Jump to content

Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım...Oyun İncelemesi..


pithc

Önerilen Mesajlar

Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım

HALDUN TANER

ÖZET

Yıl 1908... II.Abdülhamit'in baskıcı yönetiminin halkı bunalttığı,isyanın eşiğine getirdiği,destekçileri olan gerici ve softacıların verdikleri fetvalarla halka nefes aldırmadığı dönemde Vicdani ile Efruz dünyaya geldiler. Bu baskı ortamının içerisinde Vicdani az gelirli, hükümetin fikrini kendi fikri sayan, milliyetçi,asker bir babanın oğlu olarak yoksulluk içinde doğar. Efruz ise, dönemin en zenginlerinden,İttihat ve Terakkicilerle ahbap olan,bolca Batılı dostu bulunan bir Alman firmasının İstanbul mümessili baba Firuz ile, yine İttihatçıların gözbebeği anne Efsayiş'in oğlu olarak Vicdanilerin tam karşısındaki köşkte dünyaya gelir. Vicdani'nin annesi doğumdan üç ay sonra ölür. Efruz ise, İttihat ve Terakki Partisi'nin 1914'te iktidara gelmesiyle, ailesinin en parlak döneminin keyfini sürer.

Vicdani'nin babası Fedai de Sarıkamış'ta Ruslara yapılan başarısız bir saldırı sonucu ,kış günü soğuktan ve hastalıktan ölür. Vicdani böylece 7 yaşında ,hem anasız hem babasız babaanne elinde kalır. 1916 yılında iki mahalle arkadaşı beraberce mahalle mektebine başlarlar. Vicdani,ilk aşkı olan sınıf arkadaşı Cemalifer'i kurnaz Efruz'a kaptırır. Efruz parasını ve babasının adını kullanarak,bir arada bulundukları her ortamda Vicdani'yi ezerek ön plana çıkmayı başarır. Meralifer'de gençlik döneminde arkadaşının elinden aldığı güzel kızlardan biridir. Böylece üniversite de biter. Dönem azınlık gruplarının İstanbul sermayesini temsil ettiği dönemdir. Efruz, babasının tanıdıkları sayesinde bir azınlık şirketi olan Vagonli'de çalışmaya başlar. Ama asıldığı sekreter kız, genel müdürün sevgilisi çıkınca şirketten kovulur. (1930) Efruz'un kovulduğu şirket aleyhine düzenlenen miting, birdenbire yabancı sermayeye karşı milli ekonomiyi savunan bir miting haline dönüşür. Efruz burada da parlar.

Yıl 1933, Hitler Almanya'da iktidara gelir ve çocukların da askerlik çağı...Efruz, torpille İstanbul'da kalırken,Vicdani Doğuya gönderilir. Yine İstanbul sosyetesinden olan patron Sebati Yılmaz,kendi çıkarlarına uygun bir şekilde şirketini işletecek olan üç genci işe alır. "Her İş üzerine Ticaret Şirketi"her türlü iş için her türlü yolu kullanır. Sebati Yılmaz da öyle. Lalifer'i metresi yapabilmek amacıyla işe alır, belli olmaması için Vicdani ile evlenmesini sağlar. Tüm bunları da tabii ki Efruz'a yaptırır. Lalifer'in oğlu,Vicdani'nin kendisinden olduğunu sandığı Mağsumi de aslında Efruz'un oğludur .Patron Vicdani'yi teftiş için Erzincan'a gönderir. Böylece Lalifer'de kalabilecektir. Ama Erzincan'daki deprem nedeniyle Vicdani geri döndüğünde ikisini yakalar. Vicdani görevini tamamlayarak işinden ayrılır. Efruz,zengin olma yolunda hızlı adımlar atarken bir Gazete İdarehanesi kurar.

" Halkın Nabzı"... İki arkadaş yıllar sonra burada tekrar karşılaşır ve Efruz Vicdani'yi işe alır. Mahzun Kalpler sütunu başyazarı...Vicdani'yi kullanarak her türlü yolsuzluktan kurtulmayı başarır. Gazeteye gelen Nilüfer adındaki bir genç kadın da Vicdani'nin yakasına yapışır,kolay kolay da bırakmaz. Efruz AP milletvekili olarak meclise girmeyi başarır. Derken 12 Mart gelir ve yoğun takipler başlar. Efruz, kendisi yüzünden hapise düşen arkadaşı Vicdani'yi yine kendisi hapisten kurtarır. Oyunun bundan sonrası ise; Vicdani'nin Efruz'la ve kendisiyle hesaplaşmasını getirir...

OKUL-1 ( Hoca-Efruz-Vicdani-Cemalifer-Gazeteci-Koro)

 

Mahalle mektebi,II. Abdülhamit döneminde gerici,softacıların ders verdiği yerlerdi. Tamamen gerici, soru sorulmasını,cevap istenmesini kesinlikle kabul etmeyen bu eğitim ortamında çocuklar ders adı altında hocalarının bilgi kalıplarını alıp, soru sormamayı öğrenirken ülke savaş içinde çırpınıyordu. Mustafa Kemal bu savaşa Osmanlı'nın girmesine karşıydı. Fakat savaş başlayınca o da orduda görev aldı. Fakat yönetimin ülkeyi uçuruma sürüklediğini görünce bu duruma isyan ederek ,Milli Mücadele adı altında bağımsızlık mücadelesini başlattı. Hükümet onu Samsun'a gönderdi. O ise halkı kurtuluş için hep beraber mücadeleye çağırdı. İngilizlerin baskıları sonucu İstanbul Hükümeti onun bu çalışmalarından çok rahatsız oldu ve onu geri çağırdı. Fakat o gerekirse memuriyetten de istifa edebileceğini bildirerek geri dönmedi. İstanbul'da Mustafa Kemal'e destek olan 150 Türk aydını tutuklandı.16 Mart 1920 İstanbul işgal edildi. 23 Nisan 1920'de TBMM toplandı. Damat Ferit Paşa Anadolu'da ayaklanmalar çıkarttı. Çıkarılan fetvaya göre Mustafa Kemal ve arkadaşları ölümle cezasına çarptırıldılar. Böylece 10 Ağustos 1920'de Damat Ferit Paşa ülkenin bağımsızlığını dış devletlerin eline veren Sevr'i imzaladı. İttihat ve Terakkiciler Avrupa'ya kaçtılar.

( OKUL-2, Hoca,Cemalifer,Vicdani,Efruz)

Ülke halkından istenen devekuşu gibi kafasını kuma gömmesi ve yurdunun istila edilmesine göz yummasıdır. Büyükler her şeyi bizden daha iyi düşünür! Hoca tek bir bilgi kırıntısına bile tahammül edemez.

( Saat-1, Vicdani,Polis- Saat-2,Efruz,Polis)

Vicdani boynu bükük yetim,bulduğu saati karakola götürür, Efruz ise pişkin, babasına sırtını dayamış, ondan kaptığı tüm hileleri kendine uydurmuş. Gider saati karakoldan alır. Polis teşkilatı II. Abdülhamit döneminde Batı'dan alınan bir sisteme göre kurulmuştur. Ama polis de, sabahları mesaisine gelmek, akşamları da evine gitmek olan memur zihniyetine sahiptir.

İLK AŞK(Cemalifer,Vicdani) Bisiklet( Efruz-Cemalifer)

Kız erkek ilişkilerinin ağıza dahi alınamadığı bu dönemde her şey günah-sevap ikilemine dayandırılır. Cemalifer de Batı özentisinin yoğunlaştığı bu dönemin, nerede olduğunu bilemeyen kişiliklerinden biridir. Tobler çikolataları da dışarıdan gelen bir çikolatadır ve çocuklar dışarıdan gelen ne olursa olsun bir hayranlıkla bekler olmuşlardır. Bisiklet de kol saati de olmayana olan hayranlığın birer sembolleridir.

Halk Milli Mücadelenin doğruluğuna inanmıştır ve Mustafa Kemal'in önderliğinde Kuva-yi Milliye kuvvetleri oluşturulur. Bu ordular giderek düzenli ordular halini alırlar ve savaş meydanlarında büyük zaferler kazanılır. İngiliz hükümetinin Yunanlıları kışkırtarak İzmir'de saldırı başlatmak planları işe yaramaz. İngiliz hükümeti devrilir. 11 Ekim 1922'de Mudanya Mütarekesi ile büyük devletler Türk Devleti'ni tanırlar. 20 Kasım 1922'de Lozan Barış Antlaşması'yla da bağımsızlık ilan edilmiş oldu.

Kuva-yi Milliye kumandanı Refet Paşa İstanbul'a geldiğinde halkın sevinç gözyaşlarıyla karşılanır.

( ŞARK MAHVİLİ, Müdür,Efruz,Cemalifer, Vicdani)

Efruz yine Vicdani'yi alteder.

Nihayet 1923'de Cumhuriyet ilan edildi. M. Kemal Cumhurbaşkanı,İsmet İnönü ise Başbakan oldu. Hilafetin kaldırılması bir dönemin de sonu oldu. Toplumsal yaşamda devrimler ardı ardına geldi. Türkçülük akımları bu dönemde yoğunlaştı. Dilin Türkleştirilmesine çalışıldı. Tüm Türklerin kökeninin Orta Asya'ya dayandığını ve günün birinde mutlaka oradaki Türklerle birleşilmesi gerektiğini savunan Turancılık akımı başlar.

Çocukların üniversitedeki halkevi temsilinde de bu akımın izleri görülür. "Fetihçi Türkler,Türk olmanın bütün ayrıcalıklarını taşırlar ve her zaman asildirler".

( AKIN, Rejisör,Kız,Vicdani,Efruz,Meralifer,Çinli)

Böylece üniversite de biter. Dönem azınlık gruplarının İstanbul sermayesini temsil ettiği dönemdir. Efruz, babasının tanıdıkları sayesinde bir azınlık şirketi olan Vagonli'de çalışmaya başlar. Ama asıldığı sekreter kız, genel müdürün sevgilisi çıkınca şirketten kovulur. (1930)

1929 Dünya Krizi'nden Türkiye'de etkilendi. Ülkede, devletçi ve korumacı bir ekonomi politikası uygulanmasına çalışıldı. 1931'de devletçilik CHP'nin programına girdi. Bu programın en belirgin özelliği, devletin tarım dışındaki alanlarda yatırımcı ve üretici olarak ortaya çıkmasıydı. 1933'de 1. 5 Yıllık Kalkınma Planı hazırlandı. Sanayi üretiminde ortalama yıllık % 11,6 oranında bir büyüme,dünya buhranı koşullarında ve esas itibariyle ülkenin kendi imkanlarıyla gerçekleşti.

( VAGONLİ-Vicdani,Efruz,Sesler,Ali Çetinkaya)

Efruz'un kovulduğu şirket aleyhine düzenlenen miting, birdenbire yabancı sermayaye karşı milli ekonomiyi savunan bir miting haline dönüşür. Efruz burada da parlar.

Yıl 1933, Hitler Almanya'da iktidara gelir ve çocukların da askerlik çağı...Efruz, torpille İstanbul'da kalırken,Vicdani Doğuya gönderilir. Doğu'da da milli ekonomi amacıyla kalkınma çalışmaları sürer.

( ASKERLİK-1,Efruz,Perizat) ( ASKERLİK-2,Vicdani,Gedikli,1. ve 2. askerler)

Yıl 1935,

(BÜRO-1,Vicdani ve Efruz iş görüşmesindeler. 1.Daktilo,Lalifer)

Yine İstanbul sosyetesinden olan patron Sebati Yılmaz,kendi çıkarlarına uygun bir şekilde şirketini işletecek olan üç genci işe alır. O dönem yabancılarla kim iş yaparsa zengindi. O da işini bilen bir tüccardır. "Her İş Üzerine Ticaret Şirketi "her türlü iş için her türlü yolu kullanır. Sebati Yılmaz da öyle. Lalifer'i metresi yapabilmek amacıyla işe alır, belli olmaması için Vicdani ile evlenmesini sağlar. Tüm bunları da tabii ki Efruz'a yaptırır. Lalifer'in oğlu,Vicdani'nin kendisinden olduğunu sandığı Mağsumi de aslında patronun oğludur. 1936 İspanya İç Savaşı patladığında tüm demokratik ülkeler Cumhuriyetçilerin,halkın yanındayken, Almanya,İtalya ve diğer faşist ülkeler faşist lider Franco'nun yanındadırlar. Avrupa ülkeleri kesinlikle silah ,uçak yardımı yapmazken,Türkiye'den Franco'ya uçak satılır. Bizim Sebati Yılmaz da bir yolunu bulup uçakları satan şirketin patronudur.

