içinde olacak ve O'nun kulları kendisine tapınacak. 4O'nun yüzünü görecek, alınlarında O'nun adını taşıyacaklar. 5Artık gece olmayacak. Ne çıra ışığına, ne de güneş ışığına gereksinmeleri olacak. Rab Tanrı onlara ışık olacak ve sonsuzlara dek egemenlik sürecekler.

İsa geliyor

 

6Melek bana, «Bu sözler güvenilir ve gerçektir» dedi. «Peygamberlerin ruhlarının Tanrısı olan Rab, yakın zamanda olması gereken olayları kendi kullarına göstermek için meleğini gönderdi.»

7«İşte tez geliyorum! Bu kitaptaki peygamberlik sözlerine uyana ne mutlu!»

8Bunları işiten ve gören ben Yuhanna'yım. Bu şeyleri işitip gördüğüm zaman, bunları bana gösteren meleğe tapınmak üzere ayaklarına kapandım. 9Ama o bana, «Sakın yapma!» dedi. «Ben senin gibi ve peygamber olan senin kardeşlerinle bu kitabın sözlerine uyanlar gibi Tanrı'nın kuluyum. Tanrı'ya tap!»

10Sonra bana dedi ki, «Bu kitabın peygamberlik sözlerini mühürleme. Çünkü beklenen zaman yakındır. 11Kötülük yapan, yine kötülük yapsın. Bayağı olan, bayağı yaşamını sürdürsün. Doğru olan, yine doğruyu yapsın. Kutsal olan kutsal kalsın.»

12«İşte tez geliyorum! Vereceğim ödüller yanımdadır. Herkese, yaptığının karşılığını vereceğim. 13Alfa ve Omega, birinci ve sonuncu, başlangıç ve son ben'im.

14«Kaftanlarını yıkayan ve böylelikle yaşam ağacından yemeye hak kazanarak kapılardan geçip kente girenlere ne mutlu! 15Aşağılık köpekler, büyücüler, cinsel ahlaksızlıkta bulunanlar, adam öldürenler, puta tapanlar ve yalanı sevip hile yapanların hepsi dışarıda kalacaklar.

16«Ben İsa, inanlı topluluklarıyla ilgili olan bu tanıklığı sizlere iletsin diye meleğimi gönderdim. Davut'un kökünden ve soyundan olan ben'im, parlak sabah yıldızı ben'im.»

17Ruh ve Gelin, «Gel!» diyorlar. Her işiten, «Gel!» desin. Susamış olan gelsin. Dileyen, yaşam suyundan karşılıksız alsın.

18Bu kitaptaki peygamberlik sözlerini duyan herkesi uyarıyorum! Eğer bir kimse bu sözlere bir şey katarsa, Tanrı da bu kitapta yazılı belaları ona katacaktır. 19Eğer bir kimse bu peygamberlik kitabının sözlerinden bir şey çıkarırsa, Tanrı da bu kitapta yazılı yaşam ağacından ve kutsal kentten ona düşen payı çıkaracaktır.

20Bütün bunlara tanıklık eden, «Evet, tez geliyorum!» diyor. Amin! Gel, ya Rab İsa!

21Rab İsa'nın lütfu, kutsallarla birlikte olsun. Amin.

Yukarıda yazılı olanlar İncil'in "Esinleme" kısmından alınmıştır....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Her dönemde başka başka şeyler alamet olarak gösterilmiş ve eyvah kıyamet geliyor denmiştir...Kitaplı dinlerden tut kitapsız:) dinlere kadar hemen hemen her inanç biçiminde bir "kıyamet" beklentisi süregelmiştir günümüze kadar...Şu an bu yazıyı okuduğunuza göre,önceki kıyamet tahminlerinin tuttuğunu söyleyemeyiz...Peki ya şu an bulunduğumuz dönem gerçekten de "kıyamet"in bir adım gerisi mi??Depremler,seller,ozon tabakasındaki delik,karaya vurup intahar eden balinalar,yüksek binalar vs sizce de kıyamet alametleri mi...Müslümanı,Hristiyanı,Ateisti,Satanisti hepinizi bu tartışmaya bekliyorum...

 

NOT:Yukarıda kitapsız derken o an komik durduğu için güldüm,fırsat kollamayın hemen inançlara saygı diye bildireyim:)

Ayrıca tanıtım yazısı Savaş Ay la A Takımı havasında olmuş kusura bakmayın:)

 

kırmızı yerdeki almetlere,bu saydıkların kadar değil demişim.

ne varki şimdi bunda,yok tartışma yaratmak istiyorsan,başka bir neden bul.

daha önce verdiğim cevabı şimdi bulandırıp ortaya dökmenin bir alemi yok.

 

düşüncelerimizi sormuşsun bende yazdım.

bilseydim yazacaklarım karşısında sorgulanacağımı azımı açmazdım.:wallbash:

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...