semuel Oluşturma zamanı: Nisan 9, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Nisan 9, 2008 Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü’nü (1977) , DTCF Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü (1992) bitirdi. 1977’den bu yana Malatya, Manisa ve İzmir’de öğretmenlik yaptı. Dize adlı şiir dergisini çıkarıyor. TSY ve Edebiyatçılar Derneği, PEN üyesi. İzmir’de yaşıyor. İlk şiiri 1973’te Demokrat İzmir gazetesinde çıktı. Yeni Dergi, Yarına Doğru, Milliyet Sanat, Yazko, Türkiye Yazıları, Yeni Toplum, Varlık, Ütopiya, Edebiyat ve Eleştiri, Adam Sanat, Dönemeç, İnsan, Broy, Yeni Biçem, Somut, Dize, Demokrat İzmir, Politika, Demokrasi ve Ülkede Gündem gibi dergi ve gazetelerde yayımlanan şiirleriyle tanındı. 1974’te Milliyet Sanat dergisinin düzenlediği “Yılın En Başarılı Genç Şairi” yarışmasında finale kalan dört şairden biriydi. A. Behramoğlu onu “Yeni kuşağın, şiir dili oldukça kişisel ve güç anlaşılır bir temsilcisi” olarak gösterirken, Ş. Kurdakul “coşkunun, sevginin, yaşama bakış biçimlerinin, başkaldırının, çelişkileri bilinçle yorumlamanın yarattığı bir ortamda kuşağın ortak dilinden arınarak kendi dilini yaratma becerisi gösterdi”ğini belirtti. S. Nezir ve M. Cengiz ile birlikte Yenibütün Şiir Hareketi’ni başlatanlar arasında yer aldı. Ödül: Sen Balık mısın? İle 1979 Almanya II. Uluslararası Çocuk Kitapları Fuarı İyi Çocuk Kitabı (ikincilik): Fotoğraf Arkalıkları ile 1985 Rıfat Ilgaz – Cide Edebiyat Ödülü (ikincilik): Ölüler Diyaloğu ile 1989 Halil Kocagöz Şiir Ödülü; Kalbim Hoşça Kal ile 1996 Sabri Altınel Şiir Ödülü; 1996 Altın Koza Şiir Ödülü; “Mürekkep Zamanlar” dosyasıyla 1996 Ali Rıza Ertan Şiir Ödülü; Güzel Suç ile 2000 Orhon Murat Arıburnu “Turgut Uyar Jüri Özel Ödülü.” BİRLİKTE YALNIZLIKLAR Varlığın bir saldırma değilse yorulursun ölmekten yaşamak dediğin anlamlı bir sıkıntı ve yıkılmak elbette bir çocuk hırpalanınca Hep alıngandır ağzındaki şarkılar bir sabah yaz gümbürtüyle biter, böyle başlar uzaklık söylenerek anlamaya başlarsın her sağanağı. Şımarık kiraz ayı, yanında ipek bulundurur sesin uzun olsun. Yoksa duygular kırışır bir pusu gibi kurarlar seni. Soyunuksun hayata. Gelmek gibi gidersin aşk içinde biriktirirler seni. Aşk! Yepyeni bir kalkışma. Kendini bu sıtmaya bağışla buluşturan gökyüzünden. Eteklerin şehla ama sen derinsin sevgilim son yağmurda kuşlarını hızlandır. Aşkla soğutulmuş gecelerdesin, suya iniyor aklındaki geyikler yaran durmadan açılıyor ve oldukça gürültülü kapital Bir elmadasın, çekirdeğin daha içerde. GİZ Hızla çıktım içinizden, deriniz oldum yüzünüz gibi değişe değişe maskeler edinen eskiler edinirken bir Akdeniz günlüğü suya yazıldığı için sönen ateşten sevgililer... Kanım bitti, ayrıldım kendimden. Buluştum nedense korku ve merak, birdenbire karanlık. Ayrıldım kendimden, anladım tenin verdiği sözü sonra uzaklıklar ve gökyüzü mağaralar, yukarı Fırat kolu kaos ve delta... Vuruldum, bütün şairlerde ihaneti gördüm büyük yalanı. Bildim her günün sıkılmak olduğunu bildim bir ölüm unutmadı doğacak olanı. Hızla çıktım içinizden, deriniz oldum eskittiniz birbirinize sürte sürte beni bölündüm, kimse bilmiyor o kocaman yalnızlıkta dili kesiktim, bir azınlıktım kendime Kanama / Veysel Çolak Kumunu yitirmiş bir çölün hüznü Önemlidir bir düş'ün depreminden ölümün sevinci her silah sesi kalbimde çalkalanır bir deniz bunu