pithc Oluşturma zamanı: Mart 15, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Mart 15, 2008 Çocuk Tiyatrosu Çocuklar toplumun vazgeçilmez bir üyesidir. Hepimiz çocukluk dönemini yaşamışızdır.Çocukların gelecekteki mirasçılarımızdır. Kuşkusuz onların gelişimindeki en önemli faktör aile ve bulundukları toplumun çevrenin özellikleridir. Çocuk doğdu andan itibaren bir araştırma içine girer gördüğü pek çok şeyi kavramaya çalışır. Toplum içinde kendini yavaş yavaş göstermeye başlar. Sanat büyükten küçüğe tüm bireylerin yapısında varolan bir özelliktir. Çocuklarda bu özelliğin daha yaratıcı ve daha rahat bir şekilde ortaya konulduğu görülür. Çünkü onlar bir şeyler oluşturma kendinden katma ve yaratma çabası içindedir. Beğenilme ya da kötü bulunma kaygısı gözetmeden kendi hayal gücünü ortaya koyar ona göre yapılan her şey güzeldir. Resim, müzik, tiyatro gibi sanatsal faaliyetlerle çocuk kendisini daha iyi geliştirebilir. Yaparak ve yaşayarak öğrenme daha etkindir. Sanatsal faaliyetler çocuk üzerinde olumlu bir etkendir çocuk böylece kendini daha iyi geliştirebilir. Sanatın tiyatro, resim ve müzik alanları çocuklar için bulundukları döneme uygun özellikte olmalıdır. resim ve müzik çocuğa tek bir yönde hitap ederken tiyatro hem görsel yönüyle olsun hem de estetiklik açısından farklı bir yere sahiptir. Çocuk tiyatrosunun işlevlerini inceledikten sonra çocuk tiyatrosunun çocuğa en yakın sanat daları içinde yer aldığını görürüz. Tiyatro hem görsel hem de işitsel bir özellik taşıdığı için diğer sanat dalarından farklıdır. Bu özeliği ile tiyatro pek çok sanat dalını kapsayan bir niteliktedir. Diğer sanat dalarına oranla daha özgürdür. Tiyatro kavramı üzerinde duracak olursak. Kelime olarak tiyatro Yunanca’da teatron görme yeri anlamına gelir. Kısacası dramanın gösterildiği binaya verilen addır. Tiyatro, konuşma, beden dili ve eyleme dayanan bir gösteri sanatıdır. Tiyatro genellikle bütün sanatların en eskisi olarak tanımlanmaktadır. Toplum içinde gelişen ve toplumla bir bütünlük sağlayan yapıya sahiptir. İlk insanlar yaptıkları avları , tabiattaki bir takım olaylara verdikleri tepkileri, kendilerine özgü yaptıkları törenler ve bazı önemli ve toplulukların kaderini değiştiren olayların anlatılması esnasında geliştirdikleri birtakım gösteriler düzenlemeleri ile başlamıştır. Yani tiyatro insanoğlunun varolduğu dönemden bu yana gelmiştir. Oyun ve tiyatro birbirine çok yakın kavramlardır. Tiyatronun kaynağında oynayan insan vardır. Oyun, insanın her döneminde nasıl vazgeçilmez bir olgudur. İnsanını yaşamının tüm evrelerinde, doğasında varolan oyun ve oynama isteğidir, insanı hem diğer sanatlardan hem de tiyatrodan yüz yılar boyu kopamamıştır. İnsanoğlu oyun ve oyamadan yüz yılar boyu kopamamıştır. Oyun ve oynama daha çocukluktun öğrenilir, çocuk oyunlarla büyüyerek gelişir, oyunla kendini ve dış dünyayı tanır. Oyun çocuğun toplumsallaşmasında en önemli etkendir. Çocuk 12-18. aylarda nesneleri tutarak tanır. Daha sonraki aylarda ise nesneler artık olmasa da onları zihninde canlandırabilir ve onları sembolleştirebilir. Böylece çocuk taklit dönemine girer 2-7 yaş döneminde ise ancak basit hareketleri taklit eder daha sonra anne babayı ve çevresini inceleyerek gördüğü davranışları yansılar. Çocuğun tiyatroya yaklaştığı dönem su dönemdir. Çocuk başlangıçta basit nesnelerle oynamaya başlar daha sonra zamanla bunu geliştirir. Artık zamanla üzerinde oynadığı cisimlerle rol yapmaya başlar kendi tiyatrosunu yaratır. Kendi oluşturduğu gurupla oynamaya başlar ve tiyatroya ilk ilgi duymaya başladığı dönemdir. Şunu göstermektedir ki çocuk dış dünyayı kavramaya başlayıp önce taklit sonra da yaratma eylemiyle oluşturduğu oyunlarla, tiyatroya yaklaşmakta ve onu karamaya tiyatroya yönelmektedir. Çocukta öğrenme çevresiyle olan kalıcı izli davranışlar sonucunda olur. Çocuk tiyatrosu, çocuk için davranışa dönüştürülebileceği yaşantılara olanak sağlayan bir ortam niteliğin de yorumlanabilir. Çocuk seyirci olarak katıldığı tiyatro ortamında görerek bazı şeyleri kavrayabilir. Çocuk üzerinde toplumsal bir etkisi vardır. Siral Ülkü'nün de belirttiği gibi tiyatro oyunlarının çocuklar üzerindeki etkisi çocuklarda bazı mevcut davranışların ortaya çıkmasını kolaylaştırıcı niteliktedir. Oyun çocuğun doğal öğrenme aracıdır. Eğitimcilerimizden İsmail Hakkı Baltacıoğlu’nun okul tiyatroları üzerine yaptığı çalışmalar ve uygulamalarla da bunun üzerinde