Libitina Yanıtlama zamanı: Eylül 10, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 10, 2011 ne de güzel herşey, desem de! sahi neden güzel herşey! değil de mi? hiçbir karmaşıklık bu kadar ağır olmamıştı! çok mu karmakarışıklaştım sanki! yok yok! bu böyle olmayacak, iyisi mi... iyisi mi, kötüsü mü bilmem; ama bana hep iyisi denk geldi! hem de en iyisi! yalan söylemeyi neden beceremiyorum ben! bütün iyileri ne de güzel kötülüyorum! bilmezsiniz siz, bilenler kötü olanlar, onlar da zaten iyiliği hatırlamazlar, hatırlasalar belki, kötülüğümü söküp atacaklar, kötülükleri gerçekten çok kötü! iyilikleri de öyleydi, siz bilmezsiniz! ben hatırlarım çoğunun iyi halini! onlar dahi unutsa, kötülükleri baki kalmaz sonsuza! çok mu kendime yoruyorum kötülükleri bilmem! çok yoruluyorum bazen! bazen de kulağım çok fena ağrıyor, doktor birşey yok dedi; ama ben inanmadım. o görmedi kulağıma olanları! birileri çok kötü anıyor beni! hem de çok! o kadar kötü anmasalar bu kadar çok ağrımaz değil mi? yok yok bu kulak ağrısı öldürecek beni, söküp atsam anılmalarım azalır mı? az anarlar mı beni, olduğundan, yokluğuna! Celal Yıldız Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Topal Kırkayak Yanıtlama zamanı: Eylül 21, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 21, 2011 N'apacaksın Tanrı ? N'apacaksın Tanrı, öldüğüm zaman? Ben ki testinim senin, ya kırılırsam? İçkinim, kaçarsa tadım, ya bozulursam? Dokucu kumaşınım, giysinim senin Kalmaz bi anlamı gidecek olsam Evsiz barksız demeksin yokluğumda sen Yoksun kalacaksın içli ve sıcak selamlardan Düşecek yorgun ayağından Kadife terliklerin, ki onlar Ben'im Aban da sırtından yitip gidecek. Bakışın ki, dinlenir yanaklarımda Sımsıcak pamuksu yastığında Gelecek ve beni aranacak boşuna VE çaresiz uzanacak günbatımında Yabancı taşların yatağında N'apacaksın, Tanrı, Kaygılıyım. R.M.Rilke Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Topal Kırkayak Yanıtlama zamanı: Eylül 21, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 21, 2011 Korkuyorum Yağmuru seviyorum diyorsun, yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun... Güneşi seviyorum diyorsun, güneş açınca gölgeye kaçıyorsun... Rüzgarı seviyorum diyorsun, rüzgar çıkınca pencereni kapatıyorsun... İşte,bunun için korkuyorum; Beni de sevdiğini söylüyorsun... William Shakespeare Bir kaç site haricinde bu şiirin shakespeare'a ait olduğunu söyleyen bir kaynak bulamadım.. Kafama takılan şemsiye kelimesi oldu. Etimoloji sözlüğüne baktım şemsiye ilk 1700 lerde kullanılmış kelime olarak yani Shakespeare'den çok sonra.. Bilmiyorum şiir güzlede ben yine biraz araştırayım Bilgisi olan varsa aydınlatırsa sevinirim Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Libitina Yanıtlama zamanı: Eylül 30, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 30, 2011 omzuma yat! bir sigara gibi umursamaz tükeniyorsun ve bir sigara külü kadar umursamaz düşüyorsun aşk-tablana! ne kadar zararlıymışsın biliyor musun? uyarıldım, doktor tavsiyesi! kapalı yerlerde içime çekebiliyorum seni; ama üflemek yasak sevgili! Celal Yıldız Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Laikha Yanıtlama zamanı: Eylül 30, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 30, 2011 Kendi kendime konuştum bazen evimde, Hem kızdım hem güldüm halime, Sonra dedim ki "söz ver kendine" Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin, Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin, Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin. Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin. Nietzsche Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
