semuel Oluşturma zamanı: Nisan 9, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Nisan 9, 2008 Erdem Beyazıt 1939’da Maraş’ta doğdu. İlkokul ve Lise öğrenimini burada tamamladı. Yüksek öğrenimine 1959 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde başladı. Geçim zorluğu yüzünden 1961’de öğrenimini devam mecburiyeti olmayan Ankara Hukuk Fakültesine naklederek askere gitti. Askerliğini yedek subay öğretmen olarak Burdur İli, Yeşilova İlçesi, Çuvallı köyünde yaptı. Askerlik dönüşü fakülte değiştirerek yüksek öğrenimini Ankara Üniversitesi DTCF Türk Dili ve Edebıyatı Bölümünde tamamladı. Edebiyat öğretmenliği, kütüphane müdürlüğü yaptı. İstanbul Türk Musikîsi Devlet Konservatuarı’nın kuruluşu sırasında genel sekreter olarak çalıştı. Daha sonra, Sanayi Bakanlığı İnsan Gücü Eğitim Dairesi Başkan Yardımcısı iken bu görevinden istifa suretiyle ayrılarak Akabe Yayınları’nın ve Mavera dergisinin yönetimini üstlendi. 1984’te Akabe A.Ş.’nin İstanbul’a taşınması kararı ile bu görevini devrederek yeniden memurluğa döndü. DPT’de sözleşmeli personel olarak çalışırken, 1987 Milletvekili seçimlerinde Anavatan Partisi’nden aday oldu. Kahramanmaraş’tan milletvekili seçildi. TBMM’nin 18. Dönem çalışmaları süresince Milli Eğitim ve Çevre Komisyonlarında görev aldı. 1991 seçimlerinde adaylığını koymadı, İstanbul’a yerleşti. Evli ve dört çocuk babasıdır. Tok, kavgacı, destana yatkın bir üslûpta söylenmiş olan şiirlerinde ayrıca ince duyarlılıklar işlenmiştir. İslâmî ton bir “leit-motiv” halinde bütün şiirlerine yayılmıştır. Şiirleri Açı (K. Maraş), Çıkış (Ankara), Yeni İstiklâl, Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat, Mavera ve Yedi İklim dergilerinde yayınlanmıştır. Aldığı Ödüller: Risaleler; Türkiye Yazarlar Birliği 1988 Şiir Ödülü. İpek Yolundan Afganistan’a; TYB 1983 Gazetecilik Ödülü. Ara Çağrı Sen bir taze haber gibi gelmiştin unutmadım Her gelişin bir taze haberdi, unutmadım Aşktı alıp verilen, altın bir vakitti yaşadığımız Bir muştuyu algılamanın sürekli gerilimiydi sanki, unutmadım Can oynardı evlerde, yollarda, meydanlarda Can alınıp can verilirdi, hiç unutmadım Sen uyurdun, uykun bir tepeden seyredilen uçsuz bir vadi Kıyısından seyredilen bir denizdi sanki, unutmadım Ah sevgili! hayat görünürdü kapından bir çırpınış yüreklerimizde Sen evinden çıktığında güneşler doğardı içimizde, unutmadım Toprağa düşen tohum, onda gizlenen renk, şekil, koku Senin için biçimlenirdi, renklenirdi, kokardı senin için, unutmadım Ebedi masum çocuklar zamanın solmayan çiçekleri İstemişlerdi de ezan okumuştu Bilal bir sabah, unutmadım O dirildi, o dirildi diye birden çalkalanan sokaklar Ölüm ki sonsuza açılan bir kapıydı, hiç unutmadım Ey aşk, ey dirilik soluğu, ey evrenin hareket kaynağı, Nasıl unuturum, nasıl unuturum, hiç unutmadım!.. Kar altinda Hüzün Denemesi Dünyanin en uzun hüznü yagiyor Yorgun ve yenilmis insanligimizin üstüne Kar yagiyor ve sen gidiyorsun Aglar gibi yürüyerek gidiyorsun Belki bulmaga gidiyorsun kaybettigimizi O insan ve tabiat cagini Dön bana ve dinle Kuslar ucusuyor icimde Los bir keman solosu gibi Kuslarin ucustugunu icimde Dön bana ve dinle Karanlik denizlerin dibinde Birtakim incilerin oldugunu Birtakim incilere ve hatiralara Neden bagli oldugumuzu unutma. Duy beni ve dinle Denizler bogusuyor icimde. Unutma diyorum ama sen anla Anlat bizim de yasamak istedigimizi onlara. Aşk Risalesi Ama sen uzaklardaydın ey kalbim Uzaklardaydın, sevdiğim