AKHENATON Oluşturma zamanı: Mart 2, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Mart 2, 2008 DEFORME ESKİ KAFATASLARI GİRİŞ Mexico ve Peru' da garip şekilde deforme olmuş Hominoid kafatasları bulunmuştur. Dünyanın diğer yerlerinde farklı kafatasları bulunmuştu ama böyle küçük bir alanda (bu olayda Peru'nun Paracas bölgesi) ilk kez kafatası farklılıkları incelendi. Bazı kafatasları oldukça farklı sanki; başka türlere aitlermiş gibi, Homo cinsinden oldukça uzak türler. http://img218.imageshack.us/img218/2056/300bx0.jpg Sıradışı Paracas kafatasının kafabağlamayla deforme olmuş bir çocuk kafatası olduğu düşünülüyor. sonuçta oluşan kubbeli başın güzel olduğu kabul ediliyordu. “he Museo Regional de Ica” da fotoğraflanmıştır. İnsanların çoğu, bu kafataslarının eski Nubia, Mısır ve diğer kültürlerde iyi bilinen baş bağlamaya iyi örnek olabileceğini düşündü. Fakat; anthropolojistler Peruvian kafataşı sekillerinin bağlamayla oluşan deformiteden farklı olduğunu kabul ediyor. Bu örneklerin sadece deformasyon ya da patalojik vaka olduğuna dair varsayımları kanıtla-mak oldukça zor. Akılda tutulmalı ki cranium'un patalojik büyümesinin; istisnasız gelişiminin erken döneminde olan özürlü biri için oldukça kötü sonuçları vardır.Doğa bu konuda oldukça hoşgörüsüz. Burdaki tüm örnekler ergindi. http://img132.imageshack.us/img132/3441/400uq9.jpg Arkeoloji, Antropoloji ve Peru Tarihi National Museum'da fotograflanmıştır. http://img132.imageshack.us/img132/5829/600wi8.jpg Deforme kafatasları “ Museum Regional “ da fotğraflanmıştır Peruvian ve Meksikalı kafataslarıyla ve benzer şekilde bozulmuş Mısır kafatasları arasında bir bağlantı varmıdır. ? http://img132.imageshack.us/img132/8195/700ey8.jpg İnsanların kitaplarda gördüğü en eski tarih , kuzey amerikada 35000 M.Ö civarı ve çok daha sonra kuzey Amerikada’dır.Sadece modern tip anatomiye sahip insanlar peruda bulunmakta dır.Bu tür kafatasları normal şartlar altında burada bulunmamalıydı. ICA , PERU VE MERİDA ; MEKSİKADAKİ KAFATASLARI Bu kafatasları Robert Connolly tarafından dünyayı gezerken ve eski medeniyetlere ait materyal toplarken fotoğraflanmıştır. Bu yüzden bu olağandışı kafataslarının keşfi kendisinin çabalarının tesadüfi yan ürünleridir. Robert Connolly fotoğraflarını ' Search for Wisdom ' adlı CD-ROM da 1995'te yayınlanmıştır. Kafatasları hakkında bilgi eksik ve bu, yaşları hakkında kesin bir kanıya varmayı, diğer hominidlerle ilişkilendirmeyi ve kökenlerini belirmeleyi oldukça zorlaştırıyor. Bazı kafatasları sanki tamamen başka türlere aitlermişcesine farklı. Homo cinsine hiç benzemiyor. Dikkat çeken ilk şey, tüm örneklerdeki cranium ölçüleri ve şekilleri. Resimlerde gösterilen 4 farklı grup var. Kolaylık olması açısından onları 'Conehead' (konikafa) , 'Jack-to-lantern' veya “J” ve “M” şeklinde adlandırdım. Bu sınıflandırmayı kafataslarının şekillerini baz alarak yaptım ve bunu yaparken “premodern” dediğim, ilk ve muhtelemen en eski tür olan kafatasını hariç tuttum. Bu resimlerden bazıları (ilk ikisi) bir yıldan fazla bir süre önce “Compute Serve ” de yayınlandığında, insanların büyük bir çoğunluğu kafataslarının baş bağlamaya (eski Nubia, Mısır ve diğer kültürlerdeki) örnek teşkil ettiğine inandı. Fakat bu teoriyle alakalı sorun; bahsedilen kafatasların craniumum içi. Arkaya doğru uzayan tümseğe rağmen , yassılaşmış alınla birlikte normal insan kafataslarıyla aynı kapasiyete sahipler, tek fark ön ve yan deformasyonlarla birlikte oluşan şekil. “Konikafa” tipinden ziyade yuvarlak arka şekilleriyle ilk tip kafatasına ('premodern' )benziyorlar. Koni şeklindeki kafatasları bağlamayla deformasyonyana uğramış örneklerin arasında bulunmuyor. İlk kafatasının kendi içinde problemler var. Kafatasının ön kısmı onun pre-Neanderthal familyasından bir bireye aitmiş gibi düşündürüyor.Fakat alt çene, modern insanlarınkinden daha sağlam olmasına rağmen