aycayse Yanıtlama zamanı: Eylül 30, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 30, 2011 "..bazı aşklar bitmesi için yaşanır. Bazı doğum günleri kötü geçer. Bazı romeolar julietleri iplemez... Boşver ... Kim aşktan Ölmüş ki !" Küçük İskender Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
boynuzsuzgeyikler Yanıtlama zamanı: Ekim 2, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 2, 2011 Aşka Sevdalanma Can verme sakın aşka aşk afeti candır Aşk afeti can olduğu meşhuru cihandır Sakın isteme sevdayı gam aşkta her an Kim istedi sevdayı gamlı aşk ziyandır Her ebrulu güzel elinde bir hançeri honriz Her zülfü siyah yanında bir zehirli yılandır Yahşi görünür yüzleri güzellerin emma Yahşi nazar ettikte sevdaları yamandır Aşk içre azap olduğu bilirem kim Her kimseki aşıktır işi ahü figandır Yadetme güzel gözlülerin merdümi çeşmin Merdüm deyip aldanma kim içtikleri kandır Gel derse Fuzuli ki güzellerde vefa var Aldanmaki şair sözü elbette yalandır. Fuzuli Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MikroNova Yanıtlama zamanı: Ekim 2, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 2, 2011 Be Hey Dürzü Ne ararsin TANRI ile aramda!... Sen kimsin ki orucumu sorarsin? Hakikaten gözün yoksa haramda Basi açiga niye türban sorarsin? Raki, sarap içiyorsam sana ne. Yoksa sana bir zararim, içerim. Ikimiz de gelsek kildan köprüye, Ben dürüstsem sarhosken de geçerim Esir iken mümkün müdür ibadet? Yatip kalkip ATATÜRK'e dua et. Senin gibi dürzülerin yüzünden, Dininden de soguyacak bu millet Isgaldeki hali sakin unutma. ATATÜRK'e dil uzatma sebepsiz. Sen anandan yine çikardin amma Baban kimdi bilemezdin serefsiz. Neyzen TEVFİK Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
boynuzsuzgeyikler Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2011 Hansı Gülşen 1-Hansı gülşen gülbüni serv-i hıramanunca var Hansı gülbün üzre gonce la’l-i handanunca var (Hangi gül bahçesinin gül fidanı senin salınan selvi boyun kadar uzundur? Hangi gül fidanındaki gonca senin gülen dudaklarına benzer?) 2-Hansı gülzar içre bir gül açılur hüsnün kimi Hansı gül bergi leb-i la’l-i dür-efşanunca var (Hangi gül bahçesinde senin güzel yüzün gibi bir gül açılır? Hangi gül yaprağı senin inci saçan kırmızı dudağın gibidir?) 3-Hansı bağun var bir nahli kadün tek bar-ver Hansı nahlün hasılı sib-i zenahdanunca var (Hangi bahçenin senin boyun gibi meyveli bir fidanı vardır.Hangi fidanın meyvesi senin çenenin elmasına benzer?) 4-Hansı huni sen kimi cellada olmuşdur esir Hansı celladun kılıcı nevk-i müjganunca var (Hangi katil senin gibi bir cellada tutsak olmuştur.Hangi celladın kılıcı senin kirpiklerinin ucu gibi sivri ve keskindir?) 5-Hansı bezm olmış münevver bir kadün tek şem’den Hansı şem’ün şu’lesi ruhsar-ı tabanunca var (Hangi toplantı senin boyun gibi bir mumla aydınlanmıştır? Hangi mumun ışığı senin parlak yanağın gibidir?) 6-Hansı yerde tapılur nisbet sana bir genc-i hüsn Hansı gencün ejderi zülf-i perişanunca var (Sana benzeyen bir güzellik hazinesi nerede bulunur? Hangi hazineyi bekleyen yılan senin dağınık saçlarına benzer.) 