chris Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2009 Karıma Mektup Bir tanem! Son mektubunda: "Başım sızlıyor yüreğim sersem!" diyorsun. "Seni asarlarsa seni kaybedersem;" diyorsun; "yaşayamam!" Yaşarsın karıcığım, kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda; yaşarsın, kalbimin kızıl saçlı bacısı en fazla bir yıl sürer yirminci asırlarda ölüm acısı. Ölüm bir ipte sallanan bir ölü. Bu ölüme bir türlü razı olmuyor gönlüm. Fakat emin ol ki sevgili; zavallı bir çingenenin kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen eli geçirecekse eğer ipi boğazıma, mavi gözlerimde korkuyu görmek için boşuna bakacaklar Nâzım'a! Ben, alaca karanlığında son sabahımın dostlarımı ve seni göreceğim, ve yalnız yarı kalmış bir şarkının acısını toprağa götüreceğim... Karım benim! İyi yürekli, altın renkli, gözleri baldan tatlı arım benim; ne diye yazdım sana istendiğini idamımın, daha dava ilk adımında ve bir şalgam gibi koparmıyorlar kellesini adamın. Haydi bunlara boş ver. Bunlar uzak bir ihtimal. Paran varsa eğer bana fanila bir don al, tuttu gene bacağımın siyatik ağrısı, Ve unutma ki daima iyi şeyler düşünmeli bir mahpusun karısı. Nazım Hikmet Ran 11-11-1933 Bursa Hapishanesi -Üstad'a saygılar...Mekanı cennet olsun.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
aragon Yanıtlama zamanı: Eylül 8, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 8, 2009 44. SONE Eğer düşünceden yoğrulmuş olsaydı şu hantal bedenim Zalim uzaklıklar alıkoymazdı beni yolumdan ; Çünkü o zaman, aramızda mesafe olsa da bizim, Sen nerdeysen oraya gelirdim en uzak sınırlardan. Yeryüzünün senden en uzak köşesi neresiyse, Orası olabilir bir an ayaklarımın bastığı yer; Ama, deniz kara dinlemez, aşar geçer düşünce, Bir yerde olması için, orayı düşünmesi yeter. Ah, düşünce olmadığım düşüncesi öldürüyor beni, Bizi ayıran mesafeyi bir sıçrayışta aşardım oysa; Ama bunca toprak ve su varken hamurumda, yazık ki, Zamanın keyfine uymak zorundayım yana yakıla. WILLIAM SHAKESPEARE Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Deaths_Expulsion Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2009 uyandım ikimizden biri ağlıyordu … bilmiyorum yüzümü üst üste kaç defa yıkadım kirpiklerim aktı ömrüme diken düşlerim incecikti, sızdı ama nasıl bir gece sürdüysem gözlerime bir türlü çıkmadı … uyandım ikimizden biri uzaktaydı … bu kırlangıç yüreğinde bu kuzey kışıyla çok yaşamaz demiştim ben yanılmadım yaşamadı … Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
zagzageL Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2009 Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili. O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır. Gelir ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur. Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar. Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular yoktur. Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. İnsan bir başka ışığa teslim olur... Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında. Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de... Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan... Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye... Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya... İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır. Kimselere veremez sevgisini, kimselere kendini anlatamaz, evlere kapanır... Bazen denizler, kıyılar çeker insanı. İnsan bu kapılmayı anlayamaz, oysa çok eski bir yerde yaşanmasından korkulup vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu. Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devredilir başka insanlara... Bir insanın yaptığı bir hatanın tüm insanlara yayılması gibi... İşte şimdi biz de sevgili, ya olmadık zamanlarda umutsuzluğa kapılıp, soluğu evlerde alacağız, ya da denizler, kıyılar çekecek bizi. Nasıl biz başkalarının korkaklığını taşıyorsak, başkaları da bizim korkaklığımızı taşıyacak, yenilgimizi, umutsuzluğumuzu... Birazdan sabah olacak... Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular başlayacak... Bunlar varsa ve bizim için geçerliyse aşk yoktur ve hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım... Hadi güne hazırlan. Yaşadıklarımızı unutmaya çalış. Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, sırlarını, cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, o yaban ağrısını geri alacak. Bunlar olurken içimiz bir an çok üşüyecek, sonra geçecek... Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak... Aşkta yarın yoktur sevgili... cezmi ersöz Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
eisenheim Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2009 YALNIZLIK.. Ben ne zaman yalnız kaldım, bilmiyorum Ne tuhaf, vaktim olmazdı yalnızlığı bunca bilirken kendimi hiç yalnız sanmazdım çevremde hep birileri vardı, ben hep birilerinin yanındaydım günler belirsiz bir gelecek için neredeyse kendiliğinden hazırlanırdı aramızda habersiz gidip gelen gündelik armağanlarla kendi kendini taşıyan bir ırmağın akıntısında hayat bizi kendi sahillerimize ulaştırırdı bazı evlerden taşınırdık, bazı insanlar girip çıkardı hayatımıza bazı mektuplar alırdık, bazı sözler, çiçek selamları sonraları bazı tanıdıklarımızın ölümleriyle de karşılaştık elde olmayan nedenle sudaki halkalar gibi genişleyen küçük alınganlıklardan büyük dargınlıklara vazgeçişler, unutuşlar, kayıplar birbirimizi çok sevdik hep yıllarla azala azala şimdi ne zaman yalnız kaldığımı düşünsem, yalnız olmadığımı kanıtlamak istiyorum kendime eskiden iki albüme sığdırdığım hayatım, şimdi sığmıyor eskilenlerle çoğalmış fotograflara telefonun başına geçiyorum alt alta dizilmiş onca ad arasında seken ömür parçası gün ölüyor meşgul numaralarla şimdi ne zaman yalnız olduğumu düşünsem, şimdi ne kadar yalnız... yalnız olduğumu anlamam için beni hiç yalnız bırakmadınız. Ben ne zaman yalnız kaldım, bilmiyorum her zaman yalnızdım, bunu biliyorum büyücü ellerimin kara sanatı yazı en çok ben onardım dostlukları, en çok benim elim dikiş tuttu bağışlamasız sanarken kendimi en çok ben unuttum kalbimin benden sakladıklarını tığla içeri çektim takılmış kazakların ipini denenmemiş başlangıçları göze aldım, hafifletilmiş hasarları, görmezden gelinen enkazı mutfağı beklemek hep bana kaldı bir şiirden bir romandan bir filmden çıkıp her seferinde aydınlık bir inat gibi yeniden karıştım hayata hiç el değmemiş gibi yeniden konuk geldim odalarınıza, ruhlarınıza buraya eski aşklarım neredesiniz? Hepinizi çok özledim. Şimdi birdenbire bir köşeden çıkıp bana, yalnızca, Merhaba, deseniz, o zamanlar hiç mutlu etmediğiniz kadar mutlu edersiniz, bir zamanlar bütün ağladıklarımı geri verebilirim size sağ olun demenk isterim, sağ olun, sağ olun sanki beni yeniden sevdiniz ama biliyorum, pis bir yağmur başlıyor, şemsiyem