durmuştur. Ona göre çocukların tiyatro izlemesi ve hatta oyun çalışmaları yaparak çocukların sahnede alıştırma yaparak doğaçlamalar ile kendi yaratıcılığını ortaya çıkartması ve topluma ayak uydurmasını kolaylaştıracak bir unsurdur. İsmail Hakkı Baltacıoğlu çocukların kişilik gelişimleri ve kendilerini yetiştirmeleri açısından tiyatronun önemi büyüktür. Ona göre iyi bir eğitim ancak yaparak, yaşayarak ve çevresiyle bulunduğu etkileşimler ile etkili bir eğitim sağlanmış olur. Bunun için de çocuğun çevresini gözlemesi ve bunları kavrayıp örnek alması önemlidir. Tiyatro ile çocuğa verilmek istenen mesajlar gerçektende iyi aktarılırsa etkili olabilir. Bandura; model öğrenme yapılan araştırma bulguları bu tür öğrenmenin üç tür etkisini ortaya koymuştur. Birinci etki gözlemsel öğrenme etkisini ortaya koymuştur. Yani gözlemciler başkalarının yaptığı davranışlara bakarak yeni kalıplar geliştirirler. İkinci gurupta toplanan etkiler ise daha önce öğrenilmiş olan davranışlar gibi üzerindeki ketlemelerin artması ve azalması türündendir. Ketleyici etkilerin artması, modele görülen bazı davranışların cezalandırılmalarına bağlı olarak, seyircide aynı türdeki davranışların cezalandırılmalarına bağlı olarak , seyircide aynı türdeki davranışların veya genel olarak tepkilerin azalması biçiminde bir sonuç yaratır. Bandura ve Wheler yaptıkları deneylerde saldırganlıktan dolayı cezalandırılan modelleri gözleyen denklerde saldırganlık tepkilerinin azaldığı saptanmıştır. Bandura 1971’de yaptığı deneylerle fobi türünden görülen sorunlarda azalma olduğu saptanmıştır. Çocukların seyrettiği doktor, hastane, karanlık, köpek korkuları gibi korkuların azalmasında seyrettikleri çocuk oyunlarının olumlu etkisi olduğu gözlenmiştir. Ayrıca çocuk oyunlarındaki model davranışlar onun otoriteyi simgeleyen kişilerle de daha rahat ilişki kurabilmesine,girişimciliğinin artmasına etki yapabilecektir. Model öğrenme çerçevesindeki üçüncü etki gurubu ise, daha önce öğrenilmiş ve üzerinde toplumsal yasak veya baskı bulunmayan tepkilerinin açığa çıkmasının kolaylaştırılması türündendir. Çocuk tiyatrosunda dolaylı olarak yaşantı da çocukların taklit ve gözlemsel öğrenmeyle, içine yansıtma, kopya etme , modelin rolünü benimseme gibi süreçlerin hepsi bir modelle eşleşen davranışları oluştururlar. Taklit ve özdeşleşmeyi açıklayacak olursak Çocukta oyun kavramı bebeklik döneminde başlar. Çevresini taklit etmeye çalışan çocuk kendi bedenin ve çevresini tanımaya çalışır. Piaget çocuktaki bu taklit bir uyum sağlama hareketi ise oyun bunu özümleme hareketidir. Yani birtakım şeyler artık tam olarak belli bir ölçüde de olsa kavranmaya başlamıştır. Artık karakter tahlili ile çocuk kendi hayal dünyasındaki kahramanı oluşturmaya başlar. Ve toplumda zamanla bir rol edinmeye çalışır bunu geliştirerek kendisini kabul ettirmeye çalışır. Oyunda elde ettiği sonuçlar ona zevk vermeye başlar ve bu onu neşelendirir. Çocuğun oyun kavrama temelini zevk alma duygusu oluşturur. Zamanla artık nesneleri amacı dışında kullanmaya başlar bunu imgelem gücüyle başarır. Çocuk için artık belli bir nesne normal kullanımından çıkmıştır kendi kurguladığı bir biçimde kullanmaya başlar. Çocukların imgelem gücü oldukça geniştir bu yüzden oldukça geniş uçlu düşünebilirler. Piaget, oyunları zihinsel yapısı yönünden üç aşamaya bölmüştür. Bunlar sembolik,uygulamaya yönelik ve kurallara bağlı oyunlardır. Kısacası şunu belirtmek gerekirse oyun çocuğun doğasında vardır bu onun yaşamında vazgeçilmez bir öğedir. Çocuklar oyunlarla fiziksel ve ruhsal gelişimini tamamlarlar. Çocuk oyunlarla kendini geliştirir girişkenlik ve doğalık kazanır. Çocuğa yönelik seyirlik oyunların ilk oluştuğu yer uzak doğudur.M.Ö . 1000 yılarında iyi bir yer edindiği bilinen Çin gölge tiyatrosu , Hindistan ve Java'da ne zaman başladığı kesin olarak bilinmeyen gölge ve kukla tiyatroları biçim ve öz açısından çocuğa yönelik özellikler içermektedir. Uzak Doğunun gölge ve kukla oyunu gösterilerinin öz açısından çocuklara yakın olması, bu gösterilerin genellikle efsane , destan , mitolojik olay ve öyküleri içermesindendir. Uzak Doğu tiyatro sanatı öz ve biçim yönünden çocuklara yönelik görülmemektedir. Çünkü gerek Çin gerek Hint ve Japon tiyatrolarının en belirgin ortak özelliği , anlatımın genellikle simgelere dayanmasıdır. Bu çocukların çok güç kavrayabilecekleri bir anlatım biçimidir. Tiyatro tarihi içinde çocuğa yönelik öğeleri ararken bugünkü anlamda ilk gelişmiş tiyatro olarak kabul edilen Antik Yunan Tiyatrosunda çocuğa yönelik öğelerin bulunmadığı görülür. Tragedya ve komedya yapıtlarından sonra çocuklar için hiçbir özel girişime rastlanmamıştır. Ortaçağ dönemindeki çocuk tiyatrosunda ise , Hıristiyanlığı yaymayı ve öğretmeyi amaçlamış olan kilise oyunları vardır. Bu oyunların izleyicileri arasında çocukların ön sıralarda yer aldıkları ileri sürülmektedir. Ayrıca Ortaçağın çocuk tiyatrosu yönünden en ilginç özelliği , çocuk oyunculardan kurulmuş toplulukların ortaya çıkmasıdır. 