7-Hansı gülşen bülbüin derler Fuzuli sen kimi Hansı bülbül nalesi feryad-u efganunca var (Fuzuli, hangi gülbahçesinin bülbülünün sana benzediğini söyleyebilirler? Hangi bülbülün iniltisi senin bağırışın, haykıırışın gibidir? Şair Fuzuli Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Qetesh Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2011 Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil Bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte Yani yürekte. Meselâ bir barikatta dövüşerek Meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken Meselâ denerken damarlarında bir serumu Ölmek ayıp olur mu? Tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. Seversin dünyayı doludizgin Ama o bunun farkında değildir Ayrılmak istemezsin dünyadan Ama o senden ayrılacak Yani sen elmayı seviyorsun diye Elmanın da seni sevmesi şart mı? Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık Yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden? Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil! NAZIM HİKMET Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ArpiA Yanıtlama zamanı: Ekim 5, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 5, 2011 Saadet bir çimendir bastığın yerde biter Yalnızlık gittiğin yoldan gelir. …… Bir kız vardı yok gibi öyle güzel …… ...Saksılarım var benim de Saksılarım göğün maviliğinde. (O.Rifat) …… Ağlasam sesimi duyar mısınız Mısralarımda. …… Beni bu güzel havalar mahvetti. (O.V.Kanık) …… Sarışın buğdayı rüyalarımızın. …… Sanki bir hâtıra serinliğinden. (A.H.Tanpınar) …… Ayrılıyorum ayrılıyorum ordayım. …… Öyle kuvvetle hülya edeceğim ki Artık burada olmayacağım. (F.H.Dağlarca) …… Güzelsin ya, ne olursan ol, girdin hikâyeme. …… Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız. …… Çağınız başlıyor ey hatıralar. (C.S.Tarancı) …… Nerdeysen uzat ellerini Başım dönüyor. …… Eve dönen Yıllardır yalnızlıktı benimle. (N.Cumalı) …… Yoktu seninle böyle gördüğüm Ey gözüm. (M.S.Sutüven) …… Bir çeft güvercin havalansa Yanık yanık koksa karanfil. (M.C.Anday) …… İçin dışın, boz elâ gümrah gözlerin Güzeldi, yeniydi, İstanbul’luydu. …… Yaşım mı? dün geceydi kimbilir. (M.Eloğlu) …… Uyanır senin sabahlı gecene yatardım. …… En tatlı sevişlisi yaşamış kadınların …… Senin bir yönün var orada durur yaşarım. (T.Uyar) …… Benim küçük eşkiyam, yavru ceylan. …… Kamyonlar kavun taşır ve ben Boyuna onu düşünürdüm. (C.Külebi) …… Ben bu gözlere Tokat’ta rastladımdı bir zaman. …… Biliyor musun, az az yaşıyorsun içimde. (E.Cansever) …… Gelsem, Siz yine orda mısınız? …… Geç kaldım, kuyularda ışıdı su. (B.Necatigil) …… Uzatmış ay aydın karanlığıma Nerden uzatmışsa tenha boynunu. …… Bir senin gözlerin var zaten daha yok. (C.Süreya) …… Sırılsıklam bir gökyüzü çıktı ağlardan Masmavi bütün balıkçılar. (C.Yücel) …… Daha çıplak daha saçlı Nevinler. (S,Başçıllar) …… Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu Birinciliği beyaza verdiler. (Ö.Asaf) …… Ben beyazdım uyanıktım güzeldim. (S.Birsel) …… Akşam bir attır bütün ülkelerde Serin, esmer bir attır. (K.