yok yanımda, yağmurda yürümekten nefret ederken, yürümekte ısrarlıyım gene de isterseniz, kederdeki bütünlük, diyelim buna ne kadar ıslansam, o kadar çıkacağım sanki bir zamanlar çok daha bütün olduğumu sandığım o yıkanmış zamanlara... yeni değil keşfine gençlik verilmiş gerçekler her zaman yalnızdım kitaplar kadar yalnız yalnızca yalnızlığımdan gürültücü bir kalabalık yaptım herkes için farklı aldanışlar kurtarılmış hayatlar yok pahasına her zaman yalnızdım yanardağlar kadar yalnız ey kafiye sevenler, şimdi beni gökyüzünde bir yıldız sananlar, yanıldınız! nankörlük etmeyeyim gene de, yalnızlığımı daha az hissettiğim anlarım oldu yalnız evimde hep aynı anda çalar telefonla kapı gene öyle oluyor; hiç yalnız bırakmazlar beni yalnızlık bilgisiyle çatılmış arkadaşlıkların korunaklı gölgesinde yalnızlık için çalar telefonlar kapılar İstersen bana uğra, ya da, Akşama buluşalım, ölmeden yapacak çok iş var Murathan Mungan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
dark death Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2009 Bütün ayraçları kaldırdın ama unuttuğun Bir şey vardı yine de, çiçekleri sulamadın Gökyüzü sarardı o zaman bulutlar kirlendi Ve ne kadar az konuşur olduk günboyu Birden ayrımsadık ki ayrılık orda başlıyor Tam da susuşların birbirine eklendiği yerde Ezberlenecek hiçbir şey yok bu dünyada Kirletilmemiş bir bulut bile yok artık Böyle diyorsun her yolculuğa çıkışımda Yaşadığın kent de sana benziyor gitgide Ne zaman dönmeyi düşünsem yangın çıkıyor Ya da erteletiyorum biletimi son anda Uzun bir sessizlik oluyorsun dağlara baksam Karşılıksız mektuplar kadar burkuluyor kalbin Yazdığım şiirler de canımı sıkıyor artık Fotoğraflarımı yırtıp atıyorum tek tek Ve ben bütün yapraklarımı döküyorken şimdi 'Eylül' diyorsun, tam da orda başlıyor ayrılık Üşüyünce ağlıyorsun yalnızım dememek için Uçaklar gemiler trenler çiziyorsun duvarlara Kendine bir deniz bul artık bir de rüzgâr Parçalanacağın bir uçurum bul bu dünyada Tek tutkun o kenti bırakıp gelmek olmalı Ve gelirken havaya uçurmak bindiğin otobüsü Birden ayrımsadık ki ayrılık orda başlıyor Tam da çiçeklerin sulanmadığı yerde Konuşacak bir şeyler bulamıyorsak günboyu Derim ki ayrılık gündemdedir ne yapılsa Ve sen bütün ayraçları kaldırdığını sanmıştın Ama unutmuşsun yine de ayrılık ayracını Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
melenie Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2009 YAĞMUR KAÇAĞI elimden tut yoksa düşeceğim yoksa bir bir yıldızlar düşecek eğer şairsem beni tanırsan yağmurdan korktuğumu bilirsen gözlerim aklına gelirse elimden tut yoksa düşeceğim yağmur beni götürecek yoksa beni geceleri bir çarpıntı duyarsan telâş telâş yağmurdan kaçıyorum sarayburnu'ndan geçiyorum akşamsa eylül'se ıslanmışsam beni görsen belki anlayamazsın içlenir gizli gizli ağlarsın eğer ben yalnızsam yanılmışsam elimden tut yoksa düşeceğim yağmur beni götürecek yoksa beni Attila İLHAN Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Tracy Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2009 Akşam Erken İner Mahpusâneye Akşam erken iner mahpushâneye Ejderha olsa kâr etmez. Ne kavgada ustalığın, Ne de çatal yürek civan oluşun, Kâr etmez, inceden içine dolan, Alıp götüren hasrete. Akşam erken iner mahpushâneye. İner, yedi kol demiri, Yedi kapıya. Birden, ağlamaklı olur bahçe Karşıda duvar dibinde. Üç dal gece sefâsı, Üç kök hercai