Jump to content

Veysel Çolak şiirleri


semuel

Önerilen Mesajlar

Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü’nü (1977) , DTCF Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü (1992) bitirdi. 1977’den bu yana Malatya, Manisa ve İzmir’de öğretmenlik yaptı. Dize adlı şiir dergisini çıkarıyor. TSY ve Edebiyatçılar Derneği, PEN üyesi. İzmir’de yaşıyor.

 

İlk şiiri 1973’te Demokrat İzmir gazetesinde çıktı. Yeni Dergi, Yarına Doğru, Milliyet Sanat, Yazko, Türkiye Yazıları, Yeni Toplum, Varlık, Ütopiya, Edebiyat ve Eleştiri, Adam Sanat, Dönemeç, İnsan, Broy, Yeni Biçem, Somut, Dize, Demokrat İzmir, Politika, Demokrasi ve Ülkede Gündem gibi dergi ve gazetelerde yayımlanan şiirleriyle tanındı. 1974’te Milliyet Sanat dergisinin düzenlediği “Yılın En Başarılı Genç Şairi” yarışmasında finale kalan dört şairden biriydi. A. Behramoğlu onu “Yeni kuşağın, şiir dili oldukça kişisel ve güç anlaşılır bir temsilcisi” olarak gösterirken, Ş. Kurdakul “coşkunun, sevginin, yaşama bakış biçimlerinin, başkaldırının, çelişkileri bilinçle yorumlamanın yarattığı bir ortamda kuşağın ortak dilinden arınarak kendi dilini yaratma becerisi gösterdi”ğini belirtti. S. Nezir ve M. Cengiz ile birlikte Yenibütün Şiir Hareketi’ni başlatanlar arasında yer aldı.

 

Ödül: Sen Balık mısın? İle 1979 Almanya II. Uluslararası Çocuk Kitapları Fuarı İyi Çocuk Kitabı (ikincilik): Fotoğraf Arkalıkları ile 1985 Rıfat Ilgaz – Cide Edebiyat Ödülü (ikincilik): Ölüler Diyaloğu ile 1989 Halil Kocagöz Şiir Ödülü; Kalbim Hoşça Kal ile 1996 Sabri Altınel Şiir Ödülü; 1996 Altın Koza Şiir Ödülü; “Mürekkep Zamanlar” dosyasıyla 1996 Ali Rıza Ertan Şiir Ödülü; Güzel Suç ile 2000 Orhon Murat Arıburnu “Turgut Uyar Jüri Özel Ödülü.”

 

 

BİRLİKTE YALNIZLIKLAR

 

Varlığın bir saldırma değilse yorulursun ölmekten

yaşamak dediğin anlamlı bir sıkıntı

ve yıkılmak elbette bir çocuk hırpalanınca

 

Hep alıngandır ağzındaki şarkılar

bir sabah yaz gümbürtüyle biter, böyle başlar uzaklık

söylenerek anlamaya başlarsın her sağanağı.

 

Şımarık kiraz ayı, yanında ipek bulundurur

sesin uzun olsun. Yoksa duygular kırışır

bir pusu gibi kurarlar seni.

 

Soyunuksun hayata. Gelmek gibi gidersin

aşk içinde biriktirirler seni. Aşk!

Yepyeni bir kalkışma. Kendini bu sıtmaya bağışla

buluşturan gökyüzünden.

 

Eteklerin şehla ama sen derinsin sevgilim

son yağmurda kuşlarını hızlandır.

Aşkla soğutulmuş gecelerdesin,

suya iniyor aklındaki geyikler

yaran durmadan açılıyor

ve oldukça gürültülü kapital

 

Bir elmadasın, çekirdeğin daha içerde.

 

 

 

GİZ

 

Hızla çıktım içinizden, deriniz oldum

yüzünüz gibi değişe değişe maskeler edinen

eskiler edinirken bir Akdeniz günlüğü

suya yazıldığı için sönen ateşten sevgililer...

Kanım bitti, ayrıldım kendimden. Buluştum

nedense korku ve merak, birdenbire karanlık.

Ayrıldım kendimden, anladım tenin verdiği sözü

sonra uzaklıklar ve gökyüzü

mağaralar, yukarı Fırat kolu

kaos ve delta...

Vuruldum, bütün şairlerde ihaneti gördüm

büyük yalanı. Bildim her günün sıkılmak olduğunu

bildim bir ölüm unutmadı doğacak olanı.

Hızla çıktım içinizden, deriniz oldum

eskittiniz birbirinize sürte sürte beni

bölündüm, kimse bilmiyor o kocaman yalnızlıkta

dili kesiktim, bir azınlıktım kendime

 

 

Kanama / Veysel Çolak

 

Kumunu yitirmiş bir çölün hüznü

Önemlidir bir düş'ün depreminden

ölümün sevinci her silah sesi

kalbimde çalkalanır bir deniz bunu bilmekten.

