Kinyas Oluşturma zamanı: Mart 21, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Mart 21, 2008 Bir Veda Havasından Aysız Sevinçsiz Kelimeler Yıllarımın en acar en uçarı duyguları nasıl da yüreğimin en kırçıl en acımsı yaraları oldular Bu ne yaman bir rüzgâr? Sanki gök bir uçurum.. Bulutlar kırlangıçsız ışıksız.. Kırağı vurdu kıra.. Dal sızlanıp kurudu.. Köreldi kökleri nanelerin.. Itır kokusundan soğudu.. Bu ne sakar bir duygu? bir yanı yangınlanır parıldar Bir yanı canatar solgunluğa.. Kırağı vurdu.. Söndü ateşböceği, dağıldı ürpertisi ruhuma.. Bir karartıdır artık en körpe tomurcuğun en narin gözeneği.. Elveda nazlı bebek.. Elveda kelebeğim.. Yüzünü gecelerin ıssız boşluğuna gizleyip için için ağlayan yanık gelin elveda.. Yazık ki bağrımda uğuldayan huysuz uykusuz kelimelerle bu son tutuşum seni bu sana son bakışım.. Geçip gidiyor işte günler hiç durmadan.. Dilerim tozlanmasın yeniden özlemindeki uyum o hırçın inceliğin karlanmasın bir daha.. Ne benimle acılan ne ömrün acılansın.. Bağrımda uğuldayan aysız sevinçsiz kelimelerle bu son tutuşum seni bu sana son bakışım.. Elveda mavi çiçek.. Elveda tarla kuşum Yalnız Değiller, Şarkıları ve Biz Varız Saydam ve ıslak ölüm eğer boyunlarına geçirilen ilmikten gökten bir fırtınayı koparır gibi koparacaksa ciğerlerini nefesimi onlara vereceğim kalbimdeki yaşayan tıpırtıyı gözlerimi onlara vereceğim oyarak kirpiklerimle dünyada acıya ve öfkeye dair bütün görüntüleri Urgan demir yollarında fabrikalarda gün boyunca çığlığın dinmediği şehrin uzak semtlerine doluşan işçilerin pamuk seline yaprak yaprak dökülen tütünde zeytinde çam denizinde ormanların ve verimsiz düzlüklerinde kurak toprağın açlığın can çekişini tırnakla terle susturmaya çalışan yoksul köylerin gözlerinde parlamaya başlayan umut için düğümlendi Saydam ve ıslak ölüm eğer boyunlarına geçirilen düğümden dökecekse körlerin alfabesini yumruğumu onlara vereceğim yaşayan yumruğumu ağzımı onlara vereceğim yeryüzünün bütün mert ölüleri için toplayarak kanlı kelimeleri Sürgün Uyandırın anamı Söyleyin gidiyorum Yolumu gözlemesin Dönemem belki geri Arkadaşlarım duysun Kardeşim bunu bilsin Söyleyin gidiyorum Dönemem belki geri Babama haber salın Çiçekler onda kalsın Sulasın günaşırı Dönemem belki geri Korulara söyleyin Dağlara asmalara Baygın çocukluğumun Çınladığı kırlara Söyleyin gidiyorum Dönemem belki geri Gelsinler anılarım Uğurlasınlar beni Sadece sevdiğime Söylemeyin duymasın O kadar körpe ki kalbi Bilmiyor yitirmeyi Söylemeyin bu akşam Sevdiğim ağlamasın Ellerin Avucumda İki Ateş Damlası Çiçeğinde yeni yeni kamaşan zerdalisi ömrümün, gülüşümde çekirdeği sertleşmemiş ilk çağlam, kızım benim, nazım benim, gurbetelde sazım benim, yalazlanmış can tanem, körpe dalım bir tanem.. Sisini gözlerimin, içimdeki dumanı seziverdin de sanki acılandın uykunda, sızlandın huysuzlandın.. Dudakların kurumuş, ter içindesin yavrum! Kolsuz kanatsız kalmış geceden beri başucundayım.. Çırpınarak anlamını arayan binlerce sözcük kabukları koparılmış yaralar gibi uğulduyor beynimde.. itiraf etmeliyim ki yavrum çekip gitse de bir bir ekmeğe, özgürlüğe, insanlık ve hayata dair içimi dişleyen düşünceler, senin bir gülücüğün şimdi yaşamam için bana yeter. Geceden beri başucundayım.. İşte, sabaha dayandı gün! Aşsız, işsiz, kuruşsuz bir ıssız bayırdayım. Bebeğim, canımın kıvırcığı, boranda fırtınada sürgün vermiş tomurcuk, üzüm tanem, nar tanem, acar yanım, bir tanem.. Kim kime, dum duma bir tufandayız; günlerin