13. yüzyıldan önce İngiltere de daha sonra Fransa ve Almanya da görülen “Çocuk Piskopos” şenliklerin çocuklara yönelik olması şaşırtıcı olmuştur. Çocuk oyunculardan oluştuğu bilinen ilk topluluk İngiltere de St. Paul okulu öğrencilerinden kurulmuştur. Bu topluluk 1378 yılında bir Miracle (dinsel oyun) oynamıştır Rönesans ile laik düşüncenin güçlenmesi sonucunda, tiyatro sanatı yeniden önem kazanmıştır. Çocuk tiyatrosu ile ilgili benzer çalışmalar 1558-1584 yılları arasında İngiltere de yapılmış olduğu görülmektedir. Yetişkinlere yönelik oyunlar yalnızca çocuklar tarafından oynanmıştır. Çocuk tiyatrosunun gelişme gösterdiği bir diğer ülkede Sovyet Rusya’dır. Rusya’da ilk adım Stanislavski’nin sahneye koyduğu “Mavi Kuş” adlı oyun ile atılmıştır. 1921’de ilk yerleşik çocuk tiyatrosunu Natali Satz kurmuştur, 1943’lerde Sovyetler Birliğinde 14 ayrı dilde 140 tiyatroda çocuklara oyunlar sunulmuştur, Batı Almanya’da 60’lı yılara kadar yönetmenler ve tiyatro sanatçıları .ocuk tiyatrosunu genel olarak hep ikinci planda tutmuşlardır. 1960 yılında bağımsız çocuk tiyatroları kurulmaya başlanmıştır, zamanla bağımsız çocuk tiyatrolarının ardından devlet ve kent yönetimine bağlı çocuk ve gençlik tiyatroları kurulmaya başlanmıştır. Bu kurulan tiyatroların en önemlileri Münih ve Düsseldorf’ta kurulmuştur. İlk olarak Batı Almanya’da 1977 yılında Jürgen Schwalbe’nin Hannover Yüksek Müzik ve Tiyatro okulunda kurduğu çocuk tiyatrosu gurubu büyük bir yenilik olmuştur. 1976’da Düsseldorf Tiyatrosu bünyesinde kurulan çocuk tiyatrosu, sadece tiyatro sahnelerinde değil aynı zamanda gençlik merkezlerinde ve çocukların oyun bahçeleri gibi yerlerde toplanarak değişik yerlerde gösteriler yapmışlardır. Çocuk tiyatrosu üzerine pek çok yenilik yapılmıştır. Gerek devlet desteği ile olsun gerek kurulmuş özel gruplar ile yapılan çalışmalar iyi yönde gelişme göstermiştir. Çocuk ve gençlik için kurulan Uluslar arası Tiyatrolar Birliği adını alan bir kuruluş oluşturulmuştur. Bu kuruluşa Avustralya, Federal Almanya, Demokratik Alman Cumhuriyeti, A.B.D., Belçika, Brezilya, Bulgaristan, Çekoslovakya, Fransa, Hollanda, İngiltere, İrlanda, İtalya, İspanya, İsrail, Kanada, Macaristan, Norveç, Peru, Portekiz ve Romanya gibi ülkeler katılmıştır. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren başlayan batılaşma hareketi ile Türk tiyatrosu da batılı anlamda tiyatro etkinliklerine yönelmiştir. Tanzimat fermanından sonra Türkiye ye gelen bazı topluluklardan sonra seyircilerin ilgisini çekmeye başlamıştır. Çocuk tiyatrosu düşüncesi gündeme gelmiştir. Cumhuriyet dönemi öncesi çocukların seyrettiği oyunlar geleneksel tiyatromuzun oyunları olan kukla, karagöz ve orta oyunları olmuştur. 17. yüzyılda III. Selim’in girişimiyle başlayan batılaşma hareketi sonucunda, batı anlamındaki tiyatro Türk aydınları tarafından da benimsenmiştir. Tanzimat döneminde tiyatro aydınlar tarafından siyasal ve toplumsallaşma için kullanılmıştır. 1908’de ilan edilen II. Meşrutiyetten sonra , tiyatronun olumlu etkisi ilk kez fark edilmiş ve okullarda tiyatro çalışmaları üzerinde durulmuştur. 1915 yılında, Maarif-i Umumiye Nezareti (Milli Eğitim Bakanlığı ) okular da sahne çalışması yapılması için “Mektep Temsilerinin Usul-i Tedrisi” başlığı ile bir yönetmelik çıkarmıştır. Türkiye de çocuk tiyatrosu ile ilgili yapılan büyük gelişmeler. 1940 yılından itibaren anlamlı çalışmalar görülmeye başlanmıştır. Yetişkinlere yönelik bazı özel tiyatroların da çocuk oyunlarına da yer vermelerinin yanı sıra, sadece çocuk oyunları oynayan çocuk tiyatroları da kurulmuştur. Tiyatroyla ilgili çalışmaların öncülerinden biri olarak eğitimci İsmail Hakkı Baltacıoğlu gelir. Okul tiyatrosu ve uygulama yöntemi konularında çok önemli görüşler ileri sürmüştür. Onun eğitimde tiyatrodan yararlanma, tiyatronun eğitici işlevi konusundaki görüşleri günümüzdeki çalışmalara ışık tutacak niteliktedir. 