Yıl 1938,Atatürk'ün ölümü.. Hitler savaş çıkarmayı başarır ve Polonya'ya saldırır. İsmet Paşa dönemin tek şefi. Savaş nedeniyle ekonominin her alanında müdahalecilik var. Ekmekler vesikaya bağlı. Özel girişim kontrol altında. Varlık vergisi garı Müslimlere çok büyük külfetler getiriyordu. Vergileri ödemeyenler çalışma kamplarında zorla çalıştırılıyorlardı. Türk hükümeti ırkçılık suçlamalarıyla bu uygulama sonucunda yüzyüze kaldı. Turancılar dağıtılıyorlar.

(EVLENME- Vicdani,Efruz,Lalifer) Yıl, 1940..

PERDE

Savaş yılları tüm zorluklarıyla devam ederken Her İş Üzerine Ticaret Şirketi de hükümetin izleyeceği yöne göre yön belirler. Hükümetin yönü de sürekli değiştiği için ona endeksleşirler. Hükümet ilkin savaşın dışında kalır. Bu arada saldırmazlık anlaşmalarıyla kendini güvenliğini garantiye almaya çalışır. Daha sonra savaş açacağımız Almanya ile diğer devletlerin karşı çıkmasına rağmen ticaret anlaşması yapılır. Krom ihracatı böylece Sebati Yılmaz'ın işlerinin daha da açılmasını sağlar.

( Patron,Vicdani,Lalifer,Efruz)

Patron Vicdani'yi teftiş için Erzincan'a gönderir. Böylece Lalifer'de kalabilecektir. Ama Erzincan'daki deprem nedeniyle Vicdani geri döndüğünde ikisini yakalar. Sebati Yılmaz o gece kalp krizinden ölür. Böylece şirketin varisi olan patronun karısıyla evlenen Efruz, patronunun mirasına da konmuş olur.

Ekonomide liberasyon politikası kendini göstermeye başlamıştır. Fakat savaşın ekonomiyi içinden çıkılamaz bir hale getirmesi nedeniyle TL'nin değeri düşürülür. İthalattaki kısıtlamalar kaldırılmış,dış ticaret serbestisi getirilmiştir.

Türkiye halen fiilen savaşta değildir. Fakat ABD ve İngiltere Türkiye'yi savaşa sokmak için her şeyi yaparlar. En sonunda ABD'nin atom bombasıyla Japonya'yı yenilgiye uğratmasıyla savaş sonu yaklaşmıştır. Avrupa devletleri ve ABD ortak savunma ve ortak ekonomi amacıyla oluşturdukları çıkar birliğinde yer alması için Türkiye'ye Almanya'ya savaş açması koşulunu getirirler. Türkiye de savaş sonuna 43 gün kala Almanya'ya savaş açar. Böylece San Fransisco Konferansı'na katılır.

Artık hükümet de liberalizm politikasını işletmeye başlar. Amerika en büyük dostumuz olurken, Efruz da Amerikan Benzin Tröstü'nün Türkiye temsilcisi olur. CHP içerisinden de liberalizme inanan dört kişi çıkar ve muhalif kanadı oluşturur. CHP tüzüğüne karşı Dörtlü Takriri verirler. Partiden dışlanırlar ve DP'nin zemini oluşur.

( DÖRTLÜ TAKRİR,Vicdani,Efruz)

Liberalizmin sesi,yabancı sermayenin destekçisi, ülkeyi zenginleştirme iddiasındaki DP, 14 Mayıs 1950'de yapılan seçimlerle iktidara geldi. ABD ve Batı yandaşlığı genel politikaları olan iktidar döneminin ilk yılları refah ve bolluk içinde geçti. Ama 1955 sonrası, devlet dış borçlarını ödeyemez hale gelince gelir dağılımı bozuldu, halk katmanları arasındaki uçurum büyüdü. Özel sektörde teşvik görenlerin cebi para gördü ama bürokrasi ve subay kesiminde ciddi gelir sıkıntıları ortaya çıktı. Hükümet de bu rahatsızlıkları çok görmek istemeyip aksine hürriyetleri kısıtlamaya kadar işi vardırınca, basın susturulmaya çalışılınca halkın rahatsızlığı arttı. Üniversitelerde ciddi ayaklanmalar çıktı. Cumhurbaşkanı Celal Bayar üniversitede gösteri yapan öğrencilere ateş açılması emrini vererek darbenin gelmesini hızlandırdı. ( 27 Mayıs 1960)

( Gazeteci Sesi,Radyo,Başka Bir Ses)

(GAZETE İDAREHANESİ-Efruz,Vicdani,Yazı İşleri Müdürü,Cevdet)

(Nilüfer,Vicdani)

Gazetelerde haber yapmak artık sakıncalı hale geldiğinden,herkes çok dikkatli olmak zorundaydı. Tabii bu ortamdan da faydalanacak tek bir kişi olabilirdi: Efruz. Efruz da kurduğu gazetedeki habercilik anlayışıyla dönemin habercilik ve özgürlük anlayışını ortaya koydu. Vicdani de Mahzun Kalpler sütununda görev alarak felsefenin yapıtaşlarından biri oldu. Bırakınız yapsınlar, Bırakınız geçsinler parolası getirdiği tüm hürriyetlerle kiminin parasını artırma hürriyeti oldu, kimininse elinden yaşama,konuşma,düşünme hürriyetini aldı.

Yassıada Mahkemeleri ve idamlar bir döneme noktasını koydu. Mahkemelerde yanlış-gerçek,ciddi-komik,her türlü dava açıldı. O dönem DP iktidar partisine mensup herkes mercek altına alındı. Efruz ve Vicdani de yargılananlar arasındaydılar. Efruz yine bağlantılarını kullanarak ateşe attığı arkadaşını ateşin içinden çıkardı. Sebati Yılmaz'ın karısı Şemsicihan Hanım'a dönemin siyasilerinin yazmış olduğu aşk mektupları,şantaj araçları Vicdani'nin çekmecesinde bulunmuştu. Tabii o çekmeceye onları koyan Efruz'du. Böylece dönemin siyasilerinin de tertemiz bir politikayla devletin başını nasıl işgal ettiklerini görebiliyoruz.

( SORUŞTURMA- Sivil Polis,Emniyet Müfettişi,Efruz,Vicdani)

( HAPİSHANE- Efruz,Vicdani)

1961 anayasası, düşünce özgürlüğünü getirdi. O dönem farklı görüşler aynı ortamda çatışabildi. Bir dönem Kurucu Meclis hükümeti idare ettikten sonra, 1961'de kurulan Adalet Partisi,kongrede Süleyman Demirel'i genel başkanlığa getirerek Türkiye'de yeni bir parlak(!) dönemi başlattı. 1965 seçimlerinde de CHP'yi alt ederek iktidara geldi .Efruz da AP milletvekili olarak meclise girdi. ( 1965)Tabii milletvekilliği sonsuz dokunulmazlıkları getirdiği için hakkındaki soruşturmalardan da böylece kurtuluverdi.

İlk yıllar, ekonomi iyi gider. Ama ekonominin iyi seyretmesi, herkesin çok mutlu olduğu anlamına gelmiyordu. Zenginleşme hedefi sağlanmış gibi görünürken aslında bunun yine belli kesimlerin zenginleşmesiyle sağlandığı görüldü. Hükümetin ve bürokrasinin solculuk tedirginliği, hatta paranoyası yine sosyal hayata , basına ve üniversitelere yoğun müdahaleleri getirdi. İktidarda kalma savaşı milletle yapılınca, yine darbenin sesleri duyuldu. Anarşi ve terör ülkenin çeşitli yerlerine sıçradı. Efruz, yurtdışına kaçtı. Yapılan soruşturmalardaki paranoyaklıklardan Vicdani de nasibini aldı.

Hükümetin yolu neyse onu izleyecek ya, o da paranoyak oldu.

( 1. Memur,Vicdani) BÜRO- Ahmet,Vicdani,Bahattin,Hikmet)

( BÜRO 2- 1. Memur,Vicdani,Komi,Efruz)

( PARK- Efruz,Vicdani)

( NUH KUYUSU-Vicdani,Sarhoş)

(PSİKANALİZ-Profesör,Asistan,Vicdani)

BAĞLAK-Vicdani...

İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ

 

1889'da Osmanlı Devleti'nin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü korumak, Kanuni Esasi'yi yeniden yürürlüğe koymak, Mebuslar Meclisi'nin açılmasını sağlamak amacıyla kurulan gizli bir dernektir. Cemiyetin yöneticileri,örgütlerini güçlendirip ülkede yaygın hale getirdikten sonra,harekete geçmek kararındaydı. İstanbul'da Ermenilerin Babıali'ye yürümeleri,Osmanlı Bankası'na saldırmaları gibi olaylar çıkarmaları üzerine İttihat ve Terakki, duvarlara astığı bildirilerle halkı birlik olmaya çağırdı.(1895)Ülkenin içine düştüğü kötü durumdan II. Abdülhamit yönetiminin sorumlu olduğunu açıkladı. Yapılan kovuşturma sonucunda, üyelerden bir bölümü, yurtdışına kaçtı. İttihat ve Teakki, bundan sonra çalışmalarını yurtdışında sürdürdü. Bu dönemde cemiyet Avrupa'da kendini Jön Türkler olarak tanıtıyordu.

İttihat ve Terakki cemiyeti, Rumeli'de hızla gelişti. Burada cemiyete katılanlar, ülkenin içişlerine yabancı devletlerin karışmalarını önlemek istiyorlar, ordu içinde taraftar toplamaya çalışıyorlardı. Bu sırada İngiltere ile Rusya'nın karışıklık içinde bulunan Makedonya'nın Osmanlı yönetiminden ayrılması konusunda anlaştıkları öğrenildi Bunun üzerine İttihat ve Terakki cemiyeti hemen harekete geçti. Avrupa devletlerinin içişlerimize karışmalarını önlemek için, II. Abdülhamit'e zorla Meşrutiyet'i ilan ettirmeye karar verdi. Niyazi Bey, Eyüp Sabri Bey Manastır çevresinde, Enver Paşa Selanik yakınlarında dağa çıkarak ayaklandılar. Ayaklanmanın yayılmasından çekinen II. Abdülhamit, Kanuni Esasi'yi yürürlüğe koyarak Meşrutiyeti ikinci kez ilan etti.( 1908)

( Vicdani ile Efruz gözlerini dünyaya açtı.)

Tabela aydınlandı, Fehim Paşa Sokağı

 

Hürriyetin ilanı ve 10 Temmuz Sokağı

Bu cemiyet, meşrutiyetin ilanından sonra, adını İttihat ve Terakki olarak kullanmayı kararlaştırdı. Mecliste çoğunluk kazanılmıştı. Ancak hükümetin dışında kaldılar. Bu dönemde, Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti. Avusturya-Macaristan Bosna Hersek'i ülkesine kattığını açıkladı. Sık sık hükümet değişikliği oldu. Çok geçmeden İttihat Terakki'ye karşı olan tutucuların ve II. Abdülhamit'ten yana olanların kışkırtmalarıyla İstanbul'da askerler ayaklandı. Bunlara softalar da katıldı. 31 Mart Olayı meydana geldi.