uzaklardaydı Ayın yıldızların çağlayarak Berrak şelaler yaparak Coşku içinde aktığı Bir yerlerdeydi. Hani bir gün bir çobana rastlamıştık Adı Ferhat mıydı neydi Koyunların, kuşların, böceklerin ve çiçeklerin Sadakatten mest oldukları Herbirinin gözlerinde Kaybolur gibi kayar gibi Dalıp gittiğimiz o saadet evreni Kayaların yüzlerinden okuduğumuz o ebedi bilinç Bizi çekip almıştı kılcal damarlarımızdan Yaslan göğsüme sevdiğim Benim gönlüm gök gibidir açık deniz gibidir Pas tutmaz benim içim yeryüzü gibidir Toprak gibidir Sen ki bulut gibisin Ay gibisin güneş gibi bazen Usul usul inen Yağmur tıpırtılarını Dinler gibi Dalıp gitmiştik Sen konuşuyordun İpil ipil yağan bir yağmur gibi konuşuyordun Onlar ki konuklarımızdı Adları Keremdi,Yusuftu, Kaystı Hepside ezelden tanıdıktı dosttu. Daglar Burclarinda ceylan tasiyan yücelere ey Ayin hüzün saati gözlerinden Kuytu yerlerine sümbüller dökülen Nergisler acan eteklerinde Göklerden mustular indiren güvercinleriyle Doruklari bembeyaz yasmaklariyla Günese uzanan agaclariyla Zamani hic gecmiyecekmis gibi donduran Ey bir yaniyla derin sulara dayanan Ey daglar nerdesiniz ey. Kim bizi senden koparan Hangi ses cagiran bulvarlara Dengemizi bozan intihar vitrini bulvarlara. Yok Gibi Yaşamak Boğuk bir bakışın oluyor senin Bir girdap derinliğinde kayboluyor gibiyim Yok gibi yaşamak bu kalkıp kurtulmak gibi kalabalıktan Durma bana türkü söyle Anadolu olsun Susuz dudak gibi çatlak olsun Karanfil gibi olsun kara çiçek gibi solgun yüzün Durmadan akıyor kalbim ayaklarına bana karanlık bakma Ağlıyorum bir karanlık karayel saçlarına Çekme ülkemden nar yangını gözlerini Beni bu kentten kurtar beni yalnız ko git beni Arıyorum arıyorum o ilk çağ ırmaklarında sedef ellerini Susmam seni ürkütmesin içimde çağlar var bilmelisin Katı bir yalnızlık bu bilmelisin Kaçmam kendimi bulmam ben senden yoksunum iyi bilmelisin. Şu yalnızlık çıkmazında önümde niye sen varsın Niye herşey bir anda kayıyor sen kayıyorsun Kalbim niçin bu kadar yabancı sen niye yoksun Bir sam yüklü geceleri içimden atamıyorum Niye bunları bir anda unutamıyorum Hadi tut elimden gök gibi ölü kadar yalnızım. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mysteriouslady Yanıtlama zamanı: Nisan 9, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 9, 2008 Harika bir paylaşım olmuş semuel...teşekkür ediyorum çok sevdiğim bir şaire yer verdiğin için... Çok sevdiğim şiirlerinden birini paylaşayım bende... ÖNDEN GİDENLER İÇİN Onlar gittiler Yalnız bir yemin kaldı aramızda Ben şimdi bu yanda Kasılmış çıplak bir kurşun gibiyim Namluda. Onlar gittiler Topraktan bir işaret taşıyarak alınlarında Ben şimdi bu yanda Gerilmiş bir an gibiyim Doğumla ölüm arasına. Onlar gittiler Gelen zamandan bir haber gibiydiler. Ben şimdi bu yanda İçilmiş bir and için bekleyenim Kurulmuş saat gibi. Onlar gittiler Giderken bir muştu gibiydiler. ERDEM BEYAZIT Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
semuel Yanıtlama zamanı: Nisan 9, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 9, 2008 mysterious teşekkür ederim.ekleme yapmana çok sevindim:) Soru Erdem Bayazıt Artık beni parktaki ağaç bile anlamıyor Siyah kedinizin kuyruğunda sallanan zaman Bir zamanlar sevinçle giyindiğim Ak bir güvercin kanadı gibi gururla giyindiğim Temiz ve mavi giysim değil artık. Yalnız imkansızlığı mı anlatır bir bulut Yağmaya hazır bekliyorsa gökyüzünde. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.