Sepia Oluşturma zamanı: Şubat 20, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Şubat 20, 2008 (...) Her üstün ya da yeni fikirde, hatta herkesin kafasında doğabilecek her ciddi düşüncede başkalarına aktarılamayan; ciltlerle kitap yazılsa, ömür boyunca yorum yapılsa, herkese anlatılamayan bir şeyler kalır. Bu şey kafatasından bir türlü çıkmak istemez, sonuna kadar da sizinle yaşar. Belki de düşündüklerinizin en önemlisini başkasına açmadan bu dünyadan göçer gidersiniz. (...) Dostoyevski Budala - Sayfa 471 "... Verdiği sözü tutmuyor hayat; tutsa bile, özlediğimiz şeyin özlenilmeye değer olmaktan ne kadar uzakta bulunduğunu göstermek için yapıyor bunu. Kimi zaman umut, kimi zaman da umulan şey aldatıyor bizi. Bir eliyle verdiğini öteki eliyle alıyor. Uzaklığın büyüsü, cennetler gösteriyor bize. Ama büyülenir büyülenmez, bu cennetlerin uçup gittiğini görüyoruz. Demekki mutluluk ya gelecekte ya da geçmişte; şimdiki an, güneşli ovanın üzerinde dolaşan bir küçük buluta benziyor; önü arkası pırıl pırıl bu bulutun; ovaya yalnız onun gölgesi düşüyor." "... Gün batımının, bir saray penceresinden ya da bir hapishane parmaklığı ardından görülmesinin önemi kalmaz." "... Bunca mutsuzluğu ve boğuntuyu ortaya çıkarmak uğruna, hiçliğin sessizliğini ve kıpırdamazlığını bozmaya nasıl kalkıştın?" Aşkın Metafiziği Schopenhauer (...) İnsanüstü mutluluk bir yana, günlerin eğri çizgisi dışında sonsuzluk diye bir şey görmüyordu. Mutluluk insaniydi, sonsuzluksa gündelik. Her şey küçülmeyi bilmekte, güneşlerin ritmini umudumuzun eğri çizgisine bağlamak yerine, kalbini onlarla düzenlemekteydi. Nasıl ki sanatta bir noktada durmayı bilmek gerekir, bir yontuda artık dokunulmaması gereken bir an her zaman gelir ve bu açıdan akılla açıklanamayan bir istenç, öngörünün en incelikli olanaklarından daha çok işe yararsa; bir yaşamı mutluluk içinde tamamlamak için de akılla açıklanamayan küçücük bir şey gerekir. Olmayanlar, onu elde etmeli. Mutlu Ölüm Albert Camus Çeviren: Ramis Dara Can Yayınları sayfa 122 (...) Nasıl ki denizde kolların ve suyun insanı kaldırıp taşıyan uyumuyla yol alınıyorsa; tertemiz ve bilinçli kalmak için, bir ağacın gövdesine elle dokunmak, kumsal üzerinde koşmak gibi birkaç zorunlu davranış yetiyordu ona. Böylece duru bir yaşama ulaşıyor, yalnızca en basit ya da en zeki hayvanlara verilen bir cenneti ele geçiriyordu. Düşüncenin düşünceyi yadsıdığı bu noktada, kendi gerçekliğine, onunla da en uç görkemliliğine ve en uç aşkına varıyordu. Mutlu Ölüm Albert Camus Çeviren: Ramis Dara Can Yayınları sayfa 123 (...) Yarın, yarından sonra bir yarın, bir yarın daha Sürüp gidiyor günden güne küçük adımlarla; Geçmiş günlerimiz ise nice sersemlere ışık tutmuş Ölüm yolunda, toz toprak olmazdan önce. Sön, cılız kandil, sön! Hayat dediğin ne ki: Yürüyen bir gölge, bir zavallı kukla bu sahnede: Bir saat boy gösterip, boyun kırıp gidecek! Bir daha da duyulmayacak artık sesi. Bir *****ın anlattığı bir masal bu: Kuru gürültüler, deli saçmalarıyla dolu. Macbeth sayfa -149 William Shakespeare Çeviri: Sabahattin Eyuboğlu Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları " Tarih yalnız bazı insanların tarihi olarak yazıldığı (bu insanlar ister Sezar'lar, ister İskender'ler, ister Voltaire'ler olsun) ve tarihi olaylara katılmış tüm insanların tarihi yazılmadığı sürece, insanlığın ilerleyişini anlatmaya, tüm halkı tek varlık gibi tek bir ülküye doğru iten büyük kuvveti kavramağa imkan yoktur." (...) nüfuz, denilen şey, tümüyle kaybolması istenmiyorsa rasgele harcanmaması gereken bir sermayedir.(...) sf- 78 (...) Herkes yalnız kendi idealini düşünerek savaşsaydı , dünyada savaş diye bir şey olmazdı.(...) sf- 94 (...) En iyi, en dostça, en basit ilişkilerde bile gururu okşamak, övmek zorunlu şeylerdir; tıpkı tekerleklerin dönebilmesi için onları yağlamanın zorunlu oluşu gibi.(...) Sf-102 Savaş Ve Barış (I. cilt) Tolstoy Çeviri: Leyla Soykut Cem yayınevi (...) Hiçbir şey öfke kadar insan düşüncesini sapıtamaz.(...) Öfke kendi kendinden hoşlanan, kendi kendini şişiren bir hırstır. Hepimizin başına gelir: Bir şeye yanlış yere kızarız, bize aldandığımızı ispat eden tanıtlar getirirler; bu sefer de doğruluğunun kendisine, suçsuzluğuna içerleriz.(...) Öfke saklamaya da gelmez, büsbütün içimize işler. Demosthenes bir meyhaneye girmiş, kimse görmesin diye arkalarda bir yer arıyormuş. Diogenes görmüş ve demiş ki: Ne kadar arkalara gidersen meyhaneye o kadar girmiş olursun. Denemeler - sf 250 Montaigne Çeviri: Sabahattin Eyuboğlu Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları (...) Gelecek, şimdiden daha gerçek. Bunda şaşılacak bir şey yok: Tamamlanmış bir hayatta son, başlangıcın hakikati olarak kabul edilir. Ölü, varlık ile değer, işlenmemiş olguyla yeniden kurma arasında tam orta yerde kalır; hikayesi, her bir anında özetlenen dairesel bir öz haline gelir. (...) Jean - Paul Sartre Sözcükler sayfa 148 “ ‘Bana kendi uydurduğun bir yalan söyle, gel seni alnından öpeyim’ der atasözü. Kendi uydurmuş olduğun bir yalanı söylemek, başka bir ağızdan duyulup tekrarlanan bir gerçeği söylemekten hemen hemen daha iyidir. Çünkü birinci durumda sen bir insansın, ama ikincisinde bir papağandan hiçbir farkın yoktur.” Dostoyevski Suç ve Ceza sayfa 270 (....) Hayatta her zaman bir yol bulunur, mecrasından çıkmış kendine bir başka yol yapan nehirler gibi. Amin Maalouf Doğunun Limanları Sayfa 143 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Nisan 12, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 12, 2008 Bir *****ın anlattığı bir masal bu: Kuru gürültüler, deli saçmalarıyla dolu tşk ler cogu hosuma gıttı Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
okyanussue Yanıtlama zamanı: Temmuz 19, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 19, 2008 güzel konu hoş çünkü 2. ve 3. şahışlara yazılan yazıları hiç sevmiyorum bunu yeni öğrendim edebiyat içinde felsefe demekki okuduklarım hoşuma gidenler bunu yapıomuş Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.