( 1909)Bu ayaklanma sırasında, genç subaylar, bazı mebuslar ve gazeteciler öldürüldü. İttihatçı gazetelerin matbaaları yağma ve tahrip edildi. İttihat ve Terakki Fırkası Hareket Ordusu adı verilen özel bir birliği İstanbul'a gönderdi. Bu ordu, kısa sürede ayaklanmayı bastırdı. Mahmut Şevket Paşa, Hareket Ordusunun komutanlığını Yeşilköy'den sonra eline aldı. Elebaşılık yapanlar idam edildiler .Ayan Meclisi ve Mebuslar Meclisi toplandı: II. Abdülhamit'in padişahlıktan indirilmesine karar verildi. Mahmut Şevket Paşa Harbiye nazırı oldu. Arnavutluk'da çıkan ayaklanmayı bastırdı. Sultan Reşat padişah ilan edildi. İttihatçılar bir süre sonra hükümete girme kararı aldılar. Talat Paşa içişleri bakanlığına getirildi.1910 yılında mali durumun bozulması, İttihat ve Terakki fırkasına karşı muhalefetin güçlenmesine neden oldu. İllerde sert bir politika izleyen Talat Paşa görevinden istifa etmek zorunda kaldı. Edirne'nin düşmesinden sonra, İttihatçı bir hükümet kuruldu. Edirne'nin Enver Paşa'nın kuvvetleri tarafından kurtarılması, İttihat ve Terakki'yi güçlendirdi. Genel seçimlerde tek başına iktidara geldiler. ( 1914)Mahmut Şevket Paşa sadrazam oldu. Daha önce de Enver Paşa Harbiye Nazırı olmuştu. Almanların etkisinde kalan İttihat ve Terakki ileri gelenleri, Osmanlı Devleti'ni zamansız ve gerekli hazırlıkları yapmadan I. D. Savaşı'na soktular.

( Liman Von Sanders Sokağı - Vicdani'nin babası Sarıkamış'ta öldü.)

I.DÜNYA SAVAŞI

 

NEDENLERİ: İngiltere,Fransa,Rusya gibi büyük Avrupa devletleri 19.yy. da sömürgeciliğe daha çok önem verdiler. İngiltere, Hindistan, Malta Adaları, Kıbrıs ve Mısır'ı, Güney Asya ve Afrika'da bazı ülkeleri topraklarına kattı. Fransa'da sömürgelerini genişletti. Çin, Hindi'nde ve Afrika'da sömürgeler ele geçirdi. Cezayir, Tunus ve Fas'ı aldı. Rusya, Kafkasya'yı, Batı Türkeli'ni, Büyükokyanus'a kadar olan Sibirya topraklarını ülkesine kattı. Baltık Denizi kıyılarına, Avrupa içlerine ve Akdeniz'e doğru ilerlemek istiyordu. Almanya ve İtalya ise; sömürge ele geçirmekte çok geç kalmışlardı. Almanya, birliğini tamamladıktan sonra her alanda ilerleyerek Avrupa'nın en güçlü devletlerinden biri oldu. Avusturya-Macaristan İmp. Ve İtalya ile anlaşarak 1907'de Üçlü İtttifak'ı kurdular. ( 1883)Buna karşılık Fransa, İngiltere ve Rusya Üçlü İtilaf'ı kurdular. ( 1907)Bu ikiye bölünen Avrupa devletleri arasında siyasal ve ekonomik yönden anlaşmazlık vardı. Onun için olanca güçleriyle savaşa hazırlanıyorlardı. Almanya ucuz ve iyi mal çıkarıyordu. Dünya pazarlarını İngiltere'nin elinden almak ,yeni sömürgeler elde ederek, denizlerde söz sahibi olmak istiyordu. Osmanlı Devleti ile de iyi ilişkiler kurarak Ön Asya ülkelerinde ve Balkanlarda İngiltere ve Fransa'nın zararına büyük kazançlar sağladı. Almanya'nın güçlenmesi,ikiye bölünmüş Avrupa devletleri arasındaki gerginliği daha çok arttırdı. Savaş her an çıkabilirdi.

BAŞLAMASI: Bir Sırp öğrencisinin, Avusturya-Macaristan veliahtı Ferdinand'ı Saraybosna'da öldürmesi savaşın başlamasını sağladı. Avusturya-Macaristan hükümeti,Sırbistan'a ağır koşulları olan bir ültimatom verdi kabul edilmeyince savaş açtı.(1914)Rusya'nın Sırbistan'ı koruması üzerine Almanya bu devlete savaş açtı. Fransa ve İngiltere 'de Rusya'nın yanında savaşa girdiler. Osmanlı Devleti ile Bulgaristan İttifak Devletleri'nden yana oldular. Belçika,Lüksemburg,Karadağ,Japonya,Portekiz,Romanya,ABD,Yunanistan ve Brezilya üçlü ittifak devletlerinin yanında yer aldılar.

 

OSMANLI DEVLETİ'NİN SAVAŞA GİRİŞİ:Savaşın başında Osmanlı Devleti,tarafsız olduğunu açıkladı. Bir yandan da hazırlıklı bulunmayı gerekli görerek seferberlik yaptı. Kapitülasyonları kaldırdı. Osmanlılar Berlin Antlaşması'ndan sonra Fransa ve İngiltere'ye güvenilemeyeceğini anlamışlar ve Almanya'ya yakınlık göstermeye başlamışlardı. İktidardaki İttihat Terakki Partisi, savaşı Almanya'nın kazanacağını sanıyorlardı. Almanya'nın yanında savaşa girerek elden çıkan ülkelerin geri alınabileceğini düşünüyorlardı. Özellikle Enver Paşa, savaşa girilmesinden yanaydı. Böylece Türk-Alman ittifakı imzalandı. Bu sırada Akdeniz'de bulunan Göben ve Breslau adındaki iki savaş gemisi İngiliz donanmasının önünden kaçarak Çanakkale Boğazı'na girdi ve Omanlı Devleti'ne sığındı. Osmanlı Devleti,tarafsızlığı bozmak için bu iki gemiyi satın aldığını açıkladı. Almanların isteği üzerine bu iki gemi, Karadeniz'e çıkarak Rus limanlarını topa tuttu . Böylece savaşa girilmiş oldu.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ÇANAKKALE VE ANAFARTALAR SAVAŞLARI:İngilizler ve Fransızlar,Ruslara yardım edebilmek için Çanakkale ve İstanbul Boğazlarını denetimleri altına almak istediler. Çanakkale'de 18 Mart 1915'de büyük bir zafer kazanıldı. Gelibolu Yarımadası'nın Anafartalar yöresini savunan Mustafa Kemal,düşman birliklerini durdurmayı başardı. Düşmanlar, 9 Ocak 1916'da buradan çekilmek zorunda kaldılar.

KAFKASYA CEPHESİ:Osmanlı Devleti'nin savaşa girmesinden biraz sonra başkomutan vekili Enver Paşa'nın Ruslara karşı yaptığı Sarıkamış saldırısı başarısızlıkla sona erdi. Kış aylarında, karlı dağlar üzerinde yapılan bu savaşta hastalıktan ve soğuktan çık sayıda asker öldü.

SURİYE VE FİLİSTİN CEPHESİ: Mısır'ı yeniden Osmanlı ülkelerine katmak, Batı cephesinde İngilizlerin Fransızlara yardım etmesini önleyerek Almanların burada başarılı olmalarını sağlamak için Süveyş'e bir saldırı yapıldı. İngilizler Türk ilerleyişini durdurdular. Türk kuvvetlerine Filistin'in Gazze bölgesine çekilme emri verildi. Böylece Filistin cephesi kuruldu.

IRAK CEPHESİ:Bağdat'ta toplanan Türk kuvvetleri, Küt-ül Amare'de İngilizleri yenilgiye uğrattılar ve çoğunu tutsak aldılar. Irak da da bir cephe kurulmuş oldu. İngilizler Arapları Osmanlı Devleti'ne karşı kışkırttılar. Hicaz, Osmanlı'dan ayrıldı. Yemen bağımsızlığını ilan etti. Arapların düşmanla bir olup Osmanlı Devleti'ni arkadan vurmaları buradaki savaşlarda etkili oldu.

SAVAŞIN SONA ERMESİ:İttifak Devletleri savaşın başında üstünlük sağladılar. İngiltere'nin Marne cephesini zorlamalarına karşın sonuç alamadılar. İngilizler batan gemilerinin yerine yenilerini yaptılar. ABD'de İngilizlere yardım ediyordu. Bu sırada Rusya'da ihtilal çıktı,çarlık devrildi. Bu ülke barış yaparak savaştan çekildi. (1917)ABD'nin İngiltere yanında savaşa girmesi her şeyi değiştirdi. İki milyon kişilik ordu Fransa'ya çıkarıldı. İttifak Devletleri bütün cephelerde yenilgiye uğradılar. Savaşın dördüncü yılında İttifak Devletleri barış istemek durumunda kaldılar.( 1918)Almanya Versailles, Avusturya Saint-Germain,Bulgaristan Neully,Osmanlı Devleti ise Sevres ( Sevr)antlaşmasını imzaladı. Türk milleti Sevr'i kabul etmediğinden Kurtuluş Savaşı'nı yaptı. Bundan sonra Lozan Barış Antlaşması imzalandı.(24 Temmuz 1924)

SEVR ANTLAŞMASI:Osmanlı Devleti ile İngiltere,Fransa,İtalya,Japonya,Ermenistan,Belçika,Yunanistan,Hicaz,Polonya,Romanya,Sırp-Hırvat-Sloven ve Çekoslovakya devletleri arasında imzalandı.(10 Ağustos 1920)Bu dönemde Damat Ferit Paşa sadrazamdı. Kurtuluş Savaşı'nda düşmanlara karşı başarı sağlanınca, yaptıklarının hesabının sorulacağından korkarak Avrupa'ya kaçtı.

 

· İstanbul Türklerde kalacak fakat azınlıkların hakkı gözetilmezse,İstanbul Türklerin elinden alınacaktı.

· Boğazların yönetimi özel bir Boğaz Komisyonu tarafından yürütülecekti.

· Ermenistan'ın güneyinde Suriye-Irak ve Türkiye arasında Kürdistan adıyla bir devlet kurulacaktı.

· Türkiye Ermenistan'ı tanıyacak. Bu devletin sınırlarını ABD başkanı Wilson çizecekti.

· Sınırları İngiltere,Fransa ve İtalya tarafından çizilecek İzmir Türklerde kalacak ama egemenlik hakkı Yunanlılarda olacaktı. İmroz ve Bozcaada Yunanistan'a verilecekti. Suriye ise Fransa'ya verilecekti.

· Osmanlı ordusunun silahlanması kontrol altında olacaktı.

· Kapitülasyonlardan tüm devletler yararlanacaktı. Bütçe ve mali yasaların denetlenmesi kurulacak Mali Komisyon tarafından yapılacaktı.

· Türkiye'de yaşayan her topluluk dil,din ve mezhep özgürlüğünü kullanabilecekti.

· Osmanlı hükümeti,hiçbir ulusun bilginlerini kazı yapmaktan yoksun bırakmayacaktı.

( Okul-1,Damat Ferit Sokağı)

KUVAYI MİLLİYE:I. Dünya Savaşı'ndan sonra,Türk yurduna saldıran Yunanlılara ve öteki düşmanlara karşı direnişe geçen milli kuvvetler Kurtuluş Savaşı'nın ilk gerilla ve savunma hareketini oluşturdular. Büyük devletlerin desteğiyle İzmir'e çıkan Yunanlıların içerilere doğru ilerlemeleri ve her türlü kötülüğü yapmaları karşısında Osmanlı hükümeti bir girişimde bulunmuyordu. Bu durum üzerine Türk Halkı ülkesini ve kendi varlığını korumak için silaha sarıldı. Düzenli orduların kurulmasına kadar düşmanlarla savaştı. Önemli başarılar da sağladı. Yunan ilerleyişini bir süre durdurdu ve geciktirdi. İç ayaklanmaların bastırılmasında yardımcı oldu. Güney cephesinde ordunun yardımıyla Fransızları geri çekilmek zorunda bıraktı.