modern şekil ve özelliklerine sahip. Cranium şeklinin Erectus, Neanderthal tiplerle ya da modern insan tipinin şekliyle alakası yok. Bazı ufak Neanderthal özellikleri mevcut. Kafanın arka dibindeki artkafa tümseği ve yassılaşmış cranium dibi gibi. Fakat Homo Erectus un karakteristik özellikleri daha fazla. Cranial dip açısınun oldukça sıradışı olmasına rağmen. Bu durumun bir deforme olma olasılığını gözardı edemeyiz fakat kafatasının ön kısım açısının, büyüme sürecinde bilinen çene şekilleriyle normal insan tiplerine benzemek için yeni bir düzenlemeye ihtiyaç duymayacağı yüksek bir ihtimal. Öyle görünüyor ki cevap şu; kafatası bilinmeyen premodern insan sınıfı ya da humanoid bir tipe ait. Moder insan kafatasıyla karşılaştırıldığında açıkça görülüyor ki, kafatası kapasitesi insan ırkıyla bağlantılı. Aslında bu fazla şaşırtıcı değil çünkü; son Neanderthal ve ilk modern insanlar (cro-Magnon) daha geniş kafatası çaplarına sahipti.( kabaca 1600 ccm-1750 ccm) Modern insanlarda bu 1450 ccm. Kafatası çapındaki azalma şaşırtıcı bir durum, fakat bu başka bir konu. Pre-modern insan tipine Güney Amerika kıtasında rastlanması da oldukça şaşırtıcı bir durum. Orthodox anthropolojisine göre, böyle bir kafatası yok, çünkü olamaz. Kaynak kitaplara göre insanların Kuzey Amerika'da bulunduğu en eski tarih 3500 M.Ö ve çok daha sonra Güney Amerika görünmüşlerdir. Kıtaya girdigi kabul edilen tek tip modern anatomisidir. Her tür insan cinsini her iki kıtayada (Amerika) daha önceki tarihlerde yerleştiren başka kaynaklarda var. Tabi bunu yaparken anormal bulguları baz alıyorlar. Ama akademi dünyası ne olursa olsun önyargılı kanılarına yapışmış durumda. Bu daha güvenli onlar için. http://img228.imageshack.us/img228/8206/800fn5.jpg Premodern kafatası ve takip eden Perunun Paracas bölgesinde bulunan diğer 3 türün biribiriyle bağlantılı olması gerekmiyor. Premodernin aslında “konikafa” tipinin öncüsü olması gibi bir ihtimal var, fakat elimizde yeterli analiz sonuçları olmadığı için bunlar hakkında sadece spekületif fikirlere sahip olunabilir. Konikafa tipi cranial seklinden dolayı oldukça sıradışı. Elimizde tesadüfi ya da sonradan oluşan deformite olasılığını saf dışı bırakan 3 tür var Nubian deformasyonları her birinde birbirinden oldukça farklı.Morpholoji açısından herbirinin kendine has karakteristik farklılıkları var.Şüphe yokki hepsi birbiriyle sıkı sıkı bağlantılı ya da muhtemelen tamamen farklı türlerden olmasalar bile Homo cinsinin farklı dallarından örnekler. C1'in modern insan kafatasıyla karşılaştırıldığında küçük uyumsuzluklar var. Bunlarda kafatasını yerine yerleştiriken oluşan biçim bozukluğundan kaynaklarınıyor.C2 ve C3 incelendiğinde görülüyor ki, craniumun dip açısı normalden çok farklı değil.Genel oranlar uyuşuyor http://img90.imageshack.us/img90/6821/900bq2.jpg Tüm resimlerde büyük cranial bombesi belirgin. İç değerlerle minimum cranial kapasitesinin 2200 ccm olduğunu düşünebiliriz.Fakat hacim 2500 ccm kadar yükselebilir. Kafatasının şekli; türlerin yokolma tehlikesine sokmadan beyin hacmini yükseltebilir miyiz veya biyolojik bir üretim (bozulmamış) sağlayabilir miyiz sorusuna cevap sunabilir.Fakat modern insanlarda konikafa tipinin örneklerini göremediğimiz için adını koyamadığımız birşeyler bu tipin günümüz modern tip kadar yayılmasını önlemiş http://img90.imageshack.us/img90/5196/1000ym3.jpg J tipi kafatası bir çok problem teşkil ediyor. Tüm açılardan moderntip kafatası ile eşdeğer( bazı oran faktörleri hariç) . Farklılıklardan biri; göz yuvaları normal insanlarınkine göre % 15 daha büyük. Daha önemli bir farklılık ise kafatası tepesinin büyüklüğü. Tahmin edilen kafatası kapasite oranı minumum 2600 ccm ile 3200 ccm arası. Örneğin (J tipinin) yaşı bilinmiyor ve bügüne kadar bu türün diğer cinslerine rastlanmamıştır. http://img85.imageshack.us/img85/6332/1010ew6.jpg M tipi kafatası belkide