1965 yılında Assıtej adı altında bir örgüt kurulmuştur. Assıtej tiyatro sanatının, insanlar için evrensel bir anlatım biçimi olduğu bütün dünyada barışa hizmetle halk kitleleri arasında bir bağ kurulabileceği düşüncesinden hareketle, ayrıca çocuk ve gençleri eğitimindeki önemli rolü göz önünde bulundurularak kurulmuştur. Temel amacı çocuk ve genç seyirciler için sanat düzeyi gelişmiş bir tiyatro sunmaktır. Bunun dışında başlıca amaçları şunlardır: Etkinliklerini gençlik ve çocuk tiyatrosuna adamış kişileri ve kuruluşları bir araya getirmek. Çocuk ve gençlik tiyatrosu alanında tüm ülkeler arasındaki ilişkileri sağlamak ve karşılıklı deneyim alış verişini gerçekleştirmek. Böylece sanatçıların eserlerinin tanınmasına, bu yolla kendi ülkelerinde olmalarını sağlamak. Kişisel olarak ya da grup halinde inceleme yolculukları, yabancı ülkelerde turne programları düzenlenmesine destek sağlamak. Çalışmalarını geçekleştirmek için ulusal ya da uluslararası yetkilere öneriler sunmak, bu önerileri desteklemek. Çocuk ve gençlik tiyatrosu ile ilgili kişi ve kuruluşları bir araya getiren ulusal birliklere gerektiğinde bilgi yardımı yapmak. Assitej, öncelikle profesyonel anlamda tiyatro kuruluşlarını bünyesinde toplamakla birlikte, sahne sanatlarıyla uğraşan diğer benzer uluslar arası kuruluşlarla da sıkı bir ilişki içindedir. Çocuk oyunları da tıpkı diğer oyunlar gibi bir bildirisi olan , olayları , durumları , çelişkileri karakterleri birbiriyle ilişkili ve gelişen bir dramatik kurgu içinde ele alan , sahnede seyirciyle birlikte yaşanarak gerçekleştirilen bir sanattır. Seyirci olarak çocuklar hedeflenir. Çocuklar yetişkinlerden farklıdır. Bu nedenle öncelikle çocukların özelliklerini göz önüne almak gerekir. Çocuk tiyatrosunun amacı çocuğun eğitimine, gelişmesine ve eğlenmesine katkıda bulunmaksa seyircisini iyi bilmesi onu iyi tanıması gerekir. İnsanı canlıların en üstünü yapan zihin yapısı onu çevresiyle en etkin biçimde ilişkiye girmesini de sağlamaktadır. Zihinsel gelişim alanında en önemli kuramları koymuş olan Jean Piaget çocuğun doğduğu andan başlayarak zihnin gelişmeye başladığını ve ancak 13 yaşından sonra bir yetişkin gibi soyut bir biçimde düşünebileceğini ortaya koymaktadır. Çocuk tüm zihin yapılarını eyleme koyup denemeler ve tekrarlarla geliştirmektedir. Bu dönem dilin öğrenilmeye başladığı dönemdir. Artık ilk cümleler kurulmaya başlanmıştır. Çocukların zihin gelişimine bağlı olarak oyunlarının gelişimini inceleyecek olursak Piaget’in zihin kuramına göre çocuk 4 aylık olduğunda görme ve dokunma işlevleri birlikte çalışmaya başlar. Çevresini baktığına dokunarak baktığı her hareketi tekrarlayarak anlamaya çalışır. Piaget’e göre çocuğun çevresinde gördüğü hareketleri tekrarlaması bir tür oyundur. Bu işlevsel hoşlanmadır çocuk bu yola çevresini öğrenebilir ve bu bir oyundur. 12. ve 18. aylar içinde çocuk sistemli ve aktif bir deneyicidir. Çocuk nesneleri kavramaya başlar hatta nesne gözünün önünde yoksa bile varmış gibi düşünebilir. Piaget bu zihin delişimi dönemine duyu hareket dönemi demiştir. Bu dönemin sonunda çocuk nesneleri zihninde çizmeye başlamış ve böylece taklit, sembolleşme dönemine girmiştir. Ana okul dönemi yani 2-5 yaş arası bu kuramcıya göre çocuk zihnin sembolik işlevler dönemidir. 2-7 yaş zihnin işlem öncesi dönemidir. Yani bu dönemde çocuk zihni birçok nesne ve olay karşısında olan belli özeliklere göre sınıflandırma, sırlama imkanına henüz ulaşmıştır. 7 yaşında sonra çocuk gözünün önünde olan nesneler ve olaylar üzerinde oldukça etkin değerlendirmeler yapabilir. İlk okula başladığı döneme kadar çocuk ben merkezli bir zihin yapısına sahiptir. Karşısındaki insanın duygu ve düşüncelerini anlamakta da henüz tam yeterli değildir. İlk okul düzeyinde göz önünde geçen olayları rahatça takip edebilen çocuk yavaş yavaş ben merkezci davranıştan kurtulup nesneler ve insanlar arsı ilişkileri de kavramaya başlar. Çocuk bazı olayları konuşarak anlatmaya başlar. Taklitler yaptığı zaman bunda zevk alındığında bu taklit oyunundan zevk duyar. An okul döneminde bu tür oyunlara çok rastlanır. Zamanla değişik konuşmalar farklı oyunlar gelir. Bu durumda çocuk taklit ettiği nesneyi ve kendisini ayıt edebilmelidir bunu aşmak yine Piaget’e göre 7yaşına ulaşmayı ve ben merkezlilik dönemini aşmayı gerektirir. Çocukların bu zihinsel gelişimini gerçekten göz önünde