semuel Oluşturma zamanı: Nisan 9, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Nisan 9, 2008 Behçet AYSAN (1949-1993) Ankara'da doğdu. Selimiye Askeri Ortaokulu ve Kuleli Askeri Lisesi'nde okudu. 1968'de Ankara Tıp Fakültesi'ne askeri öğrenci olarak girdi. 12 Mart döneminden sonra politik nedenlerle ara vermek zorunda kaldığı tıp öğrenimi sırasında çeşitli işlerde çalıştı. Mezun olduktan sonra İzmit'e tayin oldu. Ankara'da psikayatri ihtisası yaptı. SSK Yenişehir Dispanseri'nde doktor olarak çalışmaktaydı. Yobazların Sivas'da yakarak öldürdükleri 37 aydın insanla birlikte can verdi. BEYAZ BİR GEMİDİR ÖLÜM sen bu şiiri okurken ben belki başka bir şehirde olurum kötü geçen bir güzü ve umutsuz bir aşkı anlatan rüzgarla savrulan kâğıt parçalarına yazılmış dağıtılmamış bildiriler gibi uzun bir yolculuğa hazırlanan yalnız bir yolculuğa. çünkü beyaz bir gemidir ölüm. siyah denizlerin hep çağırdığı batık bir gemi sönmüş yıldızlar gibidir yitik adreslere benzer ölüm yanık otlar gibi. sen bu şiiri okurken ben belki başka bir şehirde ölürüm. BİR EFLATUN ÖLÜM kırgınım, saçılmış bir nar gibiyim sessiz akan bir ırmağım geceden git dersen giderim kal dersen kalırım git dersen kuşlar da dönmez, güz kuşları yanıma kiraz hevenkleri alırım ve seninle yaşadığım o iyi günleri, kötü günleri bırakırım. aynı gökyüzü aynı keder değişen bir şey yok ki gidip yağmurlara durayım. söylenmemiş sahipsiz bir şarkıyım belki sararmış eski resimlerde kalırım belki esmer bir çocuğun dilinde. bütün derinlikler sığ sözcüklerin hepsi iğreti değişen bir şey yok hiç ölüm hariç. aynı gökyüzü aynı keder. KARASEVDA ak bir yaban güvercini gibiydin aşk vişnelere bulaştın kirlendi beyazın. takılamayan telli duvak verilemeyen mendil düşlerde kaldın. al üstüne mor giymiş körkuyularda körkuyularda sevdadan delirmiş. ah yüzüne bütün kapılar kapanmış senin ıtır ve yasemin kokulu günah. çıkılamayan yıldız gidilemeyen iklim kimbilir hangi limanda hangi gemiye yüklenmiş. al üstüne mor giymiş körkuyularda körkuyularda sevdadan delirmiş. düşlerde kaldın. BU AŞK, BU ŞEHİR, BU KEDER 1. hoşça kal ayak izim serseri sokaklarda hoşça kal kendine bir başka gökyüzü büyüten kardeşim gece feneri hoşçakal kal çaldığım ıslık söylediğim türkü doludizgin karlarda. hoşça kal annemin yüzü hep beyaz yaşmaklı sırı dökülmüş bir yalnız aynada. hoşça kal dolunayın altında ıhlamur ağaçlarına kazıdığım şey hoşça kal uzaklarda yanan anızların parıltısı hoşça kal. 2. bir gün gelecek bu gün de bir anı olacak nasılsa oturduğumuz bu masa bu kum saati, bu rüzgar, bu eski komodin bu kırık sandalye bu kelepir yürek bu aşk nasılsa. 3. hoşça kal ayak izim serseri sokaklarda hoşça kal yarım kalmış duvar yazıları hoşça kal bir gün gelecek akacak yeraltı suları hoşça kal yakut, bezirgan, gön hoşça kal eski zaman aktarları gidiyorum bu şehri bu yağmuru bu düşleri bu aşkı bu kavgayı bu kederi size bırakarak. AŞKIMIZIN O KARARAN 1. koştum sana geldim ey acı ey terkedilmiş ilençli dinginlik ey yenilmiş bir aşkın şarkısı işte geldim. bir daha dönülmeyen o noktada yıkık barakalarla kaplı bir çıkmaz sokakta erirken akşamın köpüğü sadece yalnızlıktı her şey tenha. 2. bakın orda tozlu yapraklarında eski anıların bakın orda bir eylül vurunca hayatımızın bordasına ne çıkar eylülse eylül bakın orda bir adam saklanıyor bir otel odasında esmer gözlüklü bir adam saklanıyor üç yıldır adı behçet aysan. 3. ve hüzünlü günler sürer giderdi ben de biner giderdim bir düş atına yakalayamazdı küflü ıslak taş avlular biner giderdim al bir düş atına. 