öncekilerden çok daha ilginç. M tipi kafatası tam değil. Yüz kısmının alt bölümü yok. Yüz kısmında kalan kısımlara bakıldığında karakteristik özelliklerin normal insan kafatasıyla örtüştüğü görülüyor.Diğer bir yandan, cranial kafatsı tepesi diğerlerinin içinde en geniş olanı.Ayrıca tepedeki iki çıkıntının oldukça anaormal bir görüntüsü var. Kafatası kapasitesinin rahat 3000ccm nin üstünde olduğu söylenebilir. http://img85.imageshack.us/img85/8553/1020zr8.jpg Hem J hem M tipi biyolojik imkansızlığa sınır koyuyor. Örnekler hakkında yapabileceğim tek açıklama doğuştan böyle olmaları. Sanki her iki türün neoteny( türlerin olgunlaşmadan önce büyüme sürecini uzatma yetisi)'si normal tip insan ırkından çok daha öte bir şekilde gelişmiş.Bu aynı zamanda bu türlerin ortalama yaşam sürecinin modern insan tipininkine göre daha fazla uzamış olabileceği anlamına geliyor. Bu örneklerin sadece deformasyon veya patalojik bir durum olduklarını saymak yanlış olur. Anormal tipte büyüme veya şekiller, modern insanlar arasında da zaman zaman görülebiliniyor ama bu vakalar farklı bir tür. Tıp literatüründe kayda geçen en büyük kafatası kapasitesi 1980 ccm, fakat kafatası şekli normaldi. Ayrıca akılda tutulmalı ki craniumun patholojik büyümesi istisnasız gelişimin ilk evresindeki bir birey için olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Doğa bu konuda oldukça hoşgörüsüz. Burda örneklendirilen türlerin hepsi ergindi. Cranial çıkıntı sınırı (ve dolayısıyla beyin hacmi) ve zeka diğerleriyle bağlantılı değil. Yukarıda bahsi geçen en büyük kafatasına sahip insan bir özürlüydü. Anotole France 1100 ccm lik kafatası kapasitesiyle başarılı bir yazardı. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
blackdream Yanıtlama zamanı: Mart 2, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 2, 2008 çok garip..insanların görünüşlerinin eskiden daha farklı oldugunu söylüyolardı zaten bu fotolardan sonra dogru olabilir tabii Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Kelendria Yanıtlama zamanı: Mart 2, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 2, 2008 ben bu kafataslarının gerçek olduğunu bilmiyordum uydurma haber sanıyordum ama bilimsel açıdan gerçekten incelenmiş arkeolojik örneklermiş. gerçekten çok ilginç. keşke haklarında daha fazla bilgi olsaydı ama prehistorya kitaplarında rastlayamayız sanırım... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
phobosORbia Yanıtlama zamanı: Mart 2, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 2, 2008 Çok ilginç..... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
AKHENATON Yanıtlama zamanı: Mart 2, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 2, 2008 bu kafatasları insana ait kafa tasları değildir , evrim sürecin,n hiç bir aşamasında basi geçmez. ortoksin bilim kendi yazdığı senaryo üzerine insanlık tarihi yazar ,tıpkı din gibi. kafataslarının sergilendiği müzenin linki , http://members.cox.net/ancient-sites/inca/day2_Lima.htm dünya üzerinde kimse amerika kıtasına insanın göçünü açıklayamaz.buna gerek klasik darwinci yaklaşım gerekse havva teorisi. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
birunsatan Yanıtlama zamanı: Mart 2, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 2, 2008 amerika kıtasına insan göçü dediğin olay, açıklanmıştır ki kıtaların oluşumu öncesinde var olan dağılımının da bilim tarafından kanıtlandığı ortadadır... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