KURTULUŞ SAVAŞI: Mustafa Kemal, Anadolu ve Trakya'daki bütün komutanlıklara,sivil yöneticilere ve müdafaai hukuk derneklerine ilk genelgesini Havza'dan gönderdi. ( 28 Mayıs 1919)Durumun çok kötü olduğunu, dünya ile ilişkimizin kesilmiş bulunduğunu açıkladı. Milletin, büyük ve heyecanlı mitingler yapması, milli, hareketlerin artırılması ve canlandırılması gerektiğini bildirdi. Yabancıların İstanbul'da hükümete yaptıkları baskılar sonucunda, Mustafa Kemal geri çağrıldı. O ise, geri dönmeyeceğini,gerekirse memuriyetten ayrılarak milletin içinde kalıp vatan için çalışacağını bildirdi. Amasya Genelgesi yayınlanarak vatanın kurtarılması için milli davanın tüm yurda yayılması gerektiği ve bu davanın yürütülmesi için bir kongrenin toplanması gerekliydi. Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan kararlar sonucu bir Temsil Heyeti seçildi. Kongre 11 Eylül 1919'da sona erdi. Son Osmanlı Mebuslar Meclisi toplandı ve Mustafa Kemal Erzurum Milletvekili seçildi.28 Ocak 1920'de, Türklerin hangi koşullarda barış yapacaklarını bildiren bir belge olan Misak-ı Milli, kabul edildi.

Misak-ı Milli'nin kabul edilmesi ve Anadolu'da milli hareketlerin sürdürülmesi üzerine İtilaf Devletleri İstanbul hükümetini sıkıştırmaya başladılar. Ali Rıza Paşa kabinesi istifa etti. Yeni kabineyi Salih Paşa kurdu. 15 Mart 1920'de İstanbul'daki İtilaf Devletleri komutanı 150 Türk aydının tutukladı. 16 Mart 1920'de İstanbul işgal edildi. Mustafa Kemal'e durum bildirildi.19 Mart 1920'de Temsili Heyeti adına ilgililere bir genelge gönderdi. Ankara'da olağanüstü yetkilere sahip bir meclisin toplanacağı bildirildi.

TBMM: 23 Nisan 1920'de TBMM toplanarak milletimizi içte ve dışta tam bağımsız olarak yönetmeye başladığını tüm dünyaya bildirdi. Yeni bir hükümet kurulmasına ve TBMM'nin üzerinde başka bir güç tanınmamasına karar verildi.

 

İstanbul'un işgalinden sonra yeniden sadrazam olan Damat Ferit Paşa, Anadolu'da yer yer ayaklanmalar çıkarmaya, milli kuvvetlere karşı kullanılmak üzere Hilafet Ordusu adıyla bir birlik hazırlamaya uğraşıyordu. Milli hareketin padişaha karşı bir ayaklanma olduğunu belirten bildiriler yayınlıyordu. Ayrıca şeyhülislamdan alınan fetvaya göre, milli hareketi yönetenlerin kafir oldukları,onların din bakımından öldürülmeleri gerektiği açıklanıyordu. Bu fetvanın örnekleri İngiliz uçaklarıyla yurdun her yerine atıldı. Mustafa Kemal ve arkadaşları Harp Divanına verilerek ölüm cezasına çarptırıldılar. Adapazarı,Konya,Yozgat,Düzce,Hendek ve Afyonkarahisar'da ayaklanmalar çıktı. Hilafet Ordusu, Kocaeli'nde dağıtıldı. Bu birlikteki askerler milli kuvvetlere katıldı.

İtilaf devletleri,Türk direnişinin gün geçtikçe güçlenmesi üzerine önceden hazırladıkları barış koşullarını İstanbul hükümetine bildirdiler. Padişah Vahideddin'in başkanlığında toplanan saltanat şurası, bu antlaşmayı onayladı. Fransa'ya giden Osmanlı delegeleri,devletin toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını yok edecek olan Sevr Antlaşmasını imzaladılar. Antlaşmayı imzalayanlar vatan haini ilan edildi.

CEPHELER

Doğu Cephesi'nde Kazım Karabekir Paşa önderliğindeki Türk Ordusu, 28 Eylül 1920'de Ermenileri yenilgiye uğrattı. Gümrü Antlaşması'yla Kars ve çevresi geri alındı. Ermeniler zararsız bir konuma getirildi. Ardahan,Artvin, Batum, yeniden Türk yönetimine geçti. Güneyde, Adana,Urfa,Maraş ve Antep cepheleri kuruldu. Fransızlar ve Ermeniler yenilgiye uğratılarak Adana'yı düşmandan temizlediler. Antep,Maraş ve Urfa halkı düşmanı çekilmek zorunda bıraktılar. Yunanlılara karşı kazanılan Sakarya Zaferi'nden sonra Fransa ile Ankara Antlaşması imzalandı. TBMM Hükümeti'nin ve Misak-ı Milli'nin bir batılı devlet tarafından ilk kez tanındı. Batı Cephesi'nde Ayvalık'da bulunan alayın komutanı yarbay Ali Çetinkaya, Yunanlılarla savaşa girişti. Fakat mili kuvvetler dağınık olduklarından, kesin bir başarı sağlayamadılar. Yunanlılar,Balıkesir ve Bursa'yı ele geçirdiler, Kütahya,Eskişehir ve Afyon'a kadar ilerlediler. Trakya'yı da işgal ettiler. Düzenli bir ordu kurulması amacıyla Batı Cephesi komutanlığına İsmet Paşa getirildi. 6 Ocak 1921 'de Yunanlılarla I. İnönü Savaşı başladı ve zafer kazanıldı.23 Mart 1921'de II. İnönü savaşı ile Yunanlılara karşı ikinci zafer kazanılarak Afyon kurtarıldı. Büyük bir savaş için gerekli tüm hazırlıklar tamamlandı ve Yunan ordusunun 23 Ağustos 1921'de saldırıya geçmesiyle Sakarya Meydan savaşı başladı. Sonunda karşı bir saldırıyla Yunan ordusu bozguna uğratıldı. Yunan kuvvetleri, 30Ağustos 1922'de Başkomutanlık Meydan Muharebesi'nde yenilgiye uğratıldı. Mustafa Kemal Paşa, İzmir'e geldi,18 Eylül'e kadar düşman Batı Anadolu'dan temizlendi.11 Ekim 1922 Mudanya ateşkes Antlaşması ile TBMM Hükümeti, bütün devletler tarafından tanınmış oldu. Sevr Antlaşması'nın değeri kalmadı.20 Kasım 1922 Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanmasıyla, İtilaf devletlerine bağımsızlık ve Misak-ı Milli kabul ettirilmiş oldu.

( Bisiklet- Refet Paşa okulda)

Refet Paşa: İstiklal Savaşı'na albay olarak katıldı. Anadolu'da çıkan birçok ayaklanmayı bastırdı. Bir müddet güney cephesi komutanlığı yaptı. İnönü ve Sakarya Meydan Muharebelerinde bulundu. Mudanya Mütarekesi'nden sonra düşman işgali altında bulunan İstanbul'a geldi. Halkın sevinç gözyaşları ve gösterileriyle karşılandı.

 

Cumhuriyet'in İlanı: 29 Ekim 1923 de TBMM'de "yaşasın cumhuriyet"sesleri arasında cumhuriyet kabul edildi. Gazi Mustafa Kemal, oybirliği ile cumhurbaşkanı seçildi. İsmet Paşa ,yeni hükümeti kurmak üzere başbakan olarak atandı.3 Mart 1924'te halifelik kaldırıldı. Laiklik kabul edildi. Meclisteki yemin şekli değiştirildi. Medeni Kanunda değişiklikler yapıldı.

· Şapka,harf inkılabı,soyadı kanunu

· İsviçre Medeni kanunu

· Dil,tarih,coğrafya inkılabı

İspanya İç Savaşı:

Silahlı faşist bir örgüt olan Falanj, Fransisco Franco önderliğinde Cumhuriyete karşı çıktı. Yaklaşık 1 milyon kişinin öldüğü İspanya İç Savaşının ardından Franco devlet başkanı oldu. 2. Dünya Savaşında Franco, kendisini destekleyen Hitler ve Mussolini'yi destekledi. Bu yüzden Batıdan dışlandı.1955'e kadar BM'ye alınmadı.

 

 

 

1944 Irkçılık-Turancılık Davası

 

Pan- Turancılık Akımı. Prof. Zeki Velidi Togan,Reha Oğuz Türkkan,Nihal Atsız 1940 da , Türkçü,ırkçı ya da turancı Bozkurt ve Gökbörü dergilerini çıkarıyorlardı. Reha Oğuz,Cihat Savaşver,Ceyhun Kansu,Hikmet Tangu ,Gürem adlı bir örgüt kurdular. Bu örgütün amacı; Türk soyundan gelmeyenlerin elindeki hükümeti,zorla almak amacıyla kurulmuştur. Bazı subaylar ve Atatürk muhaliflerinin desteklediği bu grup, yabancı bir hükümetle temastaydılar ve silah yardımı alacakları teyidi verilmişti. TBMM baskını amaçlanarak mebusların hepsini tutuklamayı düşünüyorlardı. "Türkiye'de yalnızca Türk soyundan gelenler yaşamalıdır. Özellikle devlet mekanizmasına katiyen karışık ırklar getirilmemelidir. Karışıklıklar çıkarsa çok az kalacağımızdan Asya'daki Türklerle birleşmemiz zordur."(Alparslan Türkeş)

Askeri Mahkeme 29 Mart 1945 kararı:Prof. Zeki Velidi Togan 10 yıl, Reha Oğuz Türkkan 5 yıl 5 ay, Nihal Atsız 6 yıl, Necdet Sancar,Fethi Tevetoğlu, Üst. Alparslan Türkeş ve Cemal Oğuz çeşitli cezalar aldılar.25 Ekim1947 salındılar. Askeri Yargıtay kararı bozdu.31 Mart 1947 tüm sanıklar tahliye edildi.1944'te yargılananlar, 70'lerde iktidar oldular,80'lerin siyaset ve ideolojisini yönlendirdiler.

(Vicdani ile Efruz askerde)

2. Dünya Savaşı

Avrupa'da Hitlerin 1933'te iktidara gelmesi ve Nasyonel Sosyalizm( Nazizm) adıyla devletçi ve milisliğe dayalı partizan rejimini kurması,bu milletin savaş isteklerini kuvvetlendirdi. I. Dünya Savaşı sonunda mağlup Almanya'ya kabul ettirilen Versay Ant. Almanlar için ağır hükümler getirmişti. Almanya bu hükümleri hiç benimseyemedi. Fırsat buldukça çiğnedi ve silahlanmasını artırdı. Öte yandan Hitler "Kavgam"adlı eseriyle Almanya milletine savaşı aşılayan bir felsefe empoze ediyordu. Bu eserinde Hitler, Almanların hepsinin aynı bir ülkede ve aynı lider başkanlığında olmasını savunuyordu. Hitler Almanya'nın hayat sahası içinde olduğunu iddia ettiği Avusturya'yı, Çekoslovakya'nın Almanların yaşadığı Südetler bölgesini ve Polonya'nın bazı yerlerini istiyordu. Savaşa kadar Avusturya'yı işgal etti, Südetler'i aldı. Polonya'dan Almanya'nın Danzing bölgesine geçmek için arazi istedi verilmeyince savaşa girdi.

 

Öte yandan, İtalya da 1936'da Afrika'da Habeşistan'a saldırdı. Akdeniz'de de eski Romalıların deyimi olan "Bizim Deniz" politikasına yönelmiş,Güney Türkiye,Yunanistan ve Arnavutluğu tehdit ediyor.1939'da Arnavutluğu işgal etti,savaş sonrasında da Yunanistan'a girdi. Asya'da da Japonya, 1937'de Çin'e saldırmış ve bir kısmını işgal etmişti. Japonya'da "Güney Asya Orta Refah Alanı" ismiyle bir proje yapmış,birçok Asya bölgesi üzerinde gözü bulunuyordu. Bu üç devlet, çeşitli antlaşmalarla arlarında bir blok ( mihver-avis) kurdular ve II. D. Savaşı'nı "Mihver Devletleri" olarak birlikte yürüttüler.

 

Mihvere karşı da müttefikler denilen İngiltere, Fransa ve diğer birçok batılı ülke bir blok kurmuştu. 1941' de Rusya,Almanya'nın saldırmasıyla ve ABD'de Japonya'nın kendisine Pearl Harbour'da saldırmasıyla müttefiklere katıldılar. Zamanla BM şeklini alan bu blok ülkeleri sayısı 56'ya kadar varmıştır.