ağzında kara bir gül dikenleri tenimize dayanmış; ürkütülmüş, sarılmış, acıyla sınanmışız.. İnim inim uykunda nasıl da yalnız yanıyor yüzün yavrum, yüreciğin kaşlarında tütüyor, ellerin avcumda iki ateş damlası, tutuşmuş rüyaların, sesin duyulmaz, kendi kollarımızdan başka saranımız yok bizim.. Yazım benim, güzüm benim, yemin olmuş sözüm benim; sana kuş bulmalıyım sana düş bulmalıyım gidip iş bulmalıyım.. Koynunda çırpınırken böyle çaresiz kahrınla tanıştırdın bizi ey hayat zehrinle tanıştırdın; alışılmaz bildiğimiz nefrete alıştırdın! Onurumuz: senin için sakladığım tek servetim bu yavrum; süt olmaz, aş olmaz, iş olmaz onurumuz.. sızım benim, gizim benim, gurbet elde izim benim; ateş almış taş altında kalmışız, gün olur hesabını sorarız elbet. Nihat Behram 2 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
birunsatan Yanıtlama zamanı: Mart 22, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 22, 2008 Haykır Acını Ey Halk Haykır acını ey halk, baş eğme haykır Bir yol kavşağındasın ve ancak Yaraların, haykırışlarla onarılır Bir yol kavşağındasın ve senin Değişmek için çırpınıyor kaderin Kuşan alnında biriken o kara teri Sırtında şakırdayan kırbacı kopar Soluk al, ışıldat o mazlum yüreğini Bak; korlaştı acıların, kozalandı Ey halk, parçala şu nankör suskunluğunu Baş kaldır artık Sevginin ve öfkenin uğultusunu Bağrına vura vura taşırken sana Karşılık gözetmiyor o gencecik insanlar Ne barbarın tehdidi, ne dişleri kıran elektrik Dalga dalga yayılan o rüzgarı durdurabilir Bu direniş senin için ey halk Bu çığlık senin kollarınla Yıkılsın şu köhne dünya Ve coşkuyla yeniden kurulsun diye çınlatıyor hayatı Bir yol kavşağındasın fakat Mutlaka değişecek kaderin Bunu bekliyor şu ıslak çukurlarda yürüyen şu yoksul çocuk Bunu bekliyor gözevleri kurutulmuş analar Bunu bekliyorzincirin oyduğu bilek Bunu bekliyor açlık, kuraklık, ılık ılık akan kan Bunun için en gençlerimizi ölümle tanıştırdık Kuşan kendini artık, Biraz da gövdeni yüreğinle kırbaçla Ey halk, haykır acını; bu karadumanı dağıt!!! -------------------- Şimdi Biz Sevişiyorsak.. Şimdi biz seviyorsak yakarışlarla sarsılıyordur dünya ateş ve yutkunuşu yığarak kalbin billuruna Şimdi biz seviyorsak oynaşır buzağılar çayırlarda elleri terli doğar çocuklar analarından altında bir dağ gibi durulur gökyüzünün anlam bulur çılgınlıklar ve ağlayışlar Şimdi biz seviyorsak – ki gönlümüzde cömert bir başdönmesi gezinir –fısıldaşır camlardaki buğu aşkın gülümseyişi başkalaşır bulup çıkarır koynundan yaradılışın kalkanını İşte dal gibi endamı sevgimizin gırtlağımızda huysuzlanan acımtırak titreyiş işte gövdemizi fırlatarak girdiğimiz kavga adımlarımızdan boşalan korda sarsılan toprak Şimdi biz seviyorsak – ki grevlerden dövüşerek kuşatılan halktan öğrendik bunu –ayrılığın olduğu kadar kavuşmanın güvenin ve verimli gürültünün yazlarını taşırız dünyaya Çünkü biz sevişiyorsak çırılçıplak işçileri var demektir sevginin Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Mart 22, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 22, 2008 Geçip gidiyor işte günler hiç durmadan.. Dilerim tozlanmasın yeniden özlemindeki uyum o hırçın inceliğin karlanmasın bir daha.. Ne benimle acılan ne ömrün acılansın.. Bağrımda uğuldayan aysız sevinçsiz kelimelerle bu son tutuşum seni bu sana son bakışım.. Elveda mavi çiçek.. Elveda tarla kuşum teşekkürler Silent...iç acıtıyor sabah sabah. ama çok güzel satırlar. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.