Özer) …… Dün bazı sulara eğildim, bazı geyikler özledim. (Ü.Tamer) …… Bir karanfil mi ben alır size veririm. (G.Akın) …… Çocuk düşerse ölür çünkü balkon Ölümün cesur körfezidir evlerde. (S.Karakoç) İnsanlar anlaşıldı, cihânın da sırrı yok ……. Dünyada sevilmiş ve seven nâfile bekler Bilmez ki giden sevgililer dönmiyecekler. ……. Öyle bir mûsikîyi örten ölüm Bir tesellî bırakmaz insanda. (Y.K.Beyatlı) ……. Bir kuş düşünür bu bahçelerde Altın tüyü sonbahara uygun. …… Yârin dudağından getirilmiş Bir katre alevdir bu karanfil. …… Melâli anlamayan nesle âşina değiliz. (A.Hâşim) …… Kimbilir nerdesiniz Geçen dakikalarım. (N.F.Kısakürek) …… Ben güzel dersem güzelsin kadınım. …… Aşklar uçup gitmiş olmalı bir yazla. …… Söylenmemiş aşkın güzelliğiyledir Kağıtlarda yarım bırakılmış şiir. (A.M.Dıranas) Beyit – Mısra Antolojisi 'nden (20.yy ) / İlhan BERK Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Topal Kırkayak Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2011 Eksik bir şey mi var hayatımda Gözlerim neden sık sık dalıyor Eksik bir şey mi var hayatımda Gökyüzü bazen ciğerime doluyor Öyle bir şey ki bu, kolay anlatamam Atsan atılmaz, satsan satamam Eksik bir şey mi var, anlayamam Bak çayım sigaram, her şeyim tamam Kalksam duraktan dolmuş gibi Arka koltukta unutulmuş gibi Terliklerimle, gelsem sana Sonunda aşkı bulmuş gibi Nadir Göktürk Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
fairytale Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2011 kişne kirazını ve göç, mevsim bir kadın canıma mercan sokuyor dayamış ağzıma bir memesini; bir tel uzayıp gidiyor saçından damağına muhabbetle gömülmüş dişleri. bir mıknatıs tutkusunda ufuk, acıyoncam, çocuğum, bozkır çiçeği, bak şehla parmaklarının arasında şaşırıyor akrep eski trafiğini. bir kan halkasından geçiyor ısınarak boğazımdan dökülen sevda sözleri, güzel olan her şeye sinmiş o kederden özür mü zafer sesi mi teşekkürler mi? ben bir yük vagonunda açtım gözlerimi, firavun'un ekinlerini yöneten yusuf da arkadan yırtılmış gömleğiyle kanatları dökülmüş kuşa benzerdi. muhammed dermiş ki hediyeler veriniz. cinsel tarafı düşün hediyelerdeki beş duyunun birliğini görmek istersen yaklaştır şurama usulca bas hançerini. sonra su içtik ve uyuduk uzakta duru kurtlar, çakal lekeleri, dilsiz olandan karşılanmaz olana çözüldü damar damar doğanın belleği. gün doğusu ense kökümüz sırtımız açlıkla aşkın sarsılmaz köşebendi ve sonra günbatıdan - nasıl anlatsam bir küçük bir yusufçuk geldi. ikili, diyordu bir ses, ikili olsun; ikişer ikişer yan yana getirdik sevdiğimiz adları: hasan ile hüseyin’i, üsküdar ile kadıköy’ü, nazım ile hikmet'i, harp ve sulh ile kelile ve dimne'yi, kızılırmak ve yeşilırmak’ı, oğlak ile yengeç’i, adilcevaz’daki usta ile stradivaryus'u, baston yapar bu usta; yaptığı bastonlar uğultulu ve serindir, ardıç kokulu ve ezgilidir değme kemanlar gibi; ve çök beğenilmiştir; ben o yıllarda...adilcevaz’ın nüfusu sekiz yüz doksan dörttür (kaymakamla birlikte); tanrıları bile yoktur, öyle yoksuldur ki insanlar; delikanlılar çakmaktaşıyla tıraş olur, yüksek tutun içer ermişler; bir mıknatıs tutkusundadır ufuk; uçurumlar tazeliğini yitirmemiştir; ferit ile tanyeri’ni; yakışıklı süphan ile gizemli ağrı’yı; dört mevsim ile 365 günü; karaköse'deki boynu karışık tulu atlarla bunların sessiz binicilerini; bohçacı adapazarı ile izlenimci bursa’yı; 1847 ile 1916'yi; zakkumun verdiği deli bal ile bati bağlarının lepiska bilgeliğini; muhacir nehirler ile kurumuş su kentlerini. konuşsun diyor... konuşsun diyor bir ses konuşsun ve yağsın ve terlesin ve yansın konuş akkavakkızı dereden tepeden yağmursa da karsa da yağ içindekini düzmece töreler arasından dağların büyük uğultusuna doğru terle iliğindeki o en eski, o en etkin, o en uyarıcı zambak vahşetini ve sen, kıyı, yan! alart çevremizi. kent, kibar ve fahişe sıfatlarla kus barsaklarında tembelleştirdiğin ilkeyi. ve öteden gelen sari tef sesi iste onbir taze basak dizdik bir sapa kargışla bizi. gözlerim. gözleri yanıyor. kişne kirazını ve göç, mevsim. cemal süreya Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