IXION Yanıtlama zamanı: Mart 2, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 2, 2008 Konu oldukça dikkat çekici, nette kendim de baktım. http://forum.ateizm2.org/lofiversion/index.php/t1121.html forumunda, sanırım senin ( aynı nickti )yazdığın yazıyı okudum. Yaratık ve insan kırması bir türden bahsedilmiş. Aynı konu hakkında, national geoprafhic'te, Kral Akhenaten'in kızı Meritaten'e ait kafatası incelenmiş. İlginç Baş Şekli Bir prensese, büyük olasılıkla Kral Akhenaten'in kızı Meritaten'e ait bu kuvarsit baş, olağandışı bir kafatası şeklini sergiliyor. Bunun, o dönemdeki sanatsal üslupla abartılmış bir aile özelliği olması çok yüksek bir olasılık. Prensesin üvey kardeşi ya da amcası Kral Tutankhamun'un kesinlikle uzun ve dar bir kafatası vardı; ama bu, kasıtlı bir deformasyonun sonucu değildi. CT görüntülerini inceleyen uzmanlar Tutankhamun'un kafatası şeklinin hastalıktan da kaynaklanmadığını belirtiyor. Sadece, insan çeşitliliğinin normal sınırları içinde kalan bir örnek söz konusu. Kalkolitik Çağ (Bakır Taş Çağı) Dönem: MÖ 5000-3000 Deforme kafataslarından, Mısırda Byblos kentinde de bulunmuş. Bugünkü modern latin alfebesinin temeli olan ilk lineer alfebeyi de bulanlar Byblos'larmış. Deforme kafatasının tıptaki ismi, Akrosefali Dominan bir gen etkisiyle oluşan ve sivri kafa biçiminde beliren bir kafatası deformasyonudur. Bu deformasyon genellikle akıl bozukluklarıyla birlikte oluşur. Oksisefali, hipsisefali, turrisefali ve sivri kafa olarak da bilinir. Makrosefali Başın (beynin) normalden büyük olması. Dünyanın her yerinde çeşitli kültürlere ait kafataslarına dair yapılmış çok araştırma var. Konu çok geniş.. Sivri kafatasıyla doğan çocuklar hala var. Ortaokulda, bir arkadaşımın kafatasıda dikkat çekecek şekilde sivriydi. Diğer çocuklar onunla dalga geçerlerdi sivri kafa diye. Çok zekiydi ama hiç ders çalışmazdı, sorunluydu. Bilim, biçok sırrı çözebilmiş diil. Bulunan her fosil üzerine teoriler üretiliyor. Daha DNA'yı çözebilmiş değiliz. Ailede hiç bir bozukluk olmamasına rağmen, maymuna benzeyen yada deforme kafatasları olan çocuklar dünyaya geliyor. Bize de bunları düşünüp, unutmak kalıyor. Güzel konuydu teşekkür ederim ve +. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
AKHENATON Yanıtlama zamanı: Mart 2, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 2, 2008 amerika kıtasına insan göçü dediğin olay, açıklanmıştır ki kıtaların oluşumu öncesinde var olan dağılımının da bilim tarafından kanıtlandığı ortadadır... eğer ki bunla göçü savnuyorsanız hiç bir arkeolojik desteğini bulamasınız ; http://www.bradshawfoundation.com/journey/ mta yı kabul etmeyip klasik darwinle savunuyorsaniz ki ; artık çocuklar bile gülüyor. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
IXION Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2008 dünya üzerinde kimse amerika kıtasına insanın göçünü açıklayamaz.buna gerek klasik darwinci yaklaşım gerekse havva teorisi. İnsanlar, söylediğin gibi Amerika kıtasına göç etmediler Athenaton. O zamanlar, Amerika kıtası bile yoktu çünkü...Kıta kavramı bugün bizim algıladığımız kıtalardan çok farklıydı. İnsanlar, okyanusları aşmak zorunda değilllerdi, çünkü kıtalar yoktu, tek bir süper kıta vardı. Yumurta kabuğunun bütün haldeyken, kırılarak parçalara ayrılarak kıtaları oluşturması durumu.Kıtalar, dünya tarihi içinde pek çok kez oluşum gösterdi, bazıları paçalandı, bazıları birleşti, bazıları parçalanırken, okyanusa dalarak yok oldu, kayıp kıta Atlantis gibi. Bundan 200-300 milyon yıl önce yeryüzünde tek bir süper kıta, Pangea'nın olduğu yeni bir düşünce değil. Ancak, 500 milyon yıllık döngülerle süperkıta-nın tekrar 'tekrar oluştuğunun, hatta Pangea'nın bu döngünün son halkası olduğunun anlaşılmasınınsa 20 yıllık geçmişi var. 1980'li yıllarda yerbilimci Daminian Nance, meslektaşları Tom Worsley ve Judith Moody, süper kıta döngüsünü önerdiler. Araştırmalardan, Pangea'dan önceki süperkıtanın 600 milyon yıllık Pannotia olduğu ortaya çıktı. Pannotia'dan önce yeryüzünü şereflendiren süperkıtalar; yaklaşık 1,1 milyar yıl önceye denk gelen Rodinia, 1,8 milyar yıl önceye denk gelen Columbia, 2,5 milyar yıl önce varolduğu düşünülen Konorland ve 3 milyar Önce Dün-ya'nın ilk süperkıtası Ur. Ur'dan günümüze ulaşan kıtalar: Afrika, Avustralya, Hindistan ve Madagaskar. Yerbilimciler, Ur