4. ey gümüş yürek burgacı ey yenilmiş bir aşkın şarkısı ey keder ey acı işte gidiyorum düşerken ardına söğütlerin kan portakalı gibi bir güneş düşerken ardına bütün mutlulukların ve aşkımızın bizim o kararan. eylül 83' Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Aralık 15, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 15, 2008 UNUTULMAYAN durmadan taşırdım yanımda üç şeyi iri çakıl tanelerini, çatlamış bir narı bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi ipekten çalınmış umutlarla taşırdım ah sevgilim derdim, ölüm ne kadar çoktu yaşadığımızda. bize hep beyaz mendil sallayan ölüm ki, iki kapısında haki bir yalnızlık dikilirdi ve hatırlatırdı bize, güz kuşlarının uçup gittiği denizleri. bense, yulaf kokan dağlı ellerinde dolaşmak gibi kolaydır sanırdım yaşamak ve sana kansız bir gökyüzü getirirdim getirebilsem ah, -avlusunda çocukların korkmadan oynadığı- lalelerle donanmış simli bir gökyüzü. bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi çatlamış bir narı, unutmadım. AŞK İÇİN PRELÜDLER -1- İstasyon önünde bir top ağaç ağacın gölgesinde ben ve uzanıp giden sapsarı bir tül bozkır ve bir türkü "daha senden gayrı aşık mı yoktur nedir bu telaşın vay deli gönül" ve bir tren ne bir düdük çalar ne el eder kar yüklü yağmur yüklü kalbim gibi keder yüklü bir tren durmaksızın geçer o böyle bir akşam böyle bir trene bineceğini düşler ben böyle bir akşam böyle bir trenden ineceğimi avunuruz. -2- sevdalar vardır derin kuyularda eski sarnıçlarda yaşar gün görmüş acılar bilmiştir direnir kim bilir kaç işgal geçirmiştir yurdum gibi. -3- sen yanıma gelince yıldızlar koşuşur karanlığa güvercinler ayaklanır rüzgar rüzgarla konuşur büyülü bir gülüş olur zaman savrulur yanık ekinlerin tınazına. -4- sen yanıma gelince bahar dallarını kuşanır zümrütten bir zümrüdüanka kanat vurur içime solar kanla işlenmiş narçiçeği kanaviçe sen yanıma gelince ve nakkaşlar yüreğimin nakkaşları yorulup uzun bir uykuya dalar sen yanıma gelince. -5- sen yanıma gelince gelin gibi bir gelincik süslenir sulardan aynalarda yel değirmenleri öğütür ne varsa kederi ve belki bir milyon istiridye avcısı inciler çıkarır sütbeyaz bir sevdanın diplerinde. -6- ayrılıklar bildim acılar yaşadım okudum tahir ile zühreyi kerem ile aslıyı ve ferhat ile şirini ağlamadım da senin öykünü duyunca dayanamadım kendini zeytin ağacına asan on iki yaşındaki kuma. -7- süngüler aşkı yasaklayamaz uzansam tutabilirim ellerini süngüler düşleri yasaklayamaz bir dahaki duruşmada giy gelinliğini düşlerde olsun ilk gecemiz. Behçet Aysan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
dark death Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2009 AYIŞIĞI CİNAYETİ sokak fenerine asmış kendini ay ışığının biri şehrin ortasında ölmemiş hala dipdiri. bir tek yıldız yokken gökyüzünün hurcunda turuncu bir ay yalnızca çıplak soyunmuş bütün örtülerini. niye yaptın ay ay ışığı sızmıştı bir saat önce gözlerimle gördüm yanında şarap testisi ve bütün şarkıları bir türlü söyleyemediği. asmış kendini. ***** DIŞARDA KAR kar yağıyor dışarda sokak lambasına düşüyor ve serçeler üşüyor kenarları hafifçe yanmış sayfalarına kan sıçramış bir kitapta nâzım hikmet okuyorum. dışarda kar yağıyor ve dağ lokantasına gidiyor zengin kasabalılar. kar yağıyor dışarda mektubun yeni gelmiş istanbul kokuyor. dışarda kar yağıyor seni seviyorum. ***** İPEKTEN GECE GİTME KAL İpince ipekten gece hışırdasa yırtılır gibi çalıyor sessizliğin kampanası dışarda, afiş asıyor çocuklar uzaktan silah sesleri geliyor kal diyor, bir kadın sesi - gitme kal, ve patlamaya hazırlanıyor leylaklar... kalbim de. ***** Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.