boynuzsuzgeyikler Yanıtlama zamanı: Ekim 17, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 17, 2011 Ölmüş tenüme aşkı anun rûh değül mi Gamzesi ile dil dahi mecrûh değül mi Aşkıyla kavuşdı gönülüm yolına anun Aşkıyla kahilan kapu meftûh değül mi Kirpüği ne kılduğını sen sanma muammâ Gönülde anun yâresi meşrûh değül mi Bin yılda eğer Nûh yaşadıyısa bin yaş Ol yaş bana bir lâhzada memnûh değül mi Maşûk ile âşık bir olur aşk oduyıla Mâdih dahı pes hem yine memdûh değül mi Kadı Burhanettin (Divan Şairi ) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
alperadana Yanıtlama zamanı: Ekim 17, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 17, 2011 Her gördüğü güzele, gel motele gidek, der Gel hele yemek yiyek, aşna fişna edek, der Evde karın var, desen, o evdeki yedek, der Ne nasihat kar eder, ne düzeltir uyarı Az gelişmiş ülkenin çok gelişmiş hıyarı Viskiye meze yapar acılı lahmacunu Elbisesiyle yatar, çıkarmaz pabucunu Lavman diye kullanır nargile marpucunu Kabuğuyla ısırır, çiğneyip yutar narı Az gelişmiş ülkenin çok gelişmiş hıyarı Evdekini boşadı, çirkin diye, kart diye Dört tane karı aldı örfümüzde şart diye Armudun iyisini hep ısırır hart diye Leyleği bülbül bilir, öyle orman kibarı Az gelişmiş ülkenin çok gelişmiş hıyarı Kıçta çifte Baretta, elde cep telefonu Kulaklık ağza gelir, ters tutar mikrofonu Sütlaç yemez ekmeden üzerine kimyonu Geceleri arşınlar beş kulüp sekiz barı Az gelişmiş ülkenin çok gelişmiş hıyarı Makarena yapışı entelliğe jestidir Hem Şopen hayranıdır, hem Mahsun’un mestidir Zort diye burun silmek kibarlığa restidir İnsanlık iflas etmiş, dibine ekmiş darı Az gelişmiş ülkenin çok gelişmiş hıyarı Aftosuna giydirir bikini de tanga da Evde ağır rollerde kaldırmaz palanga da Böylesi yetişmedi Cukurbostan – Langa’da Sandalye der oturur görse bilgisayarı Az gelişmiş ülkenin çok gelişmiş hıyarı Anlatmaya çalıştım zontanın elitini Piyasanın kurdunu, sosyetenin itini Düne kadar kelinden ayıklarken bitini Bugün yeşil yeşildir istifte milyarları Az gelişmiş ülkenin çok gelişmiş hıyarı alıntı ( şairinin kim olduğunu malesef bulamadım Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ArpiA Yanıtlama zamanı: Ekim 21, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 21, 2011 İSTİKBAL MARŞI Bakma, dönmez şafak vakti yurttan kaçan o alçak! Dönmeyip Amerika'da, arlanmaksızın yaşayacak!. O benim milletimin hırsızıdır, yurdu soyacak, Hortumladıkları benimdir, milletimindir ancak! Çalma, kurban olayım hepsini ey hırslı çakal! Gariban halkıma da bir pul bırakacak kadar al! Olmaz sana götürdüğün paralar sonra helal, Hakkını vermezsen burdaki ortaklarının behemehal! Ben ezelden beri aç yaşadım,aç yaşarım! Hangi hükümet beni kurtaracakmış,şaşarım! Kurumuş musluk gibiyim, ne akar ne taşarım! Yırtsam da bir tarafımı, hiç görülmez başarım! Mali krizler, yoluna örmüşse çelikten bir duvar, Benim .ceğiz, .cağız diyen bir hükümetim var! Bağırsın korkma, nasıl işimize burnunu sokar? 