ve diğer süperkıtaların varlığı, bu kıtaların döngülerle ayrılıp birleştikleri konusunda aynı görüşteler. Ancak, sü-perkıtaların nasıl oluştuğuyla ilgili farklı modeller, soru işaretleri var. Yerbilimcilerin doğru iz üzerinde olup olmadıklarını anlamak için, Dünya tarihinin önceki sayfalarına geri dönüp levha tektoniği kuramından ortaya çıkan kanıtlara bakmalı. Dünya'nın dış katmanının yerkabuğunun kayaç kütlesi olduğunu biliyoruz. Yerkabuğuyla, üst mantonun kayaç kütlesi 100'le 150 km arasında değişen litosferi oluşturuyor. Ancak, litosfer bir bütün halinde değil. Çatlamış yumurta kabuğu gibi. Bilimadamları, yeryüzünde yaklaşık 20 levha olduğunu kanıtladılar. Levhaların bir bölümü kıtaları oluştururken diğerleri okyanusların tabanında. Ana levhalar: Afrika, Antarktika, Avustralya, Avrasya, Kuzey-Doğu Sibirya'yı da içeren Kuzey Amerika, Güney Amerika, Pasifik okyanusunu da İçeren Pasifik. Bu levhalar, akışkan, erimiş kayaçlardan oluşan, üst mantonun diğer bölümü as-tenosfer üzerinde yılda 10 cm'den az hızla yana, yukarı ya da aşağı hareket ediyorlar. Levhaların, sınırları boyunca birbirini etkilediği farklı hareketleri var. Levhalar ayrılıyor ve uzaklaşıyorlar ya da bir araya geliyor ve çarpışıyorlar. Bir diğer seçenek, levhaların birbirleriyle sür-tünerek, parelel ama ters yöne kaymaları. Milyonlarca yıldır süren bu hareketler, levha sınırlarında depremler, dağlar, yanardağlar ve okyanus çukurları gibi yerbilim etkinliklerinin gerçekleşmesine neden oluyor. Levhaların çarpıştığı yerlerde dağlar oluşuyor, levhaların ayrıldığı yerlerdeyse kıtalar bölünüyor. Bu arada okyanuslar doğuyor ya da kayboluyor. Örneğin, 180 milyon yıldan önce Avrupa/Afrika ve Kuzey/Güney Amerika levhaları arasındaki ayrılma Atlas Okyanusu'nu oluşturdu. Atlas Okyanusu her yıl 5 cm genişliyor. Levha hareketlerine Dünya'nın yüzünün deri değiştirmesi olarak da bakılabilir. Kıtaların ayrılıp uzaklaşmasıyla levha sınırları boyunca okyanus tabanının ortasında bir sırt oluşuyor. Bu sırtın ortasındaki yarıktan yukarı çıkan magma soğuyor ve sırtın zirvesinden, yeni litosferin okyanus tabanı tüm yönlere yayılıyor. Dünya'nın sabit bir çapı olduğuna göre, oluşan yeni litosferin dengelenmesi gerekiyor. Yani, oluşan deriye karşılık deri dökülmeli! Atlas Okyanusu oluşurken diğer yandan Afrika'nın Avrupa ve Hindistan'ın Asya'yla birleşmesiyle Tethys olarak bilinen bir okyanus kapandı. Kıtalar birleştiğinde, aradaki ok-yanusal litosfer tekrar mantoya karıştı. Levha yıkımı işlemi "dalma-batma" olarak adlandırılıyor. Genelde okyanusal levhalar, kıtasal levhalardan daha yoğun. Bu yüzden, iki levhanın birleşim sınırında, kıtasal levha okyanusal levhayla karşılaştığında, okyanusal olan, kıtasal olanın altına kayabiliyor. Yerbilimciler, incelemelerinde okyanusal litosferin 180 milyon yıldan daha yaşlı olmadığını, kıtasal litosferinse 4 milyar yıl yaşına ulaştığını buldular. Bu da okyanusal litosferin yıkımının daha yaygın olduğunu kanıtlıyor. Tethys okyanusunu hatırlayın. Bu okyanus kaybolduğunda, sırttaki yarıktan ortaya çıkan yeni litosferden daha fazla litosfer yıkımı oldu. Levha tektoniği kuramı, dalma-bat-manın doğrudan ya da dolaylı dağlan oluşturduğunu açıklıyor. Bir kere dal-ma-batma tek başına dağları oluşturabi-Üyor. Soğuk, yoğun okyanusal levhaların ısınması, dalma-batma bölgesinin üzerinde akışkan magmanın oluşması, levhaların eriyip mantoya karışması gibi bir dizi İşlemi tetikliyor. Oluşan magma yanardağların yakıtı olarak yüzeye çıkıyor, yerkabuğunu şişiriyor ve dağlar oluşuyor. Bu şekilde dağ oluşumunun günümüzdeki örneği, And dağlan. Bu dağ zincirinin birçok yüksek doruğu ya yanardağ olarak etkin ya da geçen yıllarda etkinliğini kaybetti. Kıta çarpışmalarından küçük blokların ya da okyanusal adaların karşılaşması da, farklı tip dağ oluşumuna neden oluyor. Günümüzdeki okyanuslar, Japonya ve Hawaii zincirinde