Jump to content

İhsan Oktay Anar Kitaplığı...


birunsatan

Önerilen Mesajlar

http://www.iletisim.com.tr/resimler/kitaplar/buyuk/51004173150.jpg

 

Kıyıda ise üç direkli, iki güverteli ve 58 toplu bir kalyon, o karanlıkta

usturmaçalarını puta edip iskeleye palamar vermişti. Yelkenlerin sarılı

olduğu serenler hisa edilmiş ve tez zamanda yola çıkacağını ilân için mizana

direğine mavi bayrak çekilmişti. Esrarengiz adam, kalabalığı yarıp elinden

tuttuğu İsrâfil?le iskeleden gemiye doğru yürümeye başladı. Kalyonun

dikmesinin palangalarına asılan ve tıraka tutan gemicilere vardiyan, ?Yisa,

sizi gidi sütü bozuk sünepeler! Yisa beraber! Varda ruhsuzlar! Varda! Bre

aman! Laşka! Laşka!? diye feryat ediyor ve hurçların, sandıkların ve

fıçıların ambarlara usûlünce istifine nezaret ediyordu. Güneşin doğmasına 7

saat kala esrarengiz adam, sürme iskeleden kalyonun çukur güvertesine çıkmak

istedi. Fakat eline ne kadar asılırsa asılsın Eşek İsrâfil yerinden bir

türlü kımıldamıyordu. O karanlıkta eline son bir kez daha asılıp ?Gel yâ

mübarek!? diye nida eyledi. Bunun üzerine çocuk her nedense inat etmekten

vazgeçti. Ne var ki, sürme iskelenin kayganlığından dolayı düşmemek için

midir, İsrâfil?in kuşağına 40-50 yaşlarında, iri yapılı, sırma işlemeli

siyah kaput giymiş biri yapışmıştı. İşte bu adam kuşağı bırakıp küpeşteye

tutundu ve güverteye ayak bastı. Bunun ilâhî düzenin bozulması demek

olduğunu hiç kimse bilmeyecekti.

 

http://www.iletisim.com.tr/resimler/kitaplar/buyuk/9789754706482.gif

 

Çok uzak zamanlarda değil, günümüzün otuz, bilemediniz elli yıl öncesinde, üstelik hep “ülkemizde” geçiyor Efrâsiyâb’ın Hikâyeleri. Ancak... Sanki o zamanlardan ve o mekânlardan değil de, başka zaman ve mekânlardan, hatta başka dillerden aşina olduğumuz hikâyeler... Yani, Puslu Kıtalar Atlası’nı ve Kitab-ül Hiyel’i okumuş olanların tahmin edebilecekleri gibi, üzerine söz söylemesi zor, “içine dalması” keyif verici kitaplardan: Estetik’le oyun’un, mizah’la felsefe’nin bir edebî buluşması...

 

http://www.iletisim.com.tr/resimler/kitaplar/buyuk/9789754705423.gif

 

Puslu Kıtalar Atlası’yla birçok okuru şaşırtan ve sevindiren İhsan Oktay Anar’ın ikinci romanı Kitab-ül Hiyel, “eski zaman mucitlerinin inanılmaz hayat öyküleri”ni anlatıyor. Yafes Çelebi, Calud ve Lalezar Necef Bey’den Angilidis Efendi’ye, Samur ve Yağmur Çelebiler’den Uzun İhsan Efendi’ye bir sürü mucit, hiyelkar, aktarıcı, “rivayet edici”, mağdur, sarhoş, meyhaneci, kahveci... Okuyanın okumayanlara kolay anlatamayacağı ama insanın birileriyle paylaşmak isteyeceği romanlardan, Kitab-ül Hiyel.

 

http://www.iletisim.com.tr/resimler/kitaplar/buyuk/9789754704723.gif

 

Bir “ilk kitap”, Türkçe edebiyatta yeni ve pırıltılı bir yazar... “Yeniçeriler kapıyı zorlarken” düşler üstüne düşüncelere dalan Uzun İhsan Efendi, kapı kırıldığında klasik ama hep yeni kalabilen sonuca ulaşmak üzeredir: “Dünya bir düştür. Evet, dünya... Ah! Evet, dünya bir masaldır.” Geçmiş üzerine, dünya hali üzerine, düşler ve “puslu kıtalar” üzerine bir roman. Hulki Aktunç’un önsözüyle...