bulundurmanın önemi büyüktür. Hazırlanan çocuk oyunları da seyirci kitlesini yaş grubu özelliklerine göre olmalıdır. Bu zihinsel özelliklere göre oyun sırasında nelere değinileceği konunun nasıl işleneceği göz önünde bulundurulmalıdır. Çocukların dünyaları çok farklıdır ve dünya ya bakış açıları olsun gelişim ve diğer bedensel zihinsel özelliklerini incelediğimizde. Yetişkinlerden farklı olduğunu görürüz. Çocuğun yetişkinden farklı özelliklerini dört ana noktada toplayabiliriz : Çocuğun bedensel özellikleri. Çocuğun duygusal özellikleri. Çocuğun düşünsel özellikleri. Çocuğun düş gücünün özellikleri. Okul öncesi dönem gerçektende çok önemlidir. Çünkü bu dönemde çocuk dış çevreyle ilk bağlantılarını kurmaya başlar. Bazı kavramları ve nesneleri yeni algılamaya başlamıştır. Çocuk oyun oynamayı sever ve oyun oynayarak öğrenme çocuk için oldukça etkili bir faktörüdür. Bu dönemdeki çocuk oyunlar da çocukların gelişim yapısına göre olmalıdır eğer bu faktör göz önünde bulundurulmaz ise oyun elbette ki başarısızlıkla sonuçlanacaktır. Böyle bir duruma sebep olmamak için gelişim özelliklerinin iyi bilinmesi gerçektende çok büyük bir önem taşır. Tiyatro oyununun yazımı ve sahneye konumu sırasında çocuğun özelliklerini göz önünde bulundurmakta fayda vardır. Çocuğun bedensel, düşünsel, ve duygusal özellikleri göz önünde tutulursa çocuk oyunun bu özelliklere yanıt verecek, çocuğun bu özelliklerinin ortaya çıkardığı gereksinimleri karşılayacak bazı nitelikleri olması gerekir. İşte bu noktada bir oyunu sahneye koyarken ya da yazımı için çocuğun zihinsel ve diğer gelişim özelliklerini de bilmek gerekir. Çocuk tiyatrosu başlıca şu özellikleri taşımalıdır ; 1. Eğlendirici. 2. Ruhsal. 3. Eğitsel. 4. Estetik işlevler. Bu işlevler çocuğa pek çok şey katar bunları sıralayacak olursak; 1. Çocukların içlerinde varolan yaşam, içtenlik duygularını ve imece kavramının gelişmesini sağlar. 2. Çocuk tiyatrosu çocuğun düşünme, düşleme, duygulanma yeteneklerini geliştirir. 3. Çocuğun kişiliğinin olgunlaşmasını sağlar. 4. Çocuğun çevresiyle uyum sağlamasına yardım eder. 5. Çocuk tiyatrosu özdeşleyim ve estetik haz yoluyla çocuklara yeni davranışlar, kuralar, değerler kazandırır. 6. Çocuk tiyatrosu çocuğa yakın çevresini, evreni ve evrendeki yerini algılamakta önemli ip uçları verir ve bu konuda çocuğa yardımcı olur. 7. Çocukta karar verme yetkisini geliştirir, olayları çok yönlü değerlendirmesini yanı objektif olmasını öğretir. 8. Çocuğa güzel sanatların diğer dalarını tanıtır ve sevdirir. Çocuk oyunları diğer oyunlardan farklı olmalıdır. çevreye onların gözüyle bakılmalı ve oyunda onların anlayacağı kavramlar kullanılmalıdır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
pithc Yanıtlama zamanı: Mart 15, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 15, 2008 Ülker A. Göksal çocuk oyunlarının diğer oyunlarla olan farklılığını şu 5 maddeye ayırarak incelemiştir. 1. Çocuk oyununda kişiler. 2. Çocuk oyununda eylem . 3. Çocuk oyununda oyuna katılmak. 4. Çocuk oyunun bildirisi ve çocuk oyunun öğretici niteliği. 5. Çocuk oyununda olaylar. Metin And çocuk tiyatrosunun yetişkinler tarafından çocuklara yönelik bir oyunun yazılması ile ya da çocuklara doğaçlama yaptırıp onlardan yaralanarak yazılı metne döndürülebildiğini veya çocuklar için düşünülerek yazılmamış oyunların üzerinde eğitimcilerin çocuklarında izlemesinde yarar gördükleri oyunlarda olabileceğini, ikinci ana türede çocukların kendi aralarında seyirci düşünmeden bir yetişkinin gözetiminde zorlamasızın kendi hayal güçlerini kullanarak doğaçlama yoluyla oluşturulan çalışmaların metne dönüştürülmesiyle oluşturulan oyunlar olabileceğini savunmuştur. Kısacası çocuk oyunlarında bulunması gereken başlıca özelliklere değinecek olursak şöyle sıralayabiliriz: Çocuk oyunlarında karakter belirgin olmalı ve kolay tanınmalıdır. Oyunda mutlaka ritim ve müzik kullanılmalıdır. Böylece çocukların dikkatini daha kolay toplayabiliriz. Çocuğun dağarcığını zorlamayan çift anlam taşımayan cümlelerden kurulu ve sebep sonuç ilişkisine bağlı bir anlatım kullanılmalıdır. Argodan uzak tek düze bir anlatım kullanılmalıdır. Renkli ve canlı bir sergileme olmalıdır. Fantastik dekorlar ve kostüm ile bütünlük sağlanmalıdır. Böylece çocuklar daha kolay etkileneceklerdir. Oyunda kukla ve gölge oyunu gibi farklı tekniklerin kullanımı metni zenginleştirir bu tekniklerin kullanımına özen gösterilmelidir. Oyun