bilmekten. Yüzünü yerinde kullanmıyor sevgilim dalgınlığını da, onda bir geyiğin dağlar kadar korkusu kanı görünüyor bir avcının dürbününden toplardamarında doğurgan bir acı inciniyor zamansız gökyüzünden. Sessizlikten öğrenmiş tutkuyu ayrılıkla şakalaşmaktan aşkı bir şarkıya uğramış durmuş taş sözcüğünü duyunca kırılan cam gibi paramparça bir bakıma göz ağrısı. Çam kokulu dudakları değince ağzıma kar diner, çiçek açar kasığındaki sudan. Onu durmadan anımsamak bir kanama mı? Nereme dokunsanız gül tadında bir sancı. TERLETEN KELİMELER Kalabalık bir aşk bu, ortasından bir halk geçiyor başlatarak kentleri alacakaranlıktan. Ama konumuz gökyüzü eski bir uygarlık gibi insan. Çağ denilen morg zamanı. Şimdi bu uykudan ayrılsam; yaşatan yanılgılar küflü bir tarih, anıları yoran fotoğrafın arabı duygusal kaçak tütün. Buluşur acılar değişiriz yanlışımız aşk, konumuz bir kaçağın korkusu oturur bir yangının dibine, terli sözcükler düşünürüz. Kalabalık bir aşk bu, ortasından bir halk geçiyor Yanağı karanfil bir annemi sevmiştim küçükken alanlar kucakladı onun yerine, çocuklara büyüdük hep öğrenciydik. Lisede şiir defteri, fakültede slogan ölümle selamlaşırdık caddelere çıkarak. Bütün camlarda akan kanın buğusu, özlemin koyu gölgesi şimdi yalnız bir güvercin annem, daha çok bir kemençe sesi Yanılgımız aşk, bir halkın yüzünden siliniyor hızlanıyor hayat, savruluyoruz, dağılıyor yeryüzü. Denizdeki son yunus da ölüyor. Çalılıkta bir iki serçe öksürerek ötüyor. Tüccar, işçilere bir günü kırdırıyor kovalıyor beni yaşadıklarım, o bahar yorgunluğu bulduğum anlamsızlık, arkadaşlarımın keskin yanılgıları. Yanlışımız aşk, tam ortasından bir halk geçiyor YARA BİR BAŞKASINDA KANAYAN BENİM Bir su köpüğünde bulmuşlar beni artık dünyada sizler kadar esmerim dinlediğim şarkılarda uzak yerler var gider tarih konuşurum o şafak kuşlarını. Gırtlağımda kekre bir tat içimdeki gül düşer, anılarım incinir canımız, küçücük adamların dev oyuncağı yüzüm bir tabanca kılıfı ne zaman buluşsak anlarlar bunu çünkü iklim değişir. İÇİN Hiçbir gecede yokum, artık bilemem uykularını kırdığın yeri, ışığın karanlık gözlerin kül içinde, bir yasemin gömülü kalbinin arkasına, dağları çizen bir ayrılık kokusu sonra sen, yırtılan yerlerinden görünen yüzüm daha ne olsun, her gündür ah, acıyla biten Genç ölümlerin biçtiği gizem, çocukluğundan beri biriktirdiğin çığlık; toprağın öfkeli, ağzın çamur kent uyanıyor, gerinerek yalnızlık. Gövdesi kör, sesi mazot tadında, günleri kan çanağı, yalanı gölgeli seninle yarılan gökyüzü ve yeşeren boynun... Kalbin var olacak inlemekle, artık boğulan bir sestin, terden doğmuştun, o günden sonradır kasabaları gürültü basar; zaman denilen yanılgı, zaman denilen rüzgâr dünyaya inat, sen için için göğsünde çocuklar oynat Açılan bir çiçek gördüğünde yumuldun, yüzünü karıştıran turaç sürüsü işte o, boşluğun; işte o, hayatın, işte o senin olan ısırgan gizem. Bu uzaklık böyle ne kadar diken üstüne basıp kaçtın seni çağıran ömrün aldattın şarkılarını, şaşıran kuşlar biriktirdin dünyaya bağırarak eksildin ama ne zaman düşlesek seni dumandı için, bulanıktı denizin gene de bizimdi kimsesizliğin. Bir alan edin kendine, bir dağ arkası gürültüyle yürüyen adamlar göğsüne itsin seni ellerinde üşüyen demir, öksüren yaşamaklar aşkla kırılan kemençeler ve ilk anlam, bana açılan için. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.