menekşe... Aynı korkunç sevdâdadır Gökte bulut, dalda kaysı. Başlar koymaya hapislik. Karanlık can sıkıntısı... Kürdün Gelini'ni söyler maltada biri Bense volta'dayım ranza dibinde Ve hep olmayacak şeyler kurarım, Gülünç, acemi, çocuksu... Vurulsam kaybolsam derim, Çırılçıplak, bir kavgada. Erkekçe olsun isterim, Dostluk da, düşmanlık da. Hiçbiri olmaz, halbuki, Geçer süngüler namluya. Başlar gece devriyesi jandarmaların... Hırsla çakarım kibriti... İlk nefeste yarılanır cıgaram, Bir duman alırım, dolu. Biliyorum, "Sen de mi?" diyeceksin, Ama akşam erken iniyor mahpushâneye. Ve dışarda delikanlı bir bahar, Seviyorum seni, Çıldırasıya... Ahmed Arif Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
TaiNTeD_LoVe Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2009 Gidene kal demeyeceksin... Gidene kal demek zavallılara... Kalana git demek terbiyesizlere.! dönmeyene dön demek acizlere..? Hak edene "GİT" demek asillere yakışır "yazarı bilmorum" Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
philadelphia_f Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2009 Ben seni hiç sevmedim ki Yorgun akşamlarda söylediğimiz şarkıları sevdim Bir çiçeğe gülmeni, bir güle benzemeni sevdim Birde yıldızları sevdim Eylül akşamlarında gelip, Gözlerinde durdular. Ben seni hiç sevmedim ki Beni yola koyduğunda ayrılmayı sevdim Kurşunları sevdim beni vurduğunda Ağlamayı sevdim unuttuğunda Yalnız olduğumu anladığımda Ayakta kalmamı sevdim Yıkılmamı sevdim seni hatırladığımda Ekmeği sever gibi sevdim sensizliği Su gibi özledim Temmuz güneşinde sesini İkindide yağmur gibi Geceleyin yağan yağmur gibi sevdim seni sevdiğimi Ben seni hiç sevmedim ki Kuşlara şarkılar öğretmeni sevdim Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
aragon Yanıtlama zamanı: Eylül 10, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 10, 2009 Ve gittin... Gidene Üzülme Sevseydi Gitmezdi, Gelene Sevinme Oda Başkasından Geldi Öncesini düşünmek istemedigim sonrası ise meçhul bir aşktı yaşadığımız... Ve aşk bitti... Giderken geride bıraktığıniçinden seni de almayı unttuğun bir kalp... Biraz hasarlıürkekbi o kadar da beceriksiz... Seni unutmayı bile beceremedi bu kalp... Aşk bitti... Sensiz uyuyamadığım gecelerkaranlıktan korktuğumda çevirdigim numara sabah kalktıgımda huzur verici sesin yokgözlerin yok... Dedim ya gittin... Sen gittin gideli bu ilk ve son mektubum sana... Artık seninleyken yazdığım şiir ve mektupları düzeltiyorum ve düzeltecegim... Seni seviyorumları 'seni ne cok sevdim' yaptım meğer ne çok seni seviyorum yazmışım seni öpüyorumları 'seni özlüyorum ' yaptım... Yaptım da bir 'seni unuttum' yapamadım... 'Seni unutmalıyım'da kaldı hep... Seni unutmalıyım...! ! ! Ve gittin... Sadece bitti dedin... Fazlasına gerek yoktu zaten... Herkes anlamak istediğini anlardı degil mi... Ama inan hiçbir şey anlamıyorum... Sana lanetlermi yağdırmalıyımyoksa yolun açık olsun mu demeliyim... Yok bu çok fazladilerim Allah'tan bensiz gittiğin hiç bir yol açık olmasın...! ! ! Sensiz aldığım nefes nefes değilkenbensiz aldığın nefes nefes olmasın... Yok bu da çok fazla... Ben kıyamam ki sana... Ben sadece geride bıraktıgın bu beceriksiz kalp için yalvarıyorum... GEL UNUTTUR BANA SENİ... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Rauhassa Yanıtlama zamanı: Eylül 13, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 13, 2009 Baktım göğe hep gelsin diye babam.. Onu çalıların arkasında değil Arşa yakıştırdım diye Sadece sabret dedi yıldızlarıyla.. Ölüyoruz baba..... Bir bildiğin var yine ama.. Bak yerde kalıyor zaten Her daim kanımız.. Onları affet dediğimiz halde.. Biz nerdeyiz baba? Bir bildiğin var mı yine..? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mcalone Yanıtlama zamanı: Eylül 13, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 13, 2009 dur bi dakka gözlerimi geri ver sözler hançer gönlüme doğru yüreğe derman olmasın bu keder çıkarıp at beni terk et nolur buse kattım senin yokluguna kendini çekme gönlüme bağla gittiğinde son bahar yaz olur çıkarıp at beni terk et nolur şimdi hangi şarkı benim acımı dindiren ilaç bigün bu şarkı seni yakalar gülüm hadi kaç öyle anda gelir belki acını tazelerse içini alevlendirir istememki eski yareni ..... jb şişesi elde kulaklarımda raplerimde aklımdaysa gülüşün kaldı lanet olası emeklerimde Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sevgisu Yanıtlama zamanı: Eylül 13, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 13, 2009 hediye gibi geldin hoşgeldin...seyirlik değil,ömürlük olsun..dilerim bu defa bu son olsun...bir yastıkta nasip olsun...gel koynuma gel..boynuma gel..akşam gözlü esmer.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
eisenheim Yanıtlama zamanı: Eylül 13, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 13, 2009 Gittin Ayrılırken buz tutmuş bıyıktı gözlerin Kaçamak ellerimiz komutsuz sallandı Dudaklarımızda sıradan sözcükler Vedalaşmayı bile beceremedik Son bir bakış kaldı arkanda Kalabalığa karışan Her şey düzmece bir dinginliğe gömüldü Gittin. İçimde Yığınlarca kitap kaldı uçuşan Sözcükler beynimin köşelerinden Çıkıp korkuttular gecelerimi Peşimden geldi gölgeler Aynalara bakamaz oldum Hiçbir oyun avutmadı beni Yaşamıma sığmayan bir şey kaldı İçimde. Kaldı Yeni bir kent işkenceye hazır Ödeşemedim gittiğin mevsimlerle Belleğimi silkeleyip anılardan Tik tak çaldın uzun zaman Alışamadım yarımlığa Düşlerimde intihar tutkuları Sırtımda hançerinin oyduğu boşluk Kaldı. Ayrılık Çoğalarak giriyor günlerime Senden başka kim bilebilir Geçmişin dökümünü yaptığımı Ağır ağır pulsara dönüşürken güneşler Sonbahar hüznüne benziyor pencerede Artık konuk beklemeyen gözlerim Sayfalar da bitti ışık da her yanı kapladı A.Kadir Bilgin Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
eisenheim Yanıtlama zamanı: Eylül 19, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 19, 2009 I nehirler yarışır, çağıldar gözlerinde o nehirler benim nehirlerimdir aşk ki azar azar benim yerimdir üşüyorsam, sokaktaysam, yalnızsam gözlerin ey yâr benim evimdir /vurulup düştükçe, düştükçe seni sevmekten caymayacağım gece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım!/ iyi ki bu sestesin dünyayı ısıtan nefestesin bir haydut gibi gezinirim kapında kalbimde tutuşan ateştesin… II rüzgârlar savrulur, uğuldar gözlerinde o rüzgârlar benim rüzgârlarımdır aşk ki azar azar benim yerimdir suskunsam, bozgunsam, bulutsuzsam gözlerin ey yâr benim evimdir iyi ki bu düştesin her sabah ışıyan güneştesin iyi ki yoksuluz bulutlar gibi soğuyan dünyada sımsıcak fırınlar gibi /vurulup düştükçe, düştükçe sana koşmaktan caymayacağım gece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım!/ Yılmaz Odabaşı Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Eylül 19, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 19, 2009 Özdemir Asaf - Her Neyse Türkiyede istanbul ne ise istanbulda gece ne ise gecede yürümek ne ise, yürürken düşünmek ne ise,seni unutamamacasına düşünmek ne ise, unutamamanın anlamı ne ise, seni sevmek ne ise, saklayayımmı yok söyleyeyim derken birden aşka düşmek ne ise. herneyse... OZDEMIR ASAF Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