II.D. Savaşı, 1 Eylül 1939'da Almanya'nın Polonya'ya saldırısı ile başlamış,diğer devletlerin katılımı ile 5 yıl sürmüş, 7 Mayıs 1945'de Almanya'nın teslimi ile Avrupa'da son bulmuş, 2 Eylül 1945'de de Japonya'nın teslim oluşu üzerine tamamen bitmiştir. Türkiye de 23 Şubat 1945'de Almanya ve Japonya'ya savaş ilan ederek çatışmalara fiilen katılmamıştır.

Ruslar da Finlandiya ile hareket ederek Polonya'ya saldırdılar. Almanlar batıda Fransa,Belçika, Hollanda, Danimarka ve Norveç'i işgal ettiler. Diğer yandan da Yugoslavya, Yunanistan,Macaristan, Bulgaristan ve Romanya'ya kadar Balkanları da hakimiyetleri altına almışlardır.1941 yılında Barbarossa Harekatı ile Alman-Rus Savaşı başladı. Ancak ABD'nin Pearl Harbour baskını sonucu savaşa girmesiyle kendisinin tehlikesiz yerde bulunup sanayiinin savaş amacıyla geliştirilmesi ve müttefiklere ( İng. ve Rusya'ya ) yardımı artırması sonucu, savaş talihi Alman , İtalyan ve Japon kuvvetlerinin aleyhine dönmüştür. Müttefiklerin İtalya'yı işgale başlamaları sonucu, Almanlar çekildi,Mussolini devrilerek ,1944'te İtalya mütareke yaparak teslim oldu.

Rusya, Almanlarla çarpışan kuvvetlerinin yükünü hafifletmek için, batıdan da müttefiklerin Avrupa'ya saldırmasını istedi. Böylece bir "İkinci Cephe" açılacaktı. Müttefiklerin Overload Harekatı olarak andıkları bu planla 1944'de General

Eisenhower'in yönetiminde Normandiya'ya büyük bir çıkarma yapıldı. Almanya'nın bir kısmı müttefiklerin bir kısmı da Berlin de Rus kuvvetlerinin eline geçti. Hitler intihar etti. Amiral Dönitz devlet başkanı oldu ve 7 Mayıs 1945'de Reims'de kayıtsız şartsız teslim antlaşmasını imzalamasıyla Avrupa'da savaş sona ermiş oldu.

Pasifik'te Japonların direnmesi sonucu 5 Ağustos 1945'de Hiroşima'ya ilk atom bombası atıldı. 8 Ağustos'da da Rusya Japonya'ya savaş ilan etti. 9 Ağustos'da Nagasaki'ye ikinci atom bombası atıldı ve 14 Ağustos'da da Japonya kayıtsız şartsız teslim oldu. Böylece II. D. Savaşı sona erdi. Hiroşima'da 60 bin, Nagasaki'de 36 bin kişi atom bombasıyla ölmüştür.

SAVAŞ SIRASINDAKİ DİPLOMATİK TEMASLAR

 

Ø Hitler, 19 Temmuz 1940'da yardımcısını gizlice İngiltere'ye göndererek, barış teklifinde bulundu. Kabul edilmedi.

Ø 1941 Ağustos, ABD başkanı Roosevelt ile İngiltere Başbakanı Churchill Atlantik'te bir savaş gemisinde buluşarak "Atlantik Yasası"nı imzaladılar.

Ø 1942'de Almanya'ya savaş açmış olan 26 devletin imzası ile Washington'da "BM Beyannamesi"imzalandı. Atlantik Yasasındaki prensipler kabul olunarak son zafere kadar savaşın sürdürülmesi kararlaştırıldı.

Ø 30 Ocak 1942'de Adana'da Türkiye Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile Churchill görüştü ve Türkiye'nin savaşa katılması konuşuldu. İnönü ihtiyatlı davrandı ve önce önemli askeri malzeme istedi.

Ø 1945'de Yalta Konferansında, Roosevelt, Churchill, Stalin toplanarak Uzakdoğu'daki durumun geleceğini,Almanya'nın geleceğini,savaş tazminatlarını,BM'nin kuruluşunu, Polonya meselesini, İran ve Boğazlar konularını görüştüler. Bazı yazarlar buna " dünyanın taksimi konferansı" demişlerdir.

Ø 17 Temmuz 2 Ağustos Postdam Konferansında ABD, İngiliz ve Sovyet liderleri tekrar biraraya geldiler. Ancak Roosevelt ölmüş, yerine Harry Truman geçmiştir. Churchill de seçimleri de kaybettiğinden yerini alan Atlee İngiltere'yi temsil etmiştir. Rusya'yı yine Stalin temsil ediyordu. Almanya Hakkındaki Kararlar: Şimdilik bir hükümet kurulmaması, ekonomik ve endüstriyel, büyük karteller, tröstler ve sendikaların dağıtılması, savaş sonrası üretimin kısıtlanması öngörülüyordu. Doğu Prusya'daki Königgsberg ve civarı Rusya'ya bırakılıyordu. Polonya'n ın batı sınırı Order-Neisse hattı oluyor, Çekoslovakya, Macaristan ve Polonya'daki Almanlar için de göç kararı alınıyordu.

Ø 25 milyon sivil öldü. 5- 6 milyonu Nazizmle yok edilen Yahudi çoğunluktu. Ruslar 17 milyon,Almanya 6 milyon, ABD 259 bin.7,5 milyon kişi Almanya'da evsiz kaldı. Rusya'da 6 milyon ev yıkıldı. Almanya Doğu-Batı olarak ikiye ayrıldı. Doğu Avrupa ülkelerinde ( Polonya, Romanya,Macaristan,Çekoslovakya,Bulgaristan,Arnavutluk) kominist rejim kuruldu. Çin de de kominist rejim kuruldu.

Refik Saydam:1942- Sağlık ve Sosyal yardımlaşma Bakanı

İspanya İç Savaşı: (1936)

Silahlı faşist bir örgüt olan Falanj, Fransisco Franco önderliğinde Cumhuriyete karşı çıktı. Yaklaşık 1 milyon kişinin öldüğü İspanya İç Savaşının ardından Franco devlet başkanı oldu. 2. Dünya Savaşında Franco, kendisini destekleyen Hitler ve Mussolini'yi destekledi. Bu yüzden Batıdan dışlandı.1955'e kadar BM'ye alınmadı.

 

San Fransisco Konferansı- 1945

 

26 Haziran'da 50 ülke ile BM antlaşması imzalandı. BM bildirisini imzalamış 46 ülke ile mihver devletlerine karşı savaşmış olan 20 ülke temsil edildi. Savaş devam ederken yapıldı.

Küçük devletlerin istekleri; örgütün, bütün ülkelerin eşitlik ilkesi çerçevesinde temsil edildiği Genel Kurulun yetkilerinin genişletilmesi,büyük devletlerin veto yetkisinin sınırlandırılması. Çoğunlukla büyük devletlerin istekleri kabul edildi.

İNÖNÜ DEVRİ ve BUNALIMLI SAVAŞ YILLARI

 

İsmet İnönü, Atatürk'ün ölümünden sonra II. Cumhurbaşkanı seçildi. Devlet ve parti başkanı olarak devrinin tek şefiydi. Devletçilik politikasını sürdürdü. KİT'ler aracılığıyla sanayiyi geliştirmek istemiş ve bu yönde önemli adımlar atmıştır.

 

İnönü, çeşitli dengeleri aynı anda kurabilmek ve ülkenin durumunu birkaç yönden güvence altına almak amacıyla Türkiye'yi savaşın dışında tuttu. 23 Ağustos 1939'da Sovyet- Alman Ant. imzalandığında ,bu beraberliğin Türkiye aleyhine sonuçlanacağını düşünen İnönü, Fransa ve İngiltere ile de anlaşarak ekonomik yardım aldı. ( 13 Ekim 1939)Daha sonra Sovyetler Birliği ile bu ülkenin Türkiye'ye saldırmayacağı güvencesini alan bir antlaşma imzaladı. ( 25 Mart 1941) Sovyetler Birliğine saldırmasından birkaç gün önce de Almanya ile bir saldırmazlık antlaşması yapmıştı. ( Haziran 1941) Almanya ,Türkiye'den krom almak için girişimde bulundu. Stratejik bir hammadde olan kromun Almanlara satışına İngiltere fazla tepki göstermemeyi yeğledi. ABD, bu satışa şiddetle karşı çıktı. Türkiye'ye yaptığı silah yardımını bir süre kesti. Ancak, ABD başkanı Roosevelt'in Türkiye savunmasının ABD savunmasından daha önmeli olduğu yönündeki açıklaması üzerine Türkiye'nin de " Ödünç verme ve kiralama" kanunundan yararlanmasına izin verildi. 1943'te Roosevelt ve Churchill, İnönü'yü davet ederek, ondan Türkiye'nin savaşa katılmasını istediler. İnönü, Balkanlardaki Alman ordularının gücünden bahsederek, bu ordunun kısa sürede Trakya ve Boğazları alacağını, bu durumdan da bölgeye daha sonra "kurtarıcı"olarak gelecek Sovyetlerin faydalanacağını anlattı. Türk ordusu yeterince donatılırsa savaşa girebileceklerini söyledi. Türkiye'nin istediği araç ve gereç çok fazla bulundu. Bu araçların tesliminin çok zaman alacağı, Türkiye'nin zaman kazanmaya çalıştığı söylendi. Türkiye'ye yardım tümüyle kesildi. Bazı Alman savaş gemilerinin Boğazlardan sivil gemi gibi geçmesi olayı da ( Haziran 1944)Müttefiklerle ilişkileri olumsuz etkiledi. Dışişleri bakanı Numan Menemencioğlu istifa etmek zorunda kaldı. Müttefiklerin eleştirilerine sebep olan krom satışı Türk-Alman Ticaret antlaşmasının bitmesiyle sona erdi. 2 Ağustos 1944'te Almanya ile ilişkiler kesildi. Yalta Konferansı'nda yeni kurulacak bir uluslar arası örgüt için San Fransisco'da bir toplantı yapılması ve bu kurucular toplantısına yalnız Almanya'ya savaş ilan etmiş ülkelerin katılması kararı alındı. Bunun üzerine Türkiye, savaşın bitimine kısa bir süre kala ABD,İngiltere ve SSCB nin yanında yer alarak Almanya ve Japonya'ya savaş ilan etti. Böylece 24 Ocak 1945 tarihli BM bildirisini imzaladı.5 Mart 1945 tarihinde San Fransisco Konferansı'na davet edilen Türkiye, BM Kurucu Üyeleri arasında yer aldı.

( Vicdani ile Efruz çalışma hayatında ve gazetedeler)

SAVAŞ SONRASI TÜRKİYE

 

Türkiye,II. D. Savaşı'na girmemiş ama savaştan olumsuz etkilenmiştir. Savaş boyunca büyük bir ordu silah altında tutulmuş, fiyatlar hızla yükselmiş, temel gıda maddelerinin çoğu karneye bağlanmış, birçok madde bulunamaz hale gelmiş veya karaborsaya düşmüştür.

 

1945 TOPRAK REFORMU

 

Yeni çıkarılan yasaya göre; herkese 50 dönüm toprak sahibi olma hakkı verilecek gerisi kamulaştırılarak toprağı olmayan köylülere dağıtılacaktı. Böylece herkesin kendi toprağından mahsulünü elde edebilmesi planlandı. Bu yasaya, CHP'nin sağ kanadı özellikle Menderes şiddetle karşı çıktı ve böylece DP'nin tohumları atıldı. Muhalefet:"Bir amelenin apartmanın şu katı benimdir "diyebilme hakkı doğuyor!

DP 1950'de iktidara geldiğinde ilk olarak bu,17. maddeyi değiştirdi.