olduğu gibi birçok ada içeriyorlar. Levha yıkımıy-la okyanusal litosfer kıtasal sınırdan ayrılarak yok oluyor ve adalar yavaşça kıtaya süpürülüyorlar. Bunun sonu belli: Çarpışma. Çarpışmayla kayalar aşınıyor ve yanardağ etkinliğiyle birleşerek dağları oluşturuyor. Kuzey Amerika'nın batı kıyılarında bu tip dağ örnekleri var. Bu kıtasal sınırlarda, 200 milyon yıldan beri çok sayıda Pasifik adası tekrar tekrar çarpıştı. Çarpışmaların etkisiyle Kuzey Amerika levhası, güneyde California'daki Baja yarımadasından, kuzeyde Alaska'ya doğru 500 km batıya büyüdü. Levha yıkımı, ada çarpışmalarıyla birlikte kıtaların sınırları boyunca dağ oluşumuna da neden oluyor. Levha yıkımında, kıtasal kabuk da taşınırsa, sonrasında kıta-kıta çarpışması kaçınılmaz oluyor. Bu durum, iç okyanusun yok olmasıyla sonuçlanıyor. Kıtaların kafa kafaya geldiği yerlerdeyse sıradağlar oluşuyor. Hindistan'ın Güney Asya'yla çarpışması Himalayaları, Kuzey Afrika'yla Güney ve geniş kıta sahanlıklarıyla temsil ediliyorlar. Pangea'nm kırılmasıyla Atlas Okyanusu'nun levha kenarları boyunca bu üp kıta sahanlıkları oluştu. Aynı zamanda, dalma-batma sonucu oluşan dağlarla kıtaların ayrılması devam ediyor ve bunun sonucunda ada bölgesinin çarpışması, uzatmalı yanardağ etkinlikleri sıralı gerçekleşiyor. Pangea kırıldığında Amerika'nın batı kıyılarında yaşananlar bunlar... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
AKHENATON Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2008 İnsanlar, söylediğin gibi Amerika kıtasına göç etmediler Athenaton. O zamanlar, Amerika kıtası bile yoktu çünkü...Kıta kavramı bugün bizim algıladığımız kıtalardan çok farklıydı. İnsanlar, okyanusları aşmak zorunda değilllerdi, çünkü kıtalar yoktu, tek bir süper kıta vardı. Yumurta kabuğunun bütün haldeyken, kırılarak parçalara ayrılarak kıtaları oluşturması durumu.Kıtalar, dünya tarihi içinde pek çok kez oluşum gösterdi, bazıları paçalandı, bazıları birleşti, bazıları parçalanırken, okyanusa dalarak yok oldu, kayıp kıta Atlantis gibi. bu söylediklerinizin evrim ve dinlere ters düştüğünün farkındasınızdır umarım. atlantis konusunda size katılmak isterdim ama ben okyanusta yok olduğu inancında değil , sadece çeviri hatasından kaynaklandığını düşünmekteyim.kaldiki jeolojik olarak ayrılmadan başka hiç bir kopma yoktur. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
IXION Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2008 bu söylediklerinizin evrim ve dinlere ters düştüğünün farkındasınızdır umarım. atlantis konusunda size katılmak isterdim ama ben okyanusta yok olduğu inancında değil , sadece çeviri hatasından kaynaklandığını düşünmekteyim.kaldiki jeolojik olarak ayrılmadan başka hiç bir kopma yoktur. Söylediklerimin neresi yanlış ? İnsanlar, okyanusları geçmeden sadece karalar üzerinde yürüyerek, gittikleri yerlerde çoğalmışlar.Milyonlarca yıllık bir döngü sonucunda süper kıtanın ayrılarak kıtalara bölünmesinde hiç bir yanlışlık yok. Bütün dünyadaki karaların tek bir kara halinde olmasından bahsediyoruz, bu durumda karanın bir ucundan diğer ucuna gitmek de yıllar alacaktır, yada keşfetmek. Sizin söylediğinizse, o insanların birden fazla yerde aynı anda ortaya çıkması ki asıl bu söylediğiniz, dinle ve evrimle çelişir. Bu benim kendi ortaya attığım fikir diil, yerbilimcilerin araştırmalarıyla ortaya çıkan sonuçtur. Düşüncelerinizi oluştururken, bilimin bulduğu kanıt ve bulgulardan faydalanmanız size zarar getirmez. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