goce Yanıtlama zamanı: Eylül 19, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 19, 2009 Karanlığın insanı delirten bir ihtişamı vardır Yıldızlar aydınlık fikirler gibi havada salkım salkım Bu gece dağ başları kadar yalnızım Çiçekler damlıyor gecenin parmaklarından Dudaklarımda eski bir mektep türküsü Karanlıkta sana doğru uzanmış ellerim Gözlerim gözlerini arıyor durmadan Nerdesin? ATİLLA İLHAN Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
xteksus Yanıtlama zamanı: Eylül 19, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 19, 2009 Gözlerin alabildiğine uzağı görebilmeli baktığında. Şehrin her bir köşesini ve her köşesinde başka bir hayata dönüşen gölgeleri farkedebilmeli. Sahici olan ne varsa ve içinde yaşamak adına bir giz taşıyan ne varsa farkedebilmelisin. Böylece zaman senin kollarında uzamalı senin tutsağın olmalı. Bazende akrebi sımsıkı avuçlarında tutmalısın.kimi zamanda bir yelkovanın sırtında savaşmalısın ara sokakların içinde... Alıntıdır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Hush Yanıtlama zamanı: Eylül 19, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 19, 2009 Islığımı denesen hemen düşürürsün, gözlerim hızlandırır tenhalığını Yanlış şehirlere götürür trenlerim. Ya ölmek ustalığını kazanırsın, ya korku biriktirmek yetisini. Acılarım iyice bol gelir sana, sevincim bir türlü tutmaz sevincini. Aysel git başımdan ben sana göre değilim. Ümitsizliğimi olsun anlasana hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim. Sevindiğim anda sen üzülürsün. Sonbahar uğultusu duymamışsın ki içinden bir gemi kalkıp gitmemiş, uzak yalnızlık limanlarına. .. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Eylül 20, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 20, 2009 ``Telgrafın tellerini kurşunlamalı’’ Öyle değildi bu türkü bilirim Bir de içime -Her istasyonda duran sonra tekrar yürüyen- Bir posta katarı gibi simsiyah dumanlar dökerek Bazan gelmesi beklenen bazan ansızın çıkagelen Haberler bilirim mektuplar bilirim. Gamdan dağlar kurmalıyım Kayaları kelimeler olan Kırk ikindi saymalıyım Kırk gün hüzün boşaltan omuzlarıma saçlarıma Saçlarının akışını anar anmaz omuzlarından Baştan ayağa ıslanmalıyım Gam dağlarına çıkıp naralar atmalıyım. İçimde kaynayan bir mahşer var Bu mahşer birde annelerinin kalbinde kaynar Çünkü onlar yün örerken pencere önlerinde Ya da çamaşır sererken bahçelerinde Birden alıverirler kara haberini Okul dönüşü bir trafik kazasında Can veren oğullarının. Bir de gencecik aşıkların yüreklerini bilirim Bir dolmuşta yorgun şoförler için bestelenmiş Bir şarkıdan bir kelime düşüverince içlerine Karanlık sokaklarına dalarak şehirlerin Beton apartmanların sağır duvarlarını yumruklayan Ya da melal denizi parkların ıssız yerlerinde Örneğin Hint Okyanusu gibi derin İsyanın kapkara sularına dalan. Nice akşamlar bilirim ki Karanlığını Bir millet hastanesinde Dokuz kişilik kadınlar koğuşu koridorunda Başını kalorifer borularına gömmüş Beyaz giysilerinden uykular dökülen tabiplerden Haber sormaya