schizophrana Oluşturma zamanı: Şubat 21, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Şubat 21, 2008 1920'de Rimini'de doğdu. Bir süre Roma'da gazeteci, karikatürist, şarkı sözü ve skeç yazarı olarak çalıştı. Sinemaya 18 yaşında başlayan ünlü yönetmen, hayatı boyunca 27 film yönetmiş, 7 defa Oscar'a aday olmuş ve bunlardan 3'ünde ödülü almıştır. Dahi yönetmen, Oscar ödülünün yanısıra Cannes, Moskova, Venedik gibi film festivallerinde de ödüller almıştır. Fellini, filmlerini çektikten sonra hiçbirini sinema salonlarına gelip izlemezdi. Deyim yerindeyse, çekip, bir kenara atardı. Fellini bu tavrını eleştirenlere; "Filmlerim bana ne uzak ne de yakındır, onlar benimdir..." demiştir. Filmlerinde bazen taşralıların hayatını, bazen varoşları, baze İtalyan sinemasının yetiştirdiği dünyaca ünlü yönetmen Federico Fellini n dolandırıcıları, bazen de yalnızlığı ve sevgiyi anlattı. Motor!.. Hareket!.. Kes!.., bu sihirli sözcükler bir yönetmen için çok şey ifade ediyor ve hayatında da çok yer kaplıyor. Arzuları, sevgiyi, hırsı, intikamı, acıyı anlatmak için ışıklardan eşyalardan, mekanlardan, insanlardan oluşan yeni ve kusursuz dünyalar yaratıyor yönetmenler. Büyük Usta Fellini de bu yaratıcılardan birisi işte... Federico Fellini, yeni gerçekçilik akımında yetişti ve filmleri ilk dönemlerde bu akım içinde yer aldı. Ancak daha sonraki filmlerinde imgelerle ve fantazilerle örülü bir anlatım biçimine geçmiştir. Fellini'den kendisini tanımlamasını istediklerinde "sorumsuz, cahil, düzeltilmez geveze" tabirlerini kullanırdı. Yönetmenin ilginç özelliklerinden birisi de rüya defteri tutmasıydı. Bu defterde filmlerini eskizliyor, planlar yapıyordu. Bu durum prodüktörleri endişelendirirken, eleştirmenleri şaşırtıyor, izleyiciyi ise memnun ediyordu. Fellini liseye kadar olan öğrenimini Amarcord'da tamamladı. Sonradan lise öğrenimi için, "sınıfta çok şey öğrenmesem bile, çok eğlendim" diyecek olan ünlü yönetmen, Amarcord'un kendisine gözlem yeteneğini kazandırdığını söylemiştir. İtalya gibi futbol meraklısı bir ülkede hiç maç izlememiş bir yönetmen olarak gördüğümüz Fellini, tesadüfen bir müsabaka (basketbol vs.) seyretmek zorunda kalsa sıkılırdı. İnanç noktasına gelindiğinde Fellini'nin dine inandığını ve yaşamı, dünyayı gizeme bürünmüş şeyler olarak algıladığını görüyoruz. Yönetmenliğin gerektirdiği yaratıcılıkla ilgili olarak, "Bir düş görüyorum ya da gözlerim açık, hayal kurduğum bir şeyin beni alıp götürmesine izin veriyorum ve daha sonra, bir sözleşme imzalayarak, biraz tahta, iki güzel kız ve bir çift projektör ile bu fantazmı somutlaştırmayı başarıyorum. Tıpkı benim yaptığım gibi yaparak, uyuklayarak ya da hiç bir şey düşünmeyerek herkes bu fantazmı görebilecektir. Yaratma macerasında bizi kim yönetiyor, bütün bunlar nasıl olup bitiyor? Bizim içimizde gizlenmiş birine ya da bir şeye duyulan inançla, bizi tanımayan bu yanımıza güvenerek, onu kendi haline bırakarak yardımcı olduk. Bu güven duygusunda sanıyorum ki, dinsel duygu görülebilir" diyen Fellini, filmleri için; "Sahip olduğum araçları kesin bir biçimde uygulayarak aldatmamamın yetinmememin, tanıklık etmenin sorumluluğunu duyuyorum. Zorunlu kalınca vazgeçmemek. Bunun