AKHENATON Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2008 Söylediklerimin neresi yanlış ? İnsanlar, okyanusları geçmeden sadece karalar üzerinde yürüyerek, gittikleri yerlerde çoğalmışlar.Milyonlarca yıllık bir döngü sonucunda süper kıtanın ayrılarak kıtalara bölünmesinde hiç bir yanlışlık yok. Bütün dünyadaki karaların tek bir kara halinde olmasından bahsediyoruz, bu durumda karanın bir ucundan diğer ucuna gitmek de yıllar alacaktır, yada keşfetmek. Sizin söylediğinizse, o insanların birden fazla yerde aynı anda ortaya çıkması ki asıl bu söylediğiniz, dinle ve evrimle çelişir. Bu benim kendi ortaya attığım fikir diil, yerbilimcilerin araştırmalarıyla ortaya çıkan sonuçtur. Düşüncelerinizi oluştururken, bilimin bulduğu kanıt ve bulgulardan faydalanmanız size zarar getirmez. öncelikle bu söylediklerinizi sapiens türünün ortaya çıkmasıyla değerlendirmeniz gerekli, klasik darvinci teoriye göre sapiens türü 35,000 yıllıktır.bu teorinin arkeolojik bulgularla çökmesiyle mta DNA , yani havva teorisi ile 160 bin yıla çıkarırlar ve amerika kıtası asla açıklanamaz, buda boş bir teoridir.şimdi gelelim sizin teorinize 150 milyon yıl önce kıtaların ayrışması ile insanlığın farklı bölgelere ayrıştığı tam bir saçmalıktır kaldıki sapiens türüne kadar olan fosiller bellidir.yani hiç tutmayacak bir teori ortaya attınız evrim ve yaşam şemasını gerçeği bileceksiniz yazımda vermiştim tekrar okumanızı tavsiye ediyorum. dinlere göre insanın ve dünyanın yaradılış tarihi eski ahitte belli olmakla beraber ökült şifrelidir.orda verilmek istenen yaratılışın zamanı değildir.bu yüzden gerçekliği yoktur. geleli,m evrimi savunan , farklılaştırma ve bilgi saklama yoku ile insanlığı yönlendirme çabasında olan küresel elitlerin kontrol ettiği bilim adamlarına , mising link kavramını bana açıklasınlar tüm yazılarımı sileyimmmm. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Ocak 15, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 15, 2013 Kuzey Meksika'da Onavas köyündeki kazılarda bulunan ve bin yıllık olduğuna inanılan bu kafatasının bölgede kafatası şeklini değiştirmek için uygulanan kafa sarma tekniğinin ilk kanıtı olduğu belirtiliyor. Araştırma projesinin direktörü Arkeolog Cristina Garcia Moreno, “Mezoamerikan kültürlerinde kafatası şekilsizliği bir sosyal grubu diğerinden ayırmaya yarar ya da ritüel amaçlarla kullanılırdı” dedi. ‘FARKLI GRUPLARDAKİ GELENEKLERİN BİRBİRİNE KARIŞTIĞINA İŞARET EDİYOR’ Kafatasının bulunduğu kazı alanında 25 kişinin iskeletleri bulundu. Bunlardan 13 tanesinin amaçlı deformasyona uğratıldığı, beş tanesinin ayrıca diş yapılarının da bozulduğu ifade edildi. Moreno, “Bu benzersiz bulgu Meksika ’nın kuzeyindeki farklı gruplardaki geleneklerin birbirine karıştığına işaret ediyor” dedi. Moreno ayrıca California Körfezi’nden elde edilen deniz kabuklarından yapılma süslemelerin de Sonora bölgesinde daha önce hiç bulunmadığına dikkat çekerek, “Bu bize Mezoamerikan halklarının etkisinin geçmişte bilinenden daha kuzeye yayıldığını gösteriyor” diye konuştu. Moreno, iskeletlerde keşfedilen diş yapısı bozulmalarının ise ergenliğe geçişin bir simgesi olduğunu belirterek, bu kişilerin hepsinin 12 yaşın üzerinde olduğunu söyledi. Bulgularının herhangi bir sosyal farklılığa işaret etmediğini de ifade eden Moreno, “Neden bazılarının takıları olduğunu ve neden gömülenlerin sadece bir tanesinin dişi olduğunu çözemedik” dedi. Bununla birlikte iskeletler arasındaki çocukların sayısının çokluğunun kafatasının şeklini bozmak için yapılan uygulamaların tehlikesine işaret ettiği de belirtildi. “Kafa sarma” ya da “kafa düzleme” olarak da bilinen bu uygulamalar geçmişte ekonomik ya da sosyal olarak üst seviyedekileri diğer insanlardan farklılaştırmak için kullanılıyordu. Hipokrat’ın MÖ 200 tarihli yazılarında rastlanan bu olgu, bebeklerin kafatası daha yumuşakken yapılıyordu. http://sphotos-e.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-prn1/64010_10151240702703305_1752387104_n.jpg http://sphotos-c.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-ash4/392973_10151240702848305_937267857_n.jpg http://sphotos-e.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-ash3/547618_10151240702838305_1456313137_n.jpg http://sphotos-d.