Dönemde faaliyet gösteren ve binlerce öğretmen yetiştiren, her köylünün okuma yazma öğrenmesini sağlayan Köy Enstitülerine karşı, koministlik propogandası yapıldığı gerekçesiyle ciddi bir muhalefet oluştu. Pek çok öğretmen ve öğrenci gözaltına alındı. Yüksek Köy Enstitülerinde sağ ve sol gençliğin karşı karşıya getirildiği iddia edildi. Kansız ve silahsız bir devrim yapılmaya çalışıldığı ileri sürüldü.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ÇOK PARTİLİ DÖNEME GEÇİŞ

 

Dünyada esmeye başlayan özgürlük ve demokrasi rüzgarlarına, gerekse savaş sıkıntılarının doğurduğu toplumsal tepkilere seyirci kalınamadı. İsmet İnönü, 1945 yılından önce rejimin liberalleşmesi gereğinden söz etti. Ardından muhalefet partisine olan ihtiyacı dile getirdi. Açtığı bu yoldan CHP'nin içinden DP'nin doğmasını, 1946'da CHP'yi zorlamasını, 1950'de iktidar olmasını demokratik bir hoşgörü ile karşıladı.

 

Savaşın sonlarına doğru ve savaş sonrasında, tüm dünyada özellikle Avrupa'da esmeye başlayan özgürlük ve demokrasi rüzgarları iktidardaki CHP'yi de etkilemiş,partinin baskıcı yönetiminden yakınan daha çok özgürlük ve demokrasi isteyen güçlü bir muhalefet ortaya çıkmıştır.

Önceleri, başını Fuat Köprülü ile Adnan Menderes'in çektiği bu muhalefet hareketinin içinde Atatürk'ün son başbakanı Celal Bayar ile Refik Koraltan da vardı. Bu dört milletvekili tarihe " Dörtlü Takrir"olarak geçen ünlü önergelerini CHP meclis grubuna verdiler. Önergelerinde, parti tüzüğünün ve bazı yasaların değiştirilmesini istiyorlardı. İsteklerinin geri çevrilmesi üzerine Bayar, CHP'den ve milletvekilliğinden istifa etti. Menderes, Köprülü ve Koraltan ise; parti disiplinine uymadıkları gerekçesiyle CHP'den ihraç edildiler. Bayar, Menderes, Köprülü ve Koraltan 7 Ocak 1946'da DP'yi kurdular. Yeni bir partinin kuruluşu tek partinin baskıcı yönetiminden bıkmış olan toplumda büyük sevinç ve ilgi yarattı. "Demokrasinin ve liberal ekonominin"sözcülüğünü yapan DP hızla büyüdü. 1946 seçimlerinde Meclise girmeyi, 14 Mayıs 1950 seçimlerinde ise tek başına iktidara gelmeyi başardı. Böylece Türkiye'de tek parti dönemi sona ermiş, ilk kez halkın oyu ile iktidar değişmiş oldu.

( 14 Mayıs Sokağı)

DP DÖNEMİ

 

DP, 1954 seçimlerinde oylarını daha da arttırarak iktidarını perçinledi. 1957 seçimlerinde oy kaybına uğramasına rağmen 27 Mayıs 1960'a kadar iktidarını sürdürdü.

DP iktidarı 1954'e kadar süregelen zamanda ekonomiye ve halkın yaşamına elle tutulur bir canlılık getirdi. Ekonomi genişledi, halkın kazancı arttı,çok sayıda köy, yol ,su ve elektriğe kavuştu. Yeni alanlar tarıma açıldı,makineli ziraate başlandı.

İnönü zamanında benimsenmeye başlanan Amerika ile yakın işbirliği DP iktidarı döneminde dış politikaya yeni boyutlar getirdi. Missouri zırhlısının İstanbul ziyareti

( 1946),Truman Doktrini ve Marschall planının uygulamaya konmasıyla Amerika'dan ilk askeri ve ekonomik yardımlar gelmeye başladı. DP iktidarı döneminde Türkiye Kore Savaşı'na katıldı, NATO'ya üye oldu.( 1952)Yabancı sermaye yatırımları ve yabancıların petrol aramaları teşvik edildi.

Marschall Yardımı

 

1948-1951 yılları arasında, II. D. Savaşı'ndan sonraki dönemde, ABD tarafından Batı Avrupa ülkelerine yönelik olarak uygulamaya konulan yardım planı çerçevesinde Batı Avrupa ülkelerine yapılan ekonomik yardımlar. Avrupa Kalkınma Programı

( ERD)çerçevesinde OEEC örgütü tarafından koordine edilmiştir. 11,4 milyar dolar tutarında olan bu yardımların %90' ını karşılıksız yardımlar oluşturmaktaydı. Yardımın %24'ü İngiltere, % 20'si Fransa, % 11'i Almanya, %10'u İtalya, geri kalanı ise diğer Avrupa ülkeleri arasında dağıtılmıştı. Önemsiz ölçüde olmak üzere Türkiye de bu yardımlardan yararlanmıştır.

Ø 1954'ten itibaren DP iktidarının halktan aldığı destek azalmaya başladı. Bunun başlıca nedeni, dış piyasalardaki elverişli konjonktürün sona ermesi ve ekonomide bozulma belirtilerinin ortaya çıkmasıdır. Hızla büyüyen enflasyon, özellikle büyük kentlerdeki sabit gelirlilerin, asker ve sivil bürokrasisinin maddi durumunu sarsmıştı. Halktaki hoşnutsuzlukla birlikte muhalefetin ve basının eleştirileri de sertleşmiştir. Bu eleştiriler karşısında iktidarın soğukkanlılığını yitirdiğine işaret eden tedbirler alındı. İnönü'nün yurt gezilerinde karşılaştığı engeller, basını kontrol altında tutmak için başvurulan yöntemler ve "Tahkikat Komisyonu"nun kurulmasıyla birlikte ülkede yaygın rejim tartışmaları başladı. Üniversite gençliği sokaklara döküldü.28 Nisan 1960 'da İstanbul Üniversitesi olayları başladı. Sıkıyönetimin ilan edilmesiyle daha da gerginleşen ortamda, Silahlı Kuvvetler 27 Mayıs 1960 sabahı yönetime el koydu.

( Gazete İdarehanesi,Vicdani Mahzun Kalplerde)

27 MAYIS HAREKATI ve ARA DÖNEM

 

DP'yi iktidardan düşürmek, özellikle İnönü sempatizanı birçok subaya siyasal ve ekonomik sorunların çözümü, ülkeyi ve demokrasiyi kurtarmanın vazgeçilmez önkoşulu olarak görülüyordu. Silahlı Kuvvetlerin çeşitli kademelerinde Milli Birlik Komitesi adı altında örgütlenen bu subaylar 27 Mayıs 1960 sabahı planlı bir şekilde harekete geçerek, DP iktidarını devirerek yönetime el koydular. Sabahın ilk saatlerinde yayınlanan ihtilal bildirgesinde ,harekatın demokrasiyi kurtarmak ve kardeş kavgasını önlemek için yapıldığı bir gün, hiçbir şahsa ve zümreye yapılmadığı, en kısa sürede seçimlere gidileceği ve yönetimin sivillere devredileceği açıklanıyor, NATO ve CENTO'ya bağlı kalınacağı bildiriliyordu.

Devrik Cumhurbaşkanı, başbakan,bakanlar ve iktidar partisine mensup milletvekilleriyle önde gelen yöneticiler, Harp Okulunda gözaltına alındılar. Org. Cemal Gürsel,Cumhurbaşkanı,başbakan ve Genelkurmay Başkanı oldu. MBK, yasama görevini üstlendi ve 17 Haziran 1960'ta çoğu sivillerden oluşan yeni bir hükümet kuruldu.

İhtilal yönetimi,ilk güçlüğü MBK üyeleri arasındaki görüş ayrılığı nedeniyle yaşadı. Üyelerden bir bölümü biran önce seçimlerin yapılmasını isterken,diğer bölümü köklü reformlar gerçekleştirildikten sonra seçimlerin yapılmasını öngörüyordu .İkinci gruptakiler 13 Kasım 1960'ta tasfiye edilerek yurtdışında çeşitli görevlere atandılar.

MBK, aynı yılın Aralık ayında yeni anayasa ve seçim yasasını hazırlamakla yükümlü

" Kurucu Meclis"in oluşturulmasını kararlaştırdı. Çeşitli kuruluşların temsilcilerinden oluşan kurucu meclis; 5 Ocak 1961'de görevine başladı. Üniversite çevrelerinde alınan anayasa taslakları, meclisin özel komisyonlarında biçimlendirilerek tartışmaya sunuldu. Kurucu Meclisin son şeklini verdiği anayasa 9 Temmuz 1961'de yapılan referandum sonucu kabul edilerek yürürlüğe girdi. MBK, 15 Ekim 1961'de yapılan seçimlerle iktidarı sivillere bıraktı. MBK' nın 22 üyesi, anayasa gereğince "Tabii Senatör" olarak parlamentoya girerken Cemal Gürsel cumhurbaşkanı seçildi.

27 Mayıs 1960 sabahı, devrilen DP iktidarının yöneticileri,MBK tarafından Yassıada'da kurulmuş olağanüstü bir mahkeme olan Yüksek Adalet Divanında yargılandılar. Mahkeme,anayasayı ihlal ile suçladığı DP yöneticilerinden 15'ine idam,diğerlerine de ağır hapis cezaları verdi. İdam cezalarından 12'si MBK tarafından müebbet hapse çevrildi. DP iktidarının başbakanı Adnan Menderes,Dışişleri Bakanı Fatih Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idam edildiler. Diğer tutukluların tümü, 1964'e kadar çeşitli af girişimleriyle serbest bırakıldı.

YASSIADA MAHKEMELERİNDE DP'YE AÇILAN BAZI DAVALAR

 

Ø CHP'nin mallarına el konularak haksız kazanç elde edilmesi

Ø Meclis oturumlarının yayınlanmak istenmemesi

Ø Kırşehir'in ilçe yapılması ( DP'nin genel seçimlerde Kırşehir'den az oy alması neden olarak gösteriliyor)

Ø Hakim teminatı getirilmesi,mahkemelerin bağımlı olması

Ø Seçim kanunundaki antidemokratik değişiklikler

Ø Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun çıkarılması

 

· Köpek Davası: ( Celal Bayar ve Nedim Ökmen)Nüfuz ve makam suiistimali: 1000-1500 lira değerindeki bir köpeğin, Orman Çiftliğine 20 bin liraya zorla satın aldırılması

· 6-7 Eylül Davası:6-7 Eylül 1955 tarihinde İstanbul halkını, kentte yaşayan Rum azınlığa karşı saldırıda bulunmaya kışkırttığı gerekçesiyle Cumhurbaşkanı, Başbakan,bazı illerin valileri ve üst düzey yöneticilerle bir takım diplomatlar sanık sandalyesine oturtuluyordu.

· Bebek Davası:Adnan Menderes'in, Opera Sanatçısı Ayhan Aydan'dan yeni doğmuş gayrı meşru çocuğunu,Dr. Fahri Atabey'e öldürttüğü iddia olunuyordu.

Mahkemede ,bir zarf içerisinden çıkarılan kadın iç çamaşırları ve bazı açık fotoğraflar

gösterildi.

· Barbara Davası:Refik Koraltan'ın devletten aldığı döviz tahsisini amacına uygun olarak kullanmadığı iddia edilerek kendisinin hatıra defterinden şu notlar okundu:Matmazel Barbara dün gece geldi. Almanca,İngilizce,Fransızca ve İtalyanca dillerini ana dili gibi konuşuyor. Yaşı 25, sarışın,gürbüz,terbiyeli ve zeki.. Refik Koraltan hasta eşine bakıcı olarak Matmazel Barbara'yı getirtmiş ve özel hayatı konusunda devlet kaynaklarını suiistimal etmiştir.

· 27 Mayıs ihtilali öncesinde Ankara ve İstanbul 'da üniversitelerde yaşanan olaylar. Bayar'ın göstericilere ateş emri verdiği iddiası.

· Halkevlerinin kapatılması

· Dikta rejiminin kurulması

HAREKETLİ 1960'LAR VE AP DÖNEMİ

27 Mayıs ihtilalini izleyen ilk genel seçimlerde ilginç bir tablo ortaya çıkarmıştır. DP'nin devamı oldukları iddiasıyla siyaset sahnesine çıkan iki parti,AP ve Yeni Türkiye Partisi toplam olarak, 1957'de aldığı oylardan fazlasını elde etmiştir. CHP'nin oyları ise % 41'den %37'ye düşmüştür. Bu sonuç,halkın siyasal eğilimlerinin değişmediğini hatta ihtilale tepki gösterdiğinin bir ifadesiydi.