yanısıra sanatsal ifadenin oyuna benzer bir yanı olduğunu da hiç unutmamak. Nesneler belli bir bakış açısı ile bakılmasını önerirken, başkalarına küçücük bir iyi ya da kötü hali iletirken, insanları fantazinin oyunlarına katılmaya çağırırım" diyor. Kalabalık ve gürültülü basın toplantılarını sevmeyen Fellini; "Sessiz bir basın toplantısı çok hoşuma giderdi. Birbirimize baktığımız, gülümsediğimiz, küçük dostluk jestlerinin hatta küçük armağanların karşılıklı yollandığı, hiçbir şeyin söylenmediği, sonunda herkesin işine gittiği bir basın toplantısı..." diyerek bu yöndeki arzusunu dile getirmiştir. "Belli bir tarihte bizim kuşağın başına geleni anlamaya çalışıyorum. Öyle ya, birdenbire gençlere bilemediğim mutlak gerçeklerin habercileri gözüyle bakılmaya başlandı. Gençler, gençler, gençler... sanki bu kişiler uzay gemisinden çıkmışlar... Herşeyi biliyorlar, ne olursa olsun onlara bir şeyler söylemenin gereği yok, cehaletimizle onları rahatsız etmeyelim...". Fellini, gece meydanda, bir köşede ceketleri omuzlarından aşağı kaymış halde şarkılar operalar söyleyen sarhoşları ve gençleri de operayla özdeşleştirmiştir. Ünlü yönetmen Federico Fellini'nin sevdiği ve sevmediği şeyleri kendi ağzından dinleyelim; "....birşey hakkında fikrimin sorulmasını, Humphrey Bogart'ı, küçük sınavları, resim sergilerine davet edilmiş olmayı, genel provaları, el yazmalarını, çayı, papatya çayını, havyarı, her şeyin ilk gösterim öncesi gösterimini, özdeyişleri, gerçek insanı, gençlerin filmlerini, teatrallığı, ateşli çalışmayı, soruları, krep süzeti, güzel manzaraları, para yardımını, siyasal filmleri, psikolojik fimleri, tarihsel filmleri, kepenksiz pencereleri, bağlanmayı ve bağlanmamayı, ketçabı sevmem." Bir çok film eleştirmenin deyimiyle yalancı bir yönetmendir Fellini. Röportaj vermeyi, kendini anlatmayı sevmez. Bazen gerçek ile gerçek olmayanı birleştirir. Ona göre röportaj vermek için harcadığı zamanda, meydanlarda yürüyüp giden kadınları kaçırmaktadır. Ama Fellini sinemasının en güzel tarafı, anlatılmak için sözlere gerek olmayışıdır. Herkes Fellini’nin dünyasında bir yer bulur. Çocukluk düşleri, gençlik hayalleri, orta yaş krizleri, yaşlılık korkuları ile bizi, bize anlatır Fellini. Kariyeri boyunca dört Oscar ve Altın Palmiye ve daha birçok ödül alır Fellini. Roma, Amarcord gibi çok bilinen filmlerinin yanında, ilk dönemki önemli başarısını Oscar kazandığı Sonsuz Sokaklar (La Strada) filmiyle yakalayacaktır. (Fellini ile daha çok bilgi için Chris Wiegand’ın Federico Fellini The Complete Films adlı kitabına bakabilirsiniz) Sonsuz Sokaklar 1954 yılında çekilir. Fellini ertesi yıllarda Kalpazanlar Çetesi ve Cabiria’nın Geceleri filmlerini çekecektir. Bu üç filmin birçok ortak özelliği bulunduğundan daha sonraları Fellini filmografisinde bu filmler üçleme olarak geçer. Üçünde de yollar hakimdir, hepsinde İtalyan Yeni Gerçekçiliği ile fantastik bir dünyanın birleşimi vardır, hepsinde dini imgeler ortaya çıkar. Üçlemenin ilk filminde kendisi aynı zamanda Fellini’nin karısı olan Giulietta Masina ile ünlü aktör Antony Quinn başroldedir. Ünlü İtalyan Oyuncu Marcello Mastroianni gibi( Kensini bu filmde oynamasa da ilerdeki yıllarda Fellini ile