 

Yeniçeriler kapıyı zorlarken Uzun İhsan Efendi hala malum konuyu düşünüyor, fakat işin içinden bir türlü çıkamıyordu... 'Rendekar doğru mu söylüyor? Düşünüyorum, öylese varım. Oldukça makul. Fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar: Düşünen bir adamı düşünüyorum. Düşündüğümü bildiğim için, ben varım. Düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da varolduğunu biliyorum. Böylece o da benim kadar gerçek oluyor. Bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor.

 

Düşündüğünü düşündüğüm bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum. Öylese gerçek olan biri beni düşlüyor. O gerçek, ben ise bir düş oluyorum.'Kapı kırıldığında Uzun İhsan Efendi kitabı kapandı. az sonra başına geleceklere aldırmadan kafasından şunları geçirdi: 'Dünya bir düştür. Evet, dünya..Ah! Evet, dünya bir masaldır

 

http://www.iletisim.com.tr/resimler/kitaplar/buyuk/1344.jpg

 

Eflâtun rengi hayaller kuran bir “suskun”un sözleridir, bu roman. İşittiğini gören, gördüğünü dinleyen, dinlediğini sessizliğin büyüsüyle sırlayan ve tüm bunların görkemini hikâye eden bir adamın alçakgönüllü dünyasına misafir olacaksınız, satırlar akıp giderken. O ise, muzip bir tebessümle size eşlik edecek, sessizce... Sayfaları birer birer tüketirken, benzersiz erguvanî düşlerin “gerçekliği”nde semâ edeceksiniz ve bu düşlerden âdeta başınız dönecek. Hayat kadar gerçek, düş kadar inanılmaz bu dünyanın tüm kahramanlarının seslerini duyacak, nefeslerini hissedeceksiniz. Çünkü Suskunlar, sessizliğin olduğu kadar, seslerin ve sözlerin, yani musikînin romanıdır. Sonsuzluğun derin sessizliğinin “nefesini üfleyen” ve ona “can veren” bir adamın hayallerinin ete kemiğe bürünmüş kahramanları, en az sizler kadar gerçektir; ya da siz, en az onlar kadar bir düş ürünü... Bağdasar, Kirkor, Dâvut, Kalın Musa, İbrahim Dede Efendi, Rafael, Tağut, Veysel Bey ve diğerleri... Onlar, sessizliğin evreninden İhsan Oktay Anar’ın düş dünyasına duhûl ederek suskunluklarını bozmuşlardır. Bir meczûp aşkı tattı, bir âşıksa aşkına şarkılar yazıp ruhunu maviyle bezedi; diğeri, kaybolduğu dünyada bir sesin peşine düşerek kendini buldu. Nevâ, belki de, herkesin âşık olduğu bir kadının pür hayâliydi. Hayâlet avcısı, kendi ruhunu yakalamaya çalıştı. Zâhir ve Bâtın ise, zıtlıkların muhteşem birliğinde denge bulan iki ayrı gücün cisimleşmiş hâliydi. Suskunlar’ı okuduktan sonra aynaya bakmak, yansıyan aksinizde gerçeği görmek, gördüğünüzü işitmek ve duyduklarınızla sağırlaşıp susmak isteyeceksiniz. Sayfalar tükenip bittiğinde, kim bilir, belki de “suskunlar”dan biri olacaksınız…

--------------------

mükemmel bir yazar ve dili kullanımı açısından son dönemlerin en önemli kazanımı...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Efrasiyab'ın Hikayeleri bana konu itibariyle Ingmar Bergman' ın Yedinci Mühür filmini hatırlatmıştır hep.

 

Ve kitaptan bir pasaj ;

 

Sen yakasina yapıştıgın her insanı korkak mı sanıyorsun ? Yoksa ölümsüz oldugun icin korkusuzlugun sana mı mahsus oldugunu düsünüyorsun ? Benim dunyada tattıgım en buyuk lezzet, hayat degil, insanlık ! Her zaman oldugu gibi, şimdi de yaşıyor olmaının degil, insan olmanin zevkini cıkariyorum . Anlattıgım her hikaye icin bana bir saat sure verdigin icin sana muteşekkirim . fakat şunu iyi bil : ben bu sureyi yaşamak yerine, hikaye anlatmak icin kullaniyorum ."

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...