Türkiye'nin 1960 ve 1970' li yıllardaki siyasal yaşamını büyük ölçüde etkileyecek olan AP 11 Şubat 1961'de kuruldu. Partinin ilk genel başkanlığına Emekli Org. Ragıp Gümüşpala getirildi. İhtilali izleyen seçimlerden sonra İsmet İnönü'nün başkanlığında kurulan ilk hükümet,CHP-AP koalisyonuydu. Bu ortak hükümet sivil rejime dönüşü kolaylaştırmakla birlikte iç uyumsuzluğu nedeniyle uzun ömürlü olamadı. Gümüşpala'nın 1964'te ölümüyle boşalan AP genel başkanlığına DSİ eski genel müdürü Süleyman Demirel seçildi. AP,1965 seçimlerinde oyların %53'ünü alarak tek başına iktidara geldi. Bu seçimlerin bir özelliği de Türkiye'de ilk kez sosyalist bir partinin, TİP'in seçimlere katılması ve 15 milletvekilliği kazanmasıdır.

Fransa'da 1968'de başlayan ve tüm dünyaya yayılan öğrenci eylemleri, 60'lı yılların sonuna doğru Türkiye'de de başladı. Başlangıçta üniversitelerdeki öğretim biçimine ve sınav sistemine bir başkaldırı niteliği taşıyan bu eylemler, bir süre sonra siyasal ve ideolojik içerik de kazanacaktı.

( Efruz ,AP listesinden milletvekili)

12 MART DÖNEMİ ve CHP'DEKİ DEĞİŞİM

 

12 Mart 1971'de Genelkurmay Başkanı ve dört kuvvet komutanının ortak muhtırası, anarşi ve terörü önlemek, rejimi esenliğe kavuşturmak gerekçesiyle,reformları Atatürkçü bir görüş ile gerçekleştirecek partilerüstü bir hükümetin oluşturulmasını istemiş,aksi durumda, ordunun idareyi doğrudan üstleneceğini duyurmuştu. Bu koşullarda yasal hükümetin başbakanı Demirel aynı gün istifasını Cevdet Sunay'a verdi.

( Efruz, Zürih'e kaçtı, Vicdani ise hastanede)

12 Mart'ın ilk hükümeti CHP'den Nihat Erim tarafından kuruldu. " Sosyal bünyede derin rahatsızlıklar müşahede edildiğinde bunu gidermenin yolu,bir müddet için hürriyet ilahının üzerine şal örtmek,yukarıdan aşağı bir otorite tesis etmektir. Siyaset ilmi ve sanatı üzerinde zihin yormuş, devlet nazariyeleri atmış olan belli başlı müelliflerin müşterek kanaati budur"( Nihat Erim)Üniversite gençliğinin ayaklanması üzerine "Balyoz gibi ineceğiz"sözleri, onun tarih yapraklarında önemli bir yer edinmesini sağlamıştır!Bakanların önemli bir bölümünü "beyin takımı"olarak nitelendirilen teknokratlar . Partilerüstü nitelikte olan ve reform yapmak iddiasındaki hükümetin ilk icraatı sıkıyönetimi ilan etmek ve sert önlemler almak oldu. Anayasanın bazı önemli maddeleri değiştirildi. I. Erim Hükümeti, iç çelişkilerin yarattığı uyumsuzluğa daha fazla dayanamayarak yerini II. Erim Hükümeti'ne bıraktı. Fakat Başbakan Erim, rejime içten ve dıştan gelen tepkiler sonucu bir kez daha istifa etti. Yerine, onun kabinesinde Milli Savunma Bakanı olan Fethi Melen getirildi. Onu izleyen Naim Talu hükümeti ise bir çeşit demokrasiye geçiş süreci başlattı.1973'de TBMM'de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimini 12 Mart'ın adayı Fahri Gürler kaybetti,Ap ve CHP'nin ortak adayı,Fahri Korutürk kazandı.

12 Mart Döneminden:

· Orduya uyanık ol derken,Türk Ordusu uyanık değildir demek isteniyor,oysa Türk ordusu uyanıktır.( Tutuklama nedeni)

· Soldan sağa,sağdan sola,salla bayrağı düşman üstüne türküsü ( kominizm propagandası-tutuklama nedeni)Sanık: Uğur Mumcu

· Bu arada CHP'de 1969 yılından başlayarak ilginç gelişmeler yaşanmış,12 Mart rejimine karşı izlenecek politikada genel başkan İnönü ile anlaşmazlığa düşen Genel Sekreter Bülent Ecevit ve arkadaşları MYK üyeliğinden istifa etmişlerdir. Bu ekip, 12 Mart dönemi süresince parti içi mücadele sürdürdü.1972 kurultayında Ecevit ve arkadaşları,İnönü'nün ekibine karşı parti yönetimine adaylıklarını koydular. Ecevit'in listesinin kazanmasıyla İnönü Genel Başkanlığından,Milletvekilliğinden ve CHP üyeliğinden istifa etti. Hemen toplanan olağanüstü kurultayda Ecevit Genel Başkan seçildi ve CHP'de yeni bir dönem başladı.

SAVAŞ YILLARI TÜRKİYE

 

Savaş dışı kalmak için her türlü diplomatik manevraya başvuran Türk hükümeti 17 Şubat 1941'de Bulgaristan, 14 Mart 1941'de SSCB ve 18 Haziran 1941'de de Almanya ile saldırmazlık antlaşmaları imzaladı. Bununla birlikte savaşın gerginliği hükümetin her alana müdahale etmesi gibi bir zorunluluğu getirmişti. Ekmeğin vesikaya bağlanması, Ocak 1940'da Milli Koruma Kanunu'nun kabul edilmesi gibi önlemler halkta hoşnutsuzluk yaratmasına rağmen uygulandı. Savaşın olağanüstü koşullarında kabul edilen Milli Koruma Kanunu devleti yetkilendirirken özel girişimi de vesayet altında tutuyordu. Buna göre hükümetin müdahalesine olanak tanıyan durumlar,bir seferberlik,savaşa girme olasılığı ve Türkiye'yi ilgilendiren yabancı devletler arasındaki bir savaş durumunda söz konusu olmaktaydı.

1942'de Refik Saydam'ın ölümü üzerine başbakanlığa getirilen Şükrü Saraçoğlu'nun önemli icraatlerinden biri; 1908'den beri varlığını koruyan Mebus Seçim Kanunu'nun yeniden düzenlenmesiydi. Saraçoğlu hükümeti,bir yandan da ekonomik konulara el atarak Milli Koruma Kanunu'nda, devletin müdahalesini azaltıcı bazı değişikliklere gitti. Yeni hükümetin aldığı kararlar, enflasyonu ve mal kıtlığını doğurdu, karaborsayı da ortadan kaldırmadı. Bunun üzerine 1942 Kasımında Varlık Vergisi ve 1943 Mayısında da Toprak Mahsulleri Vergisi kanunlarıyla karaborsa ve çiftçiliğe karşı iki önlem alındı. Varlık Vergisi şehirdeki savaş zenginlerini ve özellikle gayri müslimleri kapsıyordu. Müslüman Türklere karşı hoşgörülü davran ılırken ekonomide büyük pay sahibi olan gayri müslim Türklerin ödeyecekleri vergi miktarı olağanüstü yüksek tutuldu. Belirlenen verginin 15 gün içinde ödenmemesi durumunda da ilk aşamada cezalı vergi ödenmesi,yine ödenmemesi durumunda ise zorunlu çalışma yükümlülüğü kondu. Ayrıca vergi borçlusunun eşinin, birlikte oturan anne ve babasının ve çocuklarının varlıkları da el konulabilecek mallar kapsamına alındı. Vergisini ödemeyen 2000'in üzerinde vatandaş çalışma kamplarında toplanırken, bütün bu kargaşalar içerisinde bunlardan 21'i hayatını kaybetti. Varlık Vergisi uygulaması yalnızca Türkiye'de değil,müttefik devletlerde de yankı uyandırdı. Almanya' nın savaşta başarılar kazandığı bir dönemde uygulanmaya başlanması ve vergi kapsamına alınanlar arasında Yahudi ırkından mükelleflerin çok olması, Türk hükümetinin ırkçılık suçlamalarına hedef olması sonucunu doğurdu. Bu kanun,savaş sonrası kaldırıldı.

1939 ERZİNCAN DEPREMİ: Nüfusun 10000 kadarı hayatını yitirdi. İl genelinde 32000 kişi öldü. 7000 bina yıkıldı. Halkın bir bölümü ülkenin çeşitli yerlerine yerleştirildi.1940'da nüfus 12000'e indi.

 

7 Eylül 1946 DEVALÜASYONU: TL, % 116 oranında devalüe edildi. Dışalımdaki fiyat denetimi ve miktar kısıtlamaları kaldırılmış ve yeni bir ticaret rejimine geçilmiştir. 1950'den sonra başlayan sabit kur ile serbest dışalım ilkelerine dayanan liberasyon politikası 1952 yılından sonra döviz darboğazı oluşturmaya başladı. IMF'nin önerisiyle1958'de % 320 devalüasyon yapıldı.

TRUMAN DOKTRİNİ: ABD başkanı Harry Truman'ın Rusların yayılmasını önlemek amacıyla Türkiye ve Yunanistan'ın askeri ve ekonomik yönden yapılanmasını öngören politikası.27 Mayıs 1947'deki anlaşmayla her iki ülkeye de 400 milyon $ lık yardım yapılması kararlaştırıldı.

 

Joseph Maurice RAVEL: Fransız besteci. ( 1875-1937)İzlenimci müziğin en büyük ustalarından. Sanatçının besteci olarak ünü, piyano ve orkestra için bestelediği yapıtlara dayanır.

 

 

 

DP İKTİDARI

 

- Gelenekselleşmiş laiklik ilkesi aşınmaya başladı. Dış politikada büyük ölçüde ABD ve Batı yandaşlığı benimsendi. ( Kore'ye asker gönderme kararı ve 1952'de NATO'ya üye olunması)1955'te de Bağdat Paktı'na katılan Türkiye, ABD'nin SSCB'ye uyguladığı "çevreleme politikası"nın öncü takipçilerinden biri oldu. Bu uygulamalara muhalefet edenlere karşı çok sert tepkiler alındı. Böylece, seçimlerden önce demokratikleşmenin savunucusu olan DP, giderek otoriter bir yönetim kurdu.

İktidarın ilk yıllarında,Batı ülkeleriyle kurduğu iyi ilişkiler sayesinde büyük bir ekonomik kalkınma sağlayan DP, 1954 seçimlerinde oy oranını arttırarak 503 milletvekili çıkardı. İkinci DP hükümeti, göreve gelir gelmez bir yandan memurlara karşı bir dizi önlem alırken, bir yandan da basına karşı tutumunu iyice sertleştirdi.1955'te Yunanistan'ın Kıbrıs'ı ilhak etmek istemesiyle başlayan bunalım, 6 Eylül 1955'de Atatürk'ün Selanik'teki evine bomba atıldığı kışkırtmasıyla iç karışıklıklara dönüştü. İstanbul ve İzmir'de azınlıklara yönelik yağmacılık ve şiddet olayları( 6-7 Eylül Olayları) üzerine, İstanbul,İzmir ve Ankara'da sıkıyönetim ilan edildi. Yoğun tepkiler karşısında önce İçişleri Bakanı Namık Gedik, ardından bütün bakanlar istifa ettiler. Menderes, dördüncü kabinesini kurarken 6- 7 Eylül Olayları'ndan iktidarı sorumlu tutan basına ispat hakkı verilmesini savunan bir grup milletvekili DP'den ayrıldı. 20 Aralık 1955'te Hürriyet Partisi'ni kurdular.

SERTLEŞEN SİYASİ YAŞAM

 

Yeni seçim dönemi yaklaşırken, DP'nin muhalefet üzerindeki sert tedbirlerine ve ülke ekonomisindeki çöküntüye tepki olarak muhalefet partileri birleşme kararı aldılar. Bu girişimleri engelleyen ve seçimleri bir yıl öne alan DP, 27 Ekim 1957 seçimlerinde ilk olarak muhalefetin toplam oyunu aşamadı.