sırasında çocuğun hayal gücünden yararlanımın unutulmaması gerekir. Oyuncuların seyirciye hitabı ve anlatımı etkili olmalıdır ve en ufak bir ayrıntıya bile dikkat edilmelidir. Sahnede özellikle okul öncesi döneme hitap eden bir oyunda seyirciyle yapılacak etkileşim ve katılım gerçekleştirilmeli çocuklar ile yapılacak olan doğaçlamalara önem verilmelidir. Oyunda kötü karakterlerin galip gelmemsine ve kahramanın her zaman sorunlardan kurtulmasını sağlamalı, gerçeklikten uzak durulmalıdır. Türkiye de çocukların tiyatro ile uğraşmalarının, tiyatro yoluyla eğitilmelerinin önemi Türkiye de ilk kez Meşrutiyet döneminde kavranmış, çocuk tiyatro yazınının ilk örneklerine yine bu dönemde rastlanmıştır. Yazılan bu oyunlar Çocuklara Rehber, Talebe Defteri, Yeni Nesil, Mecmua-i Muallim, Çocuk Bahçesi adlı dergilerde; 1888-1921 yıları arasında Küçükler İçin Temsil, Mektebi Temsil ve Mektep Tiyatrosu gibi genel başlıklar adı altında yayınlamışlardır. 1915 yılında Milli eğitim Bakanlığının o dönemki adıyla Maarif-i Umumiye Nezareti ilk okul eğitimini de tiyatroya ders olarak yer verilmiştir. Meşrutiyet döneminde yazılan oyunlar, ya yayımlandıkları dergilerin içinde unutulduklarından ya da oynanmaya değer bulunmadıklarından; 1935 yılında, İstanbul Şehir Tiyatrosunun kapsamında çocuk tiyatrosu çalışmalarının başlamasıyla ortaya çıkan en önemli sorunlardan biride, oyun bulma sorunu olmuştur. Bu sorunun çözümlenmesi belli bir süreyi gerektirmiş çocuklara yönelik tiyatro çalışmalarının benimsenmesi ve yaygınlaşmasıyla ülkemizde giderek bu tiyatro yazını doğmuştur. Çocuğun oyunu anlama ve algılamadaki eksikliği iyi bir tasarım ile giderilebilir. Fakat sahne tasarımı ve düzenlemesinde bazı önemli noktalara dikkat etmek gerekir her şeyden önce çocuğun hayal gücünün ne kadar sınırsız olduğunu unutmamak gereklidir. Çocuk çok basit bir öğeyi bile çok farklı yorumlayabilir. Işık ve ses efektleri ile onları çok şaşırtabilir ve çeşitli illüzyonlarla onların farklı yönlere çekilmesi sağlanabilir. Ancak çocukların hayal güçleri sayesinde sahnede başka bir amaç için kullanılan bir nesnenin farklı algılanabileceği unutulmamalıdır. Bu yüzden sahnede kullanılan araçların açık ve net bir anlatım için kullanılmaya dikkat etmek gerekir. Onlar görsel olanı severler fantastik kostümler ve dekor, büyülü biçim değiştirmeler, farklı efektler onların hayran bırakır. Tiyatroda oyunları daha etkili bir şekilde sunabilmek için çeşitli teknikler uygulanır. Bu tekniklerden kısaca bahsedecek olursak öncelikle şu şekilde maddeleyebiliriz. Bu tekniklerin kullanımı ile gerçekleştirilen gösteriler. iyi yapılan bir düzenleme ve kullanılan çeşitli efektler ile başarıya ulaşabilir. Çocuk görsel niteliklere daha çok dikkat ettiği için oyunda da görsel ve basit anlaşılır olmaya dikkat etmek gerekir. Kullanılacak tekniklerin hitap edilen guruba uygun bir nitelik taşıması gerekir. Çünkü çocuklardan beklenen tepki sanıldığından daha farklı bir nitelik taşıyabilir. Böyle bir durumda istenilen etkiyi göstermek mümkün olmayacaktır. Bir çocuk oyunun da bulunması gereken özelliklere değindikten sonra oyunda rol alan kişilerinde belli kriterler aranmalıdır. Daha önce de belirtildiği gibi yetişkinlerin tiyatrosundan çok daha ciddi yapılmalıdır. Herkes tarafından oynanabilir ama gereken özen gösterilmez ise hiçbir şekilde asıl amacına ulaşamaz. Çocuğun tiyatroyu benimsemesi ve oyunu sevmesi, mutlu olması sahnede ki o estetiği sağlayacak oyuncunun elindedir. Oyuncu her yönüyle oyuna hakim olmalıdır. Oyuncunun belli bazı önemli noktalara dikkat etmesi gerekir. Öncelikle oyuncunun sahne üzerindeki etkisi ve çevreye olan hakimiyeti çok önemlidir. Sesi ve beden dilini kullanarak çocuğa uyandırmalı ve onda bu estetik görüşün gelişmesine yardımcı olmalıdır. ilgi alanı çok dağınık olan çocuğun dikkatini çekmek ve sürekli aynı yerde tutmak çok güçtür. Diğer farklı yönde yetişkin çocuktan farlıdır. Yetişkin seyirci sahnedeki ufak tefek hataları görmezden gelebilir. Oyunu bütünsel açıdan gözlemler. Küçük seyirci ise oyunu bütünsel açıdan göremez ve daha çok ayrıntılara dikkat eder. Bu yüzden en küçük bir hata bile onları oyundan kopartabilir. En ufak bir hatayı yakalar ve gözünde büyür bu yüzden oyundaki olaylar dizisini yakalayamaz bütünselliği kavramaz anlatılmak isteneni anlamaz. Çocuk tiyatrosu profesyonel oyunculuk gerektirir. Çocukları yanlış konuşmalar, bilinçsizce söylenen