'Avrupa Birliği' denen tek dişi kalmış canavar! Arkadaş, Meclis'e namusuyla çalışanları uğratma sakın! İşe aldıracakların, olsun hep sana yakın! Gelecektir, cezanı vereceği günler Hakkın, Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın! Yaktığın yerleri 'orman' diyerek geçme, tanı! Çalışanı işten at, doldur kadroya yatanı! Gözleri açık yatır seni kurtaran atanı, Satılmadık o kaldı, durma satıver şu vatanı! Sermaye mutlu olsun, olsa da çevre feda! Semizlettin Apo'yu, mezarında dönsün Şüheda! Uydurma kanunlarla Meclis'ten getirin seda! On bin Yıllık tarihe, yurdum ederken veda! Cümlenizin bu yurdu yok etmek mi emeli? Yediğiniz herzelere başka ne demeli! Oyuverin altını iyice sallansın temeli, Yurdumun ki, sonunda vatandaş kükremeli! O zaman durur belki gözümden akan yaşım, O zaman doğrulur belim, yukarı kalkar başım, O zaman boşa gitmez yıllar süren uğraşım! HESABINI VERİP TE GİTTİĞİNİZ GÜN KARDAŞIM, Dalgalanın dolar gibi sizde şimdi ey suçlular! Olsun artık soyguncuya vurulacak bir yular, Ebediyen, öyle yok hesapsız bir iktidar! Hakkıdır 'garip yaşamış vatandaş'ın da gülmek, Hakkıdır ezilmiş milletimin, aydınlık bir İstikbal! Cem Yılmaz Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
fairytale Yanıtlama zamanı: Ekim 28, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 28, 2011 Gecenin arkasında bir yerde, Ufaldıkça gaz lambaları, Nehrin omuzlarına yaslanıp yaşlı ve dindar Yalnızlıktan soğumuş dağlar, Kalpaklı bir süvari dolaşırmış gizlilerde, Köylüler böyle diyorlar, Yatsıları.. Nal sesleri duyulur mu yağmur olursa Ne mümkün En usul havalarda duyulacak Erzurum'a doğru şah damarın oynar gibi, Gören eden yok, her nasılsa Kalpaklı olduğunu biliyorlar. Bir elinde kılıç, bir elinde sancak, Kemah köylüğünde, Fakir fukaraya azık dağıtasıymış, Üçer arşın kefenlik, İçlik ve mintan, Birer kese sarı lira cep harçlığı, Olur mu olmaz mı Orası bilinmiyor.. Tılhas’ta bir kağnıya dokunmasıyla bir ne halsa, Araba traktöre tebdil olmuş Allah tarafından. Tercan toprağındaki kerametini Anlata anlata bitiremiyorlar. Köylüler böyle diyorlar.. Gecenin arkasında bir yerde, Ufaldıkça gaz lambaları, Nehrin omuzlarına yaslanıp yaşlı ve dindar, Yalnızlıktan soğumuş dağlar, Kalpaklı bir süvari dolaşırmış gizlilerde, Köylüler böyle diyorlar yatsıları.. Kemal Paşa'dır diyorlar... ~ Attila İLHAN ~ Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
serpentine Yanıtlama zamanı: Kasım 5, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 5, 2011 Ben de geçtim gittim bu zulüm yurdundan, Elimde yelden başka bir şey kalmadan; Ama var mı ölümüme sevinip de Ecelin şaşmaz tuzağından kurtulan? --- Varlığın sırları saklı, benden; Bir düğüm ki ne sen çözebilirsin, ne ben. Bizimki perde arkasında dedikodu: Bir indi mi perde, ne sen kalırsın, ne ben. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ArpiA Yanıtlama zamanı: Kasım 8, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 8, 2011 Durdum baktım arkandan sen giderken Bana bir hoşça kal bile demeden giderken İnsan neler duyar anladım o zaman Can alıp başını benden giderken Ataol BEHRAMOĞLU Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Adramelech Yanıtlama zamanı: Aralık 22, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 22, 2011 Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor Bu şehir o eski İstanbul mudur? Karanlıkta bulutlar parçalanıyor Sokak lambaları birden yanıyor Kaldırımlarda yağmur kokusu