 

Yüzünü yerinde kullanmıyor sevgilim

dalgınlığını da,

onda bir geyiğin dağlar kadar korkusu

kanı görünüyor bir avcının dürbününden

toplardamarında doğurgan bir acı

inciniyor zamansız gökyüzünden.

 

Sessizlikten öğrenmiş tutkuyu

ayrılıkla şakalaşmaktan

aşkı bir şarkıya uğramış durmuş

taş sözcüğünü duyunca kırılan cam gibi paramparça

bir bakıma göz ağrısı.

Çam kokulu dudakları değince ağzıma

kar diner, çiçek açar kasığındaki sudan.

 

Onu durmadan anımsamak bir kanama mı?

 

Nereme dokunsanız gül tadında bir sancı.

 

 

 

 

TERLETEN KELİMELER

 

 

 

Kalabalık bir aşk bu, ortasından bir halk geçiyor

başlatarak kentleri alacakaranlıktan. Ama konumuz gökyüzü

eski bir uygarlık gibi insan. Çağ denilen morg zamanı.

Şimdi bu uykudan ayrılsam; yaşatan yanılgılar

küflü bir tarih, anıları yoran fotoğrafın arabı

duygusal kaçak tütün. Buluşur acılar değişiriz

yanlışımız aşk, konumuz bir kaçağın korkusu

oturur bir yangının dibine, terli sözcükler düşünürüz.

 

Kalabalık bir aşk bu, ortasından bir halk geçiyor

Yanağı karanfil bir annemi sevmiştim küçükken

alanlar kucakladı onun yerine, çocuklara büyüdük

hep öğrenciydik. Lisede şiir defteri, fakültede slogan

ölümle selamlaşırdık caddelere çıkarak.

Bütün camlarda akan kanın buğusu, özlemin koyu gölgesi

 

şimdi yalnız bir güvercin annem, daha çok bir kemençe sesi

Yanılgımız aşk, bir halkın yüzünden siliniyor

hızlanıyor hayat, savruluyoruz, dağılıyor yeryüzü.

 

Denizdeki son yunus da ölüyor. Çalılıkta bir iki serçe

öksürerek ötüyor. Tüccar, işçilere bir günü kırdırıyor

kovalıyor beni yaşadıklarım, o bahar yorgunluğu

bulduğum anlamsızlık, arkadaşlarımın keskin yanılgıları.

 

Yanlışımız aşk, tam ortasından bir halk geçiyor

 

 

 

 

YARA BİR BAŞKASINDA KANAYAN BENİM

 

 

Bir su köpüğünde bulmuşlar beni

artık dünyada sizler kadar esmerim

dinlediğim şarkılarda uzak yerler var

gider tarih konuşurum o şafak kuşlarını.

 

Gırtlağımda kekre bir tat

içimdeki gül düşer, anılarım incinir

canımız, küçücük adamların dev oyuncağı

yüzüm bir tabanca kılıfı

ne zaman buluşsak anlarlar bunu

çünkü iklim değişir.

 

 

İÇİN

 

 

Hiçbir gecede yokum, artık bilemem

uykularını kırdığın yeri, ışığın karanlık

gözlerin kül içinde, bir yasemin gömülü

kalbinin arkasına, dağları çizen bir ayrılık kokusu

sonra sen, yırtılan yerlerinden görünen yüzüm

daha ne olsun, her gündür ah, acıyla biten

 

Genç ölümlerin biçtiği gizem, çocukluğundan beri

biriktirdiğin çığlık; toprağın öfkeli, ağzın çamur

kent uyanıyor, gerinerek yalnızlık. Gövdesi kör,

sesi mazot tadında, günleri kan çanağı, yalanı gölgeli

seninle yarılan gökyüzü ve yeşeren boynun... Kalbin

var olacak inlemekle, artık boğulan bir sestin, terden

doğmuştun, o günden sonradır

kasabaları gürültü basar;

zaman denilen yanılgı, zaman denilen rüzgâr

dünyaya inat, sen için için göğsünde çocuklar oynat

 

Açılan bir çiçek gördüğünde

yumuldun, yüzünü karıştıran turaç sürüsü

işte o, boşluğun; işte o, hayatın, işte o senin olan

ısırgan gizem. Bu uzaklık böyle ne kadar diken

üstüne basıp kaçtın seni çağıran ömrün

aldattın şarkılarını, şaşıran kuşlar biriktirdin dünyaya

bağırarak eksildin ama ne zaman düşlesek seni

dumandı için, bulanıktı denizin

gene de bizimdi

kimsesizliğin.

 

Bir alan edin kendine, bir dağ arkası

gürültüyle yürüyen adamlar göğsüne itsin seni

ellerinde üşüyen demir, öksüren yaşamaklar

aşkla kırılan kemençeler ve ilk anlam, bana açılan

için.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...