sözler her an seyirci tarafından yanlış kavramlara itilebilir. Oyunculara bu yüzden büyük bir sorumluluk yüklenir. Çocuk tiyatrosunda bir oyuncunun çocuk psikolojisini ve eğitimini bilen, çocuk tiyatrosunu bilimsel açıdan incelemiş sesleneceği yaş gurubuna göre kendini sahnede hareket ve vücut estetiğini en mükemmel düzeyde kazanmış, deneye ve gözleme açık, araştırmacı olmalıdır. her şeyden önce çocukları seven biri olmalıdır. çocuk tiyatrosu kuramını bilen, sahnede teknik çalışması ve uygulamalarla pekiştirmiş oyuncuların uğraş alanı olmalıdır. Çocuk oyununda oynayacak kişilerin özellikle şunu unutmamaları gerekir bu da yaptıkları işi gerçektende severek ve hakkını vererek gerçekleştirmelidirler. Disiplinli ve iyi bir çalışma ile en iyiye ve en güzele ulaşmak için uğraşılmalıdır. Tiyatro ile çocuklara kazandırılmak istenilenleri gerçekleştirmek için tiyatro yapmalıdırlar. Çocuklara yönelik bir oyunun hazırlanmasında daha öncede belirtildiği gibi çocuk psikolojisini iyi bilmek onları yeterince tanımak gereklidir. İncelenecek olan oyunun öncelikle bütünselliği gözlemlenmelidir. Anlatımı’nın niteliği ve hitap ettiği guruba uygunluğu saptanmalıdır. Şu önemli noktanın hiçbir zaman unutulmaması gerekir ki buda çocuk tiyatrosunun sevilerek yapılmasının gerekliliğidir. Çocuk tiyatrosu farklı bir emek ister severek ve isteyerek çalıma ile mecburen kalınarak yapılan çalışma arasında muhtemelen büyük farklılıklar olacaktır. Bu yüzden çocuk tiyatrosu severek yapılan bir tiyatro olmalıdır. ÖZLEM KIRGEL Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Nisan 17, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 17, 2008 Çocuk tiyatrosu tarihine göz atıldığında çocuklardan kurulu bilinen ilk tiyatro topluluğuna İngiltere'de rastlanır. Avrupa'da tiyatro dini konularda eğitim amacıyla kullanılırken kilise ve manastırlarda çocuk oyunları sergilenir. Rönesansla birlikte çocuk tiyatrosu dagelişime,değişime uğrar. Fransa'da kuklaların yer aldığı oyunlar oynanırken, İngiltere'de çocuklardan kurulu gruplar büyüklere yönelik oyunlar oynar ve çok ilgi çekerler. Öyle ki;sadece çocuk gruplarına oyunlar yazan yazarlar türer. XX.YY.a varıncaya dek pandomim, kukla oyunları gibi çocukların ilgisini çekebilecek oyunlar oynansa da XX.YY.da çocuğun toplum içindeki değerinin bilincine varılmasıyla çocuk tiyatrosu hak ettiği değeri kazanmaya başlamıştır. 1927'de İskoçya'da kurulan bir grup ilk kez çocukları 9-12/5-9 yaş grubuna ayırarak oyunlarını bu yaş grubuna göre sınıflandırmıştır. 1920'den başlayarak Amerika'da çocuk tiyatrosu çalışmaları üniversiteler tarafından yürütülmeye başlamıştır. Bunun nedeni ise, çocuk tiyatrosu çalışmalarının belli bir görüşe,temel edayandırılmak istenmesidir. XX.YY.da çocuk tiyatrosunda en verimli çalışmaların yapıldığı ülke Sovyetler Birliği olmuştur. Devrimden sonra eğitici ve etkileyici niteliğinden ötürü çocuk tiyatrosuna büyük önem verildiği Sovyetler Birliği'nde ilk çocuk tiyatrosu 1921'de kurulmuştur, bunun öncesinde ise herhangi bir çalşmaya rastlanmaz. Başlangıçte çocuk tiyatrosu fazla ilgi görmemiş,hatta tepki çekmiştir. Ancak çalışmaların ısrarlı devamı,çocukların eğitimine göstereceği katkı açıklanınca tepkiler azalmıştır. Çocuk Sanat Eğitimi Merkez Kuruluşu tarafından yönlendirilen oyun çalışmalarında pedagoji ve psikoloji bilimi verilerinden yararlanılmış,sahnelenecek oyunlar önce çocuklara okunup onlarla tartışıldıktan sonra prova sürecine girilmiştir.Provalarda çocukların bulunmasına özen gösterilmiştir.Yapılan istatistiklerin sonuçlarına göre oyun yazımı ve seçimleri bunlardan etkilenmiştir.Günümüzde çocuk tiyatrosu bulunmayan yerlerdeki tiyatroları çocuk oyunu sergilemeye zorlayan yasalar bulunmaktadır. Çocuk tiyatrosunda Almanya'nın iki yüzyıllık geçmişinde dini içerikli eğitime yönelik oyunlar ve aydınlanma ile ortaya çıkan didaktik oyunlardan başka kayda değer bir gelişme yoktur ta ki 1960'larda kurulan Gripo Tiyatrosu'na dek. Alman çocuklar bu grupla birlikte ayağı yere basan,güncel,gerçekçi, çocukların sorunlarını işleyen oyunlar izlemeye başladı.