Ben sana mecburum sen yoksun Sevmek kimi zaman rezilce korkudur İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur Tutsak ustura ağzında yaşamaktan Kimi zaman ellerini kırar tutkusu Birkaç hayat çıkarır yaşamasından Hangi kapıyı çalsa kimi zaman Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu Fatihte yoksul bir gramafon çalıyor Eski zamanlardan bir Cuma çalıyor Durup köşe başında deliksiz dinlesem Sana kullanılmamış bir gök getirsem Haftalar ellerimde ufalanıyor Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
AurorA Yanıtlama zamanı: Aralık 26, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 26, 2011 ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞİİRİ Gözlerin gözlerime değince Felaketim olurdu, ağlardım Beni sevmiyordun, bilirdim Bir sevdiğin vardı, duyardım Çöp gibi bir oğlan, ipince Hayırsızın biriydi fikrimce Ne vakit karşımda görsem Öldüreceğimden korkardım Felaketim olurdu, ağlardım Ne vakit Maçka'dan geçsem Limanda hep gemiler olurdu Ağaçlar kuş gibi gülerdi Sessizce bir cigara yakardın Parmaklarımın ucunu yakardın Kirpiklerini eğerdin, bakardın Üşürdüm, içim ürperirdi Felaketim olurdu, ağlardım Akşamlar bir roman gibi biterdi Jezabel kan içinde yatardı Limandan bir gemi giderdi Sen kalkıp ona giderdin Benzin mum gibi giderdin Sabaha kadar kalırdın Hayırsızın biriydi fikrimce Güldü mü cenazeye benzerdi Hele seni kollarına aldı mı Felaketim olurdu, ağlardım Atilla İlhan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Adramelech Yanıtlama zamanı: Aralık 26, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 26, 2011 Ağlasam, sesimi duyar mısınız mısralarımda? Dokunabilir misiniz gözyaşlarıma ellerinizle? Bilmezdim; şarkıların bu kadar güzel Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce. Bir yer var, biliyorum Her şeyi söylemek mümkün Epeyce yaklaşmışım görüyorum Anlatamıyorum... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Adramelech Yanıtlama zamanı: Aralık 26, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 26, 2011 CXXVIII How oft, when thou, my music, music play'st Upon that blessed wood whose motion sounds With thy sweet fingers, when thou gently sway'st The wirt concord that mine ear confounds, Do I envy those jacks that nimble leap To kiss the tender inward of thy hand, Whilst my poor lips, which should that harvest reap, At the wood's boldness by thee blushing stand! To be so tickled they would change their state And situation with those dancing chips O'er whom thy fingers walk with gentle gait, Making dead wood more blest than living lips. Since saucy jacks so happy are in this, Give them thy fingers, me thy lips to kiss. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
AurorA Yanıtlama zamanı: Aralık 26, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 26, 2011 Bir yer var, biliyorum Her şeyi söylemek mümkün Epeyce yaklaşmışım görüyorum Anlatamıyorum... Çok güzel sözler ya Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
FrostByghte Yanıtlama zamanı: Aralık 26, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 26, 2011 En Sevdiğim...... Sanma şâhım / herkesi sen / sâdıkâne / yâr olur Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyâr olur Sâdıkâne / belki ol / bu âlemde / dildâr olur Yâr olur / ağyâr olur / dildâr olur / serdâr olur Yavuz Sultan Selim Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.