DP'nin bu üçüncü ve son iktidar dönemi, muhalefetle ilişkilerdeki gerginliğin kopma noktasına geldiği ve çatışmaların sokaklara taştığı bir dönem oldu. Muhalefetin gücünü kırmak için bütün tedbirlere başvuran DP iktidarı, bir yandan da ekonomik krize çare olarak gördüğü Batı yardımını artırmak umuduyla ABD'nin uydusu gibi davranmaya başlamıştır. Nitekim 1958 yılı Temmuz ayında Irak'ta gerçekleştirilen darbeye karşı fiili müdahalede bulunmayı düşünürken ABD'nin baskısıyla bundan vazgeçti. Hatta Amerikan hükümetiyle imzalanan ikili anlaşmalarla da dolaylı bir saldırı durumunda Amerikan birliklerinin ülkeye girişine izin verdi. Bu arada 1958 yılına gelindiğinde, Türkiye Köylü Partisi'nin Cumhuriyetçi Millet Partisi'ne , Hürriyet Partisi'nin de Cumhuriyet Halk Partisi'ne katılması üzerine muhalefetin gücü oldukça artmıştı. 1959 yılında toplanan CHP kurultayındaki kararlar doğrultusunda, iktidardan partizanlığın kaldırılması,ikinci meclisin kurulması,seçim güvenliği,üniversitelerin özerkliği, basın özgürlüğü,Anayasa Mahkemesi ve Yüksek Hakimler Kurulu gibi taleplerde bulunuldu. Muhalefetin bu önerilerine iktidardaki DP'nin tek yanıtı ise, partiyi ülke çapında güçlendirmek üzere, Vatan Cephesi'ni kurmak oldu. Ayrıca, TBMM'de bir Tahkikat Komisyonu kuruldu ve partilerin bütün siyasal etkinlikleri, toplantı ve örgütlenme çalışmaları yasaklandı.

İktidar partisinin muhalefet üzerindeki bu antidemokratik baskıları ve uygulamaları halk arasında da giderek büyüyen tepkilere yol açmış,1960 yılına gelindiğinde genel hoşnutsuzluk doruk noktasına ulaşmıştı. 28-29 Nisan 1960'ta Ankara ve İstanbul'daki öğrencilerin protesto gösterileri üzerine İstanbul Üniversitesi kapatıldı ve sıkıyönetim ilan edildi. Ama bütün tedbirlere rağmen protestoların önü alınamadı ve 27 Mayıs darbesiyle hükümet devrildi.

EKONOMİK UYGULAMALAR

 

DP'nin iktidar yılları, 2.Dünya Savaşı sonrasına rastladığı için, ekonomik açıdan çok zor dönemlerden geçti. Birinci Menderes hükümetinin ekonomik hedefleri, hayatın ucuzlatılması,üretim kapasitesinin ve istihdamın artırılması, maliyetin düşürülmesi,vergi adaletinin sağlanması, gümrük tarifelerinin gözden geçirilmesi,özel sektörün ve yabancı sermayenin desteklenmesi gibi uygulamaları öngörüyordu. Önce özel teşebbüsü desteklemek üzere Ağustos 1950'de Türkiye Sınai Bankası kuruldu. Üretim ve milli gelir hızla artarken karayolu ve baraj yapımına ağırlık verildi. Ama bütün bu yatırımlarla, sanayileşmede patlama beklenirken,asıl gelişme tarım alanında oldu. CHP iktidarının savaş boyunca rezerv tuttuğu döviz ve altının kullanıma girmesi,ABD'den alınan ekonomik yardımlarla DP iktidarının ilk dört yılı iktisadi alanda büyük bir canlılık ve başarıyla kapandı. 1954 ertesi DP iktidarının ikinci döneminde ise, ekonomik sıkıntılar baş gösterdi, dış ticaret rejiminde sıkışıklıklar başladı. Dış ödemeler açığını kapatmak üzere ABD'den istenen yardım reddedilince, dış ödeme problem hailini aldı. DP iktidarının 1957 ertesi üçüncü döneminde ise ekonomik sıkıntılar giderek halka da yansımaya başladı; özellikle 1950'li yılların sonlarında karaborsa,yokluklar ve kuyruklar,Türkiye'nin gündemini oluşturmaya başladı. 1958 yılında 4Ağustos kararları alındı;Türk Parasının değeri % 320 oranında devalüe edildi. Enflasyon oranı %20 lere doğru tırmanırken yapılan zamlar, dar gelirli kesime büyük bir yük getirdi. Bir yandan da önemli ölçüde dış borç alındı ve buna karşılık Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilatı'na bir istikrar programı sunularak buna bağlı kalınacağı taahhüt edildi. Liberal bir devletçilik uygulaması olarak adlandırılabilecek bu dönemin en belirgin sonucu, canlanan Türkiye ekonomisinin önemli ölçüde dışa bağımlı hale gelmesidir.

1961 Anayasası İle; demokratik düzenin soysuzlaştırılmasını önleyecek tedbirler getirilmiş,kişilerin temel hak ve özgürlükleri ile siyasi iktidarların etkilerinden korunması gereken kurumların özerkliği güvenlik altına alınmıştır. Basın, radyo,üniversite,hakimler,sendikalar köklü garantilere kavuşmuştur. Yürütme organının yasama organına baskı yapmasının yolu tıkanmıştır.

1969 YILI İTİBARİYLE TÜRKİYE'NİN İKTİSADİ DURUMU ( AP İktidarı)

Türkiye'nin iktisadi durumu, umutsuz görünmeye başlıyor,önümüzdeki aylarda yapılması gereken dış ödemeler, mali durumu kökten sarsacak. Döviz rezervleri sıfıra inmek üzere. Yakın gelecekte, hatırı sayılır ölçüde kredi sağlama imkanı yok. İthalat çok yüksek seviyede. İhracat ise, artış gösteremiyor. Mevcut kaynaklardan birçoğunu verimli olarak işletip memleket içinde iktisadi canlılık sağlamak ve ihracat hacmini artırmak bakımından hükümet çok başarısız kaldı. Devalüasyondan kaçınmaya imkan yok.

( Amerikan hükümetinin Türkiye politikasını düzenleyen yetkilisinin sözleri)

16 Şubat 1969 Kanlı Pazar

 

Emperyalizme ve sömürüye karşı işçi yürüyüşü adı altında kanuni şartlara uygun olarak düzenlenen Hürriyet Meydanı'nda başlayıp Taksim'de biteceği bildirilen yürüyüş daha başlamadan Dolmabahçe ve Beşiktaş camilerinde toplu halde kılınan namazlardan çıkanların doğruca Taksim Alanı'na gittikleri görülmüştür. Bunlara katılan binlerce kişiyle Taksim'de ellerinde sopaları ile saldırıya hazırlanan büyük bir kitlenin toplanması herkesin gözü önünde olmuştur. Bir avuç polis ise sadece, toplanan kalabalığı bir çember altında tutmakla yetinmiştir. Durum o kadar olağanüstüdür ki, böyle bir çatışmanın istendiği hatta teşvik edildiği galip bir ihtimal olarak belirmektedir. Bu olaylar, Meclis'e özgürlükleri kaldırmak,hiç değilse kısıtlamak için bir tasarı sunulduğu sırada çıkmıştır! ( Abdi İPEKÇİ-17 Şubat 1969,Milliyet)

Orduda bir grup sivil aydınla birlikte sol bir darbe hazırlığı olduğu söylentileri ve bağımsız kalkınma sloganıyla hareket eden öğrenci hareketleri;12 Mart Muhtırası'nı getirdi.(1971)Muhtırayı verenlerin ilk işi, ordu içerisinde "sol"bir darbe hazırlamakta olan ancak 9 Mart günü faaliyetleri açığa çıktığı için başarısızlığa uğrayan 5 general, bir amiral ve 356 albayın tasfiye edilmesi oldu. Daha sonra 17 Mayıs 1971'de İsrail'in İstanbul Başkonsolosunun THKPC tarafından kaçırılmasından sonra geniş çaplı siyasi tutuklamalar ve yargılamalar yapıldı.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ÖĞRENCİ HAREKETLERİ VE KOMÜNİZM

 

Olaylar, öğrencilerin son hareketlerini aşırı solun, daha açık deyimle komünistlerin bir tertibi sayanların yanıldıklarını doğruladığı halde, bu şüphelerden-belki de maksatlı olarak-vazgeçilmediği görülmektedir. Bu iddia sahiplerinin cevaplandırmaları gereken sorular vardır:

1. Öğrencilerin hangi istekleri komünist bir düzenin kurulması ile ilgilidir?Kitapların ucuzlatılması,bursların artırılması,yurtların daha elverişli hale getirilmesi mi?Sınav yönetmeliğinin değiştirilmesi mi?Tam zaman çalışma mı?Öğrencilerin yönetime katılma istemi mi?Özel okullar sorununun çözümlenmesi mi?Asistanların durumlarının düzeltilmesi mi?

2. Üzerinde durulması gereken nokta; öğrencilerin hedeflerine ulaşmak için başvurdukları yoldur. Nitekim, bazıları önce boykot sonra işgal şeklinde gelişen hareketi "anarşi yaratmak "çabasına bağlamışlar",komünist ihtilalin provasından söz etmişlerdir.

Öğrenciler gerçekten anarşi yaratmak ve böylelikle ihtilalci teşebbüslere uygun ortam hazırlamak amacıyla mı davranmışlardır?Herkes bilmektedir ki,öğrenciler tam aksine disiplinli hareket etmişler, anarşiye yol açmamak için özel bir dikkat göstermişler ve ilk fırsatta da uzlaşmaya giderek işgallere ve boykotlara son vermişlerdir. Bütün bu olaylar sırasında ne kızıl bayraklar çekilmiştir ne de Mao'nun Lenin'in resimleri meydanda dolaştırılmıştır. Aşırı solcu, ihtilalci bir örgüt böyle mi olur?

Öğrenciler,yüksek öğretimde reform istiyorlar. Elbette her reform isteği gibi bu da sola dönük bir harekettir. Çünkü reform, düzende değişiklik demektir. Ama reformistler değişikliği, ihtilal yoluyla değil, ıslahat yoluyla isterler. Zorbalığa değil, ikna metoduna inanırlar. Öğrenciler de böyle yapmışlardır. Onları sosyalist olarak görenler belki hatalı değillerdir. Ama bu, ihtilalci değil ıslahatçı bir sosyalizm anlayışıyla ilgilidir. Hatanın büyüklüğü ıslahatçılarla ihtilalcileri aynı çuvala koymaktır. Ve işin çirkin yönü, bu hatanın bilerek,istenerek yapılmasındadır.( 5 Temmuz 1968- Abdi İpekçi-Milliyet)

Demirel başkanlığındaki hükümet döneminde siyasal nitelikteki şiddet eylemlerinde ölen gençlerin sayısı 116'yı bulmuştur. Yaralıların sayısı ise kayıtlardakilere göre 2977'dir.

Ceza Kanunu 141.m. Marksist siyasi doktrinin esası tahakkümdür,yani diktatörlüktür. Tahakküm ile hürriyet bir arada mütalaa edilemeyeceğine göre marksist siyasi akidenin de gerçek demokrasi ile bir münasebeti kurulamaz. Bilakis,marksist siyasi telakkiyi gerçek demokrasinin zıddı olarak mütalaa etmekte fayda vardır.

( 1950 yılında DP tarafından oluşturuldu)

 

Dilek Türk

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

pitch, ne söyleyeeğimi bilemiyorum

tamamını okuyamadım elbette ama okumak için bi köşeye ayırdım :)

 

Harika olmuş teşekkürler :clapping:

 

Göz-Kap, oynadığım ilk oyun. Nilüferi canlandırmıştım...

 

Ve mükemmel bir oyun olduğunu söyleyebilirim.

 

Hayatımızda, çevremizdeki, Vicdaniler ve Efruzları tüm ayrıntısıyla ve tüm gerçeklikleriyle gözler önüne seren bir yapıt.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...