schizophrana Oluşturma zamanı: Mart 26, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Mart 26, 2008 Yirminci Yüzyılın Portresi Kardeşçe bir özen dolu, gülümsemenin ardında, Nefret eder, iktidar diyalektiğinin kurbanı gazete okurundan. "Demokrasi"ye çağırır hep göz kırparaktan. Yalnızca nefret eder insanın bedensel zevklerinden, Hiç unutmaz yiyip yiyip çiftleşenleri, Tümünün boğazını kesivermektir derdi. Genel öfkeyi durdurmak için önerisi: dans ve garden-parti. "Kültür!" der "Sanat!" der, ama bunlarda gördüğü Bir sirktir, ne fazlası ne eksiği. Tamamen tükenmiştir, bitmiştir. Uykusunda ya da ameliyat masasında, "Tanrım, ah Tanrım!" der Kendisini Mithra ile İsa'ya tapınmayı birleştiren Romalı gibi görür. Eski inançlara bağlıdır hâlâ bağlıdır, bazen de kendini şeytanın elinde sanır. Geçmişe saldırırsa da istemez tümden yıkılmasını, Korkar kafasına başka dayanak bulamamaktan. İskambili, satrancı, en çok da kendiyle tartışmayı sever. Bir eli Marx'ın yazılarının üstündedir, ama gizlice İncil okur. Tükenmiş kilise ayinlerini alaycı gözle izler. Dekoru: At eti rengi yıkılmış bir kent. Elinde: Ayaklanmada öldürülmüş bir "faşist" oğlanın not defteri. Düşüş Bir insanın ölümü, güçlü bir ulusun düşmesi gibidir: Geçmişte kalmıştır yiğit orduları, kaptanları, yalvaçları, Görkemli limanları, denizlerde egemen gemileri, Ama artık o ulus, kuşatılmış kentleri kurtaramaz, Antlaşma yapamaz başka uluslarla; Kentleri boşalmıştır, halkı darmadağın, Devedikeni kaplamıştır eskiden ekin dolu topraklarını, Ülküsü unutulmuş, dili yitip gitmiştir: Bir köy ağzı kalmıştır ta yükseklerde, dağ başlarında. Mutlu Bir Hayat Bereketli hasatların olduğu yıllara rastladı yaşlılığı. Ne depremler vardı, ne kuraklık, ne de sel baskınları. Sanki bir düzene girmişti mevsimlerin değişmesi, Yıldızlar daha parlak, güneş daha güçlüydü. En uzak illerde bile savaşlar sürmüyordu artık. Birbirleriyle dost geçinen kuşaklar yetişmişti. Alay konusu olmaktan çıkmıştı insanın akılcı yanı. Acı geliyordu ona böyle yenilenmiş bir dünyaya veda etmek. Utanç ve kıskançlık duyuyordu kuşkusundan, Yaralı belleği de kendisiyle yok olacak diye mutluydu. Ölümünden iki gün sonra bir kasırga kavurdu kıyıları. Yüz yıldır sönmüş duran yanardağlardan dumanlar tüttü. Lavlar yayıldı ormanlara, bağlara, kasabalara. Ve savaş başladı adalardaki bir çatışmayla. Sunu Sen, kurtaramadığım insan Dinle beni. Anlamaya çalış bu yalın sözleri, başka türlüsünü söyleyemediğim için. Yemin ederim ki, söz büyücülüğü yok bende. Bir bulut ya da ağaç gibi sesleniyorum sana. Bana güç veren şey, ölümcül bir darbeydi senin için. Birbirine karıştırdın kapanan bir çağla yeni bir çağın başlangıcını, Nefretin esiniyle lirik güzelliği, Gözü kararmış güçlü usta işi biçimi. Sığ Leh ırmaklarının koyağı işte burası. Ve koca bir köprü uzanıyor Beyaz sislere. Parçalanmış bir kent bu Ve ben seninle konuşurken Martı çığlıklarını savuruyor mezarına rüzgâr. Şiir nedir ki, ulusları ve insanları Kurtaramıyorsa eğer? Resmî yalanlarla dolu bir suç ortaklığı, Biraz sonra boyunları vurulacak sarhoşların söylediği bir türkü, Lisesi toy kızların okuma ödevleri. Bilmeden iyi şiiri aramış olmam, Şiirin tek amacını, biraz geç, anlamış olmam, Bunda, yalnız bunda görüyorum kurtuluşumu. Eskiden darı ya da gelincik tohumu serperlerdi mezarlara Kuş kılığında dönecek ölüleri beslemek için. Buraya bu kitabı bırakıyorum bir zamanlar yaşamış olan sana Bizi bir daha aramayasın diye. Karşılaşma Donmuş tarlalardan geçiyorduk bir vagonla şafakta. Kızıl bir kanat havalandı karanlığın içinde. Ve birden koşarak bir tavşan geçti yoldan. İçimizden biri eliyle gösterdi bize. Aradan çok zaman geçti. Artık ikisi de sağ değil, Ne tavşan, ne de tavşanı eliyle gösteren adam. Ah sevgilim, nerdeler, nereye gidiyorlar Elin çakıp sönüşü, koşunun hızı, çakıl taşlarının hışırtısı. Çektiğim acıdan değil, meraktan soruyorum. Çeviriler : Okay Gönensin ve Cevat Çapan 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Nisan 10, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 10, 2008 Sığ Leh ırmaklarının koyağı işte burası. Ve koca bir köprü uzanıyor Beyaz sislere. Parçalanmış bir kent bu Ve ben seninle konuşurken Martı çığlıklarını savuruyor mezarına rüzgâr. .... Eskiden darı ya da gelincik tohumu serperlerdi mezarlara Kuş kılığında dönecek ölüleri beslemek için. Buraya bu kitabı bırakıyorum bir zamanlar yaşamış olan sana Bizi bir daha aramayasın diye cok hosuma gıttı,diyecegını dıyıp cekıp gıden bırıne ugradım sankı,ona:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.