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc6/181798_10151240702913305_1985027010_n.jpg http://sphotos-a.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-prn1/521371_10151240702918305_1738613232_n.jpg http://sphotos-f.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-prn1/15573_10151240702948305_2032203334_n.jpg http://sphotos-b.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc6/262632_10151240702983305_1814314770_n.jpg Culture pré-inca - Crâne déformé pour des raisons esthétiques et sociales. MHNT http://sphotos-a.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-prn1/32425_10151240703013305_1304153682_n.jpg http://sphotos-h.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-prn1/71600_10151240703168305_34403057_n.jpg http://sphotos-h.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-ash3/154966_10151240748423305_1121600677_n.jpg http://sphotos-g.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-prn1/23732_10151240748413305_783161482_n.jpg http://sphotos-a.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-prn1/28044_10151240748418305_331030408_n.jpg http://sphotos-b.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-ash4/200140_10151240748458305_1107676442_n.jpg http://sphotos-g.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-ash3/77011_10151240748468305_676344768_n.jpg http://sphotos-a.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-prn1/63275_10151240748473305_1896393190_n.jpg http://sphotos-c.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-ash3/149792_10151240748488305_767666388_n.jpg http://sphotos-e.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-prn1/29574_10151240748508305_1552970665_n.jpg http://sphotos-b.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-prn1/36503_10151240748583305_1891461995_n.jpg http://sphotos-h.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-ash4/481505_10151240748588305_1587112254_n.jpg http://sphotos-d.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-ash3/67913_10151240748593305_338201565_n.jpg Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
paranormalfikir Yanıtlama zamanı: Ocak 15, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 15, 2013 Aynen yukarıda da anlatıldığı gibi kafatasının bu şekli almasının sebebi küçük yaşlarda uygulanan kafa sarma tekniğinden kaynaklanmakta. Bir belgeselde izlemiştim, küçükken yapılan bu uygulamayla kemik gelişimi istenilen yönde sağlanıyormuş, fakat bu uygulamadan dolayı birçok kişi de ölürmüş. Böyle yapınca psişik algılar farklı bir boyuta ulaşırmış . Çünkü beyin içeride daha farklı bir şekil alıyormuş. Tıpkı şunun gibi düşünebilirsiniz... Bu uygulamada Tayland'da yapılıyor. Küçük yaşlardan itibaren boyna kademeli olarak halka takılıp boynun normalden farklı bir şekilde uzamasını sağlıyorlar. Sebebi ise daha güzel ve saygın olabilmek için ... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
qbatman Yanıtlama zamanı: Ocak 16, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 16, 2013 Herhalde çok fazla Head Shot durumu olunca kafatasının beyin kısmı, aşağıya doğru kayarak evrime uğramış(!) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Mikaels Yanıtlama zamanı: Ocak 16, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 16, 2013 Şaşırtıcı,acaba bu değişim neden kaynaklanıyor araştırmak lazım. Güzel paylaşım teşekkürler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KaTiLxPiRe Yanıtlama zamanı: Ocak 16, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 16, 2013 Yazıda baş bağlama ile olmasının imkansız olduğu gözlemlenen kafa tası şekillerinden bahsedilmiş. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Lunarkinezi Yanıtlama zamanı: Ocak 17, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 17, 2013 Çok güzel ve ilginç bir paylaşım, teşekkürler. Şiir tadında okudum Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.