yolları kesişecek ve Fellini’nin alt egosu olarak beyazperdeye yansıyacaktır), Guiletta Masina’yı da Fellini sinemamıza kazandırmıştır. Onun filmlerinde bu iki isim yıldızlaşır. Bu filme baktığımızda Antony Quinn’ ni de unutmamak gerekir. Performansıyla filme çok şey katacaktır. Siyah-beyaz çekilen bu filmde, karşımıza ilk olarak Gelsomina (Guiletta Masina) çıkar. Kendisi fakir bir ailenin, saf, ufak tefek, iyilik dolu kızıdır. Zampano (Antony Quinn) ise taş kalpli, iri yarı, bencil duyarsız bir adam olarak karşımıza çıkar. Zampano şehir şehir dolaşıp, vücuduna sardığı zinciri kırma gösterisiyle para kazanmaktadır. Zampano bir yardımcıya ihtiyaç duyduğunda, bu ikilini yolları birleşir. Tabi bu olay Zampano’nun Gelsomina’nın ailesine para verip, onu eşya gibi satın almasıyla gerçekleşir. Hikaye İtalya’nın yollarda bu zıt ikilinin yaşadıklarıyla geçer. Fellini bu hikayeyi, yer yer komik ama duygusal işler. Böylece filmin final sahnesi hariç, katı yürekli Zampano’dan nefret eder, ufak tefek Gelsomina’nın gülümseyen hayat dolu gözlerine hayran oluruz. Tüm olumsuzluklara rağmen, bu kötü muameleye uzun süre katlanır Gelsomina. Filmin ilerleyen bölümlerinde karşımıza Budala (Richard Basehart) karakteri çıkar. Budala bir sirk cambazıdır. Gelsomina ile Budala arasında bir dostluk da başlar. Ama Zampano, Budalayı hiç sevmeyecektir. Zampano bir kaza sonucu Budalayı öldürüp kaçınca hayat dolu Gelsomina’nın gözlerindeki ışık yavaş yavaş sönecektir. Zamanla susan Gelsomina’yı, Zampano karların ortasında dağ başında terk edecektir. Yıllar sonra yaşlanan Zampano, Gelsomina’nın öldüğünü öğrenir. Böylece hikaye boyunca katı duran Zampano, final sahnesinde, kumsalda bir anlamda kendini gerçekleştirir. Filmde oyuculuk, yönetmenlik ve hikayenin başarısı kadar arka planda kalan zengin imgeler dünyası da dikkat çekicidir. Birçok eleştirmene göre, Budala aklı, Gelsomina Ruhu, Zampano vücudu temsil eder. Bu tür dini imgeler, filmin alt okumasını yapmayı seven okuyucular için ilgi çekici olabilir. Ayrıca Fellini filmografisinde göreceğimiz kumsal sahnesine de dikkat etmek gerekir. 8.5 filminde de yine bir erkek kahraman (Marcello Mastroianni) kumsalda kendini gerçekleştirir. 8.5 http://www.youtube.com/watch?v=d9TD4vy9RnI City Of Women http://www.youtube.com/watch?v=01nRCiy93SQ&feature=related Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
doja Yanıtlama zamanı: Mart 4, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 4, 2008 en sevdiğim yönetmenlerden.izlemesi herkese zevkli gelmiyor filmleri beraber izlemek isteyip sıkılan çok arkadaşım oldu ne yazık ki en beğendiğim filmleri ;8buçuk, dolce vita, roma ve nights of cabiria. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
fotonkedi Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2009 kadın poposu denince akla... tamam şimdi buldum! hemen onun adı gelir: fellini!fellini!fellini! http://filmforno.com/wordpress/wp-content/uploads/2009/09/600full-federico-fellini.jpg Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Locked Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2009 bazı yönlerden sinemanın bukowskisi denebilir Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.