Çocuk diliyle yazılan, çocukları anlatan oyunlarda aslında pek kimsenin dokunmaya cesaret edemeyeceği sorunlara parmak basıldı. Bu sorunlar oyunların hazırlık aşamasında çocuklarla yapılan söyleşilerde saptanıyor, çocukların dünyası eğlenceli ancak gerçekçi biçimde sahneye aktarılıyordu. Çocuğu parmak sallamadan eğitmek,içinde yaşadığı toplumun koşullarını anlamasına yardımcı olan antiotoriter bir tiyatro anlayışıyla çocuğun özgürleşmesine,toplumda bir birey olarak kabul edilmesine yardımcı olmaya çalışılıyordu. "Hiçbirşey olduğu gibi kalmak zorunda değildir." Tanınmış bir çocuk şarkısının sözü Gripo Tiyatrosunun çocuklara vermek istediğinin bir özeti gibidir. TÜRKİYE'DE ÇOCUK TİYATROSU İlk kez Meşrutiyet döneminde çocuk tiyatrosu ile ilgili çalışmalar başlatılmış,oyunlar yazılmış,oynanmıştır. 1915 yılında tiyatronun eğitici yanlarına dikkat çekilerek ders olarak okullarda yer verilmesi yönetmeliklerde belirtilmiştir ancak I.Dünya Savaşı ve Kurtluş Savaşı'yla birlikte bu çalışmlar sekteye uğramıştır. Cumhuriyet döneminde çocuk tiyatrosuna dikkati çeken, "Devrimleri benimseyecek yeni nesilleri yetiştirmenin eskiyi değiştirmekten daha kolay olduğunu" vurgulayan ve tiyatronun önemine değinen Muhsin Ertuğrul olmuştur. Türkiye'de ilk kez ödenekli çocuk tiyatrosu Muhsin Ertuğrul tarafından 1935-1936 döneminde Şehir Tiyatroları bünyesinde kurulur ve "Çocuklara İlk Tiyatro Dersi" oyunuyla perde açılır. Bir yandan oyun hazırlığı gösterilir,oyuna emeği geçenler tanıtılırken diğer yandan, oyun içinde oyunla Atatürk Devrimleri tanıtılır çocuklara bu ilk oyunda. Bu ilk oyun sonraki yıllarda sergilenecek olan oyunların biçimlerinin de bir göstergesi sayılabilir.Değişen sosyo-politik yaşam, çocuk oyunlarını biçimlendirir.Padişahlar kimi zaman kral olur,kimi zaman melek-şeytan girer oyunlara,bazen Amerika övülür,bazen üretim,bazen tüketim...60'ların uysal,terbiyeli çocukları 90'lara geldiğinde kirli atıklara karşı mücadele eden afacanlara dönüşür.Bazen de suya sabuna dokunmaz oyunlar lay lay lom masallar yeterlidir o dönemlerde,Külkedisi,Polyanna v.b. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
pithc Yanıtlama zamanı: Aralık 13, 2010 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 13, 2010 Çocuk Tiyatrosu : 1 – Çocukların oynadığı tiyatro; bu anlamda, İngiltere’de Elisabeth Dönemi’nde kurulmuş özel Çocuk Tiyatroları vardı, oyun yazarları (Jonson, Lyly) onlar için oyunlar yazıyorlardı; örneğin, Children of the Paul’s (Paul’ün Çocukları). 2 – Çocuklar için yapılan tiyatro. Çocuk Tiyatroları, eğlendirici bir anlatım tarzı taşımakla birlikte daha çok eğitici amaçla yazılmış oyunları ele alır ve çocuk imgelemine açık bir sahneleme ve oyunculuk düzeni içinde aktarır. Bu nedenle, yepyeni kuşakların yetiştirilmesi, belli bir kültüre yoğrulması açısından Çocuk Tiyatroları oldukça önem taşır. Çocuk Tiyatroları, Avrupa’da 19. Yüzyılda gelişme göstermiş; Almanya’da Noel’de oynanan pericelik oyunları, İngiltere’de de yine Noel’de oynanan revü tarzında gösteriler biçiminde süregitmiş; sürekli bir Çocuk Tiyatrosu ise Fransa’da Paris’te Leon Chancerel tarafından 1935’te kurulmuştur: Comediens-Routiers. Ekim Devrimi’nden sonra Sovyetler Birliği’inde Natalia Saz’ın başını çektiği geniş bir Çocuk Tiyatrosu hareketi başlamıştır; bugünse Maria Knebel yönetiminde Moskova Merkez Çocuk Tiyatrosu, oyunculuk ve sahne niteliği yüksek, meslekten tiyatrolarla eşdeğerde etkinliklerde bulunmaktadır. Öbür Doğu Avrupa ülkelerinde de gelişme gösteren Çocuk Tiyatroları, Almanya’da 1960’larda yarı özerk tiyatrolar olarak ortaya çıkmış, başlıcalıkla da Nürnberg, Dortmund, Münih ve Berliner Theater’da etkili olmuştur. Türkiye’de, Çocuk Tiyatrosu anlayışı ilk kez Meşrutiyet Dönemi’nde çocukların tiyatroyla uğraşmaları, okullarda tiyatroyla ilgili çalışmalar yapılması biçimin de ortaya atılmış, bu anlayış doğrultusunda çocuk oyunları yayınları yer almaya başlamıştır. Ancak, Türkiye’de Çocuk Tiyatrosu, Cumhuriyet Dönemi’nin ürünü olup, ilk kez 1935’te Muhsin Ertuğrul’un girişimiyle, İstanbul Şehir Tiyatrosu yapısı içinde başlatılmıştır. Bunu Ankara’da 1947’de (Devlet Tiyatroları Çocuk Tiyatrosu’nun çekirdeği olarak) Tatbikat Sahnesi Çocuk Tiyatrosu izlemiştir. 1960’lardan sonra yeniden canlılık kazanmaya başlayan Çocuk Tiyatroları, özel Tiyatro topluluklarınca olduğu kadar, özel kuruluşlarca da (örneğin, Türk Ticaret Bankası Binbir Gece Çocuk Tiyatrosu, Akbank Çocuk Tiyatrosu) üstlenmiştir. Çocuk Tiyatrolarının özel tiyatrolar olarak başlı başına ele alınışları 1970’den sonrasına rastlar: 1973’te Anadolu Çocuk Oyunları Kolu (AÇOK) ve 1976’da Ankara Çocuk Gençlik Tiyatrosu (AÇT). Kaynak : Tiyatro Ansiklopedisi; Aziz Çalışlar Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.