korkan Genç kızların yüreğinden almıştır. Bir de baharlar bilirim Apartman odalarında büyüyen çocukların bilmediği bilemeyeceği Anadolu bozkırlarında İstanbul’dan çıkıp Diyarbekir’e doğru Tekerleri yamalı asfaltları bir ağustos susuzluğu ile içen Cesur otobüs pencerelerinden Bilinçsiz bir baş kayması ile görülen Evrensel kadınların iki büklüm çapa yaptıkları tarla kenarlarında Çıplak ayakları yumuşak topraklara batmış ırgat çocuklarının Bir ellerinde bayat bir ekmeği kemirirken Diğer ellerinde sarkan yemyeşil bir soğanla gelen. Yazlar bilirim memleketime özgü Yiğit köy delikanlılarının İncir çekirdeği meselelerle birbirlerini kurşunladıkları Birinin ölü dudaklarından sızan kan daha kurumadan Üstüne cehennem güneşlerde göğermiş mor sinekler konup kalkan Diğeri kan ter içinde yayla yollarında Mavzerinin demirini alnına dayamış Yüreği susuzluktan bunalan İçinden mahpushane çeşmeleri akan Ansızın parlayan keklikleri jandarma baskını sanıp Apansız silahına davranan Nice delikanlıların figüranlık yaptığı Yazlar bilirim memleketime özgü Güzler bilirim ülkeme dair Karşılıksız kalmış bir sevda gibi gelir Kalakalmış bir kıyıda melül ve tenha Kalbim gibi Kaybolmuş daracık ceplerinde elleri Titreyen kenar mahalle çocukları Bir sıcak somun için, yalın kat bir don için Dökülürler bulvarlara yapraklar gibi. Kadınlar bilirim ülkeme ait Yürekleri Akdeniz gibi geniş, soluğu Afrika gibi sıcak Göğüsleri Çukurova gibi münbit Dağ gibi otururlar evlerinde Limanlar gemileri nasıl beklerse Öyle beklerler erkeklerini Yaslandın mı çınar gibidir onlar sardın mı umut gibi. İsyan şiirleri bilirim sonra Kelimeler ki tank gibi geçer adamın yüreğinden Harfler harp düzeni almıştır mısralarında Kimi bir vurguncuyu gece rüyasında yakalamıştır Kimi bir soygun sofrasında ışıklı sofralarda Hırsızın gırtlağına tıkanmıştır. Müslüman yürekler bilirim daha Kızdı mı cehennem kesilir sevdi mi cennet Eller bilirim haşin hoyrat mert Alınlar görmüşüm ki vatanımın coğrafyasıdır Her kırışığı sorulacak bir hesabı Her çizgisi tarihten bir yaprağı anlatır. Bütün bunların üstüne Hepsinin üstüne sevda sözleri söylemeliyim Vatanım milletim tüm insanlar kardeşlerim Sonra sen gelmelisin dilimin ucuna adın gelmeli Adın kurtuluştur ama söylememeliyim Can kuşum, umudum, canım sevgilim. Erdem Beyazit Etkileyici..!!! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Rauhassa Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2009 Mavi Liman Çok yorgunum, beni bekleme kaptan. Seyir defterini başkası yazsın. Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman. Beni o limana çıkaramazsın... Nazım Hikmet Ran Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2009 yeter ki kararmasın sol memenin altındaki cevahir... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
philadelphia_f Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2009 aslında olanlar ve olması gerekip de olmayanlar ilginç. görmeye değer bir yer dünya; bizi yarı-uyur yakalayan ve daha işimizin bittiğini anlayacak kadar yaşlanmadan öldüren örümcekler ve ağlarla örülü Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Cyllwen Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2009 Bir gülün rengine katıp ömrümün tüm ayazlarını Dudağımda senden kalma yarım ıslık Kolaysa yağmasın bu gece yağmur, düşlerken